İMAM ŞAFİÎ 1

Önsöz. 1

Birinci Tab'ın Önsözü. 2

 

İMAM ŞAFİÎ

 

Önsöz

 

Mezhep İmamlarım tanımak, fıkıh'daki usûl ve sistemlerini araştır­mak, Fıkıh Târihini, İslâm Hukuku'nu öğrenmek demekdir. Mezhep sa­hibi büyük İmamların hayatını anlatan eserlerin türkçede azlığı meydan­dadır. İmânu-i A'zam adlı eserimi yazarak mezhep İmamımız olan Ebû Hanîfe Noman t>. Sâbit'i biraz olsun tanıtmak istemiştim. Ondan sonra 1958 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı'nın teklifi üzerine Muhammed Ebû Zehra'nın Ebû Hanîfe adlı eserini dilimize çevirdim. Bu eser Başkanlık­ça 1962 yılında basıldı.

Ebû Hanîfe tercemesinin gördüğü rağbet ve takdir, bana kuvvet ve cesaret verdi. Aynı yazarın İmam, Şâfü adlı eserini tercemeye başladım.

Yazar eserini, birinci ve ikinci tâbların önsözlerinde yeteri kadar ta­nıtmış bulunduğundan, eser hakkında tarafımdan söylenecek bir söz kal­mamıştır. Ancak bir-iki noktaya işaret etmek isterim.

Şafiî Fıkhı ile ünsiyetimiz; azdır. Hanefî Flkıh ve Usûl-ü-Fikhın'da, Şafiî'lerle ihtilaflı mes'eleler geçer ve bunların münâkaşası yapılır. Biz Hanefîlerin Şafiî Fıkhı hakkındaki bilgimiz hemen hemen bunlara mün­hasır kalır. Bundan başka, Şafiî Fıkhı'nm ve Usûlünün de kendine mah­sûs ıstılahları vardır. Fıkıh kitaplarının ibareleri bâzan ihtisâr-ı muhil denecek derecede kısadır. Mes'ele bilinmedikçe ibareden onu anlayıp çı­karmak; güçtür.

Tercemede metne sâdık kalmağa çalıştım. Ancak terceme kokusun­dan kurtulmak için, her iki dilin özelliğini gözönünde tutarak bâzan ser­best tercemeye kaçtım. El-Um gibi eski bir eserin ibarelerini aynen nak­letmenin zor bir iş olduğunu, terceme ile meşgul olanlar bilirler sanırım.

Eseri, Ebû Hanîfe'de yaptığım gibi, fasıllara boldüm. Rakkamlarm hizasına konu ile ilgili birer bağlık koydum. Bunlar aslında yoktur. Böy­lelikle eser pek sıkıcı olmadı sanırım. Ebû Hanîfe'yi seve seve okuyanlar, bunu da aynı hazla okuyabilirler.

Eserin içinde yer yer birçok kaynaklardan ibareler alınmıştır. Bun­ların bir kısmı dipnotu hâlinde verilerek; yazan, eserin cilt ve sayfası gösterilmiş, bir kısmında ise bunlar yapılmamıştır. Ben mümkün merte-

be dipnotları koydum. Gerekli gördüğüm yerlerde bâzı  notlar da ilâve ettim. Âyetlerin sûre ve rakamlarını gösterdim.

Bâzı türkçe eserlerde, Şafiî Fıkhı münakkahdır, denir. Bu sözün doğruluk derecesini burada tartışacak değilim. Ancak şunu söyleyeyim ki, İmam Şafiî görüşlerini El-Um adlı muazzam eserinde kendisi toplamıştır, IraamA'zam Ebû Hanîfe'nin görüşleri ise şifahî fıkıh hâlinde kalmış, onun görüşleri sonradan talebesi îmâm-ı Muhammed b. Hasan Şeybânî tarafından toplanmıştır. İki İmam arasında bu yönden bir fark vardır. Diğer taraftan Hanefiyye Fukahâsı birçok eserler kaleme almışlar, fara- ve takdîrî fıkha da kol attıklarından yığın yığın mes'eleler çözmüşler­dir. Böylece muazzam bir fıkıh malzemesi meydana gelmiştir. Bu kadar kabarık bir yekûn, elbette, ilk bakışta münakkah değilmiş gibi görünebi­lir ve bu muazzam fıkıh mes'elelerini tenkîh etmek de kolay bir iş değildir.

Allah'ın lütuf ve inâyetiyle böyle bir eseri tercemeye muvaffak ol­manın bahşettiği manevî haz, bütün yorgunluklarımı gideren en büyük mükâfat olmuştur.

Tevfîk ve hidâyet dâima Allah'tandır.

 

                                    Ankara, 30.5.1963                              Osman Keskioğlu[1]

 

Birinci Tab'ın Önsözü

 

Âlemlerin Rabbı olan Allah'a şükürler olsun. Son Peygamber Hz. Mu-hammed'e, O'nun Âl ve Ashâbımn cümlesine salât ve selâm olsun.

îmam Şafiî hakkındaki etüdlerimi ihtiva eden bu eser, bu sene dok­tora için hazırlanan talebeme verdiğim derslerin bir huîâsasıdır. Bunda imam Şafiî'nin hayatını, yetişmesini, gençliğini, onun yaşadığı muhîti ve onunla ilgili olan bütün olayları inceledim. Allah'ın kendisine verdiği yük­sek kabiiiyyeti, mevhîbeleri, zamanların cilaladığı temiz seciyesini belirt­tim. Bunun yamsıra Şafiî'nin yaşadığı çağı inceleyerek o zamanki İslâm dünyasını, gelişmesini, nasıl ilerleyip yükseldiğini anlatarak Şafiî'nin bun­lardan nasıl faydalandığını, nerede bulursa bulsun, fıkıh kaynaklarından kana kana içerek ilim susuzluğunu giderdiğini, çağında nâmı t duyulmuş fakîhlerderı hiçbirini ihmâl etmeyip onlardan veya onların talebesinden ders aldığını veyahut da kitaplarım okuduğunu, bir âlimin mezhebi ve mesleği ne olursa olsun, ondan ilim almaktan çekinmediği, onun için kab değil, kabın içindeki, mühim, olduğunu, kelâm ilmindeki tutumlarını be­ğenmediği halde Mu'tezileden bâzılarından ilim aldığını, siyasî gidişlerine katılmadığı halde bâzı Şîa ulemâsından ilim almaktan çekinmediğini, bu bahislerde etrâfiyle anlattık.

Hayâtım, özelliklerini, çağının ruhiyle olan ilgisini beyan ettikten sonra onun görüşlerim anlatmağa bağladım. Kısa, fakat açık bir surette onun i'tikat mes'eîeleri hakkındaki görüşüne, îslâm hükümeti ve Hilâfet mes'elesi hakkındaki düşüncelerine de işaret ettim.

Bundan sonra onun asıl büyük ve muhalled eserine yâni fıkha olan hizmetine geldim ve büyük bir önemle üzerinde durdum. Çünkü bu etü­dün asıl gayesi ve hedefi budur.

Evvelâ kitaplarının rivayet ve naklini inceledim. Bunun hakkında âlimlerin ve tarihçilerin dediklerinin münakaşasını yaptım. Uyandırılmak istenen şüpheleri tartıştım. Doğru bulduğum görüşü bildirdim.

Bundan sonra ikinci önemli işi ele aldım: Birisi, ortaya çıkarmış ol­duğu fıkıh esasları = usûl-ü fıkıh kuralları. Bunları önemle beyân ettim.

Çünkü usûl-ü fıkıh ilmi, bu kuralları imam Şafiî'ye borçludur. Bunları ortaya çıkarması ve açıklaması bakımından bu ilmin kurucusu sayılmış­tır. Şafiî hakkındaki bu etüdümüzde bu prensipleri ilk onun kurduğunu söyleyerek onun hakkını vermeliyiz. Onun açıkladığı bu istinbat yâni hü­küm çıkarma kaideleri, onun mezhebinin hüküm esasları ve usûlü olmuş­tur. O kaideleri incelemek, onun mezhebini öğrenmek demektir. Onun için biz, kısaca bahisle yetinmiyerek bu yönleri etrafiyle açıkladık.

ikincisi: İmam Şafiî'den sonra mezhebin durumu. Bundan bahseder­ken mezhebin mâruz kaldığı halleri, etrafa nasıl yayıldığını, bu mezhebe tabi' olanlar arasındaki ihtilâfları ve bu ihtilâfların esaslarını, neden ile­ri geldiğini bildirdik.

Bütün bunlardan sonra bu etüdümüzde muvaffak olduğumuzu ümid ederiz, islâm Fıkhını öğrenmek isteyenlere îmam Şafiî'yi ve fıkhını eğer tamtabildikse, bizim için ne mutlu.

Tevfîk ancak Allah'tandır. O ne iyi koruyucu ve ne güzel yardım­cıdır.

       Zilkade 1363 (Kasım 1944)

                     Muhammed Ebû Zehra[2]



[1] Muhammed Ebu Zehra, İmam Şafii, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 3-4.

[2] Muhammed Ebu Zehra, İmam Şafii, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 5-6.