Tesadüf teorisi, hesap kurallarının hiç biriyle uyuşmayan nizamsız, şuursuz, kendi kendine, rastgele bir olayın meydana gelmesidir. Oysa Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“O’nun (Allah’ın) yanında her şey bir mikdar (ölçü) iledir.” (Ra’d: 13/8)
“Biz her şeyi bir kadere (bir ölçü, bir plan ve bir düzene) göre yarattık.” (Kamer: 54/49)
“...Şüphesiz Allah her şey için bir ölçü yaratmıştır.” (Talak: 65/3)
Atom sisteminden güneş sistemine kadar uzay boşluğundaki tüm sayısız yıldız ve galaksilerde bulunan ince ve hassas nizam, atmosferdeki gazların belli bir oranda bulunuşları, insanlarla bitki ve hayvan arasındaki şaşmayan gaz alış verişi, özetle, değil ayrıntılarını bir bir dile getirmek; fihristini vermekten aciz kaldığımız şu evrende yürürlükte olan baş döndürücü olaylar ve bu olaylara yön veren eşsiz nizam kendi kendine var olup devam edebilir mi? Evet, insanları hayrete düşüren bu şaşmaz düzen, ince plan ve hassas nizam, acaba “tesadüf” denilen şuursuz, hiç bir hesap kuralına tabi olmayan bir rastlantı eseri mi? Yoksa ilmi, kudreti bütün kainatı kuşatan ezeli, ebedi, her şeye kadir bir yaratıcı tarafından mı yaratılmıştır?
Tesadüf teorisinin tutarsızlığını şöyle bir örnekle açıklayalım: “Yeryüzünün çeşitli bitkilerinden ve eczanenin raflarında bulunan şişelerin içindeki ilaçlardan, eczacı tarafından hassas terazi, ince hesap ve ölçülerle bir macun, yani bir ilaç hazırlanıyor. Bir birine katılan ilaçların oranları az bir miktar değiştiği takdirde umulan etkinin tam tersi görülecektir. Şimdi bir deprem sonucunda, raflar üzerinden düşüp kırılan şişelerden akıp bir araya toplanarak biri birine karışan ilaçların, eczacı tarafından belirli oranda terkip edilen macunu, aynı ölçüde meydana getirmesi mümkün mü? Akılla bunu kabul etmek mümkün değildir. Öyle ise, ince bir hesap, hassas bir ölçü, şaşmaz bir düzenle yaratılmış şu kainat kör ve şuursuz bir tesadüf eseri değil; her şeye kadir, alim, muktedir olan Yüce Allah tarafından yaratılmıştır.
Aritmetik bir gerçektir: İnsanın cebine koyduğu 1’den 10’ a kadar numaralı 10 adet markayı cebinden sırasıyla çekebilme ihtimali on milyarda birdir. Bu kadar basit bir işlemde dahi, bir eksiğiyle on milyar yanılma payı olan tesaadüf tanrısı, acaba nasıl oldu da, nizam ve intizamı zerreden kürreye akıllara durgunluk veren bu evreni bunca muazzam bir düzen içine sokabildi?
İşin ilginci, evrenin çok muazzam bir plan dahilinde saat gibi tıkır tıkır işleyişini, bu evren içinde bir özge evren olan insanın fiziki ve fizikötesi boyutlarının da en az evren kadar ince hesaplar çerçevesinde yaratılıp yaşatılışını tesadüfle açıklayan materyalistler, değil şuursuz madde eliyle; şuurlu insan eliyle dahi bir sineğin yapılamadığını, yapılamayacağını görüp “tesadüf tanrılarını” neden yardıma çağırmazlar?
“Ey insanlar! Size bir misal verildi; Şimdi onu dinleyin: Allah’ı bırakıp da yalvardıklarınız, o maksatla hepsi bir araya gelseler bile, bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, onu da geri alamazlar. İsteyen de aciz, kendinden istenen de!” (Hacc, 73). [1]