ÜMİTSİZLİK YOK (ZARİYAT)

Aç gözlüler fabrika artıklarıyla denizleri kirletmelerine devam ederken,denizdeki canlılarda yaşam mücadelesine devam ediyorlar. Para gözler, ormanları yakarak kasalarını doldururlarken öbür taraftan ormanlar bir yolunu bulup neslini devam ettiriyor. Bir kısım oburlar asit yağmurlarıyla, çimenleri,çiçekleri soldururken tohumlar toprakta yeniden can bulup çiçek açıyor. Onlar bizim kirli havamızı bile filitreden geçirip temiz olarak bize geri veriyor. Rabbimiz öyle yaratmış.

Ve Rabbimiz buyurur: “ Esip savuranlara,yük taşıyanlara,kolayca akanlara,işi paylaştıranlara yemin olsun ki,va’dolunduğunuz muhakkak doğrudur ve din muhakkak gerçekleşecektir.” (Zariyat 1-6)
Hazreti Ademden beri meydana gelen tabiattaki kirler üst üste toplansa idi şimdi biz yaşayamazdık. Güneşin ışınları,denizin dalgaları,şiddetli rüzgarlar, yağmurlar, kirlenmeleri temizlemeye devam ediyorlar.
Ad kavmi,Lut kavmi,Firavun,Nemrut,Ebucehil gibi insanları kirletme kurumları o günden bu güne kadar aralıksız kirletmeye devam etmelerine rağmen hala insanların bir çoğu temizlikten,dürüstlükten,dinden yana oluyor ve kirlenmelerden hoşlanmadığını bildiriyor.
Bazı “insan kirletme” merkezleri şaşırıyor ve bu temizlikten bahseden insanları kim üretiyor veya biz nasıl farkına varamadık diye hayıflanıyorlar.
Şunu çok iyi bilsinler ki,doğan her çocuk,gök yüzünden düşen yağmur damlası gibi tertemiz olduğu gibi temizleyicidir de. Eğer Allah, yeni doğanları temiz yürekli olarak getirmese idi şimdiye kadar yapılan kirletme işlemlerinden sonra yeryüzünde bir tane temiz insan bulmamız mümkin olmazdı.
Bir senede dünya genelinde beş yüz milyon çocuk dünyaya geliyormuş. Bütün çocuklar ergenlik yaşına gelinceye kadar müslümandırlar ve İslam’a hizmet ederler. İslam’ın adını duymayan yerdeki insanların çocukları dahi Müslüman’dır ve çocuk safiyeti ile babasının katı kalbini yumuşatmakla İslam’a hizmet etmektedir.
Dikkat ederseniz dünyanın çeşitli yerlerinde İslam’ı seçenlerin çoğunluğu gençlerdir. Çünkü kalpleri tamamen kapanmamıştır.
Şu anda Türkiye de hazineyi hortumlayanlar,uyuşturucu ticareti yapanlar,çete sanayii oluşturanlar,organ ticareti yapanların hepsi kırk yaşının üzerindeki insanlar.
Bunlara en fazla tepki gösterenlerde yirmi yaş civarında olanlardır. Yani üniversite gençliği veya iş hayatına yeni atılan işçi,memur,esnaf ve çiftçidir. Hayatı yeniden yoğuracak olanlarda bunlardır.
Son günlerde ki kötü gelişmelere bakarak ümitsizliğe düşmeyin. 1940 yıllarda yapılanların yanında bunlar solda sıfır kalır. O güzel Rabbimiz o günlerden bu güne kadar halkımızın dine olan bağlılığını katlayarak getirdi. O hale geldi ki geri dönüşü olmaz bir hal aldı.
Biz, din için endişe etmeyelim. Allah bu dini koruyacağını garanti ediyor. Bu güne kadar koruması da garantisinin doğruluğunu gösteriyor. Biz, kendimiz için endişe edelim. “Ben ne kadar bu dine omuz verirsem omuzum cehennemde yanmaz,bu yola baş koyarsam,başım bu dünyada dik olur, alnım ahirette ak olur” diyelim ve ona göre çalışalım.
Asit yağmurunda kavrulan çiçeğin tohumu her şeyi unutarak yeniden doğuyor ve asit yağdıran para gözlerin havasınıda güzelleştiriyor.
Biz her şeye rağmen dinimizi her yerde her zaman öğrenmeye ve yaşamaya devam edeceğiz ve bizim bu yaşamamız bizi yok etmek isteyenlerin de dirilişine sebep olacaktır İnşAllah

SAĞLAM DİN EĞİTİMİ (Zariyat 23-1-2001 Salı)

Sinek, bir tabak balı görür veya kokusunu alır,ona doğru uçarmış. Önce tabağın kenarına konarmış. Öyle “Cum” diye balın içine dalmazmış. Önce hortumunu uzatırken ayaklarıyla da tabağın kenarına iyice tutunurmuş. Balın tadını aldıkça kendinden geçer,ayaklarının bağı çözülmeye başlar ve balın tadına vardıkça kendiside batmaya başlarmış ama battığının farkına varamazmış. Varsa bile “Ben bu kadar arkamla aRabamı dağdan aşırırım,bu bal tabağında mı boğulacağım” dermiş.
Bir tıp öğrencisi,hem uyuşturucu kullandı,hemde uyuşturucunun zararlarını yazdı. Kitabın yazımı bitti ve kendiside genç yaşta aldığı son uyuşturucuyla ahirete göçtü. Uyuşturucunun cazibesi zararlarından daha baskın geliyordu.
Bal tabağında bir sinek boğulmak üzere iken bal tasının kenarına konup balı hortumlayan diğer sinekler,boğulmakta olandan ibret almazlar.
Uyuşturucu kullanırken ölen kızın arkadaşları hem kitabı okurlar hemde duman altı olmaya devam ederler.
“Hasat hortumu”, “Balina hortumu”, “Bufola hortumu”, “Beyaz enerji hortumu”, “Sağlık hortumu”, “Hazine hortumu”, “Banka hortumu”, “Eğitim hortumu” uyla bir kısım sinekler yakalanırken binlercesi aynı gün ve saatte tabağın bir başka tarafından hortumlamaya devam eder.
Eski mafya babaları yaşlanınca dinlenmeleri ve konuşmamaları için hapishanelere alınırken yepyeni,acar,iki dil bilen,yüreğinde ahiret korkusu olmayan,bileği titremeyenler devreye sokulurlar.
Onun içindir ki bu yolsuzluk tutuklamalarından memnun olduğumu yazmadım,yazanlara kulak vermedim. Köşe yazarının biri banka hortumlayandan bir milyon dolar almış haberleri manşetlerden verilirken,köşe yazarları yazılar yazarken, bir başka bankayı hortumladığı ileri sürülen birinden, bir çok yazarın maaş aldığı haberi ortalığa yayılıveriyor.
“Batık bankalardan maaş alan yazarların isimleri açıklansın”diye manşetler atıldığı gün bazı gazeteler, devletten kredi adı altında veya reklam adı altında yevmiyesini almaya devam ediyorlar. Yazık, o köşe yazarları aylık alıyorlarmış,bunlar ise günlük alıyorlar.
Alın teriyle kazanılan parayla satın alınan bir elma ile tüyü bitmemiş yetim hakkıyla satın alınmış bir elma,kimyagerin gözünde aynıdır. Ama bir Müslüman’a göre aynı değildir. İnkarcı insan materyalist bir gözle baktığı için ikisi de onun ağzına tat verir.
Onun içindir ki, “Hızbül vahşet” operasyonundan sonra İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan beyefendi “Sağlam din eğitimi olmadan bu olaylar önlenemez” dedi Bu cümleyi o toplantıda birkaç defa tekrarladı ama ondan sonra bir daha ağzına almadı veya ben duymadım. Belkide “Anlayana sivri sinek saz. Anlamayana davul zurna az” diye düşündü,ama aslında bakanlar kurulunun her toplanışında polisin bando takımı “Saaaağlaaaam diiiin eeeeğiiiitiiiimiiii” diye marşlar okumalı.
Rabbimiz “Zariyat” süresinde ahirete inanmayanların kötü sonunu,İman edenlerin Cennetlik olduklarını,Lut aleyhisselama iman etmeyenlerin,Hud ve Salih aleyhisselamlara ima etmeyenlerin bu dünyada başlayan cezalarını haber verdikten sonra 50-51 inci ayetlerde Allahın koyduğu kurallara göre hareket etmemizi ve Allah dan başkasını ilah olarak tanımamamızı emreder. Gelin biz emre uyalım.

KÜFÜR TEK MİLLETTİR
(Zariyat 24-01-2001)
06/05/2004/Prşmb/Millig
“Bu güneşin altında söylenmedik söz kalmadı” diye bir ata sözümüz var. İyi ve güzel sözlerin de,kötü ve çirkin sözlerin de geçmiş zamanlarda söylendiğini işinin ehli olanlar ortaya çıkarıveriyorlar.
Davranışlarda aynıdır. Hz. Ademin eli yansa üfleyerek serinletirdi,soğuktan eli donsa yine üfleyerek ısıtırdı. Çünkü insanın fıtratını Rabbimiz öyle programlamış. İstediğimiz zaman ısıtan,istediğimiz zaman soğutan Aircondition aletlerine örnek olmuş ama bu aletten daha düzenli ve devamlı çalışır.
Mü’min-kafir her insanın eli hem dövmeye hem sevmeye uygun şekilde yaratılmıştır. Kişinin aldığı eğitim onun elini ve bütün hareketlerini yönlendirir.
Çalmak,çırpmak,vurmak,kırmak,yakmak,ağlatmak işinin kimlere ait olduğunu,bu işleri yapanların kimler olduğuna bakıvermekle ortaya çıkar.
Kur’anı Kerimde,Peygamberleri ve onlara iman eden yapıcı,dürüst,verici,gönül alıcı insanları yok etmeye yönelen Firavun,Karun,Haman,Ad Semud’dan bahsettikten sonra Mekke’de sevgili peygamberimize “Deli,Sihirbaz” diyenlerin yeni bir şey söylemediklerini daha önce geçenlerinde buna benzer şeyler söylediklerini haber verir. (Bak: Bakara 118,Mü’minun 81 ve “Küfür Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” M.Toptaş)
Çağımızın imansızları, sanki hık demişler Firavunun burnundan düşmüşler veya onun çok kötü çıkmış bir kopyasıdırlar. Bu benzerlik yaratılışdan değildir. Allah her doğan insanı İslâm fıtratı üzerine yaratmıştır. Bu benzerlik sonradandır.
Koyun etiyle domuz etini aynı katran kazanında kaynatsanız koyun hem necis hem zehir gibi olur. Birbirine benzeyen eski ve yeni kafirler küfrün katran kazanında kaynatılmışlar,aynı inkar eğitiminden geçmişler.
Rabbimiz bu konuyu bize açıklayıverirken “Bu eski kafirlerle yeniler” birbirlerine vasıyyet mi ettiler?” diye sorduktan sonra “Hayır onlar azgın bir toplumdurlar” buyurmuş. (Zariyat 53)
Bir insan, Allaha baş kaldırır ve kendisini veya kendisi gibi birini ilahlaştırmaya kalktı mı o,her kötülüğü yapmaya hazır demektir. Kötülük yapmak için Firavundan akıl almasına gerek kalmaz.
Japonya’da kuduz bir köpek bir insanı ısırsa, kuduz hastalığına sebep olduğu gibi İngiltere’deki kuduz bir köpek ısırdığında yine aynı hastalığa sebep olur.
Batı hayranı insanlarımızın dilinde Centilmen Fransızlar, Hümanist ve demokrat İngilizler ve sırada hırlamaya hazır diğerleri aynı anda Ermeni soykırım iddiasıyla saldırınca bizim insanımızın gözüne ve gönlüne Rabbimizin: “Sen onların dinine uymadıkça ne Yahudiler, nede Hıristiyanlar asla senden hoşlanmazlar” ayetini acıtarak yazıyorlar. Bu ayette Rabbimiz, Yahudiler ve Hıristiyanlar için “Onlar” kelimesini çoğul olarak, “Millet”/din kelimesini tekil olarak kullandığı için İmam Ebu hanife,Şafii,EbuDavud,Ahmet b. Hanbel ve Sevri :“Küfür tek bir millettir” demişler.(Bak Kurtubi,Tefsir2/64,İbniKesir,Tefsir,1/164,Abdürrazzak,Müsannef,6/130)

Kendini yakmak isteyen birini ikna etmeye çalışan ve onu lafa tutup ansızın üzerine atlayarak kurtaran polis veya itfaiye eri veya herhangi bir vatandaş,o gün basının kahramanı olur. O kahraman insan aynı zamanda ödüllendirilmelide. Çünkü bir can kurtarmıştır.
Sevgili peygamberimiz kendisini bize ta’rif ederken : “Benim ve sizin haliniz,geceleyin ateş yakan adamın haline benzer. Kelebekler/pervaneler ateşe doğru uçarlar. O adamda ateşte yanmasınlar diye o kelebekler/pervaneleri uzaklaştırmaya çalışır. İşte ben de sizler cehenneme gitmeyesiniz diye kemerlerinizden tutuyorum” buyurmuş. (Buhari,Rikak,6,Müslim,Fezail 17)