Cenâb-ı Hakk'ın görmesi demektir. O her türlü vasıta, organ ve bağıntılar olmaksızın her şeyi görür. O'nun görmesi, göz gibi bir organa, ışığa, uzaklığa ve yakınlığa bağlı değildir. Yüce Allah'ın görme sıfatı da ezelîdir, sonradan olma değildir. Bu sıfat da bütün mevcudâta, görmek şanından olan her şeye tealluk eder. O'nun görmesinin dışında kalan hiç bir mahlûk yoktur. İnsanın görmesi sınırlıdır, görme organından mahrum olanlar göremezler: Ayrıca aydınlık, karanlık, uzaklık, yakınlık ve daha dünyadaki nice olay, görmeye veya görmemeye etki etmektedir. Allah Teâlâ'nın görmesi hiç bir şeyden etkilenmez. Bu sıfatla ilgili Kur'ân-ı Kerim'de yüzlerce ayet yer almaktadır. Meselâ; Bakara süresi 233. âyet meâlen şöyle son bulmaktadır: "...Biliniz ki, Allah, şüphesiz yaptıklarınızı görür." [1]
Allah’ın her şeyi görmesidir. Allahü Teala küçük büyük, gizli açık, uzak yakın, her şeyi görür. Hiç bir şey O’na gizli kalmaz. Basar; Işık, renk, şekil, miktar ve her türlü davranışın, güzellik ve yanlışlıkların idrâk edildiği duyudur. Kur'ân-ı Kerîm'de görmek anlamına gelen Basîr sözcüğü 36 âyette geçmektedir. Âyetlerin çoğunda[2] basîr sözcüğü, a-m-l' fiili ile birlikte “Allah yaptıklarınızı görür”, “Allah onların yaptıklarını görüyor” biçiminde değişik şekillerde geçmektedir. Bazı âyetlerde[3] basîr sözcüğü, kul anlamına gelen İbâd sözcüğü ile birlikte "Allah kullarını görür, görmektedir" biçiminde geçmektedir. Bazı âyetlerde[4] basîr sözcüğü, işitmek anlamına gelen semi sözcüğü ile birlikte geçmektedir. Bazı âyetlerde[5] basîr kelimesi, kör anlamına gelen a’mâ sözcüğüyle birlikte geçmektedir. Hûd: 11/24. âyette basîr sözcüğü, ‘a’mâ’ sözcüğüyle, sağır anlamına gelen ‘esamm’ sözcüğü ile birlikte geçmektedir. Mülk: 67/19. âyette Allah'ın her şeyi' gördüğü bildirilmekte, Fâtır: 35/31. âyet ile Şûrâ: 42/27. âyette basîr kelimesi, haber alan veya haberdar olan anlamına gelen habîr sözcüğüyle birlikte geçmektedir.
Allah her şeyi görür. Onun görmesi her şeyi ve her tarafı kuşatır. Hiç bir şey onun görmesine engel olamaz. Hiç bir şey de onun görmesinden gizli kalamaz. Bazı şeyleri görüp, bazılarını görmemesi mümkün değildir. Gizlilik, kapalılık, aydınlık, karanlık onun için söz konusu değildir. Allah'ın görmesiyle, kulların görmesi arasında bir kıyas yapılamaz. Zira Allah'ın görmesi yaratıklarda olduğu gibi göz aracılığıyla değildir. Allah her türlü maddilikten uzaktır, mahluklara benzemekten münezzehtir. Allah'ın her şeyi görme sıfatına sahip olduğuna iman etmek gerekir. Allah Teâlâ gizli ve açık herkesin ne yaptığını ve ne yapacağını görür, Mesafe, zaman ve karanlıklar Cenab-ı Allah'ın görmesine asla engel değildir. [6]
Basar, göz ve görme kuvveti demektir. Allah, kendi şanına layık bir şekilde görme sıfatına sahiptir. Bu sıfat da diğer varlıkların görme sıfatlarına benzemez. Onlar gibi göze ve görmeye yarayan vasıtaya muhtaç değildir. Allah her şeyi görür. O’nun görmesinden hiçbir şey gizli kalamaz. Bir şeyi görmesi, diğer bir şeyi görmesine engel değildir. Basar sıfatının zıddı, görmemektir. Bu ise noksanlıktır. Görmekte aciz olan bir zat Allah olamaz. Uçsuz bucaksız, akıllara durgunluk veren şu muazam kainatın yaratıcısı, yarattıklarını görebilme durumundadır. Görmeyen yaratamaz, sevk ve idare edemez. Yaratamayan ve idare edemeyen ise Allah olamaz. O halde Allah, yaratıcıdır, görücüdür, işitici ve bilicidir.[7]
Sonsuzdan sonsuza her şeyi görür olmak yalnızca Allah Teâlâ'nın sıfatlarındandır. O “Basîr” dir, Hepgörür.[8] Hiç bir şey O'nun bu sıfatının tecellisinden gizli değildir. O'nun görme kudreti ve görme tecellisi hiç bir engel tanımaz. Görme özelliğine sahip her canlı, ancak belli şartlarda ve belli ortamda görebilir. Çünkü bütün varlıklar gibi hem canlılar, hem de onların görme özelliği Allah tarafından yaratılmıştır. Onlar görme kanunlarına uyarak ancak görür ve görebilirler. Halbuki, ne zaman ve mekan sınırları, ne de görüş mesafesi Allah Teâlâ için asla söz konusu olamaz. “Allah -her zaman- her şeyi görür.” şeklinde -sıradan kimseler- tarafından kullanılan ifadelerdeki (her zaman) deyimi ise bizim bakımımızdandır. Bilinçli olarak söylenmediği, kasıtlı da olmadığı bilenen bu ve benzeri sözler, Allah Teâlâ'nın yüce, sonsuz ve sınırsız sıfatları için -kasıtlı da olsa- bir kayıt anlamını taşıyamaz. Var olan her şeyi daima görmek ve görebilmek O'nun şanındandır. [9]
[1] Cihad Tunç, Şamil İslam Ansiklopedisi: 5/405.
[2] Bakara: 2/96, 110, 233, 237; Âl-i İmrân: 3/156, 163; Mâide: 5/71; Enfâl: 8/39; Sebe': 34/11; Fussılet: 41/40; Hucurât: 49/18; Hadîd: 57/4; Mümtehine: 60/3; Teğâbun: 64/2.
[3] Âli İmrân: 3/15, 20; Mü'min: 40/44.
[4] İsrâ: 17/1; Hacc: 22/61, 75; Lokman: 31/28; Mü’min: 40/20, 56; Şûrâ: 42/11; Mücâdele: 58/1.
[5] En'âm: 6/50; Ra'd: 13/16; Fâtır: 35/19; Mü'min: 40/58.
[6] Cemil Çiftçi, Şamil İslam Ansiklopedisi: 1/202.
[7] Cengiz Yağcı, Şamil İslam Ansiklopedisi: 1/118.
[8] Bakara: 2/224, 2/227, 2/244, 2/256 (Daha birçok ayetler vardır
[9] Ferit Aydın, İslam’da İnanç Sistemi, Kahraman Yayınları: 224-225.