«(Savaşta) o küfredenlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun; netice olarak onları savaşamaz hale getirip üstünlük elde ettiğiniz zaman, artık bağı sıla tutun; harp ağırlıklarını bırakın-caya dek, onları ya iyilik yaparak karşılıksız bırakın, ya da fidye karşılığında salıverin. Bu hüküm böyledir.. Allah dilemiş olsaydı, onlardan (savaşsız olarak da) intikam alabilirdi. Fakat (savaş ile emretmesi) sizi birbirinizle denemek içindir. Allah kendi yolunda öldürülenlerin elbetteki amellerini boşa çıkarmaz.» [1]
Cenâb-ı Allah (C.C.) hakka tâbi' olanlarla bâtıla uyanların arasındaki açık farkı beyân ettikten ve bu hususta aydınlatıcı misâl verdikten sonra; savaşın iüzumuna dikkatimizi çekiyor ve iki taraf arasında savaş başlayıp hakla bâtılın müdafaa ve çatışma safhası kendini gösterip arz-ı endam edince artık inanmış bahtiyarların, küfr u tuğyanı, fisk u fücuru yok etmek ya da zararsız hâle sokmak için îmanlarından gelen üstün cesaretle silâhlarım tam isabet hâlinde kullanmalarını; böylece bâtılı temsil edenlerin mağrur başlarım uçurmalarını, emrediyor.
Burada küfredenlerden kimler kasdediliyor? Yalnız putperestler mi? Yoksa Müslüman olmayan bütün milletler mi?..
a) Mâverdî ile İbnÜ'l-Arabi'ye göre İslâm dînine muhalif olan her kabile ve millet ister müşrik olsun, ister kitab ehli olsun, yeter ki arada andlaşma ve zimmet bağı bulunmasın hepsi kasdediliyor.
b) İbnü Abbas (R.A.)a göre yalnız putperestler kasdediliyor.
Birinci görüş İslâmin maksad ve hedefine daha uygundur. Çünkü küfür tek bir millettir ve hepsi de İslâm'ın karşısmdadır.
Ancak âyetin tevilinde dört ayrı görüş daha meydana çıkmıştır ki onları da bir bir belirtmemizde fayda vardır. Böylece İlâhî muradın anlaşılmasına daha yaklaşmış oluruz:
1. Katâde, Dahak, Süddî, İbni Cüreyc ve Avfî'nin İbni Abbas (RA.)dan yaptıkları rivayete göre, bu âyet putperestler hakkında inmiştir.
«Dokunulması haram olan aylar çıktığı zaman artık o müşrikleri, onları nerede bulursanız Öldürün...» [2]
«Arılaşma yaptığın kimseler, sonucundan sakmmıyarak anlaşmalarını her defasında bozarlar. Savaşta onları yakalarsan, arkalarındakilere ibret olacak şekilde, darmadağın et.» [3] ve «Siz de müşriklerle topyekûn harb edin!» [4]
Mealindeki âyetlerle nesholmııştur (hükmü kaldırılmıştır.)
Nitekim Abdülkerîm eî-Cevzî diyor ki: «Bâzı esirlerin fidye mukabili serbest bırakılması hakkında Hazret-i Ebûbekir'e yazılıp sorulmuş; o da şu cevabı vermiştir: «Onları öldürünüz. Ândolsun ki, müşriklerden bir adamın Öldürülmesi benim nazarımda fidye ve başka hususlardan çok daha iyidir.» [5]
2. Bilûmum kâfirler hakkındadır. Kadın müstesna diğerleri esir edildiğinde öldürülürler. Ancak bu âyet,
âyetivle nesholmuşlur. Mücâhid de aynı görüştedir.
3. Sevrî'nin Cüveynib'den, onun da Dahak'dan yaptığı rivâyete göre bu âyet, « âyetini neshetmiştir. Bunlara göre, esir edilen müşrikler öldürülmez; ya iyilik olsun diye serbest bırakılır, ya da fidye alınarak salıverilir..[6]
4. Müşrikler mağlûp olup esir düşünce İslâm kumandam onlar hakkında uygun gördüğü husus ne ise ona göre hükmeder. Yâni kumandan bu hususta tamamen serbesttir. Bu, Saîd bin Cübcyr'e göredir. İbn-i Ömer, Hasan, Aalâ ve Ali bin Ebî Talha da aynı görüşte olup âyetin muhkem olduğunu ve İmâmın her hâl ü kârda serbest bulunduğunu söylemişlerdir. İmâm Mâlik, İmâm-ı Şafiî, Sevrî ve Evzâî'nin de mezhebleri budur..
Nitekim Bedir savaşında esir edilen müşriklerden Ukbe bin Ebî Muayt ile Nadr bin Haris öldürülmüş, diğer esirler ise fidye alınarak serbest bırakılmışlardı. Dört halîfe de aynı metod ve prensiple hareket etmişlerdir.
Netice olarak diyebiliriz ki âyet muhkemdir. İslâm kumandanı günün şartlarına ve düşmanla aralarındaki münâsebete göre hareket eder. Daha uygun olan görüş budur.. [7]
1. Savaş başladığı, sulha imkân kalmadığı zaman mü'min-ler artık silâhlarını isabetli bir şekilde kullanır, müşriklerin kuvvet ve gururunu kırmak için îmânından gelen bütün cesaretini sarfedcrek kafaları uçarmakta meharet gösterirler.
2. Savaşın ağırlığı kalmayınca, müşrikler mağlûb duruma düşünce, elde edilen esirler ya iyilik oysun diye karşılıksız serbest bırakılır ki bu İslâm'ın merhamet dini, âlicenablık dini olduğunu gösterir. Ya da fidve alınarak salıverilir.
3. Esirleri öldürmek hususu ihtilaflı olmakla beraber, İslâm kumandanı günün şartlarına göre hareket edebilir. [8]
[1] Muhammed sûresi, âyet: 4.
[2] Tevbe sûresi, âyet: 5
[3] Enfâl sûresi, âyet: 57
[4] Tevbe sûresi, âyet: 36.
[5] Kurtubî: C. 16. S. 237. (Bu rivayeti başka bir kaynakta bulmak müyesser olmadı).
[6] tbni Cerîr Taberî.. Ebûbekîr Râzî..
[7] Celal Yıldırım, Kur’an Ahkamı Ve Mezhep İmamlarının Görüş Farkları, Bahar Yayınları: 2/273-276.
[8] Celal Yıldırım, Kur’an Ahkamı Ve Mezhep İmamlarının Görüş Farkları, Bahar Yayınları: 2/276.