Dünyada hiçbir akıl, İmam-ı Gazalî'nin şu idrak inceliğine ulaşamaz:
- Size bir kâhin, filân gün falan renkteki elbiseni giyersen ölürsün, dese, siz bu lâfa inanmaz, fakat o gün o ~ elbiseyi de giymezsiniz. Buna karşılık bir Peygamber, günde şu kadar rekât namaz kılın dediği zaman ona inanıyor, sonra da "niçin?" diye soruyorsunuz!
Hiç bir şey için değil, Allah böyle emrettiği için... Şeriat, mutlak ve ulvî sebeplere bağlı bütün bir esrar âleminin dış ölçülerinden ibarettir; onu böyle bil ve ona böyle bağlan!
Akıl, o "ufacık fıçıcık, içi dolu turşücuk" maskarasının, inanmadığı şeye ayırdığı "belki" payı ile, inandığına da tahsis buyurduğu "ama niçin, ne sebeple" istifhamı arasındaki uçurumu gör!
Allahım, nasıl da insanlardan kendi korkunç tezadlarını gizliyor ve tüneksiz kuşlar gibi bir duman halkasından bir su kıvrımı arasında onları, o teselliden bu teselliye gezdiriyorsun!.. Ey kudret sahibim!..