“İlâhiyât” sözcüğü her ne kadar arapça ise de gerek yalın sözlük anlamı bakımından, gerekse terim ve kavram olarak yahudi ve hıristiyan kaynaklarına aittir. Dini olmaktan çok felsefi bir terimdir. Batı dillerinde (İng.) “Theology” ve (fr. ) “Théologie” diye geçer. Bu dalda kariyer yapanlara da ilahiyatçı (Theologian=Théologien) denir.
Judeo-Chretien güçlerin İslam Dünyası'na kültürel açıdan da egemen olmalarından sonra müslüman halkın hıristiyanlık normlarıyla rûhânîleştirilmesi gayretleri çerçevesinde mahalli terminolojiye maksatlı olarak yerleştirilmiş önemli terimlerden biri de “ilâhiyât” sözcüğüdür.
Dolayısıyla bu yabancı terimin İslamdaki “din” kavramıyla bir ilişkisi yoktur. İslam ilim çevrelerinde “İlâhiyât” terimi eskiden “filozoflarca fikir olarak ileri sürülen dine dair nazariyeler, düşünceler” [1] için kullanılırdı.
İslâmî ilimlerde eğitim veren yüksek öğretim kurumlarına aslında “İslâmî İlimler Fakültesi” gibi bir ad verilmesi gerekirken hıristiyan batının içerideki temsilcileri -müslümanlara ait olan bu kurumlara- hıristiyanlığın bir simgesi olan “ilahiyat Fakültesi” adını maksatlı olarak yakıştırmışlardır. Bu nedenle böyle bir isimlendirme âdetâ camiye kilise ya da havra adını takmaya, medreseye de ruhban okulu demeye benzer. Nitekim müslümanların yaşadığı diğer ülkelerde bunun bir örneği yoktur.
İslam'daki din kavramının orijinal kapsamını çarpıtmak amacıyla yola çıkan sinsi odaklarca kutsal değerleri yozlaştırmada isimlerden başlanması bu gayretlerin ne kadar sistematik olarak amaca ulaşmak istediğini ve ileriye dönük olarak ne kadar büyük tehlikelerle yüklü olduğunu göstermektedir.
Özet olarak, müslüman kişinin çok iyi bilmesi gereken gerçeklerden biri de “lahûtilik” anlamında kullanılan “İlâhiyât” teriminin İslâmî ilimlere ad olamayacağıdır. [2]