MÜ'MİN
SURESİ
(1) Hâ Mim.
(2) Bu kitabın indirilmesi, güçlü ve her şeyi en iyi bilen
Allah katındandır.
(3) O günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası
şiddetli, lütfu bol olandır. O'ndan başka ilah yoktur. Dönüş O'nadır.
(4) İnkar edenlerden başkası Allah'ın ayetleri hakkında
mücadeleye girişmez. Ey Muhammed! İnkarcıların memlekette gezip dolaşması seni
aldatmasın.
(5) Onlardan önce Nuh kavmi ve onlardan sonra gelen kollar
da ya1anladı. Her millet, Peygamberlerini yakalamağa yeltendi; Batılı hakkın
yerine koymak için mücadele etmişlerdi. Bu yüzden onları yakaladım. (Bak işte)
azabım nasıl oldu?!
(6) İnkar edenlerin cehennemlik olduklarına dair Rabb'inin
sözü böylece gerçekleşti.
(7) Arş'ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar.
Rabb'lerini överek tesbih ederler, O'na inanırlar. Mü'minler için: «Rabbimiz!
İlmin ve rahmetin her şeyi kapladı. Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla;
onları cehennem azabından koru» diye bağışlama dilerler.
(8) Rabbimiz! Mü'minleri ve babalarından, eşlerinden,
soylarından iyi olanları, kendilerine söz verdiğin Adn cennetlerine koy;
şüphesiz güçlü olan, hakim olan ancak sensin.
(9) Onları kötülüklerden koru! O gün kötülüklerden kimi
korursan, ona şüphesiz rahmet etmiş olursun. Bu büyük kurtuluştur.
(10) İnkar edenlere de bağrılır: «Allah'ın gazabı sizin
birbirinize olan öfkenizden daha büyüktür. Zira siz imana çağrıldığınızda inkar
ederdiniz.»
(11) Dediler ki: «Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün ve iki
kez dirilttin. Günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi şu ateşten çıkmak için bize bir
yol var mı?»
(12) Onlara «Bu duruma düşmenizin sebebi şudur: Tek Allah'a
çağrıldığınız zaman inkar ederdiniz. O'na ortak koşulunca inanırdınız. Artık
hüküm yüce ve büyük Allah'ındır.»
(13) Size mucizelerini gösteren, size gökten rızık indiren
O'dur. Allah'a yönelenden başkası ibret almaz.
(14) Ey inananlar! Kafirlerin hoşuna gitmese de siz, dini
yalnız Allah'a halis kılarak O'na çağırın.
(15) Arş sahibi, varlıkların en yücesi olan A!!ah , kavuşma
gününü ihtar etmek için kul!arından di!ediğine emriyle vahyi indirir.
(16) O gün onlar meydana çıkarlar; onların hiçbir şeyi
Allah'a gizli kalmaz. «Bugün hükümranlık kimindir?» denir. Hepsi «Gücü her şeye
yeten tek Allah'ındır» derler.
(17) Bugün herkese, kazandığının karşılığı verilir. Bugün
haksızlık yoktur. Doğrusu Allah, hesabı çabuk görendir.
(18) Ey Muhammed! Onları yüreklerin ağıza geleceği, tasadan
yutkunacakları yaklaşan Kıyamet günü ile uyar. Zalimlerin ne dostu ne de sözü
dinlenecek şefaatçisi olur.
(19) Allah gözlerin hainliğini ve gönüllerin gizlediğini
bilir.
(20) Allah adaletle hükmeder. O'ndan başka çağırdıkları
tanrılar ise, hiçbir şeye hükmedemezler. Çünkü işiten, gören yalnız Allah'tır.
(21) Onlar, yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki,
kendilerinden önce gelenlerin sonunun nasıl olduğunu görsünler. Onlar kuvvet ve
yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Allah,
onları günahları yüzünden yakaladı. Onları Allah'ın azabından koruyan da olmadı.
(22) Çünkü onlar öyle kimselerdir ki, elçileri onlara açık
belgeler getirdiği halde kabul etmemişlerdi. Bu yüzden Allah onları yakaladı.
Zira O üstündür, cezası çetin olandır.»
(23) Andolsun biz Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık yetki ile
gönderdik.
(24) Firavun'a, Haman'a ve Karun'a gönderdik. «Bu yalancı
bir büyücüdür» dediler.
(25) Musa, onlara katımızdan hakkı getirince: Onunla
beraber inananların oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın!» dediler. Fakat
kafirlerin tuzağı hep boşa çıkar.»
(26) Firavun: «Ben bırakın da Musa'yı öldüreyim. O Rabb'ine
yalvara dursun. Onun sizin dininizi değiştireceğinden veya yeryüzünde
bozgunculuk çıkaracağından korkuyorum» dedi.
(27) Musa dedi: Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden,
benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım.
(28) Firavun ailesinden olup da, inandığını gizleyen bir
adam dedi ki: «Rabb'im Allah'tır diyen bir adamı mı öldüreceksiniz? Oysa size
Rabb'inizden belgeler gelmiştir. Eğer yalancı ise yalanı kendinedir; eğer doğru
sözlü ise, sizi tehdit ettiklerinin bir kısmı başınıza gelebilir. Şüphesiz Allah
aşırı giden, yalancı kimseyi doğru yola iletmez.
(29) Ey kavmim! Bugün memlekette hükümranlık sizindir.
Buraya siz. Ancak Allah'ın baskını bize çatınca, O'na karşı bize kim hakimsiniz
yardım eder? Firavun: «Ben size kendi görüşümden başkasını söylemiyorum. Ben
size ancak doğru yolu gösteriyorum» dedi.
(30) İnanan adam dedi ki: «Ey kavmim, ben üzerinize önceki
toplulukların uğradıkları bir günün benzerinden korkuyorum.
(31) Nuh kavminin, Ad ve Semud'un ve onlardan sonrakilerin
durumu gibi bir durumla karşılaşmanızdan korkuyorum. Allah kullara zulmetmek
istemez.
(32) Ey kavmim, sizin için insanların korku ve dehşetten
bağırıp bir birlerinden yardım isteyecekleri o çağırma gününden korkuyorum.
(33) Arkanıza dönüp kaçacağın gün Allah'a karşı sizi
koruyan bulunmaz. Allah kimi şaşırtırsa artık ona yol gösteren olmaz.
(34) Daha önce Yusuf da size açık kanıtlar getirmişti. Onun
getirdiklerinden de kuşkulanıp duruyordunuz. Nihayet o ölünce: «Allah ondan
sonra peygamber göndermez» dediniz. İşte Allah, aşırı giden, şüpheci kimseleri
böyle saptırır.»
(35) Bunlar, Allah'ın ayetleri üzerinde kendilerine gelmiş
bir delil bulunmadan tartışırlar. Bu Allah katında da, inananların yanında da
öfkeyi artırır. Allah büyüklük taslayan her zorbanın kalbini bundan dolayı
mühürler.
(36) «Firavun dedi: Ey Haman, bana yüksek bir kule yap ki o
sebeplere (yollara) erişeyim.»
(37) Göklerin yollarına erişeyim de Musa'nın tanrısına
çıkıp bakayım. Çünkü ben onu (Musa'yı, peygamberlik davasında) yalancı
sanıyorum. Böylece yaptığı kötü iş, Firavuna süslü gösterildi ve o yoldan
çıkarıldı. Firavun'un tuzağı tamamen boşa çıktı.
(38) İnanan adam dedi ki: «Ey kavmim! Bana uyun, sizi doğru
yola götüreyim.»
(39) Ey kavmim! Bu dünya hayatı kısa bir geçimdir: Ahiret
ise ebedi olarak durulacak yerdir.
(40) Kim bir kötülük işlerse onun kadar ceza görür: Kadın
veya erkek, kim, inanarak yararlı iş yaparsa, cennete girerler ve orada
kendilerine hesapsız rızıklar verilir:
(41) Ey kavmim! Neden ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde
siz beni ateşe çağırıyorsunuz?
(42) Siz beni Allah'ı inkar etmeye, bilmediğim bir şeyi
O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise, güçlü olan, çok bağışlayan Allah'a
çağırıyorum.
(43) Sizin beni davet ettiğiniz şeyin ne dünyada, ne de
ahirette hiçbir davet yetkisi yoktur: Gerçekte dönüşümüz Allah'adır. Aşırı
gidenlere gelince, işte onlar ateş ehlidirler:
(44) Benim size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız.
Ben işimi Allah'a bırakıyorum. Şüphesiz Allah kulları görür.
(45) Allah o adamı, kurmak istedikleri tuzaktan korudu.
Kötü azab, Firavun'un adamlarını sardı.
(46) Onlar sabah- akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı
gün, 'Firavun'un adamlarını azabın en ağırına sokun' denir.
(47) Ateşin içinde birbirleriyle tartışırken, zayıf
olanlar, büyüklük taslayanlara dediler ki: «Biz size uymuştuk. Şimdi siz şu
ateşin ufak bir parçasını bizden savabilir misiniz?'
(48) Büyüklük taslıyanlar: «Doğrusu hepimizde onun
içindeyiz. Allah kulları arasında şüphesiz hüküm vermiştir» derler.
(49) Ateştekiler, cehennemin bekçilerine dediler ki: «Ne
olur Rabbinize dua edin de hiç değilse bir gün, bizden azabı biraz hafifletsin.»
(50) Bekçiler dediler ki: «Peygamberleriniz size açık
kanıtlar getirmezler miydi?» «Evet getirirlerdi» dediler. Bekçiler: «Öyleyse
yalvarıp durun. Nankörlerin yalvarması hep çıkmazdadır» dediler.
(51) Elbette biz, peygamberlerimize ve inananlara dünya
hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.
(52) D gün zalimlere, özür beyan etmeleri fayda vermez,
lanet onlaradır. Yurdun kötüsü de onlaradır.
(53) Andolsun! Biz Musa'ya hidayet verdik ve
İsrailoğullarına o Kitab ı miras kıldık.
(54) O, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk
rehberidir.
(55) Ey Muhammed! Sabret, Allah'ın verdiği söz şüphesiz
gerçektir. suçunun bağışlanmasını dile; Rabbini akşam- sabah överek tesbih et.
(56) Allah'ın ayetleri üzerinde kendilerine gelen bir delil
olmadan tartışanların gönüllerinde, ulaşamayacakları bir büyüklenme vardır. Sen
Allah'a sığın. O şüphesiz işitendir, görendir.
(57) Göklerin ve yerin yaratılması, insanların
yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
(58) Körle gören bir olmaz. İnanan ve iyi işler yapanlarla,
kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz.
(59) Kıyamet saati mutlaka gelecektir. Bunda asla şüphe
yoktur. Fakat insanların çoğu inanmazlar.
(60) Rabbiniz buyurdu ki: «Bana dua edin, duanızı kabul
edeyim. Bana kulluk etmeye tenezzül etmeyenler, aşağılık olarak cehenneme
gireceklerdir.
(61) Allah O'dur ki, geceyi içinde istirahat etmeniz için
(serin ve karanlık) gündüzü de işinizi görmeniz için aydınlık yaptı. Şüphesiz
Allah, insanlara lütufkârdır fakat insanların çoğu şükretmezler.
(62) İşte her şeyin yaratıcısı Rabbiniz olan Allah budur.
O'ndan başka ilah yoktur. Nasıl da aldatılıp döndürülüyorsunuz?
(63) Allah'ın ayetlerini bile bile inkar edenler böylece
döndürülüyorlardı.
(64) Sizin için yeri durak, göğü bina eden, size şekil
verip de, şeklinizi güzel yapan, sizi temiz şeylerle rızıklandıran Allah'tır.
İşte Rabbiniz olan Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir.
(65) O diridir. O'ndan başka ilah yoktur. Dini yalnız O'na
has kılarak O'na yalvarın. Övgü, alemlerin rabbi Allah içindir.
(66) Ey Muhammed! De ki: «Sizin, Allah'ı bırakıp da kulluk
ettiklerinize kulluk etmek bana yasak kılınmıştır. Zira bana Rabbimden belgeler
gelmiştir. Ben, alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.»
(67) Sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra kan pıhtısından
yaratan; sonra erginlik çağına ulaşmanız, sonra da yaşlanmanız için sizi yaşatan
O'dur. Kiminiz daha önce öldürülür, kiminiz de belirlenmiş süreye ulaşırsınız.
Belki artık düşünürsünüz.
(68) Yaşatan ve öldüren O'dur. Bir işin olmasını istedi mi,
ona sadece «ol» der o da olur.
(69) Allah'ın ayetleri hakkında tartışanların nası1 Hak'tan
çevrildiklerini görmedin mi?
(70) O, Kitab'ı duyurulması için elçilerimize gönderdiğimiz
şeyleri yalanlayanlar, yakında bileceklerdir.
(71) Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde
sürükleneceklerdir.
(72) Kaynar suda sonra da ateşte yakılacaklardır.
(73) Sonra onlara denilecektir Ortak koştuklarınız nerede?
Allah'tan başka taptıklarınız?
(74) Dediler ki: «Bizden uzaklaşıp kayboldular; hayır,
meğer biz önceden hiçbir şeye tapmamışız. (Taptıklarımız hiçbir şey değilmiş).»
İşte Allah kafirleri böyle şaşırtır.
(75) Bu durum sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan
ve aşırı derecede sevinip böbürlenmenizdendir.
(76) Cehennemin kapılarından, girin orada ebedi
kalacaksınız. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür.
(77) Ey Muhammed! Sabret, şüphesiz Allah'ın verdiği söz
gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz veya seni
öldürürüz, nasıl olsa onların dönüşü Bize'dir.
(78) Andolsun, biz senden önce de Peygamberler gönderdik.
Onlardan kiminin hayatını sana anlattık, kimini de anlatmadık. Hiçbir elçi,
Allah'ın izni olmadan bir mucize getiremez. Allah'ın emri geldiği zaman hak
yerine getirilir ve işte o zaman Allah'ın ayetlerini boşa çıkarmağa çalışanlar,
hüsrana uğrarlar.
(79) Binek olarak kullanmanız ve yemeniz için hayvanları
sizin için yaratan Allah'tır.
(80) Onlardan sizin için daha nice faydalar vardır,
gönüllerinizdeki arzulara, onlara binerek ulaşırsınız. Onların ve gemilerin
üstünde taşınırsınız.
(81) Allah size ayetlerini gösteriyor. Allah'ın
ayetlerinden hangisini inkar ediyorsunuz?
(82) Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden daha çok, daha
kuvvetli, yeryüzünde bıraktıkları eserler, daha sağlam olan, öncekilerin
sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Kazandıkları, onlara bir fayda
vermemişti.
(83) Peygamberleri, onlara belgelerle gelince,
kendilerinden olan bilgiden gururlandılar da, alaya aldıkları şey kendilerini
salıverdi.
(84) Ne zaman ki, şiddetli azabımızı gördüler: «Tek Allah'a
inandık ve O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkar ettik «dediler.
(85) Fakat şiddetli azabımızı gördükleri zaman inanmaları,
kendilerine bir fayda sağlamadı. Allah'ın kulları hakkında eskiden beri
yürürlükte olan yasası budur. İşte o zaman kafirler ziyana uğramışlardır.