Kıyametin Alâmetleri, Hayır Ve Şerrin Karşılığı:
Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler:
1- Yer, kendisine ait şiddetli bir sarsıntı ile zelzeleye uğratıldığı
zaman,
2- Yer ağırlığını çıkardığı,
3- İnsan, "Buna ne oluyor?" dediği (zaman),
4- S»n bütün haberlerini anlata-
5- Çünkü Rabbi kendisine vahyetmiştir"
6- O gün insanlar, amelleri kendile- "ne gösterihnek için çeşitli
gruplar halinde çıkarlar.
7- İşte kim zerre ağırlığınca bir hayır yaparsa onu görür.
8- Kim de zerre ağırlığınca şer yaparsa onu görür.
"Yer, kendisine ait şiddetli bir sarsıntı ile zelzeleye
uğratıldığı zaman"
Yer dibinden şiddetli bir sarsıntı ile sallandığında, üzerindeki her
şey dökülecek şekilde çalkalandığında. Allah Tealâ şöyle buyurdu: "Ey
insanlar! Rabbinizden sakının. Çünkü o kıyametin zelzelesi büyük bir
şeydir." (Hac, 22/1), "O zaman yer bir sarsıntı ile
sarsılmıştır." (Vakıa, 56/4).
"Yer ağırlığını çıkardığı" içinde bulunan herşeyi ve ölüleri
dışarı attığı zaman. Bu anlamda bir diğer ayet de şudur: "Yer uzatıldığı
ve içinde ne varsa atıp bomboş kaldığı zaman." (İnşikak, 84/3-4). Müslim
ve Tirmizi Ebu Hureyre'den rivayet ettiler. Rasulullah (s.a.) şöyle buyurdu:
"Yer ciğerparelerini altın ve gümüşten sütunlar gibi kusar: Katil gelir,
şunun için öldürdüm, der. Sıla-ı rahimini koparan gelir, şunun için ilgimi
kestim, der. Hırsız gelir, şunun için elim kesildi, der. Sonra da onu
bırakırlar bir şey almazlar ondan."
İkinci Sur üflemesinde de yer ölüleri çıkarır.
"İnsan, "Buna ne oluyor?" dediği (zaman)"
İnsanlardan her bir fert, olanlar onu şaşırtıp dehşete düşürdüğünde: "Bu
yere ne oluyor? Niçin sallandı? Neden ağırlığını çıkardı?" der.
"O gün bütün haberlerini anlatacaktır." O çalkantılı vakitte,
zelzele vaktinde yer haberlerini verir. Üzerinde yapılan iyi veya kötü amelleri
anlatır. Kullara şahitlik etmesi için Allah onu konuşturur. İbni Abbas bu ayet
hakkında: "Rabbi ona konuş, der; o da konuşur." demiştir.
İmam Ahmed, Tirmizi ve Nesai (lafız onun lafzıdır) Ebu Hureyre'den
şöyle dediğini rivayet ettiler: "Rasulullah (s.a.) "O gün bütün
haberlerini anlatacaktır." ayetini okudu ve buyurdu ki: Haberleri nedir
biliyor musunuz? "Allah ve Rasulü en iyi bilendir" dediler. Buyurdu
ki: "Onun haberleri her kul veya ümmetin üzerinde yaptıklarını
söylemesidir. Bu onun haberleridir."[1]
Taberi: Bu misal getirme olup anlatılmak istenen lisan-ı hal ile konuşmasıdır,
dil ile değil, demiştir.
Sonra da Allah Tealâ bu gerçeğin kaynağını açıklıyor:
"Çünkü Rabbi kendisine vahyetmiştir." Allah'ın emri veya izni
ile haber verir. "Vahyetme" sözü izin verdi, emretti, anlamınadır.
Ya da ona vah-yetti, ilham etti, demektir.
"O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilmek için çeşitli
gruplar halinde çıkarlar." Yani bu çalkantılı günde, yıkım gününde
insanlar kabirlerinden hesap yerine çeşitli durumlarda gelirler. Kimi
emniyette kimi de korku içindedir. Bazısı cennetliklerin renginde bazısı da
cehennemliklerin rengindedir. Bu da, Allah amellerini açıkça onlara göstersin
diyedir. Bu, Şevkani gibi bazı müfessirlerin görüşüdür. Bu görüşe göre
"çıkma" yerde medfunken diriliş için kalkmadır. "Çeşitli
gruplar" da, mümin, kâfir ve asi gibi fırkalardır. Amellerini görmek için
arza doğru yürümektedirler.
İbni Kesir ve bazıları da şu görüştedirler: Hesap yerinden grup grup
dönerler. Çeşit çeşit ve sınıf sınıf. Dünyadaki amellerinin karşılığını görmeleri
için cennetlik olduğu belli olmuş mutlu bir halde ve cehennemlik olduğu belli
olmuş bedbaht bir halde. "Amelleri kendilerine gösterilmek için"
sözünden murat da amellerinin karşılığım görmeleri için, demektir. Bu da cennet
ve cehennemdir. Bunun için de şöyle buyurdu:
"İşte kim zerre ağırlığınca bir hayır yaparsa onu görür. Kim de
zerre ağırlığınca şer yaparsa onu görür." Kim dünyada küçük bir karınca
ağırlığınca veya ancak güneş ışığında görülecek küçüklükte bir toz kadar amel
yaparsa demektir -yani yaptığı amel ne kadar küçük olursa olsun- kıyamet günü
onu defterinde görür, mükâfatı ile karşılaşır, onunla sevinir veya onu gözünün
önüne konmuş görür. Aynı şekilde, değersiz ve az bile olsa kim dünyada kötü bir
iş yaparsa kıyamet günü cezasını görür.
Ayetin benzeri şu ayetlerdir: "Biz kıyamet gününe mahsus adalet
terazileri koyacağız. Artık hiçbir kimse hiçbir şeyle haksızlığa
uğratılmayacaktır. Bir hardal danesi kadar bile olsa onu getiririz. Hesapçılar
olarak da biz yeteriz." (Enbiya, 21/47), "Kitap konmuştur. Görürsün
ki günahkârlar onun içinde olanlardan korkudadırlar. "Eyvah bize, derler,
bu kitaba ne olmuş, küçük büyük hiçbir şey bırakmayıp onları saymış."
Onlar işlediklerini hazır bulmuşlardır. Rabbin hiçbir (kimseye) haksızlık
etmez." (Kehf, 16/49).
Sahih-i Buhari'de Adiy'den merfu olarak rivayet edilmiştir: "Yarım
bir hurma ile de olsa ateşten sakının. Velev hoş bir söz bile olsa." Yine
Sahih'te rivayet edilmiştir: "İyiliği basit görme; velevki su isteyene
kovandan su boşaltmak olsun. Velev güler yüzle kardeşini karşılamak
olsun." Yine Sahih'te: "Ey müslüman kadınlar topluluğu! Bir koyun
tırnağı da olsa komşu komşusuna yapacağı bir iyliği basit görmesin."
buyuruldu. Ahmed, Buha-ri'nin ve Nesai'nin Havva binti Seken'den rivayet
ettiklerine göre bir hadiste: "Yanık bir tırnak da olsa dilenciye
verin." denmiştir. İmam Ahmed Aişe'den Rasulullah (s.a.)'m şöyle büyuruduğunu
nekletti: "Aişe! Hurmanın yarısı ile de olsa ateşine karşı korun. O açın
açlığına tokluk sayılır."
İbni Cerir ve İbni Ebi Hatim Enes'ten rivayet ettiler: "Ebu Bekir
Peygamber (s.a.) ile beraber yiyordu. "İşte kim zerre ağırlığınca bir
hayır yaparsa onu görür. Kim de zerre ağırlığınca şer yaparsa onu görür."
ayeti inince Ebu Bekir elini kaldırdı ve Ya Rasulallah! "Ben yaptığım
zerre ağırlığınca şerrin cezasını mı göreceğim?" dedi. Rasulullah (s.a.)
buyurdular ki: "Ebu Bekir! Dünyada gördüğün sevmediğin zerrelerce şer
vardır. Allah sana zerreler ağırlığınca hayır da saklamaktadır. Ta ki kıyamet
günü onları bulasın."
İbni Cerir, Abdullah b. Amr b. As'tan şöyle dediğini rivayet etti:
"Zilzal suresi indiğinde Ebu Bekir oturuyordu. Ağlayıverdi. Rasulullah
(s.a.): "Seni ağlatan nedir Ebu Bekir?" dedi. "Beni bu sure
ağlatıyor." dedi. Rasulullah (s.a.) buyurdular ki: "Siz, hata edip
günah işliyor, Allah'ta sizi mağfiret ediyor olmasaydınız; Allah, hata edip
günah işleyen ve mağfiret edilen bir ümmet yaratırdı."[2]
İbni Abbas: "Mümin veya kâfir her bir kimse bir hayır ya da şer yaparsa,
muhakkak Allah ona yaptığını gösterir. Müminin yanlışları bağışlanır,
iyilikleri ile sevap kazanır. Kâfir ise, iyilikleri reddedilip kötülükleri ile
azap görür." demiştir.
Buna göre kâfir küfrü sebebi ile ceza görmektedir. İyilikleri ise dünyada
şerrin defi veya bir zararın kalkması gibi, ona yarar sağlar. Ahirette ise
faydası olmaz. Onu cehennemde ebedî tutacak azaptan kurtarmaz. Allah Tealâ
"Biz onların herhangi bir amel yaptılarsa önüne geçtik de bunları saçılmış
zerreler yaptık." (Furkan, 25/23) buyurmuştur. [3]