İSRAİL DEVLETİ VE DÜNYA İMPARATORLUĞU

Masonların, kurtuluş tarihlerinden günümüze kadar çalışma ve faaliyetlerinin tek gayesi vardır. O da Filistin'de bir yahudi devleti (İsrail Devleti) kurmak ve onu siyasi ve maddi imkânlarıyla korumaktır. Evet, Filistin'de kurulan yahudi devleti İsrail, dünya masonları için sembolik bir devlettir. Dünya mason localarının bundan sonraki gaye ve hedefi ise, cihan hâkimiyeti ve imparatorluğudur. Bu gayelerini, Amerikan masonlarının genel merkezi tarafından çıkarılan "Dünya Mason İmparatorluğu)" adlı dergi ile ilân etmekten çekinmiyorlar.
Gerek bütün dünyada cereyan eden olaylar ve gerekse daha önce verdiğimiz bilgilerden Mason localarının çalışma faaliyetlerinin gaye ve maksadı açıkça anlaşılmıştır. Aziz İslâm toprakları üzerinde kimlerin hâkim olduklarını ve bu kişilerin kimlerin çıkarlarına hizmet ettiklerini değerli okuyucularımızın anlayışlarına bırakıyoruz...
Masonlar, dünya insanlarını aldatmak, gaye ve maksatlarına alet etmek için bazı sloganlar kullanırlar. Bu sloganların başında "hoşgörü, kardeşlik, hürriyet, eşitlik..." ve benzeri kelimeler gelir. Siyon liderlerinin protokollerinde, bu sloganların önemli bir yeri vardır.
Burada bizi ilgilendiren asıl nokta, masonların kullandıkları sloganların Siyonist kökenli olduğudur. Bunu kesin olarak anlamak için Siyon liderlerinin protokollerine bakmak yeterlidir. Bu hususta, Siyon liderlerinin Birinci protokolünde, şöyle denilmektedir:
"Gayelerimiz, bu hususları gerçekleştirmek için kullandığımız vasıtalar kadar güçlüdür. Bütün bu itaatsizliklerin ortadan kalkması merhametsiz ve kararından dönmez olduğumuzun bilinmesi, maksadımıza kâfi gelecektir. Çok eski zamanlarda halk kitleleri arasında "Hürriyet, Kardeşlik, Eşitlik" kavramlarını ilk defa biz telkin ettik. O günlerden beri her taraftan toplanmış câhil papağanlar tarafından bu kelimeler, durmadan tekrar edildi..." Bunların tekrarlan sebebiyle dünya, hakiki kurtuluştan mahrum kalmış, fertlerde yaygınlaşan aşağılık duygusunun baskısı sonucu, muhafaza edilen gerçek şahsi hürriyetini de kaybetmiştir.
Daha sonra aynı protokolde şöyle diyor:
"Hal bu merkezde iken, dünyanın dört köşesinde kopardığımız bu "Hürriyet, Kardeşlik, Eşitlik" yaygaramız işin iç yüzüne vakıf olmayan ajanlarımız sayesinde şevkle, heyecanla, bayrağımızı taşıyan bir sürü insan, saflarımıza katıldı..." Halbuki bu kelimeler, yahudi olmayanların refah ve saadetini, sulh ve sükununu, ahlâk ve imtiyazını ve devletlerinin temelini kemiren kurtçuklar gibiydi.
Masonluk, din ve siyasî davalardan uzak, hür insanlar meydana getirmeyi amaçlayan bir örgüt olarak zannedilir. Halbuki gizli localarına yükselen üyeleri üzerindeki açık hakikat, bunun tam tersini ortaya koymaktadır.
1886 senesi Fransız Meşrik-i Azam (Masonlukta üst mevkilerden biridir.) bülteninde şöyle deniyor:
"Din ve siyasetle ilgimizin olmadığını iddia ediyorduk. Bu bir aldatmaca mıydı? Doğrusunu söylemek gerekirse, polis kuvvetleriyle karşı karşıya gelmekten ve kanunlardan korkumuz, bizi gayelerimizi gizlemeye zorluyordu. Evet, biz siyasetle meşgul oluruz, yalnız ve sadece localarımızdaki siyasetle. Yüksek siyasetle değil."
Bundan da öte mason locaları, sonunda masonluk adına casusluk yapmaları ve kendi milletlerine ihanet ederek, masonluğun gayelerini yerine getirmeleri için üyelerini, halkı, içindeki sosyal durumları ne olursa olsun asker gibi eğitirler.
Bu nedenle, gayelerine hizmet etmeleri için masonlar, masonluk localarına, dejenere edilmiş kişileri alır ve onları kendi devletlerinin kilit noktalarında görev almalarına yardım ederler.
o
1884 Mason Locaları kongresiyle ilgili olarak "Âsa-ru'1-Masoniyye" adlı kitapta şu ifade yer almaktadır:
"Yetkiyi ellerinde bulunduran masonların, idareye masonları getirmeleri, bu makamlara onları yaklaştırmaları, idarede onların sayılarını çoğaltmaları gerekir."
Yine aynı kaynak şöyle diyor:
"Mason, bir ülkenin vatandaşı olabilir... Ama her şeyden önce mason olmak kaydıyla. Bundan (yani bütün kalbi ile masonluğa bağlandıktan) sonra, memur yahut milletvekili veya cumhurbaşkanı da olabilir. Ançak, ilhamını daima masonluk fikirlerinden almalıdır.
Sosyal durumu ne kadar yüksek olursa olsun, anlamak istediği şeyleri mevkiine değil, muhakkak mason localarına soracaktır."
Masonluk siyasi rolünü, Rusya'daki Bolşevik ihtilâlini hazırlarken, tatbiki olarak denedi. Karl Marks, Mason İşçi Localarından birinin üyesi idi. Bu ihtilâlde komünizm; düşünce, uygulama ve gaye bakımından dünya Siyonist hareketiyle ittifak içindeydi.
1904 Fransız Meşrik-i Azam bülteninde şu ifadeye yer verilmiştir:
"Marksizm, Masonluğun eseridir. Çünkü kurucusu Karl Marks ve Engels, İngiliz Locasına bağlı 31. dereceden iki masondu. Onları, gizli masonluk cemiyeti idare ediyordu. Nitekim gizli masonluğun yardımıyla meşhur Komünist Bildirisi yayınlandı."
Bu girişte sunacağımız bilgilerden tek gayemiz, emperyalist yahudinin fikrî yönünü incelemek olduğu için masonluk faaliyetlerini sadece, araştırmamızın uygunluğu çerçevesinde inceleyeceğiz.
Masonluk hareketlerini, aşağıdaki noktalarda toplayabiliriz:
a -- İnanç hürriyeti adına düzenlenmiş sloganlarda, dinlere karşı güveni sarsmak. Bu büyük tehlikenin, bu açıdan boyutlarına daha önce işaret etmiştik.
İslâmi açıdan din, müslümanların dışındakilerde olduğu gibi sadece ayinler meselesi ve ibadet törenlerinden ibaret değildir. O, hem hayat hem de ölümle ilgilenir. Hayat ve kâinata bakış açımızla yine bu konudaki din! tutumumuz aynı olduğu için fikri açıdan bile din, bütün meselelerimizin temelidir. Bu sebeple hayat ve kâinat hakkında düşüncemizi ve bunlarla alâkalı görevlerimizi din tayin eder. Kanaatimize göre din, fikrin ta kendisidir.
b - Masonluk, mutlak gizlilik esasına dayanır. En üstün öğretim usulü sözlü metotlara göre yapılır. Eğer masonluk yapıcı bir fikir olsaydı, taraftarları bunu çekinmeden açıklar, başka fikirlerle çarpışması için onu insanlara takdim ederlerdi. Neticede, ya tutunur veya kaybolur giderdi.
c - Masonluk, üyelerinin sadece dünyada yükselmelerini hedef alan dünyevi bir gayeye sahip olduğunu iddia eder. İslâmî görüşümüze göre bu, yıkıcı ve fikri bir tutumdur. Bize göre din ve dünya birdir. Aralarında ayrılık yoktur. İslama göre dünyada yükselme, İslâm'ın koyduğu sınırlar içinde yapılmalıdır.
d - "Mason hür olmalıdır" teziyle masonluk, kendisini bütün düzen ve inançların baskısından kurtarıcı olarak görür. Böyle bir tez, hürriyet ile dini birbirinden ayırmak için tutulmuş çirkin bir yoldur. Biz müslümanlara göre, her ikisi de tek bir meseledir. Dinimizin esası, bir taraftan insanın yaratıcısını tanımasına mani olan, diğer taraftan da hayata hâkim olma vazifesi
ile insanlık seviyesine yükselmesine engel teşkil eden bütün bağlardan, zâlim güçlerden ve coğrafi baskı faktörlerinden insanı kurtarıp hürriyete kavuşturmaktır.
e - Masonluk, idare ve komuta localarına geçecek olan dindarları kabul etmez. Kervanına ancak, vatan ve inançlarına olan sevgilerinden önce, kendilerine sevgiyi garanti eden kimseler katılabilir. Fikri açıdan bunun manası, halkın idaresini elinde bulunduran ve hayata hâkim olan kişilerde, bulunması gereken temiz değerleri alt üst etmektir. Toplum idaresini eline alan bir yöneticide aslolan, İslâm'ın tayin ettiği ölçülere uygun olmasıdır. Adalet ve istikâmeti sağlayan ölçüler, sadece bunlardır. Ama masonlara göre idareye yalnız, uşak ve hainler lâiktir. Bundan daha büyüt felâket mi arıyorsunuz?
f - Masonluk, Allah'ı tanımayan bir hükümet meydana getirmeyi gaye edinir. Dünya bu hükümeti, Sovyetler Birliğinde Büyük Komünizm ihtilâlinde denedi. Bu tatbikatla insanı, yaratıcısı tarafından bahsedilen insanlık mertebesinden indirip sadece, mide ve cinsî organ sahibi bir canlı haline getiren fikri yıkımın boyutları, açıkça ortaya çıktı. Artık komünizm nazarında insanın tek gayesi, bu iki organı tatmin etmek ve hayvanlar gibi sadece üretim birimi olarak çalışmaktır. Bu bir nevi. Peygamberlerden önceki ilkel devirlere dönüş demektir.
g - Masonluk, dinler karşısındaki mücadelesinin gayesine, ancak dinle devleti birbirinden ayırmak sureti ile, ulaşacağını kabul eder. Bu ayrılık, başka dinlerde caiz olsa bile müslümanlara göre, katiyyen caiz değildir. Bize göre, din demek devlet demektir. Hangi mevkide olursa olsun işinde samimi olarak çalışan, herkes, sanki namaz kılıyormuş gibi sevap alır, Bizim açımızdan genel manada, din yolunu tutanlarla dünya yolunu tutanlar arasında hiçbir tezat yoktur.
Dinimizde, cihâdın en üstünü, zâlim idareciye karşı hakkı söylemektir. Erkek, aile bireylerine baktığı, hanımını helâl kazançla beslediği zaman Rabbine yaklaşır ve sevaba nail olur. Hatta kişi, kendisinin ve eşinin iffetini korumak gayesi İle eşiyle beraber olduğu anda bile dinî vazife içinde sayılır. Bize göre, dinle devlet arasında kesinlikle ayrılık yoktur.
h - Masonluk, babaların evlâtları üzerindeki eğitim, itaat ve gözetim konularındaki haklarını inkâr eder. Bu otoriteyi yıkmak yahut onu mason localarının eline vermek ister. Babanın bu hakkı, söyledikleri gibi bir baskı değildir. O sadece bir koruma, sahip çıkma ve aileye iyiliktir. Doğru yoldan ayrıldığı zaman babaya itaat edilmemesi de gösteriyor ki, İslâmda bu otorite sınırsız değildir. Kurân-ı Kerîmde bu hususta şöyle buyrulmaktadır:
"Eğer onlar, sence ilimde (bilgileri) olmadıkları herhangi bir şeyi bana eş tutman üzere seni zorlarlarsa, kendilerine itaat etme" (Lokman Sûresi ayet:15)
Ama normal durumlarda anne ve babaya iyi davranmak, Allah'a ibadet etmeye yakın bir vazifedir. Bu hususta da şöyle buyurulmaktadır:
"Rabbin: "kendinden başkasına kulluk etmeyin, anne ve babaya iyi muamele edin" diye hükmetti." (El- İsra Sûresi ayet: 23)
Bu sevgi ve iyi davranışlarla aile, yaradılışındaki şefkat ve merhametin tadını duyar. Bu alâka ortadan kaldırılırsa, fikri açıdan bunun manası, insanı hayvanlardan daha aşağı bir duruma düşürmektedir.
Emperyalistlerin ve Siyonistlerin müslümanları içten yıkmak için kurdukları cemiyetin en aktifi olması bakımından masonlukla ilgili son sözümüz, 15. protokol olacaktır. Bu protokol masonluğun, müslümanlara karşı yürütülen düşmanlığın rolünü, parçalama ve yıkma konusundaki çirkin plânlarını belirtmekte ve ayrıca bu plânlarla kimlerin aldanacağını, insanları tuzaklarına düşürecek ruhî dejenere ve zaaf hallerini açıklamaktadır. 15. Protokol:
"Biz, masonluk faaliyetleriyle insanlara rehberlik eden tek milletiz. Bu çalışma ve faaliyetlerinin gizlice nasıl idare edileceğini de bilen yegâne millet, gene biziz. Yahudilerin dışındaki milletler, masonluğa ait bir çok şeyleri bilmezken, biz her çeşit faaliyetlerimizde nihai gayenin ne olduğunu biliriz."
"Halbuki yahudilerden başkaları sadece halen lâzım olan geçici menfaatleri düşünürler. Gururlarını okşayan şeylerle yetinirler. Taşıdıkları asıl fikirlerin kendi fikirleri olmadığını, onları bizim ilham ettiğimizi farkedemezler.
Bunlar, basan heyecanına ve alkışlanmaya susamış insanlardır. Biz de onu bol bol dağıtır, cimrilik yapmayız. Onlara, bu başarıya ulaşmaları için imkân tanırız ki, gösteriş budalası ve farkında olmadan kendi görüşleriymiç gibi fikirlerimizi benimsemeyen herkesi, hizmetimizde böylece kullanabilelim.
Kollektivizm ilkesine bağlı sembolik fikirlerle, insanların şahsiyetini yoketmek için onları oyuncak atlan sırtında hayâl âlemine doğru ilerlemeye terkederiz.
Onlar, kollektivizm ilkesi altında yaşama kuruntusunun, her yaratığın başkalarından ayrı olduğu esasına dayanan temel şahsiyet kanununa zıt olduğunu, bu gü ne kadar anlamadılar. Bundan sonra da anlayamayacaklardır..."

Önceki Sayfa
Fihrist
Sonraki Sayfa