HOCA AHMET YESEVİ’NİN DİLİYLE İSLÂM
“Şifa Tefsiri” adıyla
yayınlanan sekiz ciltlik tefsirimi, önce Cağaloğlu’nda
ki, Cezeri Kasım paşa camiinin altındaki konferans
salonunda on senede, sekiz yüz konferans
da yaptığım bin iki yüz saatlik konuşma ile halka arzettim.Her
kesimden insanın bu derslerin kitaplaşmasını istemesi üzerine kasetlerden
çözülerek kitaplaştırıldı.
Tefsir derslerime başlamadan
önce Arapça ve Türkçe yazılmış tefsirleri aldım. Birde uzun sözleri kısa eden,
taşın toprakta Yakut olduğu gibi,suyun midyede inci olduğu gibi, mananın da,
sinesi Sina olan söz sultanlarında hikmete dönüştüğünü bildiğimden, Mevlâna’nın
Mesnevi sinde. Sadi’nin Gülistan’ında,Yunusun ve Ahmet Yesevi’nin
...şiirlerinde geçen ayetleri ve onların yorumlarını tespit ettim.
O çalışmalarımdan birini,
daha önce“Mevlâna’nın diliyle Kur’an ayetlerinin Tefsiri”adı altında yine bu sütunlarda yayınlamıştım.
Ahmet Yesevi’nin
“Dîvan-ı Hikmet”inde geçen ayetleri,28 Nisan 2000 Cuma günü saat 19oo da
İstanbul-Dîvan yolundaki “Türk Ocağı”nda seçkin bir topluluğa, tefsir
derslerimin müdavimlerinden Ahmet İyioldu
beyefendinin takdiminden sonra bir dost sohbeti halinde arz etmiştim. Yine aynı cadde üzerinde
“Birlik Vakfı” merkezinde, 16 Ekim 2000 tarihinde, saat 19,30 da değerli
insanlara Ahmet Yesevi’nin “Divan” ındaki
ayetlere getirmiş olduğu yorumları arz etmiştim.
Gördüm ki, Ahmet Yesevi’nin hikmetlerinde yalın ve yahşi bir şekilde
anlatılan İslâm, Kur’an’ın getirdiği, Hz.Muhammed (S.A.V.) in öğrettiği İslâm’dır.
Prof. Dr. Zekeriya
Kitapçı beyin hazırladığı “Türkistan’da İslâmiyet ve Türkler” isimli eserinden
öğreniyoruz ki, daha hicri 54/Miladi 673 yılında Ubeydullah
b. Ziyad, Buhara’dan aldığı
iki bin esiri Bağdat’a getirerek İslâmi eğitimden
geçirir. (sayfa:98). Kuteybe b. Müslim,Semerkant’ı H.89/m
707 de fetheder. Tabiinin büyüklerinden Dahhak b. Müzahim, orada
açtığı medresede üç bin öğrenciye tefsir dersi verir.
Ahmet Yesevi,
Selef-i salihinin tefsirine veya Buhara’lı bir Türk
olan İmam-ı Buhari’nin “Sahihi”ndeki hadislere ters
düşecek bir yorum getirmemiştir.
AHMED YESEVİ
Hazreti Ali soyundan gelen,
Şeyh İbrahim ile (Şeyh Musanın kızı )Ayşe’den doğma
Hoca Ahmet Yesevi, Türkistan’ın batısında Çimkent şehrinin biraz doğusunda Sayram
kasabasında dünyaya geldi. Bu kasaba İsficap veya Akşehir diye de bilinmektedir. Doğum tarihi
bilinmemekte. Yusuf’u Hemedaniden (440-535=1048-1140) Şeriat ve tarikat
dersleri almıştır. Hanefi mezhebine mensuptur. 562=1166 tarihinde Yesi şehrinde vefat etmiştir. Yesi
şehrinde Timur’un yaptırdığı türbesinde metfundur. Bu konuşmamda verdiğim
şiirler aslı ve
AYET
Kur’anı Kerimde insan, ay, güneş ,dağ,deniz,yıldız gibi
tabiatta var olan her şeye “Ayet” diyor. Yani tabiat kanunlarının her biri bir
ayettir. Yine Kur’anı Kerimde İki durak arasındaki
cümle veya cümlelere de “Ayet” denir. Tabiat ayetleri=tabiat kanunları zamanın
değişmesiyle değer kaybetmediği gibi Kur’an ayetleri
de zamanla değer kaybetmez. “Biz Hz. Ademin soluduğu
havayı istemiyoruz, biz Hz. Havvanın
içtiği sudan içmeyiz. Biz iki binli yıllara özel bir hava ve su istiyoruz”
demediğimiz gibi Kur’an
için de söylemeyeceğiz. Çünkü Tabiatı yaratan ve Kur’anı
indiren Allah dır. Onun için Ahmet Yesevi Hikmetli sözlerinin birinde “Ayet ve hadisi kim
okursa kulak ver” diyor. Ayet ve Hadisden
anlamayanların Mü’min olmadığını, Ayet ve Hadisi
açıklayanlara Katı sözler söyleyenlerin
dışının insan,içinin Şeytan olduğunu, “Hikmetler”inin Kur’anın
manası olduğunu ve Sünnet kaynağından
aktığını ifade eder.
(2)HOCA AHMET YESEVİ’NİN
DİLİYLE İSLÂM
Rabbimiz, Mü’min
insanı tarif ederken: “Her sözü duyarlar;en güzeline uyarlar.” buyurmuş.(Zümer 18) Ülkeler arasındaki sınırları tanımayan,tel
örgülere takılmayan,mayın tarlalarının üzerinden bir kuş gibi uçan,beton veya
çelikten yapılmış duvarları delip geçen, “baş kestiren,savaş kestiren,ağu’lu aşı bal’a dönüştüren” sözler vardır. Bütün bu sözleri
söyleyenleri, bir getiren,söyleten ve götüren vardır.
İşte o söz ve gönül
sultanlarından biri ve en önemlilerinden olan Ahmet Yesevi’de
Kur’an’a ve Sünnet’e kulak vermemizi öğütler:
Ümmet bolsanğ
ğariblerge tabi bolğıl
Ayet hadis her kim aytsa sami bolğıl
Rızk u ruzi
her ne birse kani bolğıl
Kani bolup
şevk şarabın içtim muna (sayfa 48/5)
Ümmet olsan, gariplere tabi
ol sen;
Ayet, hadis her kim dese sami ol sen;
Rızık, nasip her ne verse, kani ol sen;
Kani olup şevk şarabını içtim
işte. (sayfa 49/5)
Mü’min irmes hikmet iştip yığlamaydur
İrenlerni ayıtkan sözin
tınglamaydur
Ayet hadis güya Kur’an anğlamaydur
Bol rivayet Arş üstide kördüm muna (sayfa 68/9)
Üç harften meydana gelen
“Gül” kelimesi bize dikenler arasında gülümseyen çiçeği hatırlatır. Yine üç harften
meydana gelen “Bal” kelimesi de Allah’ın bize arıların ağzından hediye ettiği
tatlıyı hatırlatır.
“Gül” kelimesi sözdür.
Hatırlattığı şey manadır.
“Bal” kelimesi de bize tatlı
bir yiyeceği hatırlatır ama; hiçbir zaman “Bal” demekle ağız tatlanmaz.
Mehmet Akif merhumda:
“Sâde bir “bal”, deyivermekle
ağız tatlansa,
Arı uçmuş diye, kaçmış diye
hiç çekme tasa.” (Safahat- Asım) derken, dikkatimizi kelimenin ve mananın ötesinde asıl arzu edilene çeker.
“Bal” ve “Gül”
kelimeleri tatlı bir yiyeceği ve güzel kokulu çiçeği hatırlatır. Hatırlanan
manadır. Ama hedefimiz manayı
bilmek değil, tatmak , çiçeği görüp koklamaktır.
Mevlâna:
“Senin mana dediğin ve mana
sandığın da suretten ibarettir ve iğretidir. Sen
kendi uygun gördüğünle mutlu oluyorsun” ( Tahir-ül- Mevlevi 4696)
“Mana seni senden alan ve nakışa bağlanmaktan kurtaran bir ilahi
yardımdır.” (T.M. 4697)
İnsan fotoğraf makinası
gibi değildir. Bin tane fotoğraf makinasını bir
manzaraya aynı açıdan yöneltseniz
fotoğraflar aynı çıkar.
İnsana gelince, iki insan
aynı manzaraya aynı açıdan baksalar yorumları ve verdikleri mana ayrı olur Ve her birinin yorumu onun
kültürünü yansıtır. Altı milyar insanın algılamasıda parmak çizgileri gibi ayrıdır.
“Musa’nın elindeki asa,
onun hak peygamber olduğuna
şahit idi . Ona karşı çıkan sihirbazların
değnekleri ise yalancı şahit olmuştu” (T.M.4289)
Sözler söyleyenine göre anlam
kazandığı gibi değneklerde tutanına
göre anlam kazanıyor.
“Ey şaşı, yani biri iki gören
ve bir olan Allah’a ikidir ,
üçtür, yahut daha fazladır diyen, bunları anla ve şuurla dinle
Gözüne kulak yoluyla ilaç yapmış ol.” (T.M. 4297)
“Kör
olan gözlerde , Kelamı pak ve hikmeti
ilahiyye
ye ait sözler durmaz. Nurun aslı olan Allah’a gider.”
(T.M 4298)
Allah kelamına kulağı kapayana, şeytan vesvese verir.
“Şeytanın vesvese
ve efsunu ise çarpık gönüllerde , çarpık ayağın , çarpık
ayakkabıya girdiği gibi girer ve durur.” (T.M. 4299)
Kur’an’ı okumakta asıl olan anlamak ve anladığıyla amel
etmek/eyleme geçmektir. Ahmet Yesevi
Kur’an’ı
anlamayanlardan şikayet ediyor. “Biz Ahmet Yesevi
yolundayız” deyip de Kur’an okumayanlar dikkatle
dinlesinler:
Mü’min değil, hikmet işitip ağlamıyor;
Erenlerin dediği sözü
dinlemiyor;
Ayet, hadis manasını
anlamıyor;
Bu rivayeti Arş üstünde
gördüm işte (sayfa 69/9
(3) HOCA AHMET YESEVİ’NİN
DİLİYLE İSLÂM
Bakara süresinin 74 üncü
ayetinde Yahudilerin kalplerinin taşlardan daha katı olduğunu haber verir.
Firavun karşısında el bağlayan,boyun eğen,köleliğin zevkine varan Yahudi, Hz. Musa (S.A.V.) gibi bir kurtarıcıya ihanet etmiştir.
Zorlu bir düşmanla karşılaştıklarında,Musa alehhisselam’a
: “Sen ve Rabbin gidiniz;onlarla harp ediniz;biz burada oturalım” diyerek kendilerine hürriyeti
kazandıran peygambere ihanet etmişler. (Maide 24)
Allah’ı bırakıp, altından
yapılan buzağıya tapınan, (Ta,ha süresi ayet88-91) Kurtarıcısına ihanet eden
Yahudi’den insanlık ailesine karşı şefkat ve merhamet beklemek safdillik olur.
Ahmet Yesevi,
Ahireti atan ,dünyaya tapan, Allahın
ayetleri veya Rasülü’nün hadisleri söylendiğinde
kaskatı kesilenlerin taşlardan daha katı olduğunu söylerken Bakara süresinin 74
üncü ayetinden feyz almıştır.
Taşdın katığ taşnı
sorğan bi-haberler
Ukba işin arka taşlap dünya
izler
Ayet hadis beyan kılsam katığ sözler
Zahir adem batınları şeytan bolur ( Ahmet Yesevi,Dîvan-ı
hikmet seçmeler, Kemal Eraslan Kültür bak. Ank.1993,sayfa 192/8)
Taştan katı taşı soran
habersizler,
Ukba işini arkaya atıp dünyayı izler.
Ayet hadis beyan kılsam katı
söyler;
Dışları insan, iç yüzleri
şeytan olur. (sayfa 193/8)
Günümüzde Allahın
ayetlerine karşı harp açan insanların içi şeytan,dışı insan
olduğunu,kalplerinin de kayalardan daha katı olduğunu okurken gözümüzün önünden
bir şerit halinde geçen yüzsüzlere de acımadan “Allahım,bunlara
din, iman nasip et” demeden geçemiyoruz.
Gerçi Seyrani
:
“Getirseler yüzbin Ferhat bir yere,
Hiçbir namerdin taşbağrını delemez.” Dese de biz ölünceye kadar Rabbimizin
Rahmet ayetleriyle yumuşatmaya devam edeceğiz.
Ahmet Yesevi,
kendi hikmetlerinin aslında Kur’andan alındığını, bir
Hadis hazinesi olduğunu,bu Hadis hazinesinden nasibini almayanların
habis=pislik ve alçak olduğunu,bunların çorak gönüllerinin gülistana
çevrilmesinin Kur'an dan alınan hikmetlerle mümkin olduğunu şöyle bildirir:
Mini hikmetlerim kan-ı hadisdür
Kişi buy iltmese
bilgil habisdür
Mini hikmetlerim alemde
sultan
Kılur bir lahzada çölni gülistan
Mini hikmetlerim ferman’ı Sübhan
Okup uksang heme
ma’ni-i Kur’an(sayfa
270/13-14)
Benim hikmetlerim kan-ı
hadistir;
Kişi nasip almasa,bil habistir.
Benim hikmetlerim ferman’ı Sübhan.
Okuyup anlasan ma’nayı Kur’an.
Benim hikmetlerim alemde
sultan;
Kılar bir lahzada çölü
gülistan. (sayfa 271/13-14)
Kur’an’ı Kerimde yüzlerce kere “Allah ve Rasül”
kelimeleri birlikte zikredilmiş meselâ: “Allah ve Rasülü’ne
itaat ediniz” gibi veya “Kim Allah’a ve Rasülü’ne ısyan
ederse...”gibi ayetlerde birlikte
anılmış.
Günümüzde bir avuç insan,
peygamberi devreden çıkarmaya çalışır. Bir çıkarabilirse işinin kolaylaşacağına
inanır. Çünkü her ayete dilediği gibi mana verecek ve İslâmi
görevlerden kaytarmanın yollarını arayacak.
Ama Ahmet Yesevi
ise,Allah sözüne ve Rasülüllah sünnetine
inanmayanların, Muhammed (S.A.V.) e ümmet olamayacağını bildirir.
Tengri Taala sözin
Resulu’llah sünnetin
İnanmağan ümmetin ümmet dimes
Muhammed (sayfa 288/4
Tanrı Teala
sözüne, Resullullah sünnetine
İnanmayan ümmetine, ümmet
demez Muhammed. (sayfa 289/4)
(4) HOCA AHMET YESEVİ’NİN
DİLİYLE İSLÂM
SÜNNET:Sevgili
peygamberimizin, söylediği, yaptığı ve onayladığı şeylere sünnet diyoruz. Ahmet
Yesevi, Mustafa’nın(S.A.V.) yolunda olmayı, canı
gönülden sözlerini yerine getirmeyi,sünnetlerine sıkı sarılıp Ona ümmet olmayı
öğütlerken, Fasık ve Facir
insanların Namaz kılmadığını Oruc tutmadığını, Rasülüllah sünnetine değer vermediğini, sünnete uyarak
ağzını fırçalamadığını,kafir de olsa haksız yere kimsenin incitilmemesi
gerektiğini haber vererek Bizi Rasülüllah’ın
Sünnetine da’vet eder.
Sünnet imiş kafir bolsa birme azar
Konğli katığ dil-azardın Huda
bizar
Allah hakkı andağ kulğa Siccin
tayyar
Danalardın iştip bu söz aydım muna (sayfa
56/22)
Sünnetlerin muhkem tutup
ümmet boldum
Yir astığa yalğuz kirip nurğa toldum
Hak-peresler
makamığa mahrem boldum
Tiğ-ı batın birle nefsni yançtım muna (sayfa 56/23)
Sünnet imiş, kafir de olsa,
incitme sen;
Hudâ bizardır katı yürekli
gönül incitenden;
Allah şahit, öyle kula
hazırdır Siccin;
Bilginlerden duyup bu sözü
söyledim işte. (sayfa 57/22)
Hoca Ahmet Yesevi,Sünnetlere sımsıkı sarılmada öyle ileri gitmiş ki,
Sevgili peygamberimiz 63 yaşında vefat ettiği
için Ahmet Yesevi’de kendine toprak altında mezar
gibi bir yer yaptırmış ve ölünceye kadar orada yaşamış.
Tabiidir ki, bu hal yalnız
ona özel bir haldir. Ümmetin hepsi için Sünnet değildir. Bir zamanlar dervişin
biri, ayakkabı giymezmiş. Çağımızda bir kısım insanlarımızın hayvanları korumak
için kürk ve deriden yapılmış elbise giymediği gibi. Şehrin valisi dervişi
çağırmış ve “Seni kutlarım. Ayak senin. İstediğin gibi gezebilirsin. Ancak ,
“Deriden yapılmış ayakkabı giymek haramdır” diye fetva verme” diye uyarmış.
Günümüzde oltayla tutulan balığı yemeyen bir değerli insanı, saygıyla
karşılarız. Ancak “Bu balığı yemek haramdır” fetvasını saygıyla karşılamayız.
Hoca Ahmet Yesevi,kendisi toprak altına girmiş ama hiç bir müridine
tavsiye etmemiş ki, uygulayan olmamış.
Sünnetlerini muhkem tutup
ümmet oldum;
Yer altına yalnız girip nurla
doldum;
Hakk’a tapanlar makamına mahrem oldum,
Batın kılıcı ile nefsi
parçaladım işte. (sayfa 57/23)
Fasık facir heva
kılıp yirni basmas
Ruze namaz kaza kılıp misvak asmas
Resulüllah sünnetlerin közge ilmes
Günahları kündin
künge artar dostlar (sayfa 164/9)
Sevgili peygamberimiz: “Eğer
ümmetime meşakkat/zorluk vermeyecek olsaydım, her namazda ağızlarını misvak
lamayı/fırçalamayı emrederdim.” Buyurmuş.(Ebu Davud,Taharet,bab 25 hadis 46,Buhari, Cum’a 8 Müslim, Taharet
43)
Beş vakit namazda diş fırçalamak, zor gelenler, hiç değilse
sabah namazı için apdest alırken dişlerini misvak
veya fırçalasınlar, birde yatmadan önce yatsı namazı apdestini
alırken fırça veya misvaklasınlar.
Fasık, facir havalanıp yere
basmaz;
Oruç namaz kaza kılıp misvak
asmaz;
Resulüllah sünnetine değer vermez,
Günahları günden güne artar
dostlar (sayfa 165/9)
Ümmet bolsang
Mustafa’ca peyrev bolğıl
Ayğanların can u dilde sin hem kılğıl
Kiçe kayim kündüzleri
sayim bolğıl
Çın ümmetni
rengi misl-i saman irür
(sayfa 214/7)
Sünnetlerin muhkem tutup
ümmet bolğıl
Kiçe kündüz dürud
aytıp ülfet bolğıl
Nefsni tifip mihnet yitse rahat bolğıl
Andağ aşık iki közi giryan irür (sayfa 214/8)
Ümmet olsan, Mustafa’nın peşinde
ol sen;
Dediklerini can ve gönülden
hem kıl sen;
Gece ayakta, gündüzleri
oruçlu ol sen;
Gerçek ümmetin rengi tıpkı
saman olur. (sayfa 215/7)
Sünnetlerini sıkı tutup ümmet
ol sen;
Gece gündüz selam verip ülfet
ol sen;
Nefsi tepip mihnet erse,
rahat ol sen;
Öyle aşık iki gözü giryan olur. (sayfa 215/8)
Son günlerde Alevi
vatandaşlarımıza şirin görünmek için,
ağzını bozan, hem Sünni’ye,hem Alevi’ye yaranamayanlar, Ahmet Yesevi ye kulak versinler ve orta yoldan ayrılmasınlar.
DÖRT HALİFE:
Gördüğü an inanan Ebu Bekr-i Sıddîkdir
İkincisi yâr olan adaletli Ömerdir.
Üçüncüsü yâr olan haya sahibi
Osmandır.
Dördüncüsü yâr olan Hak arslanı Alidir. (sayfa 291,293,295,297)
EMRİ BİL-MA’RUF
Er kişi,kendini Rabbinin
huzurunda bilecek. Onun emrettiklerini insanlara öğretecek ve uymalarını
sağlayacak.Rabbin yasakladığı şeylerden kendisi kaçındığı gibi başkalarının da
yapmasını engelleyecek. Eğer er kişi bunu yaparsa Allah ona kuvvet verir.
Emri maruf nehy-i münker bilip kılsa
Yatsa kopsa bir Huday’nı hazır bilse
Ta ölgünçe
hacesiğa hizmet kılsa
Kuvvet birür
anı ne dip düta kılsun
(sayfa 142/7)
Emr-i maruf, nehy-i münker bilip kılsa,
Yatsa, kalksa bir Hüda’yı hazır bilse,
Ölene kadar hacesine hizmet kılsa;
Kuvvet verir, onu ne diye iki
kat kılsın? (sayfa 143/7)
Akil irsenğ
irenlerge hizmet kılğıl
Emr-i maruf kılğanlarğa izzet kılğıl
Nehy-i münker kılğanla
(5) HOCA AHMET YESEVİ’NİN
DİLİYLE İSLÂM
ŞERİAT-TARİKAT-HAKİKAT-MA’RİFET
Şeriat: “Kanun’u ilâhidir. İnsanları âb’ı hayat kaynağına kavuşturan muazzam ve
mübarek yoldur.”
Tabiat kanunlarına uyum
sağladığımız oranda rahat ederiz. Kanun’u ilâhi olan “Şeriat”a da uyum sağladığımız oranda huzur
buluruz. İnsani kanunlar koyucusunun kültürü kadar geniştir. Onun içindir ki
siyasilerimiz “Bu elbise bu millete dar geliyor. Her tarafından sökülüyor”
diyorlar. Allahın kanunu ise çocuğun cildi gibidir.
Yaşına, şişmanlık ve zayıflık durumuna göre ayarlıdır.
Tarikat: Şeriat yolunda adam
gibi yol almaktır.
Hakikat: eşyanın ve ahkâmın
aslını esasını öğrenmek.
Ma’rifet: Şeriat ahkâmını tarikat yolunda tatbik ederek eşyanın ve ahkâmın
Ahmet Yesevi,
Şeriatı öğrenmeden Tarikata girilemeyeceğini,girerlerse İmanlarını Şeytanın
çalacağını,Şeriat’ın ,imanımızı koruyan bir post olduğunu haber verir.
Tarikate şeriatsiz kirgenlerni
Şeytan kilip
imanını alur irmiş
Uşbu yolnı pirsiz dava kılğanlarnı
Sersan bolup ara yolda kalur irmiş. (sayfa 216/1)
Tarikate şeriatsiz girenlerin
Şeytan gelip imanını alır
imiş.
İşbu yolu pirsiz dava
kılanları
Şaşkın olup ara yolda kalır
imiş. (sayfa 217/1)
Şu alemde rüsva bolup kan yutmasang
Şeriatda tarikatda pir tutmasang
Hakikatda canu tendin pak ötmeseng
Ğafletlerdin sini ne dip cüda kılsun
(sayfa 140/3)
Bu alemde rüsva olup kan
yutmasan;
Şeriatte, tarikatte pir tutmasan,
Hakikatte candan, tenden tam geçmesen,
Gafletlerden seni ne diye ayırı versin? (sayfa 141/3)
Kul Hace
Ahmed Kırkğa kirding nefsingni kırk
Munda yığlap ahiretde
bolğıl arık
Post-ı iman şeriatdur mağzı tarik
Tarik kirgen
Hak’dın ülüş aldı dostlar (sayfa 80/15)
Kul Hace
Ahmet, kırka girdin kır nefsini;
Burada ağlayıp ahirette temizle kendini;
İman postu şeriattir, tarikat bil esasını;
Tarikate giren Hak’tan nasip aldı dostlar. (sayfa 81/15)
Tarikatdur bu yol atın bilse derviş
Marifetni metaıdın alsa derviş
Özge yollar bad-ı heva sansa derviş
Hakikatnı meydanıda ir ol bolur. (sayfa 188/6)
Tarikattir bu yol adını bilse derviş,
Marifetin metaından alsa
derviş,
Başka yollar beyhudedir,
sansa derviş,
Hakikatin meydanında er o
olur.(sayfa 189/6)
Yunus Emre ise Şeriat için bakın ne diyor?:
Mumsuz bal’dır Şeriat,tortsuz yağdır tarikat.
Dost için balı yağa ne için
katmayalar?(Yunus Emre Divanı s:37, Faruk Timurtaş,Kül.Bak.Yay.1980)
İSLÂM AHKÂMI
İslâm ahkâmını bilmeden,
Hakkın emrini yerine getirmeden “Allahın kulu benim”
diyenlerin ahirette yüzlerinin ak çıkmayacağını
bildirir. Kur’anı Kerimde sevdiği
yiyeceklerinden fakire, yetime ve esire
yediren, bunları yalnız Allah rızası için yapan,hiçbir karşılık beklemeyen insanların ahirette
yüzlerinin parlak olacağını haber verir.( İnsan 76/8-9)
Kul min
tiyü Hak emrini kılmağanlar
Kudretini körüp
ibret almağanlar
İman islam
ahkamların bilmeğenler
Uluğ künde kızıl yüzlüğ bolmas bolur (sayfa 196/8)
Kul benim diyip Hak emrini
kılmayanlar,
Kudretini görüp ibret
almayanlar
İman İslam ahkamını
bilmeyenler
Ulu günde kızıl yüzlü olmaz
olur. (sayfa 197/8)
rğa hörmet kılğıl
O sebebdin
altmış üçde kirdim yirge
(sayfa 64/19)
Akıllı isen, erenlere hizmet
kıl sen;
Emr-i maruf kılanlara izzet kıl sen;
Nehy-i münker kılanlara hürmet
kıl sen;
O sebebten
altmış üçte girdim yere. (sayfa 65/19)
(6)HOCA AHMET YESEVİ’NİN
DİLİYLE İSLÂM
NAMAZ ORUÇ
Cennetin anahtarı, gözlerin
nûru, dînin direği, müminlerin mi’racı olan namaz,
halkla beraber Hakkın huzurunda omuz omuza verip aynı yöne yönelmeyi öğreten
ibadetimizdir. Sabrın yarısı,kötülüklere karşı kalkan,günahlarımızın keffareti,vücudumuzun sıhhat ve selâmeti,kendi malını
yememe ve kendi eşiyle cinsel ilişkide
bir müddet bulunmama eğitiminden geçerek
başkalarının malına ve namusuna el uzatmamayı öğreten oruç ibadetiyle
Rabbin huzuruna varmayı,yoluna ayak
koymayı, namaz kılmayan, oruç tutmayan, dişini fırçalamayan fasık
ve facirlerden olmamamızı ister Ahmet Yesevi
Namaz ruze
tevbe üzre barğanlarğa
Hak yolığa
kirip kadem koyğanlarğa
Uşbu tevbe birle anda barğanlarğa
Yarlıkanmış kullar birlen sohbeti bar (sayfa 146/5)
Namaz, oruç, tevbe üzre varanlara,
Hak yoluna girip ayak
koyanlara,
Bu tevbeyle
ahirete varanlara,
Bağışlanmış kullar ile
sohbeti var. (sayfa 147/5)
Fasık facir heva
kılıp yirni basmas
Ruze namaz kaza kılıp misvak asmas
Resulullah sünnetlerin közge ilmes
Günahları kündin
künge artar dostlar (sayfa 164/9)
Fasık facir havalanıp yere
basmaz;
Oruç, namaz kaza kılıp misvak
asmaz;
Resullullah sünnetine değer vermez;
Günahları günden güne artar
dostlar. (sayfa 165/9)
Aşıklarnı Hak kaşıda yüz nazı bar
Nara tartsa zerre hergiz kalmas yanar
Ruze namaz tesbihleri Perverdigar
Batınların güya kılıp yörür bolğay (sayfa 240/3)
Aşıkların Hak önünde yüz nazı
var;
Nara çekse, zerre asla
kalmaz, yanar;
Oruç namaz tesbihleri Perverdigar
İçlerini söyleyici kılıp
yürür olur. (sayfa 241/3)
Altmış üçke
yaşım yitti öttüm ğafil
Hak emrini muhkem tutmay özüm cahil
Ruze namaz kaza kılıp boldum kahil
Yaman izlep
yahşılardın kiçtim muna (sayfa 50/10)
Altmış üçe yaşım yetti,
geçtim gafil;
Hak emrini muhkem tutmadım, kendim cahil;
Oruç, namaz kaza kılıp oldum
kahil;
Kötüyü izleyip iyilerden
geçtim işte. (sayfa 51/10)
Yunus Emre beş vakit namaz
için şöyle diyor:
Müslüman’ım diyen kişi şartı nedür bilse gerek
Tanrınun buyruğın tutup beş vakt namaz kılsa gerek
Tanla turup başun kaldur elleruni suya daldur
Tamudan azadlu oldur kullar âzad olsa gerek
Öyle namâzın kılasın her ne dilersen bulasın
Nefs düşmanın öldüresin nefs hemişe ölse gerek
Ol ikindiyi kılanlar
arı dirlik dirilenler
Olardur Hakk’a irenler daim Hakk’a irse gerek
Ahşamdurur üç farıza tağca günahun eride
Eyü amellerün sana şem’ü çırağ olsa gerek
Yatsu namazına ol
hazır hâzırları sever kadir
İmanun eksiğin bitir
iman piş-rev
olsa gerek
Her kim Müslüman olmadı beş vakt namazı
kılmadı
Bilün Müslüman olmayan
ol tamuya girse gerek. (Yunus Emre Divanı,s:75)
Hacı Bektaş’ı
veli’de “Makalât”ının bab’ı
salisinde şöyle diyor:
“Şeriatın evvel makamı îman
getirmektir. İkinci makamı ilim öğrenmekti. Üçüncü makamı namaz kılmaktır ve
zekât vermektir ve oruc tutmaktır ve gücü yeterse
hacca varmaktır ve gaza eylemektir ve nefiri am(seferberlik)olunca
kaçmayıp karşı varmaktır ve hem cenabetten yunmaktır.” (Hacı Bektaş’ı Veli,Makalât,s:19.Prof.Dr. Esat Coşan Doçentlik tezi,Seha
neşriyat)
Hacı Bektaş’ı
Veli aşkına şarap içenler Hacı Bektaş’ın şu fetvasına
iyi kulak versinler.
“Bir kuyuya bir damla şarap
damlasa, o kuyunun suyunu hep çıkarsalar, yabana dökseler, o yerden ot bitse, o
otu koyun yese, takva ehline o koyunun eti haramdır.”(Makalat,s:9)
(7) HOCA AHMET YESEVİ’NİN
DİLİYLE İSLÂM
HAC
Alemlere rahmet olarak
gönderilen peygamberin rahmet ümmeti olanlar, insanları bir baba ve ananın
evladı kabul ederler.
Yer yüzünü ise mülkiyeti Allaha ait olup, geçici bir süre için faydalanılacak
yer ve ahiretin
tarlası kabul ederler. Dünyayı imar etmekle ahiretin
imar olacağına inanırlar.
Ku’an’ın indiği, Peygamberimizin doğduğu, Allahın
ayetlerinin bol olduğu, gücü kuvveti yerinde Müslümanların toplanma yeri olan Ka’beyi ziyarete giderken
dostlarla helalleşmeyi öğütler.
Niyyet kılduk Kabege
rıza bolung dostlarım
Ya ölgel-miz
kilgey-miz rıza bolung dostlarım
Niyyet kılduk Kabege
hak Mustafa ravzığa
Nasib kılğıl barçağa rıza bolung dostlarım
Nasib bolsa barğay miz nasib bolsa kilgey miz
Ecel yitse
ölgey-miz rıza bolung dostlarım
Rıza bolung
özümdin yahşı yaman sözümdin
Ötünğ kaztığ yüzümdin
rıza bolung dostlarım
Kudret bolsa yörüngiz küç bolmasa
turungız
Dua kıla körüngiz
rıza bolung dostlarım (sayfa 314/1-2-3-4-5)
Niyet kıldık Kabe’ye, razı
olun dostlarım;
Ya ölürüz, geliriz, razı olun, dostlarım.
Niyet kıldık Kabe’ye, hak
Mustafa ravzına;
Nasip kıla herkese, razı
olun, dostlarım.
Nasip olsa, varırız; nasip
olsa geliriz
Ecel yetse ölürüz; razı olun
dostlarım.
Razı olun özümden, iyi kötü
sözümden,
Geçin katı yüzümden, razı
olun dostlarım.
Kudret olsa, gidiniz; güç
olmasa durunuz;
Dua kıla görünüz, razı olun
dostlarım
A’RAF SÜRESİ/172
Çocukluğumuzda sorarlardı: –
Kimin kulusun?
-Allah’ın.
-Ne zamandan beri?
-“Kalü
belâ”dan beri .
-“Kalü
belâ” neye derler?
-Allah’ü
azimüşşan
bütün ruhları halk eyledi ve sordu: “Ben sizin Rabbiniz değilmiyim” dedi . Bütün ruhlar “Bela” dedi
. İşte o günden beri Müslümanım” diye
öğretildi.
Bu bilgi Kur’ana uygun bir
ilimdir. Allah(c.c) bütün ruhlardan
yaratıcı, yaşatıcı ve yönetici olarak yalnız ve yalnız Allah’ı kabul
edeceğimiz konusunda söz almıştır.
Türk şairi Ruhi :
“Sanmam bizi kim, şıra-i engürle mestiz
Biz ehli harabat’tanız mesti “Elest’iz”.
Yani: “Bizi üzüm şarabı
sarhoş etmiş zannetmeyin. Biz “Elest” hitabıyla
sarhoş olmuşuz” diyerek tasavvuf
şairlerinin şiirlerindeki şarabın üzüm şarabı olmadığını , Allah (c.c)’ın hitabıyla sarhoş
olduklarını da ifade etmiş oluyor.
İbn-ül Farid
de Arapça şiirinde (Divan 2/144)
“Biz üzüm çubuğu
yaratılmadan sevgilimiz olan
Allah’ın zikrini içtik de şevk içinde sarhoş olduk”diyor.
Allah (c.c) kıyamete kadar
gelecek her insandan söz almıştır.
Birileri çıkıp da “Ben hatırlamıyorum”
diyebilir. Çocukluğumuzda altı aylık
iken annemizin söylediklerini , gülücüklerini hatırlayan varmı?
Annelerimizin bizlere bir günlükken gösterdiği sevgi ve şefkatin bizim şahsiyetimizin gelişmesinde etkili olduğunu öğreniyoruz ama,
bir günlükken bize gösterilen
şefkati hatırlamıyoruz. Ancak etkisini ,
damgasını taşıyoruz.
İşte bütün insanlardaki iyiye
, güzele doğru meyil, o sözleşmenin etkisiyledir.
Evvel elest
birabbiküm didi bil Hak
Kalu bela didi ruhum aldı sebah
Hak Mustafa ferzend didi bilinğ
mutlak
Ol sebebdin
altmış üçde girdim yirge
(sayfa 58/4)
Bil, Hak önce “elestü birabbiküm?” dedi;
“Kalu
bela” dedi ruhum dersler aldı,
Şüphesiz bilin, Hak Mustafa “oğul
dedi;
O sebepten altmış üçte girdim
yere (sayfa 59/4)
Evvel elest
birabbiküm didi Huda
Kalu bela diben ruhlar kıldı
Yığlap kildük işkingge
cümle geda
Lutf eyleseng yüz ming asi handan irür (sayfa
212/3)
Evvel “elestü
bi-Rabbiküm?” dedi Huda,
“Kalu
bela” diyerek ruhlar kıldı
Ağlayıp geldik eşiğine cümle geda;
Lutf eylesen, yüz bin asi handan olur. (sayfa 213/3)
(8) HOCA AHMET YESEVİ’NİN
DİLİYLE İSLÂM
ZARİYAT /56
Canımız da,kanımız da, kalbimiz de,
kalıbımız da, saçımızdan tırnağımıza kadar her hücre ve gen’imizde Halik, Bari,
ve Musavvir olan Rabbimizin mührü vardır. Binlerce
veya milyonlarca yıl önce koyulan tabiat kanunlarını veya gen şifrelerini yeni yeni çözmeye çalışıyoruz.
Tabiata bir tek kanun koyamıyoruz.
Koyulanları kirletiyoruz. Hem canımızın hem tenimizin,hem dağların denizlerin
temiz kalması için bizi yaratan
Rabbimizin kanunlarına uygun hareket etmemiz gerekir.
Hoca Ahmet Yesevi, Zariyat sûresinin 56 ıncı ayetini esas alarak bu dünyaya yemek içmek için
gelmediğimizi, Allaha itaat için geldiğimizi
hatırlatıyor.
Sizni bizni Hak yarattı taat içün
Ey bü’l
acep içmek yimek rahat üçün
Kalu bela didi ruhum mihnet üçün
Edhem bolup yir
astığa kirdim muna (sayfa 104/4)
Sizi, bizi Hak yarattı taat için;
Ey acayip, içmek, yemek,
rahat için;
“Kalu
bela” dedi ruhum mihnet için;
Edhem olup yer altına girdim işte. (sayfa 105/4)
İHLAS SÜRESİ
İhlas süresini okurken “O Allah” dediğimizde ateistler
cevap veririz. “Birdir” derken “Allah üçtür” diyen Hıristiyanlara cevap veririz.
“Allah Samettir=Her şey Ona muhtaç, O hiçbir şeye
muhtaç değildir” derken “Her şeyi tabiat yapar “diyen tabiat perestlere cevap veririz.”Doğmamıştır, doğurmamıştır”
derken “Uzeyir
Allahın oğludur” diyen Yahudilere ve “İsa Allahın oğludur” diyen Hıristiyanlara cevap veririz.
“Hiçbir şey, Onun dengi olmadı” derken kendini ilâh yerine koyanlara veya
eliyle yaptığına tapanlara cevap veririz.
Ahmet Yesevi,
“Kul hevallahü Ehad” ı vird edinmemizi öğütler. Şirkin,putperestliğin her
çeşidinden kurtulmanın yolu bu “İhlâs” sûresinin
manasını bilerek devamlı okumaktan geçer.
Kul huva’llah
sübhana’llah vird eylesem
Bir ü barım didarıngnı körer min mü
Başdın ayağ hasretingde
derd eylesem
Bir ü barım didarıngnı körer min mü (sayfa 88/1)
Kul huvallah
sübhana’llah’ı vird
eylesem,
Bir ve Var’ım didarını görür müyüm?
Baştan ayağa hasretinde dert
eylesem,
Bir ve Var’ım didarını görür müyüm? (sayfa 89/1)
ENBİYA SÜRESİ/107
“Biz, seni alemlere rahmet
peygamberi olarak gönderdik” ayetiyle biz evrensel bir peygamberin ümmeti olduğumuzu
ve Ku’anın
bütün yaratılmışlara rahmet olduğunu kabul ettik. Küreselleşme,
Globalleşme gibi terimlere bizim ihtiyacımız yok. Bu ayete uyarak “Cihangirliğe” talip olmuşuz ve dünyanın yarısından
fazlasına adalet dağıtmışız. Kur’anda yağmura da “rahmet”
denir. (Fürkan /48, Neml/63) Rahmet yağarken gül ile dikeni,bülbül ile
akrebi ayırmadan hepsine rahmet olup yağdığı gibi Cihangir ecdadımız
da herkese ayırım yapmadan rahmet ümmeti olmaya çalışmışlar.
Eya dostlar beyan eyley hak Resul’dın
Ümmet bolsang
iştip dürud aytıng dostlar
Ol rahmeten
li’l alemin cüz’ü küldin
Ümmet bolsang
iştip dürud aytıng dostlar (sayfa 256/1)
Eya dostlar, bildireyim hak Resul’dan,
Ümmet olsan, işitip selam
verin dostlar.
O “Rahmeten
li’l alemin” cüz ve kül den
Ümmet olsan, işitip selam
verin dostlar (sayfa 257/1)
(9) HOCA AHMET YESEVİ’NİN
DİLİYLE İSLÂM
TEVBE SÜRESİ/111
“Şüphesiz Allah, Mü’minlerden canlarını ve mallarını Cennet karşılığında
satın aldı.” Ayetine iman ederek canını ve malını Hak yolunda Hakkın kullarının
sıhhati, selâmeti, güvenliği ve kula kul olmama özgürlüğü için feda
ederse Allah ona karşılık olarak Cenneti verecektir.
Ol dırahtnı
meyvesini tatkan kullar
Dünyasını ahiretka
satkan kullar
Gur içinde asayişde yatkan kullar
Seherlerde köz yaşını umman kılur (sayfa 200/7)
O ağacın meyvesinden tadan
kullar,
Dünyasını ahirete
satan kullar,
Kabir içinde huzur ile yatan
kullar
Seherlerde göz yaşını umman
kılar. (sayfa 201/7)
“Dünyasını ahirete satan kullar”,bunlar Tevbe
sûresinin on birinci ayetine göre hareket ederek en büyük ticareti yapan
kullar. Yıkılmak için yapılan evler,solmak için açılan güller,farımak için
serpilen güzeller, yoluna baş koyduğumuz paralar ve servetler,bütün bunları
kazanmak için dünyanın en büyük firmasının baş bayii olsak, insanlar gıpta ile
bakarlar.
Ölümün
olmadığı,hastalığın,ihtiyarlığın bulunmadığı,güllerin solmadığı,güzellerin
farımadığı bir yeri kazanmak için Allah la alışveriş en büyük ticarettir.
MUHAMMED SÜRESİ/15
“Müttakîlere
va’dolunan Cennette........süzülmüş bal ırmakları
vardır.” Ayetiyle cennetteki o ni’metlere sahip
olabilmek için bu dünyada kötülüklerden arınmamız gerektiği işaret edilmekte. Masivayı terkedip ölmeden önce
ölmemizi ve yüklerimizden kurtulmamızı öğütler.
Didar tilep terk eyleseng ma-sivanı
Ölmes burun vücudıngnı eyle tani
Ve enharun
min aselin musaffen’ni
Uçmakını has kulığa ihsan kılur (sayfa 198/5)
Didar dileyip terk eylesen masivayı;
Ölmeden önce vücudunu eyle
fani;
“Ve enharun
min aselin musaffan” i;
Cennetini has kuluna ihsan
kılar. (sayfa 199/5)
NUR SÜRESİ/37
“Öyle er kişiler
ki;ticaret,alışveriş onları Allahı zikretmekten,namaz
kılmaktan, Zekât vermekten alıkoyamaz. Onlar, gözlerin ve gönüllerin döneceği
günden korkarlar.” Ayetini hatırlatıyor ve Erenleri hiçbir şeyin Allahı zikretmekten alıkoyamayacağını hatırlatıyor.
İrenleri hak yadıdın ğafil bolmas
Ricalun la tulhiküm dir haliku’n-nas
İren yolın
tutkan hergiz yolda kalmas
Ol hazretde
sır esrarı makbul bolur (sayfa 186/3)
Erenleri Hak yadından ğafil olmaz;
“Ricalum
la tulhihim” der halikı’n-nas;
Eren yolunu tutan asla yolda
kalmaz;
O hazrette sır esrarı makbul
olur.(sayfa 187/3)
FETİH SÜRESİ/1
İnna fetahna’nı okup mana sordum
Pertev saldı bi-hod bolup
didar kördüm
Selam urup usküt didi bakıp turdum
Yaşım saçıp muztar bolup turdım
muna (sayfa 54/18)
İnna fetahna’yı okuyup mana
sordum;
Işık saldı, kendimden geçip didar gördüm;
Selam verdim “Usküt!” dedi, bakıp durdum;
Yaşımı saçıp çaresiz olup
durdum işte. (sayfa 55/18)
EN’AM SÜRESİ127,YUNUS
SÜRESİ/25
Amil bolğan
alimler yolğa kirgen asiler
Andağ alim cayını Daru’s-selam’da kördüm (sayfa 316/4)
Amil olan alimler, yola giren
asiler,
Öyle alim yerini Daru’s-selam’da gördüm. (sayfa 317/4)
MÜDDESİR SÜRESİ/26,27,42
Kadi bolğan alimler na-hak fetva birgenler
Andağ kadı cayını Nar-ı sakar’da
kördüm (sayfa 316/5)
Kadı olan alimler, rüşvet
alıp yiyenler,
Öyle kadı yerini Nar-ı
sakar’da gördüm. (sayfa 317/5)
Allah,bizi bu dünyada sakar
insanlardan,ahirette “Nâr-ı Sakar”dan korusun ve salih insanlarla birlikte haşretsin.
Amin.