Rabbimiz
Allah insanları en güzel şekilde ve biçimde yaratmış kâinattaki ve dünyadaki
her şeyi de onlar için var etmiştir.
“O Allah ki yeryüzünde ne varsa hepsinin
sizin için yarattı.” [1]
Peki, insanlar ne için yaratıldı?
En
önemli husus budur. Bunu iyi bir şekilde anladığımız, kavradığımız oranda, ne
için yaratılmışsak ona uygun yaşam biçimini tercih etmek söz konusu olabilir.
Aksi halde mümkün olmaz.
Yaşadığımız
bu hayat içerisinde, ihtiyaç hissettiğimiz,
yaptığımız ve aldığımız, kullandığımız her şey bir amaç içindir. Boşu
boşuna, hiç ihtiyaç hissetmediğimiz en ufak bir şeyi dahi almayız. Eğer
alınacak olursa fuzuli görülür, doğru görülmez. Onun için aldığımız yiyecek,
giyecek ve evimize aldığımız eşyalar vs. bir amaç ve gaye için olduğuna göre,
peki koskoca ucu bucağı görülmeyen bu kâinat, yaşadığımız bu dünya ve insanlar
boşu boşuna, amaçsız, gayesiz mi, eğlence olsun diye mi yaratıldı?
“İnsanlar
dünyaya gelsinler, yesinler içsinler, kafalarına göre, zevklerine göre
yaşasınlar, zenginler, güçlüler kuvvetliler tüm imkânlara sahip olanlar rahat
etsin, diğerleri de imkânları ölçüsünde yaşasınlar, yani ‘altta kalanın canı
çıksın!’ der gibi fakirler, yoksullar, sakatlar ne olursa olsun, ölüm gelinceye
kadar insanlar ne şekilde yaşarlarsa yaşasınlar, ölümden sonra da toprak olup,
yok olup giderler. İnsanların yaptığı kötülükler, yanlışlıklar, haksızlıklar,
hırsızlıklar, ahlâksızlıklar, zulümler ve her türlü yapılan kötü şeyler
yapanların yanlarına kâr kalır, yapılan iyiliklerin faydasını, yaptıkları kötü
şeylerin zararını görmezler. Böylece insanlar boşu boşuna yaratılmıştır.
Öldükten sonra âhiret hayatı yoktur, insanlar ölünce yok olur gider, her şey
biter.” Böyle düşünmek Allah’a inanmayan materyalist, ateist, inançsız, imansız
kâfir insanlara mahsustur. Onlar ölüm ötesi hesaba cennete, cehenneme
inanmazlar. Böyle düşünenler kendisine yazık etmiş, dünya ve âhiret hayatını
perişan etmiş olur. Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor:
“Kim
Allah ve peygamberine karşı isyan eder ve (koymuş olduğu) sınırları aşarsa
Allah onu devamlı kalacağı bir ateşe (cehenneme) sokar, onun için alçaltıcı bir
azap vardır.” [2]
“Artık
kim azgınlık edip kâfir olmuş, dünya hayatını âhirete tercih etmişse muhakkak
cehennem onun varacağı yerdir.” [3] Rabbimiz Allah bu gerçekleri böylece apaçık bir
şekilde bildiriyor ki ona göre hareket etsinler ve kendilerine yazık etmesinler
diye uyarıyor.
“Bizim
sizi boş yere bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin Bize döndürülüp
(dünyada yaptıklarınızdan dolayı hesap vermeniz için) getirilmeyeceğinizi mi
sandınız?” [4]
“Şüphesiz
ki (hesap ve) ceza mutlaka gerçekleşecektir.” [5]
“Kim
zerre miktarı bir hayır işlerse onun mükâfatını görecek, kim de zerre miktarı
bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir.” [6]
“Hesap
günü nedir, bilir misin? Nedir acaba o hesap günü? Öyle bir gündür ki, kimsenin
kimseye yardım edemeyeceği bir gündür. O gün emir (yalnız)
Allah’ındır.” [7]
“Mülk
o gün (kıyamet günü) yalnız Allah’ındır. O aralarında hükmedecektir. Artık iman
edip sâlih amellerde (iyi davranışlarda) bulunanlar nimetlerle donatılmış
cennetler içindedirler. Küfre sapıp âyetlerimizi yalanlayanlar, artık onlar
için de aşağılatıcı bir azap vardır.” [8]
Yukarıdaki
âyetlerde Rabbimiz Allah insanları boş yere, bir oyun, bir eğlence olarak
yaratmadığını bir amaç ve gaye için, kendisine kulluk yapmak için yarattığını
bildiriyor: “Ben cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye
yarattım.” [9]
“Sana
ölüm gelinceye kadar Rabbine ibâdet et (kulluk et)” [10] buyurmaktadır.
Bu
âyetlerden insanların dünya hayatına gelmesinin tek gayesinin Allah’a kulluk
yapmak olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla
insanlara düşen görev, ne için yaratılmışlarsa ona uygun bir şekilde
hayatlarını sürdürmeleridir. Allah'a kulluk yapmak için yaratıldığımıza göre
“ölüm gelinceye kadar Rabbimize iyi kulluk yapmamız gerekiyor.” Aksi halde
kendimize yazık etmiş oluruz. [11]