3) SEMÎ’

 

Yüce Allah'ın işitmesi, duyması demektir. O bu sıfatla ezelde muttasıftır. O, her çeşit, her kuvvette ve zayıflıktaki sesleri işitir, duyar. İşitilmek şanından olan her şeyi işitir. Allahu Teâlâ'nın işitip duyması, kulların işitmesi gibi, bir takım kayıt ve şartlara, vasıtalara ve organlara bağlı değildir. O, işitilmek şanından olan her şeyi, en gizli ve pek hafif sesleri, fısıltıları bile duyar. Özellikle kullarının duâlarını, zikirlerini, gizli ve aşikar niyazlarıyla yalvarışlarını işitir, kabul eder ve mükâfatlandırır. Bu sıfatla ilgili pek çok âyet vardır, ekserisi görmek sıfatıyla beraber yer almaktadır. Meselâ; Nisâ suresi 134. âyet meâlen şöyle nihayet bulur: "...Allah işitir ve görür." [1]

Allah’ın her şeyi iştmesidir. Allah kulağa ihtiyaç duymadan herşeyi işitir. O’nun duymayacağı hiç bir ses, hiç bir fısıltı yoktur. İnsanların duyamadıkları, ama gerçekte var olan tüm sesleri duyar. 

İster gizlensin ister açıkça söylensin, gizliyi, fısıltıyı bile işiten anlamına gelen es-Semi' ismi âyet-i kerimelerde tek başına bulunmayıp Sebe': 34/50; Duhân: 44/6; Hucurât: 49/1; İsrâ: 17/1 âyetlerinde görüldüğü gibi daha çok Karîb, Basîr ve Alîm isimleriyle birlikte getirilmiştir.

Semi', bazen duâların kabulü mânâsına "Semiu'd-duâ’" (duâyı tam anlamıyla duyan, işiten) anlamına gelir. Meselâ; İbrâhim: 14/39 ve Âl-i İmrân: 3/38. âyetlerde Hz. İbrahim ve Hz. Zekeriyya peygamberlerin duâalarında gördüğümüz "duâları çok işiten, yani çok kabul eden" mânâsındaki "semiu'd-duâ’" bunu göstermektedir.[2]

Semi', Cenab-ı Allah'ın sıfat-ı subütiye veya sıfat-ı meani ve sıfat-ı zâtiyye de denen sıfatlarından biri olup, O'nun zâtının gereği, ezelden muttasıf olduğu ve O'ndan hiç ayrılmayacak olan sıfatlarındandır. Bu sıfat, ezelî ve ebedî olarak Allah ile kaim, nasslarla sabit, ancak O'nun ne aynı ne de gayrı diye kabul edilen hakiki sıfatlarından olup; selbi sıfatlar, yani, Allah'ta bir eksikliğin bulunmadığını ifade eden sıfatlar gibi O'nu noksanlıklardan tenzih eden itibâri bir mefhum değildir.[3]

Semi' sıfatının ifade ettiği Cenab-ı Allah'ın işitmesi, O'nun yarattıklarında olduğu gibi işitmek için bir organı, yani kulağı veya onun kısımlarından birini gerektirmez. Çünkü Allah bir cisim olmaktan münezzehtir. Allah'ın gizli-açık herşeyi işittiği, Kur'an-ı Kerim'in âyetleriyle sabit olduğu gibi; Hz. Peygamberin hadislerinde de ifade buyurulmuştur. Nitekim bir hadiste; "Kendinize hâkim ve sahip olun. Siz, sağır ve gâib olana değil; işiten, gören ve çok yakında olan Allah'a dua ediyorsunuz" buyurulmuştur.[4]

Allah Teâlâ'nın gizli-açık her şeyi işitmesini ifade eden semi' (işitme) sıfatı, mahiyeti ve işleyişi bakımından insanlık tecrübesinin dışında bulunur. Çünkü, Allah'ın zatını ve mahiyetini kavramak bakımından da biz insanların durumu aynıdır. Bu konuda kullara ve bir insanlara düşen görev, Kur'an-ı Kerim'de çeşitli münasebetlerle pek çok yerde zikredilmiş bulunan ve semi' kelimesiyle ifade edilmiş olan bir sıfatı olarak Allahu Teâlâ'nın her şeyi işittiğine inanmaktır. Bu sebeple, bu sıfat İslam din bilginlerince Allah'a sübûtu zarûrî bulunmuş ve isbatı için akıldan delil getirmeye bile gerek görülmemiştir.[5]

Allah'ın semi' sıfatına sahip olduğu her ne kadar âyet ve hadislerle ispatlanıyor ve başka delile gerek duyulmuyorsa da, Kelam kitaplarında akıldan da deliller getirilmiştir. Nitekim, yarattıklarında bile işitmenin, işitmemeye göre bir kemal ve üstünlük taşıdığı bilinirken; en yüce kemal sahibi olan Allah Teâlâ için bu sıfatı kabul etmek gerektiği ortadadır. Başka yönden ilim bir kemâl sıfatıdır. İşitme ise ilmin şartı ve üstünlüğünü açıkça ortaya koyar.[6]

Semi işitme sıfatıdır. Allah işitme sıfatıyla muttasıftır. Allah her şeyi işitir, en gizli sesler, hareketler O’nun işitmesinden hariç kalamaz. O’nun işitip bilmesi, başkalarının işitip bilmesi gibi sınırlı değildir. Diğer varlıklar işitebilmek için kulak, sesi iletenhava ve sese ihtiyaç duydukları halde, Allah bunların hiçbirine ihtiyaç duymadan işitir. Bu gibi şeylere ihtiyaç duymak acizliktir, noksanlıktır. Allah ise noksanlıklardan uzaktır. Bu sıfat Kur’an’da genellikle “Basar” sıfatıyla birlikte zikredilmektedir.

“Allah işitici ve görücüdür.” (el-Hacc: 22/75; eş-Şura: 42/11; en-Nisa: 4/58; el-İsra: 17/1)[7] 

Allah Teâlâ Zât-ı ilahiyesini, -ilim sıfatında da anlatıldığı gibi- “Her şeyi duyan ve gören” [8] olarak tanıtmıştır. O, “Semî'” dir; Hepişitir. Görmesi ve bilmesi nasıl ki hiç bir engel tanımazsa, duyması da öyledir. En gizli ses­ler O'na ayân beyândır. Peki madem ki zâten sonsuz, sınır­sız, engelsiz ve kuşatıcı bir ilme sahiptir, neden ayrıca duymak ya da görmek gibi sıfatları daha vardır ? Denilirse, bu soru abes olmakla bera­ber şunu demek gerekir: Duymak, duyulacak şeyler için, görmek görü­lecek şeyler için, bilmek ise bi­linecek şeyler için söz konusudur. Kainatta Allah'ın ya­rattıkları arasında gö­rülmesi, işitilmesi ve bilinmesi gere­ken farklı şeyler vardır. Bunları ayrı ve farklı duygularla algılamak in­sanlar ve hayvanlar gibi sonlu, sınırlı ve yara­tık varlıklar için müm­kün iken bu sıfatların, sonsuz, sınırsız, eksiksiz olan Allah Teâlâ için var olmaması düşünüle­mez. [9]


 

[1] Cihad Tunç, Şamil İslam Ansiklopedisi: 5/405.

[2] Metin Yurdagür, Allah'ın sıfatları, İstanbul 1984, s. 86.

[3] İsmail Hakkı İzmirli, Yeni İlmi Kelam, II, İstanbul 1339-1343, s. 104, 111-112.

[4] Buhari, el-Camiu's-Sahih, İstanbul 1315, VIII, 168.

[5] Seyyid Şerif Cürcânî, Şerhul Mevâkıf, II, s. 359, Fahreddin er-Razî, Kelâma Giriş (el-Muhassal), Terc., Hüseyin Atay, Ankara 1978, s: 165.

[6] Necip Taylan, Şamil İslâm Ansiklopedisi, 5/387.

[7] Cengiz Yağcı, Şamil İslam Ansiklopedisi: 1/118.

[8] Kur'ân-ı Kerim  4/58, 22/75, 31/28, 40/20, 40/56, 42/11, 58/1,

[9] Ferit Aydın, İslam’da İnanç Sistemi, Kahraman Yayınları: 225.