ZELZELE SURESİ. 2

Surenin İsmi: 2

Önceki Sureyle İlişkisi: 2

Surenin Muhtevası: 2

Nüzul Sebebi: 2

Surenin Fazileti: 2

Kıyametin Alâmetleri, Hayır Ve Şerrin Karşılığı: 3

Belagat: 3

Kelime ve İbareler: 3

Nüzul Sebebi: 3

Açıklaması: 4

Kâfirin İyilikleri: 5

Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler: 5


ZELZELE SURESİ

 

Kıyametin Alâmetleri, Hayır Ve Şerrin Karşılığı:

 

1- Yer, kendisine ait şiddetli bir sar­sıntı ile zelzeleye uğratıldığı za­man,

2- Yer ağırlığını çıkardığı,

3- İnsan, "Buna ne oluyor?" dediği  (zaman),

4- S»n bütün haberlerini anlata-

5- Çünkü Rabbi kendisine vahyetmiştir"

6- O gün insanlar, amelleri kendile- "ne gösterihnek için çeşitli gruplar  halinde çıkarlar.

7- İşte kim zerre ağırlığınca bir ha­yır yaparsa onu görür.

8- Kim de zerre ağırlığınca şer ya­parsa onu görür.

 

Açıklaması:

 

"Yer, kendisine ait şiddetli bir sarsıntı ile zelzeleye uğratıldığı zaman"

Yer dibinden şiddetli bir sarsıntı ile sallandığında, üzerindeki her şey dö­külecek şekilde çalkalandığında. Allah Tealâ şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Rabbinizden sakının. Çünkü o kıyametin zelzelesi büyük bir şeydir." (Hac, 22/1), "O zaman yer bir sarsıntı ile sarsılmıştır." (Vakıa, 56/4).

"Yer ağırlığını çıkardığı" içinde bulunan herşeyi ve ölüleri dışarı attığı zaman. Bu anlamda bir diğer ayet de şudur: "Yer uzatıldığı ve içinde ne varsa atıp bomboş kaldığı zaman." (İnşikak, 84/3-4). Müslim ve Tirmizi Ebu Hureyre'den rivayet ettiler. Rasulullah (s.a.) şöyle buyurdu: "Yer ciğer­parelerini altın ve gümüşten sütunlar gibi kusar: Katil gelir, şunun için öl­dürdüm, der. Sıla-ı rahimini koparan gelir, şunun için ilgimi kestim, der. Hırsız gelir, şunun için elim kesildi, der. Sonra da onu bırakırlar bir şey al­mazlar ondan."

İkinci Sur üflemesinde de yer ölüleri çıkarır.

"İnsan, "Buna ne oluyor?" dediği (zaman)" İnsanlardan her bir fert, olanlar onu şaşırtıp dehşete düşürdüğünde: "Bu yere ne oluyor? Niçin sal­landı? Neden ağırlığını çıkardı?" der.

"O gün bütün haberlerini anlatacaktır." O çalkantılı vakitte, zelzele vaktinde yer haberlerini verir. Üzerinde yapılan iyi veya kötü amelleri an­latır. Kullara şahitlik etmesi için Allah onu konuşturur. İbni Abbas bu ayet hakkında: "Rabbi ona konuş, der; o da konuşur." demiştir.

İmam Ahmed, Tirmizi ve Nesai (lafız onun lafzıdır) Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet ettiler: "Rasulullah (s.a.) "O gün bütün haberlerini anlatacaktır." ayetini okudu ve buyurdu ki: Haberleri nedir biliyor musu­nuz? "Allah ve Rasulü en iyi bilendir" dediler. Buyurdu ki: "Onun haberleri her kul veya ümmetin üzerinde yaptıklarını söylemesidir. Bu onun haberle­ridir."[1] Taberi: Bu misal getirme olup anlatılmak istenen lisan-ı hal ile konuşmasıdır, dil ile değil, demiştir.

Sonra da Allah Tealâ bu gerçeğin kaynağını açıklıyor:

"Çünkü Rabbi kendisine vahyetmiştir." Allah'ın emri veya izni ile ha­ber verir. "Vahyetme" sözü izin verdi, emretti, anlamınadır. Ya da ona vah-yetti, ilham etti, demektir.

"O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilmek için çeşitli gruplar halinde çıkarlar." Yani bu çalkantılı günde, yıkım gününde insanlar kabir­lerinden hesap yerine çeşitli durumlarda gelirler. Kimi emniyette kimi de korku içindedir. Bazısı cennetliklerin renginde bazısı da cehennemliklerin rengindedir. Bu da, Allah amellerini açıkça onlara göstersin diyedir. Bu, Şevkani gibi bazı müfessirlerin görüşüdür. Bu görüşe göre "çıkma" yerde medfunken diriliş için kalkmadır. "Çeşitli gruplar" da, mümin, kâfir ve asi gibi fırkalardır. Amellerini görmek için arza doğru yürümektedirler.

İbni Kesir ve bazıları da şu görüştedirler: Hesap yerinden grup grup dönerler. Çeşit çeşit ve sınıf sınıf. Dünyadaki amellerinin karşılığını gör­meleri için cennetlik olduğu belli olmuş mutlu bir halde ve cehennemlik ol­duğu belli olmuş bedbaht bir halde. "Amelleri kendilerine gösterilmek için" sözünden murat da amellerinin karşılığım görmeleri için, demektir. Bu da cennet ve cehennemdir. Bunun için de şöyle buyurdu:

"İşte kim zerre ağırlığınca bir hayır yaparsa onu görür. Kim de zerre ağırlığınca şer yaparsa onu görür." Kim dünyada küçük bir karınca ağırlı­ğınca veya ancak güneş ışığında görülecek küçüklükte bir toz kadar amel yaparsa demektir -yani yaptığı amel ne kadar küçük olursa olsun- kıyamet günü onu defterinde görür, mükâfatı ile karşılaşır, onunla sevinir veya onu gözünün önüne konmuş görür. Aynı şekilde, değersiz ve az bile olsa kim dünyada kötü bir iş yaparsa kıyamet günü cezasını görür.

Ayetin benzeri şu ayetlerdir: "Biz kıyamet gününe mahsus adalet tera­zileri koyacağız. Artık hiçbir kimse hiçbir şeyle haksızlığa uğratılmayacak­tır. Bir hardal danesi kadar bile olsa onu getiririz. Hesapçılar olarak da biz yeteriz." (Enbiya, 21/47), "Kitap konmuştur. Görürsün ki günahkârlar onun içinde olanlardan korkudadırlar. "Eyvah bize, derler, bu kitaba ne olmuş, küçük büyük hiçbir şey bırakmayıp onları saymış." Onlar işlediklerini ha­zır bulmuşlardır. Rabbin hiçbir (kimseye) haksızlık etmez." (Kehf, 16/49).

Sahih-i Buhari'de Adiy'den merfu olarak rivayet edilmiştir: "Yarım bir hurma ile de olsa ateşten sakının. Velev hoş bir söz bile olsa." Yine Sahih'te rivayet edilmiştir: "İyiliği basit görme; velevki su isteyene kovandan su bo­şaltmak olsun. Velev güler yüzle kardeşini karşılamak olsun." Yine Sa­hih'te: "Ey müslüman kadınlar topluluğu! Bir koyun tırnağı da olsa komşu komşusuna yapacağı bir iyliği basit görmesin." buyuruldu. Ahmed, Buha-ri'nin ve Nesai'nin Havva binti Seken'den rivayet ettiklerine göre bir ha­diste: "Yanık bir tırnak da olsa dilenciye verin." denmiştir. İmam Ahmed Aişe'den Rasulullah (s.a.)'m şöyle büyuruduğunu nekletti: "Aişe! Hurma­nın yarısı ile de olsa ateşine karşı korun. O açın açlığına tokluk sayılır."

İbni Cerir ve İbni Ebi Hatim Enes'ten rivayet ettiler: "Ebu Bekir Pey­gamber (s.a.) ile beraber yiyordu. "İşte kim zerre ağırlığınca bir hayır ya­parsa onu görür. Kim de zerre ağırlığınca şer yaparsa onu görür." ayeti inince Ebu Bekir elini kaldırdı ve Ya Rasulallah! "Ben yaptığım zerre ağır­lığınca şerrin cezasını mı göreceğim?" dedi. Rasulullah (s.a.) buyurdular ki: "Ebu Bekir! Dünyada gördüğün sevmediğin zerrelerce şer vardır. Allah sa­na zerreler ağırlığınca hayır da saklamaktadır. Ta ki kıyamet günü onları bulasın."

İbni Cerir, Abdullah b. Amr b. As'tan şöyle dediğini rivayet etti: "Zilzal suresi indiğinde Ebu Bekir oturuyordu. Ağlayıverdi. Rasulullah (s.a.): "Se­ni ağlatan nedir Ebu Bekir?" dedi. "Beni bu sure ağlatıyor." dedi. Rasulullah (s.a.) buyurdular ki: "Siz, hata edip günah işliyor, Allah'ta sizi mağfiret ediyor olmasaydınız; Allah, hata edip günah işleyen ve mağfiret edilen bir ümmet yaratırdı."[2]

 

Kâfirin İyilikleri:

 

İbni Abbas: "Mümin veya kâfir her bir kimse bir hayır ya da şer ya­parsa, muhakkak Allah ona yaptığını gösterir. Müminin yanlışları bağışla­nır, iyilikleri ile sevap kazanır. Kâfir ise, iyilikleri reddedilip kötülükleri ile azap görür." demiştir.

Buna göre kâfir küfrü sebebi ile ceza görmektedir. İyilikleri ise dünya­da şerrin defi veya bir zararın kalkması gibi, ona yarar sağlar. Ahirette ise faydası olmaz. Onu cehennemde ebedî tutacak azaptan kurtarmaz. Allah Tealâ "Biz onların herhangi bir amel yaptılarsa önüne geçtik de bunları sa­çılmış zerreler yaptık." (Furkan, 25/23) buyurmuştur. [3]

 



[1] Tirmizi, bu hasen, sahih, garip hadistir dedi.

[2] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/597-600.

[3] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/600.