Rızk mülkiyetten başkadır. Çünkü rızk,
vermek demektir. kelimesi
anlamına yani "verdi" anlamına gelmektedir. Mülkiyet
ise, şeriatın cevaz verdiği sınırlar çerçevesinde bir
mala, bir şeye sahip olmak demektir. Halbuki rızk helal de
olabilir haram da. Bunların hepsine de rızk denilir. Kumar
oynayan kişinin başkasından kumar yoluyla elde ettiği mal
bir rızktır. Çünkü kumar oynayan kimse, rızkın elde
ediliş şekillerinden biri ile rızkı elde etmeye
kalkışmakta, kumar oynayanlardan birisinden Allah'ın
verdiği bir malı almaktadır.
İnsanlarda kendi kendilerini
rızıklandırdıkları şeklinde bir zan vardır. Servete
yani mala veya menfaata ulaştıkları durumları rızkın
sebebi saymaktadırlar. Her ne kadar rızıklandıranın Allah
olduğunu dilleriyle söylüyor olsalar da gayretiyle belirli
bir miktarda maaş alan bir memurun kendi kendini
rızıklandırdığını sanıyorlar. Çok fazla gayret
sarfettiğinde veya ücretini artırmak için çeşitli
yollarla çalışıp çaba harcadığında bu fazla çalışma
ile kendini rızıklandırmış olmaktadır. Uğraştığı
ticarette çaba harcayarak sattığı maldan kâr elde eden
tüccarın, çabasıyla hastasını iyileştiren doktorun,
kendi kendini rızıklandırdığı sanılır. Böylece her
şahıs doğrudan doğruya çalışırsa, bu çabasıyla mal
kazanır ve kendini rızıklandırmış olur. Bu şekilde düşünenlerce
rızkın sebepleri hissedilen ve elle tutulabilen şeylerdir.
Malı kazanmaya götüren de sebeplerin oluşturduğu bu
durumlardır. Bu durumları yerine getirenler bu malla
rızıklanırlar. İster bizzat rızklandırılanın kendisi
olsun isterse başkası olsun fark etmez.
İnsanlar, kendilerine rızkı getiren
durumların gerçek yapısını doğru bir şekilde
kavrayamamalarının sonucunda bu türden ifadeleri
kullanmaktadırlar. "Sebep" ile rızkın elde
edildiği "hal" arasında ayırım yapamadıkları için,
rızkın elde edildiği halleri rızkın sebebi
zannetmektedirler. Gerçekte ise rızkın elde edildiği bu
durumlar, rızkın sebepleri değil sadece rızkın elde
edildiği hallerden bir haldir. Eğer bunlar gerçek sebepler
olsaydı kesinlikle aksi olmazdı. Halbuki bunun aksi
olayların gerçekleştiği hissen gözlemlenmektedir. Bazen rızkın
elde edilebildiği bu durumlar gerçekleştirildiği halde
rızk gelmemekte, bazen de bunların hiçbiri olmaksızın
rızk elde edilebilmektedir. Eğer çalışma ve benzeri
durumlar rızkın elde edilmesinin sebebi olsaydı müsebbibin
yani sebep olan olayın, neticesi rızk olan kesin sonuca götürmesi
gerekirdi. Rızkın elde edilmesi için gerekli olan sonucun
varlığına rağmen rızık elde edilememekte, bazen de tam
tersi olmaktadır. Bütün bunlar, insanların birçoğunun
sebep olarak gördükleri olayların sebep değil ancak
rızkın elde edildiği durumlar olduğuna delalet etmektedir.
Bir ay boyunca rızkını elde etmek için çalışan bir
memurun maaşına bir önceki ayın borcunu ödemesi için
haciz konulabilmekte veya maaşını üzerine nafakasını
temin etmesi vacib olan kimseler için veya vergilerini
ödemek için harcayabilmektedir. Böyle bir durumda rızkın
elde edildiği durum yani memurun çalışması gerçekleşmiştir.
Fakat memur ücretini almadığı için rızk hasıl
olmamıştır. Bazen de Küdüs'te evinde oturan bir şahsa
postacı, kendisinin tek varisi olduğu Amerika'daki bir
yakının öldüğünü ve yakınından kendisine miras
kaldığını, mirası alması için ya bizzat kendisin ya da
yetkili kıldığı birisi tarafından alınmak üzere çağrıldığını
bildiren bir haber getirebilmektedir. Bu miras, evinde oturan
kişinin bilmediği fakat ona gelen bir rızktır. Veya bir
adamın evinin bir tarafı yıkılır ve yıkıntının
altında önceden saklanmış bir mal bulur ve onu alır.
Eğer insanın oluşturduğu ortamlar rızkın sebebi olsaydı
tersi durumlarda rızkın elde edilmemesi, ancak bu haller
bulunduğunda rızkın elde edilmesi gerekirdi. Rızkın çalışmadan
da elde edilmesi, elde ediliş olaylarının rızkın sebebi
değil rızkın elde edildiği haller olduğuna delalet
etmektedir. Herhangi bir sebep olmadan rızkın elde edildiği
olaylar sayılamayacak kadar çoktur. Yemek, yolculuk, yemek
için hazırlanan bir yemeğin bırakılması ve daha birçok
olaylar gözle görülür olaylardır. İşte kendisi ile
rızkın elde edildiği bu durumlar rızkın sebebi değil
rızkın elde edildiği durumlardır
Üstelik bunlara ilave olarak var olduğu
zaman rızkın geldiğine itibar edilen hallerin rızkın
sebebi sayılması mümkün de değildir. Bu halleri yerine
getiren kimse de hiçbir şekilde bu haller vasıtasıyla
rızkı elde etmiş olmaz. Çünkü böyle bir düşünce hem
delaleti hem de subutu kat'i olan Kur'an'ın nassı ile çelişmektedir.
Bir şey delaleti ve subutu kat'i olan Kur'an'ın nassı ile
çeliştiğinde ise tereddüt etmeden Kur'an'ın nassı esas
alınır ve onun dışındakiler tek sözle reddedilir.
Çünkü Allah'tan olduğu kat'i delille sabit olan bir
meselede, kat'i delille sabit olanı almak ve onun
dışındakileri terk etmek vacib olur. Bu nedenle müslümanın
üzerine düşen görev, rızkın insanlardan değil Allah'tan
olduğu gerçeğine teslim olmaktır. Te'vile, yoruma yer
bırakmayacak kadar açıklıkla rızkın insandan değil,
yalnızca Allahu Teâladan olduğuna delalet eden birçok ayet
vardır. İşte bu ayetler, rızkın elde edilmesindeki birçok
vesile ve uslûbun ancak rızkın elde edildiği haller
olduğu gerçeğine bizi götürmektedir. Bu konu ile ilgili
olarak Allahu Teâla ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
"Allah'ın
size verdiği rızıktan yiyin"
"Sizi
yaratan sonra rızıklandıran Allah'tır"
"Allah'ın
size rızık olarak verdiklerinden harcayın."
"Allah
dilediğini rızıklandırır."
"Sizin de onların
da rızkını Allah verir"
"Elbette
Allah onları rızıklandıracaktır"
"Dilediği
kimseye rızkı genişletir."
"Öyleyse
rızkı Allah katında arayın"
"Yeryüzünde
yürüyen hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah'a ait
olmasın"
"Şüphesiz
ki rızıklandıran Allah'tır."
Bu ayetler ve bunların dışında hem
delaleti hem de subutu kat'i olan birçok ayet vardır. Bu
ayetler yalnızca tek manaya delalet ederler ve tevili de
kabul etmezler. Bunlar, rızkın Allah'tan başkasından
değil yalnız Allah'tan olduğu anlamını ifade ederler.
Yalnızca Allah'tır rızk veren. Rızk Yalnızca Allah'ın
elindedir.
Rızkın yalnızca Allah'tan geldiğini
ifade eden ayetlerin varlığıyla beraber, kendisi ile
rızkın elde edildiği durumlardan birini seçme gücünü
insana vererek rızkı elde etmek için çalışmayı da Allah
kullarına emretmiştir. İnsanlar kendi serbest seçimleriyle
rızkın elde edildiği bütün durumlara girişirler. Ancak
bu durumlar rızkın sebebi değildir. Ayetin açık nassında
da olduğu gibi rızkı getirenler de değildir onlar. Bilakis
rızkın helal veya haram olmasına bakılmaksızın bu
hallerle Allah'tır onları rızıklandıran. Bu halleri
Allah'ın onlara farz, haram veya mübah kıldığına ve
rızkın elde edilip edilmediğine de bakmadan Allah'tır
onları rızıklandıran.
Ancak İslâm, rızkın elde edildiği
hallerden müslüman için caiz olanları ve olmayanları açıklamıştır.
Rızkın sebeplerini değil, mülk edinme sebeplerini açıklayarak
mülkiyeti bu sebeplerle sınırlandırmıştır. Şer'i bir
neden olmadan bir kimse rızka sahip olamaz. Her ne kadar
helal de haram da rızk olarak Allahu Teâla'dan ise de
şeriata göre ancak helal rızk mülk edinilebilir. Onun dışındakiler
haram olup mülk edinilemez.
Geriye tek mesele kalmaktadır. Kişinin
sahip olduğu her şey, sahip olduğundan faydalanmasa dahi
onun rızkı mıdır yoksa yalnızca faydalandığı şeyler
mi onun rızkıdır? Bunun cevabı şudur: Kur'an'ın
ayetleri, faydalansa da faydalanmasa da insanın sahip olduğu
her şeyin onun rızkı olduğuna delalet etmektedir.
"Allah'ın
kendilerine rızık olarak verdiği hayvanların üzerine onun
adını ansınlar."
"Allah
dilediği kimseye rızkı genişletir."
"Rızkı
kendisine daraltılmış olan da..."
"Size
rızık olarak verdiklerinden infak edin."
"Rızkı
kendisine daraltmış olan da"
"Kendilerini
bunların geliri ile rızıklandırıp giydirin..."
"Halkını
mahsullerle rızıklandır"
"Allah'ın
rızkından yiyin, için..."
İşte bu ayetler sahip olunan şeylerin
tamamının rızık olarak isimlendirileceğine açıkça
delalet eder. Doğal olarak da kendisinden faydalanılan
şeyleri de kapsar rızk kavramı. Tahsis edici olmadan
rızık kelimesi yalnızca kendisi ile faydalanılan şeylerle
sınırlandırılamaz. Çünkü hem ayetler hem de delaletleri
geneldir. Bu nedenle sana ait bir malı hırsızlıkla veya
zorla veya zimmetine geçirmek suretiyle alan bir kimse için;
o senden senin rızkını aldı denilemez. Bilakis o,
rızkını senden aldı denilir. İnsan bir mala sahip
olduğunda rızkını almış olur. Ondan malı
alındığında ise, rızkı alınmış sayılmaz. Bilakis
mala kim sahip olursa, sahip olan kimse diğerinden rızkını
almış sayılır. Hiçbir kimse bir başkasının rızkını
alamaz. Ancak başkasından kendi rızkını alır. |