MÂİDE
SURESİ
(1) - Ey iman edenler, sözleşmelerinizi yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı
helal görmeksizin, size bildirilecek olanlar dışındaki hayvanlar size helaldir.
Allah dilediği hükmü verir.
(2) - Ey iman edenler, Allahın nişanelerine, haram aya,
kurbanlığa ve gerdanlık takılan hayvanlara, Rablerinden nimet ve rıza isteyerek
Beyt-i Harama gelenlere saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman
avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Harama girmenizi engellediği için bir topluma
olan kininiz, aşırı gitmenize sebep olmasın. İyilik ve takva hususunda
yardımlaşın, günah ve düşmanlık hususunda yardımlaşmayın. Allahtan korkun.
Allahın cezalandırması şiddetlidir.
(3) Leş, kan, domuz eti, Allahtan başkası adına kurban
edilenler, boğulmuş, bir yerine vurularak öldürülmüş, düşüp ölmüş, süsülmüş,
yırtıcı hayvanlar tarafından yenilmiş olanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz
hariç- ve dikili taşlar adına kesilen hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız
size haram kılınmıştır. Bunlar fasıklıktır. Bugün kafirler, sizin dininizden
ümitlerini kesmişlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin dininizi
kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak
İslamdan razı oldum. Kim, açlık dolayısıyla zorda kalırsa, günaha düşmeye
meyilli olmadan (bu hayvanlardan yiyebilir.) Allah, bağışlayandır,
merhametlidir.
(4) Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar.
De ki: -Temiz olanlar size helal kılınmıştır. Allahın size öğrettiği şekilde
yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarının üzerine Allahın adını
anarak yiyin. Allahtan korkun, doğrusu Allah hesabı çabucak görüverir.
(5) Bugün, size temiz olanlar helal kılınmıştır. Kitap
verilenlerin yemeği size helal, sizin yemeğiniz de onlara helaldir. Mümin, hür
ve iffetli kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden hür ve
iffetli kadınlar, mehirlerini verdiğiniz taktirde iffetli olarak, fuhşa sapmadan
ve gizli dost tutmaksızın size helaldir. Kim, imanı inkar ederse amelleri boşa
gider. O, ahirette de kaybedenlerdendir.
(6) -Ey İman edenler! Namaza kalktığınız zaman,
yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, başınızı mesh edip topuklara kadar
ayaklarınızı yıkayınız. Eğer, cünüp iseniz, temizlenin, hasta veya yolculukta
iseniz, veya biriniz tuvaletten gelmişseniz, yahut kadınlarınızla münasebette
bulunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin, yüzlerinizi ve
ellerinizi onunla meshedin. Allah, size zorluk çıkarmak istemez. Allah sizi
arındırmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.
(7) Allahın size olan nimetini ve işittik, itaat ettik
dediğinizde sizi bağladığı sözünü düşünün, Allahtan korkun, Allah, içinizde
olanı bilir.
(8) -Ey İman edenler! Allah için adaleti ayakta tutan
şahitler olun. Bir topluma olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin, adil
olun, bu takvaya daha uygundur. Allahtan korkun, şüphesiz Allah
yaptıklarınızdan haberdardır.
(9) Allah, iman edip doğruyu yapanlara mağfiret ve büyük
bir mükafat olduğunu vaat etmiştir.
(10) Küfredenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar
yakıcı ateşin ehlidir.
(11) -Ey iman edenler! Allahın üzerinizdeki nimetini
düşünün, hani bir topluluk size saldırmaya kalkışmıştı da Allah onlara mani
olmuştu. Allahtan korkun. Müminler Allaha güvensinler.
(12) Allah İsrailoğullarından söz almıştı. Onlardan on iki
temsilci seçtik. Allah: -Ben sizinleyim; namaz kılarsanız, zekat verirseniz,
Peygamberlerime inanır ve onlara yardım ederseniz, Allaha güzel bir ödünçte
bulunursanız, elbette sizin kötülüklerinizi örterim. Sizi altından nehirler akan
cennetlere girdiririm. Bundan sonra sizden kim küfrederse,doğru yoldan sapmış
olur, dedi.
(13) Sözlerini bozdukları için onları lanetledik,
kalplerini katılaştırdık. Kelimelerin anlamlarını kaydırıyorlar, kendilerine
hatırlatılandan ders almayı unuttular. İçlerinden çok azı dışında onların daima
hainliklerini görürsün. Yine de onları bırak ve önemseme, Allah, iyilik
yapanları sever.
(14) -Biz Hıristiyan'ız, diyenlerden de söz almıştık. Onlar
da kendilerine hatırlatılandan ders almayı unuttular, bu yüzden aralarına
kıyamete kadar sürecek düşmanlık ve kin saldık. Allah, yapmakta olduklarını
kendilerine haber verecektir.
(15) Ey kitap ehli, Resûlümüz size geldi, kitaptan
gizlediğiniz şeylerin bir çoğunu size açıkça anlatıyor ve bir çoğunu da geçiyor.
Doğrusu size Allahtan bir aydınlatıcı ve apaçık bir kitap gelmiştir.
(16) Allah, onunla hoşnut olduğu şeyleri isteyenleri
kurtuluş yollarına iletip karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru
bir yola hidayet eder.
(17) -Allah, Meryem oğlu Mesihtir, diyenler kafir
olmuştur. De ki: - Allah, Meryem oğlu Mesihi, anasını ve yeryüzünde olanların
hepsini yok etmeyi dilese; Allaha karşı kimin elinde bir şey var. Göklerin,
yerin ve arasındakilerin hakimiyeti Allahındır. O, dilediğini yaratır. Allahın
her şeye gücü yeter.
(18) Yahudi ve Hıristiyanlar: -Biz, Allahın oğulları ve
sevgilileriyiz, dediler. De ki: -Öyleyse, günahlarınız sebebiyle Allah, sizi
niye cezalandırıyor? Hayır, siz de onun yarattıklarından bir beşersiniz! Allah
dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve ikisinin
arasındakilerin hakimiyeti Allahındır. Dönüş de Onadır.
(19) -Ey Kitap ehli! Peygamberlerin gelmediği dönemde
Bize, müjdeci ve uyarıcı gelmedi. demeyesiniz diye, size gerçekleri açıkça
anlatan Peygamberimiz geldi. O, müjdeci ve uyarıcı olarak gelmiştir. Allahın
her şeye gücü yeter.
(20) Musa kavmine: - Ey kavmim, Allahın size olan
nimetlerini hatırlayın, içinizden peygamberler çıkarmış ve sizi hükümdarlar
yapmıştır. Alemde kimseye vermediğini size vermiştir.
(21) Ey kavmim, Allahın yazdığı kutsal yere girin.
Ardınıza dönmeyin yoksa hüsrana uğrayanlar olarak alaşağı edilirsiniz, demişti.
(22) -Ey Musa, orada zorba bir kavim var, onlar oradan
çıkmadıkça biz oraya giremeyeceğiz. Eğer çıkarlarsa, biz de gireriz, diye
karşılık vermişlerdi.
(23) Korkanlar arasında bulunan Allahın nimete erdirdiği
iki adam: -Üstlerine kapıdan yürüyün, oradan girerseniz, muhakkak galip
gelirsiniz. Eğer, mümin iseniz Allaha güvenin, demişlerdi.
(24) -Ey Musa, onlar orada oldukça biz asla oraya
girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin savaşın. Biz burada oturacağız, demişlerdi.
(25) Musa: -Rabbim, ben, kendimden ve kardeşimden başkasına
söz geçiremiyorum. Artık bizimle bu fasık toplumun arasını ayır, dedi.
(26) Allah da : - Orası onlara kırk yıl haram kılındı.
Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Sen, fasık toplum için üzülme! dedi.
(27) Onlara Ademin iki oğlunun hikayesini doğru olarak
anlat, İkisi de birer kurban sunmuşlar, birinin ki kabul edilmiş; diğerinin ki
edilmemişti . (Kurbanı kabul edilmeyen): -Kesinlikle seni öldüreceğim! dedi.
Diğeri: -Allah, ancak muttakilerin sunduğunu kabul eder.
(28) Beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni
öldürmek için elimi sana uzatmam. Çünkü ben, alemlerin Rabbi olan Allahtan
korkarım.
(29) Ben, hem benim hem de kendi günahını yüklenerek
cehennemliklerden olmanı isterim, zulmedenlerin cezası budur, dedi.
(30) Bunun üzerine kardeşini öldürmek hususunda nefsi ona
boyun eğdi. Ve onu öldürerek hüsrana uğrayanlardan oldu.
(31) Allah, kardeşinin ölüsünü nasıl gömeceğini göstermek
için ona yeri eşeleyen bir karga gönderdi. - Bana yazıklar olsun. Kardeşimin
ölüsünü gömmek için bu karga kadar bile olmaktan acizim, dedi ve pişman
olanlardan oldu.
(32) Bunun için İsrailoğullarına şöyle yazdık: Kim bir
kimseyi, bir kimseye veya yeryüzünde (yaptığı) bozgunculuğa karşılık olmadan
öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de ona hayatını bağışlarsa;
bütün insanları diriltmiş gibi olur. Peygamberlerimiz onlara belgelerle
gelmişti de onlardan bir çoğu bundan sonra yeryüzünde adaletten ayrılmışlardı.
(33) Allah ve Peygamberleriyle savaşanların ve yeryüzünde
bozgunculuğa gayret edenlerin cezası; öldürülmek, asılmak, çaprazlama el ve
ayaklarının kesilmesi ya da yerlerinden sürgün edilmektir. Bu, onlara dünyada
bir rezilliktir. Onlara ahirette daha büyük bir azap vardır.
(34) Ancak onları yakalamadan önce tevbe edenler bunun
dışındadır. Biliniz ki Allah,bağışlayan ve merhamet edendir.
(35) -Ey İman edenler! Allahtan sakının yolunda cihat
ederek Ona ulaşmaya bir vesile arayın ki kurtuluşa eresiniz.
(36) Doğrusu, yeryüzünde olanların hepsi ve bir misli daha
kafirlerin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verseler kabul
edilmez. Onlara acı verici bir azap vardır.
(37) Ateşten çıkmak isterler, çıkamazlar. Onlara sürekli
azap vardır.
(38) Erkek hırsız ve kadın hırsızın yaptıklarına karşılık
Allah tarafından ibret verici bir ceza olması için ellerini kesin. Allah
güçlüdür, hakimdir.
(39) Kim de zulüm işledikten sonra tevbe eder ve halini
düzeltirse şüphesiz Allah, bağışlayandır, merhamet edendir.
(40) Göklerin ve yerin hakimiyetinin yalnızca Allahın
olduğunu bilmiyor musun? Allah, dilediğini cezalandırır, dilediğini bağışlar.
Allahın her şeye gücü yeter.
(41) - Ey peygamber, kalpleri inanmamışken, ağızlarıyla
iman ettik diyenler, Yahudilerden yalana kulak verenlerden ve sana gelmeyen
başka bir toplum hesabına casusluk yapanlardan küfre koşturanlar seni üzmesin.
Kelimeleri asıl anlamlarından saptıranlar da: - Bu fetva size verilirse alın,
verilmezse kaçının, derler. Allahın fitneye düşmesini dilediği kimse için
Allaha karşı senin elinden bir şey gelmez. İşte onlar, Allahın kalplerini
arındırmak istemediği kimselerdir. Onlara dünyada rezillik, ahirette de onlara
büyük bir azap vardır.
(42) Onlar, yalana kulak verenler, haram yiyenlerdir. Eğer
sana gelirlerse aralarında hüküm ver veya onlardan yüz çevir. Onlardan yüz
çevirirsen, sana hiç bir zarar veremezler, eğer hüküm verirsen aralarında
adaletle hükmet. Allah adil olanları sever.
(43) Allahın hükmünün yer aldığı Tevrat yanlarında iken
nasıl gelip senin hüküm vermeni istiyorlar. Sonra da bundan yüz çeviriyorlar?
İşte bunlar mümin değillerdir.
(44) Tevratı yol gösterici ve aydınlatıcı olarak biz
indirdik. Kendisini Allaha teslim etmiş peygamberler, Yahudilere Tevrat ile ve
Rabbin yolunda yürüyenler, bilginler de Allahın kitabından elde kalmış olan
kısmı ile hükmederlerdi. Tevratı gözetiyorlardı. O halde insanlardan korkmayın,
benden korkun. Ayetlerimi az bir bedelle değiştirmeyin. Allahın indirdikleriyle
hükmetmeyenler, işte onlar kafirlerdir.
(45) Kitapta onlara cana can, göze göz, buruna burun,
kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşılık kısas yazdık. Kim hakkından
vazgeçerse bu onun günahlarına kefaret olur. Allahın indirdikleriyle
hükmetmeyenler, işte onlar zalimlerdir.
(46) Onların ardından Meryem oğlu İsayı kendinden önce
gelen Tevratı doğrulayıcı olarak gönderdik. Ona yol gösterici, aydınlatıcı olan
ve önündeki Tevratı doğrulayıcı ve muttakiler için yol gösterici ve öğüt olarak
İncili verdik.
(47) İncil ehli, Allahın onda indirdikleri ile
hükmetsinler, Allahın indirdikleriyle hükmetmeyenler, işte onlar fasıklardır.
(48) Kuranı sana, önce gelen kitabı doğrulayıcı ve onu
koruyucu olarak hak ile indirdik. Allahın indirdikleri ile aralarında hükmet,
hak olan sana geldikten sonra onların arzularına uyma, sizin her biriniz için
bir yol ve gidişat belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı.
Fakat, size verdikleriyle sizi denemek için ( bu haldesiniz) öyleyse hayırlarda
yarışın. Dönüşünüz Allahadır. Allah, size hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri
bildirecektir.
(49) Şu halde, Allahın indirdiği (kitap) ile aralarında
hükmet, Allahın sana indirdiği Kuranın bir kısmından seni vazgeçirmelerinden
sakın. Heveslerine uyma, eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah bir kısım günahları
yüzünden onları cezalandırmak istiyor. İnsanların çoğu gerçekten fasıktır.
(50) Onlar, cahiliye dönemi hükmünü mü arıyorlar? İyici
bilen bir toplum için Allahtan daha iyi hüküm veren kim vardır?
(51) - Ey İman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları veli /
dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları veli kabul
ederse o da onlardandır. Allah, zalim topluma hidayet vermez.
(52) Kalplerinde hastalık olanların: -Bize bir felaket
gelmesinden korkuyoruz, diyerek onlara koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah
bir fetih verir veya katından bir emir getirir de içlerinde gizlediklerine
pişman olurlar.
(53) Müminler: -Sizinle beraber olduklarına var güçleriyle
Allaha yemin edenler bunlar mıdır? derler, onların çalışmaları boşa gitmiş ve
kaybedenler olmuşlardır.
(54) -Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin
ki ), Allah (onların yerine) sevdiği bir toplum getirir. Onlar da Allahı
severler. Müminlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu, Allah yolunda
cihat eder ve kınayıcıların kınamasından korkmazlar, işte bu, Allahın
dilediğine verdiği bol nimetidir. Allah kuşatandır, bilendir.
(55) Sizin veliniz ancak Allah, Onun Peygamberi, namaz
kılan, boyun eğerek zekat veren müminlerdir.
(56) Kim, Allahı ve Peygamberini ve iman edenleri veli
edinirse (bilsin ki) elbette Allahın grubu galip gelecektir.
(57) -Ey iman edenler! Kendilerine sizden önce kitap
verilenlerden dininizi alay ve eğlenceye alanları ve kafirleri veli edinmeyin.
Müminseniz Allah'tan korkun.
(58) Namaza çağırdığınızda, onu alaya ve eğlenceye alırlar.
Bu, onların akletmeyen bir toplum olmasındandır.
(59) De ki: -Ey kitap ehli! Allaha, bize indirilene ve
daha önce indirilene iman etmemizden ve çoğunuzun fasıklar olmasından dolayı mı
bizden hoşlanmıyorsunuz?
(60) Allah katında bundan daha kötü bir musibet bulunduğunu
size haber vereyim mi? de, -Allah kime lanet eder, ve ona gazap ederse,
kimlerden maymunlar, domuzlar ve tağuta tapanlar kılarsa, işte onlar yeri en
kötü ve doğru yoldan en sapık olanlardır.
(61) Size geldiklerinde: -İman ettik, derler, oysa yanınıza
kafir olarak girmiş ve yine kafir olarak çıkmışlardır. Gizlemekte olduklarını
Allah daha iyi bilir.
(62) Onlardan çoğunun günaha, haksızlığa ve haram yemeğe
koştuklarını görürsün, yaptıkları ne kötüdür!
(63) Rabbe kul olanlar ve bilginlerin onlara günah söz
söylemeyi ve haram yemeyi yasak etmeleri gerekmez miydi? Yapmakta oldukları ne
kötüdür.
(64) Yahudiler: - Allahın eli sıkıdır, dediler. Böyle
dedikleri için elleri bağlandı ve lanete uğradılar. Oysa Allahın elleri
açıktır, nasıl dilerse sarfeder. Elbette Rabbinden sana indirilenler, onların
çoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. Onların arasına kıyamete kadar
(sürecek) düşmanlık ve kin saldık. Savaş ateşini ne zaman körükleseler Allah onu
söndürür. Yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Allah bozguncuları sevmez.
(65) Kitap ehli; iman edip, Allahtan korksalardı,
kötülüklerini örter ve onları nimet cennetlerine koyardık.
(66) Eğer onlar, Tevratı, İncili ve Rablerinden
kendilerine indirilen Kuranı gereğince uygulasalardı üzerlerindeki ve
altlarındaki (nimetlerden bol bol) yerlerdi. İçlerinden orta yolu tutan bir
ümmet vardır, fakat onların çoğunun yaptıkları ise ne kötüdür.
(67) -Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et,
eğer bunu yapmazsan, peygamberlik görevini yapmamış olursun. Allah seni
insanlardan korur. Allah, kafir topluma yol göstermez.
(68) De ki: -Ey kitap ehli, Tevratı, İncili ve
Rabbinizden size indirileni gereğince uygulamadıkça bir temeliniz yoktur.
Andolsun ki Rabbinden sana indirilen (Kuran) onlardan çoğunun azgınlık ve
küfrünü arttırır. O halde kafirler için üzülme.
(69) İman edenler, Yahudiler, Sabiiler ve Hıristiyanlardan
kimler Allaha, ahiret gününe inanır ve doğruyu yaparlarsa onlara korku yoktur
ve üzülmeyeceklerdir.
(70) İsrailoğullarından söz almış ve onlara peygamberler
göndermiştik. Nefislerinin hoşlanmadığı bir şeyle bir peygamber onlara
geldiğinde onların bir kısmını yalanlar ve bir kısmını da öldürürlerdi.
(71) Bir fitnenin olmayacağını zannederek körleştiler,
sağırlaştılar. Sonra Allah onların tevbesini kabul etti. Ardından yine onların
çoğu körleşip, sağır oldular. Allah, yaptıklarını çok iyi görmektedir.
(72) Şüphesiz, Allah, Meryem oğlu Mesihtir diyenler
kafir olmuştur. Mesih şöyle demiştir: -Ey İsrailoğulları, Rabbim ve Rabbiniz
olan Allaha kulluk edin. Kim Allaha şirk koşarsa, Allah ona cenneti haram
kılar, onun yeri cehennem olur. Zalimler için hiç bir yardımcı yoktur.
(73) Şüphesiz, -Allah, üçün üçüncüsüdür, diyenler kafir
olmuştur. Oysa tek olan ilahtan başka bir ilah yoktur. Söylediklerinden
vazgeçmezlerse elbette küfredenlere acıklı bir azap dokunacaktır.
(74) Allaha yönelip bağışlanma dilemezler mi? Allah
bağışlayandır merhamet edendir.
(75) Meryem oğlu Mesih, peygamberden başka bir şey
değildir. Ondan önce de peygamberler geçmiştir. Onun annesi de dosdoğru/çok
sadık idi. İkisi de yemek yerdi. Onlara ayetleri nasıl açıkladığımıza bir bak,
sonra da onların nasıl yüz çevirdiğine bak!
(76) De ki: -Siz Allahı bırakıp da size zarar da fayda da
vermesi mümkün olmayan birine mi kulluk ediyorsunuz? Oysa Allah, hem işitendir,
hem bilendir.
(77) De ki: -Ey kitap ehli, dininizde haksız olarak
taşkınlık etmeyin. Daha önce sapıklığa düşmüş, çoğunu saptıran ve doğru yoldan
sapan bir toplumun heveslerine uymayın.
(78) İsrailoğullarından kafir olanlar, Davudun ve Meryem
oğlu İsanın dili ile lanetlenmiştir. Bu lanet, isyan etmeleri ve haddi
aşmalarındandı.
(79) Birbirlerinin yaptıkları kötülüklere mani
olmuyorlardı. yapmakta oldukları ne kötü idi.
(80) Çoğunun, küfredenleri veli edindiklerini görürsün.
Nefislerinin takdim ettikleri ne kötüdür ki Allah, onlara gazap etmiş ve onlar
azapta ebedidirler.
(81) Eğer Allaha, Peygambere ve ona indirilenlere iman
etmiş olsalardı, küfredenleri veli edinmezlerdi. Fakat onların çoğu fasıktır.
(82) İman edenlere düşmanlıkta insanların en şiddetlisi
olarak Yahudileri ve şirk koşanları bulursun. İman edenlere sevgice en yakın
olarak da: -Biz Hıristiyanız, diyenleri bulursun. Bu, onların arasında büyüklük
taslamayan bilginler ve rahipler bulunmasındandır.
(83) Peygambere indirileni işittikleri zaman, gerçeği
anlamalarından dolayı gözlerinin yaşla dolduğunu görürsün, -Rabbimiz, İman
ettik, bizi de şahitlerle beraber yaz. derler.
(84) -Rabbimizin bizi salih toplumla birlikte (cennete)
girdirmesini beklerken ne diye Allaha ve bize gelen gerçeklere iman etmeyelim
ki?
(85) Bu sözlerine karşılık olarak Allah, onlara içinde
ırmaklar akan, orada ebedi kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu iyi
kimselerin mükafatıdır.
(86) Kafir olanlar ve ayetlerimizi yalanlayanlar ise işte
onlar da cehennem halkıdır.
(87) -Ey iman edenler, Allahın size helal kıldığı temiz
şeyleri haram kılmayın. Ve sınırı da aşmayın. Allah, sınırı aşanları sevmez.
(88) Allahın size verdiği helal ve temiz rızıktan yiyin.
Ve kendisine iman ettiğiniz Allahtan korkun.
(89) Allah, sizi bilinçsiz olarak yaptığınız yeminlerden
dolayı hesaba çekmez. Bilinçli olarak yaptığınız yeminlerden dolayı hesaba
çeker. Yemininizi bozma karşılığı, kendi ailenize yedirdiğinizden on yoksulu
doyurmaktır. Veya giydirmek ya da bir köleyi hürriyete kavuşturmaktır. Kim
bunları bulamazsa üç gün oruç tutması gerekir. Bu, bozduğunuz yeminlerin
kefaretidir. Yeminlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allah, ayetlerini işte böyle
açıklıyor.
(90) - Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları
sadece şeytanın işinden bir pisliktir, kurtuluşa erebilmeniz için onlardan uzak
durun.
(91) Şeytan, içki ve kumar (şans oyunları) ile sadece
aranızda düşmanlık ve nefreti körükleyip Allahın zikrinden ve namazdan
alıkoymak istiyor.
(92) Artık (bu kötü alışkanlıklara) son verdiniz değil mi?
Allaha itaat edin, Peygambere itaat edin ve (itaatsizlikten) sakının. Eğer, yüz
çevirirseniz biliniz ki Peygamberimize düşen sadece, açıkça bildirmektir.
(93) İman edip, doğruyu yapanlara; çekinip, iman eder ve
doğruları işlerlerse daha önce tattıklarından dolayı bir günah yoktur. İman
ederek korunurlar, sonra yine iyiye yönelerek kendilerini korurlarsa, Allah,
iyiye yönelenleri sever.
(94) -Ey İman edenler! Görmediği halde, Allahtan korkan
kimseyi belirlemek için Allah sizi, ellerinizin ve oklarınızın ulaştığı avdan
bir şey ile dener. Bu (uyarıdan) sonra kim sınırı aşarsa, onun için acıklı bir
azap vardır.
(95) -Ey İman edenler! İhramlı iken av hayvanını
öldürmeyin. Sizden kim bilerek onu öldürürse, cezası, içinizden adalet sahibi
iki kimsenin hükmüyle, Kabeye ulaştırılacak kurban olarak (koyun, keçi, inek ve
deve gibi) bir hayvandır. Ya da yoksulları doyurma kefaretidir veya işlediğinin
vebalini tatması için buna denk bir oruçtur. Allah, geçmişte olanı affetmiştir.
Fakat kim bir daha böyle yaparsa Allah onun hesabını sorar, Allah güçlüdür,
hesap sorucudur.
(96) Sizin için ve yolculuk yapanlar için bir geçimlik
olarak, size deniz avı ve yiyeceği helal kılınmıştır. İhramlı olduğunuz müddetçe
de kara avı haram kılınmıştır. Huzurunda toplanacağınız Allahtan korkun.
(97) Allah, Kâbeyi; Beyt-i Haramı insanlar için güven yeri
kıldı. Haram ayı, kurbanı ve kurban için işaretlenmiş hayvanları da. İşte bu,
Allahın göklerde ve yerde olanları bildiğini ve Allahın her şeyi bilen
olduğunu bilmeniz içindir.
(98) Biliniz ki Allah, cezası şiddetli olandır; Allah,
bağışlayıp, acıyandır.
(99) Peygamberin görevi ancak tebliğdir. Açıkladığınızı da
gizlediğinizi de Allah bilir.
(100) De ki: - Kötü şeylerin çokluğu seni şaşırtsa da. Pis
ile temiz bir değildir. Ey akıl sahipleri kurtuluşa erebilmeniz için Allahtan
korkun.
(101) - Ey İman edenler! Açıklandığı zaman hoşunuza
gitmeyecek şeyleri sormayın. Eğer Kuran inerken onları sorarsanız, onlar size
açıklanır. Allah, onları bağışlamıştır. Allah bağışlayandır, yumuşak
davranandır.
(102) Sizden önce gelen bir toplum onu sordu sonra da onu
inkar ettiler.
(103) Allah, bahîre, sâibe, vesîle ve hâm* (diye bir
şeyler) belirlemedi. Fakat küfredenler Allaha yalan yere iftira ediyorlar.
Onların çoğu akletmezler.
(104) Onlara: -Allahın indirdiğine ve Peygambere gelin,
denildiğinde: -Atalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter. derler. Ataları
bir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayanlar idiyse ya?
(105) -Ey iman edenler! Kendinize dikkat edin. Siz
hidayette olursanız, sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü
Allahadır. Yapmakta olduklarınızı o size haber verecektir.
(106) -Ey iman edenler! İçinizden birinin ölümü yaklaştığı
zaman, vasiyet sırasında, aranızdan adalet sahibi iki kişinin eğer, yolculukta
iseniz ve ölüm de gelip çattıysa; sizden olmayan iki kişinin şahitliği gerekir.
Şayet şüphe ederseniz; namazdan sonra onları alıkorsunuz. Onlar da Allaha şöyle
yemin ederler: - Akraba bile olsa yemini bir menfaat karşılığı satmayacağız.
Allahın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Aksi halde günah-karlardan oluruz.
(107) Eğer o ikisinin günaha düştükleri belli olursa, ölene
daha yakın olan hak sahiplerinden diğer iki kişi onların yerine geçerler ve
bizim şahitliğimiz, bu ikisinin şahitliğinden daha doğrudur ve haksızlık
yapmıyoruz, eğer haksızlık yaparsak o zaman zalimlerden oluruz. diye Allaha
yemin ederler.
(108) Bu, (hüküm) şahitliği doğru bir şekilde ifa etmeleri
ya da yeminlerinden sonra yeminlerinin kabul edilmemesinden korkmalarını daha
iyi sağlar. Allahtan korkun ve dinleyin. Allah, fasık topluma yol göstermez.
(109) Bir gün Allah, Resulleri bir araya getirir ve Onlara:
-Size ne cevap verildi der. Onlar da derler ki: -Bizim bir bilgimiz yoktur,
gaybları en iyi bilen sadece sensin!
(110) Allah der ki: -Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene
verdiğim nimetimi hatırla! Hani seni Rûhul Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim.
Beşikteyken de yetişkinken de insanlarla konuşuyordun. Sana, Kitabı, hikmeti,
Tevratı ve İncili öğretmiştim. Benim iznim ile çamurdan kuş şeklinde bir şey
yapmış, sonra da ona üflemiştin de, o da benim iznim ile kuş oluvermişti. Yine
benim iznim ile körü ve alacalıyı iyileştiriyor, iznimle ölüleri diriltiyordun.
İsrailoğullarının elini senin üzerinden çekmiştim. Onlara belgeleri
getirdiğinde, Onlardan inkarcı olanlar: -Bu apaçık bir sihirden başka bir şey
değildir, demişlerdi.
(111) Havarilerine de: -Bana ve Resûlüme iman edin, diye
vahyetmiştim. Onlar da: - İman ettik, bizim müslüman olduğumuza şahit ol!
demişlerdi.
(112) Havariler: -Ey Meryemoğlu İsa, Rabbin bize, gökten
bir sofra indirebilir mi?, dediklerinde (İsa): -Eğer mümin iseniz Allahtan
korkun!, demişti,
(113) Havariler ise: -Ondan yemek istiyoruz, (böylece)
kalplerimiz mutmain olsun ve bize doğruyu söylediğini bilelim ve buna
şahitlerden olalım, demişlerdi.
(114) Meryemoğlu İsa dedi ki: -Allahım, Rabbimiz, gökten
bize bir sofra indir. Bu, hem bizim için, hem de evvelimiz ve ahirimiz için bir
bayram ve senden bir mucize olsun. Bizi rızıklandır. Sen, rızık verenlerin en
hayırlısısın.
(115) Allah da dedi ki: -Ben, onu size indireceğim; fakat
bundan sonra sizden kim inkar ederse, ben ona kainatta hiç kimseye yapmayacağım
azabı yaparım.
(116) Allah: -Ey Meryemoğlu İsa, Beni ve annemi Allahtan
başka iki ilah olarak benimseyin. diye insanlara sen mi söyledin? dediği zaman,
İsa şöyle cevap verir: - Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir şeyi söylemek
bana yakışmaz. Eğer deseydim, elbette sen bunu bilirdin. Sen, benim içimde olanı
bilirsin, ben ise senin içinde olanı bilmem. Elbette sen, gaybları en iyi
bilensin.
(117) Ben onlara Rabbim ve Rabbimiz olan Allaha kulluk
edin diye; senin bana emrettiğin dışında bir şey söylemedim. Aralarında
bulunduğum sürece onlara şahit oldum. Beni öldürdüğün zaman da onları sen
gözetiyordun. Sen, her şeye şahitsin.
(118) Eğer onlara azap edersen, onlar, şüphesiz senin
kullarındır. Şayet onları bağışlarsan, şüphesiz sen aziz ve hakimsin.
(119) Allah ise şöyle dedi: -İşte bugün, doğrulara
doğrulukları fayda verir. Onlar için, içinde ebedi kalacakları, içinden ırmaklar
akan cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da Allahtan razı
olmuşlardır. İşte bu, büyük bir kurtuluştur.
(120) Göklerin, yerin ve içindekilerin hükümranlığı Allaha
aittir. Onun gücü her şeye yeter.