Bir babanın acıları nasıl dindi?
_Salih Beyin ibretli intibahı ve dönüşü duyulunca, bu konuda çok mektup aldım. Bunların bir kısmı müjdeli haberlerle doluydu. Aşağı¬ya alacağımız mektup, bunlardan birisidir.
Mektup, bir emekli edebiyat öğretmeni tarafından, oğlumı inkar ve isyan bataklığmdan kurtaran bir gencc yazılmıştır. O mektup, ibret olsun diye bana da gönderildi. Aşağıya yazıyorum:
"Iki gözüm, değerli yavrum,
"Tanımadığınbir imzayla alacağın bu mektup karşısında şa¬şıracağını biliyorum. Zira ben de sizi tanımıyorum. Tahmin ediyorum ki, hayatınızda ilk defa böyle bir mektup alıyorsunuz.
"Sözlerime kendimi tanıtmakla başlayacağım. Ben emekli edebiyat öğretmeniyim. Yaş olarak değilse de, ruh olarak çok bitik ve ihtiyarım. Bir yandan meslek hayatımın sona erişi, öte yandan hanımın vefat edişi, diğer yandan da hayatımın gayesi zannettiğim evlatlarımın hayırsız ve bedbaht çıkmaları, çok az adama nasip olan çile ve ıztırapları da beraberinde getirdi. Daha başka bir ifadeyle canavar hayvanlar karşısında titreyen bir çocuk gibiyim. Ve ağlıyorum evladım, hem de her gün...
"Büyük olan onlar mı, ben miyim? İnan ki bilemiyorum. "Büyük oğlum doktor. Almanya'ya gitti. Ben onu unutmadım, ama o beni unuttu. Ne mektubu var, ne de selamı. Onun küçüğü hakim, isminden bile bahsetmekten korkuyorum. Kı¬zım ise, yüz karalığın en iğrencini yaparak, iki yıl önce bir genç ile gitti, gidiş o gidiş...
"Değerli evladım! Sen baba yüreğini bilir misin, bilmem, ama evlatlarının ihanetine uğrayan bir ihtiyarın duyduğu sancıyı
asla duyamazsın. Teselliye ve hizmete muhtaç bir insanın böylesine bir acıya gark olması, en insafsız insanları dahi ürpertir
değil mi? Ama benimkilerini asla... "Bu acı dertleri unutturan, alçaklığın en korkuncunu bile ben¬den esirgemeyen en küçük oğlumdan bahsetmek istiyorum.
"Bu yıl fakülte son sınıfta okuyor. O sizi tanıyor, aynı sınıftaymışsınız. Gayesi, hayvanlar gibi yaşamaktan başka bir şey
değil. Gayr-i meşru hünerleri bir şeref telakki eder. Sefahat topluluklarını adım adım takip eder. Haya, namus, merhamet ve
saygı gibi ulvi hisler, ona göre adi ve değersiz şeylerdir. Ona oğlum demeye utanıyorum. Zaten o, asırlık maddi varlığımı
eritti. Ne zaman onu ikaz etmek istemişsem, ya kötü sözünü işitmişim, ya da dayağını yemişim. Hele beni bir cani gibi dövüp kolumu kırdığını unutamıyorum. Günlerce inledim. Kapımı açıp beni doktora götürecek bir dost da gelmedi. Teselliyi
hep ağlamakta buluyordum.
"Paramın bittiğini anlayınca, sırtımdaki yeni pardesüyü çıkarıp satmak istedi. Yalvardım: 'Evladım, bari bunu yapma' dedim. 'Soğuk odada yatıyorum, ihtiyarım, dayanamıyorum' dedim. Fakat son derece sert ve ağır hakaretleriyle karşılaştım.
"Adeta kainat başıma çökmüştü. iliklerime kadar titredim.
Koynumda bir evlatdeğil, bir yılan büyütmüşüm meğer.
"işte evladım, ben bu acı hayatın çarkları arasında eriyen zavallı birisiydim. Sevmek, gülmek ve huzur denen şeylerin adını
bile unutmuştum. Fakat olacağa bak sen:
geldi, kendini kollarıma attı. Gözlerinden yanaklarına doğru akan yaşlar, çenesinden aşağı doğru süzülüyor, sarsıla sarsıla
ağlıyordu:
"'Affet babacığım,' diyordu. 'Her şeyi unut, dünyaya yeniden geldiğimizi farzet, her şey yeniden başlayacak' diye feryat ve ah koparıyordu.
"inanın, hayal görüyorum, zannettim. O anda ben de kendimi kaybetmiştim.
"Okulda sizinle tanıştığını söyledi. Bir akşam, kaldığınız evde misafir etmişsiniz. Kendisine hayatın ve insanın gayesini anlatan Risale-i Nur adlı eserlerden pasajlar okumuşsunuz. Ona öyle bir tesir yapmış ki, anlatmakla bitiremiyor. Şimdi o eserleri beraberce okuyor ve namazlarımızı birlikte kılıyoruz. Tam olarak huzura erdik, ruhumuz sevinç dolu. Baba olduğumu yeni anlıyor ve Allah' a şükrediyorum.
"Evladım, sizlere nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Allah, sizler gibi imanlı gençlerin sayısını artırsın. Hizmetiniz çok kudsi yavrum. Bundan daha büyük bir hizmeti insanlık tarihi gösteremez. Cehennem hayatı yaşayan bir insana Cennet hayatını tattırmak, tarifi mümkün olmayan bir kıymettir. Eğer şu anda servetim olsa, hepsini de bu hizmetiniz uğruna sarf ederdim.
Allah, sizlerden ebediyyen razı olsun. "Dualarınızı bekler, gözlerinden öperim.
5.4.1984 Emekli edebiyat öğretmeni Kemal KÜÇÜKARSLAN
Risale-i Nur imdada yetişti
Bir gün soğuk odamda, yorganıma sarılmış, dertlerimle baş başaydım. Kapı yavaşça açıldı. içeriye o girdi. Her zaman kapıyı tekmeleyerek açar ve büyük bir hışımla içeri girerdi. Koşarak
Bir Mektup:
Eczaneden sorulan
"Sözler" ve "Lem' alar
.
Salih Gökkaya'nın 1. ve 2. mektupları önümde duruyor. Defalarca okudum. Çok duygulandım ve çok ibret aldım.
Ayrıca, benim hayatımla da az çok bir benzerliği var. Risale-i Nur, beni de büyük bir bunalımdan kurtardı. Yeniden hayata
döndüm, diyebilirim. Kısaca anlatayım:
Ben, çok zengin bir iş adamının tek çocuğu olarak dünyaya geldim. ihtiyaç adına hiçbir noksanlık duymayan bir aile hayatımız vardı. Ayakkabı değiştirir gibi araba değiştiriyor, su gibi para harcıyordum. Gençliğim çok hareketli ve çok hızlı sürmekteydi. istediğim her şeye sahip oldum, güzel denilen bütün yerleri gezdim, gördüm. Ayrıca turist çeken bütün Ülkeleri de bir bir dolaştım.
Her şey, önüme ve ayağıma serilmişti. Öyle bir an geldi ki, kavuşacağım hedeflerim bitti, tadılacak lezzetler tükendi. Veya artık bütün güzellikler ve lezzetler bana yabancılaşmaya başladı. içimde, yavaş yavaş ve gizliden gizliye beni kemiren bilmediğim bir huzursuzluk belirmeye başladı.
Yıllar yılı, geçti geçecek ümidiyle, bekledim, durdum. Ama o gizli huzursuzluk gittikçe artıyor, uykularımı, hayatımı ve sevincimi alt Üst ediyordu.
Bedenen de çok yorgun ve bitkin düştüğümü anlayınca, babam beni yerli ve yabancı ne kadar ünlü psikiyatrist, psikolog varsa hepsine götürdü, tedaviye çalıştı. Ne yazık ki bütün bunlar, içimi küçük bir yılan gibi sıkan huzursuzluğuma bir çare olamamıştı. O mutlu ve her şeye gücü yeten ailemiz, yıllardır bir matem havası yaşıyordu.
Öyle bir an geldi ki, artık dayanamaz oldum. Adeta gizli bir el, ruhumu, kalbimi ve kafamı avuçluyor, sıkıyor, eziyor ve beni çıldırtacak gibi bunaltıyordu. Bu arada babam da ölünce, bütün bütün yıkıldım ve bunaldım. Tımarhanelik bir insan oldum, diye korkmaya başladım.
Bir gün, okulda beraber okuduğumuz bir arkadaşımı gördüm ve durumumu ona da anlattım.
"Yurt dışı seyahatlere çıksana" dedi.
"Gezmediğim yer kalmadı" dedim.
"Ben Suudi Arabistan' da faaliyet gösteren İtalyan firmasında çalışıyorum. Eğer istersen oraya gidelim. Belki havası iyi gelir.
Biraz değişik bir beldedir" dedi.
Düşündüm. Belki 'faydası olur' diye kabul ettim. Orası Müslüman bir devlettir. Ama Müslümanlığı, adından başka tanımıyordum. Bizim evimizde her şey bulunurdu, ama Müslümanlığın izi bile yoktu.
Birlikte Cidde'ye uçtuk. Günlerce şehir şehir dolaştım. Ama nafile... Aradığım dermanı bir türlü bulamıyordum.
Bu ümitsizlik içinde, Medine' de bir otel odasındaydım. Artık her şey bana bir hoş görünüyordu. "Eyvah" dedim, "Galiba yolun sonuna geldim." Kendimi ilk defa bu kadar aciz ve yardıma muhtaç hissettim. Birden aklıma Allah geldi. Ama nasıl yalvarıp yakaracağımı bile bilmiyordum. Birkaç kelime mırıldandım.
Bu sıkıntı içinde dalmışım. Baktım, rüyamda odamın kapısı açıldı. Sarıklı, cübbeli bir zat göründü.
"Hasta olan sen misin?" diye sordu. Şaşkınlık içinde:
"Evet" dedim.
"Ben doktorum, seni muayene edeceğim" dedi.
Hayret ettim. Hiç doktora benzer bir tarafı yoktu.
"Siz nasıl bir doktorsunuz?" diye sordum.
"Evladım" dedi: "Ben bu asrın doktoruyum. Sen derdini anlat
bana."
Anlattım. Beni sessizce dinledi. ._
"Sana bir reçete yazacağım" dedi. "Eğer bu ilaçları kullanırsan hiç korkma hemen düzeleceksin."
Tebessümle saçlarımı okşadı.
"Söylediğimi yaz" dedi.
Elime kalemi alıp, harfi harfine yazdım.
"... Sözler, Lem'alar, Mektubat, Şualar, Asa-ı Musa... Bu ilaçları
kullanırsan, hiçbir şeyin kalmayacaktır."
Büyük bir heyecanla uyandım. Hemen kağıda ve kaleme sarılarak, söylenilen ilaçları aynen yazdım. Ama bunlar, benim kul¬landığım ilaçlara benzemiyordu. Ve gecenin ortasında sokağa fırladım. Sevincimden ne yaptığımı bilemiyordum. Rüyanın
ciddiliği bana öyle bir kanaat vermişti ki, beni yıllardır kemiren
bu dertten kurtulacağıma inanmıştım.
İlk rastladığım eczaneye girdim. Kağıdı görevliye uzattım.
Adam, baktı baktı:
"Bizde böyle bir ilaç yok" dedi. "Bu ilaçlar, ya çok öncenin, yada çok yeni, henüz bizim elimize geçmemiş olabilir." .
"Başka bir eczaneye girdim. Bir başkasına, bir başkasına daha... Ama, o ilaçlardan kimsede yok. Yol üstünde bir hastane
vardı. Oraya başvurdum. Beyaz tenli genç bir doktor, reçeteyi
elimden aldı ve gülümsedi:
"Bunlar ilaç değil, kitap" dedi. "Nasılolur" diye hayret ettim.
"Ben Alman asıllıyım" dedi, "bu kitapları ben de okudum Yazan Türk'tür. Nasıl temin edeceğiniz konusunda yardımcı olabilirim."
Kitapları temin ettim ve odama kapanıp bitirinceye kadar okudum. .
Şimdi ben de kendimi yeniden doğanlar arasında sayıyor ve benim durumumdaki herkese aynı ilaçları tavsiye ediyorum.

Mesut uçan
çarpıcı konu film yapılmıyor?" diye soruyorlar. Hakikaten çok mükemmelfilmolur.
Kitabın reklamının daha fazla yapılmasını diliyorum. Ve bu konuyu gelecekte film olarak seyretmek ümidiyle, çalışmalarınızda başarılar temenni ediyorum.
Kitabın 2. baskısından sonra gelen bir mektup
Fevzi Yokuş Seyranbağlar_ANKARA
Sayın Yavuz Bahadıroğlu,
Sizleri tanıyalı iki ay oldu. Her şey Halit Ertuğrul Beyin kaleme aldığı Kendini Arayan Adam adlı eseriyle başladı. Bu kitabı
bana bir dostum verdi. Önce isteksizce okumaya başladım. Ama kendimi içindeki gerçeklere öylesine kaptırdım ki, bir türlü bırakamadım. Tam beş defa okudum.
Kitabın beni kendine çeken tarafı, Üslubu, akışı ve konuları mükemmel şekilde hikayeleştirmesi değildi. Beni, asıl içindeki
imani hakikatlar kendine çekiyordu.
Yıllardır Marksizmin içinde, her şeyi inkar etmekle kendimizi aydın görmüştük. Ayrıca kitaba konu olan Salih Gökkaya Beyide çok iyi tanıyordum. O adam babamın yakın arkadaşı idi. Böyle bir Marksistin dönüş yapması beni de heyecanlandırmıştı. Yani bu, "Marks'ın dönüş yapması" demek gibi bir şeydi.
Başta yayınevini ve kitabı yazan Halit Ertuğrul Beyi tebrik ediyorum kitabı bütün tanıdık çevreme duyurmaya çalışıyorum. Bu kitabı bütün gençlik okumalıdır. Bunu bütün ellere yetiştirmeliyiz. Benim gibi, büyük bir inkar içinde olup da içini açamayan birçok insan mevcuttur.
Ayrıca, bu kitabı vererek okuttuğum arkadaşlar, "Neden bu kitabın daha da yaygınlaşmadığını soruyorlar.
Kitabın 3. baskısından sonra gelen bir mektup
Beyefendi tanışalım, lütfen. Saygı sunuyorum.
Halit bey:
Ben bir okuyucuyum... Sizinle yeni tanışacağız.
Benimki uzun ve meşakkatli bir yol. Önce iyi bir solculuğun ve ardından da iyi bir sefahatin kurbanı. Gözlerimi, on altı yıllık eşimin ölümü açtı. Dünyanın bir şeye değmez olduğunu göster¬di. Bitmek ve tükenmek üzere olan beni uyandırdı. Uyandım, ama, bana kim yardım edecekti? Aklımın açlığını, kalbimin boş¬luğunu, yıkılmış ümitlerimi kim, kim ayağa kaldıracaktı? Hangi hoca? Hangi kitap? Hangi şeyh?,-Hangi felsefeci? Kime gitsek, istediğim tatmini bulamıyordum. Evet, bırakmıştım o rezilane yolu... Ya yeni yol? Bulamazsam, tekrar oraya mı dönecektim? Müthiş bir bocalama, bir bunalım da burada başlıyordu.
İşte bu bocalama günlerimin dorukta olduğu bir zaman... Ak¬rabalardan birinin düğününe gittik. Gelen yaşlı ve sohbet ehli misafir için ayrılan bir odaya geçtik. Koyu bir sohbet başlamıştı. Bir genç eline bir kitap almış, karşısındaki kalabalığa okuyordu. Baktım kitaba; .. Yani sizin eseriniz.
Son derece tartışmalı bir sohbet. Bir genç kitaba itiraz ediyor. "Ben de okudum, çok yazılmış ama tamamen hayal ürünüdür" diyor. Öbürü, onu iknaya çalışıyor. Kısaca, çok zevkli bir tartış¬ma...
Dikkatle dinledim. Salih Gökkaya'nın dönüşünü anlatan bir kitap... Evet o... Yani Salih Gökkaya... Gerçek adıyla, Salman Eser. Tanımaz mıyım? Bir zamanın perde gerisindeki adamı.. Türkiye' deki Marksizmin kendisinden sorulduğu zamanın militanlarından birisi de benim de onun için... Az mı nutuklarını, taktiklerini dinledik? Evet o... Meşhur Salih... Duymuştum, dönüş yaptığını... Ama, nasıl? Nerede? Bütün bildiklerimi anlattım. Gerçi, bir aksiyon, bir önder ve
bir tahrikçi oluşu dışında bir şey bilmiyordum. Ama, onu çok iyi tanıyordum.
Kitap okuyan beyin elindeki kitabı aldım. Demek ki hidayet diye buna derlermiş. O gece... Tam iki defa okuduğum eski ustamı. Beni komünist yapan insanı okudukça, aradığımı buldum. Onu kurtaran metod beni de kurtardı. Eminim o NUR pırıltıları daha çok insanı kurtaracak.
6.5.1993
İzzet Satılmış
Kitabın 4. baskısından sonra gelen bir mektup
Çok kıymetli ve saygıdeğer hocam,
Bu mektubu size nasıl bir heyecan içinde yazdığımı anlatamam. Hani filmlerde bir ağaç birden büyür, bir gül birden açar ve bir insan birden yaşlanır ya, işte böylesine başkalaştığımın, değiştiğimin heyecanı.
.. Bu isim sizin yazdığınız kitabın adı. İki ay önce bir arkadaşımdan öylesine aldığım bir kitap. Yalnız¬ca iki saatlik bir yolculukta okumak için. Sonrasını anlatamı¬yorum. Allah aşkına siz o kitabı benim için mi yazdınız? Benim kafamı dolduran binlerce soruya cevap olsun diye mi? Veya ne¬den yaşadığımı, kim olduğumu, görevlerimin neler olduğunu izah etmek için mi? Veya herkesin içinde bir derece var olan Sa¬lih Bey öyküsü için mi?
Biliyor musunuz, bu kitapla tanışmamın bana ve aileme neler getirdiğini?
Özetleyeyim:
Annem altı çocuk dünyaya getirmiş. Hayatta kalan da yalnız ben olunca, üzerime nasıl titrediğini, nasıl şımartıldığımı tahmin edersiniz. Ama bu şımarıklık yaşım ilerledikçe saygısızlığa döndü. Kalbime ve aklıma yükselmek, şöhret olmak veya zen¬gin olmak arzusundan başka bir şey verilmediği için, insanlık, hürmet, saygı, merhamet gibi değerlerle de maalesef hiç tanışamamıştım. Hele Allah, peygamber, Kur'an, ahiret, hesap veya kulluk gibi kavramlarla hiç, ama hiç...
Böyle bir hayat şekli beni hırçın, inançsız, saygısız bir karaktere götürdü. Annem ve babam ise bende istedikleri evlat muamelesini göremeyince de yanlış yönlendirilmenin elemi içinde acı çekmeye başlamışlardı. Düşünebiliyor musunuz, anne ve babayı sevmek, vatan ve milleti sevmek, insanlara değer vermek kendini bulmakla mümkün değil mi?
Kendini Arayan Adam işte beni buldurdu. Değerli hocam,
Yerinde duramayan, aradığını bulan, sevinen ve hakiki huzurunu yakalayan ben değilim. Annemi ve babamı bir görseniz. Benim dönüşüm, namaza başlayışım karşısındaki duydukları sevinci bir bilseniz, eminim, siz de hislenirsiniz; çok zaman da içeri kapanır, "Allah'ım bu rüya olmasın" diye dua edersiniz.
Sizin Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesinde olduğunuzu öğrendim. Talebeniz olmayı ne kadar isterdim, ama Türkiye'ye geldiğimde ilk fırsatta ziyaretinize geleceğim.
Hocam ne olur bu kitabı herkese tavsiye edin. Neden bazı gazeteler Kendini Arayan Adam'ın reklamını yapıp, anlatmıyorlar? Neden Müslüman şirketler bunun filmini yapmıyorlar? Galiba çok heyecanlıyım, çok şeyler istiyorum. Ama bir şeyi çok istiyorum ki, Kendini Arayan Adam'ı okuyacak olanlar arasında binlerce bana benzeyenler vardır.
Lütfen, özellikle de ülkemdeki gençler bu kitabı okusunlar. Ellerinden öperim, hocam. Ayakta kalmamız için bize dua edin.
Murat GÜNGÖR 8.12.1994, Almanya
Takdir ve tebrik
Bediüzzaman Said Nursi'nin mümtaz talebelerinden Mustafa Sungur'un, bu kitabın hazırlanmasıyla alakalı olarak Halit Ertuğrula yazdığı mektuptur:
"Aziz ve gayretli ve sadık kardeşimiz Halit Efendi,
"Mektubunuzu aldım. Bu hakir kardeşiniz de, o mektupların beraber neşrini ve bir kitap halinde basılmasını arzu ediyordum. Çünkü o mektuplar, o müjdeli hadisenin, hakikatte ne azametli bir tecelli olduğunun ifadesini taşıyorlar. Ve Risale-i Nur'un, Kur'an'ın elinde bir elmas kılıncı ve hem bir nur-u hidayet olduğunun nişanesidirler. Bize de beş on tane gönderebilirseniz
memnun oluruz.
"Aynı zamanda, o mektuplar, kahraman Halit kardeşimizin hizmet-i imaniyede tevfik-i ilahiyede mazhariyetini gösteriyorlar. Artık siz şu zaman-ı ahirde karşılaştığınız veya teselliye muhtaç gördüğünüz nice biçarelerin imdadına Nurlarla koşuyorsunuz. Hakikaten bu zaman, Kur'an nuruna en çok muhtaç olunduğu bir zaman... Hem de zaman ve zemin hizmete en çok müsait bir zaman... Hem de elimizde Risale-i Nur gibi bu zamanın fehmine ve asrın anlayışına tam muvafık ve mutabık bir hazine-i maneviye var olduğu halde, layıkıyla hizmet edemiyoruz. İnşaallah, sizler sönmek bilmeyen iştiyakınız ve azim, şevk dolu gayretinizle çok muhtaç biçarelerin imdadına koşarsınız.
"Tekrar ve tekrar ve minellahi'tevfik. Size ve kardeşlerimize binler selam ve saadetler ve bilhassa gelen Berat ve Ramazan-ı Şeriflerinizi tebrik ederiz.
"Son çıkan Zafer dergisi, Salih Gökkaya Beyin mektubunu neşretti. Yani sizden evvel davranmış. Kitaplardan acele bekliyorum. Allahü Teala daima muininiz olsun. Amin bi-hürmet-i seyyidil-mürselin."
Elbakı Hüvelbaki Kardeşiniz Mustafa SUNGUR
BİLİMSEL CALIŞMALARDA YENİ' TEKNİKLER Halit Ertu_rul 160 sayfa
Çağımızda başdöndürü¬cü bir bilgi akışı ve bilgi yığı¬nı gözlenmektedir. İnsanlar bu yoğun bilgiden yararlan¬mak ve bilgiyi çeşitli amaçlara yönlendirmek için de çok değişik çalışmalar yap¬maktadır.
Artık şu kesin olarak anlaşılmıştır ki, araştırma çalış¬malarının mutlaka bir metodolojisi olmalı, ilmi metot ve tekniklerle çalışılmalıdır. Çünkü bilimsel çalışmalar ka¬dar, bunların metot ve tekniklerini bilmek de çok önemli¬dir.
Bu kitapta bilimsel çalışmalarda uyulması gereken metot ve teknikler; fazla ayrıntıya boğmadan, kısa ve sa¬de bir şekilde, pratiklere ağırlık vererek ele alınmıştır. Ayrı¬ca ortaokuldan üniversiteye kadar her kademedeki öğ¬rencinin anlayabileceği ve uygulayabileceği anlaşılır bir üslupla yazılmıştır.
Herhangi bir alanda çalışma ve araştırma yapmak is¬teyenler için faydalı olması dileğiyle...
Nesil YAYINLARI Te/: (0212) 5513225
DÜZCELİ MEHMET
Hiçbir kural tanımayan, sıradışı bir gencin nefes ke¬sen öyküsü.
Hayalden, kurgudan uzak, tamamen yaşanmış gerçek bir hayat hikayesi.
Manevi hiçbir inancı ve kuralı kabul etmeden yaşarken, öğretmeninin sevgi ve
şefkat dolu ilgisiyle dönüş yapan Düzceli Mehmet bambaşka bir insan olur.
Geçirdiği bir trafik kazasından sonra hayatı büsbütün değişen Düzceli Mehmet'in ibret dolu hikayesi, birbirinden
ilginç olaylarla devam eder.
Tamamen yaşanmış bir olayı konu alan bu kitabı okurken; hem gençlik problemlerinin çözümünü bulacaksınız, hem de olayların heyecanından gözyaşınızı tutama¬yacaksınız.
Hem üniversite maceralarıyla, hem de Düzce depremiyle, Düzceli Mehmet; sizlere unutamayacağınız dersler verecektir.
Düzceli Mepmet, defalarca okuyacağınız enfes bir kitap.
ÖĞRETMENLERDEN HizmET ÖYKÜLERi Halit Ertu_rul 126 sayfa
Yirmibeş yıla yakla¬şan öğretmenlik haya¬tımda, ilkokuldan üniver¬siteye kadar eğitimin her kademesinde görev yap¬mak kısmet oldu.
Bu süre zarfında bir çok öğretmen ve eğitimci tanıdım. Bunların içinde oldukça etkilendiğim, . bana rehber olan, yol gösteren fedakar öğretmen¬lerle karşılaştım.
ÖĞRETMENLERDEN HizMET ÖYKÜLERİ
Kendilerini toplum hizmetine adamış ve ömür¬lerini öğrencilerini yetiştirmek uğruna feda etmişbu kahraman öğretmenler, arkalarında unutulmaz hizmet öyküleri de bırakmışlardır ve bırakmaya devam etmektedirler.
Davranışlarıyla, yaşantılarıyla, fikir ve görüşle¬riyle, inanç ve azmiyle gerçek bir vatan kahrama¬nı olan bu insanların hayatlarına dair, yaşadığım, gördüğüm, duyduğum hizmet öykülerini derleyip bir araya getirdim. istedim ki bu unutulmaz gay¬retler ve fedakarlık örnekleri, arkadan gelenlere de bir yol gösterici olsun.
CANAN Halit Ertugrul 192 sayfa
Halit Ertuğrul'dan bir duygu seli daha... .
Elinizdeki bu kitap sizi sizden geçirecek ve çok ib¬retli sahneler sunacaktır.
Canan baştan sona, göz¬yaşları içinde anlatılan bir hayat öyküsüdür. Bu yüzden de gözyaşları içinde kaleme alınmıştır.
Bu kitabı okurken yalnızca hayatın esrarengiz dünya¬sında seyahat etmeyecek, aynı zamanda hayretler için¬de kendinizden geçeceksiniz.
Her okuyucunun bu kitapta bir sahnesi, bir kesiti var¬dır. Bir anlamda herkesin hayatı bu kitapta ortak olarak ele alınmıştır. Bunun için de bu kitapta Canan Hanımla birlikte, siz de yer alacaksınız.
Kitabı okuduğunuzda "Böylesi görülmemiştir, ben böyle bir olay duymamıştım" diyeceksiniz.
Kitabı bitirir bitirmez, kendinizi hesaba çekme, yanlış ve doğruları gözden geçirme ihtiyacı hissedeceksiniz.
,AŞK BÖYLE YAŞANIR Halit Ertuğrul 160 sayfa
"Aşk", baş tacı edilecek, kalbin en temiz yerinde sak¬lanacak bir duygu iken; ma¬alesef onu ayağa düşürenler oldu.
Aşklarını ayağa düşüren insanlar ise, ne yazık ki ken¬dileri de ayağa düştü.
"Aşk" diye ete-kemiğe sarılanlar, "aşk" diye her türlü değerleri ayaklar altına alanlar, aşktan nasipsiz insanlar¬dır.
Çünkü aşk insan ruhunu temizler, olgunlaştırır, kişiyi ulvi duygularla donatır.
Günümüz insanının ve özellikle de günümüz gençleri¬nin en fazla problem yaşadığı konuların başında "aşk" gelmektedir.
"Aşk Böyle Yaşanır" kitabı; "aşk" diye yanlış ilişki içinde olan ve çok zaman da bu uğurda kişilik değerlerini yitiren bazı insanlara örnek olması, dileğiyle hazırlanmış¬tır. Bu kitap; baştan sona kadar yaşanmış ve nefes kesen ibretli olaylarla doludur.
SELİM VE HANDE Halit Ertuğrul 160 sayfa
Yine bir Halit Ertuğrul klasiği...
,Kendini Arayan Adam, Düzceli Mehmet ve Aysel adlı kitaplarıyla gönülleri fetheden, satış rekorları kı¬ran Halit Ertuğrul yine yüreğinizi titretecek bir esere daha imza atıyor.
Zengin bir hayat yaşarken, babasının kumar ve ka¬dın tutkusu yüzünden yoksul bir hayata sürüklenen Se¬lim'in ve ailesinin dramı gözlerinizi yaşartacak.
Ablasının kötü yola düşüp hastalanması, babasının ortadan kaybolması, annesinin bütün bu felaketlere rağ¬men tevekkül göstermesi ve genç Selim'in böyle bir or¬tamda kendisini seven zengin kız Banu ile dındar kız Hande'nin arasında bocalayışı nefesinizi kesecek.
Kısacası Halit Ertuğrul'un her eserinde olduğu gibi Selim ve Hande adını taşıyan bu eserle de coşacak, üzü¬lecek, ağlayacak, gülecek ve bu kitabı okuması için her¬kese tavsiye edeceksiniz.


Nesil Yayınları
Tarayan: MESUT HEKİMHAN 11. TEMMUZ 2004
KENDİNİ ARAYAN ADAM


Kitabı Okuyanların Görüşleri
Kendini Arayan Adam, harika bir kitap. Bu kitabı her genç mutlaka okumalıdır.
Hasan ATA-BİTLİ_
Kitabınızı bir gecede okuyup, bitirdim. O sabah bir başka, sabah olmuştu. Çünkü ilk namazı o sabah kılmıştım.
Zikri HALLAÇ-İZMİR
Huzursuzdum, kavgalıydım ve evi terketmiştim. Kendini Arayan Adam, bana kendimi buldurdu.
Harun KILIÇ-ADAPAZARI
Bunalıma girmek üzereydim. Kitabınız bana bir ilaç gibi geldi. Hamdolsun kendimi ve gayemi tanıdım.
Elif KILIÇ-BALIKESİR
Kitabınız beni büyüledi. Bu, hayatımda okuyarak ağladığm ilk kitap.
Zehra MARANGOZ-İSKENDERUN
Bu kitap neden film haline gelmiyor. Eğer film haline gelse birçok insanı hayran bırakacaktır.
Abdullah ZAHİR-İSTANBUL
Sayın Halit ERTUĞRUL Hocam, Saygı ve hürmetler...
Size telefonda da anlattığım gibi, bir aile reisi ve bir baba olarak, hem sizlere, hem okuyucularınıza, hem de kitabınızı yayınlayan yayınevine birer mesajım var. Kendini Arayan Adam ve Kendimi Buldum isimli
kitaplarınız sayesinde, evimize huzur, saygı ve sevgi geldi. Ben alkolik bir insandım. Eşim de kendi dünyasında, pek de dinden ve imandan haberi olmayan birisiydi. Biri kız, biri de erkek iki çocuğumuz var. Çocuklar da evdeki huzursuzluk ve düzensizlikten dolayı mutsuz ve başıboş gençlerdi. Özet olarak, aile fertleri paramparça, aile sıcaklığı kaybolmuş, kavga ve huzursuzluğun yığın yığın doldurduğu bir hayat... Çok acıydı, çok... . Kendini Arayan Adam isimli kitabınızı ilk, olarak eşim okumuş. Daha sonra .da kızım... Ana kız bizleri şaşırtıp büyük bir sürpriz yaptılar. ikisi de örtündü ve ibadetlere başladılar. Büyük Allah'ım ardından da oğluma doğru yolu nasip etti. Bendeniz ise, kitabı okuduğum gün kelimenin tam anlamıyla çarpılmıştım. Şimdi ailemize huzur geldi, mutluluk geldi, sevgi ve saygı geldi. Ne için yaşadığımızı, dünyaya ne için geldiğimizi ve nereye yolcu olduğumuzu, kısaca kulluğumuzu öğrendik.
Size mesajım; bol bol yazın. Bilin ki, bizler gibi yüz binlerce aile bu hakikatleri bekliyor.
Okuyucularınıza mesajım; bol bol okuyun. Kendinizi ve hayatı yeniden keşfedin, okuyun ve
kendinizi bulun.
Yayınevine mesajım; bu kitabı ucuza mal edin ve daha fazla insana ulaştırmanın yolunu arayın. Zenginler bulun, destek
alın. Bir şekilde Çözüm üretin. imansız giden birçok insanın dehşeti, sizi titretsin ve arayışa sevketsin. Bu konuda çok
mesulsünüz, bunu bilin... Saygı ve dualarımla hocam. Allah sizin gücünüzü ve tesirinizi artırsın.
05.04.200 Ekrem AKAY SAMSUN
19 Fikir ve Sanat Eserleri Yasası gereğince bu eserin yayın hakkı anlaşmalı olarak Nesil Basım Yayın'a aittir. bilinsin. kısmen
ya da tamamen çoğaltılıp yayınlanamaz.