76- DEHR SURESİ
(1. âyette insanın, bir zaman, anılır bir şey olmadığı
bildirildiğinden zaman ve çağ anlamına Dehr sûresi dendiği gibi İnsan sûresi de
denmiştir. Aynı zamanda 5.
ayette itaat eden ve iyilikte bulunanlardan bahsedildiği için iyiler anlamına
Ebrar sûresi de denir. Mekkidir, otuz bir ayettir. Tümü Mekkidir diyenlere
karşılık tümü Medenidir diyenler de olmuştur. 24. ayeti Mekkidir, 23.
ayetten sonuna kadar Mekkidir diyenler de vardır.)
Rahman ve Rahîm Allah Adıyla
1- Gerçekten de insana, zamânın bir çağı gelmişti ki anılır bir şey
bile değildi insan.
2- Şüphe yok ki biz insanı, bir katre sudan, erkeklik suyuyla
kadınlık suyunun rahîmde birleşmesinden yarattık sınamak için, derken onu,
duyar, görür bir hâle getirdik.
3- İster şükretsin, ister nankör olsun, gerçekten de biz ona doğru
yolu gösterdik.
4- Şüphe yok ki kâfirlere zincirleri, boyundurukları ve yakıp
kavuran cehennemi hazırladık.
5- İtâat eden ve iyilikte bulunanlar, şüphe yok ki kâselerle şaraplar
içerler ki kâfûr ırmağının suyu da karıştırılmıştır bu şaraba.
6- Allah'ın has kullarının içtiği bu şarap, bir kaynaktan çıkar ki
onlar, diledikleri gibi, diledikleri yerlerde, onu akıtıp fışkırtırlar.
7- Adaklarını yerine getirir onlar ve şerri, her yanı saran,
kaplayan günden korkarlar.
8- Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve
tutsağa verirler, onları doyururlar.
9- Sizi, ancak Allah rızâsı için doyurmadayız ve sizden istemeyiz ne
bir karşılık, ne bir şükür.
10- Şüphe yok ki biz, suratları astıran, azâbı pek şiddetli olan gün,
Rabbimizden korkarız.
11- Derken Allah da korumuştur onları, bugünün şerrinden ve yüzlerine
bir parlaklık, gönüllerine bir sevinçtir, vermiştir.
12- Ve sabretmelerine karşılık da mükâfatları, cennettir ve
ipeklilerdir.
13- Yaslanırlar orada tahtlara, orada ne güneş görürler, ne zemheri.
14- Ağaçların gölgeleri, yakındır onlara ve meyveleri, adamakıllı râm
olmuştur onlara.
15- Ve sunulur onlara gümüş kadehler ve sırça sağraklar.
16- Öylesine sırça ki incecik gümüşten ve hepsini de içecekleri
miktara, susuzluklarına göre ölçmüşlerdir âdetâ.
17- Ve bir kadehle susuzlukları giderilir ki içindeki şaraba zencefil
karıştırılmıştır.
18- Orada bulunan ve şarıl-şarıl akan, her yana giden,
boğazdan kayan selsebîl kaynağından.
19- Etraflarında, ölümsüz delikanlılar dolaşır, onları görünce
sanırsın ki saçılmış incilerdir.
20- Ne yana baksan nîmetler görürsün, ne yana baksan, pek büyük ve
zevalsiz bir saltanat ve devletler.
21- Üstlerinde, ipincecik yeşil ve ipek elbiseler, kalın ipekten
dokunmuş libaslar vardır ve gümüş bilezikler takınırlar ve Rableri, onları
tertemiz bir şarapla suvarır.
22- Şüphe yok ki bu, size bir mükâfattır ve çalışmanız, makbûldür.357[1]
[1] Hasen
ve Huseyn (a.s) hastalanmışlar, Hz. Ali, üç gün oruç tutmayı adamış,
anneleriyle hizmetçileri Fıdda da bu adağa katılmıştı. Çocukları iyileşince Ali
(a.s), borç olarak bir Yahûdi'den biraz arpa almış, Fatıma (s.a) ekmek
pişirmişti. İlk gün iftar edecekleri vakit kapıya bir yoksul gelmiş, altısı da
paylarını vermişlerdi. İkinci günü bir yetim, üçüncü günü bir esir gelmiş, aynı
tarzda hepsi yiyeceklerini vermişler, suyla iftar etmişlerdi. Bu ayetler, bu
olay üzerine vahyedilmiştir.
23- Şüphe yok ki biz indirdik Kur'ân'ı sana âyet-âyet ve zaman-zaman.
24- Artık sabret Rabbinin hükmüne ve uyma, onlardan suçlu, yahut
nankör olana.
25- Ve an Rabbinin adını sabah ve akşam.
26- Ve geceleyin de secde et artık ona ve tenzîh et uzun gecelerde
onu.
27- Şüphe yok ki bunlar çabucak gelip-geçeni severler de o
ağır günü artlarına atar, bırakır-giderler.
28- Biz yarattık onları ve kuvvetlendirdik yaratılışlarını ve
dilersek onları değiştiririz de yerlerine, onlara benzer başkalarını getiririz.
29- Şüphe yok ki bu, bir öğüttür, artık kim dilerse Rabbine doğru,
bir yol tutar.
30- Ve Allah dilemedikçe onlar, dileyemezler; şüphe yok ki Allah, her
şeyi bilir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
31- Dilediğini rahmetine alır; ve zâlimlere gelince: Elemli bir azap
hazırlamıştır onlara.