143- O, Siyasetten Uzak Kaldı:
144- Kur'an Mahlûk mu, Meselesinin
Ortaya Çıkışı:
145- Siyasi Fırkaların Doğuşu,
Şia'nın Kolları:
146- Hâriciler Ve Sapık Kolları:
İmam
Mâlikin çağı, siyasi çalkantıların dalgalandığı bir çağdır. Fakat o kendisini
bunlara kaptırmamaya, onlardan uzak katmaya çalıştı. O, düşünür bir âlim gibi
huzur içinde, sakin yaşamak istiyordu. O, fıkıh. ilminde olgunlaşmış, üst
dereceye çıkmıştı. Üstün zekası kuvvetli aklı sayesinde ilmin her dalında
nasibini alıp dimağını besliyordu. Onun zamanında sahabe ve Tâbi! fetvaları ve bunları
istinbattakî yeri hakkında tartışmalar oluyordu.
Bundan başka İmam Mâlik, Medine ehlinin ameli meselesini de ortaya attı. Onu
hüküm usulünden bir temel olarak aldı. Bunu derslerinde işleyip yaymaya
başladı. Leys b. Sa'd'a
yazdığı mektubunda gördüğün gibi, bunu arkadaşlarına da yazdı. Bu mesele,
muvafık, muarız fukahanın akıllarını meşgul eder
oldu. Bunların hepsi inşaallah
açıklığa kavuşacaktır.
Bu
çağda sapık düşünceli bazı sapıklar, Müslümanları din ilimlerinden alıkoymak
için onlar arasında kötü görüşlerini yaymaya başladılar. Amaçlan onları
dersleri arasına koyup onlarla oyalatmak, vakitlerini boşa harcatmak!
Biz
o çürük düşüncelere yan bakıp geçmek isterdik. Fakat
bunlar İmam Mâlik'in kulağına kadar geldi, onları biliyordu,onları red ile meşgul olun talebesini dersten alıkoymadı ise de,
onlara dair bazı sözleri naklolunmuştur. Onları talebeye ders olarak anlatmadı.
Çünki o tartışmaların, dini zayıf duruma düşüreceği
kanısındaydı, nizâî sevmez, çekişmeden hoşlanmazdı.
Biz buraya o çağdaki bir nizâ'a işaret edip sonra da Mâlik'in görüşünü anlatmak
istiyoruz.
Bu
çağda bir grup, müslümanlar arasına bir mesele attı: Kur'ân mahluk mudur? Bunun etrafında şiddetli tartışmalar
koptu. Bir kısmı, Kur'an Allah kelamıdır ve kadimdir
dedi, bir kısmı bu meseleye karışmadı, bir kısmı da Kur'an
mahlûktur, dedi. Çünki Kur'an
bir takım kelimelerden oluşur. Okuyan onları söylüyor, öyleyse mahlûktur, dedi.
Bunu ortaya ilk atan Ca'd b. Dirhem olmuştur. Bunun
için onu Horasan'da Halid b. Abdullah Kasrı
öldürmüştür. Sonra bunu Cebriyye fırkasının başı Cehm b. Safvan tekrar kurcaladı,
onlara Cehmiye de denir. Allah Teala'nın
kelam sıfatı olmasını inkar etti.
Bu
Kur'an mahlûk mu, değil mi sözü dağılıp yayıldı,
Abbasi halifelerinden üçü, yani Me'mun, Mu'tasım ve Vâsık zamanları İslam
aleminde bütün düşünceleri üzerine çekti, zihinleri meşgul etti. Bunun asıl
başlaması Emeviler çağındaydı, İmam Mâlik o zaman
doğmuşta (Bu nizam en çok zararını Ahmed b. Hanbel çekti).
Bu
çağda Şia ve Hariciler gibi siyasi fırkalar türedi. Kaderîy-ye,
Cehmiye ve Mürcie gibi
inanç fırkaları ortaya çıktı.
Şia:
En eski bir İslam fırkasıdır. Bunlar Hz. Osman
devrinin sonunda ortaya çıktılar. Sonra Hz, Ali
zamanında çoğaldılar. Emevile-rin
Haşimi ailesine, Hz. Ali
evladına karşı zulüm ve baskıları arttıkça, Şia'da gelişip büyüdü. Şia'nın baş
görüşü şöyledir: Hz. Ali b. Ebû
Talib, müslümanlar arasında
hilafete en layık olandır, halifelik onun hakkıdır. Şia'da aralarında türlü
kollara ayrılır. Bazıları Hz. Ali'yi kutsal saymakta
din ölçüsünü aşmışlardır. Abdullah b. Sebe'ye mensup
olan bu fırkaya Sebeiyye denir, bunlar Hz. Ali'yi tanrılaştırmalardır. Hz.
Ali bunların bazısını yakarak cezalandırmıştır. Gurabiyye
denen bir fırka da çok sapıktır, Peygamberlik Hz.
Ali'nin hakkıydı, fakat Cebrail yanıldı, karga kargaya benzediği gibi Hz. Ali'de Hz. Peygambere benzediğinden
Cebrail ayıramadı, yanıldı derler. Bir kısmı dinden
çıkacak derecede sapık değildir. Bunlar dâ' iki koldur. Birinciler, mutedil
görüşlüdür, k'rbunlar Zeyd
b. Ali Zeynel'abidin'e tabi olanlar olup bunlara Zeydiye denir. Bunlara göre Hz. Ebû Bekir'le Hz. Ömer'in halifelikleri
sahihtir, ashaba dil uzatmazlar. Diğer bir bölük ise aşırı görüştedirler.
Bunlar da bir çok kollara ayrılırlar. Emevilerin ilk
çağında ortaya çıkan Muhtara tâbi olan Keysaniye
bunlardandır. İmamiye denen fırka bunlardandır,
bunlara göre onikinci İmam Serra
men reâ'da bodruma girip kaybolmuştur, o zamandan
beri imamın -Mehdinin- gelişini beklemektedirler; bunlar kalabalık bir gruptur,
İran'da bulunurlar. !s-mailîye fırkası da
bunlardandır. Vaktiyle Mısır'da hükümet kurmuş oian Fâtimller bunlardandı. Ağa Han İsmailidir.
Türeyen
siyasi fırkalardan biri haricilerdir. Bunlar, Sıffîn
Harbinde Hz. Ali ordusundan ayrılıp ona karşı
çıktıklarından Hâriciler adını aldılar. Baştan Hz.
Ali'yi, hakem usulünü kabule zorladılar. Hz. Ati,
Müslüman kanı dökülmesin diye hakem usulünü kabul edince ona isyan ettiler,
parolaları: Hüküm ancak Allah'ındır, sözü idi. Hz.Ali
hakem usulünü kabul etmekle küfre düştü, sandılar. Bunu terkedip,
küfürden sonra tevbe etmesini iddia ettiler. Bunlar Hz. Ali'ye karşı ayaklanıp onunla çarpıştılar, döğüştüler. Nice haksız yere Müslüman kanı döktüler. Hz. Ali'nin kuvvetini zayıf düşüren bunlar olmuştur.
Emevİ
Devleti kurulduğu zaman bunlar devleti kemirmeye devam ettiler. Devlete karşı
çıkıp ayaklanmalar sürdü. Onların görüşlerinin özeti şudur: Hilâfete
diğerlerinden daha lâyık olan bir aile: Hanedan yoktur. Halifeyi bütün müslümaniar serbest usulle seçerler. En münasibi, onun
kuvvetli bir soydan olmamasıdır, tâ ki icabında azli kolay olsun. Günah işleyen
kimseyi tekfir ederler, dinden çıkarırlar.
Hariciler
türlü kollara ayrılır: Amel ve düşünce bakımından aşın gidenleri var, mu'tedil olanları var. Aşın gitmekte en başta gelenler Ezarıka'dır. Bunlar Nâfi' b. Ezrak Hanefi'ye uyanlardır. İslam cemaatına
en yakın olanlar da İbaziyye olup bunlar Abdullah b. İbadi'ye tabiidir. Bunlara göre kendilerine muhalif olanlar
kafir veya müşrik sayılmazlar. Bunlar nimet kafiridirler, nankördürler.
Bunların kanı haramdır öldürmek caiz değildir. Şahidlikleri
kabul olunur. İbaziyyeler hâlâ Mağrib'de,
Fas'ta bulunurlar. İbaziler ile Ezânka
arasında başka fırkalar da vardır. Yemen'de Hanife
oğullan kabilesinden olan Necdet b. Uveymire tâbi
olan Necdât fırkası bunlardandır. Ziyad
b. Asfer'e îabi olanlarla Abdulkerim b. Acred'e uyan Acârid'de bunlardandır.
Haricilerden
bir kısmı saptk görüşleriyle islamdan
çıkanlar arasındadır. Bunlar da başlıca iki fırkadır:
1- Yezidi yy e; Bunlar Yezid b. İbi Uneyse tabi'dirler. Bunların zannınca
Aİİah Teala Araptan başkasından bir peygamber gönderecek, ona bir
kitap vererek Muhammed'in dinini nesh edecektir.
2- Meymune fırkası: Meymun
Acredi'ye Tâbi' olanlardır. Ona göre: Oğlunun
kızlarıyla erkek kardeş ve kız kardeşlerin kızlarıyla evlenmek mubahtır.Çünki bunlar Kur'an'da haram
kılınan Muharremat arasında sayılmamıştır.Rivayete göre
bu Meymune fırkası Yusuf suresini inkar etmekte ve
onu Kur'an'dan saymamaktadırlar.
O
çağdaki siyasi fırkaları kısaca sıraladık. Şimdide inançla ilgili meseleler
ortaya çıkaran itikad fırkalarına bakalım:
Mürcie
Fırkası: Bu, dinle siyaseti karıştıran birfırka olup
Haricilerin ortaya attıkları görüşün tam tersini tutarlar. Haricilerce günah
işleyen dinden çıkar ve cehennemde ebedi kalır. Bunlara göre ise iman olduktan
sonra ma'siyet zarar vermez, nasıl ki küfürle itaat
fayda etmezse, Mutezile, büyük günah işleyen cehennemde ebedi kalır diye
inanmayan herkese, Mürcie adını verir. Bunun için Ebû Hanife'ye de, ,bu manada mürcie denilmiştir. Şehristânİ
onu, ehli sünnet Mür-cie'sinden
sayar. Onlar günahkarlar için Allah'ın afvını
umarlar, yoksa kötülükleri mubah saymazlar. Cehmiyye
veya Cebrîyye fırkasına göre insanın iradesi yoktur,
işledikleri onun fi'li sayılmaz, hayır, şer'i insan
işlerse de onları yapan Allah'tır. İnsan havadaki bir yaprak gibidir, rüzgar
onu her tarafa sürükler. Cebriyye'nin bu görüşü Emeviler çağında ortaya çıktı. Bunu ilk söyleyen Cehm b. Safvan'dır, onun için Cehmiyye de denir. Kaderiyye
fırkası ise Cebriyye'nin tam tersine insan
yaptıklarını kendi ihtiyariyle yapıp yaratır, derler. İslam tarihinde bunlar
Mutezile namını da alırlar. Abbasiler çağında bunların, İslam düşüncesi
üzerinde büyük tesirleri oldu. Zındıklık ortaya çıkıp yayılmaya başlayınca,
onların sapık görüşlerini reddetmeyi bunlar üzerlerine aldı, İslam düşüncesini
savundular. Onların başlıca beş prensibi vardır. Bunlara Usul-i Hamse denir.
1- Tevhîd: Allah Teala
zatında ve sıfatında birdir, tektir, şeriki yoktur, mahluklardan hiç biri ona
sıfatlarında ortak olamaz. Onlar ahi-rette Allah'ı görmeyi kabul etmezler.
2- Adi: Allah Teala adildir, adaleti gereği
insanları yarattı, amellerine göre sevap ve tap vardır. Kullar mükelleftir,
yaptıklarına göre mükâfat verir.
3- Va'd ve Vaîd: Allah Teala iyilik
yapanlara cennet, kötülük işleyenlere cehennem va'detmiştir.
iyilik işleyene lutfundan ihsan eder, kötülük işleyen
de cezasını bulur, bu adli gerekir. Büyük günahlar; afetmez.
4- Büyük günah işleyen imandan çıkar, küfre de girmez, ikisi arasındadır.
Buna memzile beyne menzileteyn
denir, cehennemde ebedi katır.
5- İyilikle emir, kötülükten nehy: İslamı neşir için bu prensibi aldılar.Herkes elinden
geldiği kadar İslama hizmet eder, bunu kimisi
kılıçla^ kimisi dille ve Valemle yapar.[1]
[1] Bu
konuda tafsilat için yazarın tarafımdan tercüme oturan Ebû
Hanife adlı kitabına bak(Mütercim).