39- ZÜMER SURESİ
(10. âyeti Medenîdir
denmiştir. 10, 11, 12. âyetleri
Medenîdir diyenler de vardır. 71 ve 73. âyetlerinde inananların bölük bölük
cennete, inanmayanların bölük bölük cehenneme gidecekleri anlatıldığı cihetle
bu sûreye bölükler anlamına gelen Zümer adı verildiği gibi 20. âyetinde Tanrıdan çekinenlerin, cennette köşklere nail
olacakları anlatıldığından köşkler anlamına Guref sûresi de denir.)
Rahman ve Rahîm Allah Adıyla
1- Kitabın indirilişi, üstün, hüküm ve hikmet sâhibi Allah
tarafındandır.
2- Şüphe yok ki biz, o kitabı gerçek olarak indirdik sana, artık sen
de, onun dininde bütün özünü ona bağla da ona kulluk et yalnız.
3- Bilin ki özden kulluk, yalnız Allah'a olur, ondan başka mâbutlar
kabûl edenler, biz derler, onlara, ancak bizi Allah'a yakınlaştırıp mânevî bir
yakınlık derecesine ulaştırırsınlar diye tapıyoruz; şüphe yok ki Allah,
ihtilâfa düştükleri şeyler hakkında aralarında hükmeder; şüphe yok ki Allah,
yalan söyleyen ve kâfirlikte ileri giden hiçbir kimseyi doğru yola sevketmez.
4- Allah, birisini oğul edinmek dileseydi elbette yarattıklarından
birini seçerdi, yücedir, münezzehtir o bundan, odur bir ve her şeye üstün
Allah.
5- Gökleri ve yeryüzünü gerçek olarak yaratmıştır; geceyi kısaltır,
gündüze katar ve gündüzü kısaltır, geceye katar ve râm etmiştir güneşi ve ayı;
hepsi de muayyen ve mukadder bir zamana dek akar-durur; bilin ki odur
üstün olan ve suçları, cezâ vermeden önce ve tamâmıyla örten.
6- Sizi bir tek kişiden yarattı, sonra ondan da eşini halketti ve
sizin için davarlardan erkekli-dişili, sekiz tane çift mahlûk
meydana getirdi; sizi, analarınızın karınlarında ve üç karanlık içinde
yaratıştan yaratışa düşürür; işte budur Rabbiniz ki onundur saltanat ve tedbîr;
yoktur ondan başka tapacak, ondan nereye dönmedesiniz? 268[1]
[1] Deve,
öküz, koyun, keçi; her birerinden birer çift, sekiz olur. Üç karanlıktan maksat,
ana karnının, rahmin ve meşimenin karanlığıdır. Gecenin, yahut baba belinin,
ana rahminin ve ana karnının karanlığıdır diyenler de vardır. Yaratıştan
yaratışa düşürmek, meniden kan pıhtısı haline, o halden et haline getirmek,
ette kemik, ilik, sinir ve saire yaratıp deriye bürümek ve canlandırıp dünyaya
getirmektir.
7-
Kâfir olursanız bilin ki Allah, sizden müstağnîdir ve fakat kullarının kâfir
oluşuna da razı olmaz ve şükrederseniz sizden razı olur ve hiçbir kimse, bir
başkasının yükünü yüklenemez; sonra da dönüp varacağınız yer, Rabbinizin
tapısıdır da o, neler yaptığınızı haber verir size; şüphe yok ki.o, gönüllerde
ne varsa hepsini bilir.
8- İnsan bir zarara uğrarsa tamâmıyla Rabbine dönerek dua eder,
sonra, ona bir nîmet verdi mi önceden ona dua ettiğini unutur insan ve halkı,
onun yolundan çıkarmak için Allah'a da eşler kabûl eder; de ki: Kâfirliğinle
bir müddet geçin bakalım; hiç şüphe yok ki sen, cehennem ehlindensin.
9- Hiç o, âhiretten sakınarak ve Rabbinin rahmetini umarak geceleri
secde eden, kıyamda bulunan ve böylece itâat ve ibâdet eden kişiye benzer mi?
De ki: Eşit olur mu bilenlerle bilmeyenler? Bunu ancak aklı başında olanlar
düşünür, bundan ancak onlar öğüt alır.
10- De ki: Ey inanan kullarım, çekinin Rabbinizden; bu dünyâda iyilik
eden kişileredir iyilik ve Allah'ın yeryüzü, geniştir; sabredenlerin
mükâfatları, sayısız bir sûrette ödenir.
11- De ki: Şüphe yok, onun dîninde, özümü yalnız ona bağlayarak
Allah'a kulluk etmem emredildi bana.
12- Ve ona teslîm olanların ilki olmam, emredildi bana.
13- Ve de ki: Şüphe yok ki isyan edersem Rabbime, pek büyük günün
azâbından korkarım ben.
14- De ki: dinimde, özüm ona bağlı, yalnız Allah'a kulluk ederim ben.
15- Artık siz, onu bırakıp dilediğinize kulluk edin. De ki: şüphe
yok, ziyana düşenler, o kişilerdir ki kıyamet günü, kendilerini ve kendileriyle
ilgisi olanları ziyana sokarlar; bilin ki budur apaçık ziyan.
16- Onların üstlerinde de ateşten tabakalar var, altlarında da
tabakalar. İşte Allah, kullarını korkutmada bundan; ey kullarım, çekinin
benden.
17- Şeytan'dan, ona kulluk etme hususunda sakınanlara ve Allah'a
dönenlere gelince: onlara müjde olsun, müjdele kullarımı artık.
18- O kullarım ki sözü dinlerler de en güzeline uyarlar, onlar, öyle
kişilerdir ki Allah, doğru yola sevk etmiştir onları ve onlardır aklı başında
bulunanların ta kendileri.
19- Ya azap hükmünü hak edene ne dersin? Sen mi cehennemde bulunanı
kurtaracaksın?
20- Fakat Rablerinden çekinenlerse, onlarındır köşkler, gene köşkler
üstüne kurulmuş köşkler, altlarından ırmaklar akar, Allah'ın vaadidir; Allah
vaadinden hiç caymaz.
21- Görmedin mi ki Allah, gökten yağmur yağdırmada, derken yağmur
suyunu yeryüzündeki kaynaklara sızdırmada, sonra da o suyla çeşitli renklerde
nebatlar bitirmede, sonra da onları kurutmada da sen onları görürsün ki
sararmış, sonra da onları un-ufak etmede; şüphe yok ki bunda,
aklı başında olanlara öğüt ve ibret var elbet.
22- Allah'ın, İslâm için gönlünü açtığı kişiye kim benzer ki o,
gerçekten de Rabbinden bir ışığa, bir aydınlığa nâil olmuştur; yazıklar olsun
Allah'ı anmıya karşı yürekleri kaskatı olanlara, onlardır apaçık bir sapıklık
içinde olanlar.
23- Bir Allah'tır ki sözün en güzelini indirmiştir bir kitap halinde,
bir kısmı, bir kısmına benzer, bir kısmı, bir kısmını gerçekleştirir, her şeyi
tekrar-tekrar bildirir; Rablerinden korkanların tüyleri diken-diken
olur onu dinlerken, sonra da bedenleri ve gönülleri, Allah'ı anmak için
yumuşar; işte bu, Allah'ın bir hidâyetidir ki dilediğini, onunla doğru yola
sevk eder ve Allah, kimi doğru yoldan saptırırsa ona yol gösterecek yoktur.
24- Kıyâmet gününde, yüzünü o kötü azaptan kurtarmaya çalışana kim
benzer ki? Ve zâlimlere, kazandığımız şeylerin karşılığı olan azâbı tadın
denir.
25- Onlardan öncekiler de yalanladılar da azap, hiç anlamadıkları,
ummadıkları yerden gelip çatıverdi onlara.
26- Derken Allah, onlara dünyâ yaşayışındayken aşağılığı tattırdı ve
âhiret azâbıyse elbette daha da büyük eğer bilselerdi.
27- Öğüt ve ibret alsınlar diye biz, andolsun ki, bu Kur'ân'da her
çeşit örnek getirmedeyiz insanlara.
28- Çekinsinler diye Arapça, eğrisi-büğrüsü olmayan,
dosdoğru Kur'ân bu.
29- Allah, bir örnek getirmede: Bir adamın ortakları var, ahlâkları
kötü, geçimsiz ve birbirleriyle çekişip durmadalar ve bir adam da varki bir
kişiye teslîm olmuş, yalnız onun hizmetinde, bunlar hiç bir olur mu? Hamd
Allah'a, hayır, fakat çoğu bilmez.
30- Şüphe yok ki sen de öleceksin ve onlar da ölecekler.
31- Sonra da şüphesiz ki sizin, kıyâmet gününde Rabbinizin katında
dâvanız görülür.
32- Kimdir Allah'a karşı yalan söyleyenden ve doğru, kendisine gelip
anlatıldıktan sonra onu yalanlayandan daha zâlim? Kâfirlere, cehennemde yer
yurt mu yok?
33- Doğrulukla gelen kişiye ve onun doğru olduğunu tasdik edenlere
gelince: Onlardır çekinenlerin ta kendileri.
34- Onlarındır Rableri katında diledikleri; budur iyilik edenlerin
mükâfâtı.
35- Allah, onların önce işledikleri en kötü suçları bile örtecek ve
ettikleri iyiliklerin mükâfâtını daha da güzel bir sûrette verecek.
36- Allah, yetmez mi kuluna? Ve seni, ondan başka mâbut saydıklarıyla
mı korkutuyorlar? Ve Allah kimi doğru yoldan saptırırsa ona yol gösterecek
yoktur.
37- Ve Allah, kimi doğru yola sevk ederse onu saptıracak hiçbir kimse
yok; Allah, öç alan üstün bir kudrete sâhip mi değildir?
38- Ve andolsun ki onlara, gökleri ve yeryüzünü kim yarattı diye
sorsan elbette Allah derler. De ki: Gördünüz mü şu halde, onu bırakıp kimlere
kulluk etmedesiniz? Allah, bana bir zarar vermek istese onun zararını
giderebilir mi onlar, yahut bana rahmet etmek dilese rahmetini menedebilirler
mi? De ki: Yeter bana Allah, ona dayansın dayananlar.
39- De ki: Ey kavmim, gücünüz neye yetiyorsa yapadurun, şüphe yok ki
ben de yapmadayım, yakında bilir, anlarsınız.
40- Aşağılatıcı azap kime gelecek ve dâimî azâbı kim hakedecek?
41- Şüphe yok ki biz, o kitabı, insanlara bildirmen için gerçek
olarak indirdik sana, artık doğru yolu bulanın faydası kendine ve kim yolunu
azıtır da azarsa zararı, gene kendine ve sen, onlara bir koruyucu değilsin.
42- Allah, ölüm zamânında, ölenin rûhunu alır, ölmeyecek kişinin de uyuduğu
zaman; ölümün mukadder olanın rûhunu, gerçekten de geri vermez, öbürünün
rûhunuysa yollar muayyen ve mukadder bir zamanadek; şüphe yok ki bunda, düşünen
topluluğa bir delil var.
43- Yoksa, Allah'ı
bırakıp da şefâatçiler mi kabûl ettiler? De ki: Onların hiçbir şeye güçleri
yetmez ve hiçbir şey akıl etmezler, değil mi?
44- De ki: Bütün şefâat, Allah'ın; onundur göklerin ve yeryüzünün
saltanatı ve tedbîri, sonra da dönüp onun tapısına gideceksiniz.
45- Allah bir olarak övülüp anıldı mı âhirete inanmayanların
yüreklerinden bir nefrettir kopar, fakat ondan başka, onların mâbut sandıkları
anılınca ferahlanıp sevinirler.
46- De ki: Gökleri ve yeryüzünü yaratan, gizliyi de, açıkta olanı da
bilen Allah'ım, ihtilâfa düştükleri şeyler hakkında, kullarının arasında sen
hüküm vereceksin.
47- Yeryüzünde ne varsa hepsi ve onlarla berâber de daha bir misli,
zulmedenlerin olsa kıyâmet günü, azâbın kötülüğünü giderip kurtulmak için
elbette bağışlarlardı; ve o gün, onların hiç hesaplamakdıkları şeyler, Allah
tarafından karşılarına çıkarılıverecek.
48- Kazandıkları kötülükler, ortaya çıkmıştır ve alay ettikleri şey,
başlarına gelmiştir.
49- İnsana bir zarar geldi mi bizi çağırır, sonra katımızdan bir
nîmet verdik mi ona, der ki: Bana bu nîmet, bilgim yüzünden verilmiştir; hayır,
o bir sınamadır ve fakat çoğu bilmez.
50- Gerçekten, onlardan öncekiler de bu sözü söylemişlerdi de
kazandıkları şeylerin, onlara hiçbir faydası dokunmamıştı.
51- Derken kazandıkları, elde ettikleri şeylerin kötülüklerine
uğramışlardı. Bunlardan zulmedenler de kazançlarının kötülüklerine
uğrayacaklar, suçlarının mücâzâtını görecekler ve onlar, bizim vereceğimiz
cezâya mâni olamazlar.
52- Bilmezler mi ki Allah, şüphe yok ki dilediğinin rızkını
bollaştırır ve dilediğinin daraltır. Şüphe yok ki bunda, inananlara deliller
var elbet.
53- De ki: Ey nefislerine uyup hadden aşırı hareket eden kullarım,
Allah rahmetinden ümit kesmeyin; şüphe yok ki Allah, bütün suçları örter, şüphe
yok ki o, suçları örter, rahîmdir.
54- Ve dönün Rabbinize ve teslîm olun ona, size azap gelip çatmadan,
sonra yardım edilmez size.
55- Ve uyun Rabbinizden size indirilen en güzel kitaba, Kur'ân'a,
ansızın ve siz hiç anlamadan size azap gelip çatmadan önce.
56- Herkesin, Allah katından bir sevap kazanamadım, hey gidi hey ve
gerçekten de alay edenlerdendim dediği.
57- Yahut Allah beni doğru yola sevketseydi elbette çekinenlerden
olurdum dediği.
58- Yahut da azâbı görünce, bir kere daha dünyâya dönmeme imkân
olsaydı mutlaka iyilik edenlerden olurdum dediği günden önce.
59- Hayır, dönemezsin; sana bunca delillerim geldiği halde yalanladın
onları ve ululuk satmaya kalkıştın ve kâfirlerden oldun.
60- Ve kıyâmet günü görürsün ki Allah'a karşı yalan söyleyenlerin
yüzleri, kapkara olur; ululananlara cehennemde yer-yurt mu yok?
61- Allah, kendisinden çekinenleri, kurtuluşlarına sebep olan şeyle
kurtarır, onlar, bir kötülüğe uğramazlar ve mahzun da olmazlar.
62- Allah, her şeyi yaratandır ve o, her şeyi korur.
63- Onundur kilitleri göklerin ve yeryüzünün ve Allah'ın delillerini
yalanlayanlara gelince: Onlardır ziyana uğrayanların ta kendileri.
64- De ki: Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz bana a
bilgisizler.
65- Ve andolsun ki sana ve senden öncekilere, gerçekten de şirk
koşarsan yaptıklarını boşa çıkarırım ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun
diye vahyedildi.
66- Hayır, artık Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.
67- Allah'ı, gereği gibi ululamadılar ve yeryüzü, kıyâmet gününde,
tamâmıyla kudret avucundadır onun ve gökler de, kudretiyle dürülmüştür;
münezzehtir ve yücedir o, şirk koşanların şirk koştukları şeylerden.
68- Ve Sûr'a üfürülmüştür de göklerdekilerin ve yeryüzündekilerin
hepsi de, o sesin şiddetinden ölüp gitmiştir, sonra bir daha üfürülünce o zaman
hepsi dirilmiştir, ne olacak diye bakınıp durmadalar.
69- Ve ışıklanmıştır yeryüzü, Rabbinin nûruyla ve yaptıklarının
yazıldığı kitap, ellerine verilmiştir ve peygamberlerle tanıklar, getirilmiştir
ve aralarında, gerçek bir hükümle hükmedilmiştir ve onlara zulmedilmemiştir.
70- Ve herkese, ne yaptıysa karşılığı, ödenmiştir ve o, ne
yaptıklarını daha iyi bilir.
71- Ve kâfir olanlar, bölük-bölük cehenneme sürülmüştür, oraya
geldikleri zaman kapıları açılmıştır da bekçileri, onlara, sizin içinizden,
Rabbinizin âyetlerini okuyan ve sizi, bugüne kavuşacağınızı söyleyerek korkutan
peygamberler gelmedi mi size derler. Onlar da evet derler ve fakat azap hükmü,
hak olmuştur kâfirlere.
72- Girin denilir cehennem kapılarından, ebedî kalırsınız orada;
ululananların ne de kötüdür yurtları.
73- Ve Rablerinden çekinenler de bölük-bölük cennete
sürülmüştür, oraya geldikleri zaman kapıları açılmıştır da bekçileri, esenlik
size, tertemiz oldunuz, artık girin ebedî olarak derler.
74- Onlar da hamd Allah'a ki derler, bize vaadettiğini gerçekleştirdi
ve cennetten, dilediğimiz yerde konaklamamız için bu yeri mîras verdi bize; ne
de güzeldir iyi işlerde bulunanların mükâfâtı.
75- Ve görürsün ki, melekler, Rablerine hamd ederek onu tenzîh edip
arşın çevresinde dönmedeler ve aralarında gerçek bir adâletle hükmedilmiştir ve
denilmiştir ki: Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a.