FÂTİHİN FETİHNÂMESİ
Yörünge dergisi Mayıs 1991
Cuma dergisi 28 Mayıs 1993
sayı 148
Milli Gazete 28 Mayıs Pazrts 2001
“Fetihnâme”: Müslüman devlet
başkanlarının bir yerin fethinden sonra Rabbine hamd ederek sevincini dost
devlet başkanlarıyla paylaşmak, düşman devlet başkanlarının yüreğine korku
salmak için yazdığı mektuba denir.
Tercümesini sunduğumuz bu
metin, Fatih Sultan Mehmet’in, Mısır azizi Esbal (İnal) Şah’a yazdığı fetihnâmedir.
Ünlü tarihçi Mehmet Mazhar
Fevzi efendi “Haber-i sahih” isimli üç ciltlik eserinde Arapça orijinalini on
sayfa halinde yayınlamış (sayfa 291-300 Şark matbaası 1291) Bu on sayfayı iki
sayfada Türkçe’ye özetlemiş. Ahmet Muhtar Paşa “Feth-i Celil-i Konstaniyye” isimli eserinin 289-290. Sayfalarında Arapça ve Türkçe
özetleyerek vermiş. Öyle zannediyorum ki, mektubun (giriş kısmı hariç) tam
metninin tercümesi ilk defa tarafımızdan sunulmaktadır. Ben bu tercemeyi, Mayıs
1991 yılında Yörünge dergisinde, Cuma dergisi 28Mayıs1993 sayı 148 ve 28 Mayıs
Pazrts 2001 tarihli Milli Gazete’de yayınladıktan sonra Üniversitede öğretim üyesi
olan bir dostum, bu “Fetihnâme”nin Prof.Toktamış Ateş’in babası Ahmet Ateş bey
tarafından terceme edildiğini ve İst. Ünv. Ed. Fak. Tarih dergisi cilt 4 sayı 7
tarih 1953 de yayınlandığını haber verdi ve dergiyi de getirdi.)
Mektubu tercüme etmekteki
gayem, tarihi bir vesikayı yayınlamaktan ziyade, Müslüman mektup yazarken,
makale yazarken konferans verirken “Sezar’ın yaptığı, Çiçero’nun dediği, Aristo’nun
söylediği Konfüçyüs’ün buyurduğu gibi” cümleler kullanmak yerine Allah (c.c.)ın
dediği, Peygamber efendimizin yaptığı, Ali’nin (r.a.)vurduğu gibi cümleler
aktararak konuşmaya veya makale yazmaya örnek olması içindir.
İyi bir ailede yetişen Müslüman,
domuzu görünce nasıl ikrah ediyorsa, Müslüman’ın dışındaki kafirleri görünce
daha fazla ikrah etmesi gerekir. Çünkü Rabbimiz imanla gönlümüzü süslemiş, küfrü,
fasıklığı ve isyanı kerih göstermiştir. (Hucurat suresi 8)
Fatih Sultan Mehmet
Konstantiniyye halkından, Tekfurlarından ve papazlarından bahsederken, “pis, alçak,
mel’un, inat” kelimelerini öylesine kullanmış ki, sanki onları görünce içi dışına
çıkacakmış gibi geliyor. Ve İstanbul’u onlardan temizlediği için Allah’a
hamdediyor.
Günümüzde kendisine gelen
emirnameyi “Filanca kafir bana mektup göndermiş” diye hava atanların balonlarına
iğne olur ümidi ile tercüme olundu.
(Allah’a hamd, Rasulüne salat, Fatih’in
lakapları sayıldıktan sonra fetihnâmenin metni)
Allah yolunda cihad yapmak “Ayıplayanların
ayıplamasından korkmamak (Maide 54) şanlı ecdadımızın güzel adetlerinden idi.
Biz de o adet üzere yürüyor
ve o gayelerle Allah (c.c.)ın “Allah’a iman etmeyenlerle harp ediniz” (Tevbe 29)
sözüne sarılarak, Peygamber (s.a.v.)in “Kimin ayağı Allah yolunda tozlanırsa
Allah o kişiyi cehenneme haram kılar”(Buhari,Cma 18,Cihad 16,Tirmizi Fezail 17,Nesai
Cihad 9,Müsned-i Ahmet 3/267,478, 5/225,226,6/444) hadisine tutunarak devam
ediyoruz.
FÂTİH’İN FETİHNÂMESİ (2)
(28-5-2001 Pzrts Milligazete)
Bizim bu yıl ki arzumuz: Allah
(c.c.)ın ipi olan Kur’ana sarılarak, her şeyi bilen Melik’in fazlü keremine
tutunarak “Sizin yakınınızda olan kafirlerle harp edin”(Tevbe 23) emri üzerinde
toplanarak İslam’da farz olan gaza (harb) görevini yerine getirmektir. (Allah
bu yılın tamamında bereket ve nimetlerini bol eylesin)
İslam memleketlerinin ortasında
kalan, kafirliğiyle öğünen, içi küfür ve fitne fücurla dolu olan şehri
fethetmek için karadan ve denizden mücahidlerle gazi askerlerimizi donattık.
İslam dünyasının ortasındaki
bu küfür merkezi (Şiir):
“Sanki sevgilinin gül yanağındaki
çıban gibiydi.
Sanki o, dolunayın ortasındaki
kara leke gibiydi.”
Bu şehir ulaşılması zor,
zafer takları yüksek, binaları sağlam, içi müşrik savaşçılarla doluydu. (Allah
hepsini yardımsız bıraksın) İman ehline karşı kibirleniyor, Rodos, Venedik,
Katalan, Ceneviz gibi batıdaki adalardan ve diğer müşrik ve korsanlardan yardım
alıyorlardı.
Ardarda dizilmiş düzenli
kaleler, surlar ve burçlarla korunmuş bir şehir. Yüce ecdadımız, Allah yolunda
hakkıyla cihad etmelerine rağmen zafere ulaşamadılar ve bir şey elde edemediler.
Burası bütün dünya dillerinde
Konstantiniyye diye meşhur olan büyük bir kaledir.
Peygamber (s.a.v.)in sahih
hadislerinde bahsettiği şehrin burası olması uzak değildir.
Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur:
“Onlar Konstantiniyye yi fethederler. Kılıçlarını zeytin dallarına asarlar da
ganimetleri taksim ederler.”(5)
Bu hadis ve diğer meşhur
hadislerin bahsettiği bir tarafı kara, bir tarafı deniz olan şehirdir.
Biz, Allah (c.c.)in “Onlar için
gücünüz yettiğince hazırlık yapın”(6) emrine uygun olarak yapılması gereken bütün
hazırlığı mancınık, top, gülle, taş, berk ve ra’d gibi tüm silahları kara tarafından
hazırladık. Denizde dağlar gibi görünen içi dolu gemileri deniz tarafından hazırladık
ve 857 yılı görünen Rabiulevvel ayının yirmi altısında hücum ettik.
Şiir:
“Kendime dedim: “Çalış. Bu an
çalışma anıdır.
Gayret et ve bana yardım et. İşte
bütün arzu ettiğim budur.”
FÂTİH’İN FETİHNÂMESİ (3)
(30-5-2001 Çrşmb Milligazete)
O kafirler, Allah’ın hak
dinine her çağrılışta küfürlerinde ısrar ettiler, kibirlendiler ve kafirlerden
oldular.
Onları çepeçevre kuşattık. Karşılıklı
harb ettik, öldürdük, öldürdüler. Aramızdaki harp elli dört gün gece ve gündüz
sürdü Şiir:
“Allah’ın yardımı ve fethi
geldiğinde, (7 K.Kerim Nasr 1)
Kişiye işlerin en zoru da en ateşlisi
de kolay gelir.”
Yirmi Cemaziyel evvel (Cumadel
ula)in Salı günü, yıldızların şeytanların üzerine saldırdığı gibi
Konstantiniyye üzerine hücum ettik. Sıddık Ebubekir’in hikmeti, Faruk Ömer’in
adaletinin bereketi Haydar Ali’nin vuruşu gibi bir vuruşla Allah,
Konstantiniyye’yi Osman oğullarının emrine verdi.
Güneş doğudan doğmadan Allah
fethi bize lütfetti. “Yakında topluluk hezimete uğrar, sırt dönüp kaçarlar. Asıl
onların zamanı, vadolunan saati. Bu saat daha acı ve daha dehşetli.” (8 K.Kerim
Kamer 45)
İlk önce başı kesilip öldürülen,
onların inad ve lanetli Tekfurudur. Ad ve Semud kavmi gibi helak edildiler. Azab
melekleri onları aldı ve cehenneme doldurdu. Orası ne kötü bir yerdir.
Öldürülenler öldürüldü geri
kalanlar esir edildi. Hazinelerine el konuldu. Altınları ve defineleri
yerlerinden çıkarıldı. “Onlara öyle bir zaman geldi ki sanki daha önce hiçbir şey
değillermiş gibi oldular”( 9 K.Kerim İnsan 1) “Zulmeden toplumların sonu
kesildi. Alemlerin Rabbine hamdolsun” (10 K.Kerim En’am 45)
“O gün müminler Allah’ın yardımı ve zaferiyle
sevinirler. Allah dilediğine yardım eder.” (11 K.Kerim Rum 4-5)
Maddi ve manevi pislikler içinde
olanlara karşı zaferi elde edince kiliseleri papazlardan temizledik. Oralardan çanı
da, haçı da çıkarıp attık. Puta tapanların tapınaklarını ehli İslam’ın
mescidleri yaptık. Buralar Padişahın sikkesi, İslam’ın hutbesiyle şereflendiler.
“Allah’ın emri meydana geldi ve onların yaptıkları boşa çıktı”(1212 K.Kerim A’raf
118)
Daha sonra Konstantiniyye’nin
Kuzeyinde, Haliç’in kenarında Cenevizli’lere ait bir kale vardı. Bu kaleye “Galata”
denirdi. Konstantiniyye’ye bitişikti. Ve içi alçak müşriklerle doluydu.
Biz Konstantiniyye’yi kuşatınca
Galata ahalisi bize geldiler. Antlaşma yaptılar. Antlaşmalarını yenilediler. Biz
de onlara, Konstantiniyye’ye yardım etmemek şartıyla oldukları gibi kalmalarını
söyledik. Şartlarımızı kabul ettiler. Emrimize itaat ettiler.
FÂTİH’İN FETİHNÂMESİ 4 (31-5-2001
Prşmb)
Konstantiniyye’nin başına
gelenler gelince, ölüler ve esirler arasında Galata halkından da bulundu. Onlar
da bizimle harb etmişler. Antlaşmalarını bozmuşlar. İki yüzlülüklerini ortaya
koymuşlar.
Diğerine yaptığımızı bunlara
da yapmak isteyince boyunlarını bükerek, ağlayıp sızlayarak “Eğer bize acımazsanız
biz hüsranda oluruz”(13 K.Kerim A’raf 23) dediler. Biz de onları affettik. Çünkü
Allah (c.c.) çok affedicidir, günahları gizleyicidir. Biz de onlara her şeye gücü
yeten, zalimlerin belini büken bir tek Allah adına iyilikte bulunduk ve mallarının
ellerinde kalmasına karar verdik. Ancak kalelerini yerle bir ettik. Arazilerini
sularını kendilerine verdik. “Alçalmış olarak elleriyle cizyelerini verinceye
kadar onlarla savaş” (14 K.Kerim Tevbe 29) ayetine uygun olarak isimlerini
cizye verecekler arasına yazdık. “Bize doğru yolu gösteren Allah’a hamd olsun. Eğer
bize yol göstermeseydi biz doğru yolu bulamazdık.” (15 K.Kerim A’raf 43)
Şiir:
“Zaman onu mutlu etti, talihi
yar oldu.
Temenniler yaklaştı, arzular
gerçekleşti.”
Allah (c.c.) bu kulunda,
saltanat koltuğunun kanununu düzenlemek, ülkeyi korumak ve gözümüz nuru Şeriatın
farz kıldığı cihadı ihya gibi iki büyük mutluluğu toplayınca bu kul saltanat
ahkamının icrasıyla mübarek kıldığı mukaddes topraklara doğru yüceliklerin
iftihar ettiği güzellikler hazinesi Emir Celaleddin Kabuni’yi hediye, esirler,
köleler, kumaşlar ve diğerleriyle selam, dua ve sena dolu mektupla gönderdi. (Allah
onun dönüşüyle bizi rızıklandırsın) Bir başka mektupla bunlar etraflıca açıklandı.
Hediyelerimiz bizim üzerimize
düşene oranla, denize oranla damla gibi kalırsa da, hüsnü kabul göreceği umulur.
Allah, hilafet makamını öpmekle ve saltanatın güzel haberleriyle şereflenmeyi
size kolaylaştırırsa (Allah o hilafeti adaletle ve zaferle gücünü artırsın.) temiz
zatımızı sıhhat, selamet ve güzelliklerle mutlu bir şekilde karşılanacağınız
umulur ve temenni olunur. Allah zatınızın devletini dini ve dünyevi yönden
devamlı eylesin. Bizde sizin yüce makamınızı görmek güzel meclisinizde
bulunmaktan şeref duyarız.
O güzel yerlerin güzel dualarını
bekleriz. Duaları Nebiyyi müctebanın bereketiyle kabul eden Allah’tır. Selamların
en güzeli ona olsun. Nimetleri için Allah’a hamd olsun, Salat, Muhammed (s.a.v.)e
ve aline olsun. Her şeyin doğrusunu bilen Allah’tır ve dönüş Onadır.
Mektup burada sona eriyor. “Münşeat’ı
Feridun” 1/235 de bu mektup biraz değişik şekliyle verilmiş kitabın kenarında Türkçe
özeti de verilmiş. Bu mektuba verilen cevap da
verilmiş. Bu “Fefihnâme”nin bir benzeri de Mekke şerifine ve İran şahı,
Cihanşah Mirza’ya yazılmış. Kederde ve kıvançta bir olmayı bilmişler ve Dünyaya
yön vermişler.
Feridun beğ: Sokollunun
himayesinde Divan katipliğinden Nişancılığa kadar yükselen ve 1583 de ölen değerli
bir devlet adamıdır.
“Münşeat”:Sevgili
peygamberimizin, Hz. Ebubekirin, Hz.Ömer’in, Hz. Osman’ın, Hz. Ali’nin, Osmanlı
devletinin kurucusu Osman beyden üçüncü Murat’a kadar gelen sultanların yabancı
devlet başkanlarına yazdıkları mektupları topladığı 1226 sayfadan oluşan iki
ciltlik eseridir.
Kültür Bakanlığından veya Türk
Tarih Kurumundan bu eserin Türkçe’ye kazandırılmasını temenni ederim.
FETİHNÂME
29/05/2002/Çrşmb/Milligazet
“Fetihnâme”: Müslüman devlet
başkanlarının bir yerin fethinden sonra Rabbine hamd ederek sevincini dost
devlet başkanlarıyla paylaşmak, düşman devlet başkanlarının yüreğine korku
salmak için yazdığı mektuba denir.
Mısır azizi Esbal (İnal) Şah’a
yazdığı fetihnâme, 28 Mayıs 2001 tarihli Milligazete’de yayınlanmıştı.
Tercümesini sunduğumuz bu metin, Fatih Sultan
Mehmet’in,Mekke-i mükerreme Şerifine gönderdiği Fetihnamedir. Mektup, “Mecmua-i
Münşeâtı Feridun” un 1/239-240 sayfalarında
1274 yılında Arapça olarak yayınlanmış. Türkçe olarak Prof Ahmet Ateş’in eksik
tercemesiyle, İst.Ünv.Ed.Fak.Tarih Dergisi 4, sayı 7 de 1953 yılında yayınlanmış.
Mektubu tercüme etmekteki
gayem, tarihi bir vesikayı yayınlamaktan ziyade, Müslüman mektup yazarken,
makale yazarken konferans verirken “Sezar’ın yaptığı, Çiçeron’un dediği, Aristo’nun
söylediği, Konfüçyüs’ün buyurduğu gibi” cümleler kullanmak yerine Allah (c.c.)ın
dediği, Peygamber efendimizin yaptığı, Ali’nin (r.a.)vurduğu gibi cümleler
aktararak konuşmaya veya makale yazmaya örnek olması içindir.
Allah’a hamdolsun, seçtiği
kullarına selâm olsun. el-Seyyidi,el-Senedi, el-Şerifi, el-ekremi,el A’lemi, el-Evrai, el-Nizami, el-İmami, el-Hümami, el-Evhadi,
el-Emcedi,el-Alimi, el-Amili, el-A’zami, el-Evlevi, el-A’levi, el-Alevi, el-Müşeyyidi,
el-Meyyidi, elel-Nasıyri, el-Zahiri, el-Tahiri, Hac ve Harameyn’in kaidelerini
yücelten, Allah’ın ayetlerinin görüldüğü yüce yerlerin ve Safa ile Merve’nin
koruyucusu,Azamet ve Celal merasiminin kurucusu, kararlaştırılan yüce maksat ve
emellerin destekçisi, izzet ve kuvvet ışıklarının kaynağı, din ve devletin
ortaya çıktığı, Peygamber ciğerinin parçası, İffetli kızı (Fatıma)nın torunlarının
kaymağı, Müslümanların emiri, Mü’minlerin dostu, günahkarların şefaatçisinin çocuklarının
özü, Seyyid, Şerif, Yüce, soylu, Beytullah’ın-Allah, onun ve çevresinin şerefini
artırsın-sultanı, Alaüd-devleti ve l- milleti ve d-din, Seyyid, Ahseni, Aclani,
el- Haseni, Allah, onun mutluluğunu artırsın, yönetimini devam ettirsin. Devletin
yönetim yeri yıkılmadan devam etsin, nimetinin izleri yok olmasın, sevgi ve
muhabbetinin sebepleri güçlenerek devam
etsin, dostluk bağları ve yüce duyguları düzenli olarak, evvelkilerin ve
sonrakilerin Seyidi-en üstün salât ve selâm onun üzerine olsun- tertemiz âl-i
ve ashabı hurmetine seneler ve çağlar boyu devam etsin.
Bundan sonra, gözlerin görmediği,
kulakların işitmediği fetihleri bu sene, Allah’ın bize lütfettiğini müjdelemek üzere
bu mektubu size gönderiyoruz.
Bu fetih, iki denizin birleştiği
yere bitişik, Kostantıniyye diye meşhur olan beldenin elimize geçmesidir. Karşısında
Galata diye bilinen bir şehir var. Doğu tarafında Üsküdar diye bilinen diğer
bir şehir var.
Kostantıniyye, meşhur
kuleleriyle, sanki yedi başlı ejderha gibidir. Veya bu kuleler, İslâm hılâfetinin
karargahı olsun diye Allah’ın emriyle hazırlanmış, yüksek, sağlam, yedi tepedir.
Her türlü eksikliklerden uzak Hakim olan Allahın takdiri ile biz fetihle rızıklandırıldık.
Şüphesiz burası, şehirlerin
sultanıdır. Sağında ve solundaki o iki şehir, Sultanın iki tarafındaki iki
hizmetkarı gibidir.
Bize, şer’i vergiyi vermekten
kaçındıktan sonra, Kostantıniyye üzerine azimle yöneldiğimizde, içi kafirlerle
dolu şehir halkı, içerden ve dışardan bize hücum ettiler. Bzimle harp ettiler. Aramızdaki
harp, iki aya yakın devam etti. Harp etmekten aciz kalmadılar, savaştan kaçtılar.
Müslümanlar topluca saldırdı. Mücahitlerin hepsi karada ve denizde hakkıyla
cihat ettiler. Surlara yaklaştılar. Bir Allaha iman eden zırhlı bir topluluk,
mancınık ve toplarla yıkılan surların menfezlerinin üzerine çıktılar.
Bir Allaha iman edenlerin
ayaklarının basmasıyla nurlanan ve mübarek olan bu beldeye, Cemaziyel evvel ayının
yirmisinde Salı günü “Allahü Ekber” “Lâ ilâhe illallah” nidalarıyla girdiler.
FETİHNÂME 2
30/05/2002/Prşmb/Milligazete
Fatih Sultan Mehmet’in,Mekke-i mükerreme Şerifine
gönderdiği ve İstanbul’un fethini müjdeleyen “Fetihname” nin dünden devamıdır.
“Bir Allaha iman edenlerin
ayaklarının basmasıyla nurlanan ve mübarek olan bu beldeye, Cemaziyel evvel ayının
yirmisinde Salı günü “Allahü Ekber” “Lâ ilâhe illallah” nidalarıyla girdiler.Melunların
başı olan Tekfur’un başı kesildi ve müşrik maktüllerle beraber cehenneme kavuştu.Evlerini
yıktılar,Haçlarını kırdılar, mallarını ve hazinelerini ele geçirdiler, çocukları
ve zürriyetleri esir edildi. Keşişlerin mabetleri,Muhammed ümmetinin mescitleri
kılındı.Ahmed’in dinini topladı. Bu yerler, rahiplerin pisliğinden,Hıristiyanlığın
necasetinden temizlendi “Böylece zalim milletin sonu kesildi.Alemlerin Rabbine
hamdolsun” (En’am süresi 45)
Kılıç artıklarına gelince biz
onları afvettik. Hazineye alınmak üzere onlara senelik cizye kestik.Hutbe
okunan minberler, bizim parlak ve yüce lakaplarımızla şereflenince, gümüş ve
altın paraların yüzleri, parlak ve temiz isimlerimizle süslenince, Allaha yakın
kulların kendisiyle iftihar ettiği, Harameyn hacılarının süsü, hoca,hacı, Muhammed Zeytuni’yi, mektubu tebliğ
etmek, müjdeyi ulaştırmak için, yüksek hizmetiniz için teçhiz ettik-Allah onu
gidip gelinceye kadar korusun ve onu hayırla ve doğrulukla kavuşma ile rızıklandırsın.
Bu büyük mutluluğun ve
Rabbimizin büyük bağışının müjdesi size ulaşınca, yüce huzurunuzdan dileğimiz,
yüce Harameyn’in sakinleri,alimler,doğru yolu bulan seyyitler, zahitler,Salih
kullar, Rabbine kavuşan yüce şeyhler, Allah’tan sakınan seçkin imamlar,kopmayan
sağlam ip gibi olan Beytullah-i haram’ın eteklerine sarılan küçük –büyük
herkes, Zemzem ve Makam’la şereflenen, güzel salât ve selâmın üzerine olmasını istediğimiz
Rasülüllahın civarına yakın yerde i’tikâfa girenlerle beraber sevinmeniz ve
devletimizin devamı ve başarılarımız için Arafat’ta Allaha yalvaranların tayin
edilmesidir.Peygamber âl ve evladı sebebiyle Allah onların bereketini üzerimize
saçsın ve derecelerini yükseltsin.
Muhammed Zeytûni ile beraber
size bu ganimetten ağırlığı ve ayarı tam iki bin altın Filori gönderdik.Bundan
başka yedi bin Filori altın, fakirler için gönderdik.İki bin Filori, Seyyitler
ve Nakib’ler içindir. Bini, Harameyn’in hizmetçileri içindir. Geri kalanı da
Mekke ve Medine-Allah onların şerefini
artırsın-sakinlerinin muhtaçları içindir.
Sizden isteğimiz, ihtiyaçlarına
ve fakirliklerine göre onlar arasında
taksim etmeniz,işin seyrini bize bildirmeniz,iyilik ve incelikle onlardan bizim
için düa etmelerini sağlamanızdır İnşallah.
Allah sizi korusun. Ebedi
saadet ve devamlı seyyidlikle sizi kıyamete kadar baki kılsın. Amin ya Rabbel
alemin. Nebilerin ve Rasüllerin sonuncusuna, âl ve Ashabının hepsine rahmet
etsin.