CUMA NAMAZINDAKİ
NAMAZLARIN KILINMASI
Ulemanın görüşüne göre Cuma namazının rükünleri; hutbe ve iki rekât namazdır. Ancak, cumada kılınan namazlarda, farklı mezheplerin farklı rakamlarına rastlanmaktadır. Bu durum, mezhepler arasında tefrika ve çekişmeye sebep olmamalıdır. Müslümanlar, her konuda olacağı gibi, bu konuda da birbirlerine hüsnü zanda bulunmalı, birbirlerine sabır, anlayış ve kolaylık göstermelidirler.
Farklı yorumlara konu olan bu namazlar;
Her ne kadar oturduktan sonra bile kılınabilen
bu namazı; mescide girer girmez kılmak daha faziletlidir. Bu konuda
Peygamberimiz (s.a.v.) “Sizden biri Mescide gelince, (henüz) oturmadan
önce iki rekât namaz kılsın.”
(Ebu
Davud: Salat;
Kerahet vaktinde kılınması uygun görülmeyen bu namazın, Cuma günü kerahet vaktinde bile olsa kılınması tavsiye edilmiştir. Mescitlere girilince oturmadan kılınan herhangi bir namaz, Tahiyyetü’l Mescid namazı yerine geçer. Hükmü; sünnete icabettir.
Ebu Hanifeye göre; Cumanın son sünneti dört rekâttır.
İmam Şafii’ye göre de; cumanın son sünneti dört rekâttır ve her iki rekâtında da selâm verilir.
Diğer görüşlere göre evde kılınırsa iki, camide kılınırsa dört: bunun yanında iki, dört ve altı rekâttır diyenler vardır. Hz. Ali ve Musa el- Eş’ari’ye göre; altı rekâttır, dört ve iki rekâtında selâm verilerek kılınır.
Cuma namazının sıhhat şartlarından birinin yerine getirilememe sebebiyle “kabul olunmadı” ihtimaline karşılık; Cuma kabul olmamışsa o günün öğle namazı yerine, Cuma kabul olmuşsa, kaza veya nafile yerine ihtiyaten kılınmaktadır.
Peygamberimiz ve sahabe döneminde böyle bir namaz yoktu. Ancak zaman geçtikçe, Cumanın sıhhat şartlarını değerlendiren alimler, böyle bir namazı hoş görmüşlerdir. Zuhr-i Âhir namazı, müekked sünnet gibi kılınır. Birinci oturuşta tahiyyat ve her rekâtın da fatihadan sonra zamm-ı sure okunur.
“Henüz üzerimden geçmeyen vaktin Zuhr-i Âhirini eda etmeye…” veya “üzerimden geçen en son öğle namazının farzını kaza etmeye…” diye niyet edilerek, yerine getirilir. Kimileride “Günün öğle namazını eda etmeye” diye niyet ederek hem Cumayı ve hem de öğlenin farzını kılmaktadırlar.
Sonuç olarak: Cemaat arasında farklı mezheplerin, yolcuların ve farzdan sonraki namazları evlerinde kılmak isteyenlerin olması muhtemeldir. Bu sebeple; farzdan sonra namaz kılmadan çıkanların ardından su-i zanda bulunmak hiç te doğru olmayacaktır.
Farzdan sonra dileyen dilediği kadar namaz kılmakta serbest olduğundan; yine fazla namaz kılanlar hakkında yanlış yorumlar yapmak, ileri geri konuşmak bir Müslümana yakışmayacaktır.
Ancak; camiden erken çıkmak isteyenlerin, namaz kılanların önünden geçmeleri ve cemaatin omuzlarından aşarak insanları rahatsız etmeleri son derece abes bir harekettir. Huzurlu bir ibadet için; camiden geç çıkacakların ileri saflarda, erken çıkacakların ise, arka saflarda yer almaları daha uygun olacaktır.
Önemli olan, Cami ve cemaat adâbına uygun olarak şartlarına riayet edilen bir Cuma namazı kılmaktır. Cumanın şartlarını oluşturup Cuma namazı kılmak her Müslümanın görevidir. Çeşitli bahanelerle Cuma kılmayan, Cami, cemaat ve imam beğenmeyen kimselerin, tefrika çıkarıp çıkarmadıklarını düşünmeleri gerekir. Cumanın sıhhati için mücadele vermeyenler, boş bahanelerin arkasına sığınıp ta; cumayı terk etmekle mazeret yüklendiklerini sanmasınlar.
Sahih bir Cuma; o beldede İslâmın varlığını işaret eder. Sıhhatine kanaat etmeyenlerin Cumayı terk etmelerindense, kendi ceplerinden ziyade, İslâmın kaynaklarını beslemeleri ve sahih bir Cumanın şartlarını oluşturmaları için çaba sarf etmeleri gerekir.