KUR’AN-I KERİM TARİHİ. 2

Giriş. 2

Kur'an'ın Yazarı. 2

Vahiy.. 2

Kur'an ve Hadis veya Sünnet. 2

Kur'an'ın ve Kitab-ı Mukaddessin Üslûpları. 3

Kitab-ı Mukaddes'in Üslûbu.. 3

Kur'an'ın İçeriği. 3

İsraillilere Göndermeler. 4

Kur'an'm Hayat Anlayışı. 4

Kur'an'da Kadın.. 5

Kölelik.. 5

Kur'an'daki Veriler Çerçevesinde Hz. Muhammed'in Hayatının Özeti 5

Kur'an'ın Yazıya Geçiriliş Tarihi. 6

Âyetlerin Ve Sûrelerin Sırası. 7

Yazı. 7

Yazarın Aldığı İcazetnamenin Çevirisi. 8

Yazım.. 8

Dilbilgisi. 10

Kur'an Metninin Sonraki Kuşaklara Ulaştırılması Ve Korunması. 11

Varyantlar Sorunu.. 11

Nasih-mensuh Meselesi. 11

Kur'an'ın Okunuş Biçimi. 11

Sürekli Tekrarlanan Okuma. 12

Kur'an Çevirisinin Tarihi. 12

171. Avrupa Dillerindeki Kuran Çevirilerinin Listesi. 13

Afrikaans. 13

I) Arap Harfleriyle Yapılmış Çeviriler (Afrihaaniyye). 13

II) Latin Harfleriyle Yapılmış Çeviriler. 13

Aljamiado (Arap Harfleriyle Yazılmış İspanyolca Eserler). 13

Almanca. 13

Arap Harfleriyle Yapılmış Almanca Çeviriler. 15

Aragon Dili. 15

Arnavutça. 15

1.) Latin Harfleriyle Yapılmış Arnavutça Çeviriler. 15

II) Arap Harfleriyle Yapılmış Arnavutça Çeviriler. 15

BASK Dtli (De Guipuzcoa). 15

Bohemya Dili (Çekçe) :. 15

Boşnakça. 15

I) Arap Harfleriyle Yapılmış Boşnakça Çeviriler. 15

II) Kiril Harfleriyle Yapılmış Boşnakça Çevriler. 15

III) Latin Harfleriyle Yapılmış Boşnakça Çeviriler. 15

A-Tam Metin Çeviriler. 15

B - Açıklayıcı Notlarla Birlikte Yapılmış Çeviriler. 15

C - Seçme Parçalar Hâlinde Çeviriler. 16

D - Tefsirlerin Çevirisi. 16

E - Kur'aridan Seçme Çeviriler. 16

Brötanca. 16

Bulgarca. 16

Danimarka Dîlî (Danca). 16

Esperanto.. 16

Estonyaca. 16

Fince. 16

Flamanca. 16

Fransızca. 16

Arap Harfleriyle Yazılmış Fransızca Çeviriler. 18

Frizon Dili. 18

Gal Dili (İskoçya). 18

Hırvatça ("Boşnakça"Ya Bakınız) Hollandaca. 18

İngilizce. 18

Arap Harfleriyle Yapılmış İngilizce Çeviriler. 21

İrlanda Dili. 21

İspanyolca. 22

İsveççe. 22

İtalyanca. 22

İzlanda Dili. 22

Katalanya Dili. 22

Korsika Dili. 22

Kreol Dili. 22

Lapland Dili (Norveç). 22

Latince. 22

Latvta DİLİ (Letonca). 23

Lehçe (Polonyaca). 23

1) Arap Harfleriyle Yapılmış Çeviriler. 23

II) Latin Harfleriyle Yapılmış Çeviriler. 23

Leıburgesch Dili (Lüksemburg). 24

Lowland Dili (İskoçya). 24

Macarca. 24

Makedon Dili (Bk."Boşnakça"). Malta Dili. 24

Montenegrin (Karadağ Dili) ("Boşnakça"Ya Bakınız). Norveççe. 24

Platt-Deutsch Dili. 24

Polyglotte (Çeşitli Dilde) Kur'an Çevirileri. 24

Portekizce. 24

Provans Dîli. 24

Romans Dili (İsviçre). 24

Romence. 24

Rumca. 24

I) Grek Harfleriyle Yapılmış Rumca Çeviriler. 24

II) Arap Harfleriyle Yapılmış Rumca Çeviriler. 24

Rusça. 24

Sirpça. 25

Slovence. 25

Türkçe. 25

I) Uygur Harfleriyle Yapılmış Türkçe Kur'an Çevirileri. 25

II) Arap Harfleriyle Yapılmış Türkçe Kur'an Çevirileri. 25

III) Latin Harfleriyle Yapılmış Türkçe Kur'an Çevrileri. 26

Kiril Harfleriyle Yapılmış Türkçe Kurban Çevirileri. 27

Volapuk Dili (1879'da John Martin Schleyer Tarafından İcat Edilen Evrensel Bir Dildir). 27

Welsh Dili (İngiltere'de Wales Bölgesinin Dilidir.). 27

Yugoslavca (Bkz. Boşnakça). 27

Îndex. 28


KUR’AN-I KERİM TARİHİ

 

Giriş

 

Kur'an'ın Yazarı

 

1. (Tam olarak okuma anlamına gelen, Arapça "el-Kur'an" diye ifade edilen) Kur'an, Müslümanların kutsal kitabıdır, ki Müs­lümanlar onu, Allah'ın "yaratılmamış kelâmı" olarak değer­lendirirler. Seçip gönderdiği Elçi'sine, halkına tebliğ etmesi için onu vahyeden "dünyaların RabbY'dir. Bir Müslüman'a, Hz. Peygamberin bu Kitap'ın yazan olduğunu söylemekten daha büyük bir hakaret olamaz; çünkü (Orta Çağ Fransızla-rı tarafından adı Mahomet diye bozulan) Hz. Muhammed, yalnızca mesajı iletme görevlisidir, ki ona kendiliğinden ne bir şey eklemiş, ne de ondan kendi isteğiyle en küçük bir şey çıkarmıştır.

2. Bu, Allah tarafından vahyedilmiş bir Kitap'tır, bir Mesaj'dır.[1]

 

Vahiy

 

3. Yalnızca, bir tek olan Allah'a inanmakla kalmayan, ama aynı zamanda yasalarını da O'na nispet eden var ye dayalı dinler, vahyin anlamı konusunda aralarında biraz farklılık gösterir­ler. Vahiy kavramı onlarda iki temel anlayışa indirgenmiş gi­bi gözüküyor: Allah, mesajını -ya bir melek aracılığıyla ya da direkt olarak ilham yoluyla elçisinin ruhuna gönderir, ya da Allah, bir insanda somutlaşır- ve böylece onun diliyle konu­şur, onun eliyle iş görür ve onun kalbiyle arzu eder.

4. Madem ki, Zerdüşt'ün Galaları, Hind Brahmanlarmm  Asar-va-Veda adını taşıyan kutsal kitabında anılmıştır, öyleyse iran'da ortaya çıkan Zerdüşt'e göreli bir eskilik atfetmek ge­rekir. Bu şahsa göre, "Herkesçe kabul edilebilir yasaları yü­rürlüğe koyabilmek için, Allah'ın bir elçisinin olması gerekli­dir, insanlar birbirlerine bağlı yaşarlar ve tanrısal yasalara ih­tiyaçları vardır. Herkesin boyun eğmesi için, yürürlüğe ko­nulmuş sözkonusu bu yasaların vahyedilmesi zorunludur." Zerdüşt, meleklere inanır ve tannsal mesajın şu üç şekilde vahyedilebileceğini belirtir: Rüyada, uyku ile uyanıklık ara­sında, uyanık iken.

5. Brahmanlar da, Sruti denilen vahyedilmiş kitaplara inanırlar. Bunlar arasında Eski Yazılar (Purâna) ve Bilim Yazıları (Veda) bulunur. Onlar, "Avatar" ya da "Allah'ın insanlarda somutlaş­ması" anlayışına sahiptirler.

6. Budist anlayış da vahye dayanmış gibi gözüküyor: İnsanın, düşünme ve benliğini öldürme yoluyla, kendini arındırması gerekir; işte o zaman, gerçek marifet, ruha vahyedilir.

7. Yahudilere göre, Allah (Hz. Musa'ya) kâh doğrudan doğruya, kâh mesajı taşıyan bir aracı melek vasıtasıyla konuşur.

8. Hristiyanlarda, sorun karmaşıklaşır. Bunun ilk nedeni şudur: Hristiyan mezheplerin büyük çoğunluğu Allah sözünün, Isa-Mesih şeklinde ete ve kana dönüştüğüne inanır; ikincisi de, vahiy veya ilham kavramı diğer dinlere göre daha geniş bir anlam kazanmıştır: Hatta, Hz. İsa'nın, azizler tarafından ka­leme alınmış biyografileri[2] bile, en azından Katoliklerce vah­yedilmiş kitaplar olarak kabul edilir. (Protestanlar, onlara bu özelliği tanımazlar.)

9. Bu soruşturmayı daha ileri götürmeden, Müslümanların vahiy ilham anlayışından sözedelim:

10. Allah, aşkındır ve her türlü beşerî algıların ötesindedir. Bu­nunla birlikte O, insana şah damarından daha yakındır (50/Kaf, 16). Boyun eğilmesi gereken O'dur. Rahmetiyle, za­man zaman her toplumdan, tanrısal mesajı vahiy yoluyla alıp halklarına iletmek için bazı insanlar seçmiştir. Allah, se­mavî elçileri, yani melekleri, özellikle de büyük melek Ceb­rail'i (kelime anlamı, "Allah'ın kudreti"dir) Allah'ın vahyini insan elçiye, Peygamber'e götürmek için görevlendirir.[3]

11. Hz. Muhammed, değişik vesilelerle sahabilerine bizzat şöyle demiştir: "Vahiy değişik tarzlarda gelir. Bazen Cebrail insan şekline girer ve benimle bir insanın konuştuğu gibi konuşur. Bazen kanatlan olan özel bir varlık olarak görünür ve bana dediklerinin tümünü aklımda tutarım. Bazen de, kulakla­rımda bir çanın çalmışı gibi bir şey duyarım işte sınavların en zoru budur- ve bu kendinden geçme durumu geçer geç­mez, belleğime çakılmış gibi her şeyi eksiksiz bir biçimde hatırlarım."

12. Sahabileri de bu konuda şunu aktarırlar: "Hz. Peygamber'e vahiy geldiği zaman, en soğuk günde bile terlerdi. [4] Bir baş­ka sahabi der ki: "Hz. Peygamber öyle ağırlaşırdı ki, eğer va­hiy, deveye binmiş bir ana rastlamışsa, manevî ağırlığa daya­namayan deve çökmeyi yeğlerdi. Eğer kendini ayakta kalma­ya zorlarsa, bacaklan bükülür ve neredeyse kırılacakların­dan endişe edilirdi. [5] Bir diğer sahabi şunları belirtir: "Bir gün O'nun yanında bulunuyordum. Odadaki kalabalığın çokluğu nedeniyle onun uyluk kemikleri benim kemiğimin üzerine değiyordu. (Odanın toprak tabam üzerinde bağdaş kurarak veya diz çökerek oturulmuştu.) Birdenbire ona va­hiy gelmeye başladı ve ben öyle bir ağırlık hissettim ki, ne­redeyse uyluğumu kıracak gibi oldu. Allah'a yemin ederim ki, eğer Allah'ın Elçisi söz konusu olmasaydı, acıdan feryadı koparırdım ve bacaklarımı çekerdim.[6]

13. Bazen Hz. Peygamber, sırtüstü uzanır ve yüzü bir örtü ile ör­tülürdü. [7] Fakat bu durum oldukça nadirdi. Genellikle, ye­rinde dururdu; oturmuş, hareketsiz beklerdi, O'nu bir ken­dinden geçme durumunun kapladığı görülürdü; ama, kısa bir süre sonra, normal durumuna dönerdi. [8]

14. Cebrail, ancak Hz. Peygamber'in ruhsal ve dinsel saflık du­rumunda görünüyordu. Hz. Muhammed'in ilk eşi Hz. Hati­ce şunları aktarıyor: [9] "Peygamberliğinin başında, bana mele­ğin kendisim ziyaret ettiğini anlatınca, ona dedim ki: 'Bun­dan sonraki ilk ziyaretinde bana haber verebilir misin?' Bir gün bana dedi ki: İşte göründü!' Ben, Muhammed'e sağıma oturmasını söyledim, sonra sordum: 'Onu görüyor musun?' O, 'Evet' dedi. Bunun üzerine, sol tarafıma, önüme ve arka­ma oturttum ve her defasında aynı soruyu sordum, aynı ce­vabı aldım. En sonunda eşimi kollarımın arasına aldım ve o birdenbire şöyle dedi: 'Hayır, artık onu göremiyorum.' O za­man anladım ki, gelen gerçekten bir melekti. Çünkü Şeytan olsaydı, aile mahremiyetimiz sırasında bizden asla ayrılıp gitmeyecekti."

15. Kur'an, bütünüyle bir anda vahyedilmemiştir. Aksine, yirmiüç yıl içinde (609-632) parça parça inmiştir. -Muhammed, 569 yılında doğmuştu.- Bu durum islâm hukukçuları için büyük bir önem taşır: Her vahiy tam da ihtiyaç duyulduğu anda ve somut bir problemi çözmek için gelirdi. Eğer, daha çok miras hukukunun sözkonusu olacağı bir vefat esnasın­da, ceza hukukuyla ilgili bir vahiy gelseydi, bu çok anlamsız olurdu!

16. Elimizde bulunan Kur'an metni, herbiri değişik uzunluktaki 114 sûreye ayrılmaktadır. Sûreler her zaman bir anda inme­mişlerdi; bu parça parça inişte, bazen birden fazla sûre bir tek vahyin konusu olabiliyordu. Bunlar, bizzat Hz. Peygam­ber'in direktifleriyle yazıya geçiriliyordu. ileride bu konuya yeniden döneceğiz. Bu şekildeki yazıya geçirme hareketi, Hz. Peygamber'in bütün peygamberlik hayati boyunca sürmüş­tür ve tamamı Hz. Peygamberin bizzat kendi dönemine da­yanır: Vefatından sonra vahiy durdu ve toplum da ona bir şey ekleme veya yürürlükten kaldırma hakkına sahip değildi. [10]

 

Kur'an ve Hadis veya Sünnet

 

17. Kur'an'ın diğer yönlerinden söz etmeden önce, Kur'an ile Hadis (diğer bir deyişle Sünnet) arasındaki farkı söz konusu etmek yararlı olacaktır.

18. Kur'an'a göre (53/Necm, 3-4) "Muhammed kendi tutkuları­na göre hiçbir şey konuşmaz. Hepsi, vahyedilenden bir va­hiyden başkası değildir." Bu ve benzeri âyetlerden hareketle, Hz. Peygamber'in kişiliği İslâm'da özel bir önem kazanmak­tadır. Çünkü, değil yalnız söyledikleri, hatta yaptıkları ve gö­rüp de ses çıkarmadığı davranışları bile toplumu için sonsu­za dek bir yasa olur.

19. Ama Hz. Muhammed'in bizzat kendisi, toplumuna bildirdi­ği şeyler arasında bir ayırım yapıyordu: Bazı mesajlar için "Bu Allah'tandır" diyordu; bazen de bir vahiy beklerken, biz­zat kendisi sağduyusunu kullanarak "Bir karar çıkartma çabasına" girişirdi. Öyle durumlar oldu ki, Allah, Hz. Peygam­ber tarafından alman kararı onaylamadı ve toplumu Allah'ın iradesini çiğnemesin diye derhal bu kararı düzeltici bir vahiy geldi. Öyleyse Allah Elçisi'nin insanlar karşısındaki kişiliği ile Hz. Muhammed'in özel kişiliği arasında net bir ayırım vardır. Bununla birlikte, bu ayırım, çok büyük bir önem ta­şımaz. Çünkü, eğer, Hz. Muhammed'in özel inisiyatifi bir vahiy tarafından yürürlükten kaldırılmasaydı, o zaman top­lum, Hz. Peygamber'in Allah tarafından onaylanan özel bir kanaatinin mi, yoksa esas itibariyle vahye dayanan bir şeyin mi sözkonusu olduğunu bilme imkanına sahip olamazdı.

20. Ayrıca, vahiy Hz. Muhammed tarafından çok net iki kısma ayrılmıştır: Bazı durumlarda derdi ki: "Bu Allah kalındandır. Onu yazınız ve günlük namazlarınızda okumak için ezberle­yiniz -ve bu Kur'an'dir.-" Diğer bazı durumlarda ise, şöyle buyururdu: Şunu yapın. Ya da hiçbir şey demeden ve yazıl­masını da istemeden o şeyi bizzat kendisi yapardı. İşte, na­mazlarda okunan vahiy (vahyü metlûv) ile okunmayan vahiy (vahyü gayri metlûv) arasındaki fark bundan ileri geliyor. Bu ikinci kısma girenler, genellikle Hz. Peygamber'in hareket, iş ve tutumlarına (hatta onun "özel" inisiyatiflerine) ilişkin an­latılanlar, ayrım yapılmaksızın "Hadis" ya da Sünnet diye ad­landırılır.

21. Hadis" söz anlamına gelir; Sünnet ise hareket ve davranış anlamına. Burada her ikisi birlikte söz konusudur. Ama, Arap dili, bir kimsenin hem söz, hem de davranışlarını bir­likte belirten bir kelimeye sahip olmadığı için, burada her iki kelime aynı anlamda kullanılır. (Bununla birlikte Hadis'in diğer bir çeşidi daha vardır. Bazen Hz. Peygamber, "Allah di­yor ki..." derdi. Ama, bu söylediklerinin Kur'an'a yazılmasını emretmezdi. işte bu Hadis türüne, "Kudsî Hadis", yani, "Kutsal söz" adı verilir.)

22. Kur'an ve Hadis, teorik olarak, toplum açısından aşağı yuka­rı aynı değere sahiptir. Bir inanan başka türlü nasıl düşüne­bilir ki? Çünkü, bizzat Kur'an sürekli olarak şunu veya ben­zeri ifadeleri tekrar etmektedir: "Elçi'nin size verdiğini alın ve sizi sakındırdığından sakının." Ama bu konuda kanıtlama probleminden kaynaklanan bir farklılık söz konusudur. Hz. Peygamber devrinde yaşayan birisi için, bu konuda, herhan­gi bir problem söz konusu değildi. Ama daha sonraki dö­nemlerde, Kur'an ve Hadis'in korunması farklı serüvenlere sahip olduğu için, Hz. Muhammed'e nispet edilen bir hadi­sin doğru olup olmadığı araştırılır. Eğer doğru ise, onu uy­gulamak gerekir.

23. Hz. Muhammed, Kur'an'm yazılmasına bizzat kendisi özen göstermiş, ama hadisin yazılmasına özen göstermemiştir. Sünnet tamamen sahabilerinin özel belleklerine dayanmak­tadır. Bunun, onların özel kapasitelerinden başka bir ölçütü de yoktur. Abdullah ibn Amr [11] ve Enes ibn Malik[12] gibi bazı sahabileri, Hz. Peygamber daha hayatta iken onun söz ve davranışlarına ilişkin olarak belleklerindeki bilgileri yazma­ya başlamışlardır. Başkaları ise, bu ihtiyacı ancak Hz. Pey­gamber'in vefatından sonra duymuşlardır, Üçüncü bir grup ise, bildiklerini, öğrencilerine sözlü olarak aktarmışlardır. Veya Hz. Peygamber dönemine ait bir olay araştırılırken, o zaman birisi çıkıp o problem için kesin olayları hatırlıyordu.

İkinci kuşakta, ezberlenen şeyler karıştırıldı; ama onlar, yine de, hadis ve haberlerin asılları ve kaynaklan konusundaki bilgileri korudular. Sonraları ise, ravilerine, konularına ve benzeri özelliklerine göre oluşan daha geniş hadis kolleksi-yonları kaleme alındı. Kişiler tarafından aktarılan her hadi­sin gerçek olup olmadığını bilmek, kronolojik tarihi belirle­mek, böylece aynı deredece sahih olan iki hadisten hangisi­nin yargısının ortadan kalkmış, hangisinin diğerinin yargısı­nı ortadan kaldırmış olduğunu, ya da onu belli olayla sınır­landırdığını bilmek... vs. için Hadis eleştirisi ilmi geliştirildi.

24. Veda Haccı sırasında, Hz. Muhammed, yüz kırk bin kadar Müslüman'a seslendi. Buna bakarak, o dönemdeki Müslü­manların sayısı hakkında bir fikir sahibi olunabilir. Klasik İslamî dönem hakkında uzmanlaşan bir zatın bize kesin bir ifadeyle belirttiğine göre, Hz. Peygamber'in bu yüzbinlerce sahabisi arasından, yüzbini aşkın kişi, Hz. Peygamber hak­kında az veya çok sayıda hadis aktarmıştır.[13]

25. Hadis kitaplarının sayısı çoktur. Buharî, Müslim, Tirmizî, Ebu Davud, Nesaî ve îbn Mâce, - özellikle de ilk ikisi - tara­fından hazırlananlar İslâm toplumu bünyesinde en büyük güveni kazanmışlardır. Bize kadar ulaşan en eski Hadis kita­bı ise, Ebû Hüreyre'nin (v. 58. H.), öğrencisi Hemmân bin Münebbih'e (v. 101. H.) bıraktığı Sahî/e'sidir. Bu da, Buharî, Müslim ve sonraki dönemlerde yaşayan hadis toplayıcısı ya­zarların eserlerindeki verilerin eşsiz sahihliğini kanıtlamak­tadır.

26. Buharî'nin, "Abdurrazzak'dan, o da Ma'mer'den, o da Hem-mâm'dan, o da Ebu Hüreyre'den naklettiğine göre, Hz. Pey­gamber'in şöyle söylediğine ilişkin şu hadîsi Ahrned b Hanbel'den aldım" deyişini düşünelim. II. Dünya Savaşı'nın so­nundan beri, Hemmâm'm, Ma'mer'in ve Abdurrazzak'm eserlerinin elyazma nüshalan bulunmuştur,- Ahmed b. Han-bel'in eseri de çoktan beri bilinmektedir. Buharî'den önceki kaynaklarda araştırma yapılırsa, görülür ki Buharî ne yalan söylemiştir, ne de kendi döneminin basit folklorunu topla­mıştır: O, yazılı ve kesin kaynaklara dayanmaktadır. [14]

 

Kur'an'ın ve Kitab-ı Mukaddessin Üslûpları

 

27. Az önce ifade ettiğimiz gibi, Kur'an, Allah'ın her devirde el­çiler ve peygamberler gönderdiğini ve onlara yasalar, yazılı yargılar ve kitaplar vahyettiğini ısrarla belirtiyor. Kur'an, Hz. İbrahim'in Sahifeler'inden, Hz. Musa'nın Sahifeler'inden (ve­ya Tevrat'tan), Hz. Davud'a verilen Mezamir'den ve son ola­rak da Hz. İsa'ya verilen incil'den özellikle söz ediyor. Bir başka yerde, "Eskilerin Kitapları" ifadesi geçmektedir ki, bu Zerdüştîler, Brahmanlar vs. nezdindeki kitaplara bir kutsal­lık tanınabilme imkanını vermektedir. Ancak bizim bu ki­taplardan herhangi birine, bu vasfı kesin olarak vermemiz mümkün değildir.

28.  İsraillilerle ilgili kitaplar konusunda Kur'an, sadece Hz. Mû-sâ'nın Sahifeler'ine ("Suhuf-u Musa", "Tevrat") ve Hz. Da­vud'un Mezamir'ine (Zebur) gönderme yapar. Eski Ahit'in di­ğer kitaplan ise, Kur'an için ancak teorik bir önem ifade eder. [15]

 

Kitab-ı Mukaddes'in Üslûbu

 

29. Kitab-ı Mukaddes, bir homojen doktrin bütünlüğü taşıdığı için "Kitap[16]adına lâyık bulunmaktadır. Gerçekte Kitab-ı Mukaddes, değişik dönemlerde yaşamış, farklı üslûplara sa­hip yazarlara ait kitaplardan meydana gelmektedir. Taşıdığı imzanın şöhret ve itibarından yararlanmayı isteyen birçok kişi, bazen belli bir yazarın adına birden fazla kitap yazmış bulunmaktadır, içerisinde tarihsel kitaplar, dinsel ve politik söylevler, saf dualar, hikmet kitapları, felsefî diyaloglar ve yasa metinleri yer almaktadır, ilhama mazhar tarihçi, "Musa" imzasını kullanmakta veya hiç imza kullanmamaktadır. Bil­ge bir kimse, "Süleyman" imzasını kullanmakta; kehanet sa­hibi biri, eğer kendi ilham damarında Büyük Işaya'yı hisse­diyorsa, gönüllü olarak "İşaya" imzasını atabilmektedir. Çok eski devirlerde yaşamış, kendi kitaplarını çok önemli sayan ve ayrıntılı bir rapor bırakmış birkaç yazar (Esdıas, Nehe-mie, Zorobabel) bir yana bırakılacak olursa, Kitab-ı Mukad­des yazarları, genellikle söyledikleri şeyin arkasına çekilerek kendilerini gölgede bırakmışlardır. Ancak Hz. Isa'nm tarzı farklıdır. Hz. Isa, yazmaz, sürekli konuşur. Her ne kadar peygamberler gibi sırf sembolik hareketler yapmasa da, bü­tün hareketlerine sembol değerini verir: Onun kişiliği göre­vinden ayrı görünmemektedir.

30. Kur'an'ın yazarı değil, sadece aktarıcısı olan Hz. Muham-med'in tarzı, İsrail peygamberlerinin tarzından çok Hz. İsa'nın tarzına yakındır. O Isa ki, aynı anda hem Musa, hem de Yeşu olarak görünmektedir. Fakat Kur'an'ın kendisi ne in­cil'e, ne de Eski Ahit'in herhangi bir kitabına benzer. Hz. Mu-hammed'in hayatının her aşamasında vahiy gelir. Vahyi, he­men o anda insanlara bildirmesi gerekiyordu. Çünkü, Allah tarafından herhangi bir yasa koymanın, belli bir tarihsel öy­küyü hatırlatmanın, belli bir uyarıda bulunmanın, belli bir duanın yapılmasını istemenin tam zamanıdır. Hz. Peygamber de o ânı ne öne almalıdır, ne ertelemelidir, ne de inen mesajı ele alarak edebî bir metin haline getirmelidir. Bu, söz söyleme mantığı açısından çok kötüdür. Çünkü iç bağlantı, ancak bu şekilde daha iyi ortaya çıkar. Öyküler, ayrıntılı bir şekilde an­latılmamış, ancak, hemen özüne gelinecek şekilde hatırlatıl­mıştır. Hatta eğer bir cümlenin tamamlanması gerekmiyorsa, pekâlâ bu, olduğu gibi kalmıştır! Çünkü, zaman sınırlı ve ih­tiyaç ivediydi.

31. Buna karşın, dikkati uyandırmak ve belleği korumak gere­kir. Âyetler böylece oluşmuş ve her âyetin sonundaki ses uyumu veya ahenk meydana gelmiştir.

32.Yine bu nedenledir ki, Kur'an'ı, Kitab-ı Mukaddes'in, ne Yara­tılış, ne de İşaya veya Yeremya bölümlerini okur gibi, okuma­yı düşünmemek gerekir. Çünkü Kur'an'da söylenen her söz, tam onu okuduğunuz anda sizi ilgilendirir. Onu işitme^duyu-su ile işitmek ve her cümle veya cümleciğin sonunda durmak gerekir ki, (bu duruşta okuyuş son hece üzerinde uzatılır) da­ha sonra gelen ara cümleyi düşünmeye zaman kalabilsin. Çünkü bu okuyuş, tıpkı bir dağ yolu gibi zikzaklı bir yoldur.

33. indilerin ise özel bir durumu vardır. Nitekim Hz. Isa, -tari­hsel nedenlerden dolayı- mesajını bizzat kendi öğrencilerine dikte ettirmek istemedi veya buna imkan bulamadı. Ancak onun öğrencileri veya onların izleyicileri, kaybolmuş olan yol gösterici hakkında bir hatıra kaleme aldılar. Her incil ay­nı verilerin  tekrarından meydana  gelmiştir:   Bunlar,  Hz. Isa'nm biyografisidir. Bu biyografide Hz. isa'nın söyledikleri veya yaptıkları ile İncil yazarının başka kaynaklardan öğren­diği bilgiler yer almaktadır. Öyleyse incil, ne Kur'an'a ben­zer, ne de Hadis'e. Bir kısmı sahabe dönemine, bir kısmı ise daha sonraki dönemlere ait siyer kitaplarına veya Hz. Mu-hammed'in biyografilerine benzer, indilerin çok sayıda yaklaşık altmış adet- nüshası bulunmaktadır ki, bunlardan yalnızca dördü genel olarak Hristiyan toplumunca resmen kabul görmüştür. Diğerleri ise uydurma olarak ilan edilmiş­tir ki, bunlardan Barnabas İncil'i özel bir ilgi çeker. Değişik İndilerin yazılış ve korunma meselesine girmeden belirtmek gerekir ki, bunlar bilgelikle ve edebî açıklamalarla vs. dolu çok rahat okunabilen biyografi kitaplarıdır.

34. Fakat Kur'an böyle midir? Kur'an, çok tanrıcı düşmanlarının kendisi   hakkındaki   "Birbirinden   bağlantısız   parçalar" (15/Hicr, 91) şeklindeki kınamasından haberdardır. Bu kı­namadan çok iyi haberdar olmasına karşın, kendi özel üslû­bundan vazgeçmez. Bunun birçok nedenleri bulunabilir:

35.  (1) Kur'an, birinci derecede ilk alıcı olan Hz. Muhammed'e gönderilir; onun toplumu ise, bu noktada ancak ikinci dere­cede gelir. Kral, elçi tayin ettiği kişiyle konuşur veya ona ta­limatlar verir. Bununla birlikte krallar, sıradan insanlar gibi konuşmazlar: Onlar kimi zaman açık, kimi zaman yalnızca işaret yollu ve kinayeli konuşurlar. Yine onlar, âni biçimde üslûplarım değiştirerek, "Ben diyorum ki", "Biz diyoruz ki", "Kral der ki" vs. (5/Mâide, 12) derler. Kralın yakınında bulu­nanlar tarafından her şey anlaşılır; diğerleri ise, zaten her şe­yi bilmek ihtiyacında değillerdir.

36. (2) Kur'an'm tamamı, insanlara sunulmak üzere bir defada kaleme alınmış değildir. O, belli aralıklarla alınmış mesajla­rın bir toplamıdır. Öyle parçalar var ki, Hz. Peygamber'in, kendisini dinleyenleri düşünceye yöneltmeye ve onların di­nsel tutumlannı yeniden gözden geçirmeye davet için onla­rı kullanmak zorundaydı. Diğer bir kısmı da, somut bir ta­kım problemlerin ya da belirli bir takım anlaşmazlıkların çö­zümüne katkıda bulunmak için gönderilmişti.

37. (3) Daha önemli bir husus da, Kur'an'm özel olarak seslendi­ği Bedevinin psikolojik ihtiyacıdır. Kur'an'm dış şeklini değer­lendirmek için bedevi insanın yaşadığı ortamı, mantığını, ih­tiyaçlarını ve alışkanlıklarım göz önünde bulundurmak gere­kir. Kur'an'da, okuma yazma bilmeyen sert bedevi ruhunu büyüleyen ritim ve kafiye vardır. Bildirilen şeyi dikkatle ve uyanıklık içinde izlemeye zorlamak için, ruhunu art arda şok­lara tâbi tutacak âni üslûp değişikleri de yer alır; öyle ki, Kur'an'm şiirsel düzyazısı monoton kalmaz; onu dinleyen ki­şi anlamasa ve üzerinde düşünmese bile, ona hayranlık duyar. Kur'an anlatımında, bir olayın veya bir işaretin içinde geçen konuya dikkat çekmek için parantezler ve konu dışına çıkma­lar yer alır. Gereksiz açıklama ve anlatımlardan kaçınmak için, herkes tarafından bilinen belli olaylara yalnızca gönder­melerde bulunulur ve hatırlatmalar yapılır. Amaç yalnızca ta­rihsel bir olayı anlatmak değil, ama onu, ruhsal bir reformu gerçekleştirmek gibi yüce amaçlar için kullanmak, böylelikle de insanda, yalnızca doğmayı, yemeyi, içmeyi, uyumayı, üre­meyi ve sonunda da ölmeyi bilen diğer canlılardan ve hayvan­lardan kendini ayırabilme isteğim uyandırabilmektir.

37. a (4) Daha önce belirttiğimiz gibi, Kur'an asla bir şiir değil­dir. Ama tam düzyazı olmasına rağmen, mûsikinin bütün ni­teliklerine sahip bulunmaktadır. Öyle ki, bir tek kelimesinin bir tek harfi bile kaldırılsa, artık onu tecvidli okumak müm­kün olmaz. Tıpkı, bir şiirin düzensiz ve ahenksiz okunması­nın mümkün olmadığı gibi. İşte böyle bir metnin ihtiyaçları da düz bir metnin ihtiyaçlarından farklı olacaktır.

38.  Şu gerçeği özellikle vurgulamak yerinde olur: Hz. Muham-

med'in kendisi, o dönemin en büyük ve memleketin en zen­gin Arap şehirlerinden birinde oturmasına karşın, Kur'an insanların en yoksullarına yanı göçerlere, bedevilere seslenme­yi yeğlemiştir. Onu kutlamalıyız... Cennet, Kur'an'da, çölün bu en yoksul insanlarının arzu duyacağı özellikleri taşıyacak şekilde tasvir edilmiştir: Sürekli gölgeler, belli mevsimde ku­rumayan ve yerin yüzeyinde akan tatlı sular, bol miktarda meyveler ve her türlü yiyecekler. Daha elverişli iklimlerde yaşayan insanlar, Allah'a daha çok şükür borçludurlar. Çün­kü, eğer inanıp, Rab'ierine karşı şükür içinde bulunuyorlar­sa, şu anda sahip bulundukları ayrıcalıkları, onların âhiret-teki paylarını eksiltmez. [17]

 

Kur'an'ın İçeriği

 

39. Okuyuculardan pek azı, Kur'an'ın metninin tamamını okuma imkanı bulur. Onu birkaç kez ve dikkatlice okuyanların sayı­sı ise daha da azdır. Kur'an, insan hayatının tamamında, bü­tün memleketlerde, maddî, bireysel ve toplumsal hayatın her alanında ve her zaman kendini bir yol gösterici olarak takdim eder! Devlet başkanından ve başkomutandan, en sade vatan­daşa ve sokaktaki insana kadar herkes onda kendisini ilgilen­diren bir şey bulur. Bunu kavramak ve kabul edebilmek için, şunu hatırlatmak yeterli olacaktır: Yasa olarak Kur'an, birkaç ezilmiş kimseden oluşmuş bir dönemden tutun, Atlantik Ok-yanusu'ndan Pasifik Okyanusu'na ya da yakınlarına kadar uzanan bir alanda, tek ve dev bir imparatorluk olarak hüküm sürdüğü döneme kadar, islam toplumunun ihtiyaçlarına yet­miştir. Bu toplum, onda kendi inanç esasları, ibadetleri, sos­yal yaşantısı, yasaları ve diğer bütün ihtiyaçları için gerekli her şeyi buldu.

40. Haklı olarak denilmiştir ki, Kur'an'ın birinci sûresi kitabın bütününün özetidir, özüdür ve yine bu sûre şu yedi hususu içermektedir: İlâhîler, dualar, yasalar, bildiriler, uyanlar, me-

seller ve Öyküler. Bu sûre, ana hatlarıyla Kur'an'ın içerdiği bütün konulan temsil etmektedir.

41. Şu gerçeğin de altını çizmek gerekir ki, Kur'an sırf inanmış olmak için inanmayı istemez. Aksine sürekli olarak şunu tekrar eder: Düşünün, derin düşünün, tefekkür edin, akıl yürütün, düşünce üretin, araştırın! Bu uyarılar, duyularımız ötesinde ve akılla kavramlamaz olan Allah'ın varlığı, âhiret ve öldükten sonra diriliş gibi inanç konusunda bile yapıl­maktadır.

42. Kur'an'ın ana konusu, doğal olarak, saf bir tevhid inancıdır; ortağı olmayan, resmedilemeyen ve hiçbir maddi araç ile temsil edilemeyen bir Allah'a inanç.

43. Kur'an'm tezi şudur: Allah, iyilikseverlik ve kayrasından, in­sana, diğer iyilikler arasında yol gösterici ve peygamberler göndermiştir. Bunlar, Rabb'in mesajım insanlara iletmişler­dir. Bu mesaj, her zaman ve hiç değişmeksizin, Allah'ın bir­liği, öldükten sonraki hayatın varlığı ve bu dünyada âhiret için hazırlık yapmak olmuştur. Tanrısal mesajın, savaşlar ne­deniyle veya vahye mazhar bir peygamberin vefatından son­raki dinsel sapmalar vs. sonucu insanlık hayatından kaybol­duğu her defasında, Allah tükenmez merhametinden mesa­jım yenilemiş ve yeni bir peygamber görevlendirmiştir. Hz. Âdem'den Hz. Muhammed'e kadar peygamberler kesintisiz olarak birbirlerini izlemişlerdir. Bunlar değişik memleketlere gönderilmişlerdir. Hz. Muhammed, o sonsuz ve öncesiz me­sajın yenileyicisi ve pekiştiricisidir. Allah, her topluma pey­gamber göndermiştir. Kur'an bunlardan yalnızca birkaç ta­nesinin adını belirtmiş, daha başkalarının da bulunduğunu ifade etmiştir. Kur'an, Israiloğulları'mn kendi dönemlerinde Allah'ın seçkin kulları olduklarını ve onlara bütün insanlardan üstünlük vasfı verildiğini, daha önce başka toplumlara da benzer üstünlükler verildiğini söyleyecektir. Yine Kur'an, Hz. İsa'nın babasız, ama lekesiz bir doğum sonucu dünyaya geldiğini söyleyecektir. Kur'an, bazı kitaplarda yazılı bula­nan, eski peygamberlerin biyografilerini, onlara isnat edil­miş bir takım ahlâksızlık ve inançsızlık iftiralanndan temiz­leyecektir. Bu son noktayla ilgili olarak, Jeroboam, Nebuc-hodonosor, Titus vs. zamanlarında Israiloğulları'm parçala­yan savaşlar ve ihtilaflar sonucunda kaybolmuş kutsal kitap­ların birkaç dâhi şahsiyetin belleğinden yeniden yazıldığı dönemler göz önünde bulundurulduğunda, en basit bir sağ­duyu, ünlü ve büyük peygamberlerin sıradan bir dindarın sürdüğü erdemli ve yapıcı bir hayattan daha az erdemlisini sürdüğüne inanmaktansa, Kur'an'm bu konudaki tezine hak verecektir. Hz. Davud ve izleyicileri zamanında ortaya çıkan isyancılar, bu ailenin bireylerine karşı isyankârlık ruhundan doğan bir takım suçlamalar yöneltebilmişlerdir. Eğer pey­gamberler de iyi birer model değil idiyseler, insanlık için ar­tık bir umut olmazdı. [18]

 

İsraillilere Göndermeler

 

44. Kur'an'ın içeriğinin bir görünümü vardır ki, okuyucunun dikkatini çeker. Bu da onlarca defa İsraillilere seslenip onla­rı konu edinmesidir. Acaba neden?

45. Kuşkucu biri, bir zaman, Araplar daha önce bir kutsal kita­ba ve vahyedilmiş bir dine sahip olmadıkları için Hz. Mu­hammed'in Yahudiler karşısında bir aşağılık kompleksine sahip olduğunu söylemişti. Bunun için Hz. Muhammed, Kur'an'ı kaleme almış ve içindeki her şeyi bu saplantının et­kisiyle uydurmuştu. Oysa, "Sahtekarlık bir inancın ikiyüzlü­lüğüdür. İkiyüzlülüğün asla inanç gücü yoktur. Tıpkı yalanın, gerçeğin gücüne sahip olmadığı gibi. Eğer mekanik il­minde atma gücü, itme gücünün tam bir ölçüsü ise, tarihte de aksiyon, kuvvetli ilham gücünün ölçüsüdür. Çok yükse­ğe, çok ileriye götüren ve çok uzun zaman devam eden bir düşünce, çok güçlü bir düşüncedir. Çok güçlü olmak için, çok samimi ve iyice ikna edici olmak gerekir." (Lamartin)

46. Öyleyse, bu tür iddialar için daha az sevimsiz başka açıkla­ma biçimleri aranmalıdır.

47. Hz. Muhammed'in, görevini yerine getirdiği dönemde, dün­ya her çeşit topluma sahipti: Tanrıtanımaz, puta tapan-çok tanrıcı, budist, büyücü-zerdüştçü, brahman, yıldızlara tapan ve Yahudi-Hristiyan. Kur'an'm, tanrıtanımazlık ve çok tanrı­cılığa ne kadar şiddetle karşı çıktığı biliniyor; diğer dinlere karşı olduğundan çok daha güçlü bir karşı çıkıştır bu.

48. Budistlere gelince, özelllikle bunların bir tek Allah'a inanma ihtiyacını duymayan mezhebi, zaten tanrıtanımazlığa karşı başlatılan mücâdele içindedir. Bir inziva hayatını öğütleyen mezheplerinkini ise Kur'an, gerçek bir rakip olarak görmez. Çünkü, bu inanış, bir avuç insan dışında geniş halk yığınla­rım kendine çekme gücüne sahip değildir.

49. Mazdek doktrinim tatbik eden Büyücüler de bir problem oluşturmuyorladı: Sağduyu sahibi hiçbir insan, her şeyi mu­bah gören böylesi bir hayatı kabul edemezdi.

Zerdüştçülük, ateşi ve düalizmi kutsama inancıyla birlikte, zaten daha önce bizzat kendi memleketinde Hristiyanlığm yayılması karşısında erimeye devam etmekteydi. Dolayısıyla onunla da fazla uğraşmaya gerek yoktu.

50. Kast ve dokunulmazlık sistemiyle Brahmanizm'in dağılıp yok olması için, eşitlik ve kardeşliği sağlayan dinlerle temasa geç­meye ihtiyacı vardı. Dinini yayma gayreti taşımayan ve insanlara içinde doğdukları bir alt kasttan kurtulma imkanı tanı­mayan bir aile dininden endişe etmeye gerek yoktu.

51. Yıldızlara tapan Sabitler de, zaten kaybolmak üzereydiler ve bütünüyle sona ermek için küçük bir darbeye bile ihtiyaç yoktu.

52. Geniş insan kitleleri arasında, sadece Kitab-ı Mukaddes'e inanan insanlar, Yahudi ve Hristiyanlar, her yeni dini gerek­siz kılacak donanıma sahiptiler: Vahyediîmiş kitapları vardı. Tanrıcı, hatta tektanrıcı bir dinleri vardı. Birçok bilimleri ge­liştirmişler ve devletler kurmuşlardı. Kısaca onlar, iki dünya­nın da nimeti diye adlandırılabilecek şeye sahip bulunuyor­lardı. Bu durumda, Kur'an'm, kendisine katılma yollarını arayacağı başka hangi dinsel topluluk olabilirdi ki? Unutma­yalım ki, tıpkı bugün olduğu gibi, Hz. Muhammed döne­minde de dünyayı, Yahudilerden oluşan en sefil bir avuç in­san yönetiyordu. Olağanüstü bir uyum yeteneğine sahip olan bu halk, Hristiyan olan veya olmayan yöneticiler aracı­lığıyla, ülkeleri yönetiyorlardı. Bunlar, İslam'ı kabul etmeye nasıl davet edilmeliydiler? Şundan başka yol yoktu: Bizzat sizin Kutsal Kitap'ımz, son peygamberin, amca oğullarınız arasından gönderileceğini önceden haber vermiştir! Bu bü­yük Yahudi halkı, hayatta kalabilmek için binlerce yıllık kahramanca savaş gelenekleriyle, elbette ki, bu hayranlığı ve birleşme arzusunu uyandıracak şeye sahipti. [19]

 

Kur'an'm Hayat Anlayışı

 

53. Hiçbir din, ahlâksızlığı öğretmez. Yine hiçbir din, yardımse­verlik ve iyiliği mensuplarının kafasına yerleştirmekten geri durmaz. Fakat İslam'ın öğretimi, kendi bütünlüğü içinde birçok noktadan diğerlerinden farklılık gösterir, işte bu nok­talardan birkaçı, belki de en esaslı olanları:

54.  (1) Bütün hâlinde bir hayat ve bu hayatın çok çeşitli yönle­ri arasındaki ortak uyumdur. Nitekim Kur'an,

(a) Sadece belli bir evin çocuklarına özel olarak geldiğini ve yalnızca onlara ait bulunduğunu söylemeyecek, aksine o, bü­tün insan ve cin topluluklarına gönderildiğim söyleyecektir.

(b) Yine Kur'an, Sezar'a ait olan ne varsa, Sezar'a bırakmayı söylemeyecek; ama, hem Allah ile insanlar arasındaki ilişki­ler, hem de bizzat insanların kendi aralarındaki kişisel ve sosyal ilişkiler onda tam bir yol gösterme ve bir yönerge bu­lur. Uzmanlıklara ve yetkilere göre kuvvetler dağılımı asla yasaklanmış değildir. Ama bunların birbirinden koparılma­sına izin verilmemiştir: İslam'da imamet, camide namaz kıl­dırmayı ifade ettiği gibi, devlet başkanlığını da ifade eder. Çünkü, camide cemaatle namaz kıldırmak devlet başkanının en önemli ayrıcalıklarındam biridir. Bunun bir sonucu ola­rak, hem beden, hem de ruhtan oluşan insan hayatının ruh ya da beden şeklindeki görünüşleri, ister beden, ister ruh ol­sun, diğer görünüşünün zararına olarak gelişip mutluluğa ulaşamaz. Ama her ikisi kendi aralarında uyumlu bir denge ve verimli bir ahenk içinde gelişmelidir ki Kur'an buna, "Bu dünya huzuru ve âhiret huturu" adını vermektedir. Kur'an, ibadet ve ahlâk gibi, hukuku da yönetecektir.

55. (2) Bu asla, yasaların ve kurumların geçersizliği anlamına gelmez. Çünkü, ilk olarak, Kur'an sürekli şunu tekrarlamak­tadır: Herkes tarafından iyi kabul edilen şeyleri yapın ve yi­ne herkes tarafından kötü kabul edilen şeylerden de sakının. işte belirlenmiş şu veya bu husus değil, üzerinde birleşilmiş veya en azından genelleştirilmiş kamuoyu, yasa olarak kabul edilmiştir, ikinci olarak, -öncekinden daha az önemli değil­dir- şu gerçek gelir ki; o da iyilik ve kötülükle ilgili söz konusu prensibin temeline dayanarak ve Kur'an'm çeşitli açık­lamaları içinde, insanın fiilierinin şu bölümlere ayrıldığı, di­ğer bir deyişle Kur'an yasalarının beş sınıfa ayrıldığıdır:

a) Yalnızca iyi özelliğe sahip eylemler: Zorunlu görevler.

b) Yalnızca kötü özelliğe sahip eylemler: Zorunlu yasaklar.

c)  İçinde iyiliğin ağırlıkta bulunduğu eylemler: Yapılması tavsiye edilenler.

d) içinde kötülüğün ağırlıkla bulunduğu eylemler: Yapılma­ması öğütlenenler.

e) İçinde ne iyiliğin, ne de kötülüğün ağırlıklı olarak bulun­madığı, diğer bir deyişle ikisinin eşit ağırlıkta bulunduğu ey­lem ve davranışlar: Bunlar da, yasanın ilgi alanına girmeyen ve kişilerin kendi seçimlerine bırakılmış eylemlerdir.

56. Kur'an ve Hadis'teki açıklamalar, her şeyin sadece ilk iki ka­tegoriye dahil edilmesini, yani mutlak iyi veya mutlak kötü olarak tasnif edilmesini içermezler. Aksine, kanun koyucu­nun bizzat kendisi, bu esnekliği irade etmiştir: Örneğin, sa­daka vermek, zekât vermekle aynı değerde değildir. Adam öldürme veya zina yasağı, erkeklerin saç ve sakallarını ka-dınlarınkine benzetme yasağıyla aynı ağırlık ve değerde de­ğildir. Aynı şekilde, yaptırımlar da farklılıklar gösterir: Adam öldürme hâlinde kısas uygulanır veya kan bedeli ödenir; zi­na edene yüz değnek vurulur, alkollü içki içene ise tazir ce­zası verilir[20] vs.

57. Ayrıca, vahiyler Hz. Peygamber'in vefatıyla sona ermişti. Ama, yeni hukuki problemler son bulmadı. Bizzat Hz. Pey­gamber tarafından gösterilen uygulama, uzman ve hukukçuların düşünsel bir çaba göstermesini ve dinin temel kaynak­larından yasa çıkarmasını gerektirir. Özgürlük ve eşitlik her­kes için ve her zaman için sağlanmış olduğundan, bireysel bir içtihat, başka bir bireysel içtihat tarafından değiştirilebi­lir durumdadır. Aynı şekilde kollektif bir içtihat (icma) da daha sonraki nesillerce aynı türden bir içtihatla değiştirilebi­lir. Meşhur, "İçtihat kapısı kapanmıştır" sözünden iki şey an­laşılabilir:

58. (a) Ya yeni bir şey getirmek imkansızdır. Tarih öncesi insan­larda da iki kere iki dört ediyordu. Biz bugün bu kuralı kal­dırıp yerine başkasını koyma imkanına sahip değiliz.

59. (b) Ya da uzman olmayanlara görüş belirtme hakkı tanımak imkânsızdır. Bir hasta, tedavi için doktora baş vurur, isterse o doktor, henüz mezun olup diplomasını yeni almış olsun. Fa­kat böyle bir hasta, bir roman yazarına baş vurmaz. O roman­cı Nobel ödülü kazanmış olsa bile. Eğer tıp, mimarlık, fizik vs. uzun öğrenim dönemi gerektiren birer uzmanlık alanları ise, din ve hukuk da aynı şekildedir. Dolayısıyla bu alanlarda da ne maceracılara, ne de amatörlere yetki tanınmaz.

60. (3) Kur'an ve Hadis, hayatın üç yönünü bize öğretir:

61. (a) îman: Bir tek Allah'a, kitaplarına, melek elçilerine, insan elçilerine, öldükten sonra yeniden dirilmeye ve âhirete, iyi ve kötü her şeyin Allah tarafından belirlendiğine inanmaktır.

62. (b) İslam; Allah'ın emirlerine boyun eğmek. Bu da şu husus­ları yerine getirmekle olur: Günde beş vakit namaz ve hafta­da bir defa Cuma namazı kılmak, Ramazan ayını oruçlu ge­çirmek, Mekke'deki Allah'ın Evi'ni ömürde bir kez ziyaret etmek, asgari geçimi için gerekli olanın dışında kalan tarım ürünleri, çıkarılan madenler, deniz ürünleri, petrol, ticaret malları, sanayi, küçük ve büyük baş hayvanlar, develer, biriktirilmiş altın ve gümüş gibi mallardan zekat vermek. Bu­rada belirtelim ki, Kur'an'da zekatla namaz aynı kategoride zikredilmişlerdir. Buna göre, ne ruh, beden hesabına savsak­lanmış, ne de tersi yapılmıştır. Namaz kılmak, Allah'a beden ile tapmaktır, zekat vermek ise Allah'a mal ile tapmaktır.

63. (c) İhsan: Uygulamanın güzeüeştirilmesidir. Bu da şeklen de­ğil ruhen yapılmalıdır. Hz. Muhammed, ihsanı şu şekilde ta­nımlamıştır: "Allah'a O'nu görür gibi kuliuk et; her ne kadar sen O'nu görmüyorsan da, O kuşkusuz seni görmektedir."

64. (4) Başkalarını da, kendinizi düşündüğünüz kadar düşünün. Zekat vermenin amacı, inançsızlık ve bilgisizliğe karşı yürü­tülen sürekli mücadeleye kişisel olarak katılma buyruğunun amacı ve iyilik ve ihsana ısrarla davet etmenin amacı budur. Bununla birlikte islam, hoşgörülüdür: Dinde zorlama yok­tur! Allah, Hz. Âdem'den, Hz. Muhammed'e kadar bütün toplumlara peygamberler göndermiştir. Son Peygamber, yal­nızca sonsuz tanrısal mesajı hatırlatmak için gelmiştir. Diller ve renkler bize yalnız Allah'ın kudretini gösterir; çünkü Al­lah katında en değerli kişi, en takvâlı olandır. Ne soy sop, ne de zenginlik bu konuda hiçbir değer ifade etmez.

65. (5) Kur'an, insan ile Allah arasında net bir ayırım yapar. Ku­lun kendi bedeni içinde Allah ile birleşmesi (communion) söz konusu değildir. Ku!, Allah'a doğru bir yükselme gerçek­leştirir; fakat bu kendini O'nda eritip yok saymak için değil­dir. Allah'ın işleri ile insanın işleri arasında da bir ayırım bu­lunmaktadır: Allah en güzel isimlere, en yetkin niteliklere sahiptir. Bizi O yaratır ve besler. Her şeyi bilen, her şeyi gö­zetleyen ve olup bitecekleri önceden bilip kaydetmek dahil her şeye güç yetiren ancak O'dur. İnsan ise, gökleri ve yeri kendi hizmetine veren Allah'ın iyilikleriyle kuşatılmıştır. Allah'ın kendisi için yarattıklarından nasıl yararlanacağı konu­sunda çaba harcayıp onu bulmak insana düşmektedir. Kısa­cası, her şey insan içindir, ama insan da Allah içindir. Yoksa kendi kendisi için değildir... Kader ve irade özgürlüğü prob­lemi bir Müslüman için sorun oluşturmaz. îşte bu şekilde tanrısal şeylerle beşeri şeylerin birbirinden ayrılması ilk Müslümanlara, o bilinen atılım gücünü vermiştir: Hz. Pey-gamber'in vefatından sadece 15 yıl sonra, Müslümanlar, İs­panya'nın bir kısmının da içinde bulunduğu üç kıta üzerin­de egemen oldular ve daha sonraki kuşaklar da başka bölge­leri de bu alana kattılar. Yine aynı ayırım sayesindedir ki, şimdiki hayat, onlar için yarın ahirete doğru gerçekleştirile­cek yolculuğa gerekli azığın temin edileceği bir konaklama yeri idi. Hayata yalnızca önem vermemekle kalmıyorlardı, ama mümkün olan en erken zamanda Rabb'e kavuşmak için bu hayata daha az önem verme konusunda çok istekliydiler.

66 (6) Kur'an, Hz. Âdem ve Havva'nın çocuklarını yeniden bir­leştirmek için çareler aramaktadır. O, içinde herkes için ge­rekli asgari ihtiyaçların bulunduğu, ama dileyen herkesin de daha fazlasını yerine getirme serbestliğiyle temel bir din önermektedir. Yalnızca yeni bir yönlendirmeyle her şey uz-İaştırılabilir ve uzlaştmlmış olur. Allah, IsrailoğuÜan'na diğer dünyalar üzerinde bir üstünlük vermişti; ama bu, misyon ve edimler yönündendi; yoksa mensup bulundukları soydan dolayı değildi. (Peygamberlerin çocukları ve hanımları bile, inanmış değillerse Cehennem'e giderler.) Hz. Isa, Allah'ın kelimesi ve ruhudur. (Ona, çok alışılmış bir deyim olan Al­lah'ın "oğlu" demekten sakınmak gerekir. Allah, birdir, aşkın varlıktır, ne çocuğu, ne anne babası, ne de eşi vardır.) Hz. isa'nın babasız yaratılması, Hz. Âdem'i, hem annesiz, hem de babasız yaratan Allah'ın tanrısal gücünün küçük bir göstergesinden başka bir şey değildir. Ayrıca göklerin ve yerin yaratılışı, insanın yaratılmasından çok daha şaşırtıcıdır. Pey­gamberlere tapmayın, ibadetlerinizi hiçbir zaman çok tanrı­cılar gibi yapmayın; aksine Allah'a kulluk edin ve bu pey­gamberlerin tarzında olsun: Onlardan hiçbiri kendini Al­lah'ın kulu olarak hissetmekten ve bunu belirtmekten utanç duymazdı. Bu dünyadan payınızı unutmayın: Allah'ın iyilik ve kayrasını hor görmemek gerekir. [21]

 

Kur'an'da Kadın

 

67. Kur'an, kadına çok büyük ilgi gösterir. Ona diğerleri yanın­da aşağıdaki hakları verir:

68. Kadın, tıpkı erkek gibi bağımsız bir varlıktır. Sahip olduğu ya da sonradan elde ettiği her çeşit mal, mülk onun mülkiyetin­dedir: Ne babası, ne kocası, ne oğlu, ne de başka herhangi bir yakını bu konuda hiçbir kontrol ve gözetim hakkına sahip değildir. (Hatırlatalım ki, yirminci yüzyılda bile, Batılı kadın bu hakkı henüz tam olarak elde etmiş değildir.) Nikah iki ta­raflı bir sözleşme olduğundan, kadın bu sözleşme yapılırken tam bir özgürlük içinde rızasını açıklar: Onun rızası olmak­sızın, babası tarafından bile yapılmış olsa, bu evlilik geçersi­zdir. Kur'an, koca tarafından yapılacak boşamayı, mahkeme kararıyla hukuki ayrılığı ve kadının tek taraflı talebi üzerine nikah sözleşmenin iptalini tanır. İslam dini, çok kadınla evli­liği sınırlandıran ilk ve tek dindir. (Ne Hz. Musa ve ne de Hz. Isa, kadın eşlerin sayısını smırlandırmamışîardır.) Üstelik Müslüman bir kadın, kocasının tek kadınla evli kalacağını ni­kah sözleşmesinin hukuki bir şartı olarak, diğer herhangi bir geçerli şart gibi, talep edebilir. Kuşkusuz eğer kadın böyle bir haktan yararlanmak istemezse, yasa ona bunu zorla yaptır­maz.

69. Hz. Muhammed'in kendisi, bütün Müslümanlar için bu konu­da yürürlüğe konmuş yasayı asla çiğnemiş değildir. (Bkz: Aziz Kur'an, 33/Ahzab, 50-52'nin notu.) [22]

 

Kölelik

 

70. Çok eskilere dayanan kölelik kurumunu devam ettirmekten uzak duran Kur'an, hak sahiplerine herhangi bir zarar ver­meksizin ülkedeki bütün kölelerin özgürleştirilmelerini sağ­layacak etkin çözümler öngören, tek dinsel kitaptır. Devletin yıllık bütçesinden bu konu için pay ayrılır. Ayrıca Müslü­manlar arasındaki iyilikseverler de, kişisel olarak köleleri öz­gürleştirme konusunda teşvik edilmiştir. (Bkz: Aziz Kur'an, 90/Beled, 13'ünnotu.) [23]

 

Kur'an'daki Veriler Çerçevesinde Hz. Muhammed'in Hayatı­nın Özeti [24]

 

71. Abdullah ve Âmine'nin oğlu Muhammed (569-632), ataları, ibrahim ve onun oğlu İsmail tarafından kurulmuş bir şehir olan Mekke'de dünyaya geldi ki burada, bir olan Allah'a adanmış en eski Ev yani Kabe bulunmaktaydı (bkz. 3/Âl-i İm-ran, 96), Kabe, Süleyman Peygamber tarafından Kudüs'te in­şa edilen tapmaktan daha eskidir. Miladî 463 senelerine doğ­ru Hz. Muhammed'in dedelerinden Haşim, Bizans, İran, Ha­beş ve Himyer imparatorlarından, Mekkeli ticaret kervanları lehine, onların ülkeleri üzerinden serbest geçiş, can ve mal güvenliği gibi ayrıcalıklar almayı başardı; bu anlaşma onlara, anarşik bir yapıya sahip Arabistan'da git gide büyüyen bir üs­tünlük sağladı (bkz. 106/Kureyş Sûresi).

72. Miladî 523 yılında, gerçekten zorba bir kimse olan Yahudi bir kral, Yemen Hristiyanlarma eziyet ve işkencede bulundu ve bunların önemli bir kısmını (Necran'da) el-Uhdud ken­tinde canlı canlı yaktırdı. Bu, Hristiyanlaştmlmış Habeşis­tanlıların Yemen'i istila ve işgal etmelerine neden oldu. 569 yılında Habeşistanlı Vali Ebrehe, Kabe'yi yıkmak ve şehirde oturanları İncil'i kabul etmeye zorlamak üzere bir askeri se­fer düzenledi, ama bazı kuş sürüleri onu bozguna uğrattı. (Bkz. 85/Buruc ve 105/Fîl Sûreleri.) Bu olaydan iki ay sonra Hz. Muhammed dünyaya geldi. Babası bundan ya az bir sü­re önce, ya da az bir süre sonra öldü. Yetim çocuk, önce an­nesi ve sonra dedesi tarafından büyütüldü ki, bu ikisi de se­kiz yıl içinde vefat etmişlerdir; daha sonra amcalarından, ol­dukça yoksul olan biri tarafından büyütüldü. Önceleri ço­banlık yapan, daha sonra vasi-amcasmm ticarethanesinde onunla birlikte işleri yürüten Hz. Muhammed, on yaşların­da iken, aynı amcası tarafından hazırlanıp yönetilen bir ker­vana katılıp onunla birlikte Suriye'yi ziyaret etti. Yirmi dört yaşma vardığında, müstakbel eşinin ticari mallarını götür­mek üzere aynı ülkeyi bu defa tek başına yeniden ziyaret et­ti. Yine o, tümü de ticari amaçlı olmak üzere, Yemen'i, Bas­ra körfezinin sahil kısımlarım uzun sürelerle ziyaret etmiş ve muhtemelen Habeşistan'a, denizi geçmek suretiyle, ziyarette bulunmuş ve herkesin dilinde el-Emin (Güvenilir) lakabam kazanmıştır. Bu sırada kabilesiyle birlikte, Kinaneliler tara­fından başlatılan savaşa katıldı, daha sonra, amcası Zübeyr tarafından, ister yabancı, ister yerli olsun zulüm ve haksızlı­ğa uğrayan herkesin yardımına koşmak için kurulan Erdem­liler Birliği'ne girdi.

73. 604 yılında, kendisi otuz beş yaşlarında iken, çıkan büyük bir yangın ve hemen arkasından sağanak haiinde gelen bir yağmur sonucu Kabe harabeye döndü. Bir olan Allah'ın Ev'inin 360 put barındıran bir tanrılar tapmağına dönüşmüş ol­ması, kendisine çok dokunmuş gibi görünüyor. Bu yüzden kendisi, git gide, maddi hayattan elini eteğini çekmiştir. Her yıl bütün bir ay boyunca, dedesini örnek alarak, şehir yakı­nındaki bir mağarada tefekkür ve ibadet halinde inzivaya çe­kiliyordu. Beşinci yıl olmuştu ki, bir gece, kendisinin Al­lah'ın elçisi olduğunu bildiren Cebrail ona göründü ve tan­rısal mesajı vahyetti. Korkmuş ve daha çok buna inanmakta tereddütlü bir halde eve döndü. Sonra Cebrail'in kendisini ziyaretinde bir kesinti meydana geldi. Her şeyden önce bu durum, ilk şokun altından kalkıp toparîanabümesi için ken­disine zaman kazandırdı. Daha sonra bu ziyaretlerin yeni­lenmesi isteği güçlendi ve nihayet öyle sabırsızlık ve hatta umutsuzluk hissetti ki, özellikle akrabalarından sevimsiz bir kadmm, bu garip ziyaretçinin kendisim terketmiş olmasını bahane ederek onu alaya almasından kaynaklanan acısından dolayı intihar etmeyi bile düşündü, işte tam bu sırada Ceb­rail ona yeniden göründü; Allah'ın onu asla terketmediğini bildirdi ve dinini insanlara bildirmesini buyurdu. Bunun üzerine, ülkenin puta tapan insanları, derhal bir araya gelip az olmakla beraber sayıları her geçen gün artan inananlara eziyet ve işkence yapmaya başladılar. Kendisini öldürmek is­tediler ve o, kendisine inananhrdan biri olan Erkam'm evi­ne saklandı. Daha sonra kendisine inananlara vatanlarını terk etmeyi ve gidip Habeşistan'a sığınmayı öğütledi; giden­lerle, Habeş Kralı Necaşi'ye hitaben bir tavsiye mektubu gönderdi. Mekkeli çok tanrıcıların, sığınmacıların iade edil­meleri ile ilgili Necaşi nezdinde giriştikleri çabaların boşa gitmesi üzerine, bu defa da, sözkonusu Mekkeliler ve onla­rın müttefikleri Hz. Muhammed'in ailesini ve bağlılarını sos­yal boykota tâbi tutmaya karar verdiler: Onlarla ne bir ticari muamele, ne biv evlilik yapılacak ve hatta ne de konuşula­caktır. Böylece, deri parçalarını bile suda ıslatıp yemek zo­runda kaldıkları çok sıkıntılı üç yıl geçirdiler. Bu yoksunluk, Hz. Peygamber'in eşinin ve vasi-amcasmm vefatına neden oldu. Bu sınavlar geçti ve Allah onu ödüllendirdi: Cebrail ge­lip onu göğe yükseltti ve orada tanrısal huzura kabul olun­du (miraç). Tekrar yeryüzüne döndüğünde, ümmetine, her­kesin Allah a doğru özel miracı ve O'nun huzuruna kabulü demek olaıı namazı tanrısal armağan olarak getirdi. Zulüm büyüyünce:, o, yabancı bölgelerden Mekke'ye-gelen yabancı hacılar arasında kendisi için bir sığınma aramaya başladı. Bu imkanı ona ancak Medinelüer verdiler. Kalan Mekkeli Müs­lümanlar, küçük gruplar halinde Medine'ye hicret ettiler. Mekke'yi en son terk eden, Hz. Muhammed ile onun sami­mi dostu Ebu Bekr oldu. Bu da, Hz. Peygamber'i öldürmek için düzenlenen bir komplo girişimi zamanına rastlar. Her ikisi bir mağarada birkaç gece saklandılar; sonra Medine'ye sağ salim vardılar. Bunun üzerine Mekkeliler, Hz. Muham-med'i öldürmeleri ya da buradan kovup çıkarmaları konu­sunda Medinelılere baskı yaptılar ve bunu reddetmeleri üze­rine de onlara ekonomik bir baskı uygulamaya başladılar. Hz. Muhammed buna, Mekkelüerin ticaret kervanlannı ku­zeye (Suriye ve Mısır'a) ulaştıran ve Medine bölgesinden ge­çen yolları kapatarak karşılık verdi. Bu ise bir anlaşmazlık doğurdu: Önce, Bedir Savaşı (313 Müslüman'a karşı 950 Mekkeli), sonra Uhud Savaşı (700'e karşı 3000) ve nihayet Hendek Savaşı (1500'e karşı 12.000) gerçekleşti. İslam'ın et­kisinin git gide genişlemesine karşılık Mekke'nin ekonomik durumu gün geçtikçe kötüye doğru gittiğinden, Hz. Mu­hammed iyilikseverliğini gösterdi ve bir yumuşama inisiya­tifini ele aldı: Mekkeli yoksullara para yardımı gönderdi,

hatta Mekkeliler için bir üstünlük bile sayılabilecek şartları taşıyan onurlu bir antlaşma önerisinde bulundu. Bu barış antlaşması, Hudeybiye'de yapıldı; bundan sonra iki yıl için­de Mekke, siyasi olduğu kadar dini bakımdan da islam'a bağlandı. Komşu şehir Tâif ile yine bazı problemler oldu ve ayrıca Huneyn Savaşı meydana geldi. Ama Hz. Muhammed savaşı aşırıya götürmeden Medine'ye çekilmeyi yeğledi. Tâife karşı yürütülen barışçı mücadele, bu şehri yalnızca bir yıl sonunda islam'ı kabule yöneltti.

74. Hz. Muhammed Medine'ye vardığında, orada islâm'ı kabul etmiş kimseler, (birbirine düşman iki kısma ayrılmış) çok tanrıcı Araplar, (üç kısma ayrılmış ve h^r biri, ayrı çok tan­rıcı Arap kabileleriyle ittifak halinde) Yahudiler ve ayrıca an­laşıldığına göre sayıları elli civarında ohn Hristiyan Araplar­dan ibaret küçük bir toplulukla karşılattı. Tarafsızlığına du­yulan güvenden dolayı Araplar ve Yahudiler, Hz. Muham-med'i konfederal yapıdaki bu Site-Devl dtin başkanı olarak kabul ettiler ki burada, her bir siyasi birim azami derecede otonomi haklarını koruyacaklardı. (Üstün seviyede adalet ve savunma bizzat Hz. Muhammed'in şahsına havale edilmişti.) Hristiyanların başkanı, Râhib Ebu Amir hata yaparak, Mek­ke müşriklerinin yanında yer aldı ve 50 kadar arkadaşıyla birlikte Uhud savaşı sırasında onlann safında savaştı. Sonra kaçıp vatanını terk etti ve Medine'de kargaşa çıkarmak için giriştiği birkaç girişimden sonra, Suriye'de öldü.

75. Yahudiler, şehirde kurulan yeni ahlâki yapıyı anlamadılar. Önce Kaynuka kabilesi: Bunlar, küçük düşürmek için Müs­lüman bir hanımın elbisesini üzerinden düşürdüler. Onların en azından suçluların mensup bulunduğu kabilenin- derhal bölgeyi terk etmesi istendi. Sonra, Beni Nadir: Onlar da topluca Müslüman olacakları gerekçesiyle Hz. Peygamber'i, köylerine davet ettiler. Oysa, oraya gitseydi, kendisine bir suikaste hazırlanmışlardı. Hz. Muhammed, bölgelerine gir­diği zaman, durumu anladı ve böylece kurtuldu. (Bkz. Sü-nen-i Ebu Davud; Abdurrezzak'ın Musannafı.) Kendisine son derece hakim olmaya çalışan Hz. Muhammed, onlardan şeh­ri terk etmelerini istemekle yetindi. Nihayet Kurayzahlar: Bunlar Yahudilerin en zayıfları idiler. İslam'dan önce, onla­rın kan diyeti, Beni Nadirli birinin ancak yarısı değerindey­di. Hz. Peygamber, onlar için eşitliği sağlamış ve daha başka birçok avantajlar temin etmişti. Ne var ki, Hendek Savaşı sı­rasında işte bu Kurayzahlar, kendilerine önceden zulüm ve haksızlıklar etmiş Beni Nadirlilerin çağrısıyla, Müslümanla­rın savunma hatları içinde bir ayaklanma girişiminde bulun­dular. Nihayet dışarıdan şehri kuşatanlar çekilip gittiklerin­de, Hz. Muhammed, Kurayzalılardan, durumlarını karara bağlayacak bir hakem seçmelerini istedi, işte bizzat onların seçtikleri hakem, Kitab-ı Mukaddes'teki hükmün uygulan­ması gerektiğine karar verdi. Hz. Muhammed, buna çok şa­şırdı ve şöyle mırıldandı: "Yedi gök üzerindeki Allah'ın hükmü­dür bul" Kendisi, hakem karannın sertliğini birçok yönden hafifletti. Bundan sonra artık Medine'de bir Yahudi problemi kalmadı. Diğer bazı Yahudi kabileleri (Bazı Kaynuka men­supları, Üreydiler v.s.) ise, ticaretle meşgul olup refaha ulaş­mışlar ve Hz. Muhammed'in bağladığı yıllık maaşlar ve diğer bazı lütuflardan yararlanmışlardı.

76. Ne var ki, Hayber bölgesine yerleşmiş bulunan Beni Nadir Yahudileri rahat durmamışlardır. Hendek diye adlandırılan savaşı organize edenler onlardır. Mekkelilerle imzalanan Hu-deybiye antlaşmasından sonra bir kenarda yalnız bırakıldılar ve birkaç hafta sonra da bizzat Hz. Peygamber tarafından

idare edilen 1500 kişilik Müslüman ordusu karşısında 20.000 kişilik kuvvetleriyle savaşı kaybederek teslim olmuş­lardır. Bunun üzerine silahtan arındırıldılar, sonra bağışlan­dılar ve Medine'de uygulanan vergiye eşit bir arazi vergisine bağlandılar.

77. Hudeybiye (Hicretin 6. yılı) antlaşmasından sonra, Hz. Mu­hammed aynı şekilde, Arabistan dışındaki ülkeleri de dü­şündü ve Bizans, İran ve Habeşistan imparatorlarına, aynı şekilde, iskenderiye Kopt'lannm patriğine, Busra (Filistin) valisine islam'a davet mektupları gönderdi. Bu sonuncu mu­hataba mektubu götüren elçi, Bizans topraklarında katledil­di (H. 7. yıl). İmparator herhangi bir bedel ödemeyi reddet­ti. Bu durumu cezalandırmak üzere yola çıkarılan 3.000 ki­şilik bir Müslüman askeri birliği, Mu'ta'da 100.000 kişilik bir Bizans ordusu ile karşılaştı ve geri dönmeye mecbur ol­du (H. 8. yıl). Hz. Muhammed, bunun üzerine 30.000 kişi topladı ve Tebuk'e kadar gitti (H. 9. yıl). Buradan Herakli-us'a yeni bir mektup gönderdi:

"lslamı kabul et veya cizye vergisi öde ya da hiç olmazsa te-balarmdan bunu yapacak olan kimselere müdahele etme." Heraklius bu önerilerden hiçbirisini kabul etmedi, hatta, is­lam'ı kabul etmiş olan Ma'an valisini çarmıha gerdi. Tebuk'dan hareketle Hz. Peygamber, Bizans'tan, Eilat (yahut Eyle) limanını, Cerba ve Azruh bölgesini ele geçirdi ve bura­dan hareketle Ma'an'dan sonra, büyük bir merkez olan Dû-met'ul-Cendel bölgesini fethetti ve kendisini bekleyen İs­lam'a girdiklerini ilân eden yirmi kadar Arap kabilesinin temsilcisini kabul etmek üzere Medine'ye muzaffer bir şekil­de döndü. Necran Hristiyanları da islam Devletinin egemen­liğini kabul ettiler. Bundan sonra Hz. Muhammed, kabileler­le yapmış olduğu askeri ittifak antlaşmalarının geçersizliğini ilan etti (Hicri 9. yıl) ve ertesi yıl, ilk ve son haccını yapmak üzere Mekke şehrine gitti. Orada Arabistan'ın her tarafından gelmiş 140.000 kadar inanana hitap etti ve Cebe lu'r-Rahme (Rahmet Dağı) yüksekliklerinden Müslümanlara hutbe oku­du ki bu hutbe, islam'ın 'İnsan haklan beyannamesi" olmuş­tur. Medine'ye döndüğünde hastalandı ve birkaç hafta sonra da son nefesini verdi (Hicri 11. yıl/M. 632).

78. Bu büyük eserin kaybolup gitmemesi için Müslümanlar ken­di aralarında çarçabuk toparlandılar ve günümüze kadar de­vam edegelen din ve devleti korudular. Ama, Hz. Peygam-ber'in vefatından itibaren sürüp gelen islam tarihi, bizim bu çalışmamızın çerçevesini aşmaktadır. [25]

 

Kur'an'ın Yazıya Geçiriliş Tarihi

 

79. İlk vahyi oluşturan 96. sûrenin, çok kısa olan ilk beş âyeti, Hz. Muhammed'in belleğinde iyice yer etmiş ve vahiy olayı­nı arkadaşlarına anlatırken, genellikle bunları okumak duru­munda kalmıştır. Daha sonra, üç yıl süren bir vahiy kesinti­si oldu. Bundan sonra vahiyler doğal akışına başlamış ve Hz. Muhammed'in on yılı Medine'de geçecek olan, son yirmi yıl­lık hayatı boyunca sürmüştür.

80. Kur'an, Medine'ye Hicret edilmeden önce bile yazıyla kayde­dilmiştir. Kur'an (25/Furkan, 5; 56/Vâkıa, 79; 98/Beyyine, 2. vs.) buna tanıklık etmektedir. Ama, Hz. Muhammed'in, al­dığı vahiyleri yazıya geçirmeyi hangi tarihte düşündüğü ke­sin olarak bilinmemektedir. Bu konuda risaletin 5. yılından (Hicretten  önce  8. yıl)  söz  edilmektedir.   Nitekim,   Hz. Ömer'in Müslüman olmasının temelinde,  kız kardeşinin elinde bulunan 20. sûrenin (kronolojik olarak 54. sûre) ya­zılı bir nüshasının yer aldığı belirtilmektedir. Ibn Ishak bu olayı, onun islam'a girmesine vesile olan ve içinde yazılı bir

Kur'an sûresinin söz konusu olmadığı diğer bir rivayet ile birlikte kaydetmişse de, yazar iki rivayetten hangisinin terci­he değer olduğunu bilememektedir. Fakat ilk rivayet, (Süheyli'nin[26] ifade ettiği) diğer bazı kaynaklar tarafından da aktarılmıştır ki bunda, anılan sûrenin üzerine yazılı olduğu sayfa üzerinde en az bir sûre daha (7. kronolojik sıradaki 81. sûre) bulunduğu belirtilmektedir. Şunu unutmamak gerekir ki, ilk inen vahiy (96/Alak, 1-5), tema olarak, insan için öğ­renim vasıtası olan kalemi övmektedir, işte Hz. Peygamber'in, Kur'an'm yazıyla tespit edilip korunmasındaki titizli­ği buradan gelir. Gerçekten de 24. kronolojik sırada bulunan 80. sûrenin, 11-16. âyetlerinde Kur'an'ın yazılı nüshaların­dan söz edilmektedir.

81. Tarihi kaynaklar, Kur'an'ın herhangi bir parçası indiğinde, Hz. Peygamber'in okuma-yazma bilen sahabilerinden birini çağırıp daha önce inmiş âyetler topluluğu içinde nereye yer­leştirileceğini bizzat belirledikten sonra, inen âyet veya âyet­leri dikte ettirdiğini[27] söz birliğiyle belirtirler. Hatırlatalım ki Hz. Muhammed, âyetlerin iniş sırasına göre mekanik bir sı­ralanışını istemedi; o bu sıralamada, Kur'an'm özel üslûbu­na göre, inen kısımlara mantıki bir süreklilik, tutarlı bir ge­lişme sağlamak istedi. Rivayetler belirtmektedirler ki, [28] Hz. Muhammed, eğer varsa, bir yazım yanlışını düzeltmek için, vahiy katibinden, yazdırdığı metni, bir kez de kendisine okumasını isterdi.

82. Bir diğer ünlü rivayetin bildirdiğine göre[29] Hz. Peygamber, her yıl Ramazan ayında melek Cebrail'in huzurunda (o ana kadar inmiş) bütün Kur'an metnini okuyordu ve o günlerde Hz. Muhammed'in belleği Kur'an konusunda, "yağmur yük­lü bulutları sürüp getiren rüzgârlardan daha verimliydi." Öyle ki, vefatının hemen öncesine rastlayan Ramazan ayın­da melek Cebrail, Kur'an'ı kendisine iki kez okutturmuştu ve Hz. Peygamber bundan artık vefatının yaklaşmasıyla teb­liğ görevinin bütünüyle son bulmak üzere olduğu sonucunu çıkarmıştı. Bu rivayet göstermektedir ki Hz. Peygamber, her yıl en azından oruç ayı olan bu kutsal Ramazan ayında Kur'an'ı baştan başa gözden geçirmekle meşgul oluyordu. Biliyoruz ki Müslümanlar, Hz. Peygamber devrinden beri Ramazan ayı sırasında, içinde Kur'an'ı baştan başa okuduk­ları nafile namazlar kılmak suretiyle geceleri ihya etmeyi âdet edinmişlerdir. Birçok kaynak, bu sonuncu mukabele (arza[30]) sırasında, Hz. Peygamber'in vahiy katibi Zeyd de hazırdı diye ilave eder. [31] Diğer bazı kaynaklar ise, daha baş­ka birçok kimsenin de bulunduğundan söz ederler. Buna göre acaba, Hz. Peygamber, nüshalarını düzeltmek üzere dinleyen sahabileri arasmda Kur'an'ı yüksek sesle okuyordu ve Cebrail de onun herhangi bir şeyi unutması durumunda, düzeltmeye hazır durumda bekliyordu diye düşünmek gere­kir mi?

83. O devirde kağıt henüz mevcut değildi ve Hicret öncesinde

Mekkeli Müslümanlar, sonra da Medineliler, her biri kendi imkanlarına göre bulabildikleri yazı malzemeleri üzerine kendileri için özel Kur'an metnini kopyalıyorlardı. Bu mal­zemeler, parşömen ve dabaklanmış deri parçalan, tahta lev­halar, develerin kürek kemikleri, üzerine kolayca âyetlerin kazınabileceği yumuşak beyaz taş çeşitleri, hurma ağacı yap­raklarının orta damarları, kırık seramik kap parçalan ve da­ha başka maddelerdi. (Bu konunun büyük bir uzmanı olan Menazir Ahsen Gilani, kemik ve taşın bu maksatla kullanılı­şının koruma endişesinden doğduğunu düşünmektedir: Sert bir cisim üzerine yapılan kakmalar, silinip kaybolma konu­sunda, mürekkep vs. ile yazılı bir şeyden daha az risk taşır­lar. Aynı şekilde parşömen ve deri, papirüsten daha dayanık­lıdır. Vahiyler parçalar halinde geldiği için bunlar, sonra da­ha uygun ve elverişli malzemelere geçirilmek üzere, geçici olarak küçük malzemeler üzerine yazılıyordu.)

84.Gerçekten ilk dönemin bütün Müslümanları aynı entelektü­el yetenekte değillerdi. Yine, gerçekçi olan Hz. Muhammed, inen vahiylerden birer nüsha edinmeleri konusunda istisna­sız herkesi bir tutmadı. Kimilerinin okuma yazması yoktu; kimileri hayatlarını kazanma yolunda çok meşguldü; kimile­ri de inen yeni vahiylerden günlük olarak haberdar olamaya­cak kadar Hz. Peygamber'in oturduğu yerden uzakta oturu­yorlardı. Kaldı ki, bu vahiylerin bir kısmı, Hz. Muham­med'in yolculukta bulunduğu zamanlara rastlıyordu. Bütün bunlar, neden hiç kimsenin, Kur'an'm tamamının yazılı met­nine sahip olmadığını açıklar: Bazı parçalar birilerinde, di­ğerleri ise başkalarında bulunuyordu ve Hz. Muhammed'in sağlığında bile bu tür Kur'an parçalarına sahip olanların sa­yısı yüzlerce sahabiyi buluyordu. Yeri gelmişken belirtelim ki, Hicretten birkaç yıl önce, Medineliler İslam dinine girmek üzere Mekke'ye gelmeye başladıklarında, Rafi bin Ma­lik, Akabe'de Hz. Peygamber ile karşılaştı ve Hz. Peygamber ona o zamana kadar vahyedilmiş bütün âyet ve sürelerden oluşan bir Kur'an nüshası verdi. Rafi de da bunu Medine'de­ki kendi mahalle mescidinde okumayı âdet edinmişti. Bu, dünyada böyle bir hizmetin yapıldığı ilk mesciddir. (Bkz. Samhûdî, 2. baskı, s. 857.)

85. Aynı zamanda Hz. Muhammed, günlük namazlarda okuna­bilmesi için Kur'an metninin ezberlenmesinde de ısrar edi­yordu. Bu noktada da Kur'an metninin tamamının ezberlen­mesinde bir zorunluluk yoktu. Bazıları bir kısım sûreleri ez­berliyordu; diğer bazıları başka sûreleri; ama Kur'an'm tama­mını ezberleyen kimseler de vardı. Denilmektedir ki, Hz. Peygamberin vefatı zamanında, Medine'nin yerlisi olan ka­bilelere mensup Ensar'dan, biri kadın olmak üzere,[32] 4 ila 8 kadarı[33] hafız idiler. (Bunlar Eski Ahid'in ilk beş kitabı (Pen-tateuque) ve dört incil'in toplamından daha hacimli bir ki­tap olan Kur'an metninin tamamını ezbere bilen kimselerdi.) Mekke'nin yerlileri olan Muhacirlerden hafız olanların sayı­sından bahsedilmemekle birlikte, bunlar da daha az olma­malıdırlar.

86. işte Hz. Muhammed, bu çifte yöntemle, Kur'an metninin ta­mamının korunmasını güven altına almak istedi. Yazıdaki hatalar, ezberlenmiş metinle düzeltilebiliyordu ve bellek za­yıflıkları da yazılı metne müracaat edilerek gideriliyordu. Bu okuyuş veya dinsel amaçlı tilavet, bütün hayat boyunca uy­gulanmış ve bu, kuşaktan kuşağa sürdürülerek günümüze kadar gelmiştir: Kur'an metni, yetkili bir öğretmenin önünde öğrenilir ve o da, öğrettiği metnin doğru olarak öğrenil­diğini yazılı bir vesika ile belgelendirir. Bu konuya daha son­ra yeniden döneceğiz.

87. Hz. Peygamber'in vefatından sonra, bu konu hemen düşü­nülmedi. Dinden dönme savaşları denilen ve Hz. Muhammed'in hayatının son aylanndan itibaren başlayan ayaklanma hareketleri, gerek hükümetin ve gerekse toplumun dikkatini meşgul ediyordu. Sahte peygamber Müseylime'ye karşı ger­çekleştirilen Yemame Savaşı, özellikle çok kanlı olmuştur: Yüzbin kişilik düşman ordusu, on üç bin Müslümana karşı savaşmıştı. Bunlar fazla mukavemet edemediler. O zaman, Kur'an'ı daha iyi bilen ilk Müslümanlar, asıl savaş birliklerin­den ayrılıp düşman kuvvetlerine karşı çıkmaya karar verdi­ler. Sayılan üç bin kadar olan bu mücahitler, Kur'an'ı çok iyi bilenlerden biri olan (İbn Abdi'l-Berr'e göre İran asıllı) Salim Mevla Ebi Huzeyfe'nin kumandası altında toplandılar. Bunla­ra, Kur'an ehli kıtası adı verilir. Bu intihar komandolarından yedi yüzü, komutanlarıyla birlikte öldüler, fakat düşman or­dusu da bozguna uğratıldı.[34]

88. Sözü, Hz. Peygamberin özel katibi, vahiy katiplerinden Zeyd îbn Sabit'e bırakalım (bkz. Tefsir'ut-Taberi, I, 207): "Yema­me savaşında, Resulullah'm sahabilerinden önemli sayıda ki­şi öldürülünce Hz. Ömer, Halife Ebu Bekr'in yanma giderek dedi ki: Hz. Peygamber'in sahabileri Yemame'de ateşe düşen pervaneler gibi düşüyorlar. Bunların, ortaya çıkacak benzeri bir fırsatta aynı şekilde şehid olacaklarından endişeliyim. Halbuki bunlar, Kur'an'm hafızlarıdır. Böyle giderse Kur'an kaybolup unutulacaktır. Keşke sen Kur'an'ı bir araya getirip yazdırsan...!" Hz. Ebu Bekr buna yanaşmadı ve şöyle dedi: "Ben Allah Resulü'nün yapmadığı bir şeyi mi yapacağım?"

Bunun üzerine, kendi görüşlerini destekleyen karşılıklı de­liller ileri sürdüler. Nihayet Ebu Bekr, Zeyd bin Sabit'i getirt­ti. Zeyd şöyle naklediyor: "Ben, onun huzuruna girdiğimde Hz. Ömer de orada hazır bulunuyordu. Hz. Ebu Bekr bana hitaben: "Bu (Ömer) benim reddettiğim bir şeyi yapmam ko­nusunda ısrar ediyor. Sen vahiy katibiydin; eğer sen de onunla aynı görüşte isen, ben de ikinizin dediğini yaparım. Ama sen benim fikrimde isen, ben bu işe girişmeyeceğim." Sonra Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer'in dediklerini bana anlatma­ya başladı. Hz. Ömer ise susuyordu. Ben de bu fikre yanaş­madım ve şöyle dedim: "Resulullah'm yapmadığı bir şeyi o mu yapacak?" O anda Hz. Ömer dedi ki: "Eğer bunu yapa­cak olsanız, size ne zaran olur?" Biz, bir süre düşündükten sonra şöyle dedik: "Vallahi, bundan bize gelecek bir zarar yok!" Zeyd devamla şunları söyledi: "Ebu Bekr'in emri üze­rine ben Kur'an'ı, deri parçaları, kürek kemikleri ve hurma ağacı yapraklarının orta damarları üzerine yazdım. Ebu Be­kr'in vefatından sonra Hz. Ömer Hilafet makamına geçtiğin­de, kendisi (Kur'an'ı) bir tek cilt halinde (Mushaf) yazdırdı ve kendi yanında muhafaza etti. O da vefat edince, bu (Mus­haf), Hz. Peygamber'in dul hanımı (ve Ömer'in kızı Hafsa) yanında kaldı. Daha sonra, Ermenistan, (daha açık bir ifa­deyle bugünkü Erzurum (Erzen'urrum) bölgesi yakınma (bkz. Kastallani, Şerhu'l-Bühah 7/448), tarihçilere göre H. 25 yahut 30 senesinde düzenlenen askeri sefere kanlan Huzey-fe b Yeman, dönüşte (Medine'deki) evine uğramadan önce derhal Halife Hz. Osman'ın huzuruna çıktı ve şöyle dedi: "Ey Halife! İnsanlara dikkat et!" Hz. Osman, "Ne var, ne ol­du?" dedi. Huzeyfe: "Ben, Ermenistan'a düzenlenen askeri sefere katıldım. Bu seferde Iraklılar da, Suriyeliler de bulu­nuyordu. Ne var ki, Suriyeliler, Kur'an'ı Ubeyy bin Kaab'ın okuyuşuna göre okuyorlardı ve Iraklıların daha önce duy­madıkları şeyler söylüyorlardı. Bu yüzden Iraklılar onları in­karcılıkla suçluyorlardı. Aynı şeklide Iraklılar da Kur'an'ı okurken Ibn Mes'ud'un okuyuşunu takip ediyorlardı ve Su­riyelilerin duymadıkları şeyler okuyorlardı. Ve Suriyeliler de onları inkarcılıkla suçluyorlardı." Zeyd sözüne devamla der ki: "Bunun üzerine Osman bin Affan bana, kendisi için bir Kur'an yazmamı emretti ve dedi ki: 'Yardımcı olarak sana akıllı ve edebi zevki olan bir adam vereceğim. İkiniz Kur'an'ı yazın. Aranızda her ne zaman bir anlaşmazlık çıkarsa, o ko­nuda bana başvurun." Bu iş için (aynı şekilde Hz. Peygam­ber'in vahiy katibi olan) Eban bin Sa'd bin As'ı tayin etti. Her iki katip 2. sûrenin 248. âyetine geldiklerinde Zeyd, "Bura­daki kelime 'Tâfcûh'tur", Eban ise, "Hayır, Tabu t'tur" dedi. Bunun üzerine biz Hz. Osman'a müracaat ettik ve o da bu kelimeyi "Tâbut" olarak yazdırdı." Zeyd sözüne devamla der ki: "Yazım işini bitirdiğimde karşılaştırdım, işte o zaman, 33/Ahzâb, 23. âyetinin bulunmadığını fark ettim. Bunun üzerine konuyu, Muhacirler'e (bu âyetin yazılı metninin kendilerinde olup olmadığını araştırmak üzere) arz ettim. Ama onların hiçbirinde bu âyeti bulamadım. Sonra Ensar'a da (bu âyetin yazılı metninin kendilerinde olup olmadığını araştırmak üzere) meseleyi arz ettim. Ama Huzeyme bin Sa­bit dışında onlardan da kimsede bulamadım. O zaman onu alıp yazdım. Sonra Kur'an'ı bir kere daha karşılaştırdım ve Tövbe Sûresinin 128-129. âyetleri olan iki âyetin eksik oldu­ğunu gördüm.[35] Muhacirler'e başvurdum, ama bu iki (âyeti) onların hiçbirinde bulamadım. Sonra onlara da bu konu­yu sormak üzere Ensar'a başvurdum: Aynı Huzeyme adını ta­şıyan diğer bir adam dışında, onlarda da bunları bulamadım. Böylece söz konusu iki âyeti de 9. sûrenin sonuna yazdım. (İki âyet yerine) eğer bunlar üç âyet olsalardı, onları bağım­sız bir sûre olarak düzenlerdim. Sonra, Hz. Osman, Haf-sa'dan (babası Ömer'in) nüshasını kendisine ödünç vermesi­ni istedi ve bunu kendisine tekrar iade edeceğine dair yemin etti. O da bunu kendisine verdi. Hz Osman bunu (yeni nüs­ha) ile baştan başa karşılaştırdı, ama herhangi bir farklılık bu­lamadı. Bunun üzerine asıl nüshayı Hafsa'ya iade etti ve bun­dan son derece memnun oldu. Sonra halka, kendi Kur'an nüshalarım (bu son nüshadan) çoğaltmalarını emretti."

89. Şimdi de, Buhar! ve başka kaynaklarda yer alan ve bu konu­da farklı ya da tamamlayıcı bilgiler veren nakillerden söz edelim: Defterler halinde yazılma işlemi Hz. Ebu Bekir dö­nemine rastlar. Zeyd, kürek kemikleri üzerine yazmış değil, fakat kürek kemikleri ve diğer yazı malzemeleri üzerine ge­çirilmiş âyet metinlerini sayfalara geçirmiştir.[36] Hz. Ömer halife olunca, resmi bir Kur'an nüshası yayımlamayı düşün­dü[37] fakat bunu gerçekleştiremeden vefat etti. Aynı fikir, O'nun yerine geçen Hz. Osman'da da uyanmıştı. Hz. Os­man'ın redaksiyonu, Hz. Hafsa tarafından korunan ve daha sonra hazırlayacağı nüshayı karşılaştıracağı Kur'an metnin­den bağımsız bir iş olmayıp, sadece bazı kelimelerin yazılış biçiminin düzeltildiği aynı metnin bir nüshasının çıkarılma­sından ibaretti. İlgili bir rivayet ifade ediyor ki, ilk redaksi­yon hareketi sırasında Zeyd, eğer Hz. Ömer kendisi ile birlikte çalışmazsa bu işi yapmayacağını söylemiştir.[38] Kaynak­lar şu konuda sözbirliği halindedirler: Hz. Ebu Bekr, Zeyd'e asla yalnızca belleğine güvenmemesini, aksine her bir âyet için en az iki tanık, yani iki ayrı şahısta bulunan yazılı iki nüsha aramasını emretmişti. Ayrıca şehirde halka ilan çıkar­mış ve her kimde Kur'an'dan yazılı parçalar varsa, Zeyd'e göstermesini istemişti. Bir rivayetin bize ifade ettiğine göre bu çalışma Medine'deki Büyük Cami'de yapılıyordu ve bura­da Hz. Ömer, getirilen metinlerin sahiplerine, metinlerinin Hz. Peygamber tarafından kontrol edilip edilmediği konu­sunda yemin ettiriyordu. [39] Diğer bir rivayet de, zina suçu iş­lemiş kimselerin taşlanarak öldürüleceğine ilişkin bizzat Hz. Ömer'in bir metin sunduğunu ve fakat ikinci bir tanığın bu­nu doğrulamaması üzerine, [40] reddedildiğini[41] bildirmekte­dir. Hz. Ebu Bekr tarafından hazırlatılan Kur'an metnine ge­nellikle Mushafi[42] denirse de bazen Rab'a[43] adı da verilmek­tedir ki, bu kelimenin kökü "dördüncü derecedeki" anla­mındadır. Ibn Kesir'in ifade ettiğine göre[44] bu kelime, "Def­terler koleksiyonu" anlamına gelmektedir. Hz. Osman döne­minde yapılanlar için yalnızca belli başlı iki katipten[45] söz edilmez; aksine dört kişi sözkonusudur. [46] Bunlar muhtemelen, çok çeşitli malzeme üzerine yasılmış metinlerin sınıflan­dırılması işi ile uğraşmışlardı. Yine aynı şekilde on iki üye­den de[47] söz ediliyor ki, bunlar, herhalde çok sayıda Kur'an nüshası çıkarmakla meşgul olmuşlardır. Kaynaklara göre, Hz. Osman'ın, Maveraü'n-Nehir'den Endülüs'e kadar uza­nan muazzam İslâm Devletinin[48] belli başlı merkezlerine gönderdiği nüshaların sayısı 4 veya 7'dir. [49] Bu arada kendi­si, resmi nüshalara uygun düşmeyen Kur'an metinlerinin im­ha edilmesini de emretmişti. [50]

90. Bu konuda çeşitli rivayetler incelendiğinde[51] şu izlenim edi­nilir: Zeyd'in araştırdığı şey, yalnızca Kur'an'm yazılı parçala­rı değildir, aksine bizzat Hz. Peygamberin gözetimi altında kaleme alman ve redaksiyonundan geçmiş ilk el yazılardır. Hatta bir rivayetin[52] belirttiğine göre, Hz. Ebu Bekr, Resulullah'm evinde, çok sayıda sayfalar bulmuş ve bunları bir ip vasıtasıyla tomar halinde paketlemiştir. Belli ki, Kur'an'm tam bir nüshası yoktu; yoksa halk arasında Kur'an'm yazılı parçalarının aranması zahmetine girilmeyecekti. Hz. Pey­gamber, Kur'an'm herhangi bir bölümüne girmesi muhtemel olan yeni vahiylerin gelmesinin, hayatının son dakikasına kadar mümkün olması nedeniyle Kur'an'm nihai bir metni­ni hazırlayamazdı. [53]

 

Âyetlerin Ve Sûrelerin Sırası

 

91. Sûreler içinde yer alan âyetlerin, bizzat Hz. Muhammed'in verdiği emre göre sıralanmış olduğunda herkes hemfikirdir. Sûrelerin sırasına gelince: Bazı yazarlar, bunun Hz. Osman tarafından gerçekleştirildiği izlenimine sahip olmuşlardır. Çünkü bir rivayette şöyle denilmektedir: "Kendisine yönel­tilen bir soruya Hz. Osman şöyle cevap verdi: 'Bir çok sûre­ye ait parçaların vahyedilişi aynı zamana rastlayabiliyordu. Hz. Peygamber bir vahiy aldığında, vahiy katiplerini çağırır­dı ve derdi ki: 'Şu âyetleri, şu şu konulardan bahseden falan sûrenin içine katınız.1 8. Sûre tarih olarak Hicretin ilk döne­mine rastlayan âyetlerden meydana gelmiştir. 9. Sûre ise, vahyin son dönemlerine rastlayan âyetlerden oluşmuştur. 9. Sûre, 8. sûrenin bir kısmını meydana getirmektedir, diye dü­şünüyordum. Hz. Peygamber, vefat etti ve bunun, ötekinin bir parçası olduğu net olarak belli olmadı. Bu nedenle ben, bu iki sûreyi birbiri arkasına, onları birbirinden ayırıcı bir işaret olan "Besmele"yi araya koymaksızm sıraladım.[54]

92. Allah'ın rahman ve rahîm sıfatlarına sığınma vesilesi olan "Besmele"nin 9. sûrenin baş kısmına konmamış olmasını açıklamak için Hz. Osman'ın kişisel bir görüşü söz konusu edilmektedir. Ama, bu sûrenin başında besmelenin yer alma­masının, bu sûrenin bir takım antlaşmaların bozulması ve yü­rürlükten kaldırılmasından söz etmesi nedeniyle, Allah'ın rahmetine sığınarak başlanmasının uygun düşmeyeceği şek­linde açıklanması daha doğrudur. Birçok gerçek, bu rivayette belirtilen noktaya karşı çıkmaktadır: Birincisi, Buhart ve Müs­lim gibi en iyi kaynaklar böyle bir şeyden söz etmemektedirler. İkincisi, bu rivayeti nakleden ravilerden birinin rivayet zincirinde tanınmayan bir kimse oluşudur. Üçüncüsü, Kur'an öğrenimi yapan öğrencilere verilen icazetnameler, her zaman, Kur'an'da yer alan sûrelerin mevcut sıralanışının Hz. Peygam-ber'den geldiğine tanıklık etmektedir. Medine'nin klasik dö­nem büyük bilginlerinden İmam Malik'in bu konudaki kana­ati kesindir: Sûrelerin bugünkü sıralanışı bizzat Hz. Peygam­ber tarafından düzenlenmiştir. Yeri gelmişken, Hz. Peygambe­rin her yıl melek Cebrail ile birlikte Kur'an metnini gözden geçirdiklerini belirten rivayeti hatırlatalım ki, onun hayatının en son yılında, bu gözden geçirme işi, iki defa gerçekleştiril­miştir. Her sûre bağımsız bir bütün oluşturduğundan, bu mesele, Kur'an metninin sahihliğine zarar vermez ki, bizi burada ilgilendiren şey metnin şahinliğidir. [55]

 

Yazı

 

93. Tarihi verilere göre yazı, Mekke'ye ilk defa, Hz. Muham-med'in çağdaşı ve fakat O'ndan biraz daha yaşlı bir kimse olan Harb (Ebu Sufyan'm babası) tarafından dışarıdan geti­rilmiştir.[56] Kur'an Arap dilinde kaleme alınmış ilk yazılı ki­taptır! Bu bile, bir sürü lehçe ve ağzın yazarı şaşkına çevirdi­ği bir dönemde, imlânın zorluklarını açıklamaya yeter. Ha­tırlatalım ki, Arap alfabesinde 28 harf vardır; buna karşın yalnızca 15 işaret çeşidi bulunmaktaydı ve geri kalan 13 işa­reti tahmin etmek gerekmekteydi. Mesela, "bâ", "tâ", peltek "sâ", "nûn" ve "yâ" harfleri hemen hemen aynı işaretle karşı­lanıyordu. Tıpkı Fransızcada "e" harfinin üzerine bir takım ilave aksanlar getirilerek (e, e, e, e) değişik seslerin ifade edilmesi gibi ifade olunmaktadır. Arapların o sırada henüz noktalamasız bu harflere ne cesaretle güvenip bağlandıkları­nı değerlendirmek mümkün değildir. Taif'te Halife Muavi-ye'den kalma ve Hicri 51. yıl tarihli bir kitabede,[57] benzer işaretle ifade olunan harflerin birbirinden ayırt edilmelerini sağlayan noktaların kullanıldığına rastlıyoruz. Fakat bu kita­beden çok evvelki yıllarda, Halife Ömer'in idari mektupları söz konusu noktalan taşımaktadır. Nitekim, Mısır'da keşfo-lunup Viyana'da muhafaza edilen ve 22. Hicri (M. 644) yılı kaydını taşıyan bir papirüs[58]  bize bunu kanıtlamaktadır. Ay­nı döneme ait olan ve noktalama işaretlerini taşıyan diğer iki belge de Berlin'de bulunmaktadır. [59]  Bütün bunlar, şu riva­yetin[60]  sahihliğini bize kanıtlar: Hz. Peygamber'in bizzat kendisi, içinde bu hadisin de ravisi olan müstakbel halife Muaviye'nin de bulunduğu vahiy katiplerine "Rakş"ı kullan­malarını, yani ayırt ettirmek amacıyla, birbirine çok benze­yen harfler üzerine noktalar koymalarını emretmiştir. Ses­lendirme işaretleri olan harekeler ise, Hicri 1. yüzyılın ikin­ci yarısında yaşayan genel vali Haccac ibn Yusuf'a nispet edilmektedir. Klasik dönemin büyük tarihçisi Ibn Şabbah'ın "Medine-i Münevvere Tarihi" isimli ünlü eserinin I, 7-8. sayfa­larında kaydettiğine göre, bu bilgin fakat zalim devlet adamı Haccac ibn Yusuf, Kur'an'ın yeniden yazılmış bir nüshasını hazırlamış ve içinde Medine'nin de bulunduğu büyük İslam kentlerine birer kopyasını göndermiştir. Abbasi Halifesi el-Mehdi zamanına kadar Medine'de de bu nüsha kullanılıyor­du. Sonra Haccac'm bu nüshasının kullanımından vazgeçil­di ve yerine el-Mehdi tarafından Bağdat'tan gönderilen nüs­ha kondu. Maalesef, Haccac'm nüshası hakkında ayrıntılı bil­gi mevcut değildir. O'nun bu çalışması, kuşkusuz Halife Os­man'ın nüshasının bir revizyonunu içermektedir. Bundan sonraki konu başlığında onun bazı tuhaflıklarından söz ede­ceğiz. Bu iki reformla, Arap alfabesi öylesine mükemmel ha­le geldi ki, Kur'an metni gibi gayet açık okunabilmesi gere­ken bir metin, dünyanın herhangi bir dilinden daha dakik bi­çimde yazılabilir bir nitelik kazandı. Unutmayalım ki yazı, ezber ve bir üstadın yanında öğrenim şeklindeki üçlü kontrol sayesinde Kur'an metni bütünlüğünü koruyordu. Kısa za­manda Araplar, bol miktarda ve ucuz fiyatla kağıt üretme yöntemlerini keşfettiler ve böylece parşömenlerden papirüs­lerden kurtuldular, işte Orta Çağda Müslümanlar nezdinde ilimlerin gelişip yaygınlaşmasının sırrı da budur. [61]

 

Yazarın Aldığı İcazetnamenin Çevirisi

 

Seyhu'l-Kurra Hasan bin İbrahim eş-Şa'ir tarafından, Kutsal Kur'an'ı tam olarak tilavet edebileceğine dair Muhammed Hamidullah için düzenlenen icazetnamenin çevirisi: "Rahman, Rahîm Allah adına!

"Nurlu anlam incilerini, alfabe harflerinden oluşan parlak kelime kalıpları içine yerleştiren, Kur'an-ı Kerîm'i Ruhu'l-Emİn (Cibril) aracılığıyla, apaçık bir Arap dilinde kulları ara­sında Dad dilini (Arapçayı) en fasih bir biçimde konuşan, peygamberlerin sonuncusu olan Elçi'sine (Allah ona, aile fertleri ve sahabilerine salât ve selâm eylesin) vahyeden Allah'a hamd olsun!

İşte bu, Kudretli Rabb'inin rahmet ve acımasına muhtaç, (Medine'deki) Mescid'un-Nebi'de Kur'an-ı Kerîm kıraat ho­cası ve müderrisi el-fakir Eş-Şa'ir lakabh aşağıda imzası bu­lunan Hasan bin ibrahim tarafından genç, reşid ve kâmil oğ­lu, Haydarabad/Dekkan'lı Muhammed Hamidullah îbn Ebi Muhammed Haliluîlah'a verdiği resmî icazetnamedir.

Çünkü kendisi benim huzurumda Kur'an-ı Kerîm'i, yazılı metni üzerinden tane tane, itina ve büyük bir dikkatle baş­tan sona okuyup hatmetti ve onun talebi üzerine ben de ona, evvelden beri rivayet (hakkı ve yetkisi) için aranan belli şart­lara uygun davranması kaydıyla, Kur'an-ı Kerim'i kıraat et­mesi için yetki verdim. Bu şartlar, Yüce Allah'tan gizli ya da açık takva ile korkup çekinmesi ve okurken veya okuturken, gizlice olsun, açıktan olsun, gönül hoşnutluğu ile benim için de dua etmesidir. Bu öğretim, zamanın biriciği, devrinde bir benzeri olmayan, kalp gözü açık üstadım eş-Şeyh Hasan bin Muhammed el-Beyyumi'den -Allah kendisine rahmet etsin,-öğrendiğimin aynısıdır. O da bunu Muhammed Sabık'dan; o da, eş-Şeyh Halil el-Matûbest'den; o da eş-Şeyh Ali el-Ebya-rî'den; o da, Mekke-i Mükerreme'de, eş-Şeyh Ali el-Hulv'dan; o da, eş-Şeyh Ahmed Ebu Selemûne'den; o da, eş-Şeyh Süleyman el-Beysanî'den; o da, eş-Şeyh Ahmed el-Me-iyihî'den, o da babası eş-Şeyh Ali el-Meiyihî'den; o da bir ta­rikle Sîdî Muhammed Îbn Muhammed el-Cezerîden; o da, Sîdî Abdurrahman el-Kıstantinî'den; o da, Sîdî Abdurrah-man el-lzmirî'den; o da, Sîdî Selman el-Marahicî'den; o da, Sîdî Ahmed el-Mesirî'den; o da, Evliya Efendi lakaplı Ebu Cafer'den öğrenmişti. Diğer yandan ise, Hafs tilavet usulünü bize rivayet edip öğreten Kur'an-ı Kerîm muallimi Ebu'l-Hasan Tahir bin Galbut, onun da dediğine göre, bunu öğreten Ebu'l-Hasan Ali Muhammed İbn Salih el-Haşimi'dir ki, ken­disi Basra'da Kur'an öğretmenidir. Onun da dediğine göre, bunu Ebu'l-Abbas Ahmed Ibn Sehl el-Uşnani öğretip rivayet etmiştir ki, bunu da o'na Ebu Muhammed 'Ubeyd es-Sabah; ona da Hafs; ona da Âsim öğretmiştir ki bu tam adıyla, Âsim ibn Ebi'n-Nucud'dur. Künyesi Ebu Bekr'dir ve tabiun züm-resindendir. işte bu Asım Kur'an'ı, Ebu Abdillah ibn Habib es-Selemi ve Zirr ibn Habib el-Esedi huzurunda okumuş, on­lar da Hz. Osman ve Ali ile ibn Mes'ud ve Ubeyy ibn Kaab ve Zeyd ibn Sabit huzurunda okumuş; bunlar da Allah'ın Elçisi (kendisine salat ve selâm olsun) huzurunda, o da Allah tara­fından Lehv-i Mahfuz'a konulmuş şekline uygun olarak Hz. Cebrail'in huzurunda okumuştur.

İmza: Her şeye kadir Rabb'inin rahmetini uman eş-Şa'ir la­kaplı Hasan ibn İbrahim. 12 Rebiu'l-evvel 1336 (Hicri)'da mührüyle mühürledi. [62]

 

Yazım

 

94. Bir önceki konu, bizi Kur'an'm Arapça metninin yazımı ko­nusunu ele almaya sevketmektedir ve bundan biraz söz et­mek uygun olacaktır.

95. Kur'an, tarih boyunca Arap dilinde yazıya geçirilmiş ilk ki­taptır. Bu nedenle onda dakik bir yazım birliğinin olmaması bizi şaşırtmıyor, bunun nedeni özellikle onun yirmi üç yıl gi­bi uzun bir zaman diliminde vahyedilmiş olması ve Hz. Pey-gamber'in özel kâtiplerinin durumlara göre farklı kişilerden meydana gelmesidir. Kur'an'm bugün dünyanın dört bir ya­nında bulunan elyazması nüshalannda bulunan bu tür fark­lılıklar bir yana, bunu Mısır kralı Fuad'ın bastırdığı nüshada bile görmek mümkündür. Şöyle ki:

96. (a) 51. Sûrenin 47. âyetinde olduğu gibi, normalde şeklinde olması gerekirken kelimeye fazladan, diğer bir de­yişle okunmayan bir "yâ" harfi eklenerek şeklinde ya­zılmıştır. Oysa örneğin, 38/Sâd, 17 ifadesinde keli­me normal bir yazımla yazılmıştır. Hatırlatalım ki, bu tarz bir yazım alışkanlığı uzun zaman boyunca kullamlagelmiş-tir. Yalnız Hz. Peygamber'in el-Münzir bin Sâva'ya gönderdi­ği mektupta görülen, normal kelimesi yerine şeklinde yazılmış olması gerçeği ile değil (Bkz. islam Peygam­beri, Hayatı ve Eseri isimli eserimizin 5. baskısının 650/b pa­ragrafı.) Cantineau tarafından Suriye'de ortaya çıkarılan, çok daha sonraki dönemlere ait bir kitabede bile normal yerine şeklinde yazılmıştır. (Bkz. înventaire des inse-riptions de Valmyre, Beyrut, 1932, s. 151.)

97. (b) Okunmayan bir "Elifin ilave edilmesi Kur'an'da çok da­ha fazla rastlanan bir durumdur. Örneğin, 18. sûrenin 23. âyetinde şeklinde yazılmışken, aynı kelime 16. sû­renin 40. âyetinde şeklinde yazılmıştır. Yine, ve kelimeleri onlarca defa geçmekte ve hepsinde normal yazılmaktadır. Başka bir örnek de kelime­sinin 27. sûrenin 21. âyetinde biçiminde yazılma-sıdır. Kral Fuad'ın bastırdığından başka nüshalarda, söz gelişi, Abdullah Yusuf Ali ve Ebu'1-A'lâ el-Mevdudi'nin mealle-riyle birlikte olanlarda, bundan başka üç örnek daha bulun-maktadır: 3/ÂU Imran 158'de 9/Tövbe 47'de 37/Saffat 68'de ifa­delerinde geçen "Lamelif kelimesindeki "Elif1 telaffuz olun­maz. Aynı durum 13/Râ'd, 31'de yerine 3/Âl-i Imran 144'de ve yerine ve, 7/A'raf 103; 10/Yunus 75, 83; 11/Hud 97; 23/Mü'minûn 46; 28/Ka-sas 32; 43/Zuhruf 46'da (Al.) ve kelimelerinde "Elif okunmaz. 2/Bakara 259, 261; 8/Enfal 65, 66; 18/Kehf 25; 24/Nur 2; 37/Saffat 147 âyetlerindeki kelimelerine gelince, bunların yazımlan bugün bile uygula­mada kullanılan ve "Elifleri okunmayan örneklerdir. ve benzeri fiillerde en

sonda bulunup da okunmayan "Elif ile ilgili örnekler o ka­dar çoktur ki, hepsini burada anmak mümkün değildir. An­cak burada bir noktayı belirtmek gerekir: Günümüzde yazıl­dığı halde okunmayan bu "Elif" İstisnai olarak çoğul fiillerde kullanılır ve bize öyle geliyor ki, bu durum, eski Arapça'da telaffuzda bulunduğu hâlde kullanımdan düşen "Nûn" harfi­ni hatırlatıyor, bu biraz da, Fransızca'daki aksansirkonfleks (A)'in bugün artık kullanılmayan bir (s) harfinin varlığını

göstermesini andırıyor. Ama Kur'an'da sözkonusu "Elifin sonda yazılmadığı, oysa tekil olduğu halde "Vav" ile bittiği için "Elifin yazıldığı birçok çoğul fiil bulunmaktadır. Bura­da bu tür kelimelerin tam bir listesini vermek istemiyorum, sadece işaret kabilinden bir kaç örneği zikredeceğim: 2/Ba-kara 226'da 12/Yusuf, 18'de 25/Furkan, 21'de 27/Neml, 84'de 34/Sebe', 5'de kelimeleri çoğul oldukları hâlde sonlarında "Elif yazılma­mıştır. Ama, 2/Bakara, 129'da (tjE), 10/Yunus, 30'da 20ATâhâ, 18'de kelimeleri tekil olduğu hâl­de "Elif ile sona ermektedir. Öyle görünüyor ki, bu yazım yöntemi, biraz da vahiy kâtiplerine göre değişiklik göster­miştir. Bundan daha ilginci de, Kur'an'da bazı kelimelerin fi­il olmadıkları, aksine isim oldukları hâlde Kur'an'm her ye­rinde değii de yalnız bazı yerlerinde okunmayan "Elif' ile so­na ermeleridir. Şu kelimeler buna örnektir: 5/Mâide, 18'de, yerine:

Herhalde aynı listeye 12/Yusuf, 108 ve daha pek çok yerde ge­çen kelimesini de eklemek gerekir; ancak burada "Eh/"in yazılması, yine çok kullanılan kelimelerden olan ayırt etmek gibi pratik bir nedenden ileri gelmiş gibi görünüyor. Acaba ses ahengini sağlama düşünce­si mi, bazı vahiy kâtiplerini, şu kelimeyi bazen şeklin­de (Bkz. 11/Hûd, 68; 25/Furkan, 38; 29/Ankebut, 38; 53/Necm, 51) yazmaya yöneltmiştir; yoksa aynı kelimeyi Arapça konuşulan bazı bölgelerde halk "Tenvin" ile, yani 'se-mûden'şeklinde mi telaffuz ediyordu? 76/lnsan, 4'deki S          ve 76/lnsan, 15'deki nin de aynı katagpriye giren kelimelerden oldukları görünüyor. 39/Zümer, 69; 89/Fecr, 23'de yerine şeklinde yazılması, va­hiy kâtiplerinin, bu kelimenin (etken çatı) 'den geldiği­ni göstermek istemelerinden kaynaklandığını düşündürüyor. Aynca belki de denebilir ki, ibadet ve dua maksadıyla Kur'an'ı tilavet etmede, deyim yerindeyse "Görsel yarım kâfiye" ihtiya­cını karşılama noktası da neden olarak gösterilebilir. Bu du­rum, sûrede önde geçen yahut sonra gelen ile uyum sağlamaları gereken, (33/Ah-zab, 10, 66, 67) kelimelerinin yazımında açıkça görülmekte­dir. kelimeleriyle birlikte aynı sûrede yer alan, (69/Hakka, 19-20, 25-26, 28) keli­melerine fazladan bir "He" harfinin eklenmesinde de aynı du­rum açıkça göze çarpmaktadır. Aynı şey, 101/Kâria, 10'da ge­çen kelimesi için de sözkonusudur.

98. (c) Üçüncü sesli harf olan gelince: O da sıkça kulla­nılan birçok kelimede, yazıldığı halde okunmamaktadır. Ör­neğin, olması gerekirken, kelimeler şeklinde yazılır. 7/A'raf, 145 ve 2 l/Enbi­ya, 37'de geçen ve şeklinde yazılması gereken

kelimesinde de durum aynıdır.

99. (d) Yalnız bir sesli harfe değil, ama kelime içinde fazladan bir sessiz harfe de rastlanmaktadır.  Örneğin,   şeklinde

Yâ'nın altına bir tenvin koymak yeterli iken, aynı kelime 3/Âl-i İmran, 146; 12/Yusuf, 105; 22/Hac, 45. âyetlerde 22/Hacc48'de şeklinde yazılı bulunmaktadır. Ama bu­nun temelinde başka bir nedenin varlığı görülüyor: Arapça'da normal konuşmalarda kelimenin son harfinin harekesi telaffuz edilmez. Ama burada "Tenvin" her zaman telaffuz edilir. Öyley­se hareke işareti yerine alfabenin bir harfi kullanılmıştır ki, bun­dan maksat, Kur'an okunuşu sırasında dikkatsizlik sonucu bu­nun "Ey" şeklinde telaffuz edilmesini önlemektir. Oysa diğer ba­zı vahiy kâtipleri başka türlü düşünmüşler ve söz gelimi, aynı kelimeyi "Mefulun bih" durumunda, 17/lsrâ, 110'da şeklinde yazmışlar ki, muhtemelen, kelimesindeki "Nün" harfini "Mim" harfine dönüştürerek okutmak gerektiğini gözö-nünde bulundurmuşlardır.

100. (e) Şu veya bu nedenle kimi durumlarda kelimeye, yazıldı­ğı halde okunmayan bir harfin eklenmesi söz konusu oldu­ğu gibi, kimi durumlarda yazılmadığı halde okuyucunun kelimeye ekleyerek okuması gereken harfler de vardır. Bu durum yalnız illetli harfler yani sesli harfler için değil, ama sessiz harfler için de sözkonusu olabilir. Ör­neğin, 2 l/Enbiya, 88'de yerine: şeklinde ya­zılması buna örnektir. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, aynı kelime 10/Yunus 103te, muhtemelen başka vahiy kâ­tibi tarafından ikinci bir "Nün" ilavesiyle ve fakat sonunda-ki "Yâ" harfi düşürülerek şeklinde yazılmıştır. Öyle görünüyor ki bu, şu nedenden ileri gelmiştir: Simdi artık  yalnız kelimelerin son harfleri üzerinde kullanılan "Tenvîn nunlama", eskiden en azından kimi kâtipler tarafından kelimenin herhangi bir harfi üzerinde kullanılabiliyordu. Buna göre, sözkonusu kelimesi tamamen kurallara uygundur; sonra gelen kuşaklar bu gerçeği unutmuş olsalar bile ve kendilerince basit bir "düzeltme" yapmak suretiyle sözkonusu kelimenin üzerine küçük bir "Nün" harfini ekle­yerek, onu şeklinde yazmışlardır. Bu konuda bizi doğrulayan husus, bugün bile Afrika'nın bazı siyahı bölge­lerinde Arapça harfleri kullanan Bambara ve Barno dillerin­de kelimenin herhangi bir harfi üzerine "Tenvin" işareti konulabilmesidir. (Bkz. "Le Coran dans toutes le langues" isimli makale. Fmnce-lslam, Paris, Aralık 1969 ve Mayıs 1971 sayıları.) Ben bazen kendi kendime sorarım: Acaba, 2/Bakara, 164'de ve daha başka 73 yerde geçen ve şeklinde yazılması gereken kelimesi; aynı şekilde (tekil, 2/Bakara, 17 vs.), (tesniye hali­nin ref hali olduğu kadar cer ve nasb hali. Bkz. 4/Nisâ, 16; 41/Fussilet 29) ve (cemi hali, 2/Bakara, 3 vs.) kelimeleri de bir "Lâm" düşürülmesiyle aynı kategoriye gi­ren örnekler mi acaba? Çünkü bu yazılış tarzı, keli­mesine bir takısı eklenerek yazılışından ibaret değil­dir. Çünkü, o takdirde "ez-zî" şeklinde okunması gerekirdi. Oysa, bu kelime "el-lezî" şeklinde telaffuz edilmektedir. Ay­nı husus 65/Talak, 4'de yerine, kelimemi için de söz konusudur. Yazılmadığı halde okunan sesli harflere gelince, bunlar için aşağıdaki açıklayıcı durumlar üzerinde düşünelim:

101. (i) Elif harfinin gizli olarak var sayıldığı şu yerler bulun­maktadır: şeklinde yazılacağına, Kur'an'ın 9. sûresi hariç olmak üzere, bütün sûrelerinin başında, 27/Neml, 30'da ve 11/Hud, 41'de şeklin­de yazılmıştır. Bu arada işaret edelim ki, O kelimesi­nin bu şekilde Elif ile normal yazılışı 56/Vâkıa, 74, 96; 69/Hakka, 52 ve 96/Alak, l'de açıkça görülmektedir. Şu kelimelerde de elif gizli olarak var sayılmaktadır:[63]

Kur'an'da bunlar gibi daha yüzlerce kelime vardır. Özellikle de şu örneklere işaret edeceğim yerine (Bu örneklerin istisnaları, 24/Nur, 31; 43/Zuhruf, 49 ve 55/Rahmân, 31'de görülmek­tedir.) Aynı şekilde (Ekz. 26/Şuarâ, 176; 38/Sâd, 13 ifadesinde şeklinde yazılması gerekirken bu kelimedeki Elif kaldırılmış bulunmaktadır.

Bununla birlikte bu kelime, 15/Hicr, 78 ve 50/Kaf, 14'te normal olarak yazılmıştır. Yine, durumları pek çok özellik taşıyan şu iki örnek de vardır: 20/Tâhâ, 94'de ye­rine: şeklinde yazılıdır. 2 l/Enbiya, 112 ve 23/Mü'minûn, 114'de (J-ü) olarak yazılı bulunan bu kelime, geçtiği diğer bütün yerlerde  şeklindedir.

102. (ii) Vâv sesli harfinin yazılmadığı yerler şunlardır: 3/Âl-i lmran,78'de yerine: (ö 3/Âl-i Imran,153'de, yerine: 4/Nisâ, 135'de, yerine: 7/A'raf, 2O'de, yerine: 9/Tövbe, 19; 16/Nahl, 75; 32/Secde, 18'de, yerine:

17/Isrâ, 7'de, yerine: 17/lsrâ, ll'de, Ai) yerine:  43/Zuhruf, yerine: şeklinde yazılı­dır.

103. (iii) Sesli bir harf olan "Yâ"mn kaldırıldığı yerler de şunlar­dır:

2/Bakara, 41'de, yerine: 2/Bakara, 54'te, yerine: 2/Bakara, 61 vs.de, yerine: (ci1 2/Bakara, 73 ve başka yerlerde

ri yerine: şeklinde yazılmıştır. 3/Al-i tmran, 2O'de, yerine: 3/Âl-i Îmran79'da, yerine: 5/Mâide, 111 ve 6l/Saf, 14'te, yerine:  7/A'raf, 195'de, yerine:  7/A'raf, 196; 12/Yusuf, 101'de, yerine: 23/Mü'minûn, 99'da, yerine: 39/Zümer, 10, 16, 17; 43/Zuhruf, 68'de,  yerine: 106/Kureyş, 2'de, 109/Kâfirûn, 6'da,  yerine:  yerine:

104. (0 Vahiy kâtiplerinin farklı biçimlerde yazdıkları birkaç merak uyandırıcı noktaya daha işaret edelim:

105. (i) Aynı fiilin çekimi ile ilgili diğer çeşitli kipler de içinde olmak üzere, örneğin, yerine 4/Nisâ, 32 ve başka yerlerde şeklinde kayıtlıdır.

106. (ii) Aslında olması gerekirken, bu kelime­ler; 18/Kehf, 49'da ve 25/Furkan, 7'de ve nihayet 70/Meâric, 36'da şeklinde kayıtlı bulunmaktadır.

107. (iii) Aslında,  olması gerekirken Kur'an'da bu kelimeler sırasıyla şu şekilde ka­yıtlı bulunmaktadır: 2/Bakara, 218'de:  43/Zuhruf, 32'de: ( olarak iki defa), 11/Hud, 86'da: 14/Ibrahim, 34; 16/Nahl, 72'de: 35/Fâtır, 40'da:

108. (iv) 2/Bakara, 24'te şeklindedir, fakat  11/Hud, 14'te şeklindedir. Yine, 75/Kıyamet, 3'te şek­lindedir, fakat 22/Hac,  15, 48/Fetih,  12,  72/Cin, 5 ve 90/Beled, 5'te şeklinde yazılıdır. Bu arada ve nın, aslında ve 'nın kaynaştırılmış şekli olduğundan söz etmeyeceğim.

109. (g) Bir başka gerçek de, kelimenin kökünü belirtmek endi­şesinden ileri geldiği açıkça anlaşilan, fonetik değerinin de­ğiştirilmesidir. Şöyle ki; Kur'an'da 71 defa geçen ke­limesi, (fakat örneklerinde normal şekilde), yine Kur'an'da 67 defa geçen, kelimesi ile 3 defa geçen, kelimesi, (fakat örneklerinde normal şekilde), ve 32 defa geçen ve 2 defa geçen, kelimelerinin hepsinde "Vdv" harfi, "Elif' olarak telaffuz edilir ve sırayla bunlar hayât, salât, ze­kât, ğadât şeklinde okunur. Aynı şekilde,  kelimelerinde ve "elif-i maksûre" diye isimlendirildiği daha başka birçok kelimede "Yâ", en azından bara Kur'an okuma uzmanlarına (Kurra') göre, "Elif" şeklinde telaffuz edilir. Diğer tilâvet ekollerinde ise bu "Yd" harfi, kendi sesiyle "Elif" sesi arası bir sesle, yani kes­reye doğru meylettirilerek okunur, "imale" adı verilen bu okuyuş biçimi, diğer kıraat ekollerinde de sadece bir tek yerde 11/F.ud, 4l'de kabul edilip uygulanmakta ve bundan dolayı o âyette geçen kelimesi, "Mecrâhd" değil, "Mecrâıâ' olarak okunmaktadır.

110. (h) Arapça dilbügisine tam olarak hâkim olmayan kimseler için, "Hemzetü'l-vasl" konusu büyük bir problem oluştur­maktadır. Bu hemze, yazıldığı halde telaffuz edilmeyen bir eliftir ki, önceki kelimeyle bitiştirilerek  vurma yapılırken tamamen düşmekte ve okunmamaktadır; fakat bir cümle­nin başında geldiğinde ise, üç hareke ile de seslendirilme imkanına sahip bulunmaktadır; yani, kâh "e", kâh "i" kâh da "u" sesiyle seslendirilebümektedir. Şimdi "Hemzetü'l-vasî" ile başlayan âyetlerin listesini veriyorum:

111. (I) Kısa bir sesle okunan ve elif harfiyle başlayan ve "e" şek­linde telaffuz edilip seslendirilen harfin geçtiği yerler: 2/Bakara, 3'de ve daha başka birçok âyette yer alan  ellezîne. 2/Bakara, 80'de geçen ettehaztüm. Bu, aslında iki kelimenin, yani soru ve geçmiş zamanın birleşmesinden meydana gelmiştir. 3/Âl-i İmran, 2'de ve daha başka pek çok yerde geçen  Allah. 3/Âl-i İmran, 17'de geçen es-sabinne.67/Mülk, 2'de ve daha başka pek çok âyette geçen el-lezî.

112. (II) Kısa "i" şeklinde telaffuz edilen htmzetül-vaslm geçtiği yerler:

1/Fâtiha, 6'da geçen  ihdinâ.

2/Bakara, 6l'de geçen ihbitû.

4/Nisâ, 171'de geçen

5/Mâide, 8'de geçen i'dilû.

5/Mâide, 98; 57/Hadid, 17 ve 20'de geçen i'îemû.

9/Tövbe, 31; 58/Mücâdele, 16 ve 63/Münâfikûn, 2'de geçen ittehazû-

9/Tövbe, 41'de geçen infirû. 9/Tövbe, 80'de geçen istağfir. 12/Yusuf, 8l'de geçen ird'û. 12/Yusuf, 93'de geçen  izhebû. 17/îsrâ, 14 ve 96/Alak, l'de geçen  ikra'.

20/Tâhâ, 24, 42; 27/Neml, 28 ve 79/Naziât,  17'de geçen

20/Tâhâ, 43te geçen  izhebâ.

23/Mü'minûn, 96'da geçen idfa'.

27/Neml, 37'de geçen  irc.

34/Sebe', 13 ve 41/Fussilet, 40ta geçen Ojhty: i'melû.

36/Yâsîn, 64te geçen ıslavhâ.

38/Sâd, 17'de geçen  ıshir.

46/Ahkaf, 4te geçen îtûnl

54/Zâriyât, l'de geçen ikterabet.

77/Mürselât, 29 ve 77/Mürselât, 30!da geçen  intalifeû. 89/Fecr, 28'de geçen ifrit

113. (III) Hemzetül-vashn kısa şeklinde telaffuz edildiği yer­ler şunlardır: 2/Bakara, 68 ve 69'da geçen üd'u. 4/Nisâ, 50; 5/Mâide, 75; 6/Ento. 24, 46, 65; 17/Isrâ, 21, 48 ve 6/En'âm, 99'da geçen ünzurû. 7/Araf   49;  40/Mü'min,   76 ve  43/Zuhruf,  70te  geçen 7/Araf, 55te geçen üd'û. 12/Yusuf, 9'da geçen üfetulû. 15/Hicr, 46'da geçen 20/Tâhâ, 31'de geçen üşdud. 25/Furkan, 9'da geçen ünzur 28/Kasas, 32'de geçen (iAl-1): üslük 29/Ankebut, 45te geçen (J3I) : ütlü. 33/Ahzab, 5te geçen 37/Saffat, 22'de geçen 38/Sâd, 42'de geçen

114. (i) Ve son olarak, kendine güvenden dolayı yanlış okunan durumlar: Gerçekten de bazı kelimeler Kur'an'da sıkça kul­lanılır ve bazen istisnaî olarak hafif bir telaffuz değişikliği anlamı değiştirir. Kur'an'ı sık sık baştan sona okuma alış­kanlığına sahip olan kimseler, o gibi yerlere geldiklerinde dikkatlerini çeksin ve yanlış okumasınlar diye mushafîarı-mn kenarına özel işaretler koysalar kendileri için faydalı olacaktır. Örneğin, "min tahtihâ" ve "tahtehâ" ifadeleri gibi kz. 9/Tövbe, 100). Bu gibi kelimelerin listesi oldukça uzundur. Fakat tecrübeler göstermiştir ki bu faydalı olacak­tır:

âmenû, 2/Bakara, 9 ve başka 257 yerde geçmektedir.

âminû, 2/Bakara, 13 ve başka 17 yerde geçmekte­dir.

ittekû, 2/Bakara, 24 ve başka 69 yerde geçmektedir. ittekav, 2/Bakara, 103 ve başka 18 yerde geçmektedir : külâ, 2/Bakara, 35 ve 7/A'râf, 19'da geçmektedir. : hüllen, 4/Nisâ, 95 ve başka 14 yerde geçmektedir. : kellâ, 19/Meryem, 79 ve başka 32 yerde geçmektedir. âtü, 2/Bakara, 43 ve başka 12 yerde geçmektedir. 2/Bakara, 277'de geçen âtev'den farklıdır. mühın, 2/Bakara, 90 ve başka on yerde geçmektedir. 32/Secde, 8; 43/Zuhruf, 52; 68/Kalem, 10 ve 77/Mürselât, 20'de geçen mehîn ile karıştırılmamalıdır. lemen, 2/Bakara, 102'de geçmektedir. Çok daha fazla ge­çen "limen" le karıştırılmamalıdır. :  semme,  2/Bakara,   115,  26/Şuarâ,64;  76/însan,  20 ve 81/Tekvîr, 21'de geçmektedir. Çok daha fazla geçen sümme ile karıştınlmamalıdır.

beytiye, 2/Bakara, 125. 22/Hac, 26'da da geçmektedir. Son harf harekelenerek okunur.

beniyye, 2/Bakara, 13.2. Ayrıca 12/Yusuf, 67, 87; 14/İbra-him, 35'te de geçmektedir. 2/Bakara, 40'ta ve diğer 48 yer­de geçen "benî" kelimesinden ayırt edilmelidir. Ayrıca, 11/Hûd, 42; 12/Yusuf, 5; 31/Lokman, 13, 16, 17; 37/Saf-fat, 102'de geçen "büneyye" kelimesiyle de karıştırılmama­lıdır.

festebikû, 2/Bakara, 148. 5/Mâide, 48'de de geçmekte­dir. 36/Yâsîn, 66'da geçen "jestebekü." ile karıştırılmamalıdır.

eve, 2/Bakara, 170. Ayrıca 67/Mülk, 19; 37/Saffat, 17; 56/Vâkıa, 48'de geçmektedir. Bunların dışındaki yerlerde, "Vav"ın cezmiyle "ev" okunur. zevî, 2/Bakara, 177'de geçmektedir. 65/Talak, 2'de geçen "zevey" ile karıştırılmamalıdır. 2/Bakara, 179'da geçmektedir. Başka 25 yerde de geç­mektedir. 3/Âl-i îmran, 68 ve diğer 11 yerde geçen "evlâ" ke­limesiyle karıştırılmamalıdır. yfidyetün, 2/Bakara, 184, 196, 57/Hadid, 15'de geçmekte­dir. 4/Nisâ, 92'de geçen "fediyetüri'le karıştırılmamalıdır.  münzirîn, 2/Bakara, 213'de ve diğer 8 yerde geçmekte­ir.

73; 26/Şuarâ,173; 27/Neml, 58; 37/Saffat, 73 ve 177'de geçen "münzerîn"le karıştırılmamalıdır. âtev, 2/Bakara, 277 ve diğer 4 yerde geçmektedir.CAynca bkz. 2/Bakara, 43.) übri'ü, 3/Âl-i Îmran, 49'da geçmektedir. 12/Yusuf, 53'te geçen "überri'ü" ile karıştırılmamalıdır. Hyun2İrû. 9/Tövbe, 122 de geçmektedir. 14/lbrahim, 52'de geçen "liyünzerû" ile kanştınlmamalıdır. 3/Âl-i îmran, 144'de geçmektedir. Bu kelimenin ikinci elifi okunmaz. sülâse, 4/Nisâ, 3 ve 35/Fâtır, l'de geçmektedir. 18/Kehf, 25; 19/Meryem, 10; 24/Nur, 58; 39/Zümer, 6; 77/Mürselât, 30'da geçen "selâse" ve 4/Nisâ, 11, 12; 13/Müddessir, 20'de geçen "sülüs" kelimesiyle karıştırılmamalıdır. fediyetün, 4/Nisâ, 92'de geçmektedir. 2/Bakara, 184'te ge­çen "jidyetün" ile karıştırılmamalıdır.

ittehazu, 4/Nisâ, 153'de ve diğer 25 yerde daha geç­mektedir. 2/Bakara, 125'te geçen ittehizû ile ve 5/Mâide, 116'da geçen ittehizûnî ile karıştırılmamalıdır.

ibney, 5/Mâide, 27'de geçmektedir. 11/Hud, 45'te geçen "ibra" ile kanştırılmamalıdır. tebûe, 5/Mâide, 29'da geçmektedir. 10/Yunus, 87'de geçen "tebevvee" ile karıştırılmamaladır. 5/Mâide,  48'de  geçmektedir.   (2/Bakara, 148'de de geçti). 5/Mâide, 89'da geçmektedir. (Burada "kaf harfinin şeddelenmesine dikkat edilmelidir.) zevâ, 5/Mâide, 95 ve 106'da geçmektedir. nebe'i, 6/En'âm, 34'de geçmektedir. (Sondaki "Yâ" harfi okunmaz.) tuhaccûnnî, 6/En'âm, 80'de geçmektedir. (Nûn harfi­nin şeddeli okunduğuna dikkat edilsin.) hyemen, 6/En'âm, 161'de geçmektedir. 18/Kehf, 2'de ge­çen "kayyimen"de.n farklıdır. dı'f, 7/A'raf, 38 ve 17/Isrâ, 75'te geçmektedir. 30/Rum, 54'te geçen "daf'la karıştırılmamalıdır.

 meleVhi, (elif, okunmaz). 7/Araf, 103; 10/Yunus, 75; 11/Hud, 97; 23/Mü'minÛn, 46; 28/Kasas, 32 ve 43/Zuhruf, 46'da da geçmektedir. ütehazûhu, 7/A'raf, 148. 35/Fâtır, 6'da "fettehizûhu" şek­linde geçmektedir.deavd, 7/Araf, 189. Burada fiilin çekimi tesniyedir. Bu kelime, 19/Meryem, 91; 25/Furkan, 13; 30/Rum, 33'te ge­çen "daav" ve 10/Yunus, 22; 29/Ankebut, 65; 3 l/Lokman, 32'de geçen "deavû"dan farklıdır. 8/Enfal, 41'de geçmektedir. (Diğer birçok âyette aynı yazılış, daha çok "feinne" diye okunmaktadır.) 8/Enfal,  66.  30/Rum,  54'te de geçmektedir. 7/A'raf, 38 ve 38/Sâd, 61'de geçen "dı'fen'dtn farklıdır. Üten, 9/Tövbe, 8. Diğer yerlerde "illâ."

ibteğavü'l-fitnete, 9/Tövbe, 48'de geçmektedir. (Bu­rada "...ğavul..." şeklindeki okunuşa dikkat edilmelidir.) ( âti ) Jeenne, 9/Tövbe, 63'de geçmektedir. Daha çok rastlanan okunuş "feinne"dir.

tahtchâ, 9/Tövbe, 100'de geçmektedir. Diğer bütün yer­lerde "min tahtihâ" şeklindedir. dmuttahhirtn, 9/Tövbe, 108'de geçmektedir. (Keli­mede ti harfinin şeddeli okunuşuna dikkat edilmelidir. Ay­nı âyette kelimesinin iki kez tekrar edil­mesi de dikkati çekmelidir. 10/Yunus, 35'de geçmektedir. (Özellikle "dal" harfinin şeddeli okunuşuna dikkat edilmelidir.) âlâne, 10/Yunus, 51'de geçmektedir. (Birleşik kelime­dir. Ayrıca bkz. 10/Yunus, 91.)

salevâtihim, 23/Mü'minûn, 9'da geçmektedir; sık kul­lanılan "salâtihim"den farklıdır. eyyühe, 24/Nur, 31'de geçmektedir. (Hemen belirtelim ki, burada ve 43/Zuhruf, 49, 55/Rahmân, 31'de imlâ böyle ol­makla beraber, ve nuskıyehu, 25/Furkan 49'da geçmektedir, (ilk kelimenin imlâsına, bir "yâ" harfi ekle­mek gerekir.)

mukamen, 25/Furkan, 66 ve 76'da da geçmektedir. 17/îsrâ, 79'da geçen "makâmen"den farklıdır.

feye'tiyehüm, 26/Şuarâ, 202'de geçmektedir, (tiye" şeklindeki okunuşa dikkat edilsin.)

kezbehannehu, 27/Neml, 21!de geçmektedir, ilk keli­medeki elif asla okunmamalıdır. Bazı Kur'an baskılarında bu­lunan (Bkz. Abdullah Yusuf Ali ve Ebu'1-A'lâ Mevdudfnin yap­tıkları çeviriyle birlikte yer alan nüshalar) ve 3/ÂI-i Imran, 158'de görülen 9/Tövbe, 47'de görülen 37/Saffat, 68'de görülen ifadele­rinde de durum aynıdır. Bu parçalaıda sanki şöyle yazılmış gi­bi okumak gerekir: 27/Neml, 28'de geçmektedir. (Sondaki "he" har­finden sonra i (esre) sesinin bulunmayışına dikkat edilme­lidir.) : kıbele, 27/Neml, 37'de geçmektedir. 2/Bakara, 177'de de böyle okunur. Çok daha fazla geçen başka yerlerde ise hep "kable" okunur. Ayrıca bkz. 57/Hadid, 13'te "hıbelihi", 70/Meâric, 36'da "kıbeleke," Bu son iki örnekte görülen ke­limeler, çoğunlukla "kablihi", "kableke" şeklinde geçmekte­dir. Yine dikkat edilmelidir ki aynı kelime, 6/En'âm, 111; 12/Yusuf, 26 da "kubulin" ve geçen,"abdi-nâ" ve "abdenâ"dan farklıdır. le-mine'l-mustafeyne, 38/Sâd, 47'de geçmektedir. (Lâm ve fâ harflerinin harakelerine dikkat edilsin.) ettehaznâhüm, 38/Sâd, 63'de geçmektedir. Soru eda­tı ile fiilden meydana gelmiştir. ve'llezine'ctenebû, 39/Zümer, 17'de geçmektedir. (Son kelime, daha sık olarak "ictenibû" şeklinde geçmekte­dir. Bkz. 5/Mâide, 90; 16/Nahl, 36; 22/Hac, 30 (iki defa); 49/Hucurat, 12.) ete'murunnı, 39/Zümer, 64'de geçmektedir. Nûn har­finin şeddeli (çift) okunuşuna dikkat edilmelidir. 39/Zümer, 69'da geçmektedir, burada ve 89/Fecr, 23'te Eli/harfi sessiz olup okunmaz. ellezeyni, 41/Fussilet, 29'de geçmektedir; geçtiği diğer bütün yerlerde "ellezîne" diye okunur. : 42/Şûrâ, 43, lemcn diye okunan bu kelime çok daha sık­ça "litnen" olarak geçer. îi-tesfevû, 43/Zuhruf, 13'de geçmektedir. (Sonuna bir Vâv ilâve edilmelidir.) yuneşşe'u, 43/Zuhruf, 18'de geçmektedir. (Sondaki Elif okunmaz.) bereâun, 43/Zuhruf, 26'da geçmektedir. (60/Mümtehine, 4'te geçen "bureâu"den farklıdır na'metin, 44/Duhan, 27'de geçmektedir. 73/Müzzemmil, ll'de de bu şekilde okunur. 2/Bakara, 211 vb. 34 defa ol­mak üzere "ni'mctin" şeklinde okunur. îtûnl, 46/Ahkaf, 4'de geçmektedir. (Âyetin başı­na dikkat edilsin: Eğer âyete, yeni bir cümle olarak bu ke­limeyle başlanırsa, kelimenin başındaki hemze, "Yd"ya dö­nüşür ve uzatılarak okunur; ama, eğer Önceki kelimenin son harfiyle bitiştirilerek (vasi) okunursa, o takdirde elif okunmaz ve bir uzatma yapılmaz: semâvâti'tûriî. li-yebluve, 47/Muhammed, 4'de geçmektedir. (Sondaki elif okunmaz.) aleyhu, 48/Fetih, 10. (Son harfin harekesine dikkat edil­sin. Bu kelime geçtiği diğer bütün yerlerde, "aleyhi" diye okunur.) bi'se lismu, 49/Hucurat, ll'de geçmektedir. (Keli­medeki ikinci elif yerine, lâm'm esre ile harekeli olarak okunuşuna dikkat edilsin.) bi-eydin, 51/Zâriyât, 47'de geçmektedir. (Yâ'nm biri ses­sizdir, okunmaz.) âdenil-ûlâ, 53/Necm, 50'de geçmektedir.  (Bazı baskılarda son kelime, şeklinde yazılıdır.) : bi-sûrin, 57/Hadid, 13'te geçmektedir. (11/Hud, 13'te geçen benzeri kelimeden farklıdır.)

hayyevke, 58/Mücadele, 8'de geçmektedir. (Yâ harfinin şeddeli olarak fethayle okunuşuna dikkat edilsin.) ycrfe'ı, 58/Mücadele, ll'de geçmektedir. Son harfin es­reyle harekeli olarak okunuşuna dikkat edilsin. hâlideyni, 59/Haşr, 17'de geçmektedir. (Diğer bütün yerlerde; hâlidîne.) bureâu, 60/Mümtehine, 4'de geçmektedir. (Sondaki Elif okunmaz, 43/Zuhruf, 26'dan farklıdır.) yevmi'l-cumu'ati,   62/Cuma,   9'da  geçmektedir. (İkinci kelimedeki sâlihayni, 66/Tahrim, 10'da geçmektedir. Diğer bütün yerlerde "sâlihîne" şeklinde okunur. yevTn{'izinı 70/Meâric, U'de geçmektedir. Çok daha sık olarak (68 defa) bu kelime, "yevme'izin" diye okunur. fcO: beyüye, 71/Nuh, 28'de geçmektedir. Son harf harekeli olarak okunur. teharrav, 72/Cin, 14'de geçmektedir. Râ harfinin şedde­li ve üstün olarak harekelenip seslendirilmesine dikkat edilsin. selâsih,  76/tnsan,  4'de geçmektedir.   Sondaki  elif okunmaz. kavânre, 76/tnsan, 15'te geçmektedir. Burada ve 76/tn-san, 16'da sondaki elif okunmaz. âliyehum, 76/lnsan, 21'de geçmektedir. (Çok sık kulla­nılan "aleyhim" ile karıştırılmamalıdır.) [64]

 

Dilbilgisi

 

115. Bu çalışmamızda Kur'an'm Arapça metninin dilbilgisinden söz etmeye gerek görmüyoruz. Bununla birlikte, Arapça bi­len ve Kur'an'ı asıl metninden okuyabilen kimselerin şu noktayı gözönünde bulundurmaları uygundur: Kutsal Kur'an'ı, sonradan ortaya atılan fikirlere, Sibeveyh ve el-Es-

maî'nin fikirlerine bağlı saymasınlar; tam tersine Kur'an'm inişinden sonra ortaya çıkmış dilbilgisi bilginleri, Kur'an'm dil kullanımlarına boyun eğsinler. Kur'an, vahyedildiği dö­nemdeki Arapça'nın yapı ve kullanımına uygun olmalıdır. Eğer, daha sonra Arapça konuşan ulusların kendi dilbilgisi kurallarını bir parça değiştirmelerine izin verilmişse bu, Kur'an'ı etkilememelidir! Malumdur ki Kur'an, Arap dilin­de yazılmış ilk kitaptır; ve bu dil dikkat çekecek derecede sağlam kalmıştır: Kelime hazinesi, yazım biçimi, yazısı, te­laffuz tarzı ve dilbilgisi ondört yüzyıl ve hatta daha fazla za­mandan beri uygulamada değişmemiştir. Dünyada, eski ve­ya yeni başka bir dilde olup biten şeylerin aksine, -görül­memiş bir şeydir.- Öyleyse, dünyanın sonuna kadar değiş­memesi gereken tanrısal mesajı korumaya Arapça'dan da­ha elverişli hangi dil olabilir? Dili kolaylaştırma adı altında­ki girişimlere karşı koyabildikleri için, Arapça konuşan ulusları kutlamak gerekir. Lehçe ve ağız farklılıklarına ve konuşulduğu kıtaların değişikliğine karşın bu milletlerin yazı dili bugün hep aynıdır. Hz. Peygamber'in dili ile, rad­yoların ve gazetelerinin dili tamamen aynıdır.

116. Kur'an'm, önem bakımından zaten tamamen ikinci derece­de olan ender bazı noktalarda değişikliğe uğrayan kimi dil­bilgisi kuralları -veya daha açık bir ifadeyle, daha sonraki dönemlerde, biri kural haline gelmiş diğeri ise kullanımdan kalkmış iki alternatif kullanım arasında tercih yapılan bazı noktalar- şunlardır:

a) iyelik zamiri: Fail/özne ne olursa olsun, fiil cümlenin ba­şında bulunuyorsa, o fiil eril veya dişil olabilir, arada hiçbir fark yoktur, -şu durumları düşünelim:

12/Yusuf,    30'da: 3/Âl-i    tmran,    52'de;

49/Hucurüt, 14'de:

Aynı şekilde, Kur'an'm indiği1 dönemde, eril isim için dişil

zamir, dişil isim için de eril zamir kullanımının, daha son­raki dilbilgisi bilginlerinin düşünmedikleri yaygın bir şey olduğu görülmektedir. îşte bazı örnekleri: (16/Nahl, 66.  âyette, O kullanılmış.)

II. (35/Fâtır,   28'de, yerine ( kullanılmış.)

III. (43/Zuhruf,

12-13'de, yerine kullanılmıştır.) IV/a) (2l/Enbiyâ, 91'deki bu durum normaldir; ama, aşağıdaki örnekte bir farklılık görülmektedir):

bilgisi anlayışının başka örnekleri de şunlardır: 21/Enbiya, 30: 69/Hâkka, H: X. Yalnızca çoğul değil, aynı şekilde, ikil de bazen tekil ola­rak kullanılmaktadır.   Şöyle  ki:   9/Tövbe,   62'de  geçen yerine cümlesinde kullanılmıştır. 18/Kehf 33te geçen cümle-sinde, yerine kullanılmıştır. Hiç şüphesiz kaste­dilen belirli ve somut iki şey değil, genel bir manadır,

 b) edatı: Fiili olumsuz yapmak için kullanılan  edatı, bazen olumsuzluk için değil, tam tersine olumluluğu pekiştirip güçlendirmek için kullanılır. (Bu durumda, bu fazladan eklenmiş Ld'ya, lâ-i zaide adı verilir.) Şu halde Hz. Peygamber döneminde, her iki kullanım da birbirine para­lel olarak bulunmaktaydı ki bunlardan biri, yani daha kar­maşık olanı sonraki asırlarda kullanımdan düşmüştür. Bu, aşağıdaki iki örnekte açıkça görünmektedir:

I. 38/Sad, 75'te geçen cümlesinin harfi harfine çevirisi şudur: "...secde etmekten seni alıkoyan ne­dir?" Kastedilen  ve normal kullanımla uygunluk gösteren anlam budur. Fakat:

II. 7/A'raf, 12'de geçen, cümlesinin harfi harfine anlamı da, "...secde etmemekten seni alıkoyan ne­dir?" şeklindedir. Oysa kastedilen anlam önceki örnekte verilen anlamdır. Yani, "...secde etmekten..."dir.  Şu halde, âyette geçen Lâ, lâ-i adidedir.

Ibn Kesîr'in Tefsiri (c. II, s. 203 ve c. IV, 317-8) tamamı bunlardan ibaret olmayan diğer birçok örneği de bize vermekte­dir. Şöyle ki:

I. 6/En'âm, 109'de geçen cümlesinin harfi harfine anlamı şudur: "Onlar kendilerine geldiğinde, inanmayacaklarını siz nereden bileceksiniz?" Oysa âyette asıl kastedilen anlam: "...inanacaklarını..." şek­lindedir. Yani, yeminlerine rağmen, onların inanmayacakla­rı belirtilmek istenmektedir.

II. 21/Enbiya, 95'te geçen ifadesinin harf! harfine tercümesi şudur: "...onlar dönmeyeceklerdir." Oysa asıl kastedilen anlam: "...oraya döneceklerdir."

III. 57/Hadid,  29'de geçen ifadesinin harfi harfine anlamı, "Kitap halkının bilmemesi için..."dir. Oysa asıl kastedilen mana şudur: "Ehl-i Kitab'ın bilmesi için..."

Çok daha sık kullanılan bir örnek de, deyimidir (bkz. 56Wâkıa, 75; 69/Hâkka 38; 70/Meâric, 40; 75/Kıya-met, 1, 2; 81/Tekvir, 15; 84/tnşikak, 16; 90/Beled, 1). "Ye­min etmiyorum", "Yemin ediyorum" anlamında.

Bu örneğin başında da görülen "fazladan eklenmiş lâ" ol­maksızın "yemin etmek" fiili, Kur'an'da doğaî olarak çok daha sık kullanılmaktadır.

c) Az önce söz edilen ve anlamı pekiştirip güçlendirmek için getirilen olumsuzluk edatının tam tersine, Kur'an'da, olumsuzluk ifade eden bir kelime bazen düşürülür. -"Aksi halde" (Sinon) veya "Yoksa" (Autrement) gibi- bir kelime­nin yerini sadece bir harfi tutar ki bu harf, "Son­ra", veya "o zaman" gibi bir anlam ifade eder. Bunun bazı örnekleri şunlardır: 3/Âl-i İmran, 149'da geçen zaman kay­betmiş olursunuz." ifadesi normalse, o zaman şunları da karşılaştırınız:

10/Yunus, 95te geçen Yoksa kaybedenler­den olursun."

17/Isrâ, 39'da geçen "Yoksa Cehennem'e atı­lırsın."

26/Şuarâ, 213'te geçen Yoksa cezalandırı­lanlardan olursun."

Bu örneklerde, "o zaman" yerine "yoksa" demek uygun olurdu. Şu örneğin de bu kategoriye dahil edilebileceği gö­rüşündeyim:

8/Enfal, 27: Bu ifadenin harfi harfine anla­mı, "Ve kendi emanetlerinize bile bile ihanet eder misiniz?"

117. Arapça dilbilgisi bilginleri bugün, "akıl sahibi varlıklar" ile akıl sahibi olmayan varlıkları birbirinden ayırmaktadırlar. Fakat, Kur'an'daki^şu örnekler üzerinde düşünelim: 65/Talak, kullanılmıştır.

Bu her iki örnek te de, normalde akıl sahipleri için kullanı­lan zamiri bu cansız şeyler için kullanılmıştır.

118. Kur'an'ın indirildiği çağda, zamir kullanma kuralı henüz dakik bir biçimde yerleşmemişti. Bunun bazı örnekleri şunlardır:

18/Kehf, 33: (tesniye için tekil kulla­nılmıştır) .

22/Hac, 19: (tesniye için çoğul kulla­nılmıştır).

66/Tahrim, 4 dur.  'te de aynı durum sözkonusu-

119. (inne) yani "muhakkak ki" anlamında olmak üzereedatının  kullanılması,  dilbilgisi bilginlerimizin dikkatini çekmiş gibi görünmüyor;  oysa bu  kullanıma Kur'an'da sıkça rastlanır, işte bazı örnekleri: 10/Yunus,   29; 12/Yusuf,   91; 17/Isrâ,   108 23/Mü'minûn, 26/Şuarâ,     186;

Böyle bir kullanım yalnızca fiil ile birlikte değil, aynı za­manda zamir ile de görülebilmektedir. Örneğin: 20/Tâhâ, 63, Yeri gelmişken belirtelim; bu son durum için bazı kıraat ekolleri, bu kelimeyi "m"şeklinde değil de "inne" olarak okumakta ısrar etmektedirler.

Yine, soru edatı olan (hel)'in, olumsuzluk edatı olan (la) ye­rine kullanıldığı ve arkasından istisna edatı olan (illâ) geti­rildiği görülmektedir. Şu âyette durum böyledir: (6/En'âm, 47) "Hainlerden başkası helak olur mu?" Şu âyetlerde de aynı durum sözkonusudur: 7/A'raf, 52; 10/Yunus, 53, 102; 17/lsrâ, 93; 21/Enbiya, 3; 34/Sebe, 43 ve 46/Ahkaf, 35. Böyle bir ifade biçimi Fransızca'da da mevcuttur.

120. Yalın halin ve i halinin kullanım kuralı da her zaman çok açık ve net değildir. Öyle ki, cümledeki mevcut durumu açıklayabilmek için bazı başka ifadelerin üstü kapalı geçil­diğini varsaymak gerekir. Şu örnekler üzerinde çlüşünelim: 2/Bakara, 177; 2/Bakara, 189'de, (iki de­fa geçen aynı kelime, ilkinde "birre" okunmakta, ikincisin­de "birru" okunmaktadır). 5/Mâide, 105'de, ("en/üsüküm" yerine "en/ü-seküm" kullanılmıştır). 64/Teğâbün, 16'da, ("hay­ran" yerine "hayreti" olması).

45/Câsiye, 25'de, ("huccetuhüm" yerine "hücce£ehüm" kullanılmıştır). 30/Rum, 10'da, ("âhıbetü" ye­rine "akıbete" olarak kullanılmıştır. Bununla birlikte, bu du­rum, "es-sûâ" kelimesiyle yer değiştirmiş olması şeklinde de açıklanabilir).

27/Neml, 52'de, ( "hâvtyetün" yerine "hâviye-ten" okunmaktadır).

3/Al-i İmran, 147'de, ("kavluhum" yerine "feav-Iehum" okunmaktadır). 42/Şûrâ, 34-35'de, yûbih" ve

e" fiilleri aynı şekilde harekelenmeleri yerine birin­cisi cezimli, ikincisi üstün olmuştur (yûbik/yâ'leme).

121. Dilbilgisiyle ilgili başka bir nokta da, yalın halin ve -i hali­nin aynı cümle içinde, birbiriyle birleşmesidir, tıpkı aşağı­daki durumlardaki gibi:

122. (a)4/Nisâ, 162 de görülen ile kelimeleri i'rab bakımından aynı hükme tâbi oldukları için normalde aynı şekilde okunmaları gerekirken farklı okunmaktadırlar. 123.(b) 2/Bakara, 177, âyetinde ve ayru cümlede yer aldıkları halde farklı olarak okunmaktadırlar. Bu gibi durumlarda, aca­ba Arap dili "müzikal" nedenlerden dolayı ve monotonluktan sakınmak için mi, bu gibi değişiklik yöntemini kullanıyordu? Dilbilgisi, bir dili konuşan insanların sözlü kullanımlarına da­yanır, aksi değil!

124. Bunlardan başka, şu örneğe de bakalım:

33/Ahzab, 50: Bu cumlede 'amca ve dayı' kelimeleri tekil, 'teyze ve hala7 çoğul kulla­nılmıştır. Bu bir dilbilgisi meselesinden çok bir üslûp me­selesidir.

Bir başka örnek de şudur: 16/Nahl, 48: Bu örnekte, "yemîn sağ el" tekil kullanılmışken, "şemâil=sol eller" çoğul olarak kullanılmıştır! Allah, her türlü dilin ve sesin üzerindedir; O'nun bildirdiği tanrısal mesaj, bir beşer dilinde vahyedilmiş, dolayısıyla bu dilin özel kullanımları­na uygun hale gelmiştir.

125. Bizim dilbilgisi uzmanlarımızın, mutlak üstünlük ve abartma formu olan ja'âl kalıbının paradoksal kullanımı üzerinde dü­şünüp düşünmediklerini bilmiyorum. Bu kalıp, sadece "çok­lukta abartı" için değil, aynı zamanda "azlıkta tam bir abart­ma" için de kullanılmıştır. Söz gelimi, (zallam) keli­mesi, "en büyük zalim", "en çok zulmeden" anlamına gelir. Oysa, (3/Âl-i Imran, 182; 8/Enfal, 51; 22/Hac, 10; 41/Fussilet, 46; 50/Kaf, 29) bu ifade, "Al­lah, kullarına en büyük zulmedici değildir" şeklinde çevri­lemez fakat, "Allah kullarına asla zulmedici değildir" şek­linde çevirmek gerekir. Bu iki anlamdan hangisinin seçile­ceği, ifadenin siyak ve sibakından, bağlamdan (le contexte) anlaşılacaktır. Bu şekilde olan kelimeleri en azından Arap­ça bir çok Zıt anlamlı kelime arasından, bu kelimeyi geçti­ği yerlere göre tasnif etmek gerekecektir.

126. Bu konuyu bitirmek için şunu belirtelim ki, Arap dili bazı garip kullanımlara sahiptir ki bunlar, belki ve hatta yalnız Arapça'da vardır ve kutsal Kur'an bunlann bir kısmını ko­rumuştur. Şöyle ki:

127. (a) Çoğulun tesnivesi:  55/Rahmân, 48: 34/Sebe, 16 Arap­ça'da kelimesinin çoğulu, gelir. İşte kaydet­tiğimiz iki örnekte, bu çoğul şeklinin ikilisi yapılmıştır:

128. (b) Çoğulun çoğulu: İbn Habîb'in, Kitâbu'l-Mu-habber isimli eserinin sonunda yer alan bir kayda göre (s. 513),kelimesinin çoğulu gelir; bunun da ço­ğulu gelir; bunun da çoğulu gelir; bunun da çoğulu gelir; bunun da çoğulu genr ki, iş­te Kur'an'da bu kalıp kullanılmıştır. Bu kalıbın da nihayet 6. derecede çoğulu vardır:

129.  (c) Tekil bir ismin sıfatının çoğul olması:

76/Insan, Bu örnekte kelimesi tekil, onun sıfatı olan kelimesi ise çoğul getirilmiştir. Adı geçen Kitâbu'UMuhabber'dt (s. 513-514) Kur'an'dan bu konuya giren 15 ismi daha örnek vermektedir. [65]

 

Kur'an Metninin Sonraki Kuşaklara Ulaştırılması Ve Ko­runması

 

130. Din kitabının bilgisini, belli bir sınıf veya kabile ile sınırlı tutan eski zamanların bazı topluluklarının aksine, Hz. Muhammed, bu bilginin toplumun bütün tabakalan arasında yayılmasını yeğlemiştir. Onun, bu iş için yazma ve ezberle­me şeklinde iki yöntem kullandığını daha önce görmüştük. öte yandan, kendisi ve kendisinden sonra iktidara gelen halelleri, kamu ile ilgili ve idarî her görev için Kur'an'm bi­linmesine en büyük önemi vermişler ve Kur'an öğretimi için gereken bütün önlemleri almışlardır.

131. Hz. Peygamber döneminden itibaren, Kur'an metninin bü­tünlüğünü korumak için ilave bir kural daha eklenmiştir: Kur'an okumasını bilmek ve bir Kur'an nüshasına sahip ol­mak yetmiyordu; buna karşılık yetişmiş üstadlarm yanında öğrenim görmek ve öğrencinin bunu gereği gibi öğrendiği­ni, gerek okuduğu Kur'an nüshasının, gerekse okuyuşunun orijinal ve sahih olduğunu belgeleyen bir sertifika almak gerekiyordu. Bu yöntem, günümüze kadar varlığını sürdü­rebilmiştir: Öğrenimin sonunda üstad, öğrencisine bir diploma verir ve burada, Hz. Peygamber'e kadar, üstadlarımn ve onların da üstadlarımn adlarını tek tek yazar, böylece öğrencisinin öğrendiğinin sağlıklı olduğuna ve kendisinin hocalarından öğrendiklerine uygunluğunu teyit eder. 132. îlk dönem Kur'an nüshaları veya bunların parçaları, savaş­lar, yangınlar, su baskınları ve diğer felaketler arasından bi­ze kadar gelmiştir. Taşkent'te olduğu gibi İstanbul'da ve Londra'da, Halife Osman'a nispet edilen Kur'an nüshaları mevcuttur: istanbul'da Hz. Ömer'e nispet edilen bir Kur'an sayfası  vardır.   Paris'teki  Bibliotheque  Nationale'de  bazı Kur'an parçaları bulunmaktadır ki, bugün konunun uz­manları bunların Hicrî II. ve III. yüzyıl tarihli olduklarını söylemektedirler. Kahire'de, San'a'da, İran'da, Afganistan'da ve diğer ülkelerde Kur'an'm çok eski nüshaları bulunmak­tadır. Bütün bunlar birbiriyle karşılaştınlmıştır ve Mağ-rib'ten Malezya'ya, Taşkent'ten Seylan'a kadar uzanan böl­gelerde, milyonlarca elyazması veya basılı Kur'an nûshas-ı arasında, yazıcıların yazım hatalarından başka hiçbir far­kın bulunmadığını tesbit etmek heyecan vericidir. Aynı şe­kilde (Kur'an'ı ezbere bilen) yüzbinlerce -örneğin yalnız Türkiye'de şu anda 150.000'den fazla- hafız vardır ki, bu hafızların ezberinde olan Kur'an, hem birbirlerinkine, hem de yazılı metne tamamen uygundur. [66]

 

Varyantlar Sorunu

 

133. Kolayca ortaya çıkabilecek olan yazım ve baskı hataları bir yana, çok az sayıda yasal varyant vardır. İşte bu konuyla il­gili birkaç açıklama:

134.Öncelikle işaret etmek gerekir ki, bu küçük farklılıklar, ger­çekten bir ayrılık oluşturmaktan uzak bulunmaktadır. Bu­nun bir sonucu olarak bazı yazarlarda, tefsirin asıl metin ile birbirine karıştırılmasından kaynaklanan bir yanlış anlama da bulunmaktadır. Hepsi bu! Bu durum birkaç açıklama gerektirmektedir.

135. Diller her zaman kendi içlerinde lehçe ve ağız farklılıkları içerir: Bazı bölgeler, aynı dili konuşan başka bölgenin ko­nuşmalarını tam olarak anlayamazlar. Hz. Muhammed, di­ni kolay hale getirmek ve en basit insanların düzeyinde tut­maya çalışıyordu. Bu nedenle Kur'an metni için bile lehçe farklılıklarına hoşgörüyle bakıyordu. Çünkü esas olan keli­me değil, ama anlamdı; okuma değil uygulama ve özümse­meydi. O bilerek şöyle diyordu:[67] Cebrail, Kur'an'ı yedi farklı okuma biçimiyle okumama izin verdi. Kendisi ve çevresinde bulunan hemşehrileri için belli bir okuyuş biçi­mini korumakla birlikte o, değişik kabilelerin mensupları­na kimi kelimeleri, kendi aralarında daha iyi bilmen eş an-lamlılarıyla değiştirmelerine izin veriyordu. Ne zaman ki, Mekke lehçesi, yeni kuşaklar arasında diğerleri üzerinde bir üstünlük sağladı, Halife Osman, Hz. Peygamber tarafın­dan izin verilen diğer lehçelerden bundan böyle vazgeçil­mesini emretmenin faydalı olacağı kanısına vardı; çünkü, diyor Taberi, [68] bu ayrı okuyuş tarzları zorunlu değildi, yal­nızca onlara izin verilmişti. Sonraki dönemlerin bilginleri "taşralılar" tarafından hazırlanmış ve torunları nezdinde korunmuş nüshalardan yola çıkarak, resmi Kur'an nüsha­sında kullanılan kelimelerle tamamen eş anlamlı olan belli sayıdaki kelimeleri toplayabilmişlerdir.

136.Kur'an'ın üslûbu, bazen, Hz. Peygamber'in sahabilerinin bile kendisinden açıklama istemelerini gerektiriyordu. Ba­zen de, bu açıklamaları unutmamak için kendi özel nüsha­larının kenarına not ediyorlardı. Bunun bir sonucu olarak eski bir nüshaya sadık kalarak yeni bir nüsha çoğaltan ki­şilerin asıl metni ve tefsiri karıştırması pekâlâ mümkündür. Halife Ömer'in "Açıklamaların Kur'an'ın metnine eklenme­sini resmî olarak yasaklayan" ünlü emri bilinmektedir.[69] Bu türden küçük, yüzlerce "varyant" vardır. Ama, "falan üs­tadın Kur'an nüshası"nda bulunan bir farklılığın diğerinin nüshasında bulunmaması, bu eklenmiş kısmın kaynağı ko­nusunda kuşkuya yer bırakmamaktadır. Klasik yazarlar nezdinde bu çeşit varyantlar hakkındaki veriler de bazen birbiriyle çelişmektedir: Kimileri der ki: Falanın Kur'an nüshası falan eki içermektedir. Ama başkaları bunu inkar etmektedir. Bütün bunların ötesinde, tüm varyantlar topla­nıp titizlikle incelendiğinde, iyice emin olunur ki, bu fark­lı metinlerden hiçbiri, gayet dikkatle yazılı hale getirilmiş ve aynı titizlikle yine kuşaktan kuşağa ulaştırılmış resmi Kur'an'ın anlamında herhangi bir değişiklik meydana getir­memektedir.

137.Son olarak, bu varyantların üçüncü bir kaynağı da noktala­ma ve harekelemelerin kullanımının genelleşmesinden ön­ceki, ilk dönem Arap yazısından ileri gelmektedir: Bazen bir kelime, geçişli veya geçişsiz, eril veya dişil bir fiil olarak okunabiliyordu ve kelime siyak ve sibakına göre birden çok okuyuşu mümkün kılıyordu. Mesela "yes'el" (Tanrı soracak) fiili, yüs'el" (sorulacak), "tüs'el" (kadına sorulacak) şeklin­de okunabilir. Bu gibi durumlar çok azdır ve ama hiçbirin­de âyetin anlamı değişmez ve bu çeşit varyantların ortaya çı­karılmasının, bazen müfessirlerin kılı kırk yaran ince düşün­celerinden ileri gelip gelmediğini de insan kendi kendine sormaktadır. Buharı bile buna birkaç örnek verir: Resmi mushaftaki yerine (2/Bakara, 259; Buharı 65, Sûre 2, Bölüm 44) ya da yerine nin kulla­nılması gibi. (Bkz. 7/Araf, 57; Buharı 65, Sûre 7, Bölüm 1.) Ama kuşkusuz çok nadir olmakla birlikte öyle örnekler var­dır ki, bunlar ne ağız (diaiekt) farklılıklarıyla, ne te'vil veya açıklama gerekliliğinden doğan eklemeler ve ne de noktala­ma işaretlerinden yoksun bir Kur'an metnini daha sonraları ünlü ve büyük bir üstad haline gelen bir okuyucunun yanlış bir biçimde çözmesiyle açıklanabilir. Aynı şekilde Buhâri (65, Sûre 92, 1 ve 2. rivayetler) naklediyor ki Kur'an'da 92/Leyl, 3'de geçen yerine şek­linde okuma hususunda Ebu'd-Derdâ ve îbn Mesud gibi bü­yük sahabiler ısrar etmişlerdir ve Hz. Peygamber'in kendile­rine bu şekilde okumayı Öğrettiğini iddia etmişlerdir. Bunun bir üslûp incelemesi olduğu söylenemez; Allah, üslûbunu yeniden gözden geçiriyor da denemez; aynı şekilde Cebra­il'in, bu "Ruhu'î-Emin"in, daha sonra düzeltmek pahasına birtakım hatalar yaptığı da söylenemez. Hz. Peygamber'in beşeri tabiatının bunda bir müdahelesi olduğu da düşünüle­mez. Acaba bu, dikkatsizlik ve unutma sonucu mu böyley­di? Buharı (52/11/1 ve 80/19/5), Müslim (6/224, No 788),

İbn Hanbel (6/138) tarafından nakledilen hadisi düşünelim; orada Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: "Allah rahmet etsin şu adama ki, gece Kur'an tilavetiyle, falan sûreden unutmuş olduğum (veya düşürüverdiğim) falan âyeti bana hatırlattı." Acaba bu durum semavî şeyler ona -Hz. Musa'nın levhaları için olduğu gibi yazılı olarak değil de- sözlü olarak vahyedil-diği için midir ki bazen küçük bir nüans onun dikkatinden kaçıyor? (Sonra, her yıl Ramazan ayında Cebrail ile yapılan karşılaştırmalar (arza) sırasında, Cebrail hazırken ve Hz. Peygamber bir süre için yeniden semavî bir hava içine girin­ce, daha doğru olan okuyuşu duyar ve kendi okuyuşunu "düzeltir".) Hatırlatalım ki Ebu'd-Derda ve İbn Mesud, is­lâm'ın başından beri Müslüman'dırlar ve 92/Leyl Sûresi kro­nolojik olarak 9. sıradadır. Hz. Peygamber tarafından her yıl yapılan Cebrail ile karşılaştırmalara (arza) gelince, bunlar yalnızca Medine'de, Hicret'in 2. yılında Ramazan orucunun kurumlaşmasından sonra başlamış gibi görünüyor, işte, ör­neğin Ebu'd-Derda ile bir yandan îbn Mesud arasında ve di­ğer yandan Zeyd ibn Sabit arasındaki önemsiz birkaç farklı­lığın nedeni budur, tecrübeli kıdemliler bir gence bağlı kal­mak istemiyorlardı; isterse bu genç, Kur'an vahiylerini yazı­lı olarak kaydetmek için Hz. Peygamber'in bir vahiy kâtibi olsun. Belki bu sorunla ilgili başka ve daha iyi açıklamalar vardır. Ben son derece mütereddit kalıyorum. [70]

 

Nasih-mensuh Meselesi

 

138. Ama Hz. Peygamber bir metni neshetmemiş midir ya da değiştirmemiş midir? Kur'an iki kez bu konudan bahset­mektedir: 2/Bakara, 106 ve 16/Nahl, 101. Acaba bu, Hz. Peygamber'in bir âyeti başka bir âyetle değiştirdiği anlamı­na gelir mi? Konunun büyük uzmanlarından el-Cassas, kendi çağdaşlarından birinin, üzerinde düşünülmeye değer görüşünü aktarmaktadır,   işte  bu bilgin,  Kur'an'm  kimi âyetlerinin diğer kimi âyetleriyle neshedilme imkanını red­detmekte ve şöyle demektedir: "Nesihten maksat, vahyedil­miş eski bir yasanm, yani eski peygamberlere vahyedilmiş kitapların yerini Kur'an'm almasıdır; yoksa bizzat Kur'an'm içinden bazı âyetlerin diğerlerinin yerini alması değildir." Diğer kimi bilginler ise, Hz. Peygamber hayatta iken neshin mümkün olduğunu kabul etmekte ve kendilerine delil ola­rak da gerçekten de son derece belirsiz bir veya iki olayı ak­tarmaktadırlar. Bu olayların en ünlüsü şudur: Hz. Ömer anlatmaktadır: "Biz Allah'ın Kitabi'nda, zina edenlerin taş­lanarak öldürülmesi buyruğunu okuyorduk; Hz. Peygam-ber'e Kur'an'a bunun yazılmasının gerekip gerekmediği so­ruldu, ama o bunu istemedi.[71] Ama her şeyden önce bu rivayette bir çelişki vardır: Eğer daha Önce Kur'an âyetleri arasında kayıtlı bir metin varsa ve bu kadar zamandan be­ri o şekliyle okunuyorsa, o takdirde, böyle bir metnin Kur'an âyetleri arasına yazılıp yazlamayacağının sorulması gereksiz olur. Kimi bilginler, bu rivayette geçen "Allah'ın Kitabı=KitabuIlah" ifadesini Kitab-ı Mukaddes ile (Bkz. Tevrat, Levililer, 20/Tâhâ, 10-14) açıklıyorlar. Buna göre, Hz. Muhammed'in, Kur'an'm âyetleri arasında yer almama­sına rağmen, Tevrat'ın bu kararım uyguladığına inanmanın hiçbir sakıncası yoktur; çünkü Kur'an (4/Nisâ, 26; 5/Mâ-ide, 90), yine bizzat kendisi tarafından yürürlükten kaldırıl­madıkça, eski tanrısal kitaplarda geçen kararların geçerlili­ğini kabul etmektedir.- Ne olursa olsun, klasik dönem bil­ginlerinin büyük çoğunluğu[72] Kur'an'm bugün artık unutulmuş bazı âyetlerinin, -halen okunmakta olan diğer kimi âyetleri tarafından- neshe dildi ğini kabul etmektedirler. Hz. Muharnmed'in vefatından sonra ise, hiç kuşkusuz, artık kim olursa olsun, hiç kimse tarafından Kur'an'da bir nesih işle­minin yapılmış olmasından söz edilemez. [73]

 

Kur'an'ın Okunuş Biçimi

 

139. Kur'an'm it adet amacıyla okunması konusunda birkaç söz söylemek yerinde olacaktır. Kur'an'm bizzat kendisi, bu ko­nudan pek çok kez söz etmiştir. Örneğin, 73/Müzzemmil 4; 17/tsvâ, 106; 75/Kıyamet, 16 vb. Hz. Muhammed'in Kur'an'ı okuyuş tarzına gelince: Biliyoruz ki, 1) O âyetleri açıkça oirbirinden ayırırdı. 2) Uzun sesli harflerin (med harflerinin) telaffuzunu uzatırdı, örneğin, "Bismillâ...hi'r-rahrnâ...ni'r-rahî...rn" şeklinde okurdu, 3) Bazen, büyük heyecan duyulan yerlerde, (a) sesini söz gelimi, (a-a-a) di­yerek uzatıp tekrarlardı.[74]

140. İşte Hz. Muhammed'in bu konuyla ilgili birkaç talimatı: "Kur'an'ı güzel bir tarzda okumayan bizden değildir[75] ve­ya "Allah, Peygamber'inden, Kur'an'ı güzel bir tarzla oku­masına izin verdiği (veya kulak kabarttığı) kadar başka hiç­bir şeye izin vermemiştir. [76] veya "Onu ne kumun uçuşma­sı gibi uçurunuz, ne de bir şiirin mısralarmm kesilmesi gi­bi kesiniz[77] veya "Kur'an'ı kendi sesinizle süsleyiniz[78] vs, 141. Sahabeden Salim ve Ebu Musa el-Eş'ari'nin Kur'an okuyuş­ları, kendi arkadaşları arasında ünlüydü. Bir gün Hz. Pey­gamber, Ebu Musa'ya şöyle dedi: "Dün akşam Kur'an okurken seni dinlediğimi gördün mü? Gerçekten, Hz. Davud'un adamlarına verilen hoş seda (mizmâr) ghi sana da bir hoş seda verilmiştir." Bunun üzerine Ebu Musa dedi ki: "Allah'a yemin ederim ki, sizin beni dinlediğinizi bilseydim okuyu­şumu çok daha güzelleştirirdim.[79]

142. İşaret etmek gerekir ki Kur'an, şiir değildir, ama tıpkı şiir gibi müzikal bir ahenge, ritme ve hatta uyaklara sahiptir. O şiir değildir: O'nun satırları (âyetleri) bazen bir kelimeden, bazen birçok kelimeden meydana gelmektedir; hatta bazen bir tek âyeti tam bir sayfayı doldurmaktadır. Öyle bir tür­dür ki, ne şiirdir, ne de düzyazı; £ma her ikisinin üstün özelliklerini kendisinde birleştirmektedir. Müslümanların en yeteneklileri Kur'an'ı okuma san itim matematiksel bir kesinlikle gerçek bir ilim seviyesind* geliştirmişlerdir. Ger­çekten, Kur'an'm içeriğine göre, melodileri de değişmek durumundadır. Bilginler, bu mûsikinin kaynağını Necd'de (Orta Arabistan) bulmuşlardır. Dünya ile ilişkisi kesik bu çöl bölgesi metinleri Arap düzyazısı şeklinde okuma sana­tını hâlâ koruyup sürdürmektedirler. Hz. Peygamber de bir hadisinde şu tavsiyede bulunmaktadır: "Kur'an'ı, Araplara has teğannîlerle ve nağme ile okuyun, ve ne fasıkların, ne de iki kitap ehli insanlarmkiyle değil. [80]

143. Arapça'da, hareke ve diğer özel işaretlerle donatılmış yazı, öylesine belirgindir ki, Kur'an'ı doğru ve güzel bir edâ ile okumak için mûsiki notalarına ihtiyaç duyulmaz. Seslen­dirme işaretleri olan harekelerden başka, Kur'an'm Arapça baskıları artık, üzerinde anlaşılmış bazı işaretlere kavuştu­rulmuştur ki, bu özel işaretler, bize seslerin birbiriyle olan uyuşmasını, iki kelimenin birbiriyle bitiştirilerek okunduğu zaman sesli harflerin uzatılmasını ve sanatsal okumanın diğer özelliklerini göstermektedir.

143. (tekrar) Her ülkeden Müslümanlar, Kur'an'ı tecvid (bir çe­şit musiki dalı) ile okuma sanatı konusunda sayısız eser vermişlerdir. Bu gerçeği, kaydedilmiş kasetlerden ve musi­ki notalamasından anlamak mümkündür. Bu konuyu Mer~ cier Batı'da denedi. Ben bir musiki uzmanı olmadığım için, bu konuda bir karar verecek durumda değilim. Fakat, mer­hum   Fransız   müzisyen   Abdullah   Gilles   Gilbert'in (Ö.1980'lere doğru) görüşünü özetleyebilirim. Ben onu ilk defa, istanbul'da Üniversite'de çalıştığım sırada tanıdım. O, turist olarak geldiği (Türkiye'de) zaman zaman Kur'an'ın ti­lavet edildiği kimi toplantılara katıldı. Okunan metnin bir şiir değil de düzyazı olduğunu öğrendiğinde öylesine heye­canlanıp etkilenmişti ki, sonunda Müslüman olmuştu. Ba­na diyordu ki, "Dünyanın bütün dillerinde şiirde ritim mevcuttur; hiçbir yerde düzyazıda ritim görülmemektedir. Kur'an bunun tek istisnasıdır; öyle ki, Kur'an okunurken ondan yalnızca bir kelime değil, kelimenin içinden bir tek harf bile çıkarılacak olursa, bu, tıpkı bir şiir dizesinde ya­pıldığında olduğu gibi kulak tırmalayıcı olur." Çok anlama­sam da, ona hayran kalmıştım. O, bir gün üniversitede be­ni ziyarete geldi. Oldukça üzüntülü ve sinirliydi. Bana, "Atalarımızın Kur'an'ın kimi bölümlerini kaybettiklerini düşünüyorum!" dedi. Ben, "Nasıl olur?" diye sorduğumda, cevaben şöyle dedi: "110. Sûrenin 2. âyetini şöyle okuyorlar: (yeâhulûne fi ctinil-lâhi efvâcâ) Böyle bir okuma müzikalite açısından imkansız! Allah'ın sözü böy­le olamaz. Bana, bir şeyler eksikmiş gibi geliyor." Ben de de­dim ki: "Hayır, bu böyle okunmaz, bunu, şöyle okumak lazım: (yedhulûne fi dtni14âhi ef-vâcen fesebbih). Böylece, "e/vdcâ"nm sonunda değil, "feseb-bih"in sonunda duraklama yapılmalıdır. Bu şekilde, bir ne­fes almak için duraklama yapıldıktan sonra yeniden (fesebbih bihamdi Rabbihe) diye okumaya başlanır." Gilbert, büsbütün hayrete kapılıp dedi ki: "Yâ!.. Gerçekten öyle mi? Hakiketen senin okuduğun gibiyse, işte o zaman tamam oldu; şimdi inancımı tazeliyorum!" (Hemen hatırlatalım ki, müzikalite hiç gozönünde bulundurulmasa bile, "efvâcâ" kelimesi üzerinde duraklama yapılamaz; çün­kü cümle eksik kalır; şartın cevabı olan 'fesebbih" cümlede yer almamış olur. Bu nedenle ancak sonra du­raklama yapılmalıdır.) [81]

 

Sürekli Tekrarlanan Okuma

 

144. Bizzat Kur'an, kendisinin sürekli okunmasını ve sürekli tekrar edilmesini buyurur. Kur'an'ın pek çok ciddi öğrenci­sinin tecrübesi, her yeni okunuşta, yeni bir şeylerle karşıla­şıldığını göstermektedir.

145.Hz.  Peygamber, Kur'an okumanın terk edilmemesi ve Kur'an'da ele alman konular üzerinde düşünüp tefekkür et­meden mekanik olarak okunmaması hususunda ısrar et­miştir. Nitekim Kur'an'ın en az ayda bir kere okunması ge­rektiğini söylemiştir. Yine buyurmuştur ki: "Kur'an'ı bir haf­tadan az bir sürede hatmetmeyin." (Bkz. Zeylu Tefsiri îbn Ke­sir, s 49. Yazar, hadisi Buharı, Müslim vs'den nakletmiştir.)

146. Kur'an namazlarda okunduğu gibi, namazların dışında da ruhsal ve düşünsel yararlı bir inceleme için de okunur. Kur'an Sûreleri'nm uzunluk bakımından birbirinden çok farklılık göstermesi nedeniyle, namazlardaki okuyuş iki bi­çimde olabilir: Eğer kısaysa, sûrenin tamamı okunur.

Kur'an'ın son sûrelerinde durum böyledir. Eğer uzunsa, ki­şi, namaz için ayırabileceği zamana göre sûrenin yalnızca bir bölümünü okur. En kısa sûre, en az üç âyet içerdiğin­den, bir rekâtta, buna karşılık olabilecek uzun bir sûrenin üç âyetinin yeterli olacağı düşünülmüştür. Farz namazlarda yalnızca ilk iki rekâtta Fatiha'nın dışında Kur'an'dan bir bö­lüm okunur. (Hanefî mezhebine göre üç rekâth vitir nama­zının her rekâtında okunur.) Fakat nafile bir namaz olan ve Ramazan ayında kılman teravihin rekâtları çok daha fazla­dır: Mâlikîlere göre 8, diğer mezheplere göre ise 20 rekattır.

147. Pratik ihtiyaçlardan dolayı ve değişik gerekliliklere cevap vermek için Kur'an metninin değişik biçimlerde bölümlen-meşine gereksinim duyulmuştur. Haftalık okumalar için menzil adını taşıyan yedi ayrı bölüm. Aylık okumalar için cüz adını taşıyan otuz ayrı bölüm. Mâliki mezhebi mensup­ları, kutsal Ramazan ay mm her gecesinde kılman teravihin sekiz rekatında bir cüz okunabilmesi için her cüzü iki hiz­be, her hizbi dört rub'a ayırmışlardır. Günlük okumalar için, her sûre yaklaşık onar âyettik bö­lümlere ayrılır (tc'şire). Bu şekildeki bir bölümlemede her on âyette, biçimsel ve mekanik bir ayırmadan çok fikir ve konu ön planda tutulur.

Böyle bir bölümleme tarzı güzel bir paragrafı andırma oluş­turur ve her paragrafın bir rekatta okunması uygun olur. Bu çeşit Kur'an paragraflarına rükû adı verilmektedir.

148. Kur'an'ın 114 sûreye ayrılması Hz. Peygamber tarafından gerçekleştirilmiştir ve değiştirilemez. Rükû adı verilen pa­ragraflar, Kur'an'ı okuyup inceleyen öğrenciler için de fay­dalıdır. Öte yandan her sûre, â_yet adı verilen cümle veya cümleciklere ayrılmıştır. Bunlar numaralandırılmıştır. Menzil, sûre ve âyet terimlerine gelince, daha önce de görüldü­ğü gibi bunlar, karşılıklı,olarak bir yolcunun günlük katet-tiği merhale (menzil), konakta kaldığı oda (sûre) ve odada­ki yatağa (âyet) işaret etmektedir. Tanrısal metnin bu şekil­de bölümlere ayrılması, gerçekten anlamlıdır. Bu üç öğe, Rabb'ine, Sonsuz Varlık'a doğru uzun bir yolculuk eden manevi yolcu için cidden gereklidir. (Menzillerde yedi sa­yısı "sınırsızı" simgeler. Söz gelimi, insanın, gerçekte ne başlangıcı, ne de sonu bulunan Zaman'i ölçmek istediğin­de, durmadan tekrarlanan haftanın yedi günü için, yine ye­di sayısını kullandığı görülmüyor mu?) [82]

 

Kur'an Çevirisinin Tarihi

 

149.Daha Hz. Muhammed döneminde islâm, Arap olmayan toplumlar arasında, özellikle Arabistan'ın doğusunda ve güneyinde oturan iranlı çiftçiler arasında yayılmıştır. Bü­yük tarihçi ve hukukçu es-Serahsî (Mebsut 1, 37) şunu kay­deder: "Rivayet edildiğine göre iranlılar, Selman-ı Farisî'ye mektup yazarak, Kur'an'ın 1. sûresini kendileri için Farsça yazmasını istemişlerdir. Sözkonusu kişiler, dilleri Arapça'ya ahşıncaya kadar namazlarında onu okumuşlardır." Tacu'ş-Şeria da Nihaye Haşiyetü'l-Hidaye isimli eserinde şöyle de­mektedir: "Selmân-ı Fârisî Hz. Peygamber'e başvurmuş ve onun onayıyla Kur'an'ın birinci sûresini Farsça'ya çevirmiş­tir.[83] Bilindiği gibi Selmân-ı Farisî, Hz. Peygamber'in Me­dine'deki sahabiîerinden biriydi."

150.  Kahire'de Arap cağrafyası konusunda verdiği derslerinde

Guidi,[84] Hicri 127 yılında Berber diline yapılmış bir Kur'an çevirisinden söz eder. Fakat bu konuda ayrıntılı bilgiler, hatıralar korunmamıştır. Hatta burada, bu İtalyan bilgin Guidi'nin bir yaniış anlaması da olabilir.

151. Câhız (Ö. Hicri 255), Mûsâ ibn Seyyar el-Asvarî adlı ünlü bir vaizin, öğrencilerine Kur'an'ı aynı anda hem Farsça, hem de Arapça olarak tefsir ettiğini aktarır. [85]

152. Buzurg ibn Şehriyar, Merveilles de Ünde et de la Chine adıy­la Fransızca'ya çevrilmiş eserin, 2 ve 3. sayfalarında, Hicri 270. yılma doğru Kur'an'm bir Hint diline (öyle anlaşılıyor ki Sindce ve Murtanca) tam bir çevirisinden söz etmektedir.

153. Ünlü Mu'tezilî düşünür Abu Ali Muhammed Abdulvahhab el-Cübbaî'nin (Ö. 303 Hicri) Tefsirü'l-Kur'an isimli tefsiri bilinmektedir.  Brockelmann,  Gal  adlı eserinde,  (Suple-mentband, I s. 342) bu eserin aslında Huzistan diliyle ya­zıldığına işaret etmektedir.

154. Samani Hükümdarı Mansur ibn Nuh zamanında, bir bil­ginler kurulu Hicri 345 yılında Kur'an'ı Farsça'ya çevirmiş ve Taberî Tefsiri'nin özet çevirisini de oraya eklemiştir. Bu çevirinin bir el yazması günümüze kadar ulaşmıştır. Eser, çevirmenlerinin Arapça'yı çok iyi bildiklerini göstermekte­dir. Aynı kurul bu eseri Türkçe'ye de çevirmiştir; -ki bunun iki ayn lehçede eîyazmalan bulunmaktadır.

155. Hemen hemen aynı döneme ait Farsça bir anonim çeviri de,   Cambridge'de  bulunmaktadır.   Browne[86] bu  eserin özelliklerinden söz etmektedir.

156. Sûrâbadt, Hicri 5. yüzyılın ortalarında kaleme aldığı bir başka çeviriyi bize bırakmıştır.[87]

157. Isfarainî'ye (Ö. 471) ait bir başka Farsça çeviri ile Zahidî'ye ait çeviriler de, (519 tarihinde derlenmiştir) bize kadar ulaşmış bulunuyorlar. [88]

158. Hace Abdullah Ensarî 520 yılında tefsiri ile birlikte yeni bir Farsça çeviri yapmıştır. Şu anda bu eserin baskı işlemleri sürmektedir. Yazar, eserini kendisinden önce yazılmış  tefsiri göz önünde bulundurarak hazırladığını söylüyor.

159. O zamandan beri, islâm dünyasında Kur'an çevirileri her yıl sürekli artmaktadır. Nitekim halen Urduca'da 300'ü aş­kın, Farsça'da 100 civarında Türkçe'de ve diğer dillerde de bir o kadar Kur'an çevirisi bulunmaktadır.

160. Gayri Müslimler de, doğal olarak, önceleri polemik amacıy­la bu çeviri işiyle uğraşmışlardı.

161. Manchester'li Mingana'ya inanacak olursak[89] Kur'an'm ba­zı kısımlarını içeren ve bunlara reddiye yazmak amacıyla meydana getirilen Süryanice bir eserin parçalan Hicri 1. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış Haccac bin Yusuf döne­minden kalmadır.

Yunanca'ya gelince, Filozof Nicetas'm (M. 9. yüzyıl. H. 2-3. yüzyıl.) Yunan dilinde yazılmış bazı polemik yazıları Patro-hgia Graeca'da bulunmaktadır, "Kur'an'm bir kısmını Yu­nanca'ya çevirmiş, geri kalanın özetini vererek hakkında ilk rasyonel eleştiriyi yazmıştır." (Bkz. Vincent Monteil, Ilh-lam, Paris 1963 s. 8) Latince'de yapılmış en eski Kur'an çevirisi Robertus Ketenensis'e ait olup 1143 tarihlidir. En iyi­si ise, Maracci'nin 1698'de basılmış çevirisidir. Fransızca'da Le Sieur du Ryer 1647'de ve Ingilzce'de A. Rass 1694 'de birer çeviri yayımlamışlardır. Ileriki sayfalarda Avrupa dil­lerine yapılmış çevirilerin mümkün olan en iyi listesini bulacaksınız.

Fransızca'da, 1988 yılında, yetmiş kadar Kur'an çevirisi bu­lunmaktadır.

Onlardan birkaç çizgi belirleyelim:

162. Bu çevirilerin en eski olanlan, hiç kuşkusuz en az iyi olan­larıdır. En yenileri arasında, Fatma Zahide'ninki birkaç şar­latan tarafından meydana getirilmiş, çarpıtılmış, bozuk bir çeviridir. Yazar kendisinin Müslüman olduğunu söylemek­tedir ve onun çevirisi 1861 yılında Lizbon'da basılmıştır. Ama ilk sûre hariç, geri kalanı, Kur'an metniyle Kur'an dışı metinlerin karışımından ibarettir. Çoğu zaman bir sûrenin âyetleri diğer bir sûreninkiyle kanşmış bulunmaktadır. Ay­nı zamanda iniş sırasına göre sıralama girişimi bile görül­mektedir ki, belki de bu Avrupa'da yapılmış bu tür çalışma­ların ilkidir? Çeviri çok nâdir olarak harfi harfine yapılmış­tır. Hepsinden de tuhafı mütercimin adıdır: "Fatma-Zahida Djarie-Odalyk-Doul den Beniamin Aly Effendi Agha" Muh­temelen şöyle okumak gerekir: "Fatma Zahide -bundan sonrası çok kötü bir Türkçe'dir Bünyamin Ali Efendi'den dul (kalmış) Cariye-Odalık" demek istiyor. (Gerçekten Tür­kçe'de bir kimse için "Efendi Ağa" denilemez, ya efendi ve­ya ağa denilir. Acaba bu Bünyamin Ali din değiştirmiş bir Yahudi midir? Gerçekten, dipnotlar, hatta önsöz İslâm'ı sa­vunmaktadır. Mütercim olarak adı geçen Fatma'dan rivayet­le kendisinin Müslüman olduğu nakledilmekte ve hem Latince, hem de italyanca bildiği iddia edilmektedir.

163.Savary, Kasimirski ve Blachere'in çevirileri takdir edilmek­tedir. Son iki ilim adamı çalışmalarını özenİe yapmışlardır. Ama yine de, birçok noktalardan iyileştirmeye muhtaç bi­rer öncü çalışma niteliğinde di rler.

164. İşte rastgele aldığımız bir örnek: İkiyüzlülerden bahseden 63/Münâfikûn, 4. âyeti.

"Onların boyları dümdüz ve heybetlicedir." (Savary) duvara karşı dayanmış meşe odunları gibidirler." (Kasimirski) "Onlar sanki dayanmış kirişlerdir(?)." (Blachere)[90]

Biz ise bu âyeti "Giyinik kütükler gibidirler" ifadesiyle çevir­dik. Bu hem metne sadık bir çeviridir, hem de İslâm müfes-sirlerinin görüşlerine uygundur. Ayrıca Arapça'daki mecazi anlamı tamamen aksettirmektedir. Hatırlatalım ki âyette ge-çen "müsennede" kelimesi, bazı metinlerde "yaslandırılmış" anlamına geliyorsa da, aynı zamanda "sened" diye isimlendi­rilen giysi giydirilmiş kimseleri de belirtir. "Sened" üstten bir çeşit ceket ile giyilmiş uzun bir gömlektir. Kısacası bu, şehir ve kasabalarda yaşayan Arapların günlük olarak giydikleri, zarif elbisedir. Eski Müslüman müfessirlerden biri bu keli­meye "yakışıklılar" veya "dağlar gibi büyükler" vs. anlamını vermişse de, aslında aynı şeyi demek istiyor, şöyle ki: Dış görünüşleriyle büyüleyici ve kibar giyimli, ama akıldan noksan, gerçek aşkından uzak kimseler demektir.

165. Bu konuda örnekler çoğaltılabilir. Saygıdeğer seleflerimiz üze­rinde bir adım ilerleyip ilerlemediğimizi gelecek söyleyecektir.

166. Okuyucular, özellikle de Arapça bilenler, neye işaret etmek istediğimizi kendileri göreceklerdir. Diğerleri için ise, bir­kaç noktayı belirtmemiz faydasız olmayacaktır.

167. (a) Bir kelimenin çevirisini geçtiği her yerde aynı kelimey­le yapmaya çalıştık. Kelimenin türevleri için de aynı nokta­ya dikkat ettik.

168. (b) Mecazlar ve diğer ifade biçimleri için, Fransızca karşı­lıkları bulunmaya çalışıldı ve çoğunlukla bunlar, dipnotlar­da açıklandı.

169. (c) Kur'an'da, Kitab-ı Mukaddes'te geçen kişilere yapılan göndermeler için, Eski ve Yeni Ahit'te yer alan ilgili ifadele­rin   bulunması için büyük zahmet çekilmiştir. Böyle bir karşılaştırma bu üç dindeki farklılıktan dolayı hiç de kolay olmadı. Ama sonuç, henüz tamam sayılmasa da, şimdiden oldukça etkileyici olmuştur.  Örneğin, Kur'an'm 4. sûre 172. âyet ve 19. sûre 30 âyetinde geçen bizzat Hz. îsa'mn ağzından, "Ben Allah'ın kuluyum" şeklindeki sözünü düşü­nelim. Matta Incili'nin 12. bölümünün 18. cümlesi ile ta­mamen uygunluk halinde olacağını kim beklerdi?

170. (d) Bizim bu gösterişsiz çevirimiz zarif değildir; biz, her­hangi bir kimseden daha çok bunun farkındayız; ama baş­lıca amacımız, mümkün olan en yakın ölçüde, Arapça'ya ve Kur'an'm üslûbuna sadık kalmak oldu.

ParisAstanbul Roubaix-Wattrelos[91]

 

171. Avrupa Dillerindeki Kuran Çevirilerinin Listesi

 

Daha önce de belirttiğimiz gibi, Kur'an'm Müslümanlar tara­fından, en azından, sahabeleri tarafından çeşitli dillere yapılan tercümeleri, Hz. Peygamber'in devrinden itibaren başlamıştır. Tam bir bibliyografya için, Qur'an in Every Language adlı ese­rin, dördüncü baskının yayımlanmasını beklemek gerekir. (Bu eserin üçüncü baskısı, 1947 yılında Hindistanm Dekkan Eyaleti Haydarabad şehrinde Alamgir Tahrik-e Qur'an adıyla gerçekleştirilmiştir. Bu baskı çoktan eskimiştir, ama zaman içinde yine de iş görebilir. Bu üçüncü baskı, yüz kadar dil için malzeme içeriyor ve bütün bu diller için örnekler vermekte­dir.) Paris'te ayda bir yayınlanmakta olan France-Islam dergi­sinde, çevrilen dillerin alfabetik listesine göre, bu dördüncü baskıyı yayımlamaktayız. Burada yalnız Avrupa dilleri için ol­mak üzere elimizden geldiğince tam bir liste vermekle yetini­yoruz. [92]

 

Afrikaans

 

Özellikle Hollanda-Belçika kökenli sömürgecilerin Güney Af­rika'da geliştirdikleri bu dil, hem Arap alfabesi, hem de Latin alfabesiyle, yazılmaktadır: [93]

 

I) Arap Harfleriyle Yapılmış Çeviriler (Afrihaaniyye)

 

1.Süleyman ibn Muhammad Tayib el-Kaifi ve Haşim ibn Abdur-Rauf, her ikisi de 1946'da Mekke'de öğrenciyken, birlikte Kur'an'm kısmi bir çevirisini yapmışlar, ama henüz yayınla­mamışlardır.

2. Waterval İslam Enstitüsü (Johannesburg), 1960'ta kısmi bir çevirisini bize temin etmişti.

3.Ebu Bekr Efendi (öl. 1880), Kitab Bayanu'd-Din, İstanbul, 1874. Bu eser de Kur'an'dan bazı âyetler içermektedir. Afrikaans dilin­deki bu eser, Mia Brandel-Syrier Hanım tarafından ingilizce'ye çevrilmiştir (Brill yayını, Leyden, 1960). [94]

 

II) Latin Harfleriyle Yapılmış Çeviriler

 

1. Melle Shareefa Makda (doğ. 1935) Al-Hadil Ameen (Durban) ad­lı dört dilde yayınlanan aylık dergide tefsiri ile birlikte Kur'an çevirileri tefrika edilip yayımlanmıştır. (Bkz. örneğin, Kasım ve Aralık 1958, Eylül 1959, vd. sayılar.) Bu yayın, Ebubekir Ka-tib'in, Tajseer van die Koran adıyla yaptığı çeviri eserdir.

2.  M. Ahmed Baker, Die Heilige Qur'dn, Johannesburg, 1961.

3. Sayid ismail Abdu'r-Razzaq ve Şeyh Salih Din, Die Heilige Koeraan, 3 cilt hâlinde teksir makinasıyla yapılmış bir baskıdır ve 1960'da yayımlanmıştır.

4. Shareefa Makda, Tajseer van die Koran, Durban'da yayımlanan aylık bir dergi olan Al-Hadil-Ameen'de Kasım 1960'dan itiba­ren aralıklarla neşredilmiştir. Bu yayın, M. Hamidullah tara­fından aynı dergide, "A Simple Commentary of the Holy Qur'an" adıyla, İngilizce bir Kur'an tefsiri tefrikasının Afrika­ans dilindeki çevirisinden oluşmaktadır.

5. Anonim, Die Heilige Koeran, (yalnızca birinci sûrenin tefsirinden meydana gelmektedir) "Uitgee deur Üniversal Truth Movement". Pretoria tarihsizdir; muhtemelen 1966'da yayımlanmıştır. [95]

 

Aljamiado (Arap Harfleriyle Yazılmış İspanyolca Eserler)

 

1. Pahlo Gil, Collecion de Textos Aljamiados, Zaragosa; bu yayın, aynı dilde başka metinler arasında, Kur'an'm 1, 79 ve 95. sû­relerinin satır arası çevirilerini içermektedir,

2. İsa İbn Jabir (Yça Sebir), Segovie şehrinde müftü idi, 1458 Mi­lâdî yıllarında ölmüştür. Hristiyanlığa geçmesi üzerine, Jean de Segovie adıyla vaftiz edilmiş ve hatta İspanya'da bir bölgeye piskopos  derecesinde  papaz  olarak  atanmıştır.   Kendisine Kur'an'm, İspanyolca ve Latince bir çevirisi nispet edilmekte­dir. Bu çevirinin kaybolduğu anlaşılıyor. (Bkz. Dario Cabanelas Rodriguea, Juan de Segoviay el problemo İslamico, Madrid, 1952.)

3. Aynı yazar, Breviario Zunni, (İslâm konusunu işleyen bu eser­de yazar, Kur'an'dan çok sayıda âyete yer vermektedir. Eserin Escuela des Estudios Arabes'teki Miguel Asin Palacios Ensti­tüsü Kütüphanesi'nde, Latin alfabesiyle yazılmış (1) numara­lı ve Arap alfabesiyle yazılmış (60) numaralı elyazması iki ay­rı nüshası bulunmaktadır. Biblioteca Nacionaî de Madrid vb. kütüphanelerde aynı eserin Latin alfabesiyle yazılı diğer elyaz-maları da bulunmaktadır; yine bu eserin Latin alfabesiyle ya­zılı bir metni yayımlanmıştır.)

4. 13. Biblioteca Nacionaî de Madrid'de bulunan eserlerin bir katalogu olan Katalog de Los Manuscritos Arabes adlı kitabında (yayımı: 1889) Robles, Aljamiado dilinde yapılmış 10 adet çe­viri parçasının bu kütüphanede bulunduğunu belirtmektedir. Aşağıda göstereceğimiz Romen rakamları, bu Katalog'taki sa­yılara, parantez içindeki Arap rakamları ise, Madrid Milli Kü­tüphanesi'nde ki bugün bu eserlerin kayıtlı bulunduğu sayıla­ra işaret etmektedir. LI (5228); LXI1I (5310); UCVIII (4938); XC (6364); CXV (5223); CLV (5081); CLVIII (5300); CLXXIC  (5078); CCLVIII (5355); DLXXXIX (5100). Sözkonusu kü­tüphane, bu eserlerin mikrofilmlerini bize sağlamıştı. Bunlara göre sözkonusu elyazması tam değildir. Acaba bunlar, aynı metnin parçaları mıdır; yoksa çeşitli yazarlar tarafından yapıl­mış Kur'an çevirileri mi?

14.  Instituto Miguel Asin (Madrid)'da 47 sayılı elyazması, 38, 39, 40, 41,57,58, 87, 90 ve 99. sûrelerin satır arası çevirile­rini içermektedir.

15. Aynı kütüphanede 68 sayılı elyazması, Instituto Miguel Asin'in müdürü bize, koleksiyonda yer alan bu iki elyazma-sının (No. 47 ve 68) bir mikrofilmini çıkarma izni verdi.

16-26. Akademi Espagnol adma 1878'de düzenlenen bir kabul töreninde, D. Eduardo Saavedra tarafından yapılan bir ko­nuşmada adı geçen zat, Aljamiado edebiyatının bir genel lis­tesini vermiş bulunmaktadır (s. 101-182). işte burada D. E. Saavedra, Kur'an'm şu 11 elyazması çevirisine işaret etmek­tedir; Gg 72 (15. yüzyıldan kalma) Gg 12; Gg 197; Gayan-gos T 6; Gayangos T 12; Gayangos T 13; Gayangos T 18; Ga-yangos T 19; Gayangos V 8; Gayangos V 9; Gayangos V 10. Biz, bu güne kadar bu elyazması çevirileri inceleme imkanı­nı bulamadık; aşağıdaki elyazmasını de inceleyemedik.

27. Aynı yazar, Zaragoza'daki Pablo Gil Kütüphanesi'nde 84 va-raklık bir elyazmasından söz etmektedir \i bu, Kur'an'm 55 ve 78. sûrelerinin özet halindeki çevirilerini içermektedir.

28-35. Pablo Gil, Homenaje a D. Francisco Codera en su Jubilacion del Profesorada adlı eserde (Zaragoza 1904), 337-349. sayfalar­da yayınladığı ve kendi özel kütüphanesinde bulunan elyaz-maları ile ilgili "Los manuscritos de mi collecion" ismini taşı­yan makalesinde şu kayıt numaraları altındaki elyazmalannda Kur'an tercümeleri bulunduğunu açıklamaktadır. No. 3, 18, 25,39,41,47,58,62.

Bugün bu özel kütüphanenin halen nerede bulunduğunu   tesbit edemedik; dolayısıyla bu elyazmalarını bizzat gözden geçirip tetkik etme imkanı da bulamadık.

36. Anonim, "Pocma de Yuçuf. Materiales Parasu Estudio", RABM Madrid 1902, C VIII; Grenada Üniversitesi tarafından 1952'de yeniden yayınlanmıştır. İslâm Ansiklopedisi'nin Leyden baskısı­nın (El), "Aljamia" maddesinde kaydedildiğine göre, XIV Asır­dan kalma bir "Moresque d'Aragon'da" 12. sûrenin nazım ha­linde Ispanyolcası R. Menendez Pidal ve Las Cagigas tarafından yayımlanmıştır. El'deki aynı maddede, bu dilde diğer bazı el-yazmalara işaret ediliyorsa da, Kur'an çevirilerinin bulunduğu­na dair bir açıklama henüz yapılmış değildir. [96]

 

Almanca

 

1. Martin Luther (1483- 1546). Yazar Micheiet, Memoires de Lut-her adlı eserinde (Paris 1835, C II, s. 329- 330) " Luther'in uzun zamandan beri Kur'an'ı tanımayı arzu ettiğini söylediği­ni ve sonunda 1300 senesinde yapılmış Latince kötü bir çevi­risini bulduğunu ve ... amacıyla onu Almanca'ya çevirdiği­ni..." belirtiyor.

1 (tekrar). H. Salomon Schweiggem, Akoranus Mahometkus, Türk-ler'in Kur'an'ı, dini ve batıl inançları konulannı içermektedir. Öncelikle Arapça'dan italyanca'ya (bkz. italyanca: Andrea Arri-vabene) ve şimdi Alman diline kazandırılmıştır. Üç farklı bö­lümde ele alınmıştır. Nümberg, 1616, 1623, 1959, 1664.

2. Johann Andreas Endter ve VVolfgang Endter, Al-Koranum Ma-humedanum.. bu eser Türk dini, yasası ve dini ağırlıklı öğreti­yi içermektedir. Nürnberg, 1659, 1664. (1220 sayfa, 12 tab­lo.). National Union Cataîog ( Nuc, '56 öncesi, c. 3/3, s. 633-634)'da verilen bilgiye göre: muhtemelen bunu yazan J. U. Wallich'dir; ancak önsöz, Johann Andreas Endter tarafından imzalanmıştır. Graesse'ye göre ise, S. Schweiggern'in Alcorano Macometto (Venedik, 1574) esas alınarak yapılmış bir çeviri­dir. Bu arada Sylvestre de Sacy, bunun Bibliander'in Machu-mates... Vitae adlı eserinden alınma olduğunu belirtmektedir.

3. Johan Lange, Volhtaendiges Türckisches Gesetz Buch Öder Alko-ran, Hamburg 1688. (Bu bilgi, Glazemaker tarafından Hollanda dilinde yayımlanan Du Reyer'in Fransızca çevirisinde yer alan kayda göredir.) Happel, Eberhard Werner'in "Thesaurus Exoti-corum" kitabında yabancı bir nedret ve dolu bir hazine adası­nın hikayeleri ele alınmaktadır, Hamburg, Frankfurt, 1688.

4. David Nerreter'in yeni yayımlanan Mahometanische Mosc-hea, adlı kitabın içeriğinde 6. bölümün bir kısmında dün-ya'daki farklı ibadetler konu edilmiştir. Alexander Rossens'm eserinde öncelikle Muhammed'in dininin başlangıcı, gelişimi, aşamaları, bazı uygulamaları ve çöküşü konu edilmiştir. (Der voellige Al-Koran) en iyi editör olan Ludovici Maracci'ye göre, Almancalaştırılmış ve yeniden ele alınmıştır. Nürnberg, 1703.

5. Theodor Arnold, Der Kor'an, Kur'an veya diğer bir isimle Mu­hammed'in Kur'an'ı. Arapça orjinalinden doğrudan doğruya îngilizceye çevrilmiştir, ve buna muhafaza edilen Commento-ribus'tan alman açıklamalı notlar ilave edilmiştir. Aynı zaman­da geçici bir önsözle Gerorge Sale tarafından ele alınmıştır. Aslına sadık kalınarak Almancalaştırılmıştır.  Lemgo, 1746.

6. M. David Friederich Megerlin, Die Türkische Bibel öder âes Ko­ran adıyla Arapça eski yazısından ilk defa Almanca'ya çevril­miştir, ki burada gerekliliği ve yararlılığı özel bir beyanla bil­dirilmiştir. Frankfurt-am-Main, 1772.

7. Friedrich Eberhard Boysen (1772-1800), Der Koran, öder âas Gesetz juer die Muselmaenner. Abdullah oğlu Muhammed tarafından bildirilmiştir. Birkaç adet Kur'an âyetiyle birlikte doğ­rudan doğruya Arapça'dan çevrilerek dipnotlar ve içindekiler bölümü eklenerek istek üzerine yayınlanmıştır. Halle, 1773; ikinci düzeltilmiş baskı, 1775.

8. H. W Behrisch, Der Koran, diğer adıyla Aklın Monologu, Le-ipzig, 1776 (Bielefeld'li Dr. Finke'nin 1977 de verdiği hoş teb­liğ, muhtemelen sadece bazı seçmelerden oluşmaktadır).

9. August Wilhelm Haller, Machomeds Lehre aus dem Kor'aange-zogen (30+ 516 sayfa). Altenburg, 1779.

10. Johann Christian Wilhelm Augusti (1771- 1841), Der Ueine Kor'an, Kur'an'ın en önemli ve öğreti dolu bölümleri kısa not­larla çevrilmiştir. Muhammed tarafından bildirilen dinin doğ­ru tanınması ve yargılanması için ele alınmıştır. (339 sayfalık seçmelerdir). "VVeissenfels ve Leipzig, 1798.

11.Joseph vonHammer-Purgstall(1774- 1856), (parçalar halin­de ve nazım olarak yayımlanmıştır):

a) Proben einer neuen Uebersetzung âes Korans in deutschen Re-imen, (1): Der Neue Teutsche Merkür, yayımlayan CM. Wi-eland, No:77, 1807, VVeimar. (2): Prometheus, bir dergi, yay: Leo von Seckendorf vejos. Ludw. Stoll, Wien. 1808 No. 4 (bkz. Heidelbergjahrbuch, 1810, 33-39).

b) Die letzte 40 Suren âes Kor'ans Als eine Probe einer gereimten Uebersetzung desselben, Funâgruben âes Orients, Wien, 1810 v.s. 2/1 25-46, 336-58; 3/231- 68; 4/Nisâ, 68-86, 100-105.

c) Die 55 te Sura des Korans, Wiener Zeitschrift jür Kunst, Lite­ratür, Theater und Mode, yayımlayan: Johann Schickh, Wien, XIX, 1834, 101.

d) Dos letzte Viertelhunâert âer Suren des Korans, Literatur-geschichte der Araber, 185-6, 7 Cilt, bkz. 1, 398-406 (bkz. Victor Chauvin, Bibliographie des ouvrages arabes, Cilt 10, £z: Tamamlanmamış Almanca çeviriler bölümü).

12.Hm. Heimart Claudius, Muhammed's, Religion aus dem Koran âargelegt, erlaeutert und beurtheilt, in Fundgruben des Orients, (seçmeler) Wien, 1812, 4/237.

13.V von Rosenzweig-Sehwannau, "Dört kitaptan dört kelime, Tevrat, Zebur, İncil, Kur'an" kelimeleri ele alınmıştır, (seçme­ler), Doğunun zengin kaynaklan , Wien 1812, 4/237.

14. j. Goethe, (1749-1832) West-Ostlicher Divan isimli eserinde­ki seçmelerdir. 2, 3, 4, 5, 6, 8, 10, 13, 18, 20, 29. sûreler­den Goethe'nin kendi el yazısı ile yapılan çevirilerdir ki, bu Divanın Düsseldorf Goethe Müzesinde bulunan nüshasının sayfa kenarlarında görülmektedir; anlaşılan Maracci'nin La-tinceye çevirilerinden Almanca'ya çevrilmiştir.

15. Conrad Melchior Birzel, Zweite durch Belaege aus, dem Koran vervollstaendigte Auflage, Zürich, 1822 (bkz. Chauvin, Bib­liographie, X)

16. Friederich Rueckert (1788-1876), parçalar halindedir.

a) Specimens, Frauentaschenbuch, Fr. Baron de La Motte Fo-uque ve Fr. Rückert, Hamburg, X,  1824.

b) Der Koran Fr. Rueckert tarafından çevrilmiş, yayımlayan: August Mueller, Frankfurt-am-Main, 1888. Yeni baskı Hil-desheim, 1980.

16a. Ernst Zbinden, Die Offenbarungen des Propheten Mohammed îbn Abdallah, Rueckert'e göre ele alınmıştır, Zürich, 1953.

17. H. Zschokke (1771-1848), Die biblischen Frauen des alten Testaments darın einige korauische Stellen (sâdece seçmeler­dir). Freiburg-in-B; 1828 (Chauvin tarafından zikredilmiştir. Bibliographie, X).

18. Samuel Friedrich Guenther Wahl (1760- 1834), Der Koran öder Geserz der Moslemen durch Muhammed den Sohn Abdal-lah's. FE. Boysens'in bir önceki çevirisine istinaden Arap­ça'dan tekrar Aîmanca'ya notlarla çevrilmiştir. Halle, 1828.

19. Ludwig Ullmann, Der Koran, Arapça aslına sadık kalarak çevrilip açıklamalı dipnotlarına yer verilmiştir. Crefeld (Bi-elefeld), Velhagen und Klasing. 1840, 1842, 1844, 1853, 1857, 1865; Bielefeld u. Leipzig öte Auflage, 1872, 1877, 1882; 9te Auflag 1897.

19a. Die Stimme des Propheten, aus dem Koran, Fried. Rueckert ve Ullmann'a göre, Wolfgang Kraus tarafından ele alınıp neşre­dilmiştir. Wien, Stuttgart, 1955.

19b. Ullmann, Der Koran, das heilige Buch des İslam, Leo Winter tarafından yeniden ele alınıp tefsir edilmiştir. Munich 1959, 10te Auflage, Munich, 1977.

20. Georg Friedrich Daumer (1800-1875), Mohamed und sein Werk, eine Sammlung orientalischer Gedichte, (2, 6, 11, 25, 33, 41, 44, 59, 61, 1 12. sûreler), Hamburg, 1848.

21. H. Jolowicz, Polyghtte der Orientalischen Poesie, 323- 374. sayfalar (99-104, 109. sûreler), Leipzig, 1853.

22. Aloys (Aug.) Sprenger (1813-1893), Das Leben und die Lehre des Mohammed, Berlin, 1861-5 (3 cilt.), 1868-9 (seçmeler).

23. S. Blumenau, Gott und der Mensch, in Ausspruechen der Bibel alten und neuen Testaments, des Talmuds und des Koran, Biele­feld, 1885.

24. Martin Klamoroth, nazım halinde Kur'andaki ilk 50 sûrenin çevirisi ile birlikte diğer Mekkî sûreler de ilave edilmiştir. Hamburg 1890.

25. William F Warreu, "Rhyme and Rhythm in the Koran" adlı İngilizce makalesinde görülen 113 ve 114. sûrelerin Almanca'ya şiir şeklinde yapılmış çevirilerinden oluşmaktadır, bkz. Opeu Court, La Salle, Illionis, Cilt: XIII, No: 11, Novembre 1899, s. 641-3.

26. Reinke, (i) Polybiblion, Paris, 1893, 26/82-83, ve (ii) Litera­tür Handweiser/ur das Katoliche Deutschland 244, yayımlan­mış seçmelerdir. (Bkz. Chauvin, Bibliographie, X, tamamlan­mamış Almanca çeviriler.)

27. Theodor Fr. Grigull, Der Koran, Bibliothek der "Gesamtlite-ratur" için Arapça'dan yeniden çevrilmiştir. Halle, 1901, Ber­im, 1924.

28. Max Henning (1861-?), Der Koran (Das Freie Wort, Otel, 350, Leipzig 1901). Aus dem Arabischen uebertragen Nr. 4206 Einleitung versehen, Leipzig Reclams Üniversel Bibli­othek Nr. 4026, 4210, 1901, 1907undoeft. Sayın Annema-rie Schimmell'in bize lütfedip bildirdiğine göre, Prof. Otto Spies'e göre Max Henning takma bir addır veya August Mül-ler (1842-1892)'in ikinci adıdır.

28.a Aynı eser, Dr. Annemarie Schimmel (Stuttgart,: Reclam, 1960 1963, 1966, 1973) tarafından gözden geçirilmiş yeni yayım. 28b. Aynı eser, eingeî, von Ernst Werner und Kurt Rudolph, Textdurchsicht, Anm; Reg. von Kurt Rudolph, Leipzig 1968, 1970, 1980.

29. Ernst Bischoff, Der Koran, (Seçmeler), Leipzig, Th. Grieben, 1904 (Morgenlaendische Buecherei, Bd 4).

30. Anonim, Der Koran, Muhammed öğretisinin esasları, Leip­zig, 1904, 1924 (Miniatur-Bibliothek, Nr 635).

31. Eugen Mitwoch (öl. 1942), (MSOS dergisinde, Berlin, 1906. IX, 11147) yayınlanan seçmeler. Bu makale esas itibariyle,

Kur'an'm Amhara [97]diiinde yapılan çevirisinden oluşmakta­dır. Fakat yazar, seçilmiş parçaların Almanca çevirilerini de oraya eklemiştir.

32. A. Bertholet, Dinî hikayeler içerikli okuma kitabı, s. 361-79, seçmeler, Tuebingen, 1908.

33. Joseph Hell, Die Religion des İslam, Muhammed'den Gazali'ye kadar olan dönem, temel eserlerden çevrilip yayımlanmıştır. (Halkların Dinsel Sedası), Jena, 1915, (bkz. c.l).

34. Ernst Harder, Der Koran, seçmeler halinde yayımlanmıştır. (Insel Buecherei Nr 172), Leipzig, 1915, (77 sayfa).

35. Mahmud Mukhtar Pascha Katirdschioğiu, Die Welt des islam im Licht des Koran und Hadith, 180 S; seçmeler. Potsdam, 1915 (Deutsche Orient-Buecherei Nr 1).

36. Lazarus Goldschmidt (1871- ?), Der Koran (fakat önsözde El Koran) Abdelkaaba Abdallah Abu Bekr tarafıdan kaleme alı­nan Allah'ın Peygamberi olan Muhammed b. Abdullah'ın tebliğlerinin yorumu anlamına gelmektedir, im Jahre der Flucht 1334 öder 1916 der Fleisclıwerdung, Berlin, 1916; Berlin, 1923 (Die Bibeln der Voelker) Halle 1924, Maehr, Ostrau, 1935.

37. Edv. Lehmann ve Hans Haas, Textbuch zur Religionsgeschich-te, s. 341-82, seçmeler; 2. baskı, Leipzig-Erlangen, 1922.

38. Tomov ve Skulev birlikte, ingilizce bir çeviriden yararlanarak Almanca'ya çevirmişlerdir (yayın yılı belli değildir), Popov bu­nu Bulgarcaya çevirsin diye. (Bakınız: Moslem World, Hartford, avril 1923 ve yine The Koran in Slavonic, publication de La Sla-vonic Dıvision of the New York Public Library, New York, 1937). Öyle anlaşılıyor ki bu Almanca çeviri hiç basılmamıştır.

39. Hubert Grimme, Der Koran, ausgewaehlt, angeordnet und im Metnim des Originals uebertragen,  Paderborn,  1923 (227 sayfa).

40. Sadr-ud-Din, (1881-1981), Der Koran Slough/îngiltere'de ya­yınlanan Islamic Guardian dergisine göre ( 1981, 11/4, s. 32)'dir: Der Koran Arapça-Almanca bir çeviri olup açıklama­lıdır. Berlin, 1939 ve 1964.

41. Richard Hartmann (öl. 1965), Die Religion des islam, (Sûre 81, 82, 99, 101, 112). Berlin, 1944 (Koloniahvissenschaft, Forschungen, Nr 5).

41a. Aynı yazar, Der Koran (Sûreler farklı bir kronolojik sıraya göre yeniden düzenlenmiştir), 1963- 1966.

42. Ursula von Maugoldt, So spricht der Koran ("Lebendige Qu-ellen zum Wissen um die Ganzheit der Menschen"), seçme­ler, Munich-Planegg, 1953.

43. Anonim,  Mirza Beshir-ud-Din Mahmud Ahmad (1889-1965) himayesinde bir yayım, Der heüige Qur'an, Arabisch und Deutsch (Anlaşıldığına göre esasında Urdu dilindeki bir Kur'an çevirisinin, profesyonel bir çevirmen tarafından ya­pılmış muhtemelen ingilizce çevirisinden Almanca'ya yapıl­mış bir çevirisidir). Zürich, u. Hamburg 1954, 2te neu be-arb. Aufî., Zürich, 1959. isviçre-Almanca baskısı, Mirza Na­şir Ahmad himayesinde 1980'de yapılmıştır.

44. İsmail Balic, Jâsin, Originakext u. e. Ausew. Aus muslim. Frommer dichtung. Wien, 1955 ("Muslimanska Bibliyothe-ka", Nr 3). Almanca ve Boşnakça ile birliktedir.

45. Henri Mercier, Der Koran (aus dem Franzoesischen ueber-setzt von Capitaine jeau Aubier), Tanger, 1957. (Arapça me­tin fonetik olduğu kadar musiki yönünden de mükemmel bir transkripsiyon, çeviri ve bazı hoş olmayan resimler de ki­tapta görülmektedir.)

46. Rudi Paret (1901-1983), Mohammed und der Koran, birçok çeviri denemelerinden oluşmaktadır. Stuttgart, ("Urban-Bu-echerNr32), 1957.

46a. Aynı yazar, Der Koran, seit 1963 im Erscheinen begriffen, Wiesbaden:

I. Lieferung Sûre 1-8. 28 (1963)

II. Lieferung Sûre 8. 28, 22, 23 (1963) .

II. Lieferung Sûre, 22, 23-45, 19 (1965)

IV. Lieferung Sûre 45, 20-114 (1966)

(G. Jaeschke, tarafından Necati Lugal Armağanı Seçme Yazı­lar, sayfa 381'de zikredilmektedir: "Wissenchaftliche Koran-Uebersetzungen in die europaeichen", s. 367-82). Stuttgart, 1966'da tek cilt halinde tam baskı.

47. Muhammed imam Hobohm (el yazmasıdır; yazar 1952'de Berlin Camii imamı iken özel haberleşmemizde bu bilgiyi vermişti. Kendisi Federal Almanya'nın hizmetinde iken da­ha sonra aynı bilgiyi bana tekrarlamıştı).

48. Fatima-Heeren Sarka, (al-îslam adıyla Münih Camii tarafın­dan yayınlanan dergide seri halinde bu derginin, (1976) 1. sayısından itibaren yayımlanmıştır)...

49. Muhammed Hamidullah (ilk 5 sûrenin çevirisi, el yazısı ola­rak 1976 yılında hazır durumdaydı).

50. Richard Griffith (öl. 1798), Der Koran, öder Meynungen des Triajungto in uno, Hamburg, 1778, (seçmeler).

51. Anonim, Mohammeds Dogmatik und Moral öder Auszüge aus dem Koran (XVIII+ll+44 sayfa, seçmelerdir) 1791.

52. Aachen'li bir Alman Müslüman uzun zamandan beri Alman­ca bir çeviri hazırlamaktadır (Özel bir yazışma ile bu bilgi edinilmiştir, 1982).

53. Erich Bromme, islam (Koran?) yeniden ele alınmış ve seçil­miştir, Berlin, 1960 (NUC tarafından zikredilmektedir).

54. Claus Schedl, Muhammed undjesus, die christologisch relevente Texte dcs Koran, yeniden çevrilmiş ve açıklanmıştır. 583 say­fa, Wien yaklaşık 1978 (NUC tarafından zikredilmektedir).

55. Mekke'de kurulu Rabıtatu'l-Alemi'l-Islâmi, bir heyete Al­manca yeni bir Kur'an çevirisi hazırlatmıştır ki, 1982 yılında tashih çalışmaları devam etmekteydi.

56. Helmut Gaetje, Der Koran und die Koranexegese, 400 sayfa, Zürich.-Stuttgart, 1971, (WB. 862).

57. Anonim olup kesin oimayan çeviriler:

a) Der Koran, 599 sayfa, 1974, RDA'da yayınlanmıştır (WB,850).

b) Der Koran, 574 sayfa, Leipzig, 1980 (WB, 853).

c) Der Koran, das heilige Buch des islam, 505 sayfa, Münich, 1977 (WB, 851).

d) Der Koran, Münih, 1980 (WB, 853).

e) Der Koran, 614 sayfa, Stuttgart, 1980 (WB, 854), acaba bu 28a'da geçenin aynısı mıdır?

58. Anonim, Hamburg'da yayınlanmakta olan Al-Fadschr die Morgendammerung adlı dergide tefrika olarak görülmektedir; örneğin Heft'de 23 Temmuz 1986, s. 28 ve 1988'de devam eden sayılarına bakınız.

59. Muhammad Ahmad Rassoul, Die ungejaehrte Bedeutung des Qur'an Karim in deutscher Sprache, 944 sayfa, Köln, 1986.

60. A. T. Khoury, Der Koran, Muhammad Salim Abdullah'ın yar­dımıyla çevrilmiştir. Inamullah Khan tarafından hazırlanan önsöze yer verilmiştir.  618 sayfa, Gütersloh, 1987.

(Bu eserde yayımladığımız bu Almanca tercümeler listesini gözden geçirip buna bazı ilaveler yapan Almanyadaki Biele-feld Kütüphanesinden Bay ve Bayan Finke'lere teşekkürleri­mi sunarım). [98]

 

Arap Harfleriyle Yapılmış Almanca Çeviriler

 

1. Kimi çeviri parçalan için bkz: France-lslam, Paris, No. 15 (1968), s. 6. [99]

 

Aragon Dili

 

1. Johannes Andreas, 1487'de meydana getirmiştir ve kayıptır (bkz. Chauvin, Bibliographie, X, 24'te yazar, Aragon dilinde bir çeviriden söz etmekte ve bunun, Müslüman iken Abdullah adını taşıyan ve irtidat etmesinden sonra johannes Andreas adını alan bir kişi tarafından meydana getirildiğini düşündü­ğünü ifade etmektedir. (Ayrıca bk; "İspanyolca" başlığına). [100]

 

Arnavutça

 

Bu dil, XX. Yüzyıl başlarında Latin alfabesini kabul etti. Daha önce bu dil, Arap alfabesi ile yazılıyordu ve elyazması halinde bu alfabe ile yazılmış Arnavutça bazı seçme Kur'an sûrelerinin çevirilerine rastlanılmaktadır; bu çeşide giren bazı örneklere sahip bulunuyoruz: [101]

 

1.) Latin Harfleriyle Yapılmış Arnavutça Çeviriler

 

1. llo Mitko Qafzezi, Kuram ( Kendimi), Sale'in İngilizce çevirisi esas alınarak yapılmış olup sadece altı sûrenin çevirisidir. Ploesh-ti (Romanya) 1921. Çevirmen Arnavut asıllı bir Hrisüyandır.

2. Hafız Ali Korca, Kuranı i MadhEnueshEm e Telbi i Tij, Arapça metinle birlikte olup kısa açıklamaları da içermektedir; 2. Sû­renin 37. âyetine kadar devam etmektedir, 1926'da yayınlan­mıştır: ShkodEr Shtypshkronja "Ora e Shkodres".

3. Hafız ibrahim Dalliu, Ajka e Kuptimeve tE Kur-ani Qerimit, ShkodEr 1929, c.I, 700 sayfa (1-3. sûreler), C. II, 616 sayfa (4-6. sûreler), C. III, 200 sayfa (7-9. sûreler, 9. sûrenin 25. âyetine kadar). Eserde, çeviriden başka Arapça metin ve bu­nun Latin alfabesi ile transkripsiyonu ve âyetlerin tefsirine de yer verilmiştir. Bu eser Bruxelle'de Rifat Kolgjini tarafından fo­toğraf tekniğiyle üç cilt halinde yeniden basılmıştır. Bu baskı­da C I, 1-700 sayfa, C. II, 701-1316 sayfa ve C. III ise 1317-1572 sayfa olarak verilmiştir. C. IU'de Kur'an'ın sadece 9. sû­re, 16. âyetine kadar olan kısım yer almıştır.

4. Fethi Mahdiu'ya göre, (Bkz. Anali Gazi HBB c. V-VI, 1978, Sa-rajevo, s. 237-244 "O Albanskim Prevodima Kur'ana" isimli makalesi), Arnavutluk'un Tirana şehrinde yayınlanan Kultura îslame adlı dergide, aşağıdaki parçalar, tercüme ve tefsirleriy­le birlikte yayınlanmıştır:

-1942, No. 12, s. 341-347: Kur'anın başından itibaren 2/177.

-1943, No. 11, s. 174-179: 50/Kaf Sûresi .

-1943, No. 12, s. 206-209: imam Haki Şarofi'nin tefsiri.

-1944, No. 7-8, s. 173-179: 23/Mü'minûn Sûresi, 12, 13 ve 14. âyetler.

-1944, No. 9, 5. 242-247. 90/BeIed Sûresi, İmam Haki Şaro­fi'nin notları ile birliktedir.

-1944, No.  10, s. 272-277: 8/Enfal Sûresi, 45, 46, 47 ve 60.ayetler.

-1944, No. 11, s. 296-298, 44/Duhân, Duhan Sûresi, 1-6. âyetler.

5.  Sharif Ahmeti, Komant Kur'anit (K. 2/1-4'ün transliterasyonu ile çeviri ve tefsiri), Edukate îslame dergisi, No. 19, 1977, Priş-tine (Yogoslavya).

6.  imam Vehbi İsmail, ABD'de yeni bir çeviri hazırlamaktadır; îsla-mizmi dhe Lutjet (yani islâm ve Namaz) adlı kitapta, 1, 36, 105 ve 114. sûrelerin terçevirilerini daha önce yayımlamıştı, Graz (Avus­turya), 1957. (Bu bilgileri, imam Vehbi İsmail nazik mektupların­da belirtmekte ise de, 1981'de yazdığı ikinci bir mektubunda, çe­virisinin tamamlandığını fakat bir yolculuk sırasında bu çevirinin içinde bulunduğu valizin kaybolduğunu belirtmektedir. Cesur yazar, çeviriye yeni baştan başlamıştır. Allah yardımcısı oisun!)

7.  Hasan Nahi, 1988. [102]

 

II) Arap Harfleriyle Yapılmış Arnavutça Çeviriler

 

1. Vehbi İsmail, "Fatihah en alabanis arabo - scriptural", Frauce islam (Paris 1971), No. 48, 49, 50. [103]

 

BASK Dtli (De Guipuzcoa)

 

1. Profesör Isaac Lopes Mendizabal (Arjantinli), 1952 yılında Kur'an'dan seçilmiş bazı parçalar. Elyazması halindedir. [104]

 

Bohemya Dili (Çekçe) :

 

1. Vaclav Budavec z Budova, Anti-Alkoran, yalnızca bazı seçmeler ve tahlillerden oluşmaktadır. Yazar, 1618-20'lerde ölmüştür.

2.  Ignac Vesely, Koran, Maracci'nin Latince çevirisi esas alınmış­tır, 5 resim bulunmaktadır, Prague, 1913-25 (6+VI+590+2 sayfadır).

3. A. R. Nykl (1885-?), Koran z Arabisüny Preîozil, Prague, 1934, 1938 (359 sayfa).

4. Rudo Zanaska (Koprivnice'li), seçme parçalar, 1952 tarihli bir elyazmasıdır.

5.  Ivan Hrbek, Prague, 1972. [105]

 

Boşnakça

 

Bu dil, günümüzde Yugoslavya Federal Cumhuriyetlerî'nin milli dilidir; fakat siyasi nedenlerden dolayı, Cumhuriyet için­de ne kadar Federe Devlet varsa, bu dile hâlen o kadar isim verilmektedir: Hırvatça, Makedonca, Karadağca, Sırpça, Slo­vence gibi... Tarihi gerekçelerden dolayı biz, eski adını yani "Boşnakça"yı muhafaza ediyoruz. Yugoslavya Müslümanlar'ı bu dili, Arap alfabesiyle yazıp kullanmaktaydılar. Boşnakça, aynı zamanda bugün (Rusça'ya yakın bir dil olarak) "Kiril" ve aynı zamanda "Latin" alfabesi ile de yazılmaktadır ve bu du­rum bölgeden bölgeye değişmektedir. Aşağıda sunacağımız bilgiler, Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi müteveffa eski profesörlerinden Muhammed Tayyip Okiç ile Saraybosna (Sa-rajevo)'lı Kasım Dobraca'mn lütfedip bana göndermiş olduk­ları mektuplara dayanmaktadır: [106]

 

I) Arap Harfleriyle Yapılmış Boşnakça Çeviriler

 

1. Muhammed Said Serdarevic, Fıahu'l-lbadat, (ibadet uygula­ması hakkında kitap) yazar Serdarevic 1918'de vefat ettikten sonra, Reîsü'l-Ulemâ Dzemaluddin Çauşevic tarafından Saray Bosna'da yayınlanmıştır. Bu eser, çevrisiyle birlikte Kur'an'm bazı sûrelerini ve seçilmiş bazı parçalarını içermektedir.

2. Hafız Said Zemmoviç, yazarınvefâtı üzerine (ö. 1932) yarım kalmış bir çeviridir. Bu elyazmasmm bazı bölümleri, Muham­med Hadzijahiç tarafından, Bibliotekarstvo adlı dergide çıkan "Bibliograjske biljeske o prijevodima Kur'ana" isimli makalesin­de yayımlanmıştır: Saraybosna, .1967, s. 39-54 (15. sûrenin baş tarafının yer aldığı s. 50'ye bakınız.)

3. Hilmo Sariç (ö. 1957), Hicri 1360-1941'de adi geçen makale­nin 51. sayfasında (bkz. az yukarıda No. 2) Hadzijahiç tara­fından yayımlanmıştır (40. sûrenin sonu ve 41. sûrenin başı).

4. Anonim, İstanbul'da Ayasofya Kütüphanesinde, Boşnakça ve Grekçe olmak üzere Arap harfleriyle iki dilde kaleme alınmış eski bir elyazması bulunmaktadır, işte bu yazmada, Kur'an'dan bazı âyetlerin bu dillere çevirileri de görülmektedir; ayrıca bkz. Fmnce- islam, Paris, No. 96- 97 (1975), s. 14[107]

 

II) Kiril Harfleriyle Yapılmış Boşnakça Çevriler

 

1. Miço Ljubibratiç (Hercegovac) (1839- 1889), Koran Preveo, Fransızca'dan çevrilmiştir. Belgrad 1895.

2. D.I. Mılan jovanoviç, Zdravlje i botest, zivot i smrt u Korunu, Belgrad, 1922, bir önceki eserden alınmış seçmelerdir.

2a. M. Maksimoviç, Ljubibratic'den alıntı diğer bazı seçmelerdir. "Kur'an: Bütün Dünyaya Çağrı" başlığı altında toplanmıştır. Belgrad, 1967 (15. Cezayir Kongresinde sunduğu tebliğde Ramic tarafından belirtilmiştir.)

3. Anonim, Belgrat (Chauvin, Bibliographie adlı eserinde, X, 91, bu bilgiyi, Revue Britanniaue, 1875, VI, 243-244'den naklen vermektedir; fakat Profesör M. Tayyib Okiç, verilen bu bilgi­yi şüphe ile karşılayarak bu çalışmanın proje aşamasında ka­lıp asla gerçekleşmediğini düşünür. [108]

 

III) Latin Harfleriyle Yapılmış Boşnakça Çeviriler

 

A-Tam Metin Çeviriler

 

1. Hadzi Ali Rıza Karabeg, Kur'an Preveo sa arapskog, Mostar 1937 (Bizim elimizde Saraybosna'da 1942'de yayınlanmış ve Prevod Kur'ana adını taşıyan yeni bir yayın bulunmaktadır. Ramic'e gö­re bu, U'lmann'ın Almanca çevirisi esas alınarak yapılmıştı1-).

2. Hadzi Suleman Kemura ve ibrahim lmsiroviç, Jasin Şerif, Sa­raybosna 1957, Glasnik Vrhovnog Islamkog Starjesitva vs'de yayımlanmıştır  (Arapça  metin,   Latin   ve  Kiril  alfabesiyle transkripsiyonu ile birlikte 36. sûrenin çevirisi verilmektedir).

3.  Mustafa Fetih Kulenoviç,  Prijevod Kur'ana, henüz yayımlan­mamıştır. [109]

 

B - Açıklayıcı Notlarla Birlikte Yapılmış Çeviriler

 

1. Hafız Muhammed Pandzaii Dzemaluddin Causeviç, Kur'an Casni, Saraybosna, 1937, Arapça metin ile birlikte, Ömer Rıza Dogrul'un Türkçe Kur'an çevirisinden alınma açıklamalı not­larla birlikte Boşnakça bîr çeviridir, ikinci baskı, Ömer Musiç-Ali Nametak tarafından düzeltilerek Zagreb'de 1969, 1972, 1974 ve 1978'de yayımlanmıştır. (Ramic'e göre, Doha/Katar'da bu çevirinin bir tıpkı basımı da gerçekleştirilmiştir.)

la.Mustafa Solkic, ai-Kur'an at-Karim, Allah'ın birliği ile ilgili âyetlerden meydana gelmiştir, 1974 (karşılaştırınız: Ramic).

2. Bir kurul tarafından, Prijevod Kur'ana s Kommtarom, tefsir ile birlikte çeviri, "Yugoslavya islâm Yüksek Şurası" tarafından 1966'dan itibaren fasiküîler halinde yayımlanmakta olup halen devam etmektedir. 1970 yılma kadar üç cildi yayımlanmıştır.

3. Huseijn Djozo, Saray Bosna'da 1966 yılında fasiküîler halin­de yayımlanmaya başlanmıştır ve çevirileri ile birlikte âyetle­rin yorumları da verilmektedir (bkz. ismail Baliç, Müslim Worîdi Karachi, 15.10.1966, s. 4). Ramic'e göre, bu yayının 1981 yılma kadar 4 fasikülü çıkmıştır; acaba bu çalışma, bir öncekiyle aynı mıdır?

4. Milan jovanoviç, Saraybosna, 1927 (Ramic'e göredir. Ayrıca bkz. Kiril alfabesiyle yapılmış Boşnakça çeviriler, no: 2).

5. Besim Kokurt, Kur'an, Arapça metin ile birlikte, Saraybosna, 1977, 1979, 1982 (?).

6. Seid Kokurt (Ramic'e göre, elyazması halindedir. 15. Cezayir Kongresinde).

7. Şevket Sabic (Ramic'e göre henüz elyazması halindedir).

8. Said Zenunovtc (Ramice göre henüz elyazması halindedir).

9. Saric (Ramic'e göre henüz elyazma halindedir). [110]

 

C - Seçme Parçalar Hâlinde Çeviriler

 

1. Mehmed Handziç, Tumacenje Sûre "El-Gaşije (88. Sûre), Glas-nik Vrhovnog Starjeşintstva Islamske Vjerske adlı dergide vb. yerlerde yayımlanmıştır. Belgrad, 1934, C. II, s. 433-437

2. Muhammed Tufo, Nekoliko ajeta, s trumacem, Ei-Hidaje dergi­sinde yayımlanmıştır, Saraybosna, 1937, 1, 149-154, sâdece bazı sûrelerin tefsirleriyle birlikte.

3. H. Ali(ja) Aganoviç, "108 ajet Sûretul-Maide (Vaz)", Glasnik Vsivz, Saraybosna 1940, VIII, 131-133; bu makale, 5. sûrenin 108. âyetinin tefsiridir.

4. Adem Handzic, "Komentar prve Kuranske Sûre el-Fatiha", Glas­nik  Vsivz,  Saraybosna,   1940,  VIII,   387-399;   bu  makale, Kur'anın birinci sûresinin tefsiridir.

5. Vehbi Sulejman Al-Albani, "Tumaçenje Sûre el-Asr'\ Glasnik Vis Frnj, Saraybosna, 1958, IX, 389-396.

6. A. A. Makus (Maksim Svara'nm takma adıdır), Namaz musli-manska moltva'da yayımlanmış seçme parçalardır, Saraybosna, 48. sayfa, (Ayrıca bkz. aynı dergi, s. 15-16.)

7. Bir kurul tarafından, iz Kur'ana Casnog svetu celom opomene, Belgrat 1967, Hasan Kaleşi'nin yazdığı ve Kur'an hakkında bazı açıklamaları konu alan bir girişle birlikte, eser sâdece ba­zı âyetlerden seçmelerden meyuana gelmiştir, Belgrad, 1967 (Bu yayında s. 65- 79'da 12. Sûre (Yusuf) yer almaktadır..

8. İsmail Balic, Surat Jasin, ]955 (bkz. Müslim World, 1966, yu­karıdaki gibi).

9. Nerkez Smailagic, Uvod u Kur'an (seçmeler), Zagreb 1975 (NUCa göredir).

10. Hadi Alija Karabeg, Prevod Kur'ana, Mostar, 1.937 (bkz. İs­mail Balic, Müslim World, Karachi, 15. 10. 1966, s. 4). [111]

 

D - Tefsirlerin Çevirisi

 

1.  Reşid Rıza'nın Tefstr el-Menar adıyla yaptığı Arapça tefsirin çevirisi:

a) Şukria Alagiç, Tefsirul-Kuranil-Kerimi, Komentar Kurana, C. I, Saraybosna 1926, 164 sayfa. C. II, Saraybosna, 1927, 152 sayfa,

b) Aynı yazar, el-Kur'anüi-Hdkimi Kuran Mudri, C. I, tarihsiz, 192 sayfa; C. II, Saraybosna 1931, 180 sayfa; C. III, Saraybos­na, 1932, 156 sayfa. C. IV Derventa 1934, 144 sayfa.

2. Muhammed Abduh'un Arapça tefsirinin çevirisi: Şukrija Alagic, Te/siru dzüz-i Amme, Saraybosna, 1933, 120 sayfa, sâdece 78-114. sûrderinin M. Abduh'un tefsirinden yapılmış çevirileridir. [112]

 

E - Kur'aridan Seçme Çeviriler

 

Birçok kitapta veya makalede o kadar çok seçilmiş âyet tercü­meleri var ki, hepsini burada anmak mümkün değildir. [113]

 

Brötanca

 

1. Anonim, seçilmiş parçalar, 1952 tarihli bir elyazması, Nantes (Fransa) şehrinde kaleme alınmıştır.

2. Abbe Y Troale, seçilmiş parçalar, 1952 tarihli bir elyazması, Landivisiau (Finistere)'de kaleme alınmıştır (bkz. France- islam, Paris 1971,No.53,54,s. 10). [114]

 

Bulgarca

 

1. Nicolas Kitza, Sale'in İngilizce çevirisinden Bulgarca'ya bîr çe­viridir, Sofya, 1910

2. Simeon Popov, Koranut, T. O- Voditel't i razposnavactut, Ru-se, Nov. zhivot, 536 sayfa, tarihsiz, 20 cm, kitap ismi bile Arap harfleriyle yazılmıştır. İngilizce Kur'an çevirisinden Ste-fan Tomov ve Stefan Skulev tarafından önce Almanca'ya çev­rilmiş, Sirneon Popov ise bu metni Almanca'dan Bulgarca'ya

çevirmiştir (Bkz. NUC).

3. Borislav Gueorgiev, M. Hamidullah'm Fransızca çevirisi esas alınarak 1980'de bir çeviri hazırlıklarına girişilmişti. [115]

 

Danimarka Dîlî (Danca)

 

1. Pedersen, Johannes (1883-1967), Kopenhag, 1919.

2. Fıants Buhl (1850-1932), Kopenhag, 1954, (kronolojik sıra­ya göre yeniden düzenlenmiş bazı seçmelerdir).

3. Dr. Poul Tuxen (1880- 1955), Kopenhag, Aage Marcus, 1921.

4. Madsen, Svend Abdus-Salam Sâdiq (1928 doğumlu), Kora-nen, tam metin çeviri, Kopenhag, 1965, 3 Cilt (İlk yayımı, Mirza Beşuriddin Mahmud Ahmad himayesinde 1960'da 30 cüz'lükbir seri halinde yapılmıştır, bkz. NUC), 1967, 1980.

5. Anonim, Koranen (seçmeler), Kopenhag,  1954,  131 sayfa (bkz. NUC).

6. Khadijah Bjerring (doğ. 1936), (seçmeler), Kvindens Stilling a is­lam'da yayımlanmıştır, Odensee,   1977-1J79  (bkz.   NUC-78, NUC-80). Odensee, 1988'de tam metin çeviri, elyazma halinde bu hanım çevirmenin yanında bulunuyordu.

7. Danimarka İslâm Dernekleri Federasyonu, yeni bir çeviri yap­tırmıştır, eser yayına hazır bulunmaktaydı, (bkz. Journal of the Rabıta, Mekke, 111/10, Ağustos 1976, s.62, sütun 3.

8. Krarup, Ove Che., (1872-?):

a) Kuranens, sûre 12,   956

b) Kuranens, sûre 18, 1959

c) Kurancns, sidsti 24, Sûre 91-114, Kopenhag, 1959[116]

 

Esperanto

 

1- Khalid Sheldrake, Seçmeler, Londra, 1. ve 112. sûreler, bkz. Islamic Review, Woking/lngiltere, Temmuz 1914).

2.  Colin Evans (Cassim İsmail), seçmeler, îslamo Esperantiste Re-gardata isimli eserinde, Londra, 1946.

3.  Wieslaw (İsmail) Jezierski, seçilmiş parçalar, 1951'tarihli bir elyazması.

4.  Dr. Italo Chiussi (Muhammad Abdul-Hadi), La Nobla Korano, Kopenhag, 1969, 1970. [117]

 

Estonyaca

 

1. Hans Kruse, Seçme Parçalar, 1951 tarihli bir elyazması, bkz. Vranu- islam, Paris, No. 83-85, 1974, s. 9. [118]

 

Fince

 

1. Z. I. Ahsen Boere, Koraani, Tampere, 1942

2. Helsinki Üniversitesi'in üç profesörü olan Jussi Aros, Armas Salonen ve Knut Tallquis tarafından seçilmiş ve çevrilmiş par­çalar. Koraani, 14+ 456 sayfa, Helsinki, 1957, 1980 (bkz. WB. 650-651). [119]

 

Flamanca

 

1. R. Marais, Morhonniere'li (Nant'h), Seçme Parçalar, 1952 ta­rihli bir elyazması. Bkz. France-lslam, Paris, No. 103-106, 1975, s. 14.

2. W Baaten (Utrecht'li), Seçme Parçalar, 1952 tarihli bir elyaz­ması (Ayrıca "Hollanda dili" ne bakınız). [120]

 

Fransızca[121]

 

l/a. A. Michael Baudier (yaklaşık 1580- 1645), Histoire de La Re-ligion des Turcs, Paris 1625, 1632, 1741; bu eserde Kur'an'dan çok sayıda seçilmiş parça vardır; orta seviyede özetlerdir.

1b. Sieur du Ryer (yaklaşık 1580- 1660), l'Akoran de Mahomet, Paris, 1647, 1649, 1651, 1673; La Hey 1683, 1685, 1719, 1723, 1883, 1885 ; Amsterdam, 1734 (gözden geçirilmiş ve düzeltilmiş yayım), 1756, 1770, 1775 ; Amsterdam-Leipzig, 1770, 1775; Anvers, 1716; Cenevre, 1751 (1775 Amsterdam baskısı Mr. Porter tarafından yapılmış ingilizce bir konuşma ile zenginleştirilmiştir.) (bkz. NUC).

2. Anonim, Paris Milli Kütüphanesinde el-yazması, No. arabe 468: "Bu Kur'an nüshası, çoğunluğu itibariyle bir Avrupalı ta­rafından yazılmıştır. Metnin 20. varağından itibaren satırlar arası bir Fransızca çeviri sürdürülmüştür ki, bunun çevirme­ninin kim olduğu bilinmemektedir, 306 varak'tır; elyazması nüsha XVII. asırdan kalmadır".

3. Antoine Galland (1646-1715), (Chauvin'in Bibliographie adlı eserinde verdiği bilgiye göre (X, 125), çevirmen bu elyazması Kur'an çevirisini Bigon şehrinde bırakmıştır: Aynı bilgiyi Des­tin Mille et Une Nuüs adlı eserinde (bkz. Bibli. arab. VI, 236, I, XXV) anmaktadır.

4. Claude Etienne Savary (1750-1788) Le Koran, Paris, 1783, 1798, 1821, 1822, 1826, 1828, 1829, 1891, 1926, 1951, 1958, 1970 ve Amsterdam, Î786; "Rotterdam, 1786, 2 Cilt; Mekke, (aynen) 1165 Hicri 1787 M. 2 Cilt; Mekke, 1739, 2 Cilt" (bkz. NUC).

4a. Savary'den seçmeler, 2 Cilt, Paris, 1784, 1850, 1890 (bkz.

NUC).

5. Reinaud Joseph Toussaint (1795-1867), Monaments arabes, persans et turcs du cabinet de M. k duc de Blacas v.s,, Paris 1828 adlı eserin­de bazı seçme parçalar kaydetmektedir: Özellikle bk. C. II, s. 11,291, 295, 298, 299, 301, 317, 320, 325-26, 331, 342-6, 349.

6. Garcin de Tassy (1794-1878), Doctrine et devoirs de la religion musulmane tires du Coran isimli eserinde bazı seçme parçalar kaydetmektedir, Paris 1826 (269 sayfa), 1840 (Savary tarafın­dan bu eser, Islamisme d'apres Le Coran , 1874, adlı eserinde tenkide tabi tutulmuştur).

7. Jean-Pierre Guillaume Pauthier (1801-1873), Livres sacres de VOrient adlı eserinde, 3. Kısım, Paris, 1841, 1852 (Gerçekte bu eser, aşağıda (8) sayıda tanıtılan elyazmasımn yeniden göz­den geçirilmiş bir şeklidir).

8. Albert de Biberstein Kasimirski (1808-1887, Polonyalı), Le Ko­ran, Paris, 1840, 1844, 1847, 1852, 1857, 1873, 1879, 1880, 1887 (bu sonuncusu çevirmen hayatta iken yapılmış bir yayım­dır); 20. yayım: 1909, sonra 1921, 1925, 1932, v.d.; 1949 (Bo-usquet'nin bir "Takdim" yazısı vardır), 1959, 1970 (Muhammed Arkoun'un bir "Takdim" yazısı vardır); Ali Merad'm kontrolün­den geçirilerek yayınlanmıştır ki, bir Türk hattatın kaleminden çıkmış bir hatla yazılı metin de bulunmaktadır) Federal Alman­ya'da 70'li yıllarda yayınlanmış diğer bir yayını da vardır.

8a. La Beaume (18067-1876), konularına göre âyetler gruplan-dırılmış ve Fransızca çeviri için Kasimirski'nin çevirisi esas alınmıştır, Paris, 1878.

8b. Noureddine Ben-Mahmoud; naşir, bazı hafif rötuşlar yap­mıştır; bkz. aşağıda No (38), iki dilde yapılmış lüks bir yayın­dır, Monaco, 1976.

9. J.j. Marcel, 1856'da kaleme alınmıştır (Chauvin, Bibliographie, X, 84).

10. Citoyen Marcel, Essai d'une traduction en vers d'un fragment du Quran, "Memoire Sur LEgypte... au VIII, 156-61"de gö­rülmektedir,

11. Ch. Gillotte, Traite de Droit Musulman adlı eserinde bazı sec-136

me âyetler bulunmaktadır, Böne, 1854.

12. Fatma-Zalda, Djaria Odalyk Doul den Benjamin Ali Ettendi Agha, LAlkoran, Lizbon 1.861. (7 âyetlik ilk sûre bir yana, geriye kalan kısım, Kur'an'dan alınmış karışık bir metindir ve bu arada Kur'an'dan olmayan yabancı parçalara da yer ve­rilmiştir; bu gibi kısımlar karma karışıktır ve bir takım deği­şiklik ve karışıklıklarla doludur) (483+VI1 sayfa) .

13. Juies Barthelemy Saint-Hilaire, Mahomet et Le Coran, s.241-343'de seçme bazı âyetler konularına göre tasnif edilmiş bu­lunmaktadır, Paris, 1865 (sadece seçmelerdir).

14. A. Roman, Leçons de Morale et de Philosophie, extraits de l'An-den Testament, de Jesus-Christs, de Conjucious, du Koran et des plus celebres philosoph.es et moralistes anciens et modernes, Tu-rin, 1879 (Bu bilgi Chauvin tarafından anılmıştır).

15. R. Dozy (1820-83), Essai Sur l'histoire de Vislamisme, Leyden, 1879, s.110-132, seçmelerden ibarettir.

16. Otto Houdas (öl. 1915) ve William Marçais (1872-1956) (ve Lucien Bourat ?), Buharî'nin Sahih'inin Fransızca çevirisinde yer alan çok sayıda âyetin çevirisidir. Les Traditions Islamiau.-es, Paris, 1903- 1914, 4 Cilt.

17. Gustave le Bon, La Civilisation desArabes, Paris, 1884, (çeşit­li seçmeler)

18. Louis Leblois les Bibles et les instaurateurs religieux de l'humanite, Ki£ap5:LeI<oran,s. 1-71, 349-378, seçme parçalar, Paris, 1887.

18a. Louis Leblois, Le Koran et La Bible Hebraique, Kur'ân'm yal­nız 57-65. sûrelerini içermektedir. (Chauvin tarafından anıl­mıştır, Bibliographie c. X.)

19.  Edouard Montet (1856-1934), Le Coran, sadece seçmeler­den ibarettir, 1925. (Tam tercüme), 1929, 1949, 1958 j Rısler'in bir önsöz'ü iîe, 1963, 2 Cilt.

20. Charles Ledit, Le Coran, (LKterature religieleuse, Bible-Co-ran, religions de l'Inde et de La Chine, histoire et texte cho-isis), Paris, 1949, s. 459-600, seçmelerden ibarettir.

21. joseph- Charles Mardrus (1.868-1949), Le Coran qui est La Guidance et Le Differenciateur, harfi harfine ve tam çeviridir, (sadece 62 sûre), Paris, 1926.

22. Ahmed Laimeche ve B. Ben-Daoud, Le Coran, Lecture par exellence, Oran 1931; aynı eserin bir korsan baskısından da söz edilmektedir, (Beyrut (?)); Paris, 1984.

23. O. Peşle ve Ahmed Tidjani, Le Coran, Paris, 1946, 1948, 1950; Paris, 1971, 1973 Arapça metin ile birlikte gözden geçirilmiş ve düzeltilmiş iki dilde gerçekleştirilmiş bir diğer yayımı Paris, 1980'de yapılmıştır; hatta çevirmenlerinin isimlerinin bile kal­dırıldığı bir korsan baskı 1980'de Kuveyt'te gerçekleştirilmiştir.

24. Regis Blachere (1900-1973), Le Coran, Paris, 1945-51, 3 cilt, (sûreler kronolojik sıraya göre yeniden düzenlenmiştir); 1957, (bu yayımda sûrelerin normal tertibe göre verildiği görülmektedir; ancak bazı yerlerde "düzeltme yapmak" için bazı âyetlerin yerleri, Kur'an'ın orijinal metninin değişik yer­lerine nakledilmiştir); tek cilt olarak, 1966 ve 1972.

24a. Aynı yazar, Le Coran, Que Sais-je? dizisi içinde, 2. baskı Pa­ris, 1969, (seçmeler).

25. Henri Peres, Versets choisis ca Coran (1 ve 2. sûreler), Alger, 1951.

26. Mahmoud Mokhtar Pacha Katirdjoglu, Sagesse Coranique, (seçme parçalar,) Paris, 1935, (261 sayfa.)

27. Ameur Ghedira, Le Koran, Lyon 1956, (lüks bir baskı).

28. Henri Mercier, Le Coran, Rabat, 1956 (Arapça metinleriyle birlikte bazı seçme âyetlerin çevirilerinden meydana gelmiş­tir; fonetik olduğu kadar müzikal bir aktarma tarzı vardır ki resimler konmamış olsaydı daha güzel olurdu). Ayrıca, "Al­manca" ve "İngilizce" çeviriler bölümüne da bakılsın).

29. Denişe Masson, Le Coran et La Revelation Judeeo-chretienne, yalnızca seçme parçalar, Paris, 1958, 2 Cilt.

29a. Aynı yazar, Le Coran, Paris, 1967, Arapça metin ile birlikte, Subhi Salih (öî. Beyrut 1986) tarafından gözden geçirilmiştir, Beyrut, (tarihi yok, fakat gerçekte bu, 1975). (NUC, 1980).

30. Jacques Jomier, Bible et Coran, seçme parçalar, Paris, 1959, 148 sayfa.

30a. Aynı yazar, Le Commentaire Coraniaue da Manâr, Paris, 1954, 362 sayfa.

30b. Aynı yazar, Les grands themes du Coran, Paris, 1978, 127 sayfa.

31. Shah Mohammed Abdoul Alim Siddiqui Al-Quadri, (Zabo-urol Moslimine maa taratibos-Salat, Hanafi), Eshack Abdoul (aynen böyledir) tarafından yayınlammıştır, Port Louis, ile Maurice 1961'de, 66 sayfa. 1, 97, 99, 102-114. sûreler, Arap­ça metnin Latin alfabesiyle okunuşu ve Fransızca çevirisi ile birlikte verilmektedir.

32. Si Ahmed Boudib, Le Coran Glorieıvc, Mulhouse 1968, Badr ve Cie. matbaası, sayfalar numarasız, fakat vaklaşık 1000 kadar bü­yük boy sayfadan oluşmaktadır. "Çev ri ve tefsir. Bu çevirinin yazılışı 1966 M/1386 H. Ramazan ayında 23 Aralık 1966 Cu­ma günü bitirilmiştir; yeniden gözden geçirilişi ise 2 Muharrem Aşûrâ (aynen) 1378 (18 Temmuz 1958)'de tamamlanmıştır."

33. S. Hamza Boubakeur (Ebu Bekir) (doğum: 1912), İslâm Enstitü­sünün ve Paris camiinin eski rektörü, 1972, 2 Cilt; 2. yayın Pa­ris, 1977 (Çevirmenin hiç de hoş durmayan bir resmi ile); 1979.

34. jean Grosjean (doğumu: 1912), 2 Cilt, Paris, 1972, resimli ve çeviriden ayrı Arapça metin bulunmaktadır. Arapça metin bir elyazmasımn faksimile yayımıdır ve ayrı bir cilt halinde veril­miştir; hattat'ı Ali b. Hilal, Ilyas b, El-Bevvab'tır ki orijinali Hic­ri 391 tarihini taşımaktadır. Muhtemelen korsan bir baskısı da yapılmıştır, Beyrut 1974 (?); ikinci baskı, Paris, 1979.

35. Mohammed Husain Dahal, çeviri, tefsir ile birlikte, elyazma­sı halindedir, bazı parçaları, France-hlam (Paris, 1972, No. 59, 60, vd.'de yayınlanmıştır.

35a. Aynı yazar, Arapça metinleriyle birlikte 21 adet sûrenin çe­virisidir, Porte Louis, ile Maurice, 1976.

36.  Anonim, Sourate Yasin, Arapça metni ile birlikte yalnız 36. sûrenin çevirisi, Konakry, Gine 1975.

37. Salaheddine Kechrid (1924 doğumiu), yeni bir çeviri olup Tu-nus'da yayımlanmakta olan jawhara El-hlam adlı dergide No. 1 (1975), V1II/6-7, 1976 ve devamında tefrika edilmiştir. Bu eserin çevirisi ile birlikte tefsiri, 1978 yılında elyazması halinde hazır durumdaydı. Yayımı: Tunus, 1984; üçüncü baskı: Beyrut, 1985.

38. Noureddine Ben-Mahmoud, yukarıda geçen (8) sayılı Kasi-mirski maddesine bkz. Kasimirski'nin çevirisi, hafif de olsa, bazı rötuşlara tabi tutulmuş ve Arapça metin ile birlikte ya­yımlanmıştır, Monaco, 1976.

39. Abdallah Kennoun ve diğer üç arkadaşı; bu eserin 1977'de bastıda olduğu söylendi.

40. Bashiruddin Mahmud Ahmad Kadiyani (eserin ilanları yapıl­mıştır).

41. Vincent Monteil (doğ: 1913) elyazması halindedir. Yazar V Monteil'in Paris'de çıkan Ustam dergisinde özel amaçlarını şöyle dile getirmektedir: "...bizim asıl maksadımız, Arapça ori-

jinal Kur'an metninin ritmini, Fransız dilinde özellikle nazım halinde vermektir. "Yazarın çevirisi" notunu taşıyor." (bkz. Pa­ris, 1963, s.28, No. 1, XC1, 5.28, 1, 29. XXIV 35, s. 34).

42. S.M.A. Rassoul, yeni bir çeviri, Muhammed Ali'nin İngilizce çe­virisi (bkz. "İngilizce" çeviriler bölümü no: 31) esas alınarak ya­pılmıştır. 1975-1976 yıllarında henüz hazırlık aşamasmdaydı.

43. Prof. Charles Pellat (doğ. 1914) (Sorbon Üniversitesi, Paris), Müslüman veya gayri Müslim bütün eski ve yeni tefsir-ter-cümeler  göz  önünde  bulundurularak ve   aynı  zamanda Kur'ân'm Arapça metninin tarihçesinden söz eden yazarların kaydettiği farklılıklardan da yararlanılarak hazırlanmış bir projedir; 1976 yılından beri hazırlıkları devam etmektedir.

44. As-Sa'id Muhammadi, Principes lslamiques, Kur'an'dan seç­meler, Tunus, 1962 (bkz. NUC).

45. Eî-Hadji Kabine Diane, Coran Lumiere du Createur, Konakry, tarihsiz 10. baskı, muhtemelen 1975, 1. ve 87 ila 114. sûre­lerin çevirisini içermektedir.

46. Anonim (Franz Toussaint), Le Koran, sourates principales, 134 sayfa, Paris, 1949.

47. Anonim, Seçmeler, E. T. N. A; Rabat 1956 (bkz. NUC).

48. Sadok Mâzig (doğ. 1905), 2 Cilt, Arapça metin ile birlikte, Tunus, 1980.

49. Abdel Majid Chorti, Le Coran, seçmeler, 64 sayfa, hoş olma­yan fotoğraflarla birlikte, Paris, 1981.

50. Bashir Ali, L'amour, le mariage, lajustice selon Le Koran, 122 sayfa, Nilsson/Paris, muhtemelen Buenos Aires'de İspanyol­ca olarak 1948'de yapılan çevirisinden sonra yayımlanmıştır (bkz. "İspanyolca" bölümü No. 15).

51. Youssef Mouhazem, 1986'nın Temmuz ayında baskıda idi, (yazar tarafından bana gönderilen nâzik mektupta ifade edilmiştir),

52. Bkz. ilerde "Polyglotte" dili, No. 4.

53. Bkz. ilerde "Polyglotte" dil, No. 5.

54. Oumar Ba, Le Coran Français-Peul, Paris, 1982.

55. Massato Abdou N'Diaye, L'îslam rinovateur et sauveur de Vhu-manite, 58 sayfa,  1964 ve  1974 arasında yayımlanmıştır (bkz.NUC, 1981).

56.  M.   Lelong (doğ.   25.02.1925),  Le don qul\ vous a jait, (Kur'ân'm ve İncil'in metinleridir) Paris, 1977, 277 sayfa; ay­nı yazarın "Si Dieu î'avait voulu" adlı kitabı iîe karşılaştırınız.

57. Pierre Gode (doğ. 19.06.1950), bu çeviri Taberî'nin 5 ciltlik Tefsir'inin bir özeti ile birliktedir, henüz baskı aşamasında­dır, C. 1-2, 1983.

58. Lefloch, Louis, al-Koran , 288 sayfa, Paris, 1960.

59.Anonim, (muhtemelen meslek olarak ticaretle uğraşanlar tarafın­dan yapılmıştır), Le Saint Coran, Arapça metin ile birlikte, Mirza Tahir Ahmad (Rabwah'lı bir Kadıyanidir)'m himayesinde "La Mosquee de Londres" tarafından yayımlanmıştır, Londra, 1985.

60. Berque, Jacques (doğ. 04.06.1910), görüldüğü kadarıyla 1986'da baskı işi devam etmekteydi.

61. Ali Chinassi, Fâzil, Le Coran, Institut Français du Caire tara­fından yayımlanmıştır, 119 sayfa, seçilmiş parçalardır, Kahi­re 1021 (bkz. WB. No. 770).

62. Rajabalee, Fâzil Zainul-Abedin, Tajsir ul~Quran, avec com-mantaire, Port-Louis, 1949-51 (WB, No.773).

63. Abel, Arnold, Le Coran, seçme parçalar, 107 sayfa, Lozan 1951 (bkz. WB, No. 769).

64. Ch. M. Echard, Du Koran, seçme parçalar, 160 sayfa, Rive Gauche, 1956 Paris, (bkz. WB, 772).

65. Cuperus, Wybo Sijo, al- Fatiha dans La pratique reügieuse Mu-sulmane du Maroc â partir du 19'e siede, 188 sayfa, Utrecht, 1973 (bkz. WB, No. 771).

66.  Pichon, Jean-Charles, L'lslam dans Le Coran, 151 sayfa, Stras-bourg 1981 (bkz. NUC).

67. Arnaldez, Roger, Guide de lecture, 155 sayfa, Paris, 1983

68. Seddiki, Hocine, Le Coran â ceux qui ne sont pas encore inities â la langue arabe, 164 sayfa, Arapça metin ile birlikte bunun Latin alfabesiyle okunuşu verilmektedir, Paris, 1985.

69.Maurice Bucaille, (doğ. 19.07.1920) yazarın şu iki eseri için­de yer almış bazı seçme âyet çevirileri bulunmaktadır: "La Bıble, Le Coran et la scİence" ve "Origine de Vhomme".

70. Muhammad Hamidullah (doğumu: 1908), elinizdeki eser. Michel Leturmy'nin katkısıyla. Çevirinin bütün redaksiyonu bir yıldan daha kısa bir zamanda bitirilmiştir. (5 Ağustos 1958/20Safer 1378 H.)

Birinci baskı: Ekim 1959, Paris, "Club Français du Uvre" ta­rafından gerçekleştirilmiştir.

İkinci baskı: 1959, Paris, yine "Club Français du Livre", tara­fından gözden geçirilerek yapılmıştır (Bu ikinci yayım, İran'ın Kum şehrinde Ensari Yayınevi tarafından tıpkıbasım yönte­miyle korsan bir baskı olarak tekrarlanmıştır ve tarihsizdir)-

Üçüncü ve dördüncü baskılar: Arapça Kur'an metni ile (Carthage matbaası), Paris, 1963.

Beşinci baskı: Arapça Kur'an metni ve bazı resimlerle birlik­te Padoux Yayınevi tarafından gerçekleştirilmiştir, 1965.

Akıncı baskı: Gözden geçirilmiş ve Club Français du Lîvre tarafından yayınlanmıştır, Paris, 1966. Yedinci baskı: Gözden geçirilmiş ve Club Français du Livre tarafından gerçekleştirilmiştir, Paris, 1971.

Sekizinci baskı: Arapça Kur'an metni ile birlikte, Beyrut, 1973. Bu sekizinci yayım aynı yayıncı tarafından tarih gösterilmeksizin ve hiç bir değişikliğe tabi tutulmaksızın iki defa tekrarlanmıştır.

Dokuzuncu baskı: Korsan bir yayımdır ve üçüncü baskının tıpkı basımıdır. Arapça Kur'an metni ile birlikte olup, Kutup Khana Ishayet (aynen) islam tarafından ile Maurice'li bir tüccarın mali desteği ile Delhi'de iki kez yayınlanmıştır.

Onuncu baskı: Gözden geçirilmiş ve Arapça Kur'an metni iie birliktedir, 2 Cilt halindedir, Beyrut; Katar Hükümeti hesa­bına 1980 yılında aynı yayınevi tarafından tekrar basılmıştır.

Onbirinci baskı: Bir tek Cilt halinde ve hiç bir değişikliğe ta­bi tutulmaksızın yayınlanmıştır, Beyrut, 1981.

Onikinci baskı: Gözden geçirilmiş ve baskı hazırlıklarının sürdürüldüğü tarafımızdan tesbit edilmiştir (Ankara, 1983).

(Bu arada, iç kapakta Onuncu baskı ve karşı sayfada onbi­rinci baskı olduğuna işaret edilmiş, fakat gerçekte ise seki­zinci baskının fotoğraf yoluyla bir çogaltılmasidır, muhak­kak bir korsan baskıdır: Beyrut, 1981.)

Onüçüncü baskı: Yazar tarafından gözden geçirilmiştir, Brentwood, (Maryland, USA ), 1985.

Ondördüncü baskı: Le Hennin Yayınevi tarafından eski bir yayın esas tutularak iki dilde yapılmış bir çeviri olarak ya­yımlanmıştır, Paris, (?) 1985.

Onbeşinci baskı: Yazar tarafından gözden geçirilmiş ve Ama­na Corporation tarafından gerçekleştirilmiş, beraberinde Arapça Kur'an metni de bulunan tek cilt halinde en gelişmiş ve kontrollü bir yayın olan elimizdeki bu baskıdır. Fransa'da basılmış ve Brentwood (Maryland, USA) 1989'da yayımlanmıştır (Amana Corp; 4411, 41st Street, Brentwood, Mary-land-20722, USA), (ISBN 0-915957-04-3). [122]

 

Arap Harfleriyle Yazılmış Fransızca Çeviriler

 

1.& 2. Bazı âyet ve sûreler, France-klam, Paris, 1975, No. 96-97, (Şubat, 1975 s. 14.) ve No. 107-109, (Ocak, 1976. s. 14.) [123]

 

Frizon Dili

 

1. A. J. Nijdam (La Haye'li), Seçme Parçalar, 1952 tarihli bir el­yazması.

2.  M. Shurer, seçme parçalar (batı lehçesinde).

3. S.S. De jong Dzn, seçme parçalar, 1952 tarihli elyazması, bkz. France-hlam, Paris, 1978, No. 111, s. 15. [124]

 

Gal Dili (İskoçya)

 

1. Anonim, (muhtemelen Dunlop tarafından), seçme parçalar, 1948 tarihli bir elyazması olup Glasgow'da kaleme alınmıştır.

2. Anonim, Seçilmiş Parçalar (bkz. France-lslam, 1977, No. 121-122, s. 7). [125]

Hırvatça ("Boşnakça"Ya Bakınız) Hollandaca

 

1.  Anonim, De arabische Alkoran, (bu çeviri, Schweigger'in Al­manca ve Arrivabene'nin İtalyanca çevirileri esas alınarak ger­çekleştirilmiştir,) Hamburg, 1641.

2. Glazemaker, Jan Hendrik, Mahomets Alkoran, (bu çeviri, Du Ryer'in Fransızca çevirisi esas alınarak yapılmıştır, 7 resim bu­lunmaktadır,) 1658, 1696, 1698, 1721, 1734, 1799 (Amster-dam 1696) (NUCa göre, Amsterdam, 1657, 16+692+4+125 sayfa; Leyde 1721, 1734.

3.  L. J. A. Tollens, Mohamed's Koran, (Kasimirski, Sale, Ullman ve Maracci'nin çevirileri bu çeviride esas alınmıştır,) Batavia, 1859.

4. Keijzer, Salome, De Koran, Harlem 1860, Rotterdam 1905, 1916; 5. yayın: 19201i yıllarda Rotterdam (bkz. NUC).

5. Mirza Bashir-ud-Din Mahmud Ahmad (1889-1951), Heilige Qpr'an, Arapça metin ile birlikte, Rabwah (Pakistan) 1953; 2. yayın: Mirza Nasır Ahmad'in desteğiyle, İ969.

6. j. H. Kramers (1891-1951), De Koran, çevirmenin ölümün­den sonra yayımlanmıştır, Amsterdam, 1956, 1964, 1969, 1974; 6. baskı: 1978.

7. Soedawo, (ayrıntılar verilmeksizin Lîslamic Review, Londra adlı dergide haber verilmektedir. Haziran 1952, 38. sayfa).

8. E A. Graeff, Kasimirski'nin Fransızca çevirisi esas alınmıştır; 929 sayfa, Harlem 1879 (bkz. NUC).

9. Mattes, B. F; Proeve eener Makkassarsche Vertaling des Koram, 89+106 sayfa; 1,2/1-28 sûreler, Makassar ve Hollanda dilinde yapılmış bir çeviridir. Amsterdam, 1856 WB, No. 218) (ayrı­ca Flamanca'ya da bakınız). [126]

 

İngilizce

 

1. Anonim, Here begynneth a Lytell Treatyse of the turh.es Law cal-led Alcoran. And also it spedketh Machamed the Nygromancer, 61 sayfa, Londra 1515 (?).  (NUC, 1956 öncesi, C. 303, s. 6250

1 (tekrar). Alexander Roos (1590-1654) The Alcoran of Mahomet, Translateâ out (of) Arabique into French by the sieur du Ry«?r, Lord of Malzair, and Resident of the King of France at Ale-xandria and newly Englished, Du Ryer'in Fransızca'ya yaptığı çeviri metin esas alınarak yapılmış çeviri (bk. Oxford Nicoll elyazması, s. 405-406), Londra, 1648, 1649 (sahte nüshadır), 1668, 1719 "Complete History Texts" serisinin 4. cildi olarak yayımlanmıştır). Amerika basımı: Springfield,  1806, Philadelphia, 1853, 1855, 1856.

2. Roiand Taylor, (Du Ryer'in Fransızca çevirisi esas alınarak yapılmış bir çeviridir) 1688. Acaba bu, bir evvelki eserin aynısı mıdır?.

3. Anonim, The life of Mohammed together with the Alcoran at lar-ge, Londra, 1718 (Bkz. Washginton, Congress Library'inin Card lndex).

4. George Sale (1697-1736) The Koran, commonly called Alco­ran of Mohammed translated into English immediately from the Arabic, 2 Cilt, Londra, 1734, 1746, 1764, 1774, 1795, 1801, 1812, 1821, 1824, 1825, 1826 ("Koran Society" için); 1836, 1838, 1844 (Davenport tarafından, bir harita ve bazı re­simlerle birlikte basılmıştır), 1850, 1857, 1861, 1867, 1871, 1876 (iki defa), 1877, 1879, 1891 ("Hundreed Books" dizisin­de No- 22); 1892, 1913, 1921 (Sir Denison Roos yayınıdır). Diğer yayınlan ise şunlardır: Bath, 1795, Philedelphia, 1833, 1850, 1860 vs 5. baskı: 1870, Ne w York, 1880, 1891, 1900, 1902, Londra,-New York, 1917 ("Sacred Books of the East" di­zisinde).  1914 ve 1975 yayımları ise Kaîkütta'da "National Library" (NL) tarafından yapılmıştır. Londra, Lancaster, Bath kentlerinde olmak üzere ingiltere'de ve New York, Chicago, Philadelphia/da olmak üzere ABD'de 1, 2 veya 3 cilt halinde defalarca yayımlanmıştır. Bkz. NUC. Londra'da gerçekleştiri­lenlerden bazılarında Davenport'un kaleme aldığı yazar G. Sa-le'in bazı hatıralarına yer verilmiş, diğer bazılarında ise katlan­mış haritalar ve suy kütükleri de yer almıştır, bazılarında ise resimler görülmektedir; Denison Ross yahut Frederic Menon Cooper tarafından yayma hazırlanan baskılan da vardır.

4a, N. H. Dole, Selections forms the Koran by George Sale, Jamaica Plains (Mass.), 1904 (özel bir baskıdır): 3+1+211 sayfa).

4b, Ellwood. Morris VVherry (1843-?), George Saleİn çevirisi esas alınarak yapılmış bir tefsirdir, Londra, 1882-86, 1896, 1873, 1975.

4c. Sale'den seçmeler, Wherry, Muir v.b. tarafından: Londra ve Madras, 1896, Londra, 1902 (200 sayfa).

5. Theodor Arnoîd, Der Koran...aus dem arabischen Original in das English überseızt...von demselben.aufs treulischste wieder in Teutsch verdolmetscht, (Almanca'ya çevrilmek üzere, önce İngi-lizceye çevrilmiştir.  Bu bilgi, Chauvin'in Bibliographie, c.  X, (1907), s.  75-76'da verilmektedir. Almanca yayımı,  Lemgo, 1746'da yapılmıştır. İngilizce metin muhtemelen hiç basılmamış-tır. Halen mevcut ölüp olmadığı bile bilenememektedir.

6. Josephus Tela, The Morality of the East, extracted from the Ko­ran of Mohammed. Konulara göre alfabetik olarak sıralanmış, özetler, 96 sayfadır, Londra, 1766, 1818; Chauvin, Bibliograp-hie, X, 97'de verdiği bilgiye göre, bu eserin birinci baskısı ano­nim olarak neşredilmiş ve ancak ikinci baskıda J. Tela adı be­lirtilmiş ve "yayımlayan" olduğuna da işaret edilmiştir. Buna göre eserin yazarının kim olduğu bilinmemektedir.

7. Anonim (Paris, Bihliotheque National, Arapça No. 4529'da kayıtlı bir elyazması). Hindistan'ın Agra şehrinde inşa edilmişTac Mahal adlı türbenin avlulanndaki pencere kenarlarına işlenmiş Kur'an âyetlerinin lngilizceye çevrilmesi denemesinden ibarettir. Bu el­yazması, Hicri 1220 (1805/1806 M.) tarihli olup 79 varaktır.

8. R. Carlile, The Holy Koran, Londra, 1822, 1826 The Koran So-

ciety için yapılmıştır. (Modem World dergisine göre, bkz. 1927, XVU, 279-89). Bu eser anonimdir ve Carlile sadece "Edi­tördür; 386 sayfadan oluşmaktadır; tamamlanmamıştır.(?)

9. Anonim, The Koran commonly called Akoran oj Mohammed, Giriş ile birlikte eserde görülen notlar, Sale'in eserinden alınmadır; bu ara­da Fransızca olarak yayımlanan Savary'nin tefsir ve açıklamalarına da çeviri metninde yer verilmiştir, New York, 191 l'e doğru. (Washington, Congress Library'nin Card lndex'ine bakılmalıdır).

10. Anonim, Bibliotheca Orientalis'z göre, Hindistan'ın (?) Seranv pore şehrinde 1833 yılında İngilizce çevirisi sayfa kenarla­rında olduğu halde taşbasması bir Kur'an yayımlanmıştır. (Moslem World tarafından anılmıştır. 1915, V, 252).

11. Edward William Lane, Selections from the Kuran... Arapça'dan yapılmış doğrudan bir çeviridir, usulüne uygun bir biçimde âyetlerin çeviri ve tefsiri birbirine karıştırılarak verilmiştir, 317 sayfadır, Londra, 1843. (Bu çeviri-tefsir, Lane-Poole ta­rafından gözden geçirilerek yeniden yayımlanmıştır (bkz. ileride "16" sayılı ingilizce çeviri). Londra, Boston ve Lahor baskıları da vardır (Karşılaştırınız: WB 614-8).

12. Anonim, The Testimony borne by the Koran to the Jewish and Christian Scripture published by the, Agra Religious Tract and Book Society, Agra (Hindistan) 1856, X+ 112 sayfa, sa­dece seçmelerden oluşmaktadır.

13. John Meadows Rodwell (1808-1900), The Koran Translated from the Arabic... arranged in chronological order. Londra,-Edinburgh, 1861; gözden geçirilmiş ikinci baskı: Londra, 1876, 1909, 1911,  1913,  1915,  1918, 1921,  1924,  1926;  1929, 1933, 1937, 1939, 1953 "Everymans Library" dizisinde olmak üzere New York,  1909; ayrıca, New York,  1918,  1926 ve 197l'de yeniden basılmıştır. Whitaker'in katalogunun, British Books in Print 1977, belirttiğine göre, E. H. Rodwell'in çevirisi­nin j. M. Rodvvell'inkinden ayrı bağımsız bir çeviridir; eseri ya­yımlayanın yazılı bir şekilde açıkladığına göre bu bir baskı ha­tasıdır. Bu duruma göre, her iki yayın da J. M. Rodwell adlı ya­zarın çevirisi olmaktadır. Bkz. Madras 1910 baskısı.

13a. Rev. H. U. Wcitbrecht Stanton, (1861- 1931), Selections from the Qur'an, Rodwell'in çevirisinin yeniden düzenlenerek gerçekleştirilmiş bir yayımdır. NewYork-Toronto, 1922.

13b. Rodwell'den yapılmış seçmeler, Christian Literatüre Society for İndia tarafından yayımlanmıştır, Londra, 1910 (iki defa), (VI+ 312 sayfa).

13c. Ataur Rahman ve Syed Kazım, Versesfrom the Koran, illust-ratîve of the Spiritual and Ethical Teachings of İslam... Ro-welle'den seçmeler, 42 sayfa, Haydarabad/Dekkan, 1975.

14. Richard Burton, nazım hâlinde yapılmış seçmeler, Edinburgh Re-vievv, July   1866'da  yayınlanmıştır.   (Bu  bilgiye,   Hartford (ABD)'da yayınlanan Moslem World, 1915, s. 254-255'de çıkan "Translations of the Koran" adlı makalede işaret edilmektedir.

15. Mancure Daniel Conway, The Sacred Anthology, a book of ethi­cal scriptures, Londra, 1874 (V1II+ 480 sayfa), 5.yayın 1876 (Chauvin tarafından anılmıştır. Bibliographie X, 98 dipnot).

16. Stanley Lane-Poole (1854-1931), yukarıda (11) sayıda işaret edi­len Lane'in yaptığı çevirinin yeniden gözden geçirilmiş ve ekler yapılmış bir metnidir.  Mekke'nin bir manzarası eklenmiş-tir.(CXIl+173 sayfadır. Londra, 1879, 1890, 1907, Lahore, 1975 (WB 614-8). Ayrıca bkz. aşağıda gelen (19) numaralı çeviriye.

17. E. H. Palmer (1840-1882), The Qur'an, 2 Cilt, Oxford, 1880, 1889, 1900; Londra, 1900, 1928 Nicholson yayımı 1929, 1933,  1938,  1942,  1947,  1949, ABD'de: 1909, 1951 ve 1954, Delhi, 1965 yıllarında basılmıştır. Birinci baskısı Cal-:utta'da 1889'da NL tarafından yapılmıştır.

17a. Arthur Wollaston, The Religicm of the Koran, "VVisdome of the East" dizisi arasında Londra,-New York,'ta 1910 tarihin­de basılmıştır. Palmer'e göre 70 sayfadan fazladır. (Bu bilgi Moslem World, 1927, XVII, 279-289'da verilmektedir.)

17b. Palmer'den seçmeler, New York, 1910'da yayımlanan bir ki­tapta. Bkz. S. 885-102L Acaba bu eser öncekiyle aynı mıdır?

18. Sir Wüliam Muir (1819-1905), Extracts from the Koran in the Originaİ vith English Rendering (V1I+ 63 sayfa) Londra, 1880, 1882, 1885.

18a. Aynı yazar, The Life of Mahomet adlı eser, 4 cilt. Londra, 1858, 1861. Kur'an'm çok sayıda parçalarının Ingiltzceye çe­virilerini içermektedir. Yine aynı yazarın The Coran, its Com-position and Teaching, Londra, 1880. National Union Catalog aynı yazarın Extracts from the Coran Londra, 1850, 1885 isimli bir eserine daha işaret etmektedir.

18b. Aynı yazar, The Coran its Composition and Teaching, and the Testimony its bears to the Holy Scriptures, Londra, 1878.

19. Stanley Lane-Pool, The Speeches and Table-Talk of the Prophet Mo-hammed, Kur'an'dan seçilmiş ve çevrilmiş parçalar, Londra, 1882, 1892, 1915; New York 1905, (Bkz. Yukanda geçen No. 11).

20. Martin K. Schermerhorn, The Koran, sadece seçme parçalardır, New York, 1883 (bkz. Moslem World, 1927, XVII, 279-289).

21. J. M. Hodgson, The Bİbfos of the Nations, Çin, Hint, Parsis, Bu­dist, Mısır ve İslâm'ın kutsal metinlerinden seçilmiş parçalar (522 sayfa), sadece seçmelerden ibarettir. Manchester 1885 (Bu eseri Chauvin, Bibliographie, X, 97. notta kaydetmiştir).

22. Henry Preserved Smith, Essays on the Koran, ingilizce çeviri­siyle birlikte Kur'an'dan seçmeler. New York, 1896, 1913 (bkz. Congress Library, Card index ve yine Moslem World, 1927, Xn\, 279-289)

23. John Murdoch, Selections from the Koran, bir girişîe ve doyu­rucu dipnotlarla ve bütünün değerlendirmesiyle birlikte. XXX+188 sayfa, (London and Madras Christian Literatüre Society) adına yapılmıştır, Madras, 1896, 1902 .

24. William E Warren, Rhyme and Rhythm in the Koran, sadece 113. Sûrenin İngilizceye ve 113 ile 114, Sûrelerin Almancaya çeviri­sini içermektedir. Öpen Court adlı dergide (La Salle, Illinois) yayınlanmıştır. Bkz. Kasım 1899, Cilt XVII, No. 11, s. 641-643.

25. Daniel J. Rankin, Rhyme and Rhythm in the Koran , sadece 1, 110-114. sûrelerin nazım hâlinde yapılmış çevirilerini içer­mektedir. Öpen Court adlı dergide (La Salle, Illinois) yayım­lanmıştır (bkz. Haziran 1899, Cilt XIV, No. 6, s. 355-357).

26. Dr. Mohammed Abdul Hakim Khan, The Holy Quran, Pati-ala (Hindistan), 1905; Mosiem World, 1915, V s. 252'de işa­ret edildiğine göre, yine Londra'da yayımlanmıştır.

27. Thomton-Nichoison (E du Pre Thornton ve Rynold A. Nic-holson ) Elementary Atabic, 1 ve 2 Reading Book, sadece seç­meler yapılmıştır, 1907, 1909 .

28. Mirza Abul-Fazl (1844- 1914), The Qumn, kronolojik sıraya göre sûreler düzenlenerek verilmiştir, Allahabad (Hindis­tan),  1911-12 v.d. Bombay (Hindistan),  1955 ;  1908 ve 1910 baskıları, Kalkütta, National Library tarafından yapıl­mıştır. NUC'a göre, Kalkütta 1908 baskısı anonimdir ve fa­kat Abul-Fazl'm bir Giriş yazısı vardır. Allahabad yayımında (XVlll+342 sayfa) yalnızca bazı seçmeler bulunmaktadır. 1911- 1912 Allahabad yayımı 2 cilt halindedir ve tamdır. 3. baskısı Surat'ta 191ö'da yapılmıştır.

28a. Lessonsjrom the Quran, 6+ 61 sayfa, Kalkütta, 1908 (WB, No. 52*).

29. Anonim, The Holy Quran, Kadiyanilerin "Anjuman Traqqie-Isîam" kuruluşu tarafından yayımlanmıştır, 1. cilt, Madras (Hindistan), 1915, (6+118+ VIII sayfa, Arapça metin ve met­nin okunuşuyla birlikte).

30. Mirza Hairat Dihlewi (öl. 1916), The Kuran, çeşitli bilginler tarafından hazırlanmış ve Mirza Hairat tarafından yayımlanmıştır. 3 cilt (229+251+286 sayfa), Delhi, 1916 (Önsöz'de, Giriş, Tefsir ve islâm'ın profesyonel düşmanları tarafından ileri sürülen tenkitlere cevaplan içeren bir 4. ciltten bahse­dilmektedir. Yazarın 1916 yılında ölmesi bu cildin yayınlan­masını engellemiş gibi gözüküyor. Bu cildin elyazmasımn bir yerde bulunup bulunmadığını bilmiyoruz. 1930 baskısı Kalkütta'da (National Library tarafından yapılmıştır).

31. Muhammad Ali (1875- 1951), The Holy Qur'an, Woking (in­giltere), 1916, 1920, 1928, 1934, 1948, 1951, 1963 (Arap­ça metin bulunmayan iki ayrı baskıdır). 1935 Lahor baskısı Kalkütta'da National Library tarafından yapılmıştır. Islamic Guardian (Sîoughl/Ingiltere), II/4, No 4, 1981'de verilen bil­giye göre, yazar, çeviri ve tefsirini 1909'da kaleme almaya başlamış ve 1916'da yayımlamıştır. 1940 ve 1951'de gözden geçirerek tekrar neşretmiştir. (Urduca yayımı ise 3 cilt halin­de 1923'de gerçekleştirilmiştir). Lahor'da 1920, 1928, 1934, 1948, 1951 yıllarında yayımlanmıştır. Yine aynı yazarın The Living Thoughts oj the Prophet Muhammad adlı eseri ile karşı­laştırınız: Londra, 1947, 1949, 1950; gözden geçirilmiş ve Arapça metinli yayın: Chicago, 1973 (NUC, no. 82).

31a. Aynı yazar, Panj sura, Arapça metin ve metnin okunuşu ve­rilerek ingilizce'ye çevrilmiş, notlar eklenmiştir, Lahore, 1948 (98 sayfa).

32. Ghulam Fatımi, (3aşka herhangi bir biigiye sahip değiliz).

33. Ghulam Sarwar, The Holy Quran, Singapur, 1920, Londra, 1928, 1929, Oxford, 1930,1931 baskısı (acaba evvelkinin aynısı mıdır?) National Library tarafından yapılmıştır. Kal­kütta, Karachi, 1973.

34. Abdullah Alladin, Extracts jrom the Holy Quran, 195 sayfa, Secunderabad   (Haydarabad/Dekkan),   3.   yayın:   1922,  (VII+195 sayfa), 1926: 8. baskı 1935 (Washington Congress Library, Card Index'ine göre).

34a. Casim Ali Alladın, The Last Part ofthe Holy Quran, Arapça metin ile birlikte, 88 sayfa, Haydarabad/Dekkan, 1933 (WB, No. 539).

35. Theodor Maximilian R. von Kelar, The Essence ofthe Koran, seçmeler, Girard, Kant, 1923.

36. M. Nejmi Sagib Bodamialisade (1893-?) The Koran:

a) Yeni bir nüsha, seri halinde devam etmiştir. Paphos (Kıb­rıs) 1925 vd.

b) The Gouran Versified, Lefkoşe, 1927

c) The Gollrau Versified, Lefkoşe, 1927, 1946.

d)  Kıbrısta gerçekleştirilmiş bazı seçmelerin baskısı, 1949 (bkz. NUC).

37. Imadul-Mulk Syed Husain Bilgrami, The Quran, tamamlan­mamış  bir  çeviridir  ve  satıştan   kaldırılmıştır,  Haydara­bad/Dekkan, 1926

38. Gazi Mahmud Mukhtar Pacha (Katırcıoğlu), The Wisdom of the Quran, nazım halinde seçilmiş ileriye dönük bir çalışma, john Paull Naish tarafından lngilizceye çevrilmiştir, Londra, 1937, 1969, 1974, Lahore, 1974 (WB, No. 606). Bu eserin Fransızca ve Almanca çevirileri de yayımlanmıştır.

39. Marmaduke William Muhammad Picktall (1875-1936), Me-aningofthe Glorious Koran , Londra. 1930, 1948, 1976, New York, 1931, Haydarabad/Dekkan (bu yayım, Kur'an'm Arap­ça metnini de içerir ve 2 Cilt halindedir), 1938, Banglore (Hindistan), 1952, (bu nüshada üçüncü baskı olduğu ifade ediliyor), New York, 1953, 1954'de olmak üzere iki defa "Mentor Religious Classics" dizisinde yayımlanmıştır), 1955, New American Library New York, 1956, 1959, Karaçi (senesi yok fakat bu, gerçekte 1971 yılıdır). Eser Arapça metin ile veya metinsiz olarak, çok sayıda baskı yapmıştır ya da birçok başka dillerdeki eserlerle birlikte basılmıştır.

39a. Vinoba Bhave, The Essence ofQuran (Picktall'in çevirisinden ya­pılmış seçmelerdir), Vernarsi (Hindistan), 1962, 1963, 1969.

39b. Eliasi, Muhammed Abdul Haleem (doğ-1908) Arapça metin, Latin harfleriyle okunuşuyla birlikte ingilizce çeviri, Haydara-bad-Dekkan, 1979; tam yayım: Chicago, 1978, 1986.

39c. Muhammad Saleem Kayani, Simplified and Revİsed Version of Pickthall's Seçme Parçalar, 64 sayfa, Londra. Metnin okunu­şuyla veya metnin okunuşu olmaksızın ve Arapça metinle birlikte iki yayımı vardır.

40. Ch. Muhammad Manzur ilahi, The Holy Prayersjrom the Qu-ran, yalnızca seçme parçalardan oluşmaktadır, Lahore (Pa­kistan'da 1930'larda yayımlanmış olduğu söylenebilir. 32 sayfa; 4. yayın; Lahor, 1937, Arapça metin var.

41. A. F Badshah-Husain, The Holy Quran, Şia geleneğine göre tefsirle birlikte çeviri, Lucknow (Hindistan), 1931, Cilt: 1 (sâdece 1. ve 2. Sûreler).

42.  Mme Margoliouth, c. 1, yalnızca yarısına kadar gelinmiştir (bu bilgi, Urduca Abdus-Samad Sarim tarafından yazılan Ta'rikhul-Quran adlı eserin 120. sayfasında kayıtlıdır).

43. Abdullah Yusuf Ali ( 1872- 1953), The Ülustrious Qur'an, kafiye­siz nazım şeklinde olup Arapça metin ile biliktedir; 2 ciltten oluşmaktadır, Lahore (Pakistan), 1935, 1937-1938, 1944, 1956 (aynı çeviri fakat Arapça metin olmaksızın), New. York, 1946 (Washington, Congress Library'nin Card Index'inde belirtil­mektedir), Beyrut, 1968, Arapça metin ile birlikte (Daru'1-Aru-ba yayınlarından); yine Beyrut, (yılı yok, muhtemelen 1972'ye doğru Daru'1-Feth yayınları arasında Arapça metinle yayımlanmıştır; Libya, 1973 (acaba bu yayım, bir evvelki Beyrut, baskı­sının aynısı mıdır?), Haydarabad/Dekkan, 1973 (Arapça metin ve Ashraf Ali Thanavi'nin Urduca çeviri metni ile birlikte); özel olarak haber aldığımıza göre, 1978'de Londra,'da Arapça metin-İngilizce-Urduca üç dilde bir yayım hazırlıkları başlatılmış bu­lunmaktadır; Washington, 1975, Arapça metin ile birlikte; Yu­suf Ali'nin bu çevirisi, Arapça metinle ya da metinsiz ve meselâ Karachi, 1975'de Pakistan Hükümetinin bir kararıyla olduğu gibi, tefsir ve açıklama kısımları hazfedilerek çeşitli kentlerde bir çok defa yayımlanmıştır; ayrıca çok sayıda "korsan" baskıla­rına da rastlanmaktadır.

44. Anonim, Aî-Quran..., Arapça metinle birlikte İngilizce çevri­si ve açıklayıcı kısa notlar, Dr. S.N.A. Jafri'nin bir önsözüyle. Simla (Hindistan), 1935 ("Simla Friend's Qoran Society"nin yayınları arasında çıkmıştır).

45. Richard Bell (1876- ?), The Quran, Sûreler kronolojik sıraya göre düzenlenmiştir, 2 cilt, Edinburgh, 1937-1939 ve 1960. Bir diğer yayım da "completely rewised and enlarged by Montogomery Watt", Edinburgh, 1970.

46. Abdul Majid Daryabadi (1892- 1977), The Holy Quran, La-hore (Pakistan), 1943, 1957, 1971 v.s. Lucknow (Hindis­tan), 1985, 4 cilt halinde; Chicago, 1988 (baskıda).

47. Mirza Bashiruddin Mahmud Ahmad (1889- 1965), The Holy Quran İngilizce çeviri ve tefsiriyle 1. cilt, Qadiyan (Hindis­tan), 1947 ve 2. Cilt, Rabwah (Pakistan), 1955. NUC'a göre, ilk yayım Qadiyan, 1915'dedir. Urduca'dan îngilizceye Sher Ali tarafından: Qadiyan, 1947. Malik Ghulam Farid tarafın­dan: Rabvvah, 1969'da özet yayındır.

48. Duncan Greenlees, The Gospel of islam, Madras, 1948, Seç­meler.

49. George Mamishisho Lamsa, The Short Koran, Arapça Kur'an metni ile birlikte bazı seçmelerin İngilizce çevirileri de veril­mektedir, 377 sayfa, Chicago, 1949.

50. Arthur John Arherry (1905- 1969), Selections ofthe Quran, 2

Cilt, Londra, 1953; Londra,-New York, 1955, 1964, 1980'de tek bir cilt halinde yeniden yayımlanmıştır.

50a. Aynı yazar, The Quran înterpreted, 2 cilt, Londra,-New York, 1955, 1964.

51. Sardar ikbal Ali Shah, Bctractsfrom the Quran, Londra, 1933 (XV+ 90 s.), 1953 (Washington, Congress Library'nin Card Index'ine göre).

52. Sher Ali, The Holy Quran; Arapça metin ile (643 sayfa), Rab-wah, 1955; "2. nin 5. yayını" 1972, 12. yayın: Rabwah, 1979.

53. N. J Dawood (Gayri Müslim bir yazardır), The Koran, Pengu-in dizisinde Londra, 1956,1971. İngilizce ve Amerikan İngi-lizcesinde çok sayıda baskıları vardır. 1978 (NUC'a göre re­simli, yeni baskı: 1978, 448 sayfa, 32 renkli tablo verilmiştir).

54. Henri Mercier, The Koran, Arapça metin ile birlikte Latin alfabe­siyle metnin okunuşu ve bazı seçme Kur'an parçalarının çeviri­si verilmektedir; aynca bazı "nota"lar verilerek Kur'an'm musi­ki taraflarına temas eden bazı açıklamalar da bulunmakta ve maalesef bir takım yakışıksız resimler de metin aralarında gö­rülmektedir; Lucien Tremmlett tarafından Fransızca'ya yapılan çeviriden İngilizce'ye aktarmadır, Londra, 1957, 1973, 1975.

55. Arthur Jeffry, The Koran, selected suras, 232 sayfa, New York, 1958.

55a. Aynı yazar, Selections of the Quran, s. 17-57 (Bu bilgi, Ja-eschke'nin Necati Lugal Armağanı adlı eserde çıkan makale­sinden alınmıştır, Ankara, 1968, s. 370).

56.  Khwaja Kamaluddin, A Running Commentary of the Holy Qur'an, tamamlanmamış, Londra, (tarihsiz).

56a. îslamic Revtevv dergisine göre, Şubat 1958 sayfa 40, Kama-luddin'in oğlu Khvaja Nazir Ahmad tarafından gözden geçi­rilerek tamamlanmıştır.

57. Abdul Hamid Farid, Prayers of Muhammed the Messenger oj Goâ, Karachi (Pakistan), 1959, sadece bazı seçme parçaların çevirisi (bk.  Washington, Congress Library, Card Index*i).

58. Husain Karoub, 78-114. sûrelerin Arapça metin ve çevirile­ri (bk. The Life dergisi, No. 14037).

59. Anonim, İslâm adında Karachi'de 1960 yılında yayımlan­makta olan (muhtemelen yayımı devam etmektedir) İngiliz­ce dergi, Arapça metni ile birlikte ingilizce bir Kur'an çeviri­si tefrika etmekteydi.

60. Muhammed Hamidullah, A Simple Commentary of the Holy Şu­ran, Şubat 1960 tarihinden itibaren, Durban şehrinde (Güney Afrika) aylık olarak yayımlanmakta olan Al-Hadil Ameen adlı dergide tefrika edilmeye başlanmıştı; bu yayın 2. sûrenin sonla­rına doğru gelinmişken kesintiye uğramıştır. Aynı metin, Sharif-fa Makda Hanımefendi tarafından Afrikaans dilinde olmak üze­re, dört dilde yayımlanmakta olan bu dergide neşredilmekteydi.

60a. Aynı yazar. İngilizce metin, Fransızcası esas alınarak bir dernek tarafından, Luton (Ingiltere)de yayımlanmakta olan bir seri içinde ta: adanmıştı. 1981'de bazı fasikülleri yayımlanmıştır.

61. Muhammad Vaîibhai Merchant, A Booh of Quranic Laws, se­çilmiş parçalar, Lahore (Pakistan), 1960, 1976 (ayrıca bkz. Washington, Congress Library"nin Card Index'i).

62. Bir heyet tarafından, An Authentic Commentary of the Quran Ma-jeed, Arapça metnin Latin alfabesiyle okunuşu, İngilizce çeviri­si ile birlikte açıklayıcı notlara yer verilmiştir. Bu çeviri, Karachi'de onbeş günde bir yayımlanmakta olan Yaqeen dergisinde 1960'dan itibaren yayımlanmaya başlamıştı; Kur'an'ın 30. cüzü bitirilmiş ve 7 Aralık 1960 tarihinde 29. cüzün çevirisinin ya­yımlanmasına başlanmışa. Çalışma devam etmektedir. Tufail Ahmad Faruki (1904-1979) projeden sorumlu kişiydi. Ölü­münden sonra onun ve diğer sorumluların adı yayınlardan kal­dırılmıştır. Bu haliyle 1988'de 18. sûreye gelinmiş durumdadır.

63. Beatrice Ozair Gul adında ingiliz asıllı fakat Pakistan'ın Sak-hakot şehrine yerleşmiş, 1961'de 70 yaşlarında iken bizzat bana Kur'an'ın yeni bir çevirisini tamamladığını söylemişti. Karachi'li profesör Hasan Askari'nin bir mektubunda lütfet­tiği bilgiye göre, Pakistan'daki Feroze Sons yayınevi bu çevi­riyi Londra'da yayımlayacaktı.

64. Hashim Amir Ali, The Students' Quran, bir Giriş'ten sonra Kur'ân'ın sâdece 96, 97, 99-114, 95, 94, 93, 92, 91, 90 ve 89. sûrelerinin çevirilerini içeren bir eserdir, Bombay (Hin­distan), 1961, Fakat NUC, No 66-67'ye göre, Haydarabad, 1959, Londra, 1961, New York, 1961 yayımları vardır.

64a. Aynı yazar. The Message of the Qur'an in Perspectives, Arapça metin ile birliktedir ve sûreler kronolojik olarak sıralanmış­tır, C. I, Vermont ve Tokyo 1974.

65. Ali Ahmad Khan Jullundari, Translation of the Glorious Holy Quran wüh Commentary, Lahore, 1962 ("World îslamic Mis-sion" adına yapılmış bir çeviridir), 1254 sayfadır.

66. Abui Kalam Azad (1889-1958), The Tarjuman al-Qur'an, Syed Abdul Latif (1891-1971) tarafından Urduca'dan İngi­lizce'ye aktarılmıştır, Bombay (Hindistan), 1962, 1965 (I. Cilt), 1966 (II. Cilt), Lahore, 1968, 1979'da III. Cilt Hayda-rabad/Dekkan'da basılmıştır.  (Urduca olan asıl çeviri  ta­mamlanmamıştır.) Ayrıca bkz. aşağıda No. 85.

66a. Ashfaque Husain, Sprit of islam, 96 sayfa, Fatiha Sûresi'nin Abu'l-Kelam Azâd tarafından yapılmış tefsirinin özetidir, Bombay, 1958, 1960; Quintessence oj İslam, 92 sayfa, New-York 1961 (WB, 531-3).

67. Abu Muhammad Muslih ve O'nunla birlikte çalışan bir kurul, The İnstructive Translation oj the Holy Quran, ("Alamgir Tahrikh-eQuran-e-Majeed" derneği (Haydarabad/Dekkan) adına çevril­miştir. Durban'da çıkan Al-Hadii Ameen adlı derginin 79. sayı­sında (Ekim 1962) yer alan satış reklam ilanı vardır.)

68. Al-Hajj S. M. Abdul Hamid, The Divine Quran, çok kolay anlaşılır bir çeviri ve kısa notlarla bir metin, Dakka (Pakistan), 1962.

69. Abdur-Rahman Tariq ve Ziauddin Ahmad Gilani, Juz Al Hamd, muhtemelen, sâdece Kur'an'm 30. cüz'ünün (Sûre: 1, 78-114) çevirisini içine almaktadır. 101 âyetin çevirisi ile Arapça metne yer verilen bir Karachi yayımı vardır. (Acaba aynısı mı?) Lahore, (Pakistan), 1963, 1966 (654 sayfa).

69a Anonim, Holy Quran Made Easy, (65 sayfa) metin ve çeviri, önsöz A. R. Tarıq tarafından yazılmıştır. Lahore, 1963.

70.Achyut Narayan Deshpande, The Broad Outlines oj the essen-ce oj the Quran, Venarsi (eski adı Benares, Hindistan)'de 1963 yılına doğru yayımlanmıştır. (bk.VVashington, Cong-ress Library'nin Card lndex'i).

71. Muhammad Azizullah, Glimpes oj the Holy Quran, seçmeler­den ibarettir, Karaçi (Pakistan), 1963, 1964.

72. Mir Ahmad Ali, 1964, (Bu bilgi Hashim Amir Ali'nin yayım­ladığı The Message oj the Quran adlı eserde (bk. C. 1, s. 20) yer almaktadır).

73.Yusuf Sultan  Siddiqi,  Mekke'de  yayımlanan Al-Hajj  adlı Arapça aylık bir derginin İngilizce ekinde, Kur'an'm bir dizi çevirisi, Latin alfabesiyle transliterasyonu, bol miktarda açık-160

lamah bir îügatçesi ve Arapça metni verilmektedir, bu yayım 1964'den beri devam etmektedir.

74. Muhammad Asad (Leopold Weis) (doğ. 1900), The Message oj the Quran, La Haye 1964, C. 1 (Mekkedeki Rabıtat'ul-Alem'il-İsîâmi teşkilatının desteği altında yayımlanmış, fakat bu yayın bir müddet sonra durdurulmuş ve piyasadan çekil­miştir; kalan kısmın yayımından da vazgeçilmiştir.) İngilizce tam çeviri metni: Gibraitar, 1978; Arapça metinle birlikte ay­nı şehir 1980 (4O+X11+ 998 sayfa). Yazar, bu çevirisinin Al­manca bir çevirisini de hazırlamaktaydı.

75. Khadim Rahmani Nuri, The Running Commentary oj the Holy Quran,   Shillong (Hindistan), 1964, Arapça Kur'ân metni bulunan ve bulunmayan iki ayrı baskısı vardır.

76.Ali Mussa Raza Muhajir, Lessonsjrom the Stories oj the Quran, seçme parçalar, Lahore, (Pakistan), 1965, XXXII+ 299 sayfa.

77. C. Merton Babcock, Wisdom oj the Quran, resimli, Mount Vernonl New York, 1966 (bkz. Washington, Congress Lib­rary'nin Card Index'i).

78. Ebul Âlâ Mevdûdî (1903-1979), The Meaning of the Quran, Mu­hammad Akbar tarafından asıl Urduca çeviriden İngilizce'ye ak­tarılmıştır. Lahore-Dakka (Pakistan), 1967 (1. Cilt), 1970 (11. Cilt). Hindistan baskısı Cema'at islami-e-Hind tarafından 1968-1972'de gerçekleştirilmiştir. Kim tarafından çevrildiği meçhul, asıl Urduca'daki bu çeviriden yapılmış bir İngil'zce çeviri yıllar­dan beri Delhi'de çıkan Radiance adlı haftalık bir dergide tefri­ka edilmektedir. 1985 yılında 47. Sûre'ye gelinmişti ve dergi, 1-17. sûreleri içine alan 3 cildin yayımını haber veriyor. WB, No. 580-3'e göre, Lahor, 1967-71'de 8 cilt halinde (126. sûreler) ve Arapça metin ile birlikte yayımlanmıştır. Her iki ayrı çeviri, de­ğişik çevirmenler tarafından gerçekleştirilmiştir.

78a. A. A. Mavdudi, Urduca metinden, Zafar lshaq Ansari tara­fından yapılmış bir İngilizce çeviri, Towards Understanâing the Qur'an, adıyla yayınlanmıştır; C. I (1-3. sûreler, Arapça metinle birlikte), 1987.

79.Anonim, Hindistanda Lucknow şehrinde bulunan "Madrasat Al-VVa'izin" teşkilatı tarafından yayımlanmıştır.  (Bu bilgi, Abdus Samad Sarim tarafından Urduca Ta'rikh ul-Quran ad­lı kitabının 120. sayfasından alınmıştır)- Muhtemelen bu çe­viri, Badshah Husain tarafından hazırlanan ve yukarıdaki (41) sayılı eserin aynıdır.

80. Yacoub Szynkiewicz (Polonya'nın eski müftüsü), The Teac-hing of İslam in Verscs from the Quran, seçmelerden ibarettir, Kahire (tarihsiz, fakat muhtemelen 11. Dünya Savaşı içinde veya hemen sonra yayımlanmıştır; ayrıca bkz. Washington, Congress Library'nin Card Index'i).

81. Mohammed Rahimuddirı Fazli, tam ve bitirilmiş bir çeviri ise de "tefsir" kısmı tamamlanmamış olup elyazması halin­dedir (Bu bilgi, yazarın oğlu M. Habibuddin Fazli'den, yap­tığımız bir mektuplaşma ile 15 Haziran 1968 tarihli mektu­bundan alınmıştır. M. H. Fazli'nin bu mektubunda ayrıca belirttiğine göre, babası Haydarabad/Dekkan'da 6 Haziran 1968'de vefat etmiş bulunmaktadır).

82. Anonim, Explanatory Translation of the 30th Part of the Holy Qur'an, "lslamic Publication Bureau" tarafından yayımlan­mıştır (PO. Box, No. 17, Cape Town.) Bu bilgi, Güney Afri­ka'nın Kap şehrinde çıkarılmakta olan Müslim News adlı der­ginin C. VIII, No. 14, 12 Temmuz 1968, s. 15'de kayıtlıdır ve adıgeçen "Bureau"nun 20 sayılı yayımı olduğu belirtilmekte­dir. Muhtemelen bu eser, Fazlur-Rahman Qadri'ye aittir.

83.  M. H. Shakir, Arapça metin ile birlikte çevirisini ve bir kelime indeksini içermektedir. Habib Bank yaymlanndandır, Karac-hi, 1968 (?). Bu bilgi, özel bir yazışmamızdan elde edilmiştir. 84. Irving Thomas Balîentine (doğ. 1914), Al-Quran, Selecüons from the Noble Reading, Lowa (USA), 1388 H./1968, 171 say­fa ve 1980.

84a. Irving-Khurshid Ahmad (cîog. 1934) - Manazir Ahsan (doğ. 1946), The Quran, basic teachings, tasnif-edilmiş seçme par­çalar, 278 sayfa, Leicester (ingiltere), 1979.

84b. Irving, Thomas Balîentine (al-Hajj Talim Ali), The Quran, Amerikan lngilizcesiyîe ilk yaym, Brattleboro (USA), 1985.

84c. Aynı yazar, The Shorter Chapters of the Quran, Kuala Lum­pur 1986.

85.  Syed Abdul Latif (1891-1971), Al-Quran rendered into Eng' lish, Haydarabad/Dekkan, 1969. Yukarıda (66.) sayıda geçen yayından başkadır. Burada verdiğimiz ise, orijinaldir ve tam metindir;  1918 doğumlu (Haydarabad/Dekkan,) Profesör Muhammad Yusufuddin ile birlikte gerçekleştirilmiştir.

86. Sir Muhammad Zafrullah Khan (öl. 1985) (La Haye Ulusla­rarası Adalet Divanı Başkanı), The Quran, Hatemü'î-enbiya, Hz. Muhammed'e verilen ebedî vahiyler, yeni bir çeviriyle birlikte Arapça metin, Londra, 1971 ve gözden geçirilmiş baskı: 1975, 1978 (LXI1+ 633 1985.

87. Bazı çıkarmalar ve ilâveler ile birlikte aşırma bir yaym, resimli­dir, son yıllarda ABD'd : yayımlanmıştır. Kitabın adı şöyle oku­nuyor: The Koran, ingiliz Okuyucular için Hazırlanmış Bir Baskı. Kronolojik sıra ve parçaların seçimi için, Edward W Lane, Stan­ley Lane-Poole'dan yararlanılmış ve Vera Bock tarafından resim-lendirilmıştir, "The Peter Pander Press" yayınıdır, Mount Vernon, New York, (1972'ye doğru). NUC'a göre "E. W Lane, S. Lane-Poole ve A. A. Sarwar'in çevirilerinden alınmış, âyetlerin kronolojik sıraya sokulduğu bir derleme"dir. New York 1953?

88.  Sayed ibrahim, Selections from the Holy Quran, 24 Bölüm, 350 sayfa, Tiruchurapalli (Hindistan).

89.  Rashad Khaliı'a, English Meaning of the Quran, Saint-Louis No. 63 157, USA 1973. (Bu bilgiye, Londr'ada çıkan impact adlı derginin, 11/24, s. 15, sütun 4'de işaret edilmektedir, 1981 (NUC 1982).

89a. Quran the Final Scripture, 525 sayfa, Tuscon (USA) 1981 (Acaba NUC'da gösterilen aynı yayın mıdır?)

90. Muhammad Hasan Askari ve Muhammad Taqui 'Uthmani; bu yayın, Vuhammad Shafi Uthmani'nin Urduca eserinin İngiliz­ce'ye çevirisidir. Karachi'de Urduca yayımlanmakta olan al-Ba-lagh adlı aylık dergide 1975'den itibaren yayımlanmaya başlan­mıştır. 1977'den itibaren de Johannesburg (Güney Afrika)'da çı­kan The Truth Revealed adlı dergide tefrika edilmeye başlanmış­tır. Fakat profesör Hasan Askari'nin 1978'deki ani ölümü, öyle anlaşılıyor ki bu yayıma engel olabilecektir.

91. Abdul Hameed Siddiquİ, The Holy Quran, Arapça metinli, 2 Cilt, Lahore, 1969, 1976.

91a. Aynı yazar, Selections from the Holy Quran and Haâith., Arap­ça metinli, XXXVIII, 279 sayfa.

92. Anonim, Here begynneth, v.s. bkz. yukarda No: (1). (teknik hata)

93. Richard Griffith (1752-1820) ve Lavvrence Stern (1713-1768), The Koran or the Essays, sentiments, Characters and Callmachies (?) of Trio juncta in uno, bir tek kitap halinde 3 Cilt, Viyana, 1798 (15 + 275 sayfa); yine 1780 yılında "Post-humous Works of Lawrence Sterne"! başlığı altında yayım­lanmıştır. (Karşılaştırınız: NUC).

94. Sir Arthur Naylor, The Religion of the Koran, seçmeler, 1842 (Karşılaştırınız: NUC,1956 öncesi)-

95.Muhammad Yusuf Khan Bahadur, Muhammadan Law to Marriagc, Dower, Divorce, Legitimacy and Guardianship   oj Minors, Arapça metin ile birlikte bazı özetler, Kalkütta, 1895-96 (bkz. NUC).

96. Guernsey Jones, Kur'an'dan seçmelerdir, Lincoln,  1898, 4+54 sayfa, (bkz. NUC).

97. Bennet and Browne (takma adlardır), What an Unlettered Arab Utteredinhis Trances?Aligarh, 1936, X+l 12 sayfa, (bkz. NUC, 1956 öncesi).

98. Anonim, Sacred Books of the East, seçmeler, gözden geçiril­miş baskı: New York, 1945, (bkz. NUC'.

99. R. Green, The Holy Quran, ingilizce çevi i ve tefsir, seçme ba­zı parçalardır, Lahore, 1947, (bkz. NUC, USA).

100. Abdus Salam Khan, The Essence ofthe Teachings ofthe Quran, seçmeler, 213 sayfa, Thatta/Pakistan, 1950 (bkz. NUC).

101. S. M. Ahmad, Muhammaâ in the Koran and other Quranic Studies, (seçmeler, Allahabad, 1953 (?), (bkz. NUC).

102. Muhammad Elias Burney, Message ofthe Quran, seçmeler, 2. baskı, Haydarabad/Dekkan, 1953 (bkz. NUC), 260 sayfa.

103. Q. Hingora, The Prophecies ofthe Holy Quran, seçmeler, La­hore, 1956, (bkz. NUC).

104.Sunderlal, Gitaand the Qvmn, Asadullah tarafından İngiliz­ce'ye çevrilmiştir, Kur'an'm bazı seçilmiş âyetlerinin Gita'da geçen bazı kısımlarla karşılaştırılması, 144+111 sayfa, Hay­darabad/Dekkan, 1957.

105. Anonim, 36. Sûre, Arapça metin verilmiştir, Beyrut, tarihsiz.

106. Malik Ghulam Farid, The Holy Qumn, 1461 sayfa, Rab-wah/Hindistan, 1962, Bashiruddin Mahmud Ahmad'in çevirisinin özetidir (bkz. NUC).

107.Anonim, Juz' Umar (? 'Amma) min al-Koran, Arapça metinle bir­likte, Michigan'da yayınlanan bir kitabın içinde yer almıştır, bkz. s. 782'den 826'ya kadar olan kısım (Karşılaştırınız: NUC).

108. Anonim, (fakat gerçekte Khwaja Abdul Wahid'e (öl. 1980) ait­tir.) otuz yıl boyunca Lahore'da yayımlanan islam, sonra da Karachi'de yayımlanan al-klam adlı dergide tefrika edilmiştir. 1963'deki bir sayısında 85. sûrenin çevirisi bulunmaktadır.

109. Muhammad Ashfaq Ahmad, The Noble Quran, Arapça metin, Mahmudul-Hasan ve Shabbir Ahmad Usmani tarafından ya­pılmış urduca çeviri esas alınmak suretiyle gerçekleştirilmiş İngilizce çeviri ve tefsir, baştan başlayıp 11, 141. âyete kadar yapılmıştır, Karachi, 1964 (Whitaker'in kaydettiğine göre).

110. Mir Ahmad Ali, The Holy Çhıran, Ehl-i Beyte Göre, notlar Ag-ha Haji Mirza Mahdi Pooya tarafından yazılmıştır. Karachi, 1964 (Whitaker tarafından anılmıştır), Lahore, 1983 (C. I, üçte biri, Arapça metinli ve 1980'de kaleme alınmıştır).

111. ismail Yusuf Gardee, Gleaning from the Holy Quran, Arapça metinlidir, 107 sayfa, johannesburg, 1965.

112. A. Rahman I. Doi, Introductİon to the Qumn, Arapça metin­li, seçmeler, Lagos, 1969, 1970 (iki defa), 1971.

113. Anonim, Explanary Translation oj the 30th part oj the Holy Qurcm (bkz. Müslim News, Cape Town, 12.07.1968).

114. Nisar (Nithâr) Ahmad (1941-), Fundamental Teachings oj the Quran and the Hadith, seçmeler, Karachi, 1969, (\Vhitaker tarafından anılmıştır).

115.  Anonim,   Chicago Üniversitesi  Syllabus'ünde,  seçmeler (bkz. NUC, 1956-1967).

116. Pir Salahuddin, The Wonderful Koran, yeni bir İngilizce çe-166

viri, 627 sayfa, Lahore, 1960 (?), 1969.

117. Khalifa Nasir-ud-Din Siddıqi, The Quran and the World To­day , Arapça metinle birlikte, seçmeler, Lahore, 1971.

118. Fida Husain, What does the Quran Say?, 255 sayfa, Eta-wah/Hindistan, 1967 (bkz. WB 643).

118a. Aynı yazar, Spirit oj the Holy Quran, sadece 1, 103, 112, 113, 114 ve 2/225 sûrelerin çevirisidir. 2. baskı Eta-wah/Hindistan, 1974.

119. Abdul Rauf Muhammad (1917 doğ.), The SacredThe Textes of İslam, al-Qüran and al-Hadith, seçmeler, Lagos,  1974 (bkz. NUC).

119a. Seçilmiş bazı parçaların yer aldığı yayın, Arapça metinli ve okunuşuyla, Washingt:on, 1974 ( NUC, No. 82).

120. Altaf Gauhar, Translations jrom the Quran, 178 sayfa, 1976, 1977 (bkz. NUC).

121. Athar Husain, The Message of the Quran, (her bir Sûrenin özeti verilmektedir, 298 sayfa) Lucknow, 1975 (Karşıiatın-nız: Whitaker).

122. Kausar (Kauthar) Niyazi, Towards Understanding the Quran, Arapça metinli, 232 sayfa, Lahore, 1975, 1976.

123. H. Gaetje, The Quran and its Exege$is, seçilmiş parçaların klasik ve modern tefsirleri yapılmaktadır, çeviren ve yayım­layan A. T. Weich, XIV+ 313 sayfa, (bkz. NUC).

124. M. Al-Ahmad, M. A. Shirazi tarafından yayımlanmıştır, 1979 (Whitaker tarafından anılmıştır, başka ayrıntı yok).

125. A. Ben Shemesh, The Noble Quran, (CXX+540 sayfa) 1979 (bkz. NUC).

126. Mufassir Muhammad Ahmad, The Koran, İngilizce'de ilk tefsir, (Xl+666 sayfa) 1979 (bkz. Brill Katalog'u, 1964).

127. Sayyid Qutb, in the Shade of the Quran, Arapça'dan M. A. Sa­lam ve A. A. Shamish tarafından çevrilmiştir, şu ana kadar 30 kısım, Londra,  1979 (Whitaker tarafından anılmıştır; burada yazar adı Qutb yerine Quib olarak verilmektedir).

128. Shaikh Muhammad Sarwar, The Holy Quran, Islamic Semi-nary dizisi içinde yayımlanmıştır, 422 sayfa, New York, 1981, (bkz. NUC).

129. Ahmad Ali, 1984. Müslim World, 10 Kasım 1984, Karac-hi'deki bir kayda göredir; acaba bu, yukarıdaki (72) sayılı çeviri midir?

130. Taqi~ud-Din Hiialy (1893-1987) ve Muhsin Khan (dog.1927), Translation and'Meaning of the Holy Qumn, Chicago 1978 ve The Noble Quran, Chicago 1986 v.d; Kur'an âyetleri ve açıkla­yıcı hadislerin Arapça metinleri verilmiştir, Ankara, 1978 (?).

131.Mirza Mübarek Ahmad, (Rabıtat'ul-Alem'ü-tslâmi teşkilatı bu çeviriyi, Kadıyanilik mezhebiyle ilgisi nedeniyle eleştir­miştir; bkz. al-Mujtama', 10-11, Kuwait, 1970).

132. Aziz Ahmad, Glcanings jrom the Glorious Quran, (140 say­fa), 1981 (bkz. NUC).

133. A. H. Johns, seçilmiş bazı parçalar:

(a)  Bulletin of Christan Affairs, Canberra, 1981,

(b) Amme Cüz'ünden seçmeler, Milla wa Milla dergisi, Mel-borne, 1978,

(c) Surat Yusuf, hlâm-Christan dergisi, 1982.

134. Muhammad Y. Zayid, Beyrut, 1980 (NUC, 1982).

135. Muhammad Yasin:

a) The First Part of the Holy Qurant Arapça metin ve Latin harfleriyle okunuşu ile birlikte (18 x 26 cm), Karachi, ta­rihsiz, 168

b) The Thirtieth Part of the Holy Qumn, Latin harfleriyle okunuşu ile birlikte (18 x 26 cm), Karachi, tarihsiz.

c) Surat Hud oj the Holy Quran, 35 sayfa, Arapça metin, Ka­rachi, tarihsiz (bkz. WB, No. 578).

136. John Walker, Bible Character in the Koran, seçmeler, tarihsiz (Karşılaştırınız: NUC, 1956 öncesi).

137. Firuzuddin Ruhi, The Holy Quran, Arapça metin, çeviri ve tefsir, ikinci kısım, "Mubaliigh'ul-Quran" yayını, Karachi, yaklaşık 1956 (Whitaker tarafından anılmıştır).

138. Said El Din El Gizawi, Educational Instructions in the Qumn, Shaaban Abdel Aziz Afifi tarafından ingilizce'ye çevrilmiş ve Ahmad Kamal Mutwally tarafından gözden geçirilmiştir, Kahire, tarihsiz, (106 sayfa).

139. Ahmad Deedat, al~Qııran the Ultimate Miracle, seçmeler, 75 sayfa, Durban, tarihsiz, Hong Kong, 1982.

140. "Rabıtat'ul-Alem'il-Isiami" (Mekke) bir kurula çevirttir mis­tir. 198l'de henüz elyazması halindeydi.

141. Anonim, Quran Simplified, başından 2. sûrenin 78. âyetine kadar, 92 sayfa, tarihsiz (Whitaker tarafından anılmıştır).

142. Bkz. Polyglotte bölümü, No. 4.

143. Bkz. Polyglotte bölümü, No. 5.

144. Bkz. Polyglotte bölümü, No. 6.

145. Suudi Arabistan Hükümeti, I'ur'an'm İngilizce yeni bir çe­virisini hazırlamak üzere bir komisyon görevlendirmiş ve bu işle ilgili olarak Mekke Umm'ul-Qura Üniversitesi hâlen görevlidir; 1984 yılma kadar herhangi bir yayın henüz or­taya çıkmamıştı. (Acaba bu girişim; yukarıda geçen (140) sayılı çalışmayla aynı mıdır?)

146. Muhammad Ali Esmail, Tahran, 1969, 1970 (bkz. NUC, 1982).

147 Anonim, kronolojik sıraya göre yapılmış seçmelerdir ve E. W Lane, Lane-Poole ve A. H. G. Sarwar tarafından yapılmış çe­viridir, resimlidir, 230 sayfa, New York, (bkz. NUC, 82).

148. Anonim, Juz' 'Amme min al-Quran al-Karim, Arapça metin­li, Michigan'da tarihsiz olarak yayımlanan bir eserin 785. sayfasından 806. sayfasına kadar olan bölümünde yer almış bir çeviri (NUC, 1956 öncesi, C. 303, s. 628).

149. Syed Abdul VVadud, Gateway to the Quran, Fatiha Sûresinin çevirisi, 4+120 sayfa, Lahore, 1983.

150. Al-Amin bin Ali, The Holy Quran in Swahili, English and Ur­du, İngilizce ve Urduca çeviri, Arapça metinli, seçme parça­lar, 72 sayfa, Lahore, 1940 (WB, No. 1560).

151. Mahmoud Ayub, The Quran and its lnterpreters, C. I, 290 say­fa, Albany (USA) 1984, sıraya konmuş seçme parçalar, (bkz. Müslim World Booh Rewiev, Vl/4, s. 3-8, Leicester 1986).

152. Muhammad Ayub Khan, The Eternal Message of the Holy Quran, Lahore, 1982.

153. Mohiuddin Ahmad, Faith versus Materialism, Message of Su­rat AUKahf Abul-Hasan Nadwin'in eserinin İngilizce'ye çe­virisi, VII+103 sayfa, Lucknow, 1972 (WB, No. 579).

154.Eric Francis Fox Bishop ve Mohammed Kaddal, The Transla-tion of Surat Yusuf with Commentary ofBaidâwi, the Light ofîns-piration and Secrets of Interpration, 60 sayfa, Glasgow, 1957.

155.Jamal A. Badawi, seçme parçalar, Arapça metinli ve okunu­şuyla, Indianapolis (USA), 1979 (bkz. NUC, 80).

156. Beeston, Alfred Felbc, Baidawi's Commentary on Surat 12 of the Quran, VIII+97 sayfa, Oxford 1963, 1978 (WB, No. 535-6).

157. Birkeland, Harris, Müslim Interpretation of Sura 107, 56 say­fa, Oslo 1958.

158.Shah Faridul Haque, The Message International adlı, iki ayda bir çıkan dergide tefrika edilmektedir, Karachi, 1981 ve devamı, Kanzul-îman adlı Urduca eserin İngilizce'ye çevirisidir.

159. Fazlur-Rahman (1919-1988), Majör Themes of the Quran, 180 sayfa, Chicago, 1980.

160. Ghulam Asghar:

(â) Juz3 'Amma, ingilizce, Farsça, Urduca, Sindce ve Arap­ça, 124 sayfa, Karachi, 1979 (bkz. NUC, 81),

(b) Tarjama Quran Majıd Lafz ha Lafz ChârZubanon Men, 1-5. sûreler, Arapça metinli, 680 sayfa, Karachi, 1979.

160a. Muhammad Khatib, The Bounteous Koran, Arapça metinli, Londra, 1986.

161. Fida Husain, What does the Quran say, 255 sayfa, Eta-wah/Hindistan, 1967 (bkz. WB, No. 643), acaba bu, yuka­rıda geçen 118 sayılı eserin aynısı mı?

162. Husain Ailesi (baba, ana ve oğul): Anwar Husain, Bn. Hyderia Husain ve Maqbul Askar Husain, El Quran, the Book ofGuidan-ce, 1, 78. ve 114. sûreler, Arapça metinli, Londra, 1985.

163. Suhaib Husain ve Arfaque Malik (dog. 1942); The Study o[Al-Qu-ran through Correspondence adlı Londra'da yayımladıkları dergi­lerinde Kur'an'm İngilizce'ye yapılmış en yeni çevirileri hakkın­daki bilgilerden dolayı bu sonuncuya, Arfaque Malik'e çok şey borçluyuz, Nisan 1986 senesine kadar, 17 sayı yayımlanmıştır ve bunlarda İslâm öncesi dönemde tebliğde bulunmuş peygam­berlerle ilgili Kur'an'daki bilgilere yer verilmektedir.

164. Akbar Iran Panah, Quran înglisi, C. I, 1342 Chamsi.

165. Jerusalemi, Isaac, Surat Yusuf the Story offoseph in the Şu­ran, 83 sayfa, Cincinnati/USA, 1966.

166. Jamal un-Nısa bint Rifai, The Quran, Translation and Study, Cüz I, Londra, 1984.

167. S. A. Khulusi (doğ. 1917), seçilmiş sûreler, Arapça metin­li, transliterasyonlu, reneotype baskılı, Oxford, 1985, 1986 yılında kalan kısımlar henüz elyazması halinde.

168. D. S. Margoliouth (öl. 1940), Commentary ojBaidawi on Su­rat 3, Oxford (?), 1894.

169. Mingana, Alphonse, An Ancient Syriac Translation of the Ku­ran, seçilmiş parçalar, Süryanice ve İngilizce, Manchester, 1925.

170. Peer Shamsuddin, Do'es and Don'ts of the Glorious Quran, 268 sayfa Lahore, (bkz. WB, No. 627).

171.Shams Pirzada, Dawatul Quran, A. Karim Shaikh tarafından yapılan İngilizce çeviri. C. 1 (Sûre 1-2), C. II (Sûre 3-4), C. III (Sûre 78-114), Bombay, 1981, 1983. Ayrıca aynı metnin Urduca, Marathi, Gujratti dillerinde de çevirileri vardır.

172.Adam Peerbhai, Juz Amma, Arapça metinli ve okunuşuyla; Abdullah Yusuf Ali'nin  çevirisi   notlar  ilavesiyle,   Dur-ban/Güney Afrika.

173. Sayyid Muhammad Rizvi, An Explanatory Translation oj the Quran, C. I, Richmond/Kanada, 1984.

174. Abdul Hamid Ebu Sulayman, Guiding Light, Kur'an'dan seç­meler, yayımlandığı dergi: Amerikan Journal of Islamic So-cial Sciences, 3 (1986), s. VI-X, Arapça metin ile birlikte.

175. öucaille, Maurice (doğ. 1920), yazarın "La Bible, Le Coran et La Science" ve ayrıca "LOrigine de l'Homme" adlı eserleri­nin ingilizce çevirilerine bakınız. [127]

 

Arap Harfleriyle Yapılmış İngilizce Çeviriler

 

1. Quran in Every Language'de, Haydarabad/Dekkan, 1945, 1947:

Fatiha  suresinin   İngilizce   çevirisi   M.   Fuelling   tarafından 1933'de yapılmıştır.

2. Bakınız: France-lslam, Paris, 1968, No. 17-18.

3. İslam dergisinin 2. sayısında 2. sûrenin baş kısmının çevirisi görülmektedir, Nonvich,  1977 Wood Dalling Hail yayımı. (Muhtemelen bu çeviri bir ingiliz Müslüman olan Mı\ Spiker tarafından yapılmıştır). [128]

 

İrlanda Dili

 

1. Dublin Parlamentosunun çok nâzik, resmi çevirmeni tarafın­dan çevrilmiş bazı seçme parçalardır; 1949 tarihli bir elyaz-masıdır.

2. Sweeney ve bir arkadaşı tarafından Paris'te yapılmış bazı seçme Kur'an parçalarının çevirisi; 1949 tarihli bir elyazmasıdır.

3. Belfast Üniversitesi profesörlerinden biri tarafından İngilizce metin esas alınarak yapılmış bir çeviri, seçme parçalar, 1988 yılında elyazması halindeydi. [129]

 

İspanyolca[130]

 

1. Isa ibnjabir (Segovie müftüsü), (bkz. yukarıda geçen "Aljami-ado" bölümü). Bu yazarın, Breviario Zunni adlı eserinde çok sayıda seçme âyetin çevirisi bulunmaktadır. Aşağıda anılan el-yazmalan, Madrid'te Latin alfabesiyle yayımlanmış nüshaların aslı olarak bilinirler: Bkz. Madrid Biblioteca Nacional, D/113, 1462 tarihli), G/138, Q/193, Gayangos Kütüphanesi, S. 3. Bütün bu elyazmalarının varlığını bize yazar Saavedra bildir­miştir. Aynı yazmanın bir diğer nüshası, instituto Miguel Asin (Madrid)'de de bulunmaktadır.

2. Anonim, sâdece seçmelerden ibaret, Biblioteca Nacional'da (Madrid), elyazması, Ce/174 (Saavedra tarafından kaydedil­miştir).

3. Anonim, 347 sayfalık bir elyazması (Trad del Alcoran en Let-ra de Cristianos), Toledo Eydet Kütüphanesi, T 5 (Saavedra tarafından kaydedilmiştir).

4. Anonim, seçmeler, Gayangos Kütüphanesi, T 5 (Saavedra ta­rafından kaydedilmiştir).

5. Andres Borrego, Al Koran, tamamlanmamış, 1844 tarihli (bkz. Chauvin, Bibliographk, X, 78n; Hidalgo'ya göredir. I, 35).

6. De Jose Gerber de Robles, Alcoran, Kasimirski'nin Fransızca çevirisi esas alınarak Kastilya diline yapılmış bir çeviridir, Madrid, 1844.

7. Vicente Ortiz de la Puebla, El Coran, Kasimirski'nin Fransızca çevirisi esas tutulmuştur, Barcelona 1872, Puiggiari'nin yaptığı 16 resim blunmaktadır, büyük boy 668 sayfadan oluşmaktadır.

8. Anonim, Madrid, 1875 (Traducido fielemente, El Coran).

9. Dr. jur Beniguo de Murguiondo y Ugratondo, El Coran, sin fecha, Madrid, 1875 (bkz. NUC).

10. Anonim, El Coran, birinci baskı: (O.B.BJ tarafından), Malağa 1931; ikinci baskı: J B.B. tarafından), Madrid, 1931;üçüncü ve dördüncü baskılar: (J-B.B.O tarafından), Madrid, (tarihsiz); beşinci baskı: (J-B.B.O. tarafından), tarihsiz, fakat Madrid, Biblioteca Nacional'deki fış kaydma göre muhtemelen: 1945. Yazar adının baş harflerinin kısaltmasında farklılık olmasına rağmen, yukarıda verilen çevirilerde metin hep aynıdır.

11. joaquin Gracia-Bravo, H Coran, 471 sayfa, Savary'nin Fran­sızca'ya yaptığı çeviri esas alınmıştır, Barcelona 1907, Mexi-co, 1972 (bkz. NUC).

12. Anonim, Savary'nin Fransızca'ya yaptığı çeviri esas alınmış­tır, 1913.

13. A. Hernandez Catâ, El Koran Kastilya dilinde, Claude Sa­vary'nin Fransızca'ya yaptığı çeviri esas alınmıştır,   1913, 1936, 1937.

14. Dr. Saifuddun Rahhal ve Dr. Santiago M. Peralta, El Coran, traduccion directe del libro Sagrendo Arabe Müslüman, Bu­enos Aires, 1945, 3 Cilt.

15. Bachir Ali, El amor et matrimonio y lajusticia segun El Coran, içinde Hz. Peygamber'ın bir de resmi bulunan Y Marco Mi-randa'nm çevirisi 227 sayfa, tasnif edilmiş seçme parçalar içerir, Buenos Aires, 1948.

16. Juan Veruct, El Coran, Barceîona, 1953, 448 sayfa, 1955, 1963, 1974, 1980, 1984 (bkz. NUC).

17. Bashiruddin Mahmud Ahmad de-Qadıyan.

18. Rafael Cansinos Assens, El Koran, Madrid, 1951 (870 sayfa), 1954, 4. baskı: 1961, 1973. (bkz. NUC).

19. Amonio C. Gavalda, Pensamientos de Mahoma, seleccion y notas, 83 şayia, Barcelona, 1956, 6 bölümden oluşan seçme parçalardır. Keza "Aljamiado" ve "Aragon" diliyle ilgili bö­lümlere bakınız.

20."Mr. Karam Elahi Zafar, yeni bir ispanyolca Kur'an çevirisinin hazır olduğunu açıklıyor" başlığı altında çıkan "haber-makale" (bkz. Pakistan Times, Lahore, 24 Haziran 1968 veya 1969).

21. Anonim, ktoria del cspante del dia Judicio segun Las elayas y projessias del hora de Alcoran, seçmeler, 1867 (bkz. NUC).

22. Ahmad Abboud ve Rafael Castellanos, Niie Publication Ho-use,   Buenos  Aires   1940   (bkz.   Müslim  World,  Karachi, 11.08.1979).

23. Alvero Macherdom Commins (Ahmad Abdullah), 1981'de baskıya hazırlanmaktaydı (bkz. at-Tadamun Al-îslâm, Mek­ke, Ocak 1981, s. 66).

24. Julio Cartes, El Coran, Madrid, 1979, jomier'in Giriş yazısıy­la (bkz. NUC, 1981), NewYork, 1987.

25. Francisco Cordona, El Coran, 192 sayfa, Barcelona, 1965, seçmeler (bkz. WB. 1537).

26. Anonim, El-Sagrado Coran, Centro Estudiantil Musulman, Grenada, tarihsiz, 505 sayfa, (World Bibi. No. 1535).

27. Muhammad Ali, El-Sagrado Quran, Arapça metinli, Kastilya dilinde, tefsirli, Lahore, 1986, Ahmadiya Anjuman adına, profesyonel çevirmenler tarafından asıl ingilizce çeviriden İspanyolca'ya çevrilmiştir. [131]

 

İsveççe

 

1. E R Mag. iver. Ulr. Wallenius ve Aug. Wilh. Wallenius, Corani şu­ram LVU arabice et suethice, Kısım 1, 12 sayfa, Alboa, 1816.

2. Aynı yazarlar, Sura Koranı XLV arabice et suethice quam... pub-lico  examini  deferunt  Chris'ophorus  Tegner  et   Carlus Nygren, 19 ve 14 sayfa, Londini Gotharum, 1831.

3.  Frederik Crusenstolpe, Koran oejwerstattjran arabiska, Stock­holm, 1843 (58+ 783+ 26 sayfa).

4.Gustav Bernhard İnsulander, El-Koran's edje Sura, V. 1-20 of-werstattning ned Amarkingar, tamamlanmamıştır, Uppsala 1857 (bkz. Chauvin, Bibliographie, X).

5. C. J. Tornberg, Korânen; fran Arabishan oefverstatt, Lund, 1872-1874.

6. Karİ Vilhelm Zettersteen, Koranen, Stokholm, 1917 (XXIX+ 551 sayfa).

7.Carol Fr. Björkman, Surat Luaman, caput XXXI Corani arab icae, Uppsala, 1813-14, 3 kısımdır, tezdir (NUC). Acaba bu, yukarıdaki (1) ve (2) sayılı çevirinin bir parçası mıdır?

8. Ohlmarks, Ake, Korânen, 345 sayfa, Uddevala, 1963 (WB, 1566). [132]

 

İtalyanca

 

1. Andrea Arrivabene (bu isim, Andreas Mocenigo'nun takma adı­dır), LAlcorano di Uacometto, Bale, 1543;

Venedik, 1547 (NUC'a göre Bibliander'in Latince çevirisi esas tutulmuştur.)

2. Caval Vincenzo Calza, fl Corano, versione italiana con com-ment . ed una notiza bıographica di Macometto, Bastia 1847 (XIV+ 330 sayfa).

3. Giovanni Panzeri, II Corano, 1882, 1912, Milano, 1913 Milan (3+356 sayfa, I pl. 12.

4. Violanü, Rome, 1912.

5. Eugenio Camillio Branchi, îl Corano, Roma, 1913.

6. Aquilio Fracassi, il Corano, Arapça metinle birlikte, Milano, 1914.

7. Silvio Frojo, II Corano, Bari, 1928 (NUC'a göre 164 sayfa, Laterza).

8. Luigi Bonelli ( 1865- ?), I! Corano, Milano, 1929, 1937, 1940, Arapça metinle birlikte. (NUC'a göre gözden geçirilmiş bas­kı): 1948, 1972, 614 sayfa.

9. Virginia Vacca, Antologia del Corano, sâdece seçmelerdir ve konu­larına göre sıralanmıştır, Floransa, 1943, 183 sayfa. Bu bilgiler, Profesör Levi della Vida'mn nazik mektubunda belirtilmektedir.

10. Alessandro  Bausani (1921-?), İl Corano, Floransa,  1955, 1961, 1978.

11. Anonim, (Chuvi'nin Bihiiographie adİı eserinde verdiği bilgi­ye göre (X, 90), La Storia de Bardı (1846) bir Kur'an çeviri­si içermektedir).

12. Mirza Bashiruddin Mahmud (el-Qadıyani), Londra, 1986.

13. Martiuo Mario Moreno, Jl Corano, Torino, 1927 (bkz. NUC, 56-67), 1969, 1971.

14. Rita di Maglio, Piccola Antolugia del Corano, 1975, Roma, 48 sayfa (bkz. NUC, 1978).

15. Frederico Peirone, çeviri ve tefsir, 2 Cilt, Milano, 1979.

16. Anonim, Versetti Scelta del Corano, prima versione îtaliana dell'arabe, Milano 1913 (?); 96 sayfa (bkz. NUC). [133]

 

İzlanda Dili

 

1. Olafur S. Magnusson, seçilmiş parçalar, 1951 yılında Reykja­vik şehrinde kaleme alınmış bir elyazması dır.

KASTİLYA DİLİ ("ispanyolca" ve "Aljamiado" dillerine bakı­nız). [134]

 

Katalanya Dili

 

1. Martin Valles, seçme parçalar, 1952 yılında Barcelona'da kaîe-me alınmış bir eiyazması.

2. Delfi Dalmau, seçme parçalar, 1952 tarihli bir elyazması, Barce-lona'da kaleme alınmıştır, (bkz. France- islam, Paris, 1972, No. 60, s. 15). (Yine, "İspanyolca" ve "Aljamiado" dillerine bakınız). [135]

 

Korsika Dili

 

1. Bayan Brandizi, seçilmiş parçalar, 1987 tarihli, Marsilya'da ya­zılmış elyazması. [136]

 

Kreol Dili

 

1. Bayan Aysha Nadia Sookia, seçme parçalar, Le Progres Islami-que adlı dergide (Rose Hill/Ile Maurice, IV/20, 31 Temmuz 1952, s. 3) Fatiha Sûresi çevirisi yayınlanmıştı. (France-hlâm, Paris, No 65-67, Temmuz-Eylül 1972.)

2. Houssein Nahaboo, Quran en Kreol ek tex arab, 3 fasikül, 223 sayfa, Port Louis 1979 Movement Islamique des Etudiants, (bkz.WB, No. 180.)

2a. Nahaboo, Haroon, Le Çhırane le guide pour l'humanite 116 sayfa, Port Louis, (World Bibi., No. 1412, acaba Portekizce mi?) [137]

 

Lapland Dili (Norveç)

 

1. Prof. Frkki Itkonen (Helsinki'li), seçilmiş parçalar, 1952 tarih­li bir elyazması. [138]

 

Latince

 

1. Robertus Ketenensis, Toledo'lu (1141-1143), "Buchmann-Bibliandri" (15047-1564), tarafından Bale şehrinde 1543 yı­lında yayımlanmıştır; ayrıca Zürih, 1550, 1556.

2.Marc (Taledo'lu, 1210), nüshaları Milano ve Paris'te bulunan bir elyazmasıdır. (Bu bilgiler, Bayan d'Alverny'nin nazik mek­tubundan alınmıştır).

3. Guillaume Raymond (Moncada'h), XV Asırda yapılmış, 21 ila 22. sûrelerin çevirilerinden oluşan bir elyazmasıdır (Bk, Paris, Latin 3671; Vatikan, Urb. Latin 1384/3 (varak: 63-86); Mila­no, Amhros. (pineli.), R. 113 sup.; Padoue-Scoff. X, 207; Ve­nedik, Marc.-Latin 4662; Viyana, 1879, bu elyazmasmda, Or-bino Dük'ü Frederic Montefeltiro'ya (1444-1482) çeviriyi su­nan bir Önsöz ile birlikte. (Bu bilgiler, Bayan d'Alverny'nin nazik mektubundan alınmıştır).

4. Scaliger, 1579'da, Latin alfabesiyle yazılmış Arapça bir Kur'an metninin Latince yazılmış şekliyle, Latince çevirisini de içeren iki dildeki bir eseri yayımlamak için bir imkan araştırmaktaydı (bkz. Journal Asiatique, 1883, Marcel Devic'in makalesi).

5. Jean de Segovie, XV Asır, bkz Cabanela (üç dildedir. Arapça, Latince, İspanyolca).

6. Thomas Erpenii (1540-1624), Historia Josephi Patriarcha ex Alcoran, arabice cum triplici versioni latina, Arapça metniyle birlikte Kur'an'ın 12. sûresinin çevirisi, Leyden, 1617.

7. Gabriel Sionita, 5ive testamentum-... ut et suratorum Alcorani, decimae- quartae et decimae-quintae et-dedmae, Paris, 1630.

8. Christianus Ravius, Prima tredecim partium Alcorani, (ibrani alfabesiyle yazılmış Arapça metin ve bunun çevirisi) Amster-dam, 1646.

9. Dominic Germanus de Silesie, Interpretatio Alcorani (1650-65), Journal Asiatique'de, Marcel Devic'in 1883 tarihinde yazdığı bir makaleye göre, Montpellier Tıp Fakültesinde bir elyazması (bkz. No. 72) ve aynı eserin bir diğer elyazma nüshası da Escu-rial (ispanya) Kütüphanesinde bulunmaktadır (bkz. No. 1624).

10. Auguste Pfiffer, Alcoranus Triumphatus, yazar bu eserini 1687'de yayımlamak istemekteydi (bkz. Journal des Ça-vants, 53/328-29 ve 55/235).

11. Mattiae Fredericus Beckii, Specimen arabicum, haec est Prima capituia Alcorani XXX et XLIX et IV, İbrani alfabesiyle yazıl­mış bir Arapç? Kur'an metnidir, Augustae Vindelicorurn (Augsburg) 1688, (66 sayfa.)

12. j. A. Danzius, Coranos arabice, 1, 2 ve 66. sûreler Jena 1692, bu eserin yalnız iki varağı, Paris, L'Institut des Langues Ori-entales Vivantes'da bulunmaktadır.

13. Ludovico Maracci (1612-1700), Alcorani textus universus, Pa-180

tavi 1698, (Arapça metin ve çevirisi); Leipzig, 1721, (Arap­ça metin olmaksızın).

14. Andrea Acoluthus, Tetrapla Alcoranica şive specimen Alcorani auadrilinguis Arabici, Persici, Turcici, Latini, Berlin, 1701, (57 sayfa, üç Latince çeviri nüshası vardır).

15.  Reineccius, 1721'de yapılmıştır (bkz. Moslem World, Tem­muz 1927).

16.  Justus Fredericus Froriep, Corani caput primum et secundi versus priores arabice et latina, Leipzig, 1768.

17. Anonim, Historiae ex Alcorano depromptae, çeşitli peygamber­lerin hayatlarına dair seçmeler, XVII. yüzyılda kaleme alınmış bir elyazması, (bkz. Paris, nouv. acq. Latin No. 190); (bu bilgi Bayan d'Alvemy'nin nazik mektubundan alınmıştır).

18. Anonim, XVII, veya XVIII. asırda yaşamış bir bilgin tarafın­dan yapılmış elyazması çeviridir (bkz. Paris, nouv. acq. La­tin, no. 190); bu bilgi, Bayan d'Averny'nin nazik mektubun­dan alınmıştır.

19. Mag. Petro Maîmstrom... publicae censurae Submittit Johan-nes Henr. Fattenborg, D. D., Specimen Alcorani arabice et La-tine cujus, particulum I (14 sayfa), Aboae, 1793 ve particu-lum II (15-28 sayfa), Aboae, 1794.

20 C. E Fahlcranz ve F Fahlcranz, Specimens versionis Corani, Uppsala, 1824.

21. C.A.E Herm. Schulz, îniunt Corani surat VI, 74, Halis Saxo-rum (Halle), 1828.

22. Anonim, Quinquagesima sexta Al-Corani sura, (11 sayfa), Uppsala, 1829.

23. F Hesse ve C.A. Blonquîst, Corani surae secundae pars prima, Uppsala, 1854.

24.Samuel Gottwald adlı yazar, çevirisi ve notlan ile birlikte bir yayını bildirmiştir (bkz. Allgemeine Literaturzeitug, 111, 389).

25. Theodorico Hackspan, Fiâes et ieges Mohammaedis exib\tas ex Alco-rani manuscripto duplici, praemissis institutionibus arabicis, Arapça metinli, 56 sayfa, Altdorf, 1646 (bkz. World Bibi. No. 1048).

26. Lederlin, Dadichi'nin katkısıyla, (bkz. Mise. Gron. II, 339).

27. Pareau, Utrecht'te 339 no'lu bir elyazması (bkz. Chauvin, Bibliographie,X, 90).

28. Schroeder, Utrecht'te V, 270-271 bulunan 339 nolu bir el­yazması.

29. Levinus Warenus, Leyden'de bulunan (Y 112, 118, 119) bir elyazması: No, 247, 2444, 2450.

30. Wrendley, Leipzig Üniversitesinde bulunan eksik bir elyaz­ması.

31. Johann Zechendorff, Specimen suratorum, id est, capitum ali-quot exAlcorani, Cygneae (Zwickau), 1646, 18 sayfa.

32. Aynı yazar, Suratae unicus, atque Alterius textum, Cygneae (Zwickau), 1646, 20 sayfa.

33. Anonim, Suraprima şive caput, Helmstadt, 1714 (Rumca çe­viriler başlığına bakınız)

34. Anonim, Gramma Emphanes seriptum manifestıım, Helms­tadt, 1734 (Rumca çeviriler başlığına bakınız).

35. Anonim, Berlin,'de bulunan bir elyazması 'VII, 413).

36. Johannis Georgii Nisselli, Historia de Ahrahamo et de Gomor-ro-Sodomoticae versione ex Alcoran, ejusque Sürate XIV ta et XV ta ... nec non commodioris interpretationes ergo Trip-lici versioni Latine, Lugdonum Batavorum 1655, karşı sayfa­larda Arapça metin bulunmaktadır.

37. Joh. Gottfr. Lackemacher, Alcoranus... universuscujus textus ex optimis codicibus... accurata versione latina adornavit, Helmstadt, 1721. Bu çevirinin 2. sayfasında, Kur'an, II/1-4. âyetlerin Arapça metinleri bulunmaktadır. 3. sayfada Latin­ce çeviri, 4. sayfada ise Kur'an'm Latince bir lügatçesinden örnekler verilmektedir (bkz. Schnurrer, No. 379.)

38. Anonim, Opusculum Koranicum est penses nos arabico latinum plagularum 6 dimd., 46 efficıentum, bu eserde harekeli bir Kur'an metni de bulunmaktadır (bkz. Schnurrer, No. 386).

39. Hamburg'da 1694 yılında yayınlanmış Arapça bir Kur'an nüs­hası içine, "Erpenio, Galio, Ravio, Nisselio, VVarnero, Beckio ve Hinckelmanno" adlı yazarlar tarafından hazırlanmış Latin* ce bir çeviri metni de katılmak istenmişti; fakat Richardus Si-mon'un Nouvelle Bibliotheque Choisie adlı eserinde (Amster-dam, 1714, C. II, s.188) yazar şöyle demektedir: "Türk dini yetkilisi, Hamburg baş papazının talebinden hiç memnun ol­madığından, bizimki, Kur'an'm Arapça yayınma bu Latince çeviriyi katamanııştır." (bkz. Schnurrer, No. 376.).

40.  Joan Fredericus Hith, Institutiones Arabicae Linguae adjacet est ehrestomathia Arabica, Jena, 1770, I, II, 1-74. sûre ve âyetlerin özetle çevirileridir. (Bkz. s. 257 ve devamı).

41. Jo. Conradi schwarts; De Mohammedjurto sententiaram serip-turne sacrae. Liber unus. Leipzig, 1740, 102 sayfadır ve sa­dece özetlerden ibarettir.

42. Guillaume Postel, Paris, 1538 (yahut 1539), sadece birinci sûre Arapça metinle beraber verilmektedir; bu bilgi, Profesör Levi delta Vida'nm nazik mektubundan alınmıştır.

43. Ignazo Lomellini, XVII. yüzyılın ilk yarısında yapılmıştır; bu eseri Levi della Vida, Aneddoti et svaghi arabi et non arabi ad­lı kitabında anmaktadır (s. 205, no: 35).

44. Anton E Desberger, Archaeologia medica Alcorani, medicinae histohae symboia, seçmelerdir, 27 sayfa (bkz. NUC).

45. Bemhard Fernei (1772-1804), Leges Corani expo$itae et İllust-ratae, 23 sayfa, 1797-1798 (bkz. NUC).

46. Hermanno  Nollingernense, Mahometis...  Theoligia dialogo explicata, seçmeler, 119 sayfa (bkz. NUC).

47. Mattheas Georg Schroeder (1695-1719), Muhammed testis veritatis contra se ipscm, seçmeler, (bkz. NUC).

48. Specimen versions Coranicae adornatum in caput XIX (Mer­yem Sûresi) Sebastian Gottfried Starcke tarafından yayım­lanmıştır: 1694 (bkz. NUC).

49. Arabia Graeca in antiquitatis honorem pro optimarium luce orbi erudito commendata ab H. Von der Hardt Helmstadt, 1714, 56+48 s. (bkz. Rumca çeviriler başlığı No. 2 ve 3.)

50. Surat al-Hicr (Grekçe, Latince, Arapça), Scriptum manifestum cum reverendissimus ac illustrissimus S.R.I Comes Ottingan-sis Franciscus Ludovicus in Academia julia Alcorani şuram XV quod linguae et rei chractarem incomparabilem Celsi ge-nii exemplo attente ponderesset: cui lexcicon arabico-gra-ecum in hane şuram adjecit H. Von der Hardt, Halmstadt, Typie Schnorrii, 1734, 71 sayfa (bkz. NUC, 1956 öncesi).

51. Anonim, Arapça metinleriyle seçme parçalar, 1685, 1688 (bkz. NUC).

52. Anonim, Surat-al latihah, caput I ve II de Vacca (II, 1-60) n.o.n.d., 12 sayfa, Gymnasivm arabicum, Eski Ahit (Tev-rat)'ın 1-111'de yer alan Mezamir bölümü ile birlikte (bkz. NUC, 1956 öncesi).

53. Excerntum aîcoranicum: de peregrinatione sacra, hoc, est caput vige-sımum secundum Alcorani variantibus lectionibus ex mac commentatore Beidavio et notis seleetio ülustratum a J. C. Clodio ceu supplementum Grammaticae arabicae, Lipsiae, literis Tekkianis, 1730. Müfessir Bayzavi'nin tefsiriyle birlikte Kur'an'dan seçilmiş parçalann çevirisidir (bkz. NUC, 1956 öncesi).

54. NVracklav (ZNAK'da belirtilmektedir, 1973, No. 224)

55. O. Domey, Nova versio partis surae II Corani, (II, 1-116), 30 sayfa, Göttingen, 1754 (World Bibi., No. 1044) [139]

 

Latvta DİLİ (Letonca)

 

1. Madame Mida Jakubcovâ, seçilmiş parçalar,  1952 tarihli, Brno'da kaleme alınmış bir elyazmasıdır. [140]

 

Lehçe (Polonyaca)

 

1) Arap Harfleriyle Yapılmış Çeviriler

 

1. Anonim, Arap alfabesiyle yazılmış bu Lehçe çeviri, XVII. yüz­yıla ait bir elyazmasıdır. (bkz. A. Moukhlinski, Etüde sur l'ori-gine et l'etat de Tatars lithuaniens, (Rusçadır, s. 62-63; Kur'an, XX/l-8. âyetlerini Örnek olarak vermektedir)- Cracovie'de çı­kan ZNAK adlı dergide yayınlanan (bkz. No. 224, XXV/2, 1973), "Z Historii Prezekladow Koranu W Polsce" başlıklı makalesinde (bunun Fransızca çevirisi France-Islam'da yayın­lanmıştır, Paris, Ağustos-Arahk özel sayı 1977), sayfa 279'da, 1890 tarihli bu "tefsir"in elyazmasının, II. Dünya Savaşından önce Vilna (Polonya) Müftülüğünde korunmakta olduğunu okuyoruz. Aynı makale, Arap alfabesiyle yazılmış diğer birkaç Lehçe çevirinin varlığından da sözetmektedir.

2. Anonim (acaba bir öncekinin aynısı mıdır?) Arap alfabesiyle yazılmış Lehçe bir çeviridir; XVI. yüzyıldan beri varlığı bilin­mektedir (bkz. Ali Woronowicz ve Muhammad Sayid Aİ-Ha-mawi, al-îslâmji Bolonia, Kahire 1936, s. 11-12, burada, yaz­mada yer alan birinci sürenin faksimilesi verilmektedir).

3. Tefsir, jan Poltorzyck'nin bir çeviri eseri üzerinde, Lachowicz tarafından 1843'de yapılmıştır.

4,  5, 6. Antoni Antonowicz, Bielorusskije tieksty pisannyje arabis-kim pismom i ich grafiko-orfo-graficzekaja sistema Vilna 1968, isimli eserinde üç "tefsir"in adını vermektedir; ona göre, bu tefsirlerden biri, 1788 tarihli olup Vilna Üniversitesi Kütüp-hanesi'ndedir. Diğer ikisi, XVII. asrın ilk yarısından kalmadır ve XIX. asrın başlarında Leningrad Üniversitesi Kütüphane­sinde korunmaktadır.

7 "Mr. Maciej Konopacki, 1961 yılında Kruszyniany'de 1900 tari­hini taşıyan bir Lehçe Kur'an çevirisinin elyazmalarını bulmuştu; gerçekte bu çeviri, Kruszyniany'li İmamjosef (YusuO Korycki ta­rafından yapılmıştı" (Acaba Arap alfabesiyle mi yazılmış?). [141]

 

II) Latin Harfleriyle Yapılmış Çeviriler

 

1. Sobolewski, Koran, eksik, Poznan, 1828.

2. Jan Murza Tarak Buczacki, Koran z arabskiego przehlad polski, Varşova, 1858, 2 cilt. Yukarıda adı geçen makalesinde (bkz. Lehçe Arap harfleriyle çeviriler, No. 1) yazar Konopacki, bu jan Murza'nm sadece bir "yayıncı" olduğunu ve gerçekte onun babası Selim Murza'nm, bir îmam'ın yardımıyla bu Kur'an metnini çevirdiğini belirtir.

3. David Künstlinger, Przekladi objasnienia 53-ciej Sury Koranu, Kur'ân'ın 53. sûresinin Lehçe çeviri ve tefsiridir, Almanca özet ile birlikte, Krakovie, 1926, 48 sayfadır.

4. Jakop Szynkiewicz, V/ersety z Koramı, yalnız seçilmiş parçalar­dan ibarettir, Saraybosna, 1935.

5. Anonim, Wybrane rozdzialyz anatolijskotuerechiego przekladu Koranu, Fransızca bir giriş ile seçme parçalardan oluşmakta­dır, 108 sayfa (bkz. A. Zajackowski'nin Studianad jecykiem sta-

roosmankim adlı eseri).

6.  İsmail Wieslaw jezierski, elyazma halinde sadece seçme par­çalar, 1956.

7."Zycîe Tatarskie" (Viîna) isimli dergide, "Kur'an'dan seçilmiş âyet­lerin Lehce'ye çevirileri yayınlanmıştı" denilmektedir (bkz. yuka­rıda Konopacki, a.g.e., s.280) ve ayrıntı verilmemektedir.

8. 1721 yılında Rostock şehrinde, Michal Boguslaw Ruttich ta­rafından Kur'an'm Latince çevirisi yayımlanacaktı; fakat bu eser tamamlanamamıştır. Jan Rexman'm düşüncesine göre, Ruttich adlı yazarın, Kur'ân'ı Lehce'ye çevirdiği anlaşılmakta­dır" (bkz. Konopacki, s. 277).

9. Piotr Starkowiecki isimli ve Kraliyet Arşivi çevirmeni olan bu yazar (Kacped Niesieck'in belirttiğine göre), XVII. Asırda Leh­çe bir Kur'an çevirisi hazırlamış ve bu eserini tamamlayama-dan ölmüştür, (bk. Konopacki, aynı yerde).

10. Szymon Feliks Zulawski, XIX. asrın başlarında Vilna şehrin­de İbrani dili profesörü olan bu yazar, çevirisini Arapça me­tinle birlikte yayımlamak istiyordu (fakat bu amacına ulaşa­mamıştır, bkz. Konopacki, a.g.e. aynı yerde).

11. Jozef Bogoslaw Sekowki'de bir Kur'an çevirisi üzerinde çalı­şıyordu (bk. Konopacki, a.g.e., aynı yerde).

12. Jozef Bielawcki,Varşova 1987. [142]

 

Leıburgesch Dili (Lüksemburg)

 

1. Henri Rinnen (Lessauge'lu), (doğ. 1914), seçilmiş parçalar, 1985 yılında elyazması halindeydi. [143]

 

Lowland Dili (İskoçya)

 

1. Anonim, (muhtemelen Mr. Dunlop tarafından), seçilmiş par­çalar, 1948'de Glasgow'da.kaleme alınmış bir elyazması. [144]

 

Macarca

 

1. Imre (Emory) Buzideny Szdmajer ve Georg Gedeon, eser Ma-racci'nin Latince çevirisi esas alınmak suretiyle yapılmıştır, 1831 (Moslem World, Hartford, Temmuz 1927 tarihli sayısın­da anılmıştır).

2. Stephan Szokolay, The Religious and political Law-Book of the Turks adlı eserde görülmektedir; muhtemelen Sale'in ingilizce çevirisi esas alınarak yapılmıştır, Budapeşte, 1854.

3. Gerszon Endrei, Szemzvenyek a Koran, (49+1 sayfa), seçme parçaların çevirisidir, Budapeşte, 1915.

4.  Aladar  Hornyanszky,  yalnızca  seçilmiş  parçalardır,   (bkz. Goldziher'in Histoire de Vîslam adlı eseri).

5. Abdul Karim Julius Germanus (öl. 1979), Allah Âkbar adlı eserindeki seçme parçalar.

6. Jozeph de Somogyi, A Koran sztmzheny, seçilmiş parçalardır, Budapeşte, 1947 (5 Temmuz 1950 tarihli ve 5 sayılı nazik mektubunda 2-6. sûrelere ilişkin bazı bilgiler vardır.) 92 sayfa. [145]

 

Makedon Dili (Bk."Boşnakça"). Malta Dili

 

1. Henri Selaheddin Schuetz, Surat al-Fatiha, 1967'de elyazma­sı; yine aralarında 2, 3, 22, 99-112. sûrelerin de bulunduğu birçok sûrenin çevirisi: 1980 yılında çevirmenin bana gönder­diği elyazması hâl-nde metinlerdir.

2.  Dennis Agius, Surat al-Fatiha, 1970'e doğru, elyazması hâlinde.

3.  Schuetz ve Agius, 22. sûre, elyazması.

3a. Henri Selaheddin Schuetz, Surat al-Fatihah & Surat Al-Hajj (I, XXII).

4.  Edmund Teuna, hazırlık hâlinde tam çeviri, 1982 yılında 1, II 188

(1- 191. âyetler) elyazması halindeydi (Fra Schuetz'in nazik mektubunda bildirdiğine göredir; kendisi o sırada Malta'daydı). [146]

 

Montenegrin (Karadağ Dili) ("Boşnakça"Ya Bakınız). Norveççe

 

1. H.B. Malut, seçilmiş parçalar, 1949 tarihli bir elyazması.

2. Wilhelm Schenke, Koranen i utvalg, Oslo, 1952, seçilmiş par­çalar; bkz. s. 41-83.

3. Mekke'de yayınlanan Akhbâr'ul-Alem'il-lslami adlı  dergide (bkz. 15. 12. 1981, s. 4), Norveççe bir Kur'an çevirisinin beş bin basıldığı bildirilmiştir, başka ayrıntı verilmemektedir.

4. Berg, Einar, Koranen, 714 sayfa, Oslo, 1980, (acaba yukarıda­kinin aynısı mı?) (World Bibi., No. 1127). [147]

 

Platt-Deutsch Dili

 

1. Klaus Witt (Flenshurg'lu), seçme parçalar, 1951'de meydana getirilmiş bir elyazması.

2. Johannes Sass (Hamburg'lu), seçilmiş parçalar, 1951'de tarih­li bir elyazması.

3. Melle Wilma Broeren (Wilhelmshaven'li), seçilmiş parçalar, 1952 tarihli bir elyazması. [148]

 

Polyglotte (Çeşitli Dilde) Kur'an Çevirileri

 

1. Bkz. yukarda "Almanca", No (44) ve "Boşnakça", No (8), se­çilmiş parçalar.

2. Bkz. "Rumca", No (2), (3) ve "Latince", No (49).

3. Bkz. aşağıda "Portekizce", No (10), "Urduca" ile birliktedir.

4. Y (?), The Holy Koran, 30. cüz, Safevi adına (Y) tarafından der­lenmiştir, Tahran (tarihsiz), (143+20) sayfa, Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca (bkz. NUC, 1956 öncesi).

5. Arberry'nin bir cüzlük İngilizce çevirisi: Arapça, İngilizce, Farsça (Selmasizade tarafından), Tahran, 1962 (bkz. NUC, 1973-1977).

6. Bkz. yukarıda "ingilizce", No: 43 (Arapça, ingilizce ve Urdu

7. Bkz. yukarıda "Fransızca", No: 54 (Fransızca ve ?). [149]

 

Portekizce

 

1. Bucaraviego, 1882 (Bu bilgi, Kaîkütta Imperial Kütüphane-si'nden Ataur-Rahman Siddiqi'nin 1946'da bana yazdığı nazik mektuplarında ifade edilmektedir).

2. Anonim, O Alcorao, traducçao portugueza cuidadosamenta revista, Paris, 1882 (Acaba bu, bir önceki eserin aynısı mıdır?)

3. Jose Pedro Machado, 1946 tarihli bir elyazması (bu bilgi, Lis-bon ingiliz Konsolosunun nazik mektubunda belirtilmekte­dir). Lizbon, 1979'da yayınlanmıştır.

4.Anonim, O Alcorao, traducçao portugueia cuidadosomenta re­vista, bu kitabın ismi Arap harfleriyle yazılmıştır. Rio de Jane-iro, Garnier (tarihsiz), (4+533) sayfadır.

5. Bento de Castro, Alcorao, ingilizce çevirisi esas alınmıştır, Lo-renço Marque (Mozambik), 1964 ve 1974.

6. Abu luçuf, Do al Corao, traducçao livre, LXXIV ve diğer sûre­ler, O Islao, (Lizbon, C. II, No. 3, 6 v.d.) adlı dergide tefrika edilmiştir.

6a. Aynı yazar, A Poesia do Alcorao, sura 74 (versao Livre), O Is­lao adlı dergi (Lizbon, 2/5, Ağustos 1972, s. 7- 8).

7.  Samir el Hayek, Sao Paulo (Brezilya), 1975.

8.  Emerico de Cavalho (Suleiman Valy Mamede'nin gözden ge­çirmesi ve eklediği notlarla birlikte), Al Corao, 2 Cilt, Lizbon, 1978 ("Publicagoes Europa-America" yayınlarından).

9.  Adamgy Omar, O XXXVI Capiiulo do Alcoraon (Yasin), traducçao feite do Arabe, Islao dergisi (Lizbon, 2/8 Mayıs 1973), s. 8-11.

10.  Suleiman Valy Mamede, O XXXVI Capitolu doAlcorao (Vasin), Arapça metin ile ve Urduca çevirisi de birlikte, 38 sayfa, Liz­bon, 1971.

10a. Aynı yazar, Vinte Capitulas doAlcorao, Lizbon, 1977.

11. Katar'İı Mr. Ma'ayergi'ye göre, Güney Amerika'da 1986 yılın­da bir çeviri basılmaktaydı. Muhtemelen bir çeviri Hilmi Nasr'm yaptığı çeviridir (Sao Paulo). Ahbar'ul-Alem'il-lsla-mi, Mekke, 23. 03. 1987, ondan bahsetmektedir. [150]

 

Provans Dîli

 

1. Anonim, seçilmiş parçalar, 1953 tarihli bir elyazması (bu bil­gi, Nantes'Ii Robert Marais'nin nazik mektubunda belirtil­mektedir). [151]

 

Romans Dili (İsviçre)

 

1. Dominica Mesmer (Samedan'h), seçilmiş parçalar, 1949 tarih­li bir elyazması. [152]

 

Romence

 

1. Silvestro Octavian Isopescul, Coranul, traducere dupa origina-lul arabic, Cernauti Bukavia, 1912, (638-1 sayfa).

2.  Mustafa Valsan (1907-1974), seçilmiş parçalar, 1954 tarihli, bir e'yazmasi, Paris. [153]

 

Rumca

 

I) Grek Harfleriyle Yapılmış Rumca Çeviriler

 

1. "Filozof Nicetas, Kur'ân'm bir kısmını Grekçe'ye çevirdi ve ka­lan kısmını ise özetledi ve bu konuda ilk akılcı tenkidi ortaya koymuş oldu." (Bkz. Vincent Monteil, Ulsİam, Paris, 1963, s. 8.) Ayrıca Melle d'Alverny'nin belirttiğine göre, bu Filozof Nicetas, Milâdî IX. asırda yaşamış bir polemikçidir ve O'nun ya­zıları, Patrologia Graeca'da. toplanmış bulunmaktadır.

2. Anonim, Sura Prima, şive caput, Arabia Graeca , (56+48 say­fa), Arapça metinle birlikte Latince ve Grekçe çeviri de veril­mektedir, Helmstadt, (Hermanus von der Hardt) 1734.

3. Anonim, Quran Mubin, Gramma emphanes, scriptum mani-festurtt, (Arapça metin ile birlikte Latince ve Grekçe çeviri de verilmektedir. Hermanus von der Hardt) Helmstadt, 1734.

4. G. I. Pentake, Koranion, metaphrasten ek tou Arabikom ke-imenon hupo, Atina 1878, 1880, 1886, 1887, 1921, 1928. (NUC'a göre, Pentakes Geratitinides Anestats, Koranion, Ati­na, 1886, 1+4+480 sayfa; sekizinci yayının ikincisi: G. I. Pen­takes, To Koranion, Atina, 1928.)

5. Mme Minas Zografou-Meranajou, To Koranion, Atina, (tarih­siz; nüsha 1971 yılında satın alınmış; NUC'a göre muhteme­len 1969).

6.  L. Malili, Koranı, 12+486 sayfa, sûreler kronolojik olarak sıra­lanmıştır, Atina, 1980 (WB, 879).

7. Mr Ma'ayergi'den aldığım bir mektuba göre, 1986 yılında bas­kıya hazır bir diğer Kur'an çevirisi vardır. [154]

 

II) Arap Harfleriyle Yapılmış Rumca Çeviriler

 

1. Anonim, bazı sûre parçalan (bkz. France-hlam, Paris, No.96-97(Şubat, 1975, s. 14. [155]

 

Rusça

 

1.Anonim, yalnızca ilk 20 Sûre, 1700-1725 yıllanna doğru ka­leme alınmış bir elyazması, Leningrad'da bulunmaktadır (bkz. Kratchkovski, acamedie de Leningrad, 1934, s. 219-226). Bu eser, Du Ryer'in Fransızca Kur'an çevirisi esas alına­rak meydana getirilmiştir.

2. Demetrius Kantemir, Czarina'nin emriyle ve Du Ryer'in Fran­sızca Kur'an çevirisi esas alınarak yapılmış bir çeviri, sen Pe-tersburg, 1716.

2a. Postnikov, Alkoran Magomet, Pierre Le Grand'm emri üzerine meydana getirilmiştir; yanlış olarak Prens Dimitry Kantemir'e nisbet edilmekte ise de gerçekte, Padoue Üniversitesi men­suplarından Piotr Vasl'yevitch Postnikov tarafından yapılmış­tır. (Bkz. Koran in Slavonic adlı eser, in loco).

3. Veryovkin (Verebkine) (1732-1793), Alkoran, Du Ryer'in Fransızca çevirisi esas alınarak yapılmıştır, iki kısımdan oluş­maktadır, Sen Petersburg, 1790, iki cilt.

4. Alexandre Koimakov, Al Koran, Sale'in ingilizce çevirisi esas alınarak yapılmıştır, 2 kısım, V Sopikov yayınlamıştır, Sen Pe­tersburg 1792.

5. Anonim, Savary'nin Fransızca çevirisi esas alınarak yapılmış­tır, 1844.

6. D.N. Boguslavski, Koran, 1871 yılında Sen Petersburg'da ger­çekleştirilmiş bir elyazmasıdır; Kratchkovski'ye ait bir kitaptır.

7. Anonim, Kasimirski'nin Fransızca çevirisi esas alınarak yapıl­mış bir çeviridir, Moskova, 1880 (bkz. Chauvin, Bibliograpie, X, 84).

8. Nikolayev, Koran Magometa, Kasimirski'nin Fransızca çevirisi esas alınarak yapılmış bir çeviri, Moskova, 1864, 1865, 1901 ve son olarak ynı şehirde yapılmış 5. baskı ki bunun tarihi belirtilmemiştir (bkz. Koran in Slavonic adlı eser), acaba bu çe­viri, bir önceki (7) sayılı çevirinin aynısı mıdır?

9. Gördü Sabiukov, Koran, 2 Cilt, Kazan, 1877-1879, 1894, 1898, 1907 ıkı defa, 1908 (Arapça metin ile birlikte).

10. Agfangel Yefimovitch Krymski, Liektssü po Koranu, fasikül 1, ilk sûreler, çeviri bazı açıklamalarla verilmektedir, 1902, 1905; Koran in Slavonic'de. kaydedildiğine göre, 1916'da 3. baskısının hazırlıkları yapılmaktaydı.

11. Ignaz Kratchkovski (1883-1951), 1921-1928 yılları arasın­da kaleme alınmıştır (bu bilgi,  1937 yılında yayınlanmış olan Koran in Slavonic adlı eserde kayıtlı bulunmaktadır). Ni­hayet 1963 yılında Moskova'da yayımı gerçekleşmiştir. Tıp­kı basım: New York, 1982

12. Ataullah Bayazitov (el-Bayazidi), Chasailul iman, Kiril alfabesiyle okunu-

şu yapılmış Arapça metin ile birlikte Rusça çeviri,§ 1 sûre 1,§ 33 s. 36, §34 s. 112, §35 s. 113 ve §36 s. 114,) Petersburg, 1897.

13. Anonim, Istorija müsül'manstva, 1905, "Suras of the earliest period, translation and notes lecture on the Koran" (Bkz. Der islam, c. 33, 1958: "Russıan Material on islam" by Ru-dolph Lowenthal de Washington).

14. Borovkov, Alexsander Konstantinovich, Koran, 365 sayfa, Moskova 1963 (WB, No. 1416).

15.Anonim, Londra, 1987 (Rabvvah şehrindeki Ahmediye Teş­kilatı tarafından Mirza Tahir Ahmad'in himayesinde, profes­yonel çevirmenler tarafından hazırlanmıştır. [156]

 

Sirpça

 

("Boşnakça" çeviriler bölümünün "Kiril" alfabesi ile ya­pılmış çeviriler kısmına bakınız). [157]

 

Slovence

 

1. Melle Magda Seppova, seçilmiş parçalar, Bratislava'da kaleme alınmış bir elyazmadir. 1951 (?) tarihli (Ayrıca bk. "Boşnakça" çeviriler bölümü). [158]

 

Türkçe

 

Islâmiyeti kabul eden ilk Türkler, yaptıkları Kur'an çevirilerini

Uygur alfabesiyle yazıyorlardı. Sultanlar döneminde Arap alfabe­si kabul edildi. Cumhuriyetin ilanından beri Türkiye'de Latin al­fabesi, Sovyetler Birliği'nde ise Kiril alfabesi kullanılmaktadır. Yapılmış bütün kısmi çevirileri burada kaydetmek imkânsızdır. [159]

 

I) Uygur Harfleriyle Yapılmış Türkçe Kur'an Çevirileri

 

1. Edib Ahmed bin Mahmud Yükenki, Atabetü'î-Hakayik, Rah­meti Arat tarafından bastırılmış (istanbul, 1951) olup yirmi kadar âyetin çevirisini içermektedir.

2. istanbul, Üniversitesi Kütüphanesinde bulunan bir elyazma-da yer alan ve Rahmeti Arat tarafından Urcd-Altaische JahrbüC' her (Wiesbaden, 1961)'de yayımlanan bir eserde yine birkaç âyet meali vardır.

Bu yazıyla kaleme alınmış tam bir Kur'an çevirisi'nin varlığı henüz bilinmemektedir. [160]

 

II) Arap Harfleriyle Yapılmış Türkçe Kur'an Çevirileri

 

Hz. Peygamber'in ilk sahabileri arasında bir Türk hanıma rastlanmaktadır: Sümeyye (Ammar bin Yasır'in annesi). Bun­dan sonra da Türkçe konuşan topluluklar arasında Müslüman olan kişilerin sayısı sürekli olarak her gün artmıştır. Dolayısıy­la Kur'an âyet ve sûrelerinin sözlü olarak bu dile çevirisi de artmıştır. Fakat burada bizi ilgilendiren yazılı çevirilerdir. Ge­rek Doğuda gerekse Batıda bugün yeryüzünde, Kur'an'ın yir­mi kadar Türkçe elyazması çevirisi bulunmaktadır. Bizim için en büyük zorluk, bu çevirilerin çoğunun, c zelHkle satırlarara-sı yapılmış olanların kimler tarafından gerçekleştirildiğinin bilinememesi, bunların birbiriyle karşılaştırılma ve bir tasnife tabi tutulma işlemlerinin henüz tamamlanmamış olmasıdır. Yine de burada birkaç örneğini kaydedeceğiz (ayrıntılı bilgi için ise, bizim "Kur'an-ı Kerim Tarihi ve Türkçe Tefsirler Bibliog-rafyası" istanbul, 1965 isimli eserimize bakılmalıdır).

1. Ebu Ali Muhammed bin Abdilvahhab el-Cübbai el-Huzistani (849-915). Bu zsta yalnız Kur'an'ın bir Arapça tefsiri değil ay­nı zamanda Huz.stan dilinde bir Kur'an çevirisi de nispet edil­mektedir (bkz. 3rockelmann, GAL, süpplementband, 1, 342). Bugün bu eserin hiçbir izine rastlanmamaktadır. Belki de bu eser Arap harfleriyle yazılmıştır.

2-3. Samanoğu lan Hükümdarı Mansur bin Nuh (961-977 yıl­ları arasında hüküm sürmüştür) döneminde, Türk ve İranlı büyük bilginlerden oluşan bir kurul, hükümdarın emriyle, Kur'an'ın Farsça'ya ve Doğu ve Batı Türkçesine çeviri ve bu dillerde tefsirlerini gerçekleştirmek için çalışmıştır. Bu heyet, Taberi'nin tefsirini alıp bir özetini çıkarıp bu dillere çevirmiş­lerdir. Bu çevirinin üç versiyonu bize kadar ulaşmış bulun­maktadır. Özellikle Türkçe versiyonun elyazmaları İstanbul, Leningrad ve Manchester'de bulunmaktadır.

4-6. Sözkonusu komisyon şunlardan oluşmuştur:

a) Hüseyin b. Ali b. Halef b. Cibril el-Humarî el-Gaznevî el-Kaşgarî (Kaşgar'm imamı ve onun oğlu).

b) Ebu'l-Fütuh Abdulgaffar b. Hüseyin.

c) Eşref b.   Necib  b.   Muhammed,   Kasan  (Fergana)  H. 630/M.1235'de Kaşgar'da vefat etmiştir.

Bundan sonra Hakani (Karahanlılar) dönemi gelir (840-1220). Biz bu döneme ait Kur'an çevirileriyle ilgili bilgiyi, İs­tanbul'dan Emel Esin Hanımefendinin araştırmalanna ve bi -ze lütfedip gönderdiği mektuplarına borçluyuz. O da bu bil­gileri Cemal Karşi'nin Mülhakat es-Surah isimli eserinde kayıt­lı bulmuştur, (Petrograd baskısı, 1900).

6. Anonim, İstanbul'da bulunan Türk-Islâm Müzesi 73 no'lu el­yazması, 734 tarihinde istinsah edilmiştir (Acaba yukarıda ge­çen 2 no'lu eser olabilir mi?). 196

7. (Tekrar) Anonim, Hekimoğlu Ali Paşa Kütüphanesi, 951 nu­marada kayıtlıdır, 764 tarihinde istinsah edilmiştir.

8. Anonim, İstanbul, Türk-Islâm Müzesi'nde, 508 numarada ka­yıtlı bulunmaktadır, Hicri 8. yüzyılda istinsah edilmiştir.

9. Kastamonulu adı bilinmeyen bir bilgin tarafından, yaklaşık olarak M. 1405/H. 9. asırda kaleme alınmıştır. Eserin adı, Ce­vahir u'l-Asdaf olup Emir Isfendiyar'm emriyle, oğlu ibra­him'in eğitim ve öğretimiyle görevli sözkonusu bilgin tarafın­dan gerçekleştirilmiştir.

10-11. Ebu'1-Leys es-Semerkandi'nin (vefatı 383 H.) Arapça tef­sirinin şu iki bilgin tarafından çevirisic'ir:

a) İbn Arap Sah (854 H).

b) Musa el-Izniki (933 H). Bu zat esere Ecnasii'l-Cevahir adı­nı vermiştir. Eserin çok sayıda elyazması mevcuttur.

12. Muhammed b. Hamza (820 tarihinde çeviri edilmiştir), Türk islâm Müzesi no: 40, Ahmed Topaloğlu tarafından Latin harflerine çevrilmiştir, İstanbul, 1976-8.

13. Anonim, H. 864 yılında yapılmıştır, Necmuddin er-Razi'nin (v. 618 H.) Aynu'l-Hayat isimli tefsirinin çevirisidir. Aziz Mahmud Hüdai Kütüphanesi numara 48'de kayıtlı elyazma­sı, eksiktir.

14. Anonim, H. 863 yılında vakfedilmiş, Türk-Islâm Müzesi 357 numarada kayıtlı elyazması.

15. Anonim, yaklaşık H. 9, M. 15. yüzyılda kaleme alınmıştır, istan­bul, Türk-Islâm Müzesi 255 numarada kayıtlı elyazması.

16. Anonim, Behram b. Abdullah tarafından İstanbul'da 909 yı­lında istinsah edilmiş olup 420 varaktır.

17-18.Hüseyin b. Ali el-Kaşifi, el-Mevahibu'l-Aliye, Farsça bir tefsir olup şu zatlar tarafından Türkçe'ye aktarılmıştır:

a)  Ebu'1-Fad Muhammed b. İdris el-Bidlîsî, H. 982 yılında.

b)  Ferruh İsmail Efendi, el-Mevakib ismiyle H. 1246 yılında.

Eser, İstanbul'da H. 1282/M. 1865 yılında (2 cilt halinde), 1296'da (tek cilt halinde) 1317'de (4 cilt halinde) yayımlan­mıştır. Bir cilt hâlinde de Latin alfabesiyle 1959 yılında İs­tanbul'da basılmıştır.

19. Şeyh Mahmud er-Ra'ufi Ibn Şeyh Murad eş-Şehîr bi-A'ma Va­iz, H. 982 yılında kaleme alınmıştır. tstanbul,.'Üniversitesi Kütüphanesi, Yıldız Bölümü 4 numarada kayıtlı elyazması.

20. Anonim, Türk-lslam Müzesi 74 numarada kayıtlı olup, Pir Muhammed el-Huttalani tarafından H. 99 yılında kaleme alınmıştır.

21. Muhammed İbn Hasan, satıraralarmda çeviri, H. 1049 tari­hinde kaleme alınmış oîup Türk-lslâm Müzesi 257 numara­da kayıtlıdır.

22. Ahmed Salih ibn Abdullah Zübdetü'l-Asar cl-Mevahib ve'UEn-var, H. 1096 yılında çevrilmiştir. Bagdad'da vaiz olan bu zat, Ma'ruf Çarhi, Beydavi, Kaşifi vs'den yola çıkarak çevirisini bir yıl içinde tamamlamıştır. Gerçekten Kronogram yarım satırla belirtilmiştir: "Budur Âsâr-ı Ahmed Salih." Eser, İstanbul Üni­versitesi Kütüphanesinde elyazması hâlinde bulunmaktadır. Bursa'da 1118 tarihinde istinsah edilmiş, H. 1292/M. 1875 tarihinde İstanbul'da basılmıştır.

23. Muhammed ed-Debbag el-Aymtabi, Tejsir-i Tıbyan, Hıdr b. Ab-dirrahman el-Ezdi'nin 773 H. yılında Bulak/Mısır 1257, 1290; te'lif ettiği et-Tıbyan Ji Tefsir'il Kur'an adlı Arapça eserin Türk­çe'ye çevirisidir. İstanbul, 1317 (2 veya 4 cilt)

24. Muhammed Hayreddin Han Hindi Haydarabadi (Mevlana), Tefsîr'il-Cemâlî 'ala't-Tentf'il-Celah Bulak/Mısır, 1294 (1877), 4 Cilt; bu tefsirin Arapça aslı, Sadruddin Muhammed b. Abdiliah'm Feth'ur Rahman adlı Arapça tefsir kitabıdır; 882'de yeniden kaleme alınmıştır. Buradan Şah Veliyyuİlah tarafın­dan Farsça'ya, oradan da Türkçe'ye aktarılmıştır.

25. Molla Nu'man ibn Amir ibn Osman, Tefsir-Nu'mani, Oren-burg, 1907; Kazan, 1911; Helsinki, 1958.

26. Mehmed Vehbi (1873-1943)

a) Hulasat'Uİ-Beyanfi Tefsir'il-Kur'an, 15 Cilt, İstanbul, 1339-41 (1924-26), 6150 sayfa.

b) Ahkam-ı Kur'aniye, istanbul, 1343 (1927), 483+5 sayfa, (WB 1733).

27. Anonim, Nuru'l-Beyan, 2 cilt, İstanbul, 1921.-

28. Cemil Said, Kur'an-ı Kerim Tercemesi, istanbul, Î925.

29. Bir heyet tarafından yazılmış ve izmirli ismail Hakkı (1868-1946) tarafından gözden geçirilmiş, İstanbul, 1344/1926.

30. Süleyman Tevfik,

a) Türkçe Kur'an-ı Kerim, Halis Efendi, Zihni Efendi, Aydos-lu Tevfik Efendi ve Feyiz Efendi'den oluşan bir kurul tarafın­dan yapılmıştır, tefsir kısmı ve Arapça metin yoktur; Taf-sîl'ul-Beyân adlı eserin özetle çevirisi olduğu söylenmektedir. C. 1, 112 sayfa, İstanbul, 1924-26.

b) Tafsîli'l-Beyân, Rumi 1923 yılında bir kurul tarafından ka­leme  alınmıştır.   8.   sayfası   hariç  elyazması   mevcuttur. 1324/1908 yılında istanbul'da basılmıştır. (WB 1831-2 vd.)

31. İzmirli İsmail Hakkı, Ma'nâi'l-Kur'an, 2 cilt, istanbul, 1343 H/1927 M.

32. Bir heyet tarafından, Ahmed Cevdet Paşa'nm tamamlayıcı bir eki ile birlikte, Türkçeli Kur'an-ı Kerim, İstanbul, 1927.

33. Resmi bir kurul tarafından S.T. (? Acaba 30/b'de geçen Süleyman Tevfik mi?) imzalı bir giriş ile, Arapça metin yok, 719 sayfa.

34. İbn Abdillah el-Bidlisi el-Hamidi, Şeyhu'l-Islâm, Kur'an Tef­siri, Kazan dilinde, 2 cilt, Kazan 1907-1911, 1911-1914, is­tanbul, 1987 (WB 1628-29, 1761-62).

35. Mir Muhammed Kerim Mirza Farül Alavi (aynen) Mir Mu­hammed Kerim Mir Ca'far el-Alevi, Keşju'l-Hakaik, Tefsir Kur'an Şerif Türk-Azerbaycan Dilinde, 3 cilt, Baku, 1907-8 (445+791+959 sayfa) (WB, 1643).

36. Seyyid Mahmud bin Seyyid Nezir et-Tîrâzî el-Medenî, Kur'an-ı Kerim Mütercem ve Muhaşşa Bi'l-Luğa et-Türkistaniyye, Bom­bay, 1955, Doha/Katar, 1980, 704 sayfa (WB 1646-47).

37. Mahmud Hasan Sakvi, Kitabu'l-Beyan Fi Tefsiri'l-Kur'an, 2 cilt, 492+538 sayfa, Tiflis, 1908.

38. Süleyman Tevfik  (Özzorluoğlu), Kur'an-ı Kerim  Tercemesi Türkçe Mushaj-ı Şerif, 4+719 sayfa, İstanbul, 1927 (Anonim, "S.T." imzalı bir önsöz ile birlikte). Bkz. WB 1665, Ayrıca bkz. Latin alfabesiyle yapılmış Türkçe Kur'an çevirileri bölümü.

39. Anonim, Hüseyin Kâzım Kadri başkanlığındaki bir heyetin çalışması, önsözü Şeyh Muhsin Fani imzasını taşımaktadır, Nuru'l-Beyan Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Tercemesi, 2 cilt, I. cilt 4+600+27 sayfa; II. cilt 12+601-1147+4+35 sayfa, istanbul, 1340-41 H./1921-22M.

40. Anonim, Kelam-ı Şerif Tefsiri, Tejsir-i Fevaid, 2 cilt, Kazan, 1899-1900, 4 cilt, Kazan, tarihsiz (WB 1697, 1699).

41. Anonim, Tahsil d-Beyan Fi Tefsiri'l-Kur'an, Kazan, dilinde, 748 sayfa, Muhammed Sadık b. Şeyh Ahmed el-Imânkuli el-Kazânî tarafından bastırılmıştır, Kazan, 1910 (WB 1698).

42.Türkçe Kuran-ı Kerim çevirisi, İbrahim Hilmi Çigircan tarafın­dan bastırılmıştır, İzmirli İsmail Hakkı başkanlığında bir ku­rul tarafından hazırlanmıştır, 944 sayfa, İstanbul, 1344 H./1925-26(WB 1702).

43. Ahmed Rüşdi, Hikmetü'l-Beyan Fi Sureti'r-Rahman, 77+2 say­fa, istanbul, 1305 H./1889 M. (WB 1703).

44. Ahmed Hamdi (Akseki), Ve'i-Asr Tefsiri, istanbul, 1928, 87 sayfa,  (WB   1714).  Ayrıca  bkz.   Latin  Harfleriyle  Türkçe Kur'an çevirileri bölümüne.

45. Ahmed Cevdet Efendi (müderris), Tefsir-i Sûre-i Hucurat, is­tanbul, 1241 (1826), 64 sayfa (WB 1720).

46. Bereketzâde, ismail Hakkı, Tefsir-i Şerif; Envar'ul-Kur'an, I. ve II sûreler, 6+353 sayfa, İstanbul, 1331 (1913), (WB 1721).

47. Beydur Mithat Behari, Ruhu'l-Kur'an'dan Bir Sayfa-i Nur, se­çilmiş parçaiar, 40 sayfa, istanbul, 1926, (WB 1722).

48. Eskişehirli Osman Necati, Tefsir-i Necati, 427 sayfa, 78-114 sûreler, İstanbul, 1288/1871, (WB, 1744).

49. Giridi, Sırrı Paşa,

a) Ahsen'ul-Kasas,   Tefsir-i   Sûre-i   Yusuf  (A.S.),   3   cilt, 204+372+470 sayfa, istanbul, 1309 (1893),

b) Tefsir-i Sûre-i insan, 238+4 sahife, istanbul, 1312 (1896).

c) Sırru'l-Meryem Tefsir-i Sûre-i Meryem; 168 sayfa, Diyarbe-kir, 1312.

d) Sırru'l Furkan; Tefsir-i Sûre-i Furkan, 2 cilt, üçüncü defa yayınlanmıştır. İstanbul,1312 (1896).

e) Sırr-ı   Kur'an    (Fahr-i    Razi    Tefsirinden),    3    cilt, 280-240+287 sayfa, istanbul, 1302-1303 (1886-87).

O Sırr-ı Tenzil, 3 cilt, 117+68+28 sayfa, Diyarbekir 1311 (1895).

50. Hamişi Tefsir (j?), Arapça metinle beraber, 616+5 sayfa, İs­tanbul, 1320 H.

51. Haşim Veli, Tercemeli Amme Cüzü, 39+1 sayfa, Arapça metin-

li, istanbul, 1345 (1926), (WB 1758).

52. Gözübüyükzade, ibrahim (Kayserili), Terceme-i Sûre-i "Du­ka", 24 sayfa, istanbul, 1287 (1871), (WB 1763).

53. ismail Ankaravi, Fütuhatı Ayniye, Fatiha Tefsiri, 220 sayfa, İs­tanbul, 1328 (1910), (WB 1764).

54. İsmail Hakkı (Manastırlı), Tefsir-i Sûre-i Yasin, 111 sayfa, İs­tanbul, 1314 (1896), (WB 1765).

55. Bursalı İsmail Hakkı, Tefsir-i Sûre-i 'Tasın", 40 sayfa, istanbul, 1316(1898), (WB 1766).

56. Lofçalızade Mehmet Efendi, en-Nazmu'l-Mübin fi'l-Ayatil Er-ba'in ve Ahsen'ul-Hadis fi'l-Ahadis'il-Erba'in, 18 sayfa, İstan­bul, (tarihsiz), (WB 1778).

57. Manastırlı Davud (Paşa), Din-i İslam Hediyesi, 36 sayfa, "Fa­tiha" Sûresinin cefsiri, İzmir 13261328 (1911-1912), (WB 1779).

58. Mehmed Ali Kavalah, Bir âyet, Fatiha-ı Şerije'den, 16 sayfa, Selanik 1922, (WB 1781).

59. Mehmed Es'ad (Erbilli),

a) Âyetü'l-Kürsi Tefsir ve çevirisi, 16 sayfa, İstanbul, (tarihsiz).

b) Fatiha-i Şerife Tercemesi, 8 sayfa, İstanbul, 1327 (1911), (WB 1782-83).

60. Mehmed Hayri, Tefsir-i $ûre4 Yunus, 17+32 sayfa, İstanbul, 1331 (1913), (WB 1784).

61. Mirza, Mehmed Safi, Mişkatu'l-Hayat fi Tefsir'û Ayal, (102+2 sayfa, İstanbul, 1289, (WB 1794).

62. Musa Kazım (Seyhu'l-tsiâm),

a) Safvetü'l-Beyan Fi Tefsiri'l-Kur'an, c. I. 408 sayfa, İstanbul, 1337/1919.

b) Sûre-i Mas veAlak tefsiri, 16 sayfa, istanbul 1334 (1918), (WB 1796-7).

63. Ömer   Naci,   Hülasatu'l-lhlas,   36   sayfa,   İstanbul,   1304 H./1888 M. (WB 1803).

64. Riyazu'l-Gufran Şeyhî, Türkçe Yasin-i Şerifin Nazmen Tefsiri, 86 sayfa, İstanbul, 1313 (1897), (WB 1830).

65.Ya'kub bin Mustafa el-Celveti, Şeyh,

a) Neticetü't-Tefasir, 3+116 sayfa, istanbul, 1266 (1850).

b) Neticetü't-Tefasir Fi Sureti Yusuf, 116 sayfa, İstanbul, 1279 (1863).

c) Tefsir-i Sûre-i Yusuf, 120 sayfa, istanbul, 1318 (1902), (WB 1839-41).

66. Anonim, Amme Sûresi Terceme ve Tefsiri, 32 sayfa, İstanbul, 1264(1848), (WB, 1853).

67. Anonim, Heftyek:

a) Haza Tesiru Heftyek Min Tefsiri't-Tibyan, 232 sayfa, Kazan, 1895.

b) Kitab Şeref meab Heftyek Tefsiri, Türki dilinde, 351 sayfa, Kazan, 1276 (1860).

c) Kitab Şeref meab Heftyek Tefsiri, Sİdretül-Münteha, 2. bas­kı, 239 sayfa, Kazan, 1898-1904.

d) Heftyek Tefsiri, 199 sayfa, Kazan, 1905.

e) Heftyek Tefsiri açık Türki (Kaz^n) dilinde, 2. baskı, Kazan, 1903-1907, 204 sayfa.

D Tefsir-i Heftyek, Mevlana Muhammed Cemaluddin tarafın­dan, 2. baskı, 238 sayfa, Kazan, 1895-1900. g) Heftyek Yangi Tefsir-i Heftyeka Tefsir-i Beyan, 214 sayfa, Ka­zan, 1897, (WB 1862-6).

68.  Anonim, Kur'an Sûretu'l-Kehf, 95 sayfa Kazan, 1880 (WB 1877).

69. Anonim, Kur'an Tahlilleri, 16 sayfa Kazan, 1897 (WB 1878).

70. Anonim, Smttu'l-Mülk, 55 sayfa İstanbul, 1303 (1887), (WB 1879).

71. Anonim, Suver min el-Kur'an (o sûreler şunlardır: 1, 2, 36, 67,78,112, 113, 114.), 35 sayfa , Kazan, 1311/1893, 1895, 1898, 1903, 1904, (36 sayfa), 1905 (56 sayfa ), 1097 (WB 1880-6).

72. Yasin-i Şerif Tefsiri, 48 sayfa Kazan, 1895, 1898, 1899, 1903, 1907 (40 sayfa), (WB 1894-8).

73. Hacı Said Ünsizade, Sûre-i Fatiha  ile Yasin-i Şerif Tercemesi beraber, Tiflis 1300 (1883) (France-islam, Paris, No. 28-29, 1969, s. 2).

74. "Şu anda (1908), Rusya Müslümanları Yüce Kur'an'ın Ka-zan'da hazırlanmış bir çevirisini Tiflis'te dizi halinde yayınla­maktadırlar" bilgisi Kahire'de yayınlanan el-Menar dergisin­de (29.4.1326, başka herhangi bir ayrıntı olmaksızın) bildi­rilmektedir, (France-lslam, No. 28-29, 1969, s. 2).

75. Zeynu'l-Abidin Hac el-Bakuvi, "Kafkash büyük mücahid Zey-nu'l Abidin el-Baküvi Türkçe bir Kur'an çevirisi hazırlamakta­dır" bilgisi Kahire'de yayınlanan el-Menar (29.4.1326) dergi­sinde yer almaktadır. Aynca bkz. Tefsir el-Menar Kahire, 1347, c. IX s. 325. (France-lslam, Paris, No: 28-29, 1969, s. 2).

76. Şeyhu'l-îslâm Muhammed Hasan Mevlazade Şekavi, Tefsi-rul-Beyan-i Türki, 1. baskı 1324, 2. baskı 1399. (Bu bilgi Ki-tab Furuş Sabiri, Bazer-i Mescid-i Cami, Tebriz kitapçısının katalogunda verilmektedir).

77. Abraham Amic Han Janz (1836-1913).

a) Tevrat, Zebur ve İncil'in Allah'ın sözü olduklarına dair Kur'an'daki deliller, 61 sayfa Varna, 1097

b) İndilerin dini mi yoksa Kur'an'ın dini mi, hangisi sahte?, 32 sayfa.

c) Kur'an'da Hz. Muhammed'in sözleri ve Incüler'de Hz. İsa'nın sözleri ve hareketleri, 104 sayfa, Varna 1909.

d) Aynı eser içinde İndiler ve Kur'an, 782 sayfa, Varna 1910. Tek sayfalarda (1,3,5 vs.) incil'lerin Türkçe çevirisi yer al­maktadır (s. 443 e kadar). Çift sayfalarda ise (444'ten itiba­ren 2,4,6 vs. eserin sonuna kadar) Kur'an'ın Türkçe meali bulunmaktadır. Eserde Kur'an 4 İncil'in toplamından daha büyük yer tutmaktadır, (bkz. The Moslem World, XVII, 1927, s. 375-382, "Two Pioneer Missionaries in Bulgaria"). Bu bas­kının nadir nüshalarından olmak üzere bir tane British and Foreign Bible Society Kütüphenesin'de bulunmaktadır, c/o Universty Library, Cambridge, ingiltere.

78. Andrea Acoluthus, bkz. Latince çeviriler No: 14.

79. Anonim, Konya'da istinsah edilen ve şu anda Ahmet Çokiç Kütüphanesi'nde (Belgrat) bulunan bir elyazması eser 5 asır­dan daha eskidir. (Bkz. The Moslem World, XVIII, 1927 "islam in South Eastem Euoropa" s. 354-5. Hatırlatmak için kaydet­mek gerekir ki Chauvin'e göre (Bibliographie, X, 105) Türkçe Kur'an çevirileri Cezayir, Berlin, Dresden, Leiden, Münih, Va­tikan ve Viyana'da bulunmaktadır. Ayrıca bkz. Flügel, Catalo-gue de Destrange-Woepke. Bunlann tanıtılması gerekir. [161]

 

III) Latin Harfleriyle Yapılmış Türkçe Kur'an Çevrileri

 

Bu listenin büyük bir kısmı, Ankara'dan Mehmet Şevket Eygi Bey'in lütufkar yardımlarıyla meydana gelmiştir:

1. Mehmet Şakir, İlaveli Şurutussalat ve çevirili Namaz Sûreleri

 (Günlük namazlarda okunan sûrelerin çevirileridir)  1931. Türkçe Bibliyografyamda belirtilmektedir.

2. Aynı yazar, çevirili Namaz Sûreleri, 1932 (seçmeler). Bir önce­ki maddede geçen aynı resmî bibliyografyadan anılmaktadır.

3. Çantay Hasan Basri, (1897-1964) çeviriîi Yasin-i Şerif, (Sade­ce 36. Sûre) İstanbul, 1932. Aynı kaynak.

3a. Aynı yazar, Kur'an-ı Hakim ve Meâl-İ Kerim, metin, çeviri ve notlar 3 Cilt, 1256 sayfa, İstanbul, 1953, 1957-58, 1959, 1969, 11. baskı 1980.

4. izmirli, ismail Hakkı (1868-1946), Kur'ân-ı Kerim çevirisi, İs­tanbul,    1926, 1932. (Türkçe Bibliyografya tarafından anıl­mıştır, 1977).

5. Muharrem Zeki Korgunal, Türkçe Manzum Kur'an Yasin Sûre­si, 1932, (Aynı kaynak tarafından anılmıştır).

6. Süleyman Tevfik Zorluoğlu, İlaveli Amme Cüz'ü, 1933 (sadece 78-114. sûreler).

6a Aynı yazar, Kur'an-ı Kerim çevirisi, 1926. (NUC'e göre, bu eser 1925'de basılan ve Arap harfleriyle yazılmış olan ilk baskının Latinize edilmiş şeklidir).

7.  Muhammed Ali ve Ömer Rıza Doğrul, Kur'an'dan iktibaslar, 1934 (Sadece seçmeler). Aynı kaynak.

8. Muhammed Hamdi Yazır (Elmalı'lı) (1877-1942), Hak Dini Kur'an Dili, Yeni Mealli Tefsir, Arapça metin, çeviri ve tefsir, 9 cilt, 1935-1939 istanbul, 6442 sayfa+Index, 1960-öz, 1970.

9. Rıza, Dualı ve çevirili Yasin-i Şerif ve Namaz Sûreleri (36. sûre ve günlük îazım olan diğer kısa sûreler), İstanbul, 1937-38 (Türkçe Bİbliografya).

10. Anonim, çeviriîi Amme, 1937 (sadece 78-114. sûreler, bu eser acaba 6 numarada geçenin aynısı mıdır?) Aynı kaynak tarafından anılmıştır.

11. Selami Münir, çevirili Amme, (1937 (78-114. sûreler). Aynı kaynak.

12. Ömer Rıza Doğrul (1893-1952), Kur'an-ı Kerim çeviri ve Tef-sir-i Şerifi, Tanrı Buyruğu, 2 cilt, Arapça metin, çeviri ve dip­notlar, CCVIII+1000 sayfa, İstanbul, 1934, 1947, 3. baskı, (?) 1980.

13. Besim Atalay, Namaz Süreleri'nin Türkçe Tercemeleri (yalnızca 1, 94, 97, 99, 103-114. sûrelerle 2. sûrenin 255. âyeti), İs­tanbul, 1942.

13a. Aynı yazar, Kur'an (tamamı), İstanbul, 1962, lüks baskı.

14. Ahmet Hamdi Akseki, Namaz Süreleri'nin Türkçe Tercemeleri Diyanet işleri, Ankara (seçmeler).

15.Ömer Fevzi Mardin, Kur'an-ı Kerim Mevzulara Göre Tasnifli-Şerhli Türkçe, (Konulara göre yeniden düzenlenmiş) İstan­bul, 1950.

16. Hasan Basri, bkz. Çantay; No.3a

17. Hacı Murad, İslâm'm Makaddes Kitabı Kur'an-ı Kerim Türkçe çeviri ve Tefsiri, Arapça metinle beraber, 624 sayfa, İstanbul, 1955

18. Osman Nebioğlu, Türkçe Kur'an-ı Kerim, İstanbul, tarihsiz, 346 sayfa.

18a Aynı yazar, Kur'an Türkçe Âyetler, (104 sayfa), İstanbul, 1946, 1948, (bkz. NUC). Belli ki bu yayın, Kur'an'ın tam metin çevirisinin yayımından öncedir.

19. Ismayıl Hakkı Baitacıoğlu (1886-1978), Kur'an, Ankara, 1957.

20. Abdulbaki Gölpınarh (1900-1982) Kur'an-ı Kerim, 2 cilt, Arapça metinle birlikte, İstanbul, 1955, 1968,

21. Mehmet Akif (Ersoy) (1873-1936) yazann değişik eserlerin­den seçilmiş ve Ömer Rıza Doğrul taralından bastırılmış seç­meler, İstanbul, 1944 (Sebilurreşad, Mart 1957, s. 244'e gö­re aynı bilginin tamamlanmış bir çevirisi de vardır, fakat he­nüz basilmamıştır).

21a. Aynı yazar. Yaklaşık 40 âyeti içine alan ve Suat Zühtü Özalp tarafından derlenen "Kur'an-ı Kerim'den âyetler meal-tefsir" isimli bir diğer eseri, istanbul.

22. Ayintabi Mehmet Efendi, Kur'an-ı Kerim Meali ve Tefsiri (Bu zatın son eseri olan Tibyan Tefsiri Süleyman Fahir tarafından Latin harflerine çevrilmiş ve dili yenileştirilmiş olarak yeni­den basılmıştır). 4 cilt, istanbul, 1956-7, 1980-1.

23. İsmail Ferruh, Kur'an-ı Kerim, 692 sayfa, Arapça metinle bir­likte yeni baskı. (Süleyman Fahir tarafından eski Mevakip Tefsiri Latin harflerine çevrilmiş ve dili yenileştirilmiştir.)

24. Murat Sertoğlu, bir istanbul, gazetesinde tefrika olarak ya­yınlanmıştır.

25. Anonim, Arkm Yayınevi tarfmdan yayımlanmıştır, İstanbul, 1959.

26. Diyanet İşleri, (Directorat des Affaires Religieuses, Ankara) Kur'an-ı Kerim, 3 cilt, Arapça metinle beraber (Meşhur Hafız Osman hattı), Ankara, 1961-1973. (Osman Keskioğîu tara­fından kaleme alman girişte belirtildiğine göre, eser bir ilim kurulun çalışmasıdır. Kurulda başlangıçta Şehid Oral, Yusuf Ziya Ersal, Mustafa Runyun, Ali Sami Yücesoy, Asım Güven, M. Asım, Kemal Edip Kürkçüoğlu ve M. Şevki Özmen yer a-hyordu. Daha sonra, kurulda yalnızca Şehit Oral, Yusuf Ziya Ersai, Asım Koksal ve Şevki Özmen kalıp bu zatlar sadece 3. sûrenin sonuna kadar olan kısmı bitirmişler, daha sonra Dr. Hüseyin Atay ve Dr. Yaşar Kutluay eseri sonuna kadar tamamlamışlardır. Daha sonra da Fahir İz başkanlığındaki Osman Keskioğîu, M.Z.Bilgin ve M. Öğütçü'den oluşan bir başka ku­rul bütün metni baştan sona yeniden gözden geçirmiştir.)

27. Bediüzzaman Said Nursi, Işararatul-l'caz, Abdulmecid Nur-si'nin katkısıyla. Ankara, 1959.

28. Bir kurui tarafından, Kur'ân-ı Kenm'in Türkçe Anlamı (Meali), istanbul, 1963 (1382), Ramazan ayı münasebetiyle "Milliyet Gazetesi" tarafından özel ilave şeklinde yayımlanmıştır; satır sonlarındaki ayırma çizgileri birleştirilmiş ve daha sonra ki­tap halinde satışa sunulmuştur. 1962-3, 1980. Yeniden basıl­mıştır.

29. Anonim, (fakat aslında Sadi Irmak tarafından yapılmıştır), bir önceki çeviri gibi, "Akşam Gazetesinde dizi hâlinde ya­yımlanmıştır, istanbul, 1962.

30. Ömer Nasuhi Bilmen (1884-1971), (eski Diyanet İşleri Baş­kanlarından, Ankara) Kur'an-ı Kenm'in Türkçe Meal-i Âlisi ve Tefsiri, 5 cilt, İstanbul, 1962-1964.

31. Fikri Yavuz (İstanbul Müftüsü), Kur'an-ı Kerim ve Meal-i Ali­si, İstanbul, 1967, 1970-72-74-76.

32. Seyyid Mahmud (Ebu'z-Zeheb Altın Han Törem adıyla da bilinir.), Pakistan'da iken bir Kur'an çevirisi hazırlamakta ol­duğu açıklanmıştır. (Bkz. islâm Dergisi, Ankara, c. II, No. 1).

33. Emel Esin Hanımefendi 26 Şubat 1987'deki vefatından ön­ce bir çeviri hazırlığı içinde olduğunu, iütfettiği bir mektu­bunda belirtmekteydi. (Mektup tarihi Şubat 1966). Eserini tamamlayamadan vefat etmiştir.

34. Muhammed b. Hamza (15. Asır), Kur'an çevirisi, İstanbul, 1976, c. 1, Ahmet Topaloğlu'nun Latin harfleriyle yaptığı edis­yon. (2. ciltte yeni Türkçeyle bu eserin bir çevirisi olacak.)

35. Yusuf Ziya Yürükan, Kur'an-ı Kerim'den Âyetler, 46 sayfa, İs­tanbul, 1933.

36. Ahmet Hayyat, seçmeler, 60 sayfa, İstanbul, 1937.

37. Selahiyeti hâiz bir heyet tarafından, 3. baskı, Hilmi Kitabevi, İstanbul, 1937.

38. Seçilmiş bir heyet tarafından, 2. baskı, İstanbul, 1961, (aca­ba bu eser bir öncekiyle aynı mıdır?)

(Bu listenin bundan sonraki 39-50 numaraları arasındaki kısmı, 1988'de vefat eden Dr. Macit Yaşaroğlu Bey'in değer­li katkılarıyla tesbit edilmiştir. Merhum Yaşaroğlu, bize ayrı­ca, eski yayınların pek çoğunun yeni baskılarını da haber vermiştir. Allah kendisine rahmet eylesin).

39. Anonim, Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı, Haber Gazetesi Yayını, İstanbul, 1965.

40. Anonim, Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı, Yeni İstanbul, Ga­zetesi Yayınları, istanbul, 1969.

41. Atıf Tüzüner, Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali, istanbul, 1970, 1973.

42. Süleyman  Ateş,  Kur'an-ı Kerim  Meali, Yüksel Matbaası, 1974, 1975, Ankara, 1980.

42a. Aynı yazar, Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali, Ankara 1980.

43. Ziya Kazıcı, Necip Taylan, Kur'an-ı Kerim Meali, Çığır Yayı­nevi, İstanbul, 1977.

43a. Aynı yazarlar, Kur'an-ı Kerim Meali (Türkçe Anlamı), Çığır Yayınevi, İstanbul, 1982.

44. Abdullah Aydın, Aydm Yayınevi, İstanbul, 1979.

45. Hakkı Şengüler, Emin Saraç, Bekir Karlığa, Fi Zılali'l-Kur'an (Kur'an'ın Gölgesinde) Seyyid Kutub'un eserinin Türkçe'ye Çevirisi, 16 cilt, Hikmet Yayınları, 1979.

46. Süleyman Fahir, Tibyan Tefsiri çevirisinin dilinin yenilenme­si. Yeni baskısı Ahmed Davudoğlu tarafından gerçekleştiril­miştir. 3 cilt, Sağlam Kitabevi, istanbul, 1980.

47. Ali Rıza Sağman, Lajzen ve Mealen Kur'an-ı Kerim'İn çevirisi, Üçdal Neşriyat, 1980.

48. Anonim, Kur'an-ı Kerim'İn Türkçe Anlamı, Meali, Milliyet Ga­zetesi Neşriyatı, 1980.

49. Kadir Kabakçı, Hasan Karakaya, Mehmet Süslü, Kenan Se-yithanoğlu, Kerim Aytekİn, Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali, Çağ Yayınevi, 1981.

50. Anonim (bir kurul tarafından), Kur'an-ı Kerim, Arapçası, Türkçe Okunuşu ve Anlamı, Milliyet Gazetesi neşriyatı, 1982.

51. Çelik, Hadimli Mehmed Vehbi, Hulasatu'l-Beyan Fi Tefsiri'l-Kur'an,  16 cilt, 4. baskı, 6909 sayfa, İstanbul,  1966-71. (WB, 1619-20, 1730-3).

52. Ahmet, Okutan Kur'an-ı Kerim'İn Konularına Göre Ayrılmış Türkçe Anlamı, 729 sayfa, istanbul, 1967, (WB, 1663).

53. Öztürk, M. Kazım,

a)  Kur'an'ın 20. Asra Göre Anlamı, 3 cilt, 381+392+220 say­fa, Arapça metin ile birlikte, Ankara, 1974-80.

b) Fatiha ve Amme Cüz'ü, Okunuşu, çevirisi ve Açıklanışı, 381 sayfa, Ankara, \Ç>74, (WB, 1664, 1805).

54. Özzorluoğlu, Süleyman Tevfik,

a) Kur'an-ı Kerim, 2. baskı, 719+4 sayfa, istanbul, 1932.

b) ilaveli çevirili Amme, 69 sayfa, İstanbul, 1933.

c)  ilaveli Yasin-i Şerij-Amme; Dini islâm ve Şurutu's-Salat, 56 sayfa, İstanbul, 1933, (WB, 1666, 1806-7).

55. Özcan, H. Mustafa, Hamamizade Yasin Tefsiri Tercemcsİ, 82 sayfa, İz­mir 1969.

56.  Pilavoğlu, M. Kemal,

a) Amme Cüzünün Mânâ ve Tefsiri ve Ondan Alınacak ibretler, 142 sayfa, Ankara, 1969.

b) Cuma Sûresi Mânâsı, Tefsiri ve Hikmeti, 35 sayfa, Ankara, 1975.

c) er-Rahman Sûresinin Mânâsı, Tefsin ve Ondan Alınacak Der-s-i ibretler, 59 sayfa, Ankara, 1976.

d) Fatiha Sûresinin Mânâsı ve Tefsiri ve Ondan Alınacak Dersi İbretler, 32 sayfa, Ankara, 1969.

e) Fetih Sûresi, 69+14 sayfa, Ankara, 1975.

0 Muhammed Sûresinin Tefsiri ve Alacağımız Kıssalar, 53 say­fa, Ankara, 1975.

g) Hucurat Sûresi Mânâsı ve Tefsiri, 71 sayfa, Ankara, 1975. h) lhlas-ı Şerifin Yüce Mânâları, 15+5 sayfa, Ankara, 1975. i) MûzzemmÛ Sûresi, Manâsı, Tefsiri ve Hikmetleri, 70 sayfa, An­kara, 1975.

j) Namazda Okunan Kısa Sûrelerin Mânâ ve Tefsiri, 52 sayfa, Ankara, 1974.

k) Nuh Sûresi, Mânâ ve Tefsiri, 65 sayfa, Ankara, 1975.

l) Tebareke Sûresinin Mânâsı, Tefsiri ve Ondan Alınacak Dırsi İbretle,; 55 sayfa, Ankara, 1972.

m) Yasin-i Şerif çeviri ve Tefsiri, 152 sayfa, Ankara, 1972, İs­tanbul, 1976, 5. baskı, İstanbul, 1980, (WB 1808-22).

57. Ramazanoğlu, Mahmud Sami,

a) Hz. Yusuf Aleyhisselam (Sure-i Yusuf'un Tefsin), 3. baskı, İstan­bul, 1977.

b)  Bedir Gazvesi ve Enfâl Sûresi Tefsiri, 217+2 sayfa, İstanbul, 1980, aynı sene içinde iki baskı, (WB 1823-25).

58.  Sevilmiş, Mehmed Fevzi,

a) Adiyât Sûre-i Celilesinden Bazı Hakikatler, 32 sayfa, Biga 1959.

b) Asır Sûresinden Bazı Hakikatler, 16 sayfa, İzmir 1955.

c)   Kevser Sûresinden Bazı Hakikatler,  28 sayfa, Bandırma 1956.

d) Nasr Sûresinden Bazı Hakikatler, 20 sayfa, İzmir 1956, (WB 1826-9).

59. Sümbülûk, Esat Sezai,

a) Saltanat-ı Muhammediyenin Kuruluşu; Muhammed Sûresi Türkçesi, 18 sayfa, İstanbul, 1950, 1958.

b) Şairler Sûresi Türkçesi, 47 sayfa, İstanbul,  1943, (WB, 1833-5).

60. Tavaslı Yusuf, Yasin-i Şerif, Arapça metinle birlikte, 63 sayfa, İstanbul, 1976, (WB, 1836).

61. Togay, M. Zeki, Türkçe Manzum Kur'an Yasin çevirisi, 15 say­fa, İstanbul, 1932 (WB, 1837).

62. Tuncalp, Enver, Kur'an-ı Kerim'den Ayetler, 80 sayfa, İs­tanbul, 1960 (manzum), (WB, 1838).

63. Yeşil, Şemseddin,

a) Fuyüzat-i İlLhi Hakayikı Bildiren Kur'ân-ı Mübin Tefsin, 3. kısmın tefsiri, 2. baskı, İstanbul, 1954.

b) Sûre-i Feth'in Tefsiri, 56 sayfa, İstanbul, 1950.

c) Sûre-i Mülk-Tebareke, 16 sayfa, İstanbul, 1954.

d) Sûre-i Necm'in Tefsiri, 56 sayfa, İstanbul, 1950.

e) Kur'an'ın Kalbi: Sûre-i Yasin'in Tefsiri, 48 sayfa, îstanbu!, 1940, 6. baskı, 1950.

Namaz Sûreleri'nİn ve Faüha-i Şerijenin Mânâsı: Esrar-ı Salat ve Esrar-ı Hilkat, 51 sayfa, İstanbul, 1944.

g) Sûre-i tnsan'ın Tefsiri, 36+44 sayfa, istanbul, 1950, (WB,1842-9).

64. Akınoglu, Mehmet Nazif,

a) Kur'an-ı Kerim'in 30. Cüzünün şiir ile yorumu, 295 sayfa, Ankara, 1977.

b) Müsbet îlim Metoduyla Kur'an'ın Açıklanması, 239 sayfa, Ankara, 1965, (WB, 1704-5).

65. Gürdil, Yaşar, Yasin Süresi ve Türkçe Ardamı, 16 sayfa, İstan­bul, 1972, (WB, 1755).

66. Hasan Fehmi, Amme Türkçesi, 32 sayfa, İstanbul,  1932, (WB, 1757).

67. Bulaç, Ali, Kur'an-ı Kerim'in Meal Terümesi, istanbul, 1982.

68. Koçyiğit (Talat) ve Cerrahoğlu (İsmail), Kur'an-ı Kerim Meal ve Tefsiri, I cilt, Ankara, 1984.

69.Celal Yıldırım, ilmin Işığında Kur'an Tefsiri, Anadolu Yayınla­rı, İstanbul, I cilt, 1987 (muhtemelen altı cilt olacaktır).

70. Ebu'1-A'la Mevdudi, Tefhimu'l-Kur'an, Urduca'dan Mehmet Han Kayani ve diğer dört kişi tarafından çevrilmiştir, 1 cilt 1987, İstanbul.

71. Enver Baytan, Kur'an-ı Kerim \ i Türkçe Meal-i Âlisi, 608 say­fa, istanbul, Baytan Yayınlan, 1987. [162]

Kiril Harfleriyle Yapılmış Türkçe Kurban Çevirileri

1. Hacı Sa'id Ünsizade, Sûre-i Fatiha ile Yasin-i Şerif çevirisi, sade­ce Fatiha Sûresinin Kiril alfabesiyle (Rus Alafabesi) okunuşu Ali Ekber Topçubaşı tarafından yazılmış ve bu eser Franu-lslam, Paris, No: 30-31, Agustos-Eylül 1969, s. 3'de yayımlan­mıştır. [163]

Volapuk Dili (1879'da John Martin Schleyer Tarafından İcat Edilen Evrensel Bir Dildir).

1. Fra Schleyer, j. M., Sets Veütikün a Blefikün Mosteminibiba (Ko-ranbuka) Kur'ân'dan seçilmiş bazı âyetler alınıp çeviri edilerek yüz kadar başlık altında tasnif edilmiştir. 2. baskı  Konstanz, 1892, eser şu zatlara ithaf edilmiştir: Jigeilgali, Jiîesone Nazli in Kairo, Güpan, Fikop, 19 sayfa. (Bunu o sırada Malta'da ya­şayan Fra Henri Schuetz'in lütfen verdiği fotokopilerden öğ­rendim).

2. Dr. Arie de Jong (Leyden "Klub Valemik Poliglotik" başkanı), seçilmiş parçalar, 1951 tarihli bir elyazması halindedir.

3. Henri Selahuddin Schuetz, Kur'anm 22/Hac sûresi de dahil birçok sûrenin çevirisidir. 12 Haziran 1980 tarihli bir elyaz-masıdır; yazarı tarafından bana lütfen gönderilmiştir. [164]

 

Welsh Dili (İngiltere'de Wales Bölgesinin Dilidir.)

1. Anonim, 5 Haziran 1984 tarihli seçilmiş parçalar, Cardiff'den Lorcl Mayor tarafından bize lütfen temin edilmiştir.

2. Belfast Üniversitesi Öğretim kurulunun bir üyesi tarafından ingilizce metin esas alınarak hazırlanmış, seçilmiş parçalar, Î988 tarihli bir elyazması. [165]

 

Yugoslavca (Bkz. Boşnakça).

 

 

Îndex

 

A- Hernandez, 174

AbbeYTroale, 132

Abdallah Kennoun, 140

Abdel Majid Chorti, 141

Abdul Hameed Siddkmi, 163

Abdul Hamid Ebu Sulayman, 171

Abdul Hamid Farid, 157

Abdul Karim Julius, 187

Abdul Majid Daryabadi, 155

Abdul Rauf Muhammad, 166

Abdulbaki Gölpınarh, 206

Abdullah Alladın, 152

Abdullah Aydın, 209

Abdullah Gilles Gilbert, 102

Abdullah ibn Amr, 15

Abdullah Yusuf Alı, 154, 171

Abdulmecid Nursi, 208

Abdur-Rahman Tariq, 159

Abdurrazzak, 16

Abdus Salam Khan, 164

Abdus Samad Sarim, 161

Abraham Amic Han Janz, 203

Abu Muhammad Muslih, 159

Abul Kalam Azad, 158

Achyut Narayan Deshpande, 159

Adam Peerbhai, 171

Adamgy Omar, 190

Adem Handzic, 131

Âdem, 23

Afganistan, 94

Agfangel Yefimovitch Krymski, 192

Agha Haji Mirza Mahdi Pooya, 165

Ağız, 83

Ahmad Abboud, 175

Ahmad Abdullah, 175

Ahmad Ali, 167

Ahmad Deedat, 168

Ahmad Kamal Mutwally, 168

Ahmed b Hanbel, 16

Ahmed Cevdet Efendi, 200

Ahmed Cevdet Paşa, 198

Ahmed Haindi, 200

Ahmed Laimeche, 138

Ahmed Rûşdi, 200

Ahmed Salih ibn Abdullah, 197

Ahmed Tidjani, 138

Ahmet Hamdi Akseki, 206

Ahmet Hayyat, 209

Ahmet Topaloglu, 208

Ahmet Okutan, 210

Akabe, 44

Akademi Espagnol, 114

Akınoglu, Mehmet Nazif, 213

Akşam Gazeiesi, 208

Al-Amin bin Ali, 169

Aladar Hornyanszky, 187

Alessandro Bausani, 177

Alexander Roos, 146

Alexandre Kolmakov, 192

AH Ahmad Khan Jullundari, 158

AliBuIaç, 213

Ali Chinassi, 142

AH Ekber Topçubaşı, 213

Ali Mussa Raza Muhajir, 160

Ali Rıza Sağman, 210

Ali Sami Yücesoy, 207

Altaf Gauhar, 166

Ameur Ghe"dira, 138

Ammar bin Yasir, 194

Andrea Acoluthus, 180

Andrea Arrivabene, 176

Andreas Mocenigo, 176

Andres Borrego, 173

Ankara Üniversitesi, 128

Annemarie Schimmell, 120

Antoine Galİand, 135

Anton E Desberger, 183

Aauilio Fracassi, 176

Arberry, 189

Arfaque Malik, 170

Arie dejong, 214

Arnaldez, Roger, 143

Arthur Jeffry, 156

Arthur john Arherry, 156

Arthur Wollaston, 149

As-Sa'id Muhammadi, 141

Asarva-Veda, 10

Ashfaque Husain, 159

Asım Güven, 207

Asım Koksal, 207

Ataullah Bayazitov, 193

Ataur Rahman, 149

Athar Husain, 166

Atıf Tüzüner, 209

Atlantik Okyanusu, 22

August Wilhelm Haller, 117

Auguste Pfiffer, 179

Avatar, 10

Ayasofya Kütüphanesi, 128

Aydoslu Tevfik Efendi, 198

Aysha Nadia Sookia, 178

Aziz Ahmad, 167

Aziz Mahmud Hüdai, 196

Azruh, 39

Bachir Ali, 174

Bağdat, 54

Barnabas İncili, 20

BashirAli, 141

Bashiruddin Mahmud Ahmad de-Qadıyan, 174 Bashiruddin Mahmud Ahmad Kadıyani, 140

Beatrice Ozair Gul, 158 Bedir Savaşı, 36 Bediüzzaman Said Nursi, 208 Beeston, Alfred Felix, 169 Bekir Karlığa, 209 Beni Nadir, 37 Bento de Castro, 189 BereketzSde, ismail Hakkı, 200 Bernhard Fernei, 183 Berque, Jacques, 142 Besim Atalay, 206 Besim Kokun, 130 Besmele, 51

Beydur Mithat Behari, 200 Bibliotheque Nationale, 94 Birkeland, Harris, 169 Bizans, 33 Blachere, 109 Borislav Gueorgiev, 133 Borovkov,  Alexsander   Konstantinovich, 193 Brahmanizm, 25 Brahmanlar, 10 Brandizi, 177 Bucaraviego, 189 Budist, 10,25, 150 Buharı, 16

Bursalı ismail Hakkı, 201 Busra, 39

C. J. Tornberg, 176

Câhız, 106

Calcutta, 149

Cambridge, 106

Carol Fr Björkman, 176

Casim Ali Alladın, 153

Caval Vincenzo Calza, 176

Cebrail, 11

Cehennem, 31

Celal Yıldırım, 213

Cemil Said, 198

Cennet, 22

Cerba, 39

Cerrahoğlu (İsmail), 213

Charles Ledit, 138

Citoyen Marcel, 136

Claus Schedl, 124

Colin Evans, 134

Conrad Melchior Birzel, 118

Cuperus, VVybo Sijo, 143

Çin, 150

D.N. Bogusiavski, 192

DanielJ. Rankin, 151

David Künstlinger, 185

David Nerreter, 116

Delfi Dalmau, 177

Delhi, 149

Demetrius Kantemir, 192

Denişe Masson, 139

Dennis Agius, 187

Dominic Germanus de Silesie, 179

Dominica Mesmer (Samedan'h), 190

Dr. Mohammed Abdul Hakim Khan,

Dr. Poul Tuxen, 133 Dr. Saifuddun Rahha!, 174 Du Ryer, 192 Dûmet'ul-Cendel, 39 Duncan Greenlees, 155 E. H. Paîmer, 149 Ebrrhe Kitabesi, 65 Ebu Ali Muhammed bin Abdilvahhab

el-Cübbai el-Huzistani, 195 Ebu Bekr Efendi, 112 Ebu Davud, 16 Ebu Musa el-Eş'art, 100 Ebu Sufyan, 52 Ebû Hüreyre, 16 Ebu'd-Derdâ, 97 Ebul-Ala Mevdudi, 160, 213 Ebu'l-Fad Muhammed b. İdris el-Bidtîsî, 197 Ebu'l-Fütuh Abdulgaffar b. Hüseyin, Ebu'1-Leys es-Semerkandi, 196 Ebu'z-Zeheb Altın Han Törem, 208 Edib Ahmed bin Mahmud Yükenki Edmund Teuna, 187 Edouard Montet, 137 Edward WiIIiam Lane, 148 Eilat, 39 el-Cübbaî, 106 el-Esmat, 82

El-Hadji Kabine Diane, 141 el-Uhdud, 34 Elhvood, 147 Emel Esin, 195, 208 Emerico de Cavalho, 189 Emin Saraç, 209 Emir Isfendiyar, 196 Endülüs, 50 Enes ibn Malik, 15 Ensar, 44 Enver Baylan, 213 Enver Tuncalp, 212 Erdemliler Birliği, 34 Eric Francis Fox Bishop, 169 Erich Bromme, 124 Ermenistan, 46 Ernst Bischoff, 120 Ernst Harder, 121 Ernst Zbinden, 118 Erzurum, 46 Esdras, 18 Eski Ahit, 17

Eskişehirli Osman Necati, 200 Eşref b. Necib b. Muhammed, 195 Eugen Mitwoch, 120 Eugenio Camillio Branchi, 176 Fahir İz, 208

Fatima-Heeren Sarka, 123 Fatma Zahide, 108 Fatma-Zaîda, 137 Eazlur-Rahman, 170 Ferruh İsmail Efendi, 197 Fethi Mahdiu, 126 Feyiz Efendi, 198 Fida Husain, 170 Fikri Yavuz, 208 Filistin, 39 Filozof Nicetas, 107, 190

Firuzuddin Ruhi, 168

Fra Schleyer, J. M., 214

France-Islam, 63

Francisco Cordona, 175

FramsBuhl, 133

Frederico Peirone, 177

Frederik Crusenstolpe, 175

Friederich Rueckert, 118

Friedrich Eberhard Boysen, 116

Gabriel Sionita, 179

Garcin de Tassy, 136

Gazi Mahmud Mukhtar Pacha (Katir-

cıoglu), 153 Georg Gedeon, 187 George Mamishisho Lamsa, 156 George Sale, 147 Gerszon Endrei, 187 Ghulam Asghar, 170 Ghulam Fatimi, 152 Ghulam Sanvar, 152 Giridi, Sırrı Paşa, 200 Goethe, 118 Gordii Sablukov, 192 Gözü büyü kzade, İbrahim (Kayserili),

Guiüaume Postel, 182 Guillaume  Raymond  (Moncada'h), 178

Gustav Bernhard insulander, 175 Gustave le Bon, 137 Güney Arabistan, 65 H. Mustafa Ûzcan, 211 H.B. Malul, 188 Habeş, 33 Haccac, 54 Haccac ibn Yusuf, 53 Hace Abdullah Ensarî, 107 Hacı Murad, 206 Hacı Sa'id Ünsizade, 203, 213 Hadimli Mehm^d Vehbi Çelik, 210 Hadis, 13

Hadji Alija Kaubeg, 131 Hadzi Ali Rıza Karabeg, 129 Hadzi Suleman Kemura, 129 Hafız Alı Korca, 125 Hafız ibrahim Dalliu, 126 Hafız Muhammed  Pandzaü Dzema-

luddin Causeviç, 130 Hafız Said Zenunoviç, 128 Halife Osman, 54 Halis Efendi, 198

Hans Kruse, 134

Harb, 52

Hasan Askari, 158

Hasan Basri Çantay, 205

Hasan Basri, 206

Hasan bin İbrahim eş-Şa'ir, 54

Hasan Fehmi, 213

Hasan Karakaya, 210

Hashim Amir Ali, 158

Haşim, 33

Hasım ibn Abdur-Rauf, 112.

Haşim Veli, 200

Havva, 31

Hayber, 38

Helmut Gaetje, 124

Hemmân bin Münebbih, 16

Hendek Savaşı, 36

Henri Mercier, 122, 138, 156

Henri Peres, 138

Henri Rinnen, 186

Henri Selaheddin Schuetz, 187, 214

Henry Preserved Smith, 150

Hermanno Nollingernense, 183

Hırvatça, 128

Himyer, 33

Hindistan, 148

Hint, 150

Houssein Nahaboo, 178

Hubert Grimme, 121

Hudeybiye, 37 Huneyn Savaşı, 37

Husain Karoub, 157

Huseijn Djozo, 130

Hüseyin Atay, 207

Hüseyin b. Ali b. Halef b. Cibril el-Humarî el-Gaznevî el-Kaşgarî, 195 Hüseyin b. Ali el-Kaşifi, 196 Hüseyin Kâzım Kadri, 199 Hz. Adem, 31 Hz. Davud   17 Hz. Hafsa 48 Hz. Hatice, 12 Hz. İbrahim, 17 Hz. İsa, 10, 24 Hz. Musa, 17 Ignac Vesely, 127 Ignaz Kratchkovskİ, 193 Ignazo Lomellini, 182 II. Dünya Savaşı, 17 İmre (Emory) Buzideny Szdmajer, 187 Instituto Miguel Asin, 114

Irving, Thomas Ballentine, 162

Isa ibnjabir, 172

Isaac Lopes Mendizabal, 127

Ivan Hrbek, 127

I. Hakkı Sengüler, 209

Ibn Abdil-Berr, 45

Ibn Abdillah el-Bidlisi el-Hamidi, 199

İbn Arap Şah, 196

İbn tshak, 41

tbn Mâce, 16

İbn Mesud, 97

ibrahim Hilmi Çigircan, 199

ibrahim tmsiroviç, 129

İhsan, 30

İlahiyat Fakültesi, 128

İlo Mitko Qafzezi, 125

Imadul-Mulk Syed Husain Bilgrami, 153

İncil, 19

Iran, 33, 94

tsatbnjabir, 113

Isa-Mesih, 10

tsfarainî, 107

İsmail Ankaravi, 201

İsmail Balic, 122, 131

ismail Ferruh, 207

İsmail Hakkı (Manastırlı), 201

ismail Wieslaw Jezierski, 186

İsmail Yusuf Gardee, 165

Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu, 206

İsrailoğulları, 31

İstanbul, 94

tşaya, 18

İzmirli İsmail Hakkı, 198, 199, 205

J. M. Hodgson, 150

Jacques jomier, 139

Jakop Szynkiewicz, 185

Jamal A. Badawi, 169

Jamal un-Nisa bint Rifai, 170

Jan Murza Tarak Buczacki, 18^

Jan Rexman, 186

jean Grosjean, 140

Jean-Pierre Guillaume Pauthıer, 136

jeroboam, 24

Jewish Encyclopedia, 173

joan Fredericus Hith, 182

Joaquin Gracia-Bravo, 174

Johan Lange, 116

Johann Andreas Endter, 115

Johann Zechendorff, 181

Johannes Andreas, 125

johannes Sass, 188

Johannis Georgii Nisselli, 181

John Martin Schleyer, 214

John Meadcnvs Rodwell, 148

john Murdoch, 150

JohnWalker, 168

jose Pedro Machado, 189

JosephHell, 121

Joseph von Hammer-Purgstall, 117

Joseph- Charles Mardrus, 138

Josephus Tela, 148

Jozeî Bielawcki, 186

Jozef Bogoslaw Sekowki, 186

Jozeph de Somogyi, 187

Juan Veruct, 174

Jules Barthelemy, 137

Julio Cartes, 175

Justus Fredericus Froriep, 180

Kabe, 33

Kadir Kabakçı, 210

Kahire, 94

Kalküıta, 151

Karadağca, 128

Kari Vithelm Zettersıeen, 176

Kasım Dobraca, 128

Kasimirski, 109, 136, 192

Kausar (Kauthar) Niyazi, 166

Kaynuka, 37

Kenan Seyuhanoglu, 210

Kerim Aytekin, 210

Khadijah Bjerring, 133

Khadim Rahmani Nuri, 160

Khalid Sheldrake, 133

Khalifa Nasir-ud-Din Siddiqi, 166

Khwaja Kamaluddin, 157

Kiril, 128

Kitab-ı Mukaddes, 18

Klaus Witt, 188

Koçyiğit (Talat), 213

Konfüçyüs, 17

Kudst Hadis, 15

Kurayzahlar, 38

La Beaume, 136

Lamartin, 25

Latin, 128

Latince, 107

Lazarus Goldschmidt, 121

Lehçe, 83

Leningrad, 191, 195

Levi della Vida, 176, 182

Levinus Warenus, 181

LofçaHzade Mehmet Efendi, 201

Londra, 94

Louis Leblois, 137

Ludovico Maracci, 179

LudwigUlrmann, 119

Luigi Bonelli, 176

M. Ahmed Baker, 112

M. Kazım Öztürk, 210

M. Kemal Püavoğlu, 211

M. Öğütçü, 208

M. Zeki Togay, 212

M.Z.Bilgin, 208

Ma'ayergi, 190, 191

Ma'mer'd, 16

Madame Mida Jakubcovâ, 184

Magazi, 41

Mahmoud Ayub, 169

Mahinoud Mokhtar Pacha Katirdjog-

lu, 121, 138

Mahmud Hasan Sakvi, 199 Mahomet, 9 Makedonca, 128 Malezya, 94

Malik Gbulam Farid, 164 Manastırlı Davud (Paşa), 201 Manchester, 195 Mancure Daniel Conway, 149 Mansur bin Nuh, 195 Maracci, 187 Marc (Taledo'lu), 178 Marmaduke   WUHam   Muhammad

Picktall, 153

Martin K. Schermerhorn, 150 Martin Klamoroth, 119 Martin Luther, 115 Martin Valles, 177 Martiuo Mario Moreno, 177 Mattheas Georg Schroeder, 183 Mattiae Fredericus Beckü, 179 Maurice Bucaille, 143, 171 Maveraü'n-Nehir, 50 Max Henning, 120 Mazdek, 25

Mehmed AH Kavalalı, 201 Mehmed Es'ad (Erbilli), 201 Mehmed Fevzi Sevilmiş, 212 Mehmed Handziç, 131 Mehmed Hayrı, 201 Mehmed Vehbi, 198 Mehmet Akif (Ersoy), 207 Mehmet Efendi, 207

Mehmet Süslü, 210

Mehmet Sakır, 204

Mehmet Şevket Eygi, 204

Mekke, 29, 95, 124

Melle Magda Seppova, 193

Metle Shareefa Makda, 112

Melle Wilma Broeren, 188

Menazir Ahmed Gilâni, 43, 47

Mevlana   Muhammed   Cemaluddin,

Mezamir, 17 Misır, 150

Michael Baudier, 134 Michal Boguslaw Ruttich, 186 Miço Ljubibratiç, 129 Milan Jovanoviç, 129, 130 Milliyet Gazetesi, 208 Mir AhmadAli, 159, 165 Mir Muhammed Kerim Mirza Farül

Alavi, 199

Mirza Abul-Fazl, 151 Mirza   Bashir-ud-Din  Mahmud  Ah-

mad, 122. 146, 155, 177 Mirza Hairat Dihlewi, 151 Mirza Mehmed Safi, 201 Mirza Mübarek Ahmad, 167 Mirza Tahir Ahmad, 142, 193 Mme Margoliouth, 154 Mme Minas Zografou-Meranajou, 191 Mohammed Husain Dahal, 140 Mohammed Kaddal, 169 Mohammed Rahimuddin Fazlı, 161 Mohiuddin Ahmad, 169 Molla Nu'man ibn Amir ibn Osman,198

Montogomery Watt, 155 Mr. Dunlop, 186 Mu'ta, 39 Muaviye, 53 Muhacirler, 47 Muhammad Ahmad, 166 Muhammad Ahmad Rassoul, 124 Muhammad Ali, 141, 152, 168, 175,

Muhammad Asad, 160 Muhammad Ashfaq Ahmad, 165 Muhammad Ayub Khan, 169 Muhammad Azizullah, 159 Muhammad Elias Burney, 164 Muhammad Hasan Askari, 163 Muhammad Khatib, 170

Muhammad Manzur İlahi, 154 Muhammad Saleem Kayani, 154 Muhammad Taqui, 163 Muhammad Valibhai Mercharu, 157 Muhammad Y. Zayid, 167 Muhammad Yasin, 167 Muhammad Yusuf Khan Bahadur, 164 Muhammed Abduh, 132 Muhammed Abdul Haleem, 154 Muhammed b. Hamza, 196, 208 Muhammed  ed-Debbağ el-Ayıntabi,

Muhammed el-Huttalani, 197 Muhammed Hamdi Yazır, 205 Muhammed   Hayreddin  Han  Hindi

Haydarabadi, 197 Muhammed İmam Hobohm, 123 Muhammed İbn Hasan, 197 Muhammed Sadık b. Şeyh Ahmed el-

İmânkuli el-Kazânî, 199 Muhammed Said Serdarevic, 128 Muhammed Tayyip Okiç, 128 Muhammed Tufo, 131 Muharrem Zeki Korgunal, 205 Muhsin Khan, 167 Murat Sertoğlu, 207 Murtanca, 106 Musa el-lzniki, 196

Musa Kazım, 201

Mushaf, 49

Mustafa Fetih Kulenoviç, 129

Mustafa Runyun, 207

Mustafa Solkic, 130

Mustafa Valsan, 190

Müseylime, 45

Müslim, 16

N. H. Dole, 147

N.J Dawood, 156

Nahaboo, Haroon, 178

Nebuchodonosor, 24

Necaşi, 35

Necd, 101

Necip Taylan, 209

Necran, 39

Nehemie, 18

Nerkez Smailagic, 131

Nesaî, 16

Nicolas Kitza, 132

Nisar (Nithâr) Ahmad, 165

Noureddine Ben-Mahmoud, 136, 140

Ohlmarks, 176

Olafur S. Magnusson, 177 Osman Keskıoglu, 207, 208 Osman Nebioğlu, 206 Otto Houdas, 137 Ömer Fevzi Mardin, 206 Ömer Naci, 202 Ömer Nasuhi Bilmen, 208 Ömer Rıza Doğrul, 205, 206, 207 P. E Mag., 175 PabloGil, 113, 114 Palmer, 149 Papirüs, 53 Parsis, 150 Pasifik Okyanusu, 22 Peer Shamsuddin, 171 Pichon, Jean-Charles, 143 Pierre Gode, 142 Pierre Le Grand, 192 Piotr Starkowiecki, 186 Pir Salahuddin, 165 Postnikov 192

Prens Dimitry Kantemir, 192 Prof. Charles Pellat, 141 Prof. Frkki Itkonen, 178 Purâna, 10 ' R. Carlile, 148 R. Dozy, 137 Rab'a, 49

Rabıtat'ul-Alem'il-Islami, 168 Rafael Cansinos Assens, 174 Rafael Castellanos, 175 Rafı bin Malik, 44 Râhib Ebu Amir, 37 Rahmet Dağı, 40 Raks, 53

Ramazanoğlu Mahmud Sami, 211 Rashad Khalifa, 163 Regis Blachere, 138 Reinaud Joseph Toussaint, 135 Reşid Rıza, 132 RichardBell, 155 Richard Burton, 149 Richard Griffith, 123, 163 Richard Hartmann, 122 Rita di Maglio, 177 Riyazu'l-Gufran Şeyhî, 202 Robert Marais, 190 Robertus Ketenensis, 178 Rodwell', 149 Roland Taylor, 147 Rudi Paret, 123

Rudo Zanaska, 127

Ruhu'1-Emin, 97

Rusça, 128

S. A. Khulusi, 171

S. Hamza Boubakeur, 139

S. M. Abdul Hamid, 159

Sadok Mâzig, 141

Sadr-ud-Din, 122

Said El Din El Gizawi, 168

Salaheddine Kechrid, 140

Salim Mevla Ebi Huzeyfe, 45

Salomon Schweiggem, 115

Samir el Hayek, 189

Samuel Friedrich Guenther Wahl, 119

Samuel Gottwald, 181

San'a, 94

Saraybosna, 128, 130

Sardar ikbal Ali Shah, 156

Savary, 109, 135, 174, 192

Sayed ibrahim, 163

Sayid İsmail Abdu'r-Razzaq, 112

Sayyid Muhammad Rizvi, 171

Sayyid Qutb, 167

Scaliger, 178

Schroeder, 181

Seddiki, Hocine, 143

Seid Kokurt, 130

Selami Münir, 206

Şevket Sabic, 130

Seylan, 94

Seyyid Mahmud, 208

Seyyid Mahmud bin Seyyid Nezir et-

Tîrâzî el-Medenî, 199 Sezar, 27

Shaaban Abdel Aziz Afifi, 168 Shah Faridul Haque, 170 Shah Mohammed Abdoul Alim Siddi-

qui Al-Quadri, 139 Shaikh Muhammad Sarwar, 167 Shams Pirzada, 171 Shareefa Makda, 112 Sharif Ahiueti, 126 SherAli, 156 Sırpça, 128

Si Ahmed Boudıb, 139 Sibeveyh, 82 Sieur du Ryer, 135 Silvestro Octavian isopescuİ, 190 Silvio Frojo, 176 Simeon Popov, 132 Sindce, 106

Sir Arthur Naylor, 164

Sir Muhammad Zafrullah Khan, 162

Sir Williain Mmr, 150

Slovence, 128

Sobolewski, 185

Sruti, 10

Stanley Lane-Pool, 149, 150

Stephan Szokolay, 187

Suat Zühtü Özaİp, 207

Suhaib Husain, 170

Suleiman Valy Mamede, 190

Sûrâbadl, 106

Suriye, 34

Süleyman Ateş, 209

Süleyman Fahir, 207, 210

Süleyman ibn Muhammad Tayib el-

Kaifi, 112

Süleyman Tevfik, 198 Süleyman Tevfik Zorluoğlu, 199, 205,

Süleyman Tevfik, 198 Sümbülûk, Esat Sezai, 212 Sümeyye, 194 Sünnet, 13 Syed Abdui Latif, 162 Syed Abdul Wadud, 169 Syed Kazım, 149 Szymon Feliks Zulawski, 186 Şah Veliyyullah, 198 Şehit Oral, 207 Şemseddin Yeşil, 212 Şevki Özmen, 207 Şeyh   Mahmud   er-Ra'ufi   tbn   Şeyh

Murad eş-Şehîr bi-A'ma Vaiz, 197 Şeyh Muhsin Fani, 199 Şeyh Salih Din, 112 Şeyhu'l-lslâm    Muhammed    Hasan

Mevlazade Şekavi, 203 Şukrija Alagiç, 132 Tâif, 37

Taqi-ud~Din Hilaly, 167 Taşkent, 94 Tebuk, 39 Tevrat, 17 Theodor, 148 Theodor Arnold, 116 Theodor Fr. Grigull, 120 Theodor Maximilian R. von Kelar, 153 Thomas Erpenii, 179 Thomton-Nicholson, 151 Tirmizî, 16

Titus, 24

Ubeyy bin Kaab, 46

Uhud Savaşı, 36

Üreydiler, 38

Vahiy, 9

Vahyü gayri metlûv, 14

Vahyü metlûv, 14

Veda, 10

Veda Haccı, 16

Vehbi İsmail, 127

Vehbi Sulejman At-Albani, 131

Veryovkin, 192

Vicente Ortiz de la Puebla, 173

Vincent Monteil, 107, 140, 190

Vinoba Bhave, 154

Virginia Vacca, 176

Viyana, 53

Waterval İslam Enstitüsü, 112

Wcitbrecht Stanton, 148

Wilhelm Schenke, 188

William F. Warren, 150

William E Warreu, 119

Wolfgang Endter, 115

Wrendley, 181

Ya'kub bin Mustafa el-Celveti, 202

Yacoub Szynkiewicz, 161

Yaşar Gürdü, 213

Yaşar Kutluay, 207

Yeremya, 19

Yeşu, 18

Youssef Mouhazem, 141

Yugoslavya, 127

Yunanca, 107

Yusuf Sultan Siddiqi, 159

Yusuf Tavaslı, 212

Yusuf Ziya Ersal, 207

Yusuf Ziya Ersal, 207

Yusuf Ziya Yürükan, 209

Zafar lshaq Ansari 161

Zahidî, 107

Zebur, 17

Zekat, 30

Zerdüşt, 10

Zeyd bin Sabit, 41,45

Zeynu'I-Abidin Hac el-Bakuvi, 203

Ziauddin Ahmad Gilani, 159

Zihni Efendi, 198

Ziya Kazıcı, 209

Zorobabel, 18[166]



[1] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 9.

[2] Yani, İndiler.

[3] Buharî, Sahîh, Kitab I, Bab I, Hadis 2-3.

[4] Buharî, Sahih, Kitab I, Bâb I, Hadis 2.

[5] Ibn Sa'd, Tabakât, c. I, Kısım I, 131.

[6] Buharî, 8/12, 56/31, 65/4. süre, 18. bab; Tirmizî, 44/4. sûre, Hadis, 18; Nesâî, 25/4.

[7] lbn Hişâm, Sîre, s. 735 (Göttingen baskısı).

[8] Buharı, 66/28, No. 2.

[9] tbn Hişâm, s. 154; Taberî, Tarih, (Leyden baskısı), 1/1152.

[10] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 9-13.

[11] Tirmizî, 39/12 No. 3; Ebu Davud, 24/3; İbn Sa'd, IV/2, s. 8-9; İbn Hanbel, Müsned (2. baskı) No. 6510, 6802, 7018, 7020; Buharı, 3/49 No. 3.

[12] Hatib el-Bagdâdî, Takyîdu'l-llm, s. 95-96; el-Hâkim, Müstedrek, "Enes" mad­desi; es-Suyûtî, Tedıibu'r-Ravî, s. 143; er-Râmhurmuzî, d-Muhaddisu'l-Fâsıl (elyazması, Köprülü Kütüphanesi, istanbul), "Kitâb" bölümüne bakınız. Beyrut baskısı, §: 316-325.

[13] Ibn Ebi Zur'a (Îbn Hacer'in, habe, t, 3'te zikrettiğine göre). 16

[14] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 13-17.

[15] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 17.

[16] Konfüçyüs'ûn hukuk kitabı $u-King, aynı zamanda "Kitap" anlamına gelir. Kur'an-ı Kerim'in İslâm'daki bir diğer adı, "Kitap" ya da "Kitabullah"tır. (Ki aynı zamanda hem "Kitap" hem de "Allah'ın yargısı" anlamlarına gelmekte­dir.)

[17] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 17-22.

[18] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 22-24.

[19] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 24-26.

[20] Kur'an ve Hz. Peygamber'in hadisleri bu konuda susarlar Hz. Peygamber'in uygulaması bu suçu işleyene kırk sopa vurmak şeklindeydi. Sonra Halife Hz- Ömer, bu cezayı seksen sopa vurmaya çıkardı, işte bundan anlıyoruz ki, alkollü içki içenin cezası yetkililerin takdir yetkisine bırakılmıştır.

[21] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 26-32.

[22] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 32-33.

[23] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 33.

[24] Daha geniş ayrıntılar ve açık kaynaklar için bkz. M. Hamidullah, Le Prophete de Ustam, sa vie et son ceuvre, (İslâm Peygamberi) 2 cilt, Paris, 4. baskı; yine lmtiation a Llslam, (İslâm'a Giriş) Paris 1959, vd.

[25] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 33-40.

[26] er-Ravdu'l-unuf, I. 217-218. Gerçekten de (24. kronolojik sırada bulunan) 80. sûre Kur'an'ın yazılı nüshalarından söz ediyor. Kronolojik sırada 7. olan ve bugünkü sıralamada 81. sûrede de aynı kayıtlar mevcuttur.

[27] Buhari, 66/4, hadis no: 2.

[28] Heysemi'nin Mecmau'z-Zevaid isimli eserinin c. 1, s. 152 ve c. VIII, 275'de Taberani'den naklen belirttiğine göre, Zeyd bin Sabit şöyle demiştir: "Resu-luilah bana yazdırıyordu ve ben yazımı bitirdiğimde, yazdığım şeyi benden okumamı istiyordu. 5ayet herhangi bir hata varsa onu düzeltiyordu. Bun­dan sonra ben de hemen (insanlara bunları tebliğ etmek için) çıkıyordum." îbn Ishak, Magazi isimli eserinde (Bkz. Rabat baskısı, 192. paragraf) şunla­rı anlatmaktadır: "Hz. Peygamber vahiy aldığı her defasında, bunu önce sa­habilerinden oluşan bir erkekler grubuna okurdu. Sonra da bir kez daha ol­mak üzere hanım sahabilerinden oluşan bir cemaate okurdu."

[29] Buhari, 1/1/5, 61/23/13, 67/7/1-2; İbn Kesir, Zeylu't-Tefsir, s. 26-27.

[30] İbn Kesir, adı geçen eser, s. 14.

[31] Aynı eser, s. 14, satır, 12.

[32] İbn Kesir, adı geçen eser, s, 28.

[33] İbn Hanbel, Müsned (1. baskı) VI, 405; Ebu Davud, Sünen, 2/162; İbn Abdilberr, hü'ab, Kitab Küne'in-Nisa, no: 107. Bu sahabi hanımın isminin Ümmü Varaka olduğu anlaşılıyor,

[34] İbn Kesir, adı geçen eser, s. 8-9.

[35] Menazir Ahmed Gilânî, bu durumu şöyle değerlendirmektedir: Hz. Pey­gamber 9. sûrenin sonunu oluşturan bu iki âyeti, cinlere karşı meşru bir ko­runma vasıtası olarak kullanması sebebiyle bu iki âyete fazla önem atfedil-memişti. (Daha fazla bilgi için, bu iki ayetin Ibn Kesir ve diğer müfessirler-ce yapılmış tefsirlerine bakınız). Yine aynı gerekçeden dolayı, 113 ve 114. sûreler de bazı sahabilerin özel nüshalarında yer almıyordu.

[36] Ibn Kesir, a.g.e., s. 10.

[37] Ibn Sa'd, I1I/1, s. 212; es-Suyuti eMtfem, s. 430; Ibn Ebi Davud, Kitabu'l-Mesahif, s. 10.

[38] es-Suyuti el-ltkan. I, 74 (Ibn Vehb'in Muvatta'mı kaynak vererek-)

[39] Adı geçen eser, I, 73.

[40] Adı geçen eser, I, 73.

[41] Meşhur bir rivayete göre, Hz. Ömer halifeliği sırasında şöyle demiştir: "Her­hangi bir şeyi Kur'an'a katmakla suçlanmaktan çekinmeseydim, zina suçu­nu işleyenlerin taşlanacağına ilişkin metni âyet olarak Kur'an'a eklerdim." (Buharı, 86/31; Ibn Hişam, s. 1014-1015.)

[42] Ibn Kesir, Zeylu't-Jejsir,  14.

[43] Aynı yer.

[44] Rab'a" kelimesinin sözlük anlamı, kutu ve sandıktır. Özei olarak da, Kur'an metninin içine konulduğu kutu ve mahfaza için kullanılmıştır. (Israilogul-lan'ndaki, Arche d'AUiance deyimi gibi.) Bkz. Ibn Kesir Zcylut-Tcjsir, s. 14.

[45] A.g.e., s. 14.

[46] A.g.e., s. öve 11.

[47] A.g.e.,s. 14.

[48] Endülüs'ün Hz. Osman'ın hilafeti zamanı gibi erken bir dönemde fethedil­miş olduğuna ilişkin bkz. Jaberi, Tarih, I, 2817.

[49] İbn Ebi Davud, Kitabu'i-Mesahij, s. 34.

[50] İbn Kesir, a.g.e., s. 10.

[51] Bu konuda Ebu Şame kesin bir kanaatle şöyle der: "Asıl amaç, ancak Hz. Peygamber'in huzurunda kaleme alınmış ve yazıyla tesbit edilmiş olanların istinsah edilmesiydi; yalnızca bellekteki nakil yetmiyordu." (Bkz. Suyuti, li­kan, I, 73; tbn Ebi Davud, Kitabu'i-Mesahif, s. 24.)

[52] Es-Suyuti, hkan, I, 73.

[53] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 40-50.

[54] İbn Kesir'in Zeylu't-Tefsir isimli eserinin 12. sayfasının kenarında, Ahmed bin Hanbel, Ebu Davud, tbn Mace, en-Nesai, İbn Hibban ve eİ-Hakim'den nakil oİudugu belirtilmektedir

[55] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 51-52.

[56] Ibn Kesir, Zeylu't-Tefsir, s. 15 (İbnu'l-Kelbi'den nakledilmiştir.); el-Belazuri, Fütuhu'UBûldan, s. 471-472; Ibn Ebi Davud, Kitabu'l'Mesahif, s. 4-5.

[57] G. C. Miles, Early Islamic Inscriptions near Ja'İf İn the Hijaz: Journal of Near Eastern Stiudies, October 1948, s. 240.

[58] Adolf Grohmann, From the World of Arabic Papyri, Kahire, s. 82, 113-114. Papirüs üzerine yazılı bu resmi belgede, hı, zal, ze, şın ve nun harfleri , bir­birinden Özel noktalamalar ile ayın edilmiş bulunuyor.

[59] A. Grohmann, "The Problem of Dating Early Qur'ans" Der islam (Berlin, 1958, XXXIII/3, s. 220, Levha: 11; yine bkz. Fikrun waFann, Hambourg, no: 3 (Hz. Peygamber ve Sahabileri zamanındaki yazı sanatı hakkında yazılmış, M. Hamidullah'a ait makale).

[60] El-Hatib el-Bağdadî, el-Cami' li-Ahlaki'r-Ravi (iskenderiye'de bulunan bu elyazması), III Kısım, Babu Takyidi'l-Esma bi'ş-$ekli ve'l-t'cam; Ibn Asakir Tarihu Dimaşk (Şam elyazması) Ubeyd bin Kays el-Gassani maddesi; es-Suyuü, Tedribu'r-Ravi, s. 152.

[61] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 52-54.

[62] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 54-56.

[63] Hatırlatalım ki, Güney Arabistan'ın "müsned" adı verilen yazısında aynı gerçek bulunmaktadır. Buna göre, üç sesli harf olan a, i, u yazıdan kal­dırılmıştır. Mârib isimli su bendinin üzerinde yazılı bulunan ünlü Ebre-he Kitabesinde durum bu şekildedir.

Görüldüğü gibi bu kitabede yerine yerine yazılı bulunmaktadır. (Bkz. Cevad AH, Ki-tabetu Ebrehe, Mecelletü Mecma' el-llmî el-lrakî, c. IV, sy. 1, 1956/1375 H, s. 193 ve 196; Gîaser, Zvei İnschriften über den Dambruch von Mâ­rib, Mİtteilungen d. Vorderasiathchen Geseîîchaft, Berlin, 1897, c. VI.)

 

[64] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 56-82.

[65] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 82-93.

[66] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 93-94.

[67] Buharı, 66/5; tbn Kesîr, Zeyl, s. 19-23. Müfessir İbn Kesîr'in de işaret etti­ği ünlü bir anekdot, bu konuda belki bize bir fikir verir: Bir gün, henüz yetişme çağında olan bir bedevi, Hz. Peygamber'in sahabilerinden bir bil­ginin yanında Kur'an dersi alıyordu. 44. sûrenin 43-44. âyetlerine gelin­mişti. Burada mealen: "(Cehennem'de) kaktüs bitkisi günahkârın (esim) yi­yeceğidir" deniliyordu. Hocası, hayretle gördü ki, öğrenci "esîm=günah-kâr" kelimesini yetim" olarak telaffuz ediyor. Ona doğrusunu söyletmek için çok çaba göstermesine karşın, hoca bunu söyletebileceğinden umudu­nu kesince, ona: "Sen bunun yerine "fâcir" diyebilir misin?" diye sordu. Be­devinin bunu doğru söylediğini görünce, hoca: "Sen bu âyette, bu kelime­yi artık "facir" olarak okuyacaksın" dedi.

[68] Taberî, Te/sîr, I, 21-22; Suyûtî, İtkan, I, 75.

[69] İbn Sa'd, VI, 2; el-Hatîb el-Bağdadî, JahyîdûUlm, s. 33-34.

[70] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 94-98.

[71] Buharî, 86/31; ibn Kesîr, Tefsir, III, 261.

[72] Abdulaziz el-Buharî, KeşjuVBrâr Şerhu Usülil-Pezdevt, III, 188.

[73] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 98-100.

[74] el-Buharl, Sahih, 66/30, 97/50, No: 5; İbn Kesîr, Zeyl, s. 47.

[75] İbn Kesîr, Zeyl, s. 35-38.

[76] el-Buharî, Sahih, 66/19; ibn Kesir, Zeyl s. 47.

[77] ibn Kesîr, Tefsir, IV, 434.

[78] İbn Kesîr, Zeyl, s. 35.

[79] A.g.e.,s,35, 48.

[80] A.g.e,s. 36.

[81] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 100-103.

[82] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 103-105.

[83] Abdulhayy el-Leknevî tarafından, Hidaye isimli eserin kenarında gerçek-leştrilen Hindistan baskısı, (Dihli, 1915, s. 86, no: 1). Bkz. Kitabu's-Salah. Ferid Vecdi de, "eî-Edille'î-ümiyye ala Cevazı Tercemeti Maani'l-Kur'an ile'l-Luğâti'l'Ecnebiyye, s. 58'de bu kaynağa dayanmaktadır, ancak, yazarın adını anmamakta ve kitabın adı konusunda öyle bir hata yapmaktadır ki, eserin hangisi olduğunu teşhis etmek imkansız hale gelmektedir.

[84] Guidi, Muhadarâtu Edebiyatı 'i- Coğrajiyye, (Kahire Üniversitesindeki ders notları), s. 66.

[85] el-Beyân ve't-Tebyîn, I, 139.

[86] JRAS, Londra, 1894, s. 417-524.

[87] Storey, Persian Literatüre, I, no: 3.

[88] A.g.e., no: 4.

[89] Bkz. An Anden Syriae  Translantİon of the Kuran,  Manchester,   1925 (Dionysius Bar Salibi (öl. 1171), Halife Abduİmelik döneminde genel vali olan Haccac zamanında Kur'an'ın Süryanice'ye çevrildiğini kesin bir ifadeyle belirtmektedir.)

[90] Blachere, çevirinin yeni baskısında âyetin sonuna koyduğu soru işaretim kaldırmış. Kendini savunmak için de diğerlerini bir yana bırakarak eski birkaç yazarın görüşlerini eklemiştir. Takdir okuyucunundur.

[91] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 105-110.

[92] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 111.

[93] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 111.

[94] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 112.

[95] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 112-113.

[96] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 113-115.

[97] Etiyopya'da bir eyalet.

[98] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 115-125.

[99] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 125.

[100] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 125.

[101] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000:125.

[102] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 125-127.

[103] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 127.

[104] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 127.

[105] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 127.

[106] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 127-128.

[107] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 128-129.

[108] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 129.

[109] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 129.

[110] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 130.

[111] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 131.

[112] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 132.

[113] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 132.

[114] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 132.

[115] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 132-133.

[116] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 133.

[117] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 133-134.

[118] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 134.

[119] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 134.

[120] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 134.

[121] Fransızca en eski Kur'an çevirisinin, Bonaventura de Sienne'nin sadece 70. Sure olmak üzere XIII. Asırda Toledo'lu Don Abraham tarafından İspanyol­ca'ya yapılan çeviri esas alınarak yapılan bir'aktarma olduğu sanılmaktadır. (Bkz. Jewisfı Enddopaedia, "Koran" maddesi). Fakat bu bir yanlış anlama­dır. Ayrıca bkz: Daha sonra gelecek "İspanyolca" çeviriler bölümünün başın­da görülen (*) dipnotu.

[122] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 134-145.

[123] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 145.

[124] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 145.

[125] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 145.

[126] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 145-146.

[127] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 146-172.

[128] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 172-173.

[129] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 173.

[130] Jewish Encyclopedia, İspanyolca'da meydana getirilen en eski Kur'an çe­virisi olaıak Toledo'lu Don Abraham'm eserini göstermektedir. Kur'an'ın 70. sûresinin bu çevirisi, Le Sage lakabıyla anılan ve İspanya' da 1252-1284 arası hüküm süren Kral X. Alphonse'un emri üzerine ya­pılmıştır (bk. J. E., "Koran" maddesi). Ancak M. G. Levi della Vida bana yazmış olduğu bir mektubunda, Steinschneider'in bu konuda bir yanıl­ma içinde olduğunu ve Toledo'lu Don Abraham'm asla Kur'an'ın 70. sû­resini tercüme etmediğini, onun yaptığı şeyin sadece (Hz. Peygamber'in miracı hakkında) Kitab'ul-Mir'ac adını taşıyan bir eserin tercümesini meydana getirmekten ibaret olduğunu, Bonaventura de Sienne (İtalyan­ca: "Siena" olup "Seve" ile hiçbir ilişiği yoktur) adında biri tarafından bu son çevirinin Latince ve Fransızca'ya çevrildiğini bildirmiş bulunuyor. (Ayrıca karşılaştırınız: E. Cerulli. fl Libro della seda.)

[131] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 173-176.

[132] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 176-177.

[133] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 177-178.

[134] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 178.

[135] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 178.

[136] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 178.

[137] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 179.

[138] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 179.

[139] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 179-185.

[140] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 185.

[141] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 185-186.

[142] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 186-187.

[143] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 187.

[144] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 187.

[145] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 188.

[146] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 188-189.

[147] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 189.

[148] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 189.

[149] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 189-190.

[150] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 190-191.

[151] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 191.

[152] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 191.

[153] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 191.

[154] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 191-192.

[155] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 191.

[156] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 192-194.

[157] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 194.

[158] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 194.

[159] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 194-195.

[160] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 195.

[161] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 195-205.

[162] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 205-214.

[163] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 214-215.

[164] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 215.

[165] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 215.

[166] Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000: 217-224.