Peygamber
kelimesi, Farsça bir kelime olup, sözlükte, haber getiren kimse demektir. Rasûl ve nebî kelimesinin karşılığıdır. Peygamberler:
Allah’ın kullarına dinini bildirmek için görevlendirdiği seçkin kimselerdir. Kur’ân-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde peygamber kavramı
olarak “Nebî” ve “Rasûl” kavramları geçer. [1] Dinî
terim olarak, Allah’ın kulları arasından seçtiği, vahiyle şereflendirerek emir
ve yasaklarını insanlara bildirmek üzere görevlendirdiği elçiye peygamber
denir. Peygamberlik, insanlar arasında bir elçilik görevidir.
Allah’ın
varlığını, birliğini, O’na nasıl kulluk edileceğini, insan olarak nasıl iyi bir
yaşayışa ulaşılabileceğini, cemiyet hayatının nizamını, âhiret
hallerini; yani dünya ve âhiret saâdeti için iman,
ibâdet ve ahlâk esaslarını bildirmek üzere Allah Teâlâ
insanlar arasından en iyi kullarını peygamber olarak seçmiş ve görevlendirmiştir.
Peygamberler en iyi ve doğru bir şekilde insanlara Allah’ı tanıtmışlar, inanç
esaslarını, ibâdet şekillerinin nasıl yapılacağını öğretmişlerdir. Dinî
hükümleri ve güzel ahlâk ilkelerini insanlara açıklamışlardır. Peygamberler
söylediklerini uygulayarak insanlara örnek olmuşlardır.
Peygamberler
Allah’ın emirlerini yapanları Cennetle müjdelemişlerdir, yapmayanları, Allah’a
kulluğu terk edenlerin ise Cehennem azâbı ile cezalandırılacaklarını haber
vermişlerdir.
“Biz,
peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıp korkutucular olmaktan başka (bir
nedenle) göndermiyoruz. Şu halde kim iman ederse ve davranışlarını düzeltirse,
artık onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olacak değillerdir.” [2]
“Her
ümmetin bir peygamberi vardır.” [3]
1)
Sıdk: Doğruluk demektir. Peygamberler son derece doğru
insanlardır. Asla yalan söylemezler. Onların yaptıkları işler de doğrudur. “Allah
ve Rasûlü doğru söylemişlerdir.” [4]
2)
Emanet: Güvenilir olmak demektir.
Peygamberler her hususta güvenilir kişilerdir.
“Bir
peygamber için emanete hıyanet etmek olur şey değildir.” [5]
3)
Fetanet: Akıllı
ve uyanık olmak demektir. Peygamberler insanların en zekileri ve en
akıllılarıdır.[6]
4)
İsmet: Günah işlememek demektir.
Peygamberler gizli ve açık günah işlemezler. Ancak, insan olduklarından dolayı
‘zelle’ denilen çok küçük hatalar yaparlar. Bu küçük
hatalar derhal Allah tarafından düzeltilir.[7]
5)
Tebliğ: Bildirmek demektir. Peygamberler
Allah’tan aldıkları dinî hükümleri hiçbir değişiklik yapmadan insanlara
bildirmişlerdir. “Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et.”[8]
Peygamberler apaçık bir şekilde gerçekleri bildirmişlerdir. İlk peygamber Hz. Adem, son peygamber Hz.
Muhammed (s.a.s.)’dir. Bu ikisinin arasında birçok
peygamber gelmiştir. Sayılarını ancak Allah bilir.
Kur’ân-ı
Kerim’de yirmi beş tanesinin ismi geçmektedir.
Sayılarını ancak Allah’ın bildiği bütün peygamberlere, ayırım yapmadan
inanırız. Kur’ân-ı Kerim’de ismi geçen peygamberler
şunlardır:
1. Adem, 2. İdris,
3. Nuh, 4. Hûd, 5. Sâlih, 6. İbrahim, 7. Lût, 8. İsmail, 9. İshak, 10. Yakup, 11. Yusuf, 12. Eyyub, 13. Şuayb, 14. Musa, 15. Hârun, 16. Dâvut, 17. Süleyman, 18. İlyas, 19. Elyesa, 20. Yunus, 21. Zülkifl, 22. Zekeriyya, 23.
Yahya, 24. İsa, 25. Hz. Muhammed (s.a.s.)’dır. [9]
Bunlardan
başka Kur’ân-ı Kerimde üç isim daha geçer: Üzeyr, Lokman, Zülkarneyn.
Bunların bir peygamber mi, yoksa birer velî mi olduğunda ihtilaf vardır.
Bunların da pek büyük zatlar olduğuna şüphe yoktur. [10]
Mucize,
peygamberlik dâvâsıyla ilgili olup hayra ve mutluluğa çağıran hârikulâde (olağanüstü) bir olaydır ki, onunla
kendisinin Allah tarafından bir peygamber olduğunu iddia eden kimsenin
doğruluğunu göstermek kastedilir.[11]
Peygamberlerin
mucizeleri ve sâlih kişilerin kerametleri haktır.[12]
“Hiçbir
peygamber Allah’ın izni olmadan mucize getiremez (gösteremez).” [13]
[1] Ahmed Kalkan, Müslümanın Akaidi, s. 125
[2] En’âm: 6/48
[3] Yunus: 10/47. Süleyman Gülek,
İnsan Gerçeği Ve İslami Hayat, Rağbet Yayınları,
İstanbul, 2005: 174- 175.
[4] Ahzâb: 33/22
[5] Âl-i İmrân: 3/161
[6] Bkz. Enbiyâ: 21/51-71;
Bakara: 2/258
[7] Bkz. Fetih: 48/2
[8] Mâide: 5/67
[9] Bkz. En’âm:
6/83-86; Al-iİmran: 3/33; A’râf:
7/65; Hûd: 11/-84; Enbiyâ: 21/85; Fetih: 48/28; Ahzâb: 33/40
[10] Bkz. Tevbe:
9/30; Kehf: 18/83; Lokman: 31/12 Süleyman Gülek, İnsan Gerçeği Ve İslami
Hayat, Rağbet Yayınları, İstanbul, 2005: 175-176.
[11] Seyyid Şerif Cürcanî, Arapça- Türkçe Terimler Sözlüğü, Terc. Arif Erkan, s. 215
[12] İmam-ı Azam’ın Beş Eseri, Çev. Mustafa Öz, s. 57
[13] Mü’min:, 40/78. Süleyman Gülek, İnsan Gerçeği Ve İslami
Hayat, Rağbet Yayınları, İstanbul, 2005: 176.