DUHAN SURESİ
Bu
sûre-! ceîile, Kur'ân-ı Kerim'in 44. sûresi olup 59 âyetten ibarettir. Mekke'de
Zuhruf Sûresi'nden sonra nazil olmuştur. «Hâ, Mim» >İ3 başlayan sûrelerin
beşincisidir. Kıyamet alametlerinden olan bir dumanın, bir kuraklığın zuhur
edeceğini bildirdiği için, bu sûreye «Duhan Sûresi» adı verilmiştir. Sûrenin
ihtiva ettiği başlıca konular şunlardır:
—
Kur'ân- Kerim'in nasıl mübarek bir gecede naz'l olduğunu ve o gecenin
ehemmiyetini beyan.
—
Allahü Teâlâ'nın Rubûbiyetini izhar ederek, iman etmeysnlerin nasıl b:r azaba
uğrayacaklarını ihtar.
—
Mûsâ (a.s.) ile Firavun ve kavminin kıssalarını beyan.
—
Kâfirlerin bâtıl iddialarını reddederek, onları takbih etmek.
—
Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Peygamber olduğunu isbat eden delilleri ortaya koymak.
G
— Mü'minlerin nail olacakları nimetleri tebşir, kâfir ve münafıkların
uğrayacakları azabı ise bildirmek.
7
— Kur'ân-ı Kerim'in Peygamberimiz (s.a.v.)'in lisanı olan Arapça olarak
inmesinin hikmetleri.
Allahü
Teâlâ âyet-i celüesinde şöyle buyuruyor:
«Ha, Mim.»
«Açıkça
bildiren kitaba and olsun ki.»
Hâ,
Mîm'in izahı yukarda geçmiştir, oraya müracaat edilsin. îmanı küfrü, hayrı
şerri, iyiyi kötüyü, haramı helâli, hakkı bâtılı, cenneti ve cehennemi,
mükâfatı ve cezayı bildiren bu Kur'an'a and olsun.
Allsıhü
Teâlâ âyet-i celilesinde şöyle buyuruyor:
«Gerçekten
biz onu mübarek bir gecede indirdik. Doğrusu biz uyarıcı idik.»
Kur'ân-ı
Kerim gerçekten Kadir gecesi indirilmiştir. O gecen"n mü'minler üzerinde
bereketi çoktur, o gece Allah'ın rahmeti akar da akar. O gece mü'nrnler
mağfiret ve merhamet olunur. Kur'ân-ı Azı-müşşan, Kadir gecesi, Lsvh-i
Mahfuz'dan dünya semasına indirilmir-tir. Orada kıymetli, sevgili, takva sahibi
melekler tarafından yaz;l-rmştır. Sonra Cebrail tarafından âyet âyet, sûre sûre
Hz. Peygamber (s.a.v.)'e getirilmiştir. Bu müddet yirmi üç yıl sürmüştür.
Başka
bir rivayete göre, o gece bir yıl içinde meydana gelscok olan bütün olaylar
Levh-i Mahfuz'dan dünya semasına indirilir. Oradan da zamanı geldikçe yeryüzüne
gönderilir. Yüce Halik «gerçekten b'z onu mübarek bir gecede indirdik. Doğrusu
biz uyarıcı idik.» buyurmuştur. İnsanların öğüt alıp küfürden imana dönmeleri,
hakkı bâtılı, iyiyi kötüyü, hayrı şerri, helâli ve harr.mı, cenneti ve
cehennemi, mükâfatı ve mücâzatı öğrenmeleri için Kur'an, Allah tarafından
âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberine indirilmiştir. O, insanlar için
bir hidayet, bir kurtuluş, bir öğüttür. Ona uyanlar kurtulur, uymayanlar ise
helak olur.
Diğer
bir rivayete göre Kur'ân-ı Kerîm, Kadir gecesi veya Şaban ayının on beşinci
gecesi olan Berat gecesinde Levh-i Mahfuz'dan dünya semasına toptan
indirilmiştir. Sonra oradan da Hz. Muhammed (s.a.v.)'e âyet âyet, sûre sûre,
zaman zaman, kısım kısım yirmi üç yılda, Cebrail vasıtasıyle gönderilnvştir. O
gecenin mübarek olması bundandır. Yahut bu mübâreklik o gece meleklerin dünyaya
inmesinden, ilâhi rahmetin insanlar üzerine inmesinden, duaların kabul vg icabet
bulmasından, nimetlerin taksim ve kazaların tefrik olmasındandır. Hâlik-ı
Zülcelâl Kadir Sûresi'nde Kur'ân-ı Kerîm'in Kadir gecesinde, bu âyette de
mübarek bir gecede indirildiğini beyan ediyor. Bakara Sûresi'nin 185 âyetinde
de Kur'ân-ı Kerîm'in Ramazan ayı içinde indirildiği ifade ediliyor. îbn Abbas
(r.a.) 'in rivayetine göre Allahü Teâlâ Şaban ayının 15. gecesi bir yıllık bütün
işleri görevli meleklere teslim eder. Ölümler, kazalar, afatlar, doğumlar,
yağmur, güneş, bolluk, kıtlık, rızık, rahmet, her şey o gece görevli meleklere
teslim edilir. Zamanı geldikçe onlar uygulamaya koyarlar. Berat gecesine has
beş özellik vardır:
1
— Her mühim :ş o gece ayrılır.
2
— O gece yapılan ibadetin fazileti büyüktür.
3
— O gece ilâhî rahmet coşar, feyezan eder.
4
— O gece mü'minlerin mağfiret gecesidir.
5
— O gece Peygamberimiz (s. a.v.J'e şefaat hakkının tamamı verilmiştir. Zira
Peygamberimiz (s. a.v.) Şaban ayının 13. gecesi ümmeti hakkında şefaat istemiş,
şe-iaatin üçte biri verilmiştir. 14. gece yine şefaat hakkı istemiş, üçte biri
daha verilmiştir. 15. gece yine şefaat hakkı istenvş, bu gece şefaatin tamamı
kendisine verilmiştir. Allah'ın lütfü olarak bu gece Zemzem kuyusunun suyu
artar. Bundan dolayıdır ki, o mübarek su hiç bir zaman bitmez, tükenmez. Bu
geceye mübarek, berâet, berat, ferman ve rahmet gibi isimler verilmiştir.
Allahü
Teâlâ âyet-i celîlesinde şöylo buyuruyor;
«O
gece her hikmetli iş ayrılır.»
«Katımızdan
bir emirle. Muhakkak ki biz, peygamberler göndermekteyiz.»
«Şüphe
yok ki, O, hakkıyle işitenin, kemâliyle bilenin ta kendisidir.»
Allahü
Teâlâ o gece Kur'ân-ı Azîmüşşan'ı Levh-i Mahfuz'dan dünya semasına indirmiş ve o
gece bütün işler ayrılmıştır. Hepsinin boratı bu gece yazılıp kimi Cebrail'e,
kimi Mikâil'e, kimi Azrail'e tes-î'.m edilir. Onla? ellerindeki listede
yazılı olan hükümleri zamanı geldikçe yerine getirirler. Ey insan, sen ne
zaman bu dünyadan göçeceğini bilmezsin. Her zaman dünyadan göçecekmiş gibi
hazırlıklı ol. Hayatını ve ömrünü boşuna geçirme. Bal ansı gibi faydalı ol. Her
zaman Allah'ın rızasını kazanmak için çalış. O'na göre aklını başına at. Bu
dünyada misafir olduğunu unutma.
Allahü
Teâlâ âyet-i celilesinds şöyle buyuruyor:
448 Duhan Sûresi (Cüz; 25, Ayet; 10-11)
«Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların
Rabbinden, şayet kesin olarak inanırsanız.»
«O'ndan başka ilâh yoktur. Diriltir ve öldürür.
Sizin de Rabbiniz-dir, sizden önceki babalarınızın da Rabbidir.»
«Belki onlar şüphededirler de bunu eğlenceye
alırlar.*
Ey
insanlar, göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların halikı, mâliki,
Rabbi, rızıklandıranı ve besleyeni, koruyanı, bir olan Allah'tır. O'ndan başka
ilâh yoktur. Dirilten de, öldürsn do O'dur. S'zin ve sizden öncekilerin Rabbi
de O'dur. O, her şeyo kadirdir, şeriki, benzeri, ortağı yoktur.
Allahü
Teâlâ âyet-i celilesinde şöyle buyuruyor:
«Göğün gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü
gözle.» «İnsanları bürüyecektir. Bu elim bir azabtır.»
Bu
âyet-i celilerim nüzul sebebi şudur: Hz. Peygamber (s.a.v.) Ku-reyşlıleri
durmadan İslâm'a davet ederdi. Onlar bu daveti kabul ötmeyerek, Allah Resulünü
yalanlayıp alaya almışlardı. Daha da ilori giderek çeşitli işkenceler yapmaya
başlamışlardı. O, bunların işkencesine dayanamayarak beddua edip Rabbine şöyle
niyazda bulunmuştu: «Rabbim, bu muzır kavim üzerindeki azabını artır.» Bunun
üzerine Allahü Teâlâ onlara Yûsuf (a.s.) zamanındaki gibi büyük bir kıtlık
vermiştir. Açlıktan köpek eti ve ölü hayvan eti yemeye başlamışlardır. Bu
duruma tahammül edemeyen Kureyş'in ileri gelenleri Peygamberimize gelerek «ya
Muhammed, Rabbine dua et do bu azabı üzerimizden kaldırsın. Şayet bu
azab üzerimizden kalkarsa biz de iman edeceğiz» demişlerdir. Yüce Halik
«kuraklık ve kıtlığı «duhan» diye belirtmiştir. Burada kuraklığı dumana ve
buhara benzetmiştir. Kuraklık iki yönden buhara ve dumana benzer:
1
— Çok acıkan bir adam yer ile gök arasını duman gibi görür. Gökyüzü sanki ona
duman gibi gözükür. 2 — Uzun müddet kurak olduğu zaman otlar ve yer kupkuru
kesilir, her taraf toz bulutuna döner. Hayvanların ve insanların ayaklarından
kalkan toz bulutu göğü duman bulutuna çevirir. O toz bulutu her geyi etkiler.
Bunun için Yüce Halik, sevgili Peygamberine «göğün gözle görülecek bir duman
çıkaracağı günü gözle. İnsanları bürüyecektir. Bu elim bir azabtır.»
buyurmuştur. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz (s.a.v.) kavminin
ızdırabma dayanamayarak dua edsr.
(Cüz; 25, Âyet; 12-16) Duhan Sûresi 449
Allahü Teâlâ âyet-i
celilesinde şöyle buyuruyor:
«Rabbimiz, bu azabı bizden kaldır. Doğrusu biz artık
mü'min-leriz.»
«Nerde onlarda öğüt almak? Onlara gerçeği açıklayan
bir peygamber gelmişti.»
Azaba
uğrayanlar «Rabbimiz, bu azabı bizden kaldır. Doğrusu biz artık mü'minler'z»
demişlerdir. Allah Resulü de kavminden bu açlık azabının kalkması için Rabbine
dua eder. Bunun üzerine Yüce Halik, sevgili Peygamberine şöyle buyurmuştur: «Ya
Muhammed, nerde onlarda öğüt almak? Onlara gerçeği açıklayan bir peygamber
gelmiştir.» Buna rağmen onlar yine iman etrr.emişlardir.
Allahü
Teâlâ âyet-i celîlesinde şöyle buyuruyor:
«Ve ondan yüz çevirmişler. 'Öğretilmiş delinin biri'
demişler.» «Biz az bir süre için azabı kaldıracağız. Yine de siz eski halinize
döneceksiniz.»
«Onları çarptıkça çarpacağımız gün şüphesiz intikam
alırız.»
Hz. Peygamber
(s.a.v.) Mekkelileri imana davet ettiği zaman onlar bu daveti kabul etmeyerek
hakkında «Muhammed öğretilmiş delinin biridir. O, olur olmaz konuşur. Eskilerin
masallarını Hayberli Yesâr'dan öğrenmiş, onları bize anlatıyor» demişlerdir.
Fakat başlarına bir musibet, bir kıtlık geldiği zaman, hemen dua etmesi için
Peygamberimize koşmuşlardır. Buna rağmen davetini kabul etmemişlerdir. Allah
Resulü onların iman etmemelerine çok üzülmüştür. Onlar Peygamberin davetini
kabul etmeyince, Yüce Halik, sevgili Peygamberine şöyle buyurmuştur: «Biz az
bir süre için, azabı kaldıracağız. Yine de siz eski halinize döneceksiniz.
Onları çarptıkça çarpacağımız gün şüphesiz intikam alırız.» Allahü Teâlâ geçici
zaman iç'n onlardan açlık ve kıtlık azabını kaldırmıştır. Fakat onlar yine
imandan yüz çevirip putlara tapınışlardır. Allah, hem dünya-
C. : V — F. : 29
450 Duhan Sûresi (Cüz; 25, Âyet; 17-21)
da,
hem de kıyamet günü onlardan intikamını alacaktır. Onlar inkâr ve zulümlerinin
cezasını mutlaka göreceklerdir.
Allahü
Teâlâ âyet-i celîlesinde şöyle buyuruyor:
«And olsun ki kendilerinden önce Firavun kavmini
denemiştik. Ve onlara değerli bir peygamber gelmişti.»
«Demişti ki: Hey Allah'ın kulları, bana gelin.
Doğrusu ben sîze gönderilmiş bir peygamberim.»
Hâlik-ı
Mutlak, sevgili Peygamberine şöyle buyurmuştur: «And olsun ki kendilerinden
önce Firavun kavmini denemiştik. Ve onlara değerli bir peygamber gelmişti.
Denvşti ki: Hey Allah'ın kulları, bana gelin. Doğrusu ben size gönderilmiş emin
bir peygamberim.» Mû sâ (as.), Firavun ve kavmine peygamber olarak gönderilmiş,
o, bunları imana davet ederek «hey Allah'ın kulları, bana tâbi olun, Allah'a
iman ed'p ibadet edin. O'ndan başkasına asla tapmayın. Doğrusu ben size Allah
tarafından gönderilen bir peygamberim- demiştir. Fakat onlar bu daveti kabul
etmedikleri gibi, Mûsâ (a.s.î'yı da yalanlamışlardır. O, Firavun ve kavmini
imana davet ederek şöy-der.
Allahü
Teâlâ âyet-i celîlesinde şunu şöyle beyan ed-yor:
«Allah'a karşı kabarmaym. Doğrusu ben size en açık
burhanları getirdim.»
Mûsâ
(a.s.), Firavun ve kavmini imana davet edip şöyle demiştir: «Allah'a karşı
kabarıp şımarmayın. O'na iman edip ibadet edin, yeryüzünde fesad çıkarmayın.
Doğrusu peygamber olduğuma dair ben size en açık burhanları ve derileri
getirdim.» Onlar Mûsâ (a.s.)'-nın peygamber olduğuna dair mucizeleri gördükleri
halde, davetini kabul etmeyerek, onu öldürmeyi planlamışlardır.
Allahü
Teâlâ âyet-i celîlesinde bunu şöyle boyarı ediyor:
(Cüz;
25, Âyet; 22-23) Duhan Sûresi 451
«Beni taşlamanızdan ötürü benim de Rabbim, sizin de
Rabbinize sığınırım.»
«Bana iman etmezseniz başımdan çekilin.»
Firavun
ve kavmi, Mûsâ (a.s.).mn davetini kabul etmeyerek onu taşla öldürmek
istemişlerdir. O, bunun üzerine onlara şöyle der: «Beni taşlamanızdan ötürü
benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığınırım. Bana iman etmezseniz başımdan
çekilin. Şayet iman ederse-niz iki cihan saadetini kazanırsınız.» Onlar Mûsâ
(a.s.)'nın bütün davetlerini reddederek onu öldürmeyi kasdetır.işlerdir. O,
Firavun vo kavminin imanından ümidini kes'nce Rabbine şöyle niyaz etmiştir.
Allahü
Teâlâ âyet-i celilesinde şunu şöyle beyan ediyor:
«Bunlar
suçlu bir kavimdir diyerek Rabb'ne dua etti.»
Mûsâ
(a.s.), Firavun ve kavminin iman timeyeceklorins kanaat getir'nce Rabbine niyaz
edip şöyle duâ eder: «Rabbim, bunlar günahkâr, mücrim kavimlerdir. Bana itaat
edip, sana iman etmezler, beni bu zalimlerden kurtar.»
Allahü
Teâlâ âyet-i celilesinde ona şöyle buyurmuştur :
«Öyle ise kullarımla geceleyin çıkıp git, muhakkak
siz takip olunacaksınız.»
Firavun
ve kavmi imandan yüz çevirip Müsâ (a.s.)'ya karşı cephe alınca, o «Rabbim, beni
bu kavmin içinden çıkar» diye dua eder. Yüce Halik vahyedip şöyle buyurur:
«Öyle ise kullarımla geceleyin çıkıp git, muhakkak siz takip olunacaksınız.»
Bunun üzerine Mûsâ (a.s.) İsrailoğullarım alır, Firavun ve kavmi uyuduktan
sonra geceleyin Mısır'dan çıkıp Şam istikametine doğru yola koyulurlar.
Kızıl-deniz'in kenarına geldikleri zaman, Hâlik-ı Mutlak, vahyedip asasını
denize vurmasını emreder. Mûsâ (a.s.) asasını denize vurur, denizden on iki yol
açılır. Çünkü Mû^â (a.s.)'mn kavmi on iki kola ayrılmıştı. Her kol ayrı ayrı
yollardan geçer. Firavun sabahleyin Mûsâ (a.s.)'nın kavmiyle beraber şehirden
gittiğini öğrenince, askerleriyle berabsr hemen arkasından onları yakalamak
için yola koyulurlar. Firavun ve kavmi Kızılden;z'in kenarına gelene
kadar Mûsâ (a.s.) kavmiyle beraber denizi geçer. Fakat denizden açılan yollar
kapanmaz.
452 Duhan Sûresi (Cüz; 25, Ayet; 24-28)
Allahü Teâlâ
âyet-i celüesinde bunu şöyle beyan ediyor
«Denizin sakin iken geride bırak. Doğrusu onlar suda
boğulacak bir ordudur.»
Mûsâ
ta.s.) kavmiyle beraber denizden geçince açılan yolların kapanması için asasını
tekrar denize vurmamıştır. Şayet asasını tekrar den:ze vursaydı
yollar kapanacaktı. Bunun için Yüce Halik «denizi sakin iken geride bırak.
Doğrusu onlar suda boğulacak bir ordudur» buyurmuştur. Firavun ve kavmi denizde
açılan yollan görünce bir müddet tereddüt ederler. O anda Cebrail, insan
suretine girer, bir hayvana binip yanlarına gelir ve açılan yollardan den'ze
girer, onları da girmeleri için teşvik eder. Böylece Firavun ve kavmi de aynı
yollardan denize girerler. Onların tamamı denize girdikten sonra derhal den;z
kabarır, yollar kapanır ve hepsi boğulur. Böylece kâfirler cezasını, iman
edenler de mükâfatını görürler. Yüce Halik onların meskenlerini, bağ ve
bahçelerini, yerlerini ve yurtlarını iman edenlere miras bırakmıştır.
Allahü
Teâlâ âyet-i celüesinde bunu şöyle beyan ediyor :
«umar nice nice Dağları, pınarları oıraKmışiarcü.»
«Nice nice ekinleri, muhteşem konakları da.»
«Zevk ve sefa sürdükleri nice nimetleri de.»
«Bu böyle oldu. Biz de onları başka bir kavme miras
bıraktık.»
Firavun
ve askerleri denizde boğularak helak olmuşlardır. Onların bağları, su
kaynakları, muhteşem sarayları, meskenleri, nics nice nimetleri, yerleri
yurtları, kadınları kızları İsrailoğullarına miras kalmıştır. Allahü Teâlâ
İsrailoğullarını onların yerlerine y.urtarı-na, kadınlarına miras kılmıştır.
İşte ,O, iman etmeyenlerden intikamını böyle alır. Çünkü onlar varlıklarına
güvenip imandan yüz çevirmişler, Müsâ (a.sa.)'yı yalanlayarak öldürmeye
teşebbüs etmişlerdir. Sonunda onlara hiç bir şey fayda vermedi. Aklı olanların
bundan ibret alıp varlığına, mevkiine, çokluğuna güvenip zevk ü sefaya dalarak
Allah'ı unutmamalıdır. Böyle olanlar mutlaka cezalarını göreceklerdir.
(Cüz; 25, Ayet; 29-33) Duhan Sûresi 453
Allahü
Teâlâ âyet-i celilesinde onlar hakkında şöyle buyuruyor :
•Gök
ve yer onların helakine ağlamadı. Onlara mühlet de verilmedi.»
îbn
Abbas (r.a.) bu âyetin mânâsını şöyle tefsir etmiştir: Her mü'minin gökte b:r
kapısı vardır. O kapıdan yukarı mü'minin ameli, itaati, yaptığı hayırlar çıkar
ve oradan da rızkı iner. Mü'min öldüğü zaman kırk gün gök ağlar. Fakir, fâsık,
münafık öldüğü zaman ise sevinir. Bunun için Hâlik-ı Mutlak «gök ve yer onların
helakine ağlamadı» buyurmuştur. Bazı tefsircüer ise, mü'nrn öldüğü zaman gök ve
yer ehli onun ölümünden duydukları üzüntüden dolayı ağlarlar. Çünkü onun namaz
kıldığı ve zikir yaptığı yerler be;, kalır, ameli göğe yükselmez. Fakat kâfir,
fâsık ve münafığın ölümünden de sevinirler. Ve «yeryüzünde bir kâfir, bir fâsık
ve bir münafık yok» oldu diyerek sevinirler. Bu âyetten anlaşılıyor ki, bir
mü'min öldüğü zaman onun ölümünden duydukları üzüntüden dolayı gök ve yer kırk
gün mahzun olur ve ağlar. Kâfir, fâsık ve münafığın ölümünden dolayı ise
sevinirler ve «yeryüzünde bir kâfir, bir fâsık ve bir münafık eksildi, bir
nıa'siyet ve isyan kapısı kapandı» diyerek sevinirler.
Allahü
Teâlâ âyet-i celîlesinde şöyle buyuruyor:
«And
olsun ki, biz İsrailoğullarım o zillet verici azabtan, Fira- vun'dan kurtardık.
Hakikat o azgın bir zorba idi.»
Hâlik-ı
Zülcelâl iman eden İsrailoğullarım Firavun ve kavminin zulmünden kurtarmıştır.
Firavun onların erkek çocuklarını öldür-tüyor, erkeklerini de en ağır işlerde
ve işkence altında çalıştırıyordu. Firavun ve askerleri denizde boğulduktan
sonra, onların yerlerine, yurtlarına ve kadınlarına Allahü Teâlâ
îsrailoğullarmı vâris kılmıştır. Böylece iman edenler mükâfatını, etmeyenler de
cezasını görmüşlerdir. O, bunu şöyle beyan ediyor: «And olsun ki, biz İsrail
oğullarını o zillet verici azabtan, Firavun'dan kurtardık. Hakikat o azgın bir
zorba idi.»
Allahü
Teâlâ âyet-i celîlesinde şöyle buyuruyor-.
454 Duhan Sûresi (Cüz; 25, Ayet; 34-37)
«Ve
and olsun ki, bile bile onları dünyaların üzerinde seçkin kıldık.»
«Onlara
âyetlerden öylelerini verdik ki, her birinde açıkça bir imtihan vardı.»
Yüce
Allah, İsra'loğullarmı zamanındaki milletlerin hepsinden üstün kılmıştır.
Onlara öyle âyetler, alâmetler vermiştir ki, her birinde açıkça bir imtihan
vardır. Msseîâ Mûsâ (a.s.)'nm asasının ejderha olması, elini koynuna sokup
çıkardığı zaman bembeyaz kesilmesi, denizden yol açılıp geçmeleri, taştan su
akıtması gibi, bir çok alâmetler ve âyetler verilm:ştir. Bütün
bunlar kimin iman edip kimin iman etmediğini meydana çıkarmak içindir. Bunca
alâmetleri gören Firavun ve kavmi, iman etmeyerek helak olmuşlardır.
İsrail-oğulları ise iman edip felaha kavuşmuşlardır. İşte böylece iman edenler
mükâfatını, iman etmeyenler de cezasını görür. Bundan sonra Mekke kâfirlerinin
durumu belirtilmiştir.
Allahü
Teâlâ âyet-i celüesinde bunu şöyle beyan ediyor :
«Bunlar
gerçekten derler ki: Ölüm bir defadır. Tekrar diriltilmeyeceğiz. Doğru sözlü
iseniz b'ze babalarımızı getirsenize.»
Mekkeli
kâfirler, öldükten sonra tekrar dirilmeyi inkâr ederek şöyle demişlerdir: «Ölüm
bir defadır. Öldükten sonra tekrar dirilmek r< diye bir şey
yoktur. Ölünce her şey biter. Şayet doğru sözlü isen'z babalarımızı ve
dedelerimizi diriltip getirin. Eğer onları diriltip getirirseniz, o zaman b'z
de öldükten sonra tekrar dirileceğimize inanırız.»
Allahü
Teâlâ âyet-i celîlesinde şöyle buyuruyor:
«Bunlar
mı daha hayırlı, yoksa Tübbâ kavmi ile onlardan evvel gelenler mi? Onları
günahkâr oldukları için helak etmişizdir.»
Mekkeli
müşrikler mi daha hayırlı, daha kuvvetli ve daha güçlü, yoksa Yemen
hükümdarlarından olan Tübbâ'nm müşrik olan kavmi mi daha güçlü, daha kuvvetli
ve daha hayırlıdır? Ve kendilerin-
(Cüz;
25, Âyet; 38-40) Duhan Sûresi 455
den
evvel geçen Eyke, Semûd ve Âd kavimleri mi daha güçlü, daha kuvvetlidir? Elbette
bunlar Mekkeli müşriklerden daha güçlü, daha kuvvetli ve daha varlıklıdırlar.
Allah onları inkâr ve zulümleri yüzünden helak etmiştir. Fakat onları güçleri,
varlıkları, kuvvetleri asla kurtaramamıştır. Mekkeli müşriklerden daha kuvvetli
olan kâfir toplumları helak eden Allahü Teâlâ, elbette onları da hslâk etmeye
kad'rdir. Bu âyette Tübbâ kavminin zikredilmesi zaman itibariyle Mekkelilere
daha yakındır. Mekkelilerin bunlardan ibret alıp onların düştükleri hataya
düşüp helak olmamaları içindir.
Tübbâ,
Şuayb (a.s.)'e iman edip müslüman olmuştur. Fakat kavmi kendisine tâbi olmamış,
Allah'a şirk koşup kâfir olmuşlardır. Onlar küfür ve zulümleri yüzünden helak
olmuşlardır.
Allahü
Teâlâ âyet-i celîlesinde şöyle buyuruyor:
«Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları
oyun olsun diye yaratmadık.»
«Biz onları ancak ve ancak hak ile yarattık. Ne var
ki onların bir çoğu bilmezler.»
Ey
insanlar, Allahü Teâlâ gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri oyun olsun diye
boş yere yaratmamıştır. Bunlar Allah'ın birliğini, azametini, kudretini
insanoğlunun bilip, niçin yaratıldıklarını anlamaları içindir. Fakat onların
bir çoğu bunu bilmezler. Nefislerinin arzusuna uyarak Allah'a şirk koşarlar.
Bunlar göklere ve yere bakıp ibret alarak Allah'a kulluk etmezler. Boş yere ömürlerini
geçirirler. İman et meyenler küfür ve isyanlarının cezasını mutlaka
göreceklerdir.
Allahü
Teâlâ âyet-i celîlesinde şöyle buyuruyor:
«Muhakkak ki hüküm günü hepsinin bir arada
bulunacağı vakittir.»
Göklere
ve yere bakıp ibret alarak iman etmeyenler o hüküm günü bir araya toplanıp
herkese amelinin karşılığı verilecektir. Âyette fasıl günü zikredilmesinin
sebebi, o gün babanın oğuldan, ananın kızdan, kardeşin kardeşten, dostun
dosttan, akrabanın akrabadan ayrıldığı gündür. O gün herkese amelinin
karşılığı verilecektir.
456 Duhan Sûresi (Cüz; 25, Âyet; 41-50)
Allahü
Teâlâ âyet-i celîlesinde şöyle buyuruyor:
«O
gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz, yardım da göremezler.» «Ancak Allah'ın
merhamet ettiği kimseler müstesnadır. Muhakkak ki O, kadirdir, çok
esirgeyicidir.»
O
hüküm günü dostun dosta, babanın oğula, ananın kızına, akrabanın akrabaya,
kardeşin kardeşe asla faydası olmaz, yardım da göremezler. Ancak Allahü
Teâiâ'nm merhamet ettiği kimseler müstesnadır. Onlar iman ehline şefaat
edeceklerdir. Allah Aziz'dir, kâfirlerden intikamım alır. Rahîm'dir mü'min
kullarının günahlarını afveder, kusurlarını bağışlar. Onları cennet
nimetleriyle mükâfatlandırır. Kâfirleri ise, inkâr ve zulümleri yüzünden elim
bir azap ile onları cezalandırır.
Allahü
Teâlâ âyet-i celüesinde şöyle buyuruyor:
«Muhakkak
ki zakkum ağacı günahkârların yiyeceğidir.» «Erimiş mcden gibidir. Karınlarında
kaynar. Suyun kaynaması gibi.»
Cehennemde
kâfirlerin y'yeceği zakkum meyvesidir. Onların karınlarında erimiş maden
suyunun kaynadığı gibi kaynar. İşte kâfirler böyle cezalandırılacaklardır. Bu,
onların inkâr ve küfürlerinin cezasıdır. Çünkü onlar dünyada iken Allah'ın
âyetlerini inkâr edip, peygamberlerini yalanlamışlardı. Allah katında iman
edenler mükâfatını, iman etmeyenler de cezasını göreceklerdir.
Allahü
Teâlâ âyet-i celüesinde şöyle buyuruyor :
«Onu
yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin.» «Sonra azab olarak başına kaynar su
dökün.» «Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin.» «İşte bu,
doğrusu şüphelenip durduğunuz şeydir.»
Kıyamet
günü cehennem zebanileri şöyle derler: «Şu kâfirleri
(Cüz;
25, Âyet; 51-57) Duhan Sûresi 457
yakalayın
ve cehennemin ortasına atın. Sonra azab olarak başlarına kaynar su dökün. 'Bu
azabı tadın bakalım' deyin. Hani dünyada şerefli ve değerli olduğunuzu
söylüyordunuz. Dünyada büyüklük taslayıp imandan yüz çevirmiştiniz. Şimdi inkâr
ve küfrünüzün cezasını çekin. îşte iman etmeyenlerin cezası budur.»
Allahü
Teâlâ âyet-i celîlesinde şöyle buyuruyor:
«Müttakiler ise muhakkak ki emin makamdadırlar.»
«Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.»
«İnce ipekten ve parlak atlastan giyerler,
karşılıklı otururlar.»
İman
edip sâlih amel işleyenler kıyamet günü emin makamdadırlar. Onlar cennet
bahçelerinde ve pınar başlarında otururlar. Çeşit çeşit meyvelerden ve
nimetlerden yerler. Her istedikleri önlerine gelir. İnce ipekten ve parlak
atlastan elbiseler giyerler ve sedirler üzerine oturup karşılıklı muhabbet
ederler.
Allahü
Teâlâ âyet-i celilesinde şöyle buyuruyor:
«İşte böylece onları iri siyah gözlülerle
eşlendiririz.» «Orada emniyet içersinde olarak her meyveyi isteyebilir.»
Mü'minler
cennette iri gözlü, güzel, endamlı huri kızları ile evlenirler. Orada
istediklerini yerler, arzu ettikleri önlerine gelir. Mü'minler cermstte boş b'r
söz işitmezler, kendilerine bir kötülük de İsabet etmez. Onlar orada ebedî
kalacaklardır.
Allahü
Teâlâ âyet-i celîlesinde şöyle buyuruyor:
«Orada ilk ölümden başka bir ölüm tadmazlar. Ve
onları cehennem azabından Hak Teâlâ korumuştur.»
458 Duhan Sûresi (Cüz; 25, Âyet; 58-59)
«Rabbinden bir lütuf olarak. İşte bu büyük
kurtuluştur.»
Mü'minler
cennette ebedi olarak kalacaklardır. Orada ölüm olmadığı gibi bir daha çıkmak
da yoktur. Allah lütfü ile onları cehennem azabından korum aş ve cennet
nimetleriyle mükafatlandırmıştır. Bu, onların iman ve amellerinin karşılığıdır.
Yüce Halik bunu şöyle beyan ediyor: «Orada ilk ölümden başka bir ölüm
tadmazlar. Ve onları cehennem azabından Hak Teâlâ korumuştur. Rabbinden bir
lütuf olarak. İşte bu büyük kurtuluştur.» Allah iman edenlerin mükâfatını, iman
etmeyenlerin de cezasını verecektir. Bu, mü'minler için büyük kurtuluştur.
Allahü Teâlâ
âyet-i celîlesinde şöyle buyuruyor:
«Biz onu öğüt alırlar diye senin dilinde indirerek
kolayca anlaşılmasını sağladık.»
«Öyle ise bekle, onlar da beklemektedirler.»
Allahü
Teâlâ Kur'ân-ı Kerim'i insanların öğüt alıp iman etmeleri için kolayca
anlaşılsın diye Arapça olarak Peygamberimiz Cs.a.vJ'e indirmiştir. İnsanların
çoğu bu gerçeği görüp iman etmemişedir. Ve Peygamber'e cephe alarak ona
düşmanlık yapmışlardır. Yüce Halik, sevgili Peygamberine «öyle ise bekle, onlar
da b3klemekted"r-ler» buyurmuştur. Kim Peygamber'e kötülük yapar veya
hakkında kötü bir söz söylerse Allahü Teâlâ onun hakkından gelir ve cezasını
verir.
Abdullah
bin îsa şöyle rivayet etmiştir: Cuma gecesi Duhan Sû-resi'ni okuyanın ve
sevabını Allah'tan bekleyenin günahını Allahü To-âlâ bağışlar.