VAHİY.. 2

1-Vahyin Çeşitleri 2

a) Gayr-i İlâhi Vahy: 2

b) İlâhî Vahy: 2

2- Vahyin Başlangıcı 2

3- Vahyin Geliş Şekilleri 3

4- Vahy Esnasında Peygamberimiz. 3

5- Vahy Kâtipleri ve Vahyin Yazıldığı Malzeme. 3

6- Vahye Ait Bazı Terimler 4


VAHİY

 

Kur'ân-ı Kerîm, Hz. Peygamber'e vahy yoluyla nazil olmuştur. Vahy kelimesi masdar olup, gizli konuşmak, emretmek, ilham etmek, imâ ve işaret etmek, acele etmek, seslenmek, fısıldamak, mektup yaz­mak gibi çeşitli anlamlara gelmektedir.[1]

Bir beşer olarak Peygamber'in, maddî âlemden soyutlanıp, ma­nevî âleme yönelmesi ve ilâhî hitabı dinleyip alması anlamına gelen vahyin hakikatini kavramaya imkân yoktur. Çünkü ilim ve tekniğin basanlarına rağmen, insanoğlunun ruhî hallere ait bilgisi çok kısır­dır. Fakat hakikatini anlıyarmyoruz diye vahy hadisesini inkâr ede­meyiz, bizim inancımıza göre vahy hariçten gelir. Hristiyanlar vahyi ilham mânâsına alırlar. Maddeciler de vahyi insanın iç coşkusu ola­rak tanırlar.

İslâm inancına göre vahy gerçeğini modern ilim yoluyla hallet­mek ve münakaşaya kalkışmak tehlikeli bir çıkmaza götürebilir. Çünkü vahy metafizik bir meseledir, tecrübî ve sosyal ilimlerin metodu buna uygulanamaz. Vahy, fıtrî olan beşeriyetten bir an sıyrılmaktır. Yine vahy, ruh gibi bir ilâhî sırdır. Kısaca vahy Allah ile Peygamber arasında kılmış bir sır olduğundan insanoğlunu onu tam olarak an­laması mümkün değildir.[2]

 

1-Vahyin Çeşitleri

 

Kur'ân-ı Kerîm'de kullanıldığı çeşitli mânâlara göre vahyi iki gruba ayırmak mümkündür.

 

a) Gayr-i İlâhi Vahy:

 

Zekeriyya Peygamber'in kavmine yaptığı vahy gibi. Meryem Sûresi 10. âyette geçen vahy kelimesi ima ve işaret etmek anlamına kullanılmıştır. Yine En'âm sûresinin 112. âyetinde ifade edilen insan ve cin şeytanlarının yaptıkları vahy de fısıldamak ve gizlice söylemek anlamına gelmektedir. Bu arada En'âm sûresinin 121. âyetinde zikredilen şeytanların dostlarına yaptıkları vahy, telkin etmek, teşvik etmek ve söylemek mânâsını ihtiva etmektedir.

İşte bu şekilde peygamber ve dışındakilerin yaptıkları konuşma ve telkinleri ifade eden vahylere "Gayr-i İlâhî Vahy" denilmiştir.

 

b) İlâhî Vahy:

 

İlâhî vahyin de Kur'ân'da 5 çeşidine Taslamaktayız:

1- Cansız yere ve göğe hitaben gelen vahyler. ez-Zilzâl sûresi 4-5 âyetleriyle, Fussilet sûresi 12. âyetinde geçen vahyler, "Allah'ın emret­mesi" anlamına kullanılmıştır.

2- Canlılardan bal ansına gelen vahy. Nahl sûresi 68-69. âyet-lerdeki arıya yöneltilen vahy "İlham" mânâsına alınmıştır.

3-  Meleklere hitaben gelen vahy. el-Enfâl sûresi 12. âyette Allah'ın meleklere vahyettiği belirtilmektedir.

4- İnsanlardan Hz. İsa'nın havarilerine ve Hz. Musa'nın anne­sine hitaben gelen vahyler. el-Mâide sûresi 111. âyetinde havarilere, el-Kasas sûresi 7. âyetinde de Hz. Musa'nın annesine vahyedildiği belirtilmektedir. Buradaki vahyler "İma, emir ve ilham" mânâsını ihtiva etmektedirler.

5- Hakîki Vahy, Allah tarafından peygamberlerine özellikle Hz. Muhammed'e ulaştırılan vahydir. Vahyin dinî bir terim olarak da anlamı budur. Kur'ân-ı Kerîm'de çeşitli âyetlerde ilâhî vahye mazhar olan peygamberlerden ve Peygamberimizin vahye mazhar oluşundan bahsedilmektedir.[3]

 

2- Vahyin Başlangıcı

 

İnanılır kaynaklara göre, ilk vahy geldiğinde Hz. Peygamber 40 yaşında idi (M. 610). Kur'ân-ı Kerîm'in ifadekinden anlaşıldığına göre o, Ramazan ayında Kadir gecesinde indirilmiştir. Bu günün de Pazar­tesi olduğunda İttifak vardır. İhtilâf edilen nokta ise Kur’an’ın indiril­diği gece olan Kadir gecesinin hangi gece olduğudur. Bu mübarek gecenin Ramazanın 17., 24. ve 27. geceleri olduğunu söyledikleri göz önüne alınırsa, Kur’an’ın iki nüzulünün olduğu ortaya çıkmaktadır.

Birincisi el-Levhu'1-Mahfuz'dan Dünya semasına toptan indiriliş (inzal) dir.

İkincisi de oradan Cebrail vasıtasıyla Hz. Peygamber'iln kalbine tenzili (aralıklı indirilişjdir.[4]

Bu duruma göre Kur'ân Kadir gecesinde dünya semasına toptan indirilmiş, sonra da 23 sene zarfında zaman aralıklarıyla ihtiyaca göre parça parça indirilmiştir.

Hz. Peygamber'e İlk nazil olan âyetler Alâk sûresinin 1-5. âyetleridir. Bu âyetler, Allah Resulünün Hıra mağarasında bulunduğu bir sırada ilk defa gördüğü melek tarafından Hz. Peygamber'e bildirilmiş­tir. Böylece ilk vahy "Oku" emriyle başlamıştır.[5] Bir süre vahy kesil­miştir. Vahyin kesilme süresi (Fetret) ile ilgili olarak farklı görüşler vardır. Bunun üç sene olduğunu söyleyenler oluduğu gibi, 40 gün sürdüğünü belirtenler de mevcuttur. Ama itibar edilmesi gereken gö­rüş, vahyin kesilmesinin yıllarca sürmediğini ifade edenlerin görüşüdür.[6]

 

3- Vahyin Geliş Şekilleri

 

Vahyin geliş şekliyle ilgili olargk sâdece Hz. Peygamber'üı sözle­rinden bir fikir edinebilmekteyiz. Hadislerden çıkarılan bilgilere göre Hz. Peygamber'e vahyin geliş şekil ve tarzları şöyledir:

1- Sâdık Rüya. Vahyin ilk şekli olup, Hz. Peygamber'in uyku halinde gördüğü ve sabah aydınlığı gibi apaçık gerçekleşen rüyalarıdır

2- Hz. Peygamber uyanık iken meleğin görülmeksizin kalbine ilâhî vahyi bildirmesi (ilkâ etmesi)dir. Bunun ilham olmayıp vahy ol­duğuna dair bir bilginin Hz. Peygamber'in gönlünde yaratılmasıdır.[7]

3- Cebrail'in insan ve delikanlı suretinde gelip, Hz. Peygamber'e vahy getirmesidir. Vahyin en kolay şekli olduğu bildirilen bu vahyi Cebrail, çoğunlukla "Dıhye"nin suretine girerek getirmiştir.

4- Meleğin görünmeksizin, çan sesine benzer bir sesle vahyi getirmesidir ki, Hz. Peygamber'e gelen bu şekilde vahyin en ağır şekli­dir.[8] Tehdit ve vaîdi ihtiva eden âyetler bu şekilde vahyediliyordu. Bu tür vahy devam ettiği sürece Hz. Peygamber heybet içinde kalır ve titrerdi.

5- Cebrail'in aslî şekliyle görünüp ilâhî emri duyurmasıdur. Bu durum iki defa gerçekleşmiştir. Birincisi, Peygamberliğin başlangıç döneminde vahyin kesilmesi (Fetret) olayından sonra Hira'da vâki olmuştur. İkincisi de Mİraç'ta gerçekleşmiştir. Hz. Peygamber birinci olayda son derece korkmuş ve bayılmış, ikinci görüşünde ise fazla korkmamıştır.

6- Hz. Peygamber'in uyanık iken Allah Teâlâ ile konuşmasıdır. Bu vasıtasız vahy şekli, Miraç gecesinde namazın farz kılınış ve Bakara'nm son üç âyetinin vahyedümesi olayında görülmüştür.

7- Cebrail'in Hz. Paygamber'e uyku halinde iken vahy getirmesi şeklidir.

 

4- Vahy Esnasında Peygamberimiz

 

Vahy esnasında Peygamberimizde bir tür korku ve heyecan meydana geldiği, bazan da buhranlı anlar geçirdiği gözlenmiştir. Bu cümleden olmak üzere vahy sırasında Peygamberimizin vücudu titrer, yüzünün rengi değişir, en soğuk günlerde bile alnı terler, nefes alırken horultuya benzer bir ses çıkarırdı. Deveye bindiği sırada vahy gel­mişse, deve çöker, Peygamberimiz inmek zorunda kalırdı. Bir defasın­da Hz. Peygamber'in dizi Zeyd b. Sâbit'in dizi üzerinde iken vahy gel­miş, Zeyd büyük bir ağırlık hissetmiş, bu ağırlık altında ayağı kırılacak gibi olmuştu.

Vahy geldiğinde gözlenen bu tabii olmayan durumu, Peygam­ber'in etrafındakiler de hissetmişlerdir. Hadis mecmualan, vahy nazil olurken Hz. Peygamber'in yanında an uğultusuna benzer bir sesin işitildiğini kaydetmişlerdir. Yine vahy geldiğinde Hz. Peygaber'in üze­rini Örterlerdi.[9]

Vahy sırasında Hz. Peygamber'de meydana gelen durumu o dönemde Kureyşliler istismar ederek onu kâhin, sâhir ve mecnûn ola­rak nitelemişler, daha sonra birçok Avrupalı müsteşrik de onda sara hastalığının olduğu zannına kapılmışlardır. Bütün bu sözde değer­lendirmeler, onun manevî cephesini anlayamamaktan ileri gelmek­tedir.

 

5- Vahy Kâtipleri ve Vahyin Yazıldığı Malzeme

 

Hz. Peygamber, kendisi ümmî olduğundan, risâletinin başlan­gıcından, vefat edinceye kadar, yazı bilen bir çok Sahabe'ye vahyi yaz­dırmıştır. Vahy kâtipleri adını alan bu mübarek kişilerin sayısı 40'a kadar varır. Kaynaklarda ismi geçen vahy kâtiplerinin bazılarını zik­redelim:

1- Hz. Ebû Bekr                           

2- Hz. Ömer                                 

3- Hz. Osman                                

4- Hz. Ali                                      

5- Zübeyr b. Avvam                     

6- Âmir b. Fuheyre                      

7- Amr b. Âş                                

8- Abdullah b. Erkam                  

9- Sabit b. Kays 

10- Hanzalab. er-Rebi’

11- Muğîre b. Şu'be

12- Abdullah b. Revaha

13- Hâlid b. Velid

14- Huzeyfe b. Yeman

15- Muaviye b. Ebî Süfyan

16- Ubeyy b. Ka’b

17-Zeydb. Sabit[10]

Hz. Peygamber, gelen vahyleri sâdece vahy kâtiplerine yazdır­makla yetinmemiş, nazil olan âyetleri her sene Ramazanda Cebrail'e arzederek, ezberindekilerin kontrolünü yapmıştır. Son Ramazanda ise bu arzediş ve tekrarlayiş iki kez gerçekleşmiştir.[11] Böylece Kur’an’ın hem ezber, hem yazım açısından noksansız tamamlanması sağ­lanmıştır.

Vahy nazil oldukça Hz. Peygamber bunları alışılmış olan bir takım malzemeyi kullanarak yazdırırdı. O zaman yazı için yaygın mal­zeme şunlardı:

1- Hurma dalları

2- İnce beyaz taşlar

3- Kürek kemikleri

4- İşlenmemiş ince deri parçaları

5-Yazı yazmaya elverişli tahta, çanak ve çömlek parçaları 6- Mısır papirüsünden yapılmış "Kırtas" adı verilen kağıt, parsümen.[12]

 

6- Vahye Ait Bazı Terimler

 

Hz. Peygamber'e çeşitli zaman ve mekânlarda gelen vahy, geliş durumlarına göre tefsir ilminde bazı terimlerle ifade edilmiştir. Bu te­rimleri şöyle sıralamak mümkündür;

1- el-Hadarî: Hz. Peygamber'e yolculuk ve misafirlikte olmayıp, yerleşik durumda iken gelen vahydir. Vahyin çoğunluğu bu şekilde gelmiştir.

2- Seferi: Hz. Peygamber yolculuk veya savaşta iken inen vahylerdir.

3- Nehârî: Gündüz inen âyetlerdir. Kur’an’ın büyük bölümü gündüz inmiştir.

4- Leylî: Geceleyin vahyedilen âyetler.

5- Sayfî: Yaz mevsiminde nazil olan âyetler

6-  Şitâî: Kış mevsiminde nazil olan âyetler

7- Firâşî: Hz. Peygamber yatağında iken nazil olan âyetler

8- Nevmi: Hz. Peygamber uykuda iken nazil olan âyetler

9- Ardî: Hz. Peygamber yeryüzünde iken nazil olan âyetler. Kur'ân'ın hemen hemen hepsi bu şekilde indirilmiştir.

10- Semaî: Hz. Peygamber semâda iken nazil olan âyetler. Bakara sûresinin 285. âyeti olan (Âmene'r-Rasûlü...) Miraçta iken nazil olmuştur.[13]

Bütün bu terimlerin ifade ettiği âyetler, Mekkî ve Medenî sûre veya âyetler kapsamına alınarak incelenecektir.

 



[1] bkz. Lisânu'l-Arab, 15/379-382 ; Sihahu'b Cevheri, 6/2519-2520 ; Mebahis, 22-27.

[2] Vahyin aklî delilleri, vahye karşı ileri sürülen şüpheler ve bunlara verilen cevaplarla ilgili olarak bkz. Menâhû, 1/66-84 ; M. Reşid Rıza, el-Vahyu'l-Muhammedi Mısır, 1354/1935, 52,75 ; M. Hamdi Yazır, H, Dini Kur'dn Dili, İstanbul, 1960, 7/5167-5168 ; Abdülaziz Çavuş, Esraru'l-Kur'ân, İstanbul, 1331, 9-17 ; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, 43-48 ; Muhammed Hamidullah-Macit Yaşaroğlu, Kur’an-i KerimTari.hu 9 13.

[3] İlgili âyetler için bkz. en-Nisâ, 162; el-A'raf, 117,160;Tâhâ, 77; eş-Şuarâ, 52-63;eş-Şûrâ, 51; Fâtır, 31; ez-Zümer, 65; eş-Şûrâ, 13.

[4] el-Burhân, 1/228-232 ; el-İtkân, 1/45 ; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, 41-43 ; Keskioğlu, K. Kerim Bilgileri, 31-32.

[5] Ayrıntı ve vahy başlangıcını anlatan hâdise için bkz.  Muhammed b. İsmail el-Buhârî, el-Câmi'u'sSahîh, Mısır, 1345, 1/32-34.

[6] Keskioğlu, K. KenmBilgileri 32-34.

[7] el-İtkan, 1/46.

[8] Buhâri, Sahih, 1/2 ; Müslim, Sahih, 4/1817 ; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Beyrut, ts., 6/158-163 ; Neseî, Ebû Abdurrahman b. Şuayb, es-Sünen, Mısır, 1383/1964, 2/146-147.

[9] Vahy esnasındaki çeşitli durumlarla ilgili olarak bkz. Buhâri, Sahih,  1/2-4 ; Müslim, Sahih, 4/1817;2/836; Tirmizî, Muhammed b. İsa, Sünen, İstanbul, 1981, 2/286; Müsned, 1/34,464; 2/176;  5/184,190 ; 6/163; Ebû Dâvûd, Sünen, Mısır, 1371/1952, 2/11 ; Ccrrahoğlu, TefstrUsûlü, 50-51.

[10] Vahy kâtipleriyle ilgili olarak bkz. Ahmed b. Ebî Yakub, Tarihu Yakubî, Necef, 1385, 2/64; Ibn Hacer cl-Askalânî, Fethu'l-Bâri şerhi Sahihi'l-Buhân, Mısır, 1300, 9/18.                                                   

[11] Buhâri, Sahih, 3/35; Müslim, Sahih, 4/ 1803; 1904,1905; Nesai, Sünen, 4/125 ; Müsned, 1/288,325,326,363  ; îbn Sa'd,   Kitabu't-Tabakâti'lKebîr, Leiden,  1904-1940, 2/3.

[12] Vahyin yazıldığı malzeme, âyet ve hadislerin yanısıra kaynaklarda da geçmektedir, bkz. Tür sûresi, 1-3 ; Buhâri, Sahih, 9/93 ; Müsned, 5/185 ; Ahmed Emin, Fecnı'l-tslâm, Mısır, 1374/1955, s. 166 ; R. Blachere, Introduction au Coran, Paris, 1959, P. 13-14 ; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, 54 ; Keskioğlu, K. Kerim BûgUen, 77.

[13] Vahya ait terimlerle ilgili ayrıntı için bkz. el-Burhan, 1/198 ; el-itkân, 19-23 ; Mebâhis, 170-174 ; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, 51-52.