Kur'ân-ı Kerim'de Allah’a İman ve O’nun Bazı İsim ve Sıfatları

 

"Âlemlerin Rabb'ı (terbiye edip yetiştiricisi) Allah'a hamd olsun."  (Fâtiha: 1/1)          

“Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibâdet ediniz, umulur ki böylece korunmuş olursunuz. O Rab ki yeri sizin için bir zemin, göğü de tavan yaptı. Gökten size bir su indirdi. O su sebebiyle türlü meyvelerden size bir rızık çıkardı. Bunları bilerek sakın Allah’a endâd/ortaklar koşmayın.” (Bakara: 2/21-22) 

“Gerçek şu ki, göklerde ve yerde her ne varsa O’nundur. Hepsi O’na boyun eğmişlerdir.” (Bakara: 2/116)

"Rabbı ona 'İslâm ol'  demişti.  'Âlemlerin rabbına teslim oldum'  dedi."  (Bakara: 2/131)

“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanların faydasına olan şeyleri denizde taşıyarak yüzüp giden gemilerde, Allah’ın gökten indirdiği bir su ile ölmüş olan toprağı diriltmesinde, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında rüzgarları ve yer ile gök arasında emre amade bekleyen bulutları döndürmesinde, elbette düşünen bir topluluk için (Allah’ın varlığına ve birliğine dâir) birçok deliller vardır.” (Bakara: 2/164)

“İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp, O’na koştukları eşleri ilah olarak benimseyenler ve onları Allah’ı severcesine sevenler vardır. Müminlerin Allah’ı sevmesi ise hepsinden kuvvetlidir.” (Bakara: 2/165)

“Kullarım sana Beni sorduğu vakit de ki: “Ben her halde yakınım. Dua edenin duasını bana dua ettiği anda işitir, ona karşılık veririm. O halde kullarım da benim davetime uysunlar ve bana inansınlar, umulur ki doğru yolu bulurlar.” (Bakara: 2/186)

“Ne zaman onlara: ‘Allah’ın indirdiklerine uyun’ denilse, onlar: ‘Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız’ derler. Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?” (Bakara: 2/170)[1]

“Allah, kendinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, Hayy ve Kayyûmdur. Kendisini ne uyku yakalar ne de uyuklama. Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O’nundur. İzni olmadan katında hiçbir kimse şefaat edemez. O, kullarının yapmakta olduklarını ve önceden yaptıklarını bilir (O’na hiçbir şey gizli kalmaz). O’nun dilemesi hâriç, insanlar O’nun ilminde8n hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O’nun kürsüsü (tahtı) gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine ağır gelmez. O, yücedir, büyüktür.” (Bakara: 2/255)

“Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklık ve eğrilikten ayırt edilmiştir. Kim tâğutu inkâr eder ve Allah’a iman ederse, şüphesiz kopması mümkün olmayan sağlam bir kulpa yapışmış olur. Allah işitendir, bilendir.” (Bakara: 2/256)

“Rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren O’dur. O’ndan başka ilah yoktur. O mutlak güç ve hikmet sahibidir.” (Âl-i imran: 3/6)

“(Rasûlüm!) De ki: ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve merhamet edicidir. De ki: ‘Allah’a ve Rasûlüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.” (Al-i İmrân: 3/31-32)

“Allah’tan başka ilâh yoktur.” (Âl-i İmrân: 3/62)

"De ki: Ey kitap ehli, Bizim ve sizin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin: Yalnız Allah'a kulluk yapıp ibâdet edelim (O'nun emrine itaat edelim). O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım; birimiz,  diğerini Allah'tan başka rablar edinmesin. Eğer yüz çevirirlerse: Şahit olun, biz müslümanlarız deyin."  (Âl-i İmrân: 3/64)

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklı selim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. Ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar (şöyle dua ederler): “Rabbimiz sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru.” (Âl-i imran: 3/90-91) 

“Kendisi hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a şirk/ortak koştuklarından dolayı küfredenlerin kalplerine korku salacağız. Onların barınma yerleri ateştir. Zâlimlerin konaklama yeri ne kötüdür!” (Âl-i İmrân: 3/151)      

“Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Âl-i İmran: 3/191)

“Bunlar Allah’ın (koyduğu) sınırlardır. Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse Allah onu, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; orada devamlı kalıcıdırlar; işte büyük kurtuluş budur. Kim Allah’a ve Peygamberine  karşı isyan eder ve O’nun sınırlarını aşarsa Allah onu devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır.” (Nisâ: 4/13-14)

“Allah sizin düşmanlarınızı sizden daha iyi bilir. Velî (gerçek bir dost) olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah kâfidir.” (Nisâ: 4/45)    

“Allah kendine ortak koşulmasını bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan da gerçekten büyük bir günah işlemiştir.” (Nisa: 4/48)

“Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ülü’l-emre. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve âhirete gerçekten iman ediyorsanız, onu Allah’a ve Rasûlüne götürün (onların tâlimâtına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisâ: 4/59)

“Hiç şüphesiz, Allah, kendisine şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır.” (Nisâ: 4/116)

“Onlar (müşrikler), O’nu bırakıp yalnızca birtakım dişilere tapar, onlardan yardım isterler. Onlar o her türlü hayırla ilişkisi kesilmiş şeytandan başkasına tapmazlar.” (Nisâ: 4/117)

“Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.” (Mâide: 5/44)

“Yoksa câhiliyye hükmünü mü istiyorlar? İyice bilen bir toplum için Allah’tan daha güzel hüküm veren (hüküm koyan) kim olabilir?” (Mâide: 5/50)         

“Andolsun, ‘Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih’tir’ diyenler küfre düşmüştür. Oysa Mesih’in dediği (şudur:) ‘Ey İsrâiloğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibâdet edin. Çünkü O, kendisine ortak koşana şüphesiz cenneti haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir. Zulmedenlere yardımcı yoktur. Andolsun, ‘Allah üçün üçüncüsüdür’ diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir ilâhtan başka ilâh yoktur. Eğer söylemekte olduklarından vazgeçmezlerse, onlardan inkâr edenlere mutlaka (acı) bir azab dokunacaktır.” (Mâide: 5/72-73)

“De ki: ‘Gökleri ve yeri yoktan var eden, yedirdiği halde yedirilmeyen Allah’tan başkasını mı velî/dost edineceğim?’ De ki: ‘Bana müslüman olanların ilki olmam emrolundu.’ Ve ‘sakın Allah'a ortak koşan müşriklerden olma!’ (denildi).” (En’âm: 6/14)

“O ancak tek bir ilâhtır. ‘Doğrusu ben O’na ortak koşmanızdan mâsumum’ de.” (En’âm: 6/19)

“Onların tümünü toplayacağımız gün; sonra şirk koşanlara diyeceğiz ki: ‘Nerede (o bir şey) sanıp da ortak koştuklarınız?’ Sonra onların: ‘Rabbimiz olan Allah'a and olsun ki, biz müşriklerden değildik’ demelerinden başka bir fitneleri olmadı. Bak, kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve düzmekte oldukları da kendilerinden kaybolup uzaklaştı.” (En’âm: 6/22-23)

“İman edip de imanlarına herhangi bir zulüm (şirk) bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.” (En’âm: 6/82)

“Şüphesiz Allah tohum ve çekirdeği yaran, ölüden diri, diriden ölü çıkarandır. İşte size vasıfları anlatılan o zat Allah’tır. O halde (ona imandan) nasıl çevriliyorsunuz?” (En’âm: 6/ 95)

“O gökten suyu indirendir. İşte biz, bitip gelişen her bitkiyi onunla yetiştirdik. O bitkiden bir yeşillik çıkardık ki ondan birbiri üzerine binmiş taneler çıkarttık. Hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağları, bir kısmı birbirine benzeyen, bir kısmı da benzemeyen zeytin ve nar bahçeleri çıkardık. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın! Kuşkusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için ibretler vardır.” (En’âm: 6/99)

“İşte, Rabbiniz Allah budur. O’ndan başka ilâh yoktur. O her şeyi yaratandır.  O her şeye vekildir.  Gözler O’nu görmez,  O bütün gözleri görür.  O latiftir, -her şeyden-  haberdardır.”  (En’âm: 6/102-103)

"De ki, Allah herşeyin rabbı iken ben O'ndan başka rab mı arayayım? Herkesin kazandığı yalnız kendisine aittir. Kendi (günah) yükünü taşıyan hiç kimse, bir başkasının (günah) yükünü taşımaz. Sonra dönüşünüz Rabbınızadır. (O) ayrılığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir."  (En'âm: 6/164)

“O her şeyin yaratıcısıdır.” (En’âm: 6/102; Ra’d: 13/16; Zümer: 39/62)

“...Doğrusu, şeytanlar, sizinle tartışmaları için dostlarına fısıldarlar. Eğer onlara itaat ederseniz, şüphesiz siz müşrik olursunuz.” (En’âm: 6/121)

“De ki, namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin rabbı Allah içindir. O’nun hiçbir şeriki/ortağı yoktur.” (En’âm: 6/163-164) 

“De ki, Allah her şeyin rabbı iken, ondan başka bir rab mı arayayım?” (En’âm: 3/164)

“Rabbınızdan size indirilen Kitab’a uyun. O’ndan başka dostlar edinerek onlara uymayın.” (A’râf: 7/3)

“...Dikkat edin, yaratmak da emretmek/hükmetmek de O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbı Allah ne yücedir!” (A’râf: 7/54)

“(Nuh): Ey kavmim! Allah'a ibadet edin, sizin O’ndan başka ilahınız yoktur, dedi.” (A’râf: 7/59)

“Kıyâmet gününde, ‘biz bundan habersizdik’ demeyesiniz diye Rabbın Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini aldı ve onları kendilerine şâhit tuttu ve dedi ki: ‘Ben sizin Rabbınız değil miyim?’ (Onlar da), ‘Evet, (Rabbımız olduğuna) şâhit olduk’ dediler.” (A’râf: 7/172)

“Esmâü’l-Hüsnâ (En güzel isimler) Allah’ındır. O’nu o isimlerle çağırın (adlandırın). O’nun isimleri konusunda ilhâd’a (eğriliğe) sapanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasını göreceklerdir.” (A’raf: 7/180)

"De ki: 'Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesâda uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Rasûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez." (Tevbe: 9/24)

“Onlar, Allah’ı bırakıp bilginlerini ve râhiplerini rabler (ilâhlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih’i de... Oysa onlar, tek olan bir ilâh’a ibâdet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O’ndan başka ilâh yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden yücedir.” (Tevbe: 9/31)

“Allah’ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve ‘Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir’ derler. De ki: ‘Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve yücedir.” (Yûnus: 10/18)

"De ki: Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Ya da o kulaklara ve gözlere kim sahiptir (onları yaratıp yöneten kimdir)? Ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor? (Yaratma) işini kim düzenleyip yönetiyor? "Allah" diyecekler. O halde O'nun azâbından korunmuyor musunuz? İşte gerçek rabbınız Allah budur. Haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Öyleyse nasıl (haktan sapıklığa) çevriliyorsunuz?"  (Yûnus: 10/31-32)

“De ki: Göklerde ve yerde neler var. Bakın (da ibret alın.)” (Yûnus: 10/101)

“Onların çoğu Allah'a, şirk koşmadan iman etmezler” (Yûnus: 10/106)

 “Çeşitli tanrılar mı daha iyi, yoksa kahredici olan bir tek Allah mı? Sizin Allah’tan başka taptıklarınız, Allah’ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın taktığı (birtakım anlamsız) isimlerden başkası  değildir.  Hüküm,  yalnızca  Allah’ındır.  O,  kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur; ancak insanların çoğu bilmezler.” (Yûsuf: 12/39-40)

“Göklerde ve yerde bulunanlar ister istemez (Allah’a) secde ederler.” (Ra’d: 13/15)

“Biz her ümmete/kavme: ‘Allah'a ibadet edin; sizin O’ndan başka ilahınız yoktur’ (diye tebliğ etmesi için) bir peygamber gönderdik.” (Nahl: 16/36)

“Allah dedi ki: ‘İki ilâh edinmeyin. O, ancak tek bir ilâhtır. Öyleyse Benden, yalnızca Benden korkun.’ Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur, din de (itaat ve kulluk da) yalnız O’nundur. Böyleyken, Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz?” (Nahl: 16/51-52)

"Size ulaşan her nimet Allah'tandır. Sonra size bir sıkıntı dokunduğu zaman da yalnız O'na yalvarırsınız. Sonra, sizden o sıkıntıyı açıp kaldırdığı zaman, içinizden bir grup derhal rablarına ortak koşarlar." (Nahl: 16/53-54)

“Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler edin. Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylanın yollarına git. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet çıkar. Orada insanlar için bir şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır.” (Nahl: 16/68-69)

“Rabb’in, yalnız kendisine kulluk etmenizi... emretti.” (İsrâ: 17/23)

“Kâfirler Beni bırakıp da kullarımı evliyâ/dostlar edineceklerini mi sandılar? Biz cehennemi kâfirlere bir konak olarak hazırladık.” (Kehf: 18/102)

"De ki: Ben de sizin gibi bir insanım. İlâhınızın tek bir ilâh olduğu bana vahyolunuyor. Kim rabbına kavuşmayı arzu ediyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbına yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin." (Kehf: 18/110)

“O, göklerin, yerin ve bunların arasındaki her şeyin rabbidir. O’na kulluk et ve O’na kullukta sabret. Hiç O’nun (Allah’ın) adıyla anılan birini biliyor musun? (Meryem: 19/65)

“Göklerde ve yerde bulunan her şey, Rahman’a kul olarak gelecektir.” (Meryem: 19/93)

“Şüphe yok ki Ben, Ben Allah’ım… Benden başka ilâh yoktur; şu halde bana ibâdet et…” (Tâhâ: 20/14)

“Eğer yerde ve gökte Allah'tan başka ilâhlar olsaydı yerlerin ve gökler(in nizamı, dengesi) bozulurdu. Demek ki arş'ın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir.” (Enbiyâ: 21/22)

“O’nu bırakıp ilâhlar mı edindiler? De ki: ‘Kesin delilinizi getirin, işte benim ve ümmetimin kitabı ve benden öncekilerin kitapları.’ Hayır, onların çoğu gerçeği bilmez de yüz çevirirler.”  (Enbiyâ: 21/24)

“Senden önce gönderdiğimiz her peygambere; ‘Benden başka ilâh yoktur, Bana kulluk edin’ diye vahyetmişizdir.” (Enbiyâ: 21/25)

“Ümmetiniz bir tek ümmettir ve Ben de sizin Rabbinizim. O halde gereği gibi ibâdet edin.” (Enbiyâ: 21/92)

“...Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının, yalan söz söylemekten de kaçının. Kendisine şirk/ortak koşmaksızın Allah’ın hanifleri (O’nun birliğini kabul eden mü’minler olun). Kim Allah'a ortak koşarsa, sanki o, gökten düşüp parçalanmış da kendisini kuşlar kapmış, yahut rüzgâr onu uzak bir yere sürükleyip atmış gibidir.” (Hacc: 22/30-31)

“Kezâ Hak yalnız Allah’tır. O’nu bırakıp ibadet ettikleri ise bâtılın ta kendisidir. Doğrusu Allah yücedir, büyüktür.”  (Hacc: 22/62 )

“Onlar, Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah, güç sahibidir, azizdir.” (Hacc: 22/74)

“Andolsun ki biz insanı çamurdan (süzülüp çıkarılmış) bir özden yarattık. Sonra onu emin ve sağlam karargâhta nutfe haline getirdik. Sonra nutfeyi bir kan pıhtısı haline soktuk; bu bir lokmacık eti kemiklere çevirdik. Bu kemikleri etle kapladık. Sonunda onu bambaşka bir yaratık olarak teşekkül ettirdik. -Yapıp- Yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.” (Mü’minûn: 23/12-14)

“Allah her canlı şeyi sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üzerinde yürür, kimi dört ayağı üzerinde yürür. Allah dilediğini yapar. Çünkü Allah her şey kadirdir.” (Nûr: 24/45)

“(Münâfıklar,) ‘Allah’a ve Rasûlüne inandık ve itaat ettik’ diyorlar. Sonra onlardan bir grup, bunun ardından dönüyor. Bunlar mü’min değillerdir. Onlar, aralarında hükmetmesi için Allah’a ve Rasûlüne çağrıldıkları zaman, hemen onlardan bir grup yüz çevirir.” (Nûr: 24/47-48)

“Gördün mü o kendi hevâsını (istek ve arzularını) ilâh/tanrı edinen kimseyi. Şimdi onun üzerine sen mi bekçi olacaksın.” (Furkan: 25/43)

“Gökte burçları var eden, onların içinde bir kandil ve aydınlatıcı bir ay vareden Allah yüceler yücesidir.” (Furkan: 25/61)

“Yeryüzüne bir bakmadılar mı ki orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirmişiz. Şüphesiz bunlarda birer nişane vardır; ama çoğu iman etmezler.” (Şuarâ: 26/7-8)

"Onlar benim düşmanımdır. Yalnız âlemlerin rabbı (benim  dostumdur). Beni yaratan ve bana yol gösteren O'dur. Hastalandığım zaman bana şifa  veren O'dur. Beni öldürecek, sonra diriltecek O'dur. Ceza günü hatamı bağışlayacağını umduğum da O'dur. Rabbım, bana hüküm (yüksek bilgi, olgun hareket) ver ve beni salihler (zümresin)e kat."  (Şuarâ: 26/77-83)

“Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarıp yakarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun.” (Şuarâ: 26/213)

 

“De ki: Hamdolsun Allah’a, selam olsun seçkin kıldığı kullarına. Allah mı hayırlı yoksa O’na koştukları ortakları mı? (Onlar mı hayırlı) yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indiren mi? Çünkü biz onunla bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği güzel güzel bahçeler bitirmişizdir. Allah’la beraber başka bir ilah mı var? Doğrusu onlar sapıklıkta devam eden bir kavimdir. (Onlar mı hayırlı) yoksa yeryüzünü oturmaya elverişli kılan, aralarından nehirler akıtan, onun için sabit dağlar yaratan, iki deniz arasına engel koyan mı? Allah’ın yanında başka ilahlar var öyle mi? Doğrusu onların çoğu (hakikatleri) bilmiyorlar. (Onlar mı hayırlı) yoksa kendisine yalvardığı zaman bunalmışa karşılık veren ve başındaki sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hakimleri yapan mı? Allah’ın yanında başka bir ilah mı var? Ne kıt düşünüyorsunuz? (Onlar mı hayırlı) yoksa karanın ve denizin karanlıkları içinde size yolu bulduran, rahmetinin (yağmurunun) önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi? Allah’ın yanında başka bir tanrı var öyle mi? Allah onların koştukları ortaklardan çok yücedir, münezzehtir. (Onlar mı hayırlı) yoksa önce yaratan; sonra yaratmayı tekrar eden ve sizi hem gökten hem de yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı var? De ki: “Eğer doğru söylüyorsanız, kesin delilinizi getirin haydi.” (Neml: 27/59-64)

“Allah ile birlikte başka bir ilâh edinip ona tapınarak yalvarma. O’ndan başka hiç bir ilâh yoktur. O’nun vechinden (zâtından) başka her şey helak olacaktır. Hüküm O’nundur. Ve siz ancak O’na döndürüleceksiniz.” (Kasas: 28/88)

“(İbrahim onlara) dedi ki: ‘Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar (tanrılar) edindiniz...” (Ankebût: 29/25)

“Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir? diye sorarsan, şüphesiz Allah’tır derler.”  (Ankebût: 29/61)

“Gönülden katıksız bağlılar olarak, O’na yönelin ve O’ndan korkup sakının, namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden olmayın.” (Rûm: 30/31)

“Allah ve Rasûlü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık iman etmiş bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.” (Ahzâb: 33/36)

“Size gökten ve yerden rızık verecek Allah’tan başka yaratıcı mı var?” (Fâtır: 35/3)

"(Allah) geceyi gündüzün içine katar, gündüzü de gecenin içine katar. Güneşi ve ayı emri altına almıştır. Her biri belirtilmiş bir süreye kadar akıp gidiyor. İşte (bütün bunları yapan) Rabbınız Allah'tır. Mülk O'nundur. O'ndan başka (yalvarıp) çağırdıklarınız ise, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir."  (Fâtır: 35/13)

“Kendisine hayat verdiğimiz ölü toprak hakikatte bir ibret âyetidir. Çünkü Biz onu yağmurla dirilttik de ondan pek çok tarım ürünleri çıkardık. İşte onlar bundan yerler. Biz yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar kaynattık. Onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yemeleri için (Bu nimetleri verdik). Hal böyle iken onlar şükretmezler mi? Yerin bitirdiklerinden, insanoğlunun kendi varlığından ve henüz mahiyetini bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah’ı tesbih ederim. Gece de onlar için bir ibret ayetidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de, onlar karanlıklara gömülürler. Güneş kendine mahsus yörüngesinde akıp gitmektedir. İşte bu aziz ve alim olan Allah’ın takdiridir. Ay için bir takım menziller tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi olur da geri döner. Ne güneş aya yetişebilir ne de gece gündüzü geçebilir. Bunlardan her biri belli bir yörüngede yüzmeye devam ederler.” (Yâsin: 36/33-40)

“Yardım görürler umuduyla, Allah’tan başka ilâhlar edindiler. Halbuki onların (o sahte tanrıların, taptıkları putların) kendilerine yardım etmeye asla güçleri yetmez. Bilâkis onlar, bu mâbutlar için yardıma hazır askerlerdir.” (Yâsin: 36/74-75)

“O’nun işi bir şeyi yaratmak istediği zaman sadece ol demektir. Ve o şey derhal oluverir. Ve siz elbette sadece O’na döndürüleceksiniz.” (Yâsin: 36/82-83)

“Gerçek, sizin ilâhınız hakikaten bir’dir.” (Sâffât: 37/4)

“Biz yakın göğü, bir süslü yıldızlarla süsledik.” (Sâffât: 37/6)

“İçlerinden kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar. Kâfirler dedi ki: ‘Bu, yalan söyleyen bir büyücüdür. Tanrıları bir tek ilâh mı yaptı? Doğrusu bu, tuhaf bir şey!’ Onlardan mele’ (ileri gelen bir grup, egemen güçler): ‘Yürüyün, ilâhlarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Son dinde de bunu işitmedik. Bu, içi boş bir uydurmadan başka bir şey değildir.” (Sâd: 38/4-7)

"O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin rabbıdır. Daima üstündür, çok bağışlayandır." (Sâd: 38/66)            

“Allah’ı bırakıp da kendilerine bir takım dostlar edinenler derler ki:  Biz bunlara ancak bizi Allah’a daha fazla yaklaştırsınlar diye tapıyoruz.”  (Zümer: 39/3)

“Tâğuta kulluk etmekten kaçınıp Allah’a yönelenlere müjde vardır. (Ey Muhammed!) Dinleyip de sözün en güzeline uyan kullarımı müjdele. İşte Allah’ın doğru yola ilettiği kimseler onlardır. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.” (Zümer: 39/17-18)

“De ki: ‘Ey câhiller! Bana Allah’tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?’ Ey Muhammed! And olsun ki sana da, senden önceki peygamberlere de vahyolunmuşıur. And olsun, eğer Allah’a ortak koşarsan amellerin şüphesiz boşa gider ve hüsrana uğrayanlardan olursun. Hayır, yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol. Onlar, Allah’ı gereği gibi takdir edemediler. Halbuki kıyâmet günü bütün yeryüzü O’nun tasarrufundadır. Gökler O’nun eliyle dürülüp bükülecektir. O, müşriklerin ortak koştuklarından münezzeh ve yücedir.”  (Zümer: 39/64-67).     

“Biz onlara ufuklarda ve kendilerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki, O (Kur’an)’ın gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi?” (Fussılet: 41/37)                          

“O, ilktir, sondur, zâirdir, bâtındır. O her şeyi bilendir.” (Fussılet: 41/54)

“Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek, Allah’a aittir.” (Şûrâ: 42/10)

“O’nun benzeri hiçbir şey yoktur.” (Şûrâ: 42/11)

“Yoksa onların birtakım şirk koştukları ortakları mı var ki, Allah’ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşrî ettiler (bir şeriat/dinî kural kıldılar)? Eğer o fasıl kelimesi (azabı erteleme sözü) olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilir (işleri bitirilir)di. Şüphesiz zâlimler için can yakıcı bir azap vardır.” (Şûrâ: 42/21)

“Senden önce de hangi memlekete uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklıları; 'Atalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de onların izlerine uyarız' derlerdi.” (Zuhruf: 43/23)  

“O gökte de ilâhtır, yerde de ilâhtır.” (Zuhruf: 43/84)

“Şüphesiz göklerde ve yerde inananlar için bir çok ayetler vardır.” (Câsiye: 45/3)

“Kesin olarak inananlar için yeryüzünde işaretler vardır. Kendi nefislerinde de ibretler vardır. Görmüyor musunuz? Rızkınızda, size vadedilen şeylerde semadadır. Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki bu vaad sizin konuşmanız gibi kesin ve gerektir.” (Zâriyât: 51/20-23)

Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, bilirseniz gerçekten bu büyük bir yemindir.” (Vâkıa: 56/75-76)

“O, öyle bir Allah’tır ki, O’ndan başka ilâh/tanrı yoktur. Gaybı ve şehâdeti (görülmeyeni ve görüleni) bilendir. O, rahmân ve rahîmdir (merhamet eden ve bağışlayandır). O, öyle bir Allah’tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mâlik ve sahiptir, münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah, puta tapanların ortak koştukları şeylerden münezzehtir. O, yaratan, var eden, varlıklara şekil veren Allah’tır. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanlar O’nun şânını yüceltmektedirler. O, gâlip olan, her şeyi hikmeti uyarınca yapandır.” (Haşr: 59/22-24)

“Üstlerinde kanatlarını açıp kapatarak uçan kuşları görmediler mi? Onları Rahman olan Allah’dan başkası tutmuyor. Şüphesiz O her şeyi görmektedir.” (Mülk: 67/19)

“İnsan kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı sanar öyle mi?  Evet, bizim onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.” (Kıyâme: 75/3-4)

“Ondan sonra yerküreyi (geord şeklinde) yuvarlattı.” (Nâziât: 79/30)

“Allah, hüküm verenlerin en üstünü değil midir?” (Tîn: 95/8)

“De ki; O Allah bir’dir. O Allah samed’dir (Hiçbir şeye muhtaç olmayan, her şey Kendisine muhtaç olan; her şeyin kaynağı ve yaratıcısıdır). Hiç kimseyi doğurmamıştır. Hiç kimse O’nu doğurmamıştır. O’na benzeyen hiçbir şey de yoktur.” (İhlâs: 112/1-4)[2]

 


 

[1] Benzer âyetler için bkz. Mâide: 5/104; Zuhruf: 43/22-24; A’râf: 7/28.

[2] Ahmet Kalkan, Kur’an Kavram Tefsiri.