Kureyş, Ka'be Ve Ticari Seferler
Kurandaki Sırası : 106
Nüzul Sırası. : 29
Ayet Sayısı : 4
İndiği Dönem : Mekke
Sûrede
Allah'ın Kureyş kabilesine verdiği nimetler
hatırlatılmış ve Kureyşliler O'na kulluk etmeye dovet edilmiştir. Sûrenin Medine dönemine ait olduğu
söylenmişse de, üslubu onun Mekki olduğunu
göstermektedir. Nitekim rivayetlerin çoğunluğu bu konuda sözbirliği
içerisindedir. [1]
Rahman ve Rahim
Allah'ın Adıyla
1- Kureyşİ alıştırdığı[2]'
için,
2- Onları
kış ve yaz yolculuğuna alıştırdığı için,
3- Bu Ev (Kabe)[3]'in
Rabbine kulluk etsinler.
4- O (Rab)
ki onları yedirip açlıktan kurtardı ve onları korkudan güvene kavuşturdu.
Sûrede
civarında bulunan Kurcyşlilerc Allah'a kulluk
etmeleri çağrısında bulunulmuştur. Allah bereketi ile onlara, korkudan emin
olmayı, açlıktan kurtulup korunmayı nasip etti. Ayrıca alışkın oldukları her
yıl hazırlık yaptıkları ve istifade ettikleri kış ve yaz yolculuklarını,
zenginlik ve refah vesileleri kıldı. Allah'ın onlara bahşettiği ihsanlarına
karşılık, onlara düşen Allah'a iman ve kulluktur.[4] [5]
Ya davetin ilk önce yöneltildiği kimseler oluşundan ya da Kureyş'in Allah'ın evi diye
adlandırılan bütün Arapların Hacc yeri olan ve ondan
ötürü Araplar arasında saygın bir konuma sahip bulundukları Kabe'nin etrafında
bulunmaları ve ona hizmetçilik yapmalan sebebiyle Araplar'ın lideri oldukları için veya Kureyş'in
lider ve zengin takımının Hz. Peygambcr'in
çağrısına karşı isyankar bir tavır takınıp insanların daveti kabul etmelerine
engel olarak, müslümanlardan güç yetirebiidikîcrİnc
işkence etmeleri sebebiyle, Kureyş kabilesi (sûrede)
Özellikle zikredilmiştir. Bu sebeplerin tamamı Kureyş
kabilesinin özellikle zikredilme nedeni olabilir ki, burada bir tür kınama/kölüleme bulunmaktadır. Sanki onlara, "Bu
takındığınız olumsuz tavır yerine, sizin üzerinize düşen, Allah'ın nimetine
şükredip O'nun lutfunu itiraf ederek Allah'ın
davetine icabet etmede öncü insanlar olmanızdır" denilmek istenmektedir.
Kureyş kendi Önemli.konumunun, bulundukları yerin Kabe'den
kaynaklanan bazı mal ve menfaatler, güven, bolluk ve rızıktan
istifade ettikleri bir yerleşim birimi olduğunun farkındaydı. Nitekim şu
ayetler bu tespiti ispatlayabilir:
"Allah Kabe'yi, o
saygıdeğer evi, insanlar için (hayat ve güven) durağı yaptı. O saygıdeğer ayı,
kurbanı, boynu bağlı kurbanlıkları da ki, Allah'ın göklerde ve yenle olanları
bildiğini ve Allah'm herşeyi
bilici olduğunu anlayanımı." (Maide 5197)
"Dediler ki: 'Biz
seninle beraber doğru yola gelirsek yurdumuzdan atılırız.' Biz onlara kendi
katımızdan bir rızık olarak, herşeyin
ürünlerinden toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir mekan vermedik mi?
Fakat çokları bilmez/er." (Kasas 28/57)
"Görmediler mi
çevrelerinde insanlar kaçırılırken biz (Mekke'yi) güvenli dokunulmaz bir bölge
yaptık? Hâlâ. inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?" (Artke-but 29/67)
"İnkar edenler,
Allah'ın yolundan ve gerek yerli, gerek dışarıdan gelen bütün insanlar için
ibadet yeri yaptığımız Mescid-i Haram'dan (insanları)
geri çevirirler. Kim orada zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı bir azab tattırırız."
"Bir zamanlar
İbrahim'i Bey t (Kabe)'in yerine kondurmuştuk: Bana hiçbir şeyi ortak koşma ve
tavaf edenler, ayakta duran/ar , rüku ve secde edenler için evimi
temizle." (demiştik)
"İnsanlar içinde Hacc' ı ilan et, yaya olarak veya uzak yollardan gelen
yorgun develer üzerinde sana gelsinler."
"Ki kendileri
için birtakım faydalara tanık olsunlar ve kendilerine rızık
olarak verdiği hayvanlar üzerinde belli gün/erde Allah'ın adını ansınlar.
Onlardan yeyin, sıkıntı içinde bulunan fakire de verin." (Hacc 25-28)
Bedevi/çöldeki
Araplarla yerleşim birimlerindeki Arapların çoğunluğu Hicri 8. seneye dek
(Peygamber'in) davetine soğuk bakmaya devam ettiler. Allah, Peygamberi'ne
Mekke'nin fethini nasip edip Mekke halkı İslam'ı kabul edince, (diğer) insanlar
Nasr sûresinde de geçtiği
üzere fevc fevc Allah'ın
dinine girmeye başladılar. "Allah'ın yardımı ve fetih geldiği ve
insanların dalga dalga Allah' in dinine girdiklerini
gördüğün zaman, Rabbini Överek teşbih et, ondan mağfiret dile. Çünkü O, tevheyi kabul edendir." (Nasr
110/1-6)
Öyle ki, burada Kureyş'in lider, zengin takımının takınmış olduğu önderlik
tavrının İslami davetin gelişim sürecindeki etkisi
ortaya çıkmaktadır. Bu ise, Kureyş kabilesinin Arap
toplumunda önemli bir yere sahip olduğunu, hususi olarak onlara seslenilmedi.
Allah'ın ziyadesiyle onları nimetledirmcsinin
belirtilmesi bu nimetlere şükür ve daveti kabul ile karşılık verilmesinin tenbih edilmesi amacını göstermektedir.
Kureyş kelimesinin anlamı ve türemesi hakkında değişik
görüşler vardır. Bir görüşe göre, Hicaz tarafına düşen Kıztldcniz
sahillerinde görülen güçlü bir deniz hayvanı (balina) dan iktibas edilmiş, bir
diğer görüşe göre, toplanmak anlamındaki "tekarrü.ş"
veya ticaret mânasında (yine) "tekarruş"
kelimesinden türemiştir. Bir başka görüşe göre ise. Kureyş
boylarını kendi bayrağı altında toplayıp birleştiren, Peygamber'in 4. nesilden
(öteden) dedesi olan Kusay'dan önce Kureyş boylarına verilmiş bir isimdir. Bu kabilenin ilk
atalardan önce Adnan'a sonra da Mudar'a dayandığı
konusunda icma olduğu kabul edilmektedir. Hz. Peygamber'in risaletinden
Önce halk arasında dolaşan söylentiye göre Adnan, İbrahim Peygamber'in oğlu
İsmail (a)'in neslinden gelmektedir ki, İsmail'i babası Mekke Vadısi'ne yerleştirmiş ve İsmail oradaki Arap
kabilelerinden biri olan Cürhüm'den (bir kadınla)
evlenmişti. Arapların bu rivayeti Hicaz'da bulunan yahudi
azınlıktan öğrenmiş olmaları kuvvetle muhtemeldir. Tevrat'ın Tekvin bölümünde
açık olmasa da buna yakın bir bilgi vardır. Hz.
İbrahim'in oğlu İsmail'i Mekke vadisinde yerleştirmesine İbrahim süresindeki şu
ayette işaret edilmiştir:
"Rabbimiz, ben
çocuklarımdan bazısını, senin Haranı evin yanında ekinsiz bir vadiye
yerleştirdim. Rabbimiz, namazı kılsınlar diye (böyle yaptım). Artık sen de
insanlardan birtakım gönülleri, onları sever yap ve onları çeşitli meyvalarla besle ki, şükretsinler." (İbrahim 14137)
Rivayetlerin
belirttiği ve şu an konumunu teşkil eden Kureyş
sûresinin gösterdiği kadarıyla Kureyş adı, bu adı
taşıyan kabileye risaletten hiç de kısa olmayan bir
müddet önce konulmuştur. Biset öncesi Kureyş, çeşitli kollardan oluşmaktaydı. Mekke'de Ku-reyş'in hatırı sayılır
kollarının reislerinden oluşan bir hükümet veya yarı hükümet ya-hutta aristokratlar hükümeti
bulunmaktaydı. Her boy veya aşiretin orada belli bir yen. mevkii, konumu vardı
ve bu mevki nesilden nesile aşiret veya boyun
liderlerine intikal ederdi. Bu mevkilerin bazıları, Kabe hizmetçiliği
/bakıcılığı (Sidanetül Hacc)
Kabe bekçiliği (Hicâbetü'1-Hacc) hacılara su dağıtma
(Sikayetü'1-Hacc) veya hacılara yardım toplama, yemek
yedirme görevi (Rifadctü'1-Hace) gibi dini özellik
taşıyanları okluğu gibi, bayraktarlık (liva), ordu komutanlığı, elçilik gibi
siyasi olanları vardı. Bunun yanında, kabile boylarından alınacak (istenilen)
diyetleri organize etmek (el-Ensâb ve Eş-nak) gibi sosyal nitelikli olanları da vardı. Bu mevki
sahipleri arasında (lam bir ) yardımlaşma ve dayanışma vardı.
Kabe yakınında "Daru'n-Nedve" dedikleri bir
yer vardı, burada kabilenin çeşitli problemleri hakkında görüş alışverişinde
bulunmak için toplanıyorlardı. Onların Alah'ın
Hareminin civarında bulunuşları, oradaki sidane (Kabe
bekçiliği), sikayc (hacılara su dağıtma) ve İmare (kabenin onarımı) gibi
görevleri üstlenmeleri Kureyş kabilesine diğer
Araplar arasnıda önemli bir konum ve saygınlık
kazandırdı. Peygamberimiz Hz. Muhammed hatırı sayılır
boylardan biri olan Haşimoğuiları boyuna mensuptu.
Peygamber'in amcası Abbas o vakit bu boyun lideriydi
ve hacılara su dağıtmak yani Hacc mevsiminde hacılara
su sağlamak görevini üstlenmişti[6].
Öyle görünüyor ki,
"Beyt" (ev) tabiri, bu kelimeye yakın
işaret zamiri (bu) ile İşaret edilmesi ve Kurcyş'e
Allah'ın kendilerine verdiği nimetlerin hatırlatılması. Kureyş'in
önemi ve bu önemin farkına varılması (idrak) hususuyla bağlantılıdır. Buradaki
"Hâzc'1-Beyt" (bu ev) ifadesi Kabe'nin
Allah'ın evi olduğuna Kureyş'in inandığını göstermektedir.
(Konuyla ilgili olarak biraz önce) belirttiğimiz ayetler, sair Arapların da Kureyş'in bu inancına ortak oldukları, Kabe'yi hacc ettikleri, O'nun saygınlığı, kutsallığını emniyetine
hürmet gösterdiklerine işaret etmektedir. Birçok ayetin de ifade ettiği gibi,
buradaki saygınlık ve kudsiyet Mekke bölgesinin tamanını kuşatıcı özelliğe sahiptir. Nemi süresindeki şu
ayet buna örnektir: "(De kî): Ben sadece bu kentin Rabbine Kulluk etmekle emrolunâum. O burayı saygı değer kıldı ve her şey O'nundur.
Ve bana müslümanlardan olmam emredildi."
(Nemi27191)
Ayrıca biraz önce
belirttiğimiz Kasas 57, Ankebut
67 ayetlerinde bu konuya temas etmektedir. Buna göre Kabe ve O'nu haccetmek. Hz. Muhammed (s)'in peygamberliği öncesinin bir dini
özelliği olan Arap birliğinin alametiydi. Bu yüzden öyle görünüyor ki, Hacc'ın, Mekke saygınlığının ve şirk uzantılarından
temizledikten sonra onun ıııc-nâsikinin
(şartlarının) çoğunun İslam bünyesinde kalmasını Allah'ın hikmeti gerekli
görmüştür. Allahu âlem.
Kabe'nin inşa ve kudsiyeti, Harem'in herhangi bir öldürme ve kan dökme
olayının meydana gelmesinden emin/güvende olunduğu bir bölge oluşu ve Kabe'yi
haccetme mevzularına gelirsek, Kur'an bunların
Peygamber (s)'in hareketinden 33 veya 34 asır Önce ya
da M.Ö. 19 veya 20. asırda yaşadığı tahmin edilen Hz.
İbrahim (a) dönemine kadar uzandığı/gittiğini anlatmaktadır. Nitekim biraz önce
zikrettiğimiz Hacc 25-28. ayetleri ile bunu ifade
etmektedir:
"Biz Beyt'i (Kabe'yi) insanlar için bir toplantı ve güven yeri
yaptık, siz de ibrahim'in makamından bir namaz yeri
edinin. İbrahim ve İsmail'e 'Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rüku ve secde
edenler için evimi temizleyin' diye emretmiştik, ibrahim demişti ki, Rabbim bu
şehri güvenli bir şehir yap, halkından Allah'a ve ahiret
gününe inananları çeşitli ürünlerle besle! (Rabbi) buyurdu, inkar edeni dahi
az bir süre geçindirir.sonra onu cehennem azabına
zorlarım, ne kötü varılacak yerdir, orası! İbrahim, ismail'le
beraber evin temellerini yükseltiyor: Rabbimiz bizden kabul buyur, kuşkusuz sen
işitensin, bilensin. Rabbimiz, bizi sana feslim olanlar yap, neslimizden de
sana teslim olan bir ümmet çıkar, bize ibadet yerlerimizi göster, tövbemizi
kabul et, zira tövbeleri kabul eden çok merhametli olan ancak sensin, sen!
Rabbimiz. onlara kendi içlerinden, senin ayetlerini kendilerine okuyacak,
onlara kitah ve hikmeti Öğretecek, onları temizleyecek
bir elçi gönder. Her zaman üstün gelen, her şeyi yerli yerine yapan sensin
sen..'" (Bakara 2/125-129)
Tercihe layık görüş
şudur: Araplar, bi'sctten önce (bu duruma)
inanıyorlar ve bu İnancı nesilden nesile
aktarıyorlar, Kabe'nin çevresi/hareminde onu göslercn
mevcut bazı alametlere işaret ediyorlardı. M.Ö. I. yüzyılda yaşayan Sicilyalı Theodor, Nebatlardan bahsederken Kabe'ye de değinmiş ve
şöyle söylcmişür; Naballann
yurdunun arka tarafında bir memleket var ki, orada bütün Arapların büyük bir
saygı gösterdikleri bir bina bulunmaktadır[7]. Bu
söz Kabe'nin varlığının onun yaşadığı dönemden uzun bir müddet önceye tesadüf
etliğini ve O'na çok geniş bir biçimde saygı duyulduğunu ispatlamakladır.
Kış ve yaz
yolculukları Kureyşlilerin yaptıkları iki ticari
faaliyettir. Bunlardan biri kışta güneye, Yemen tarafına, diğeri yaz mevsiminde
kuzeye, Şam bölgesine yapılırdı. Arap kaynaklarının belirttiğine göre, güneye
yolculuklarında Somali ve Habeşistan'a uğrarlar, kuzey yolculuğunda ise;
Filistin, Mısır, bazen de İrak beldelerine ve İran'a
ulaşırlardı[8].
Sallat sûresinin şu
ayetleri Filistin sınırlarında bulunan Lut kavminin
(harap olmuş) yurtlan anlatırken bu konuya atıfta bulunmuştur. "Lut da gönderilen elçilerdendi. O'ııu
ve ailesini kurtardık. Yalnız (azapta) kalacaklar arasında bulunan ihtiyar bir
kadın hariç. Sonra ötekileri helak ettik. Siz onların yanlarından geçip gidiyorsunuz. Sabahleyin ve geceleyin. Düşünmüyor
musunuz?" (Saffat 37/133-138)
Bu ticari seferler, Kureyş kabilesi servetinin genişlemesi, onların licarcl mahareti kazanmaları ve yarımadayı çevreleyen
medeni dünyanın birikimleri geçim kaynaklarından bir çoğunu iktibas etmelerinde
büyük ölçüde katkıda bulunmuştur.
Ve Arap yarımadasında
Arapların yayıldığı çeşitli bölge ve kesimlerden ve diğer Arap memleketlerinden
gelen misafir heyetlerin izlediği mahkeme oturumları, şiir ve hitabet
toplantıları düzenlenmesi bir yana, aynı şekilde, Hacc
mevsimleri ve bu zaman zarfında düzenlenen panayırlar, Kureyş'in
ticari etkinlikleri için geniş bir hareket sahası oluşturmaktaydı.
Burada biz, Gassani Araplarının ülkesi olan Şam beldelerini, Menazire veya Lahnıî-lerin memleketi olan Irak bölgelerini kastediyoruz,. Bütün
bunlar Kureyş'in önemli bir konum ve saygınlığa sahip
olmasını sağlamış sosyal, ekonomik ve kültürel yönden aydınlanma ve
yükselişlerine yardım etmiştir.
Kuvvetli
bir liderlik, kabul gören önemli bir konum, hürmet edilen saygınlık ve muhtelif
çıkarların bağlı olduğu böyle bir ortamda özel olarak Hicaz bölgesinde, cenel olarak Hicaz dışında Hz, Muhammcd'in çağrısı yayılmıştır. Kureyş'in
lider takımı, bu çağrıda (sahip oldukları) önderlik, mevki, çıkar ve
saygınlıkları için tehdit görmüşler ve bu yüzden birçok tablosunu Kur'an pasajlarının anlattığı (menfi) tavırlar
sergilemişlerdi ki, Kureyş Sûresi onlara bu tür
olumsuz tavırlardan vazgeçip, Allah'ın kendilerine bahşetmiş olduğu nimet ve
ihsanına şükrederek, O'nun davetine icabet ve O'na ibadet etmeleri çağrısında
bulunmuştur. [9]
[1] İzzet Derveze, et-tefsiru’l-hadis, Ekin Yayınları: 1/287.
[2] el-llaf Hazırlanmak,
yönelmek, kaynaşmak ve alışmak mânalarına gelmekledir. En doğru görüşe göre
"Li îlâfi"
kelimesindeki "Lam" harfi "fe']-ya'budû..." cümlesine bağlı olup ayetlerde takdir
edilmiş takdim ve tehir vardır.*
[3] el-Beyt Kabe rnânasmdadır. Maide süresindeki
bir ayette "beyi" Kabe'ye "bedel" olarak zikredilmiştir ki,
ayet şudur: "Allah Kabe'yi o saygıdeğer evi insanlar için (bayat ve
güven) durağı yaptı" (Maide 5/97)
[4] Yani Allah kaynaştırıp alıştırdığı için ibadet edin
demek istenmiştir. (Çevirenin notu)
[5] İzzet Derveze, et-tefsiru’l-hadis, Ekin Yayınları: 1/288.
[6] Bkz. Asru'n-Nebi,
215 vd.
[7] Bkz. Corci
Zeydan. Tarihu'i-Arab Kable'Mslam, s.244
[8] Bkz. Dr. Hasan .Hasan
İbrahim Amr b. el-As'ın hayatı, 24 vd.
[9] İzzet Derveze, et-tefsiru’l-hadis, Ekin Yayınları: 1/288-293.