İslâm hukukunun,
zamanımız insanlarınca idrak edilemeyen çok mühim bir yönü de miras ile ilgili
hükümlerdir.
Bir kısım İslâm düşmanlarının yoğun propagandaları,
toplumun bu husustaki cehâleti, dünyevîleşmek, mal-mülk sahibi olmak hırsı
maalesef İslâm’ın bu çok âdil, yüce ahkâmını anlamaya, idrak etmeye set
çekmektedir.
Diğer taraftan batı karşısında aşağılık duygusuna
kapılmış, batının her şeyini doğru kabul etme hastalığına yakalanmış, bazı
kişilerin de, İslâm’ın yüce değerlerinin, batının kokuşmuş değerleriyle çatışma
halinde olmadığını isbat etmek gayretkeşliği ile bir kısım İslâmi hükümleri
sağlıksız, ilimsiz, şahsî yorumlarıyla tahrife yeltenmeleri, öte yandan İslâmî
gerçekleri savunmada gösterilen zaafiyet, bu gibi konularda Müslümanların gerçekleri
öğrenmesine mani teşkil etmektedir.
Meselâ, miras taksiminde erkeğin iki, kadının bir
hakkı olduğu hususu istismarcılara karşı gereği gibi savunulamamaktadır. Bu
konuda, samimi Müslümanlar için elbette hiçbir mesele yoktur. Mirasın taksimi
hakkında, nasıl taksim edileceği hususunda ayeti kerimeler ve hadisi şerifler
vardır. Samimi bir müslüman Allah Teâlâ ne buyurmuş, Rasûllah sallallahu aleyhi
ve sellem nasıl tatbik etmiş ise ona göre hareket eder. Asla itiraz etmez.
Emredileni emredildiği şekilde yerine getirir. Miras hakkında bilgi sahibi olan
bir ilim ehlini bulur. İslam’ın öngördüğü şekilde taksim yaptırarak, hak
sahiplerine haklarını verir.
Samimi bir müslümanın şu ayet-i kerimeler karşısında
başka şeylere itibar etmesi, başka türlü hareket etmesi düşünülebilir mi?
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
"Allah size çocuklarınız hakkında erkeğe, kadının
payının iki misli (miras vermenizi) emreder. (Çocuklar) ikiden fazla kadın
iseler ölünün bıraktığı üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı
onundur. Ölenin çocuğu varsa ana babasından her birinin altıda bir hissesi
vardır. Eğer çocuğu yok da ona babası varis olmuş ise anasına üçte bir (düşer).
Eğer ölenin kardeşleri varsa anasına altıda bir (düşer). (Bütün bu paylar
ölenin) yapacağı vasiyetten ve borçtan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan
hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah
tarafından konmuş farzlardır. Şüphesiz
Allah ilim ve hikmet sahibidir.
Yapacakları vasiyetten
ve borçtan sonra eşlerinizin şayet çocukları yoksa terekelerinin yarısı
sizindir. Şayet çocukları varsa bıraktıkları (malların) dörtte biri sizindir.
Çocuğunuz yoksa yapacağınız vasiyet ve borçtan sonra
bıraktığınız (malların) dörtte biri onların (hanımlarınızın)dır. Çocuğunuz
varsa bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Eğer bir erkek veya kadının ana
babası ve çocukları bulunmadığı halde malı mirascılara kalırsa ve bir erkek
yahut bir kız kardeşi varsa her birine altıda biri düşer. Bundan fazla iseler
üçte bire ortaktırlar. (Bu taksim) yapılacak vasiyetten ve borçtan sonra hiç
kimse zarara uğramaksızın (yapılacak)tır. Bunlar Allah’dan size vasiyettir.
Allah herşeyi hakkıyla bilendir. Halimdir.
Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Kim Allah’a ve
peygamberine itaat ederse, Allah onu zemininden ırmaklar akan cennetlere
koyacaktır. Orada devamlı kalıcıdırlar. İşte büyük kurtuluş budur.
Kim Allah’a ve peygamberine karşı isyan eder ve
sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için
alçaltıcı bir azab vardır." (Nisa/11-12-13-14)
"Senden fetva isterler. De ki: Allah, babası ve
çocuğu olmayan kimsenin mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor. Eğer çocuğu
olmayan bir kimse ölürde onun bir kız kardeşi bulunursa bıraktığı (malın)
yarısı onundur. Kız kardeşi ölüp çocuğu olmazsa erkek kardeşte ona varis olur.
Kız kardeşler iki olursa (erkek kardeşlerin) bıraktığının üçte ikisi
onlarındır. Eğer erkekli kadınlı daha fazla kardeş mevcut ise erkeğin hakkı,
iki kadının hakkı kadardır. Sapmamanız için Allah size açıklama yapıyor. Allah
herşeyi bilmektedir." (Nisa/176)
Görüldüğü gibi ayeti kerimelerde kimlerin vâris
oldukları ve mirastan ne kadar bir hisseye sahip oldukları çok açık bir şekilde
beyan edilmiştir. Hiçbir müslümanın bu taksime itiraz hakkı yoktur.
İslâm’ın yüce prensiplerine, fakir ve muhtaçlara
merhametine ve insana verdiği değere bakın ki, miras taksim edilirken orada
bulanan, mirastan payı olmayan yakınlara, fakir ve yetimlere de bir şeyler
verilmesini tavsiye ediyor.
Allah Teâlâ bu hususta şöyle buyurmaktadır:
"(Mirastan payı olmayan) yakınlar, yetimler ve
yoksullar miras taksiminde hazır bulunursa ondan bunları da rızıklandırın ve
onlara güzel söz söyleyin." (Nisa/8)
Böylece ölen kişinin bıraktığı mirasdan varis olanlar
haklarını aldıkları gibi, mirasta hak sahibi olmayan, uzak akrabalar, çevredeki
yetim ve yoksullarda faydalandırılarak sosyal dayanışma ve sosyal barışın
sağlanmasına katkıda bulunulmaktadır.
Miras konusunda yapılan çok büyük yanlışlıklardan biri
de bir kısım kişilerin kız çocuklarını büyük ölçüde mirastan mahrum
bırakmalarıdır. Maalesef bazı kişiler daha hayatta iken malının tamamına
yakınını oğluna ve oğullarına bırakıyor, kızlarına da çok az, değersiz bir
şeyler vererek onları mahrum ediyor. Böylece bir hayat boyu kazandığı mallarını
bir ateş kümesi olarak yüklenip öbür âleme göç ediyor. Diğer taraftan kızlar
yahutta damatlar mirastaki haklarını İslâm’a göre değil de erkekle yarı yarıya
taksim etmekle ısrar ediyor ve hatta bir kısımları İslâm’ın emirlerini hiç kâle
almıyor. Onlarda başkasının hakkını bir ateş parçası olarak yükleniyor. Belki
de imanlarına zarar verecek durumlara düşüyorlar.
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
"Allah Teâlâ ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği
zaman, inanmış bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı
yoktur. Her kim Allah ve Rasûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş
olur." (Azhab/36)
İslâm öncesi cahiliye döneminde, kadınlara, kızlara ve
çocuklara mirastan hiçbir şey verilmiyordu. İslâm dini bu gayr-i âdil miras
taksimini ortadan kaldırdı. Ve kadın-erkek farkı gözetilmeden, neseb, nikah ve
velâ yoluyla kişilerin birbirlerine varis olacakları hükmünü getirdi.
Velâ: Azad edilen kölenin herhangi bir akrabası
bulunmadığı takdirde mirasının kendini azad eden efendisine kalmasıdır.
Mirastan erkeğe iki, kadına bir hisse verilmesinin pek
çok hikmetleri ve sebepleri vardır. İslâm miras hukukunda kişilerin
sorumlulukları ile mirastan verilen hisse arasında âdil bir denge kurulmuştur.
1- İslâm aile nizamında erkek aile reisidir.
Dolayısıyla:
a) Hanımının ve çocuklarının yiyecek, giyecek ve
mesken gibi bütün ihtiyaçlarını karşılamak aile reisi olarak erkeğe aittir.
b) Aile reisi çocukların tahsil masraflarını, evlilik
masraflarını yapmakla mükelleftir.
c) Gerek hanımının ve gerekse çocuklarının hastalık
masraflarını erkek karşılayacaktır.
d) Ayrıca erkek, şayet muhtaç iseler anne ve babasının
bütün masraflarını karşılamak mecburiyetindedir.
e) Anne ve babasının dışında şayet muhtaç iseler ve
kendilerine bakacak oğulları da yoksa, dede ve ebelerinin ihtiyaçlarını karşılamak,
onlara bakmak yine erkeğe ait bir vazifedir.
f) Diğer yakın akrabalarla ilgilenmek onlara yardım
etmek, kabilesinden birinin diyet borcu ödenirken bir âkile olarak o borcun
ödenmesinde yardımcı olmak erkeğin yapması gereken vazifeleri arasındadır.
2- İslâm’da kadına maddi sorumluluk yüklenmemiştir.
Kadın mülkiyet hakkına sahiptir. Gerek miras yoluyla, gerek mehir yoluyla elde
ettiği maddi varlığını ticarette kullanabilir. Başka birisi ile ticari ortaklık
yapabilir. Gerek miras ve mehir ve gerekse ticaret yoluyla elde ettiği
servetinde istediği şekilde tasarruf hakkına sahiptir. Bu hususta kocasının bir
dahli olamaz. Bununla beraber kadın erkeğin yukarda izah edilen maddi
sorumluluklarından hiçbirisiyle şer’an sorumlu değildir.
3- Şu kısa açıklamalardan sonra İslâm miras hukukunun
nasıl bir âdil hukuk olduğu, cihanşümûl olduğu, hâşâ kadınların hakkını
gasbetmek şöyle dursun, kadınları nasıl koruduğu açık seçik bir şekilde
anlaşılmaktadır.
4- Bunun aksi bir miras taksimi, yani kadın ve erkeğin
mirası yarı yarıya bölüşmesi çok açık bir zulüm olur. Bunu hiçbir akıl sahibi,
insaf sahibi tecviz edemez.
İslâm miras hukukunun İslâm dışı bütün miras
hukuklarından üstün diğer bir yönü de mirastan hisse alacakların çok geniş
tutulması ve ölüye gerek hayatında ve gerekse ölümünden sonra faydası olacak
akrabalarını vâris yapmasıdır.
Şöyle ki:
1- Ashab-ı feraiz:
Kitap, sünnet ve icma ile hisseleri belirlenen
vârislere Ashabı feraiz denir. Bunlar ölen kişinin en yakın akrabalarıdır. Bu sınıfta
olanlar nâslarla belirlenmiş haklarını aldıktan sonra mirastan geriye bir şey
kalırsa ikinci derecede mirasta hakkı olanlar söz konusu olur.
Ashab-ı feraiz on ikidir:
a) Baba,
b) Babanın babası,
c) Anne bir kardeş,
d) Kız,
e) Oğlunun kızı,
f) Anne baba bir kız kardeş,
g) Baba bir kız kardeş,
h) Anne bir kız kardeş,
i) Anne,
j) Büyükanne (Babaanne-anneanne).
Büyük annelerin mirastan hisse almaları sünnet ile
sabittir. Ölenin annesi hayatta ise babaanne ve anneanne mirastan hisse
alamazlar.
Sebep yönüyle Ashab-ı feraiz olanlar:
a- Koca,
b- Karı.
Bu oniki gurubun miras taksiminde varislerin durumuna
göre, mirastan alacakları hisseleri kırk mesele olarak halledilmiştir.
Bu hususlar Feraiz kitaplarında izah edilmiştir.
2- Asâbe:
Asâbe yoluyla vâris olanlar iki kısımdır:
a- Neseb yoluyla asâbe olanlar
b- Sebep yoluyla asâbe olanlar
Neseb Yoluyla asâbe olanlar şunlardır:
a- Ölenin oğlu, oğlunun oğlu, ila ahirihi.
b- Babası, babasının babası ile ahirihi.
c- Babasının anne baba bir kardeşleri, baba bir kardeşleri
ve bunların oğulları.
d- Ölenin dedesinin cüzleri, yani anne baba bir
amcalar veya baba bir amcalar ve bunların oğulları.
e- Ölenin kızları.
f- Oğlunun kızları.
g- Anne baba bir kız kardeşleri.
h- Baba bir kız kardeşleri.
3- Zevil erham:
Bu sınıfta olanlar şayet Ashab-ı feraizden veya
asâbeden varisler varsa varis olamazlar. Onlardan hiçbir vâris almadığı
takdirde vâris olurlar. Bunlar:
a- Ölen kimsenin
kızlarının çocukları, oğlunun kızları.
b- Ölenin anneden dedesi ve anneden dedesinin babası,
ölenin annesinin babasının anası,annesinin babasının anasının anası.
c- Ölenin kız kardeşlerinin çocukları ve erkek
kardeşlerinin kızları.
d- Halalar, anne bir amcalar.
4- Anne rahmindeki çocuğa da mirastan pay ayrılır.
Çocuğun erkek mi, kız mı olduğu bilinemeyeceğinden mirastan erkek veya kız
olacağı ihtimaline göre hisse ayrılır.
Şayet rahimdeki çocuğun azaları erkek veya kız
olduğunu gösterecek kadar kesin olarak belirmiş ve bu husus dindar müslüman bir
doktor tarafından tesbit edilmiş ise rahimdeki çocuğun hissesi ona göre
ayrılır.
5- Hem erkeklik ve hem de kadınlık uzuvları bulunan
Hünsa’nın mirastan hissesi, kadınlık ve erkeklik uzvundan hangisi galibse ona
göredir.
Hz. Ali kerremallahu veche: "Hünsa hangi uzvundan
bevlediyorsa ona itibar olunur" demiştir.
Buna göre erkeklik uzvundan bevledene erkek hissesi,
kadınlık uzvundan bevledene kadın hissesi verilir.
Birbirleri ile yakın akraba oldukları ve dolayısıyla
birbirlerine vâris olmaları gereken kişiler şu durumlarda birbirlerine varis
olamazlar.
1- Din ayrılığı; Müslüman bir kocanın, gayri müslim
hanımı, kocasına, din değiştiren veya mürted olan bir çocuk müslüman olan
babasına, anasına varis olamaz.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmaktadır:
"Müslüman kafire, kafir de Müslümana varis
olamaz" (Buhari-Müslim)
2- Anne ve babasını veya evladını öldüren bir kişi
öldürdüğü kişiye varis olamaz.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Katil varis
olamaz.” buyurmuştur. (Tirmizi)
3- Vârisin meçhul olması. Şöyle ki, kaybolan çocuğun
kendisini filanın oğlu veya kızı olduğunu ispat edememesi veya diğer varisler
tarafından tanınmaması.
Trafik kazası, deprem gibi toplu ölümlerde
akrabalardan hangisinin önce, hangisinin sonra öldüğü belli olmadığından
birbirine vâris olamazlar. Ve benzeri belirsizliklerde böyledir.
4- Koca karısının zina yaptığını ve karnındaki çocuğun
kendisine ait olmadığını iddia ederek hakime başvursa ve karı koca birbirleri
ile lian yapıp, hakimde boşanmalarına hükmetse, ana rahmindeki çocuk kadının
lanetleştiği ve boşandığı kocasına vâris olamaz.
5- Köleler vâris olamazlar.
Ölen kişinin geride bıraktığı miras, varisler arasında
taksim edilmeden önce, ölünün malından:
1- Borçları ödenir.
2- Ölenin hanımı hayatta ise nikah akdinde tesbit
edilen mihri müecceli ödenir.
3- Ölenin yapmış olduğu vasiyet, vasiyet yaptığı şahıs
veya hayır kurumlarına verilir.
4- Ölünün teçhiz ve tekfin masrafları karşılanır.Bu
vazifeler yerine getirildikten sonrada geriye kalan mal, vârisler arasında
taksim edilir.
ÖNEMLİ
HATIRLATMA
1- Varislerin mirastan alacakları miktarların bir
kısmı Kur’an ve sünnetle sabittir. Bir kısmı icma ile, bir kısmı da
ictihatlarla belirlenmiştir.
2- Mirasta hak sahibi olanlar yukarıda madde madde
açıklanmıştır. Bunlardan bir kısmı, başka vârislerin bulunmasıyla vâris
olmaktan düşerler. Veya yalnız başına olan vârislerle, başka varisler ile
beraber olan vârislerin mirastan alacakları hisseler değişir.
Meselâ: Ölenin mirasçı olarak babası bulunursa dede miras
alamaz.
Ölenin annesi hayatta ise babaanne veya anneanne vâris
olamazlar.
Keza: Ölen kadının çocuğu, oğlunun oğlu ilââhirihî
bulunmasa: Ölen kadının kocası mirasın yarısını alır. Ölen kadının çocuğu veya
oğlunun oğlu ilââhirihî bulunursa kadının kocası mirasın dörtte birini alır.
3- Vârislerin çeşitli durumlara göre mirasta hakları
vardır. Bütün bunları feraiz kitaplarından teferruatlı bir şekilde öğrenmek
mümkündür. Arzu edenler feraiz kitaplarına müracaat etmelidirler.