SADAKA-FITIR
(FİTRE)
Sadaka-yı fıtır, nisaba malik olan her hür Müslümana
vaciptir. Bu nisaba malik olan ister çocuk olsun, ister deli olsun farketmez.
Sadaka-yı fıtra kısaca
fitre de denir.
Fitre, Ramazan Bayramı’nın birinci günü fecrin doğması
ile vacip olur. Ancak bayramdan önce verilmesinde bir beis yoktur. Bilâkis
fakir ve muhtaçların bayram masraflarının, çocuklarına alacakları
bayramlıkların temininde onlara bir katkı olacağından daha iyidir.
Ramazanda bir özür sebebiyle oruç tutmayan, hasta,
yolcu, ihtiyar ve lohusalara da fitre vermek vaciptir.
Nisaba malik olan her Müslüman, hem kendisi, hem küçük
yaştaki çocukları, hem de deli olan çocukları için fitre sadakası vermekle
mükelleftir.
Bir koca, hanımının ve büyük çocuklarının fitre
sadakasını vermekle yükümlü değildir. Ancak onların fitresini verirse bir beis
yoktur. Aralarındaki aile bağı, karşılıklı muhabbet, bir ömür boyu beraberlik
böyle hareket etmeyi gerektirir. Yani hanımı zengin de olsa, onun fitre
sadakasını kocasının vermesi daha güzeldir. Yanında bulunan büyük çocuklarının
fitresini de babalarının vermesi daha iyidir.
Fitre sadakası zekat gibi, niyet edilerek verilir ve
temlik şarttır. Fakire yemek yedirmekle fitre sadakası verilmiş sayılmaz.
Fitre sadakasında dört yiyecek esas alınmıştır:
1- Buğday ve Buğday Unu. Miktarı bir kilo dörtyüz elli
sekiz gramdır.
2- Arpa: İki kilo dokuz yüz on yedi gramdan verilir.
3- Kuru Üzüm: İki kilo dokuz yüz on yedi gramdan
verilir.
4- Kuru Hurma: İki kilo dokuz yüz on yedi gramdan
verilir.
Ancak bunların kıymetlerini vermek daha efdaldir.
Fitre sadakasında bunlar asgaride verilmesi vacip olan
miktardır. Herkes durumuna göre bu miktarlardan çok daha fazlasını verebilir.
Hatta vermelidir. Çünkü böyle mübarek günlerde, Müslümanların sevinç ve saadet
günlerinde onların ihtiyaçlarını gidererek bayram sevincine katılmalarını
sağlamak çok büyük bir sevap ve fazilettir.
Sadakayı fıtırda bir çok faziletler vardır. Şöyle ki:
1- Orucun kabul olunmasına sebep olur.
2- Kabir azabından kurtulmaya ve kabir azabının hafiflemesine
vesile olur.
3- Ahiretin şiddet ve sıkıntılarından kurtulmaya veya
hafiflemesine vesile olur.
4- Sekarât-ı Mevt’te yardımcı olur.
Gerek fitre sadakası ve gerekse diğer nafile
sadakaların fazileti hakkında pek çok hadis-i şerif varid olmuştur. Onlardan
bir kısmı şöyledir:
“Yarım hurma (sadaka) ile dahi olsa, ateşten korunun.
Bunu da bulamazsanız, hoş ve güzel sözle ateşten korunun.” (Buhari, Müslim)
“Sadaka verin! Çünkü kişi sadaka vermek üzere çıkıp da
sadaka verecek kimseyi bulamayacağı gün yakındır. Hatta sadaka vermek istediği
kimse şöyle diyecektir: “Bana dün gelseydin sadakanı kabul ederdim. Ama bugün
buna ihtiyacım yoktur.” Böylece sadaka verecek kimseyi bulamayacaktır.”
(Buhari, Müslim)
“Kulların sabaha kavuştuğu hiçbir gün yoktur ki, iki melek
inip biri: “Allah’ım! İnfak eden kimsenin infak ettiği malın yerine daha
iyisini ver.” Öbürü: “Allah’ım! İnfak etmeyip elinde tutanın (cimrinin) malını
telef et.” demesinler.” (Buhari, Müslim)
“Adamın biri sahra gibi bir yerde dolaşırken buluttan
bir ses duydu: Haydi git falanın bahçesini sula. O bulut doğruca gidip bir
kayalığa suyunu kovadan boşaltır gibi boşalttı. Derken sel yollarından birisi
bu suların tamamını akıtmaya başladı. Adam da akan suyun ardından gitti. Bir de
ne görsün, bir adam suyu bahçenin her tarafına kürekle gezdiriyor.
Ona sordu:
- Ey Allah’ın kulu senin ismin nedir?
- İsmim falandır. O adam bakıyor ki buluttan duyduğu
ismin aynısı. O da soruyor:
- Ey Allah’ın kulu neden ismimi sordun?
O adam şöyle dedi:
- Şu suyu getiren bulutun içinden bir ses duymuştum.
Haydi git falanın bahçesini sula diyordu. Şimdi görüyorum da o falan sensin.
Söyler misin, burada ne yapıyorsun?
- Gördüğün gibi buradan çıkacak mahsule bakıyorum.
Onun üçte birini tasadduk ediyorum. Üçte birini ben çocuklarımla birlikte
yiyorum. Artan üçte birini de yine bu bahçeye harcıyorum.” (Müslim)
Allah Teâlâ takva sahiplerinin darlıkta da, bollukta
da infak ettiklerini buyuruyor ve onları sevdiğini müjdeliyor:
“O takva sahipleridir
ki, bollukta da, darlıkta da infak ederler. Öfkelerini yutarlar. Ve insanları
affederler. Allah ihsan edenleri, güzel davrananları sever.” (Âl-i İmran/134)