TARIK  SÛRESİ

 

86

 

İndiği Yer :

 

Mekke

 

İniş Sırası :

 

36

 

Âyet sayısı :

 

17

 

Nüzulü

 

Mushaftaki sıralamada seksen altıncı, iniş sırasına göre otuz altıncı sûredir. Beled sûresinden sonra, Kamer sûresinden önce Mekke'de inmiştir.[1]

 

Adı

 

Sûre adını ilk âyette geçen ve "yıldız" anlamına gelen "tank" kelimesinden almıştır. [2]

 

Konusu

 

Sûrede insanın yaratılışı ve hayatının Yüce Allah tarafından denetlendiği, öl­dükten sonra dirilme ve haşre İman, Kur'an'ın gerçekliği, inkarcıların söz konusu gerçeği hiçbir zaman engelleyemeyecekleri gibi hususlar ele alınmıştır. [3]

 

Meali

 

Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla... 1. Andolsun gökyüzüne ve (on­da) gece çakıp görünene! 2. O, gece çakıp görünen nedir bilir misin? 3. Ka­ranlığı delen yıldızdır. 4. Hiç kimse yoktur ki, başında bir göz kulak olanı bu­lunmasın. 5. Artık insan neden yaratıldığına bir baksın. 6.0, atılan bir sudan yaratıldı. 7. O su bel ve göğüs kafesi arasından çıkar, 8. Şüphesiz Allah onu (öldükten sonra) tekrar yaratmaya elbette kadirdir; 9-10. Bütün sırların orta­ya dökülüp de insanın ne bir gücü ne de yardımcısının bulunamayacağı gün. 11-13. Andolsun dönüşlü semâya ve bitkiyle yanlan yere ki Kur'ân (hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür. 14.0 asla bir şaka değildir. 15. Onlar bir tuzak ku­ruyorlar; 16. Ben de bir karşı plan hazırlıyorum. 17. Sen o inkarcılara süre ver, onlara biraz zaman tanı. [4]

 

Tefsiri

 

1-4. "Gece çıkıp görünen" şeklinde çevirdiğimiz "tank", sözlükte "gece ge­len, şiddetle vuran, çarpan" anlamlarına gelir. Yıldızlar gece görünüp gündüz kay­bolduğu için onlara da "tank" denmiştir. Müfessirler buradaki "tânk"ın özel bir yıldız mı yoksa genel anlamda yıldız mı olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerse de[5] ışınlan gece­nin karanlığını delip yeryüzüne ulaştığı için 3. âyette "delen yıldız" anlamında "en-necmü's-sâkıb" tamlamasıyla tarif edilmiştir. Bu tariften "tânk"ın genel an­lamda yıldız olduğu anlaşılmaktadır. Bu âyetlerde söze göğe ve yıldıza yemin edi­lerek başlanmasının sebebi, 4. âyette belirtilen asıl konunun, yani insanın dünya­daki hayatının daima bir denetleyicinin, koruyucunun kontrolünde olduğu gerçe­ğinin önemine dikkat çekmektir.

"Yıldızlarla da insanlar yollarını bulurlar"[6] mealindeki âyetin mecazî anlamından hareketle "târik", "manevî semâdan gelip vicdana işleyen ve zihinlere nakşedilerek insanı içindeki ve dışındaki karanlıklardan çıkanp aydınla­tan ilâhî irşatlar olarak da yorumlanmıştır. [7]

4. âyette "göz kulak olan" diye çevirdiğimiz "hafız" kelimesini bazı müfes­sirler, "Oysa sizi gözetleyen muhafızlar, değerli yazıcılar var"[8] mealindeki âyetleri dikkate alarak "İnsanın yaptığı hayır ve şerri kaydeden yazıcı melekler" diye tefsir ederken [9] bazılan da "Kişinin önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçiler vardır" [10] âyetlerine dayanarak musibetlere karşı insanlan koruyan muhafız melekler olarak tefsir eder [11] Bununla bir­likte "hafız" kelimesini, "meleklerin yapıp ettiklerini de kontrol eden ve bilen", "her şeyin koruyucusu" [12] "her şeyi hakkıyla gözeten"[13] ve "her şeye şâhid olan"[14]Yüce Allah'tır diye yorumlamak da müm­kündür. [15]

 

5-8. Öldükten sonra dirilmeyi ve âhiret hayatını inkâr eden insanın, kendi ya­ratılışına bakarak ibret alması ve âhiret olayını buna göre değerlendirmesi isten­mektedir. "O su, göğüs kafesi arasından çıkar" diye çevirdiğimiz 7, âyeti müfes-sirlerin çoğunluğu, "erkeğin bel kemiği, ile kadının kaburga kemiğinden çıkar" şeklinde yorumlamışlardır. [16] Hz. Pey-gamber'in "Erkek ve kadından hangisinin suyu üstün gelirse çocuk ona benzer" [17]anlamındaki hadisi de bu ikili işlevi ifade eder. Zira hadis çocuğun, eşlerin her ikisinin "suyunun" birleşmesinden yani sperm ile onun dölle-diği yumurtacığın karışımından meydana geldiğini gösterir. Kur'an, buna "katı­şık" (karışımlardan oluşan) meni" anlamında "nutfetün emşâc"[18] de­mektedir. Biz 7. âyetin İlgili kısmını "bel ve göğüs kafesi" diye çevirmeyi uygun bulduk. Çünkü göğüs kafesi içinde akciğer ve kalp, bel kemiğinin (omurga) için­de ise omurilik vardır. Bu kemikler hem vücudun sınırlarını çizer gibidir hem de en hayatî organları içinde barındırmaktadır. Âyette bunlar zikredilerek insan vü­cudu kastedilmiş, meni ve yumurtanın kadın ve erkek vücudunda oluştuğuna, ço­cuğun da bunların birleşmesi sonucunda, var oluşunun İlk aşamasına girdiğine işa­ret edilmiştir. [19]  8. âyette insanı yukarıda anlatılan meni­den yaratıp mükemmel bir varlık haline getiren yüce yaratıcının onu öldükten son­ra diriltmeye de kadir olduğu vurgulu bir şekilde ifade edilmektedir. [20]

 

9-10, "Sırlar"dan maksat kişinin özel defterine kaydedilmiş olan amelleri, "sırların ortaya döküleceği gün" ise kıyamet günüdür. [21] 9. âyet kıyamet gününde insanların inançları, niyetleri, sırlan ve bütünüyle yapıp et­tiklerinin ortaya çıkacağını ve bunlardan Allah'ın huzurunda sorgulanacağını; 10. âyet ise âhirette İnsanın kendisini Allah'ın hükmettiği cezaya karşı koruyacak bir gücü ve yardımcısının bulunmayacağını ifade etmektedir. [22]

 

11-14. Semânın sıfatı olup "dönüşlü" diye çevirdiğimiz "zâti'r-rec"' ifadesi­ni müfessirler iki türlü yorumlamışlardır:

a) "Yağmur veya yağmur yüklü bulutla­rı olan" demektir. Buna göre "dönüşlü semâ" ibaresi, göğün buharlaşma yoluyla yerden aldığı suları yağmura çevirip yere geri döndürmesini, sürekli tekrar eden bu dönüşü ifade eder. [23]

b) Gökte bulunan yıldızlar, güneş ve ayın tekrar tekrar batıp doğmalarını anlatır. [24]

"Bitkiyle yanlan yer" ifadesi, incecik ve yumuşak filizlerin sert toprakları ya- rarak yerin üzerine çıkmasındaki olağanüstülüğe dikkat çekmektedir. Âyetlerde bu muhteşem olayların gerçekleştiği gök ve yere yemin edilerek bunlar nasıl gerçek ise ve Yüce Allah'ın kudretinin tecellileri ise Kur'an'ın da aynı şekilde gerçek ol­duğu, Allah'ın kelâm sıfatının tecellisi olduğu anlatılmaktadır. [25]

 

15-17. İnkarcılar Hz. Peygamber'i engellemek ve getirdiği dini yok etmek maksadıyla ona karşı düşmanca tavırlar sergiliyor, hatta onun varlığını ortadan kaldırmaya çalışıyorlardı; bu amaçla ona karşı komplo düzenliyor, tuzaklar kuru­yorlardı. 15. âyet bunları ifade etmektedir. Allah Taâlâ'nuı onlara tuzak kurması ise "Peygamber'e karşı kurdukları tuzakları engelleyip, onların planlarını boşa çı­karması, kendi aleyhlerine çevirmesi ve onları cezalandırması" anlamına gelir. Müşrikler inkârlarına ve Resûlullah'a yaptıkları kötülüklere devam ettikleri halde Yüce Allah tarafından hemen cezalandırılmayıp onlara süre tanıması İçin Hz. Pey­gamber'e emir verilmesi, tövbe edip dönmedikleri takdirde cezalarının şiddetli olacağını gösterir. [26]



[1] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/527.

[2] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/527.

[3] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/527.

[4] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/528.

[5] bk. Zemahşerî, IV, 240-241; Şevkânî, V, 486487

[6] Nahl, 16/16

[7] bk. Elmalılı, VIII, 5699

[8] İnfitâr 82/10-11

[9] Zemahşerî, IV, 241; Elmalılı, VIH, 5701

[10] Ra'd, 13/11

[11] İbn Kesîr, VIII, 396

[12] Hûd, 11/57

[13] Ahzâb, 33/52

[14] Mâide, 5/117

[15] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/528-529.

[16] Taberî, XXX, 92-93; İbn Kesir, VIII, 396

[17] Müslim, "Hayz", 33

[18] İnşân 76/2

[19] yaratılış safhaları için bk. Hac, 22/5; Mü'minûn, 23/12-14; Gâfir, 40/67; Kıyamet, 75/36-39; Alak, 96/1-2

[20] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/529.

[21] bk. Şevkânî, V, 489

[22] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/529.

[23] bk. Zemahşerî, IV, 242

[24] İbn Kesîr, VIII, 397

[25] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/529-530.

[26] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/530.