80- ABESE SURESİ
(Yüzünü ekşitti anlamına gelen bu sözle başladığı için bu isim
verilmiştir. 15. âyette
"Yazıcıların ellerinde" dendiği için yazıcılar anlamına Sefere sûresi
de denir. Kırk iki âyettir, Mekkîdir.)
Rahman ve Rahîm Allah Adıyla
1- Yüzünü ekşitti ve döndürdü. 369[1]
[1] Hz.
Muhammed (s.a.a), Rabia oğlu Utbe, Ebu-Cehl, Abbas ve Ümeyye'yle oturup
konuşur, onları dine davet ederken gözleri görmeyen Ümmü Mektum oğlu Abdullah
gelmiş, ya Resulullah, Tanrının sana öğrettiğinden bir kısmını bana öğret demiş
ve bu sözü birkaç kere tekrarlamıştı. Hz. Peygamber, sözünün kesilmesi yüzünden
sıkılmış, yüzünü ekşitmiş ve çevirmişti. Bu ayetler, bunun üzerine vahyedildi
ve Ümmü Mektum geldikçe, merhaba ey yüzünden rabbimin azarına uğradığım diye
iltifat ederdi. Onu, iki kere, Medine'de halife olarak bırakmıştı. Bunu, Hz.
Peygamberin şanına layık görmeyip yanındakilerden birisi yüzünü ekşitti,
ayetler onu anlatmadadır diyenler de olmuştur.
2-
Yanına kör geldi diye.
3- Belki o, arınacaktır, ne bilirsin?
4- Yahut da öğüt alacaktır da ondan faydalanacaktır.
5- Fakat ihtiyacı olmayana gelince.
6- Artık sen onun üstüne düştükçe düşüyorsun.
7- O arınmazsa sana ne?
8- Ve fakat sana koşup gelen.
9- Ve korkan kişi.
10- Sen ondan gaflet ediyor, ona aldırış bile etmiyorsun.
11- Öyle değil, şüphe yok ki Kur'ân, ancak bir öğüttür.
12- Dileyen dinler, öğüt alır.
13- Büyük, şerefli sayfalardadır.370[2]
[2] Kur’ân.
Sahîfeler, Levh-i Mahfuz, yahut doğrudan doğruya Kur’ân yazılan derilerdir.
Yazıcıları; melekler, hafızlar, vahyi yazanlar diye anlıyanlar vardır.
14- Yüceltilmiştir, arıtılmıştır.
15- Yazıcıların ellerinde.
16- Büyüklerdir, hayırlı ve itâatlilerdir.
17- Geberesice insan, ne de kâfirdir.
18- Onu, neden yaratmıştır?
19- Bir katre sudan; yaratmıştır onu da halden hâle döndürmüştür.
20- Sonra ona yolu kolaylatmıştır da dünyâya getirmiştir.
21- Sonra öldürmüştür onu da kabre sokmuştur.
22- Sonra da dilerse diriltir onu.
23- Gerçekten de insan, onun emrini tam yerine getirmedi gitti.
24- Artık insan, yediğine de bir baksın.
25- Şüphe yok ki biz, bir yağmurdur, yağdırdık.
26- Sonra yeryüzünü bir iyice yardık.
27- Derken orada tohumlar bitirdik.
28- Ve üzüm ve yoncalar.
29- Ve zeytin ve hurma.
30- Ve çeşitli büyük ağaçları bulunan bahçeler.
31- Ve meyveler ve otlaklar.
32- Sizin ve hayvanlarınızın faydası için.
33- Derken âdetâ kulakları sağır eden o bağırış gelip çattı mı.
34- O gün, bir gündür ki kişi kaçar kardeşinden.
35- Ve anasından ve babasından.
36- Ve eşinden ve çocuğundan.
37- Ve onların herbirinin bir derdi var ki başkalarına bakmaya vakti
bile yok.
38- Nice yüzler o gün parıl-parıl parlar.
39- Güler, sevinir.
40- Ve nice yüzler o gün tozlarla bulanır.
41- Üstlerine bir karalıktır çöker.
42- İşte onlardır kâfirler, suçlular.