1- Bu Sûrenin Kur'ân'm Üçte Birine Denk Geldiğine Dair
Rivayetler:
2- Bu Sûreyi Okumanın Fazileti:
3- îhlâs Sûresini Okumanın Mükafatı:
Rahman
ve Rahim Allah'ın Adı île
İbn Mes'ud, el-Hasen,
Atâ, îkrime ve Câbir'in görüşüne güre Mekke'de inmiştir. İbn Abbas'm iki
görüşünden birisine göre, Katâde, ed-Oahhâk ve es-Süddî'ye göre de Medine'de
inmiştir. Dört âyettir.[1]
1. De ki:
"O, Allah'tır. Bir tektir.
2.
"Allah'dır, Samed'dir.
3.
"Doğurmamıştır, doğumlmamıştır.
4.
"Kimse de O'nun dengi değildir."
"De ki: O
Allah'tır. Bir tektir." Eşi, benzeri bulunmayan, zevcesi çocuğu ve ortağı
olmayan bir ve tektir.
"Birtek"in
aslı: olup, "vav" hemzeye
kalbedilmişrir. Sair en-Nabiğa'nın şu mısraı da bu kabildendir:
"Kısa boylu
çimenlerin bittiği yerde bir tek ünsiyet verecek kişi üzerine..."
"Bir" İle;
"Bîr tek" arasındaki farka dair açıklamalar daha önceden ei-Bakara
Süresi'nde ve "el-Esnâ fi Şerhi Esmaillahi'l-Hüsnâ" adlı eserimizde
yeteri kadarıyla geçmiş bulunmaktadır. Yüce Allah'a hamdolsun.
"Bir tektir"
buyruğu "O bir tektir" anlamında merfûdur. Anlamın şöyle olduğu da
söylenmiştir: De ki: Durum ve hal şu ki: Allah bir tektir.
"Bir tek"
anlamındaki lafzın, "Allah" lafzından bedel olduğu da söylenmiştir.
(Meal buna göre yapılmıştır,)
Bir topluluk; "Bir
tektir, Aİİah'tır" lafzını (birinci kelimeyi) daha hafif olduğu ve iki
sakinin arka arkaya gelmesinden kaçmak maksadıyla ten-vinsiz okumuşlardır.
Şairin şu sözü de bu türdendir:
"Ve pek az
müstesna, Allah'ı zikreden kimse de yok,"
"Allah'dır,
Sameddir." Yani ihtiyaçların kendisine sunulduğu kimsedir.
ed-Dahhak, İbn
Abbas'tan böylece rivayet etmiştir. O dedi ki: İhtiyaçların kendisine
sunulduğu kimsedir. Nitekim yüce Ailah şöyle buyurmuştur: "Sonra size herhangi
bir sıkıntı gelip çattığında O'na yalvarıp yakarırsınız." (en-Nahl, 16/53)
Dilciler şöyle
demiştir: Samed; musibet ve türlü zorluklar halinde kendisine (ihtiyaçların
karşılanması için) başvurulan yüce efendi demektir. Şair şöyle demiştir;
"Dikkat edin, o
musibet haberini erken vakit getiren kişi Esedoğullarından
o hayırlı iki kişinin
musibetini haber verdi: Amr b. Mesud ile o seyyid ve samed olanın
(haberlerini)."
Bazıları da
"Samed", ezelden beri var olan ve ebediyyen var olacak olan, daim ve
baki demektir, demişlerdir. Bunun sonraki buyruklarla tefsir edildiği de
söylenmiştir: "Doğurmamıştır, doğunılmamıştır."
Ubeyy b. Ka'b dedi ki;
Samed, doğurmayan ve doğurulmayan demektir, Çünkü ölmeyecek hiçbir şey yoktur.
Ölen herbir şeye de mirasçı olunur.
Ali ve yine İbn Abbas,
Eh» Vail, Şakik b. Seleme ve Süfyan şöyle demişlerdir: Samed her türlü şeref
ve efendilik alanlarında, efendiliği üstünlüğü en ileri derecede buiunan
seyyici demektir. Şairin şu bey i tinde de bu anlamdadır:
"Bir kılıçla
tepesine dikildim, sonra ona dedim ki:
Ey Huzeyfl Al bu
darbeyi sen (güya) seyyidsin, samedain."
Ebıı Hureyre dedi ki:
Hu; kimseye muhtaç olmayıp, herkesin kendisine muhtaç olduğu kimseye denir.
es-Süddi dedi ki; Arzu edilen hususlarda kendisine yünclinilen, bütün musibetlerde
kendisinden yardım istenilendir.
el-Huseyn b. ei-Fadl
dedi ki: Dilediğini yapan ve dilediğine hüküm verendir. Mııkatü dedi ki:
Hiçbir kusuru bulunmayan kâmii demektir. ez-Zibrikan'ın şu beyi tinde de bu
anlamdadır:
"Hep birlikte
gece yarısında yola koyulun ve tevekkül edin Bir Seyyid ve Samed'in dışında
daim olan yoktur."
el-Hasen, İkrime,
ed-Dahhak ve İbn Cübeyr de şöyle demiştir: Samed, karın boşluğu olmayan, içi
boş olmayan demektir. Şair şöyle demiştir:
"0 savaşların
alevidir her zaman onun asil atları Asık suratlı olup içi boş gemlerini
çiğneyip durur."
Derim ki: Biz bütün bu
görüşleri "Kitabu'l-Esna..." adlı eserimizde "es-Samed'i
açıklarken geniş açıklamalarıyla zikretmiş bulunuyoruz. Bunlardan sahih olanın
da, iştikakın doğruluğuna tanıklık ettiği açıklama olduğunu orada
belirtmiştik. Doğrusu birinci görüştür. Bunu da el-Hattabi zikretmiştir,
Allah'ın rahmetinden
uzak tuttuğu, rezil ettiği, cehennem ateşini de kalacak yeri ve barınağı
kıldığı kimseler, bu sûreden kimi lafızları iskat-etmiş, nama2da insanlar
kendisini dinlerken "(i^jı jt^ijjı İİı ): Allah bir tektir,
Sa-meüdir" diye okumuş Ve "De ki o..." lafızlarını düşürerek,
bunların Kur'ân'dan olmadığım iddia etmiş "( j^-İ ): Bir tektir"
lafzını değiştirerek doğrunun kendi okuduğu şekil olduğunu iddia etmiş,
insanların okudukları şeklin batıl ve imkansız olduğunu söylemiştir. Böylece
âyetin manasını iptal etmiş olmaktadır.
Çünkü tefsir alimleri
şöyle demiştir: Bu âyet müşriklerin gelip Rasûlullah (sav)'a şayie demeleri
üzerine İnmiştir: Bize Rabbini anlat, O altından mıdır? Yoksa bakırdan mıdır?
Yoksa tunçtan mıdır? Bunun üzerine yüce Allah, onlara cevab olmak üzere:
"De ki; O Allah'tır, bir tektir" diye buyurmuştur. Burada
"O" lafzı onlara verilen cevabın delaleti ve onlara cevabın neresi
olduğuna dikkat çekilmektedir. Eğer bu kaldırılacak olursa âyetin manası batıl
olur. Yüce Allah'a iftira edilmiş, Rasûlullah (sav) da yalanlanmış olur.
Tirmizî, Ubey b.
Ka'b'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Müşrikler Rasû-İLillah (sav)'a dedi
ki: Bize Rabbini tanıt. Bunun üzerine yüce Allah: "De ki: O Allah'tır, bir
tektir. Allah'tır, Sameddir" buyruklarını indirdi. Samed de doğmamış ve
doğurulmamtş olandır. Çünkü doğup da ölmeyecek hiçbir kimse olmadığı gibi,
ölüp de kendisine mirasçı olunmayacak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz yüce Allah
ölmez ve kimse O'na mirasçı olmaz.[2]
"Kimse de O'nun
dengi değildir" (buyruğu hakkında) dedi ki: O'nun benzeri ve dengi
yoktur. O'na benzer hiçbir şey yoktur.
Ebu'l-Aliye'den de
şöyle dediği rivayet edilmiştir: Peygamber (sav) onların tanrılarını ağzına
dolayinca onlar: Haydi sen bize Rabbini tanst, dediler. Dunun üzerine Cebrail
ona bu sûreyi getirdi: "De ki: O Allah'tır. Bir tektir." deyip, onun
benzerini zikretti. Fakat bu rivayette Ubeyy b. Ka'b'dan diye rivayet etmedi,
Bu rivayet daha sahihtir. Bu açıklamayı Tirmizi yapmıştır.[3]
Derim ki: Bu hadiste
"De ki: O Allah'tır. Bir tektir" lafzı sabit olduğu gibi
"Samed" lafzı da açıklanmaktadır ki, daha önce de geçmiş bulunmaktadır.
İkrime'den de bunun benzeri bir açıklama nakledilmiştir.
İbn Abbas dedi ki:
Meryem'in doğurduğu gibi "O doğurmamıştır" İsa'nın ve Uzeyr'in
doğurulduğu gibi "Odoğurulmamışttr." Bu hem hristiy anların
inançlarını reddetmektedir, hem de, Uzeyr Allah'ın oğludur, diyenlerin kanaatlerini-
reddetmektedir.
"Kimse de O'nun
dengi değildir." Hiç kimse O'na benzer değildir. İfadede takdim ve telyr
olup takdiri şöyledir; "Kimse de O'nun dengi değildir."[4]Ayette
haberi (olan: küfüven lafzını) ismi (olan ehad)den önce zikretmesi, âyet
sonlannın aynı nazın üzere devam etmesi içindir.
"Denk"
anlamındaki- lafzı "fe" harfi ötreli ve sakin olarak okunmuştur.
Daha önce el-Bakara Sûresi'nde (el-Bakara, 2/67. âyet, 4. başlıkta) Ük harfi
ötreli olup, üç harfli olan herbir ismin aynının (ikinci harfinin) hem ötreli
hem sakin okunabileceğine dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. Yüce Allah'ın:
" Ona kullarından bir parça isnad edip yakıştırdılar" (ez-Zuhruf,
43/15) buyruğu(ndaki "cüz" lafzı) müstesnadır. Bunun gerekçesi de
(orada) açıklanmış idi,
Hafs: "Dengi"
lafzını "fe" harfini ötreli ve hemzesiz olarak okumuştur. Hepsi de
fasih söyleyişlerdir.
Bu sûrenin faziletine
dair varid olmuş hadislere dair açıklamalar ile ilgili olarak vereceğimiz
bilgileri üç başlık halinde sunacağız:
[5]
Sahih-i Buhârî'de Ebu
Said el-Hudri'den şöyle dediği sabittir: Bir adam bir diğerinin "De kii O
Allah'tır, bir tektir" Sûresi'ni okuyup ve defalarca tekrar edip
durduğunu işitti. Sabah olunca Peygamber (sav)'a geldi. Ona bu durumu anlattı.
Bu adam bıı sûreyi azımsıyordu. Bunun üzerine Rasûlulkh (sav) şöyle buyurdu;
"Nefsim elinde olana yemin ederim ki o, Kur'ân'ın üçte birine
denktir."[6]
Yine Ebu Said
el-Hudri'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Peygamber (sav)
ashabına dedi ki: "Sizden herhangi bir kimse bir
gece Kur'ân'ın üçte birini okumaktan yana aciz kalır mır1" Bu onlara ağır
geidi ve: Buna hangimizin gücü yeter, ey Allah'ın Rasûlü? dediler. Peygamber
şöyle buyurdu: "O Allah'tır. Biftektir. Sameddir (Sûresi) Kur'ân'ın üçte
birine denktir." Bu hadisi Müslim, Ebu'd-Derda yoluyla bu manada rivayet
etmiştir.[7]
Ebıı Hureyre'den de
şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasûlullah (sav) buyurdu ki;
"Toparlanınız, çünkü ben -size Kur'ân'ın üçte birini okuyacağım."
Toplananlar bir araya geldi, daha sonra Peygamber (sav) (yanlarına) çıkıp
"De ki: Allah'tır, bir tekfir" Sûresini okudu, sonra içeri girdi.
Birbirimize: Benim görüşüme göre buna sebeb ona semadan gelen bir haber
olmalıdır. Onun içeri girmesine sebep teşkil eden odur. Daha sonra çıkıp şöyle
dedi: "Ben size Kur'ân'ın üçte birini okuyacağımı söyledim. Haberiniz
olsun ki o (sûre) Kur'ân'ın üçte birine denktir."[8]
Kimi ilim adamı şöyle
demiştir: Bu sûrenin Kur'ân'ın üçte birine denk düşmesi bu serede yer alan
"es-Samed" isminden dolayıdır. Çünkü bu isim ondan başka hiçbir
sûrede bulunmamaktadır. "Ahad: Bir tek" ismi de böyledir.
Kur'ân-ı Kerim'in üç,
üçte bir halinde indirildiği söylenmiştir. Birisi ahkamdır, bir diğer üçte
biri va'd ve vaiddir. Bir diğer üçte biri ise isimler ve sıfatlardır. "De
ki: O Allah'tır. Bir tektir" Sûresi bu üç, üçte birden birisini ihtiva
etmiştir ki, bu da isimler ve sıfatlardır.
Müslim'in Sahih'mde
yer alan Ebu'd-Derda'nın rivayet ettiği hadis de hu tevile delaiet etmektedir.
Buna göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Aflah
Kur'ân'ı üç bölüme ayırmıştır. "De ki: O Allah'tır. Bir tektir"i
Kur'ân'ın cüzlerinden bir bölüm kılmıştır, "[9]
İşte bu açık bir nas
olup bu anlamdan harekette bu sûreye İhlas Sûresi adı verilmiştir. Doğrusunu en
iyi bilen Allah'tır.
[10]
Müslim'in, Aişe'den
rivayetine göre Rasûlullah (sav) bir adamı bir askeri birliğin başında kumandan
olarak gönderdi. O naınaz kıldırdığında arkadaşlarına Kur'ân okuyor ve sonunda
da "De ki: O Allah'tır, bir tektir* sûresi ile okumayı sona erdiriyordu.
Geri döndüklerinde bu durumu Peygamber (sav)'e aktardılar. Peygamber: "Ona
niçin böyle yaptığını sorunuz" diye buyurdu. Ona sordular, şu cevabı verdi:
Çünkü o Rahman (olan At)ah)'ın sıfatıdır. Ben o sûreyi okumayı seviyorum.
Rasûlııllah (sav) şöyle buyurdu: "Ona aziz ve cclil Allah'ın da onu
sevdiğini bildiriniz."[11]
Tirmizi, Enes b.
Malikten şöyie dediğini rivayet etmektedir: Ensardan bir adam onlara Küba
mescidinde imamlık yapıyordu. Namaz esnasında onlara bir sûreyi başından
okuduğu her seferinde onu okur ve "De kir O Allah'tır, bir tektir"
diye başlardı. Bu sûreyi bitirinceye kadar devam eder, sonra da onunla birlikte
bir başka sûre okurdu. Her rekatte bunu böylece yapıyordu. Arkadaşları (bu
husıTsta) onunla konuştular ve ona: Sen hep bu sûreyi okuyorsun. Arkasından bu
sûreyi okumanın yeterli gelmeyeceğini gördüğün için bir başka sûre okuyorsun.
Ya bu sûreyi oku yahutta terket, bir başka sûreyi oku. Şöyle dedi: Ben bu
sûreyi okumayı bırakmam. Eğer onu okuyarak size imamlık yapmayı arzu
ediyorsanız yaparım. Hoşunuza gitmiyorsa bırakırım. Onu aralarında en
faziletli kişi olarak görüyorlardı. Başkasının kendilerine imamlık etmesini
hoş görmediler. Peygamber (sav) onlara gelince durumu ona haber verdiler,
Peygamber şöyle buyurdu: "Ey filan! Arkadaşlarının senden istediklerini
yerine getirmene engel olan nedir? Niçin her rekatte bu sûreyi
okuyorsun?" Adam: Ey Allah'ın Rasûlü, ben onu seviyorum dedi. Bunun üzerine
Rasûlııllah (sav) şöyle buyurdu: "O sûreyi sevmen senin cennete girmene
sebeb teşkil etmiştir." (Tirmizi) dedi ki: Bu hasen, garib, sahih bir
hadistir.[12]
İbnu'l-Arabi dedi ki:
"Bu, bir sûreyi her rekatte tekrariamanın caiz olduğuna bir delildir. Ben
el-Esbat kapısı yakınlarında yirmi sekiz imam arasından bir imanı gördüm ki,
ramazan ayında orada Türklere teravih namazını kıldırıyor ve her rekatte
"Elhamdülillah1' ile "De ki: O Allah'tır, bir tektir"
sûrelerini teravihi
bitirinceye kadar -hem hafiflik olsun, hem de sûrenin faziletine rağbetten
ötürü- okuyordu. Esasen ramazanda Kur'ân'ı hatmetmek sünnet değildir."
Derim ki: Malik'in
açıkça ifade edip söylediği de budur. Malik dedi ki: Mes-cidlerde Kur'ân'ı
hatmetmek sünnet değildir.
[13]
Tirmizî, Enes b.
Malik'ten rivayetle dedi ki: Peygamber (sav) ile bir yere geldik. Bir adamın
"De ki: O Allah'tır, bir tektir" sûresini okumakta olduğunıı duydu.
Rasûlullah (sav): "Vacib oldu" dedi. Ben: Vacib olan nedir? dedim.
O: "Cennettir" diye buyurdu. (Tirmizi) dedi ki: Bu hasen, sahih bir
hadistir.[14]
Tirmizi dedi ki: Bize
Muhammed b. Merzuk el-Basrİ anlattı, dedi ki: Bize Hatem b. Meymun Ebu Sehl
anlattı. O Sabit el-Bunani'den, o Enes b. Ma-iik'ten, o Peygamber (sav)'dan
dedi ki: "Her kim her bir günde ikiyüz defa "De ki: O Allah'tır, bir
tektir" sûresini okursa ondan -üzerinde borç olması müstesna- elli yılın
günahları silinir.[15]
Yine aynı senedle
Peygamber (sav)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Her kim yatağında uyumak
ister de sağ yanı üzerine yatar, sonra da "de ki: O Allah'tır, bir
tektir" sûresini yüz defa okursa kıyamet günü olunca yüce Rab ona şöyle
der: "Ey kulum! Sağın üzere cennete gir." (Tirmizi) dedi ki: Bu,
Sa-bit'in, Enes'ten rivayeti ile garib bir hadistir.[16]
Ebu Muhammed
ed-Dârimî'nin Müsned'ınâe Enes b. Malik'ten şöyle dediği rivayA edilmektedir:
Rasûlullah (sav) buyurdu ki: "Her kim "De ki: O Allah'tır, bir
tektir" sûresini elli defa okursa onun da elli yıllık günahları bağışlanır.[17]
(Dârimî) dedi ki:
Ayrıca bize Abdullah b. Yezid anlattı, dedi ki: Bize Hay-ve anlattı, dedi ki:
Bana Ebu Akil haber verdi. O Said b. el-Müseyyeb'i şöyle derken dinlemiş:
Şüphesiz Allah'ın peygamberi Csav) şöyle buyurmuştur: "Her kim: "De
ki: O Allah'tır, bir tektir" Sûresi'ni on defa okursa onun için cennette
bir köşk yapılır. Her kim onu yirmi defa okursa onun karşılığında ona cennetle
iki köşk yapılır. Kim bu sûreyi utuz defa okursa onun karşılığında ona
cennette üç köşk yapılır." Bunun üzerine Ömer b. el-Hattab dedi ki: Allah'a
andolsun ki ya Rasülallah o zaman biz de (cennetteki) köşklerimizi çoğaltırız.
Bunun üzerine Rasûlullah (sav) "AllahCın lütuf ve ihsanı) bundan daha
geniştir" diye buyurdu. Ebu Muhammed dedi ki: Ebu Ukayl, Zühre b.
Mabed'in, Ebdal'den olduğu iddia edilmiştir.[18]
Hafız Ebu Nuaym, Ebu'l
Ala Yezid b. Abdullah b. eş-Şıhhir'in babasından
yaptığı şu rivayeti zikretmektedir: Rasûlullah (sav) buyurdu ki:
"Her kim ölümü ile neticelenen hastalığında: "De kî O Allah'tır, bir
tektir" sûresini okursa kabrinde fitneye maruz kalmaz. Kabrin
sıkıştırmasından emniyette olur. Kıyamet gününde melekler onu avuçlarında
taşır. Ta ki Sıratın üzerinden onu cennete ulaşiırıncaya kadar.[19] (Ebu
Nuaym) dedi ki: Bu Yezid'in rivayeti olarak garib bir hadistir. Bunu sadece
Nasr b. Hammad el-Becelî münferid olarak rivayet etmiştir.
Hafız Ebu Bekr Ahmed
b. Ali b. Sabit, İsa b. Ebi Patıma er-Razi'den şoy-le dediğini zikretmektedir:
Malık b. Enes'i şöyle derken dinledim: Çan çalındığında Rahman'ın gazabı
artar. Melekler iner, yeryüzünün her tarafını tutarlar. Yüce Allah'ın gazabı
dininceye kadar: "De ki: O Allah'tır, bir tektir" sûresini okurlar.[20]
Muhainmed b. Halid
el-Cenedi'den de şu rivayeti zikretmektedir: Muham-med, Malik'ten, o Nafi'den,
o İbn Ömer'den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasûlull^h (sav) buyurdu ki:
"Her kim cuma günü mescide girer, dört rekat namaz kılar, herbir rekatte
Fatihatu'l-Kitab ile birlikte elli defa "Deki: O Allah'tır, bir
tektir" sûresini okursa ve böylelikle dört rekatte ikiyüz defa ih-lası
okursa o kimse, cennetteki yerini görmedikçe yahut ona gösterilmedikçe ölmez,
[21]
Cerir b. Abdullah
el-Beceli'nin azadlısı Ebu Ömer, Cerir'den şöyle dediğini rivayet etmektedir:
Rasûlullah (sav) buyurdu ki: "Her kim evine girdiği vakit: "De ki: O
Allah'tır, bir tektir" sûresini okursa (bu sûre) o evin halkından ve
komşularından fakirliği uzaklaştırır."[22]
Enes'den şöyle dediği
rivayet edilmiştir: Rasûlullah (sav) buyurdu ki: "Her kim, "De ki: O
Allah'tır, biftektir" sûresini bir defa okursa ona bereket ihsan olunur.
İki defa okursa una ve aile halkına bereket ihsan olunur. Kim onu üç defa
okursa ona ve bütün komşularına bereket ihsan olunur. Kim oniki defa okursa
Allah ona cennette oniki köşk bina eder. Hafaza melekleri: Celin kardeşimizin
köşküne gidip bakalım derler. Her kim bu .sûreyi yüz defa okursa, Allah onun
elli yıllık günahlarını örter. Kan ve mala karşı işlenmiş suçları müstesna.
Eğer bu sûreyi dörtyüz defa okursa, Allah onun yüz yıllık günahlarını örter.
Eğer bin defa okursa cennetteki mekanını görmeden yahut ona gösterilmeden
ölmez."[23]
Sehi b. Sa'd
es-Saidi'den dedi ki: Bir adam Rasûlullah (sav)'a fakirlikten ve gelini
darlığından şikayet etti. Rasûlullab (sav) ona şöyle dedi: "Eve girdiğin
vakit eğer evde kimseler varsa selam ver. Şayet hiç kimse yoksa bana selam ver
ve bir defa "De ki: O Allah'tır, bir tektir" sûresini oku." Adam
bunu yaptı, yüce Allah ona -komşularına taşacak kadar- ona bol rızik ihsan
etti.[24]
Enes dedi ki; Tebuk'ta
Rasûlullah (sav) ile birlikte idik. Güneş ışıltısı ve nuru olduğu halde beyaz
olarak doğdu. Daha önceden onun hiç bu şekilde doğduğunu görmemiştim. Cebrail
geldi, Rasûlullah (sav) ona: "Ey Cebrail'dedi. Ben ne diye güneşi bundan
önce hiç görmediğim bir şekilde şualı ve beyaz olarak doğmuş olduğunu
görüyorum." Cebrail dedi ki: "Bunun sebebi şudur: Muaviye b. Muaviye
el-Leysi bugün Medine'de vefat elti. Allah onun% nama2im kılmak üzere yetmişbin
mdek gönderdi." Peygamber: "Bunun sebebi nedir?" diye sordu.
Cebrail şöyle dedi: "O gece gündüz, yürürken, ayaktayken, otururken
"De kii O Allah'tır, bir tektir" sûresini çokça okurdu. Ne dersin?
Ey Allah'ın Rasûlü arzı sana yaklaştırayım, onun namazını kılmak ister misin:Peygamber:
"Olur" dedi. Onun namazını kıldı, sonra geri döndü.[25]
Bunu es-Salebi
zikretmiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. (İlılas Sûresi burada sona
ermektedir. Ailah'a hamd olsun).
[26]
[1] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç
Yayınları: 19/455.
[2] Tirmizî,
V,
451,
452; Müsned, V, 133.
[3]
Tirmizî, V, 452
[4] Ve iem yekun ahadun kufuven lehû" şeklinde kaydedilmesi
gerekirken (herhalde bir sehv olarak} âyet olduğu gibi kaydedilmiştir. Aksi
takdirde takdir sözkonıısıı değildir. Bundan sonraki ifadeler de bunu ortaya
koymaktadır.
[5] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç
Yayınları: 19/455-459.
[6] Buhâri, IV, 1Ş15, VI, 2449, 2685; Ebu Davud, H, 72;
Nesâl, II, 171; Muvatta, I, 208; Müs-ned. III. 3. 35. 43.
[7] Buhâri, IV, 1916; Müslim, 1, 556; Tirmizi, V, 167;
Dâriınî, II, 552, 553; Müsned, V, 195,
V[, 442, 443, 447.
[8]
Müslim, I, 557;
Tirmizi, V,
16H; Müsned,
II,
429
[9] Müslim. I îîfi:
Dârimt. II. 552: Müsned. VI. 443, 447
[10] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç
Yayınları: 19/459-460.
[11]
Müslim, I, 557;
Buharı, VI,
2ÖK6; Nesâi, 11, 170.
[12] Buharı, I, 268; Tinnizi, V, 169. Hadisin vürııd sebebi
zikredilıneksizin: Dârinıi, 11, Müsned.Ul, 141, 150.
[13] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç
Yayınları: 19/460-461.
[14] Tirmizi,
V,
167;
Hâkim, Müstedrek, I, 754; Nesâî,
II,
171; Muvatta,
I- 208; Müsned, II-535. Ancak hepsi de: Ebu
Hııreyre'den... diye rivayet etmişlerdir.
[15] Tirmizi, V, İfitt; Dârimî, II, 552 (farklı senedle ve
nis beteri muhtasar); Ueyhakî, Şu-abu'l-İman, 11, 507.
[16]
Tirmizi, V,
168; İhn Adiyy, el-Kâmil, II, 439da •fezail-i sımala" dair Sabit'ten gelen
hu hadisi naklettikten sonra şunları söylemektedir: "Hu hadisler Sabit'ten
ve başkalarından gelmiştir. Onun rivayetlerinde tenkid edilecek taraflar
vardır..."
[17] Dârimî, II, 553-
[18] Dârimî, II, 551.
[19] Ebu Nuaym, Hilye, II, 213.
[20] Suyulî, ed-Durru'l-Mensûr, VIII, 677
[21]
Yakın manada
bazı rivayetler için hk. Suyulî, ed-Durru'l-Meıısûr, VIII, fiHI.
[22]
Taberânî,
Kebir, II, 340.
[23] Stıyuti,a-g-e-, VIII, 677.
[24] Kaynağını tespit edemedik.
[25] Ehu Yala, Müsned, VIII, 257; Beyhakî,
es-Sünenu'1-Kübrâ, IV, 50; Heysemî, Mecma1, IX, 37H -ravilerinden d-AIsVmn
metruk olduğu kaydıyla-
[26] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç
Yayınları: 19/461-464.