17-İSRA SÛRESİ
Kur"ân-ı Kerîm'in on yedinci sûresi olup 111
âyetten müteşekkildir. Bazılarına göre sekiz âyet
dışında sûre, Mekke'de indirilmiştir, "İsra", gece yürütmek mânasına gelir.
Hazreti Peygamber de, Mekke'de iken, Mescid-i Harâm'dan,
Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa 'ya miraç için gece götürüldüğü ve sûrenin
başında bu yolculuktan söz edildiği için, ona İsrâ sûresi* denilmiştir.
İsrail oğullarından bahsedilmesi dolayısıyle bir adı da Beni İsrail
süresidir. Tirmizî, Nesa'î ve Ahmed b. Hanbel'in naklettikleri bir
hadîsten öğrenildiğine göre, Hazreti Peygamber,
Benû israil ve Zumer sûrelerini her gece okurdu.
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
1- Kulu
Muhammed'i, geceleyin, Mescid-i Harâm'dan,
kendisine bazı âyetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız
Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir.
Her şeyi hakkıyle işiten, hakkıyla gören O'dur.
2- Musa'ya Kitabı vermiş ve onu, "benden başkasını vekil edinmeyin"
diye. İsrail oğullarına rehber kılmıştık.
3- Ey Nûh ile birlikte (boğulmaktan kurtarıp gemi ile) taşıdığımız
kimselerin torunlar;! Nûh,
çok şükreden bir kul idi.
4- işte o Kitapta, İsrail oğullarına: "Yeryüzünde iki defa fesad
çıkaracak ve çok kibirlenip isyan edeceksiniz" diye bildirmiştik.
5- Nitekim ilkinin vakti gelince, üzerinize savaşta çok şiddetli
olan kullarımızı göndermiştik. Onlar da ülke dâhilinde kontrolü ele
almışlardı. Bu, yapılması gereken bir va'd idi.
6- Sonra size yine galibiyet vermiştik. Mallar ve oğullarla size
yardım etmiş, sayınızı arttırmıştık.
7- Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük
ederseniz, o da kendinizedir. Sonuncu va'd geldiği zaman da, kötülük yaparak
yüzlerinizi karartmaları, ilk girdikleri gibi mescide girmeleri ve ele
geçirdikleri her şeyi mahvetmeleri için düşmanlarınızı üzerinize
göndermiştik.
8- . (Eğer bundan sonra tövbe ederseniz) belki Rabbınızın size
merhamet etmesi
umulur. Yok eğer (küfrünüze yine) dönerseniz, biz
de (size azâb göndermeye) devam ederiz. Biz zaten cehennemi kâfirler için
zindan yaptık.
9- Bu Kur"ân da en doğru yola iletir ve ameli salih işleyen
mü'minlere büyük mükâfat bulunduğunu müjdeler.
10- Âhirete îman etmeyenler ise, onlara da
acı bir azâb hazırladık
11- İnsan, hayra duâ ettiği gibi şerre duâ etmektedir. Zaten insan
acelecidir.
12- Biz, geceyi ve gündüzü iki delil kıldık. Gecenin delilini silip,
Rabbınızdan rızık istemeniz ve senelerin sayısını ve hesabını bilmeniz için
gündüzün delilini aydınlık kıldık. Her şeyi uzun uzun açıkladık.
13- Her insanın boynuna kendi amelini doladık. Kıyamet günü de
kendisine açık göreceği bir kitap (veya amel defteri) çıkarırız.
14- (Ona:)"Kitabı oku; bugün nefsin, bir hesapçı olarak sana yeter"
(deriz).
15- Kim hak yola girerse kendisi için girmiş olur. Kim de saparsa
kendi aleyhine sapmış olur. Hiçbir günahkâr başkasının
günâhını çekmez. Biz bir peygamber göndermedikçe (hiçbir kavme) azab
etmeyiz.
16- Bir kasabayı helak etmek istediğimiz zaman ileri gelenlerine,
(itaat:) emrederiz; fakat onlar orada (itaattan çıkıp) fisk u fücur
işlerler. Bunun üzerine kasabaya azâb vâcib olur. Biz de onu yerle bir
ederiz.
17- Nuh'tan sonra nice nesilleri (böyle) helak etmişizdir. (Ey
Muhammedi) Kullarının günâhlarını hakkıyle bilen
ve gören (bir ilâh) olarak Rabbın yeter
18- Kim çabucak gelip geçen dünyayı dilerse, biz de orada ona
dilediğimiz şeyi dilediğimiz kimse için vermekte acele ederiz; sonra da ona
cehennemi hazırlarız. Yerilmiş ve kavulmuş olarak oraya girer.
19- Her kim de mü'min olarak âhireti ister ve çalışmasını oraya uygun
bir şekilde yaparsa, işte böylelerinin çalışmaları (Allah katında)
mükafatlandırmaya değer bulunur.
20- (Fakat ister mü'min olsun, ister kâfir olsun, dünyada) hem onlara,
hem onlara, hepsine de Rabbınin bir kısım nimetlerini ulaştırırız. Zaten
Rabbının ihsanı hiç kimseye menedilmiş değildir.
21- Nitekim bak, (mü'min olsun kâfir olsun, rızık yönünden) bazısını
bazısından nasıl üstün kılmışızdır. Oysa âhirette daha büyük dereceler ve
daha büyük üstünlükler vardır.
22- Allah ile birlikte bir başka ilâh edinme. Aksi halde kötülenmiş ve
terkedilmiş olursun.
23- Rabbın kendisinden başkasına ibadet etmemenizi ve anaya babaya
iyilik etmenizi emretmiştir. Eğer onlardan biri,
yahut her ikisi de senin yanında ihtiyarlığa erişirse onlara "uf" bile deme.
Onları azarlama. Onlara güzel söz söyle.
24- Onlara, merhametten ileri gelen tevazu kanadını indir ve "Rabbım!
Onların küçükken bana bakıp terbiye ettikleri gibi. sen
de onlara merhamet et" de.
25- Rabbınız içinizdekini daha iyi bilir Eğer iyi kimseler olursanız,
O, şüphesiz, kendisine sığınanlar için çok bağışlayıcıdır.
26- Akrabaya, düşküne ve yolda kalmışa hakkını ver; lakat saçıp
savurma.
27- Zira saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise,
Rabbına karşı çok nankördür.
28- Eğer Rabbından umduğun rızkı talebetmek maksadıyla onlardan
uzaklaşırsan. hiç olmazsa onlara yumuşak söz
söyle.
29- Elini boynuna asıp bağlama; onu büsbütün de açıp yayma. Aksi halde
kötülenmiş olur, pişmanlık duyarsın.
30- Rabbın şüphesiz dilediği kimsenin rızkını genişletir ve daraltır;
zira O, kullarını hakkıyle bilendir; görendir.
31- Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; biz onlara da size
de rızık veririz. Onların öldürülmesi, büyük günâhtır.
32- Zinaya asla yaklaşmayın; çünkü zina, çok çirkin bir fiildir; kötü
bir yoldur.
33- Allah'ın haram kıldığı canı, haklı bir sebep olmadıkça asla
öldürmeyin. Kim haksız yere öldürülürse, velisine (onun hakkını almak için)
bir yetki verdik. Ancak veli (kısas île katili) öldürmede aşırı gitmesin;
zira ona, (diyet almak, yahut kısas yapmak
hususunda yetki verilmekle) yardım edilmiştir.
34- Ergenlik çağına erişinceye kadar, güzel bir surette olmadıkça
yetimin malına yaklaşmayın. Ahdi de yerine getirin. Zira (ahdini bozan,
bozduğu) ahid yüzünden sorguya çekilecektir.
35- Bir şey tarttığınız zaman, tartıyı tam yapın; doğru terazi ile
tartın.Bu, daha hayırlı ve sonu daha güzeldir.
36- Bilmediğin şeyin ardına düşme; zira kulak, göz ve kalb, bunların
hepsi de, ondan sorguya çekilecektir.
37- Yeryüzünde kuruna kuruna yürüme. Sen, hiçbir zaman yeri yaramaz,
boyca da dağlara erişemezsin.
38- Bunların hepsi de, Rabbın katında, kötü olup hoş görülmeyen
şeylerdir.
39- İşte bunlar, Rabbının sana hikmet olarak vahyettiği şeylerdendir.
Bu sebeple Allah ile bir başka ilâh edinme. Aksi halde kötülenmiş ve
Allah'ın merhametinden uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın.
40- Rabbınız, size oğulları tahsis etti de, kendisi meleklerden kız mı
edindi? Siz, muhakkak büyük lâf ediyorsunuz.
41- Biz, bu Kur'ânda, ibret almaları için âyetleri
çeşitli şekillerde anlattık. Fakat buna rağmen anlattıklarımız, onların,
sadece nefretlerini artırmaktadır.
42- (Ey Muhammedi Onlara) de ki: Dedikleri gibi eğer Allah ile
birlikte ilâhlar olsaydı, bu takdirde onlar, muhakkak Arş'ın asıl sahibine
(kendilerini ulaştıracak) bir yol ararlardı.
43- Fakat Allah, çok yüce ve çok büyük olup onların söylediklerinden
münezzehtir.
44- Yedi tabaka gök ve yer ile bunların içindekiler Allah'ı teşbih
ederler. Onu hamdile teşbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların
teşbihlerini anlamazsınız. O, Halîm'dir, çok
bağışlayıcıdır.
45- (Ey Muhammedi) Sen Kur'ân okuduğun zaman, seninle âhirete
îman etmeyenler arasına gizli bir perde
çekmişizdir.
46- Keza Kur'ân'ı anlamalarına engel olmak için kalbelerine örtüler,
kulaklarına da ağırlıklar koymuşuzdur. Kur'ân'da Rabbını tek olarak
zikrettiğin zaman, onlar da hoşnudsuzluk içinde dönüp kaçarlar.
47- Seni dinlerken ne maksatla dinlediklerini, gizli konuşurlarken de,
o zâlimlerin "siz ancak büyülenmiş bir adama
uyuyorsunuz" dediklerini biz çok iyi biliyoruz.
48- Bak sana nasıl da misaller veriyorlar. Bu yüzden sapmışlardır da
doğru yolu bulamamaktadırlar.
49- Müşrikler demektedirler ki: "Biz, (kabirlerimizde) kemik haline
geldikten ve ufalanıp toprak olduktan sonra, yeni bir yaratık olarak tekrar
dirilecek miyiz"?
50- (Ey Muhammedi Onlara) de ki: "İster taş olun, ister demir".
51- "İsterse içinizde büyüyen herhangi bir yaratık olun, (yine de
dirileceksiniz)". "Bizi yeniden kim diriltir"?
diyeceklerdir. De ki: "Sizi ilk defa ve hiç yoktan yaratan". Sana
alaylı alaylı başlarını sallayacaklar ve "o ne zaman?" diyeceklerdir. De ki:
"Yakında olması mümkündür".
52- "Sizi çağırdığı gün, O'na hamdederek uyarsınız da,
(kabirlerinizde) çok az kaldığınızı zannedersiniz".
53- Kullarıma, müşriklerle en güzel bir şekild6 konuşmalarını söyle.
Zira şeytan, aralarını bozmak ister. Zaten o, insana karşı apaçık bir
düşmandır.
54- Rabbınız sizi daha iyi bilir. Eğer (merhamet etmeyi) dilerse, size
merhamet eder; yahutta(azâb etmeyi dilerse), size azâb eder. (Ey Muhammedi)
Biz seni onlara vekil olarak göndermedik.
55- Rabbın, göklerde ve yerde olan kimseleri daha iyi bilir. Şurası
bir gerçektir ki, biz peygamberlerden bazısını bazısına üstün kıldık ve
Davud'a da Zebur'u verdik.
56- (Ey Muhammed! Müşriklere)
de ki: "Allah'tan başka ilâh olduğunu iddia ettiğiniz şeyleri çağırın. Onlar
sizden sıkıntıyı ne kaldırabilirler, ne de (başka birinin üzerine)
çevirebilirler.
57- Oysa onların (ilâh olarak) çağırdıklarından Allah'a en yakın olanı
bile tâat ile Rablarına daha yakın olmak için vesile ararlar ve O'nun
rahmetini diler azabından korkarlar. Filhakika Rabbının azabı korkunçtur.
58- Kıyamet gününden önce bizim yok etmeyeceğimiz,
yahut şiddetli bir azaba uğratmayacağımız hiçbir kasaba yoktur. Bu, kitapta
yazılıdır.
59- Bizim bir takım mucizeler göndermemize engel olan şey, onları,
evvelkilerin yalanlamalarından başka bir şey değildir. Nitekim Semûd kavmine
apaçık bir
. mucize olarak dişi deve vermiştik de, onu
öldürerek kendilerine zulmetmişlerdi. Oysa biz, mucizeleri, korkutmaktan
başka bir maksatla indirmeyiz.
60- Sana, "Rabbın bütün insanları kuşatmıştır" demiştik. Sana gösterdiğimiz
rüyayı ve Kur'ân'daki lanetlenmiş ağacı, insanlar için sadece bir imtihan
kılmıştık. Bununla onları korkutuyoruz; fakat bu, onlarda büyük bir
taşkınlığı artırmaktan başka bir şeye yaramıyor.
61- Biz, meleklere "Âdem'e secde edin" demiştik de, Iblîs dışında hepsi
secde etmiş, Iblîs de, "çamurdan yarattığın kimseye secde mi edeyim?"
demişti.
62- Ve yine demişti ki: "Bana üstün kıldığın adam bu mu? Şurası muhakkak
ki, eğer beni kıyamet gününe kadar bırakırsan, pek azı dışında onun soyunu,
mutlaka boynuna ip takıp çekerim".
63- Rabbı da şöyle buyurmuştu: "Haydi git! Onlardan kim sana uyarsa,
artık sizin cezanız, tam bir ceza olmak üzere cehennemdir".
64- "İçlerinden gücünün yettiklerini sesinle titret; atlılarınla ve
yayalarınla üzerlerine haykır; mal ve çocuklar hususunda onlara ortak ol,
va'dde bulun". Fakat şeytan, onlara, aldatmaktan başka ne va'dde bulunabilir
ki?
65- "Şurası da bir gerçektir ki, senin, kullarım üzerinde bir
hükümranlığın yoktur. Vekil olarak Rabbın onlara yeter".
66- Allah'ın nimetlerinden rızkınızı aramanız için, denizde gemileri
sizin için yüzdüren Rabbınızdır. O, size karşı çok merhametlidir.
67- Denizde başınıza bir felaket geldiği zaman, Allah'tan başka
yalvardıklarınız kaybolur; fakat sizi karaya çıkarıp kurtarınca, yüz
çevirirsiniz. Zaten insan çok nankördür
68- Kara tarafında da sizi batırmayacağından,
yahut üzerinize taş yağdıran bir kasırga göndermeyeceğinden emin misiniz?
Sonra kendinize bir vekil de bulamazsınız.
69- Yoksa sizi tekrar denize gönderip üzerinize kırıp döken bir fırtına
göndermeyeceğinden ve böylece sizi, küfretmenizden dolayı suda
boğmayacağından emin misiniz? Sonra kendinize, bize karşı bir yardımcı da
bulamazsınız.
70- Biz, Âdem oğullarını şereflendirdik;
onları karada ve denizde taşıdık; temiz yiyeceklerle rızıklandırdık ve
yarattıklarımızdan bir çoğuna tam manâsıyle üstün kıldık.
71- Bütün insanları kendi kitaplarıyle birlikte çağırdığımız gün, kitabı
sağından verilen kimseler. İşte bunlar, (sevinç içinde) kitaplarını okurlar.
Onlara en küçük bir haksızlık yapılmaz.
72- Her kim bu dünyada kör olursa, o, âhirette de kördür ve yol
bakımından da daha sapıktır.
73- (Ey Muhammedi) Müşrikler, bize bir başkasını iftira edebilmen için,
neredeyse seni, sana vahyettjğimiz (ahkâm) den uzaklaştırarak fitneye
düşürecekler ve işte o zaman seni dost edineceklerdi.
74- Eğer seni sağlam tutmamış olsaydık, neredeyse onlara azıcık
meyledecektin.
75- O takdirde de sana, hayatın da, ölümün de kat kat azabını
taddırırdık; sonra sen, bize karşı kendine bir yardımcı da bulamazdın.
76- Mekke halkı, seni çok yakında memleketinden çıkarmak
için rahatsız etmektedirler. Bu takdirde (eğer seni çıkarırlarsa), onlar
da senin ardından çok az kalacaklardır.
77- Bu, senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimiz hakkındaki
sünnetimizdir. Bizim sünnetimizde herhangi bir değişme göremezsin.
78- Güneşin batıya yönelmesinden gecenin karanlığına kadarki namazı ve
sabah namazını kıl. Sabah namazı, (melekler tarafından) şâhid olunan bir
namazdır.
79- Geceleyin de sana mahsus nafile olmak üzere namaza kalk. Belki
böylece Rabbın seni övülecek bir makama yükseltir.
80- (Ey Muhammedi) De ki: "Rabbım! Beni (dünya ve âhirette koyacağın
yere) doğrulukla koy; (çıkaracağın yerden de) doğrulukla çıkar. Bana
katından yardım edici bir delil ver".
81- Ve de ki: "Hak geldi, bâtıl yok oldu.
Zaten bâtıl yok olmaya mahkûmdur".
82- Biz Kur'ândan, mü'minler için şifa ve rahmet olan
âyetler indiriyoruz. O,
zâlimlerin ise, hüsranını artırır.
83- İnsana nimet verdiğimiz zaman, (itaatımızdan) yüz çevirip
uzaklaşır Başına oır kötülük gelince de ümidsizliğe düşer.
84- De ki:"(ister şükreden olsun, ister nankörlük eden olsun), hepsi
de, kendi yoluna göre amel eder. Rabbınız ise, kimin en doğru yolda olduğunu
daha iyi bilir".
85- (Ey Muhammedi) Sana ruhtan soruyorlar. De ki: "Ruh, Rabbımın
ermindendir. Onun hakkında size çok az bilgi verilmiştir".
86- Eğer dileseydik, sana vahyettiklerimizi siler götürürdük de, sonra
sen, kendin için bize karşı, hiçbir vekîl
bulamazdın.
87- Ancak Rabbından bir rahmettir ki, böyle yapmamıştır. Şüphesiz,
Onun, senin üzerindeki fazi u keremi çok büyüktür.
88- (Ey Muhammedi) De ki: "İnsanlar ve cinler, bu Kur"ânın bir
benzerini getirmek üzere biraraya gelseler, biribirlerine de yardım etseler,
onun bir benzerini yine getiremezler".
89- Biz, bu Kur'ânda her misali, insanlar için değişik şekillerde
açıklayıp tekrarladık. Buna rağmen insanların çoğu küfürde direnmişler.
90- Ve demişlerdir ki: "Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça sana asla
îman etmeyeceğiz"
91- "Yahut senin hurma ağaçlarından ve üzümden bir bahçen olup da
aralarından ırmaklar fışkırtmadıkça".
92- "Yahut iddia ettiğin gibi, göğü üstümüze parça parça
düşürmedikçe, veya Allah'ı ve melekleri karşımıza
getirmedikçe;
93- "Yahut altından bir evin olmadıkça, veya göğe yükselmedikçe fakat
oradan, okuyacağımız bir kitabı bize indirmedikçe, sana asla inanmayacağız".
(Ey Muhammedi Onlara de ki: "Rabbımı tenzih
ederim. Ben, elçi olan bir insandan başka neyim"?
94- Kendilerine hidayet gelince, insanların îman
etmelerine engel olan şey, "Allah. peygamber
olarak bir insan mı gönderdi?" demeleridir.
95- (Ey Muhammedi) De ki: "Eğer yeryüzünde (insanlar yerine), yürüyen,
oturan melekler olsaydı, gökten peygamber olarak bir melek indirirdik".
96- De ki: "Benimle sizin aranızda şâhid olarak Allah yeter. O.
kullarının işlerinden haberdârdır; onları
hakkıyle görür".
97- Allah, kime hidayet ederse, işte o, doğru yolu bulmuştur; kimi de
saptırırsa, onlar için O'ndan başka yardımcılar bulamazsın. Kıyamet günü
onları, kör, dilsiz ve sağır olarak yüzükoyun hasredeceğiz. Varacaklan yer
cehennemdir; ateşi azaldıkça, onlar için (yeniden) alevlendireceğiz.
98- Bu, âyetlerimizi inkar etmeleri ve
"biz, kemik olduktan ve ufalanıp toprak haline geldikten sonra mı yeni bir
yaratılış olarak diriltileceğiz" demeleri sebebiyle onların cezasıdır.
99- Bilmiyorlar mı ki, gökleri ve yeri yaralan Allah, onlar gibisini
yaratmaya ve yarattıklarına da bir ecel vermeye kaadirdir. Bunda hiçbir
şüphe yoktur. Buna rağmen zâlimler, yine de
küfürlerinde direnmektedirler.
100- (Ey Muhammedi) De ki: Rabbımın rahmet hazinelerine sahip
olsaydınız, fakirlik korkusunu yine de elden bırakmazdınız. İnsan da çok
cimri oluyor".
101- Bir gerçektir ki, Musa'ya apaçık dokuz mucize vermiştik. Şimdi,
İsrail oğullarına sor, (sana haber vereceklerdir; Mûsâ,
bu mucizelerle onlara gelince, Firavun ona demişti ki: "Ey, Musa! Ben,
zannediyorum ki sen büyülenmişsin"
102- Mûsâ da şöyle demişti: "Sen de muhakkak
biliyorsun ki, bunları, delil olarak, göklerin ve yerin Rabbından başkası
indirmemiştir. Ben de zannediyorum ki, ey Firavun, sen mahvolmuşsun".
103- Bundan sonradır ki, Firavun onları ülkeden çıkarmak istemiş, biz de
onu ve onunla beraber olanları toptan suda boğuvermiştik.
104- Ardından da, İsrail oğullarına: "Şu ülkede oturun; âhiret vakti
geldiği zaman, (mü'min kâfir) hepinizi birarada hasredeceğim" dedik.
105- Kur'ânı hak ile indirdik; o da hak ile indi. Seni de, (ey
Muhammedi) ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
106- Sana Kur'an'ı verdik ve onu, insanlara yavaş yavaş okuman için
kısım kısım ve ihtiyaç hasıl oldukça indirdik.
107- (Ey Muhammedi) De ki: "Ona ister îman
edin ister etmeyin, Kur'andan önce kendilerine ilim verilenlere o (Kur1 an)
okunduğu zaman, yüzüstü secdeye
kapanırlar".
108- "Ve şöyle derler: Rabbımız, her noksandan münezzehtir. Rabbımızın
vadi mutlaka yerine gelecektir.
109- Ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar ve giderek artan bir huşu
duyarlardı.
110- (Ey Muhammedi) De ki: "İster Allah'a dua edin, ister Rahmana dua
edin; hangisiyle dua ederseniz, en güzel isimler O'nundur". Namazda
kıraatini çok yükseltme; gizli de okuma. Bunun arasında orta bir yol bul.
111- De ki: "Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, acizlik
sebebiyle bir yardımcıya da ihtiyacı bulunmayan Allah'a mahsustur. O'nu,
şanına lâyık bir şekilde tekbîr et"