Hak Din, Allah tarafından peygamberler aracılığıyla insanlara bildirilen, hiç bir değişikliğe uğramadan ve bozulmadan günümüze kadar gelen hayat şeklidir. Bu din, yani hayat şekli; inancı, dünya görüşünü, davranış ve eylem biçimini, Allah’a karşı görevleri, ibadet anlayışını, insanlara ve tüm yaratıklara karşı muameleyi, kanunları ve cezaları içermektedir. İşte, bütün peygamberlere Allah’ın gönderdiği din, İslam Dini’dir. Hak din, peygamberlere günün şartlarına göre şeriatları farklı olarak gelmiştir. Akide (inanç) ise, bütün peygamberlerde aynıdır.
Hak Dinin Genel Özellikleri Şunlardır:
* Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara tebliğ eden ve nasıl uygulanacağını gösteren peygamberler vardır.
* Her peygamberin, ya kendisine verilen suhuf (sayfalar -küçük kitap-) veya kitabı vardır. Ya da kendinden önceki peygambere inen henüz bozulmamış kitabın hükümlerini tatbik eder.
* Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahirete inanç vardır.
* Akla, bilime ve ilmi gelişmelere aykırı hiçbir şey yoktur. [1]
“Semâvî” göksel ya da gök rengi anlamında arapça bir sözcüktür. [2]
Bu kelime vahye dayanan ilâhî dinlerin genel adı olarak literatüre geçmiştir. Gök, zihne ve hayal dünyasına yansıyan ilhamların, daima engin kaynağını ve saygın yüksekliğini temsil ettiği için insan, Allah'ın inen mesajlarına semalardan esen gizemli esinlemeler diye bakmış, dolayısıyla ilâhî kitaplara “semâvî kitaplar” demiştir. Oysa vahiy, Allah (cc) katından peygamberlerin duyularına yansıtılıncaya kadar tamamen metafizik bir fenomendir. Beşeri kapasiteyle bu olayın kavranması mümkün değildir. Dolayısıyla ilâhî mesajların, semâvî diye nitelenmesi mecazidir.
Bütün semâvî dinler, temelde hak ve gerçektirler. Çünkü her biri, başlangıçta bir peygamber aracılığıyla Allah (cc) tarafından insanlara gönderilmiş bir mesaja dayanırlar. Dolayısıyla hepsinin ortak yanları vardır. Bu ortak noktalar şöyle özetlenebilir:
* Bütün varlıkların yaratıcısı Allah Teâlâdır.
* Allah (cc) emir ve yasaklarını, bir elçiye vahyederek insanlara bildirir.
* İnsanlar Allah (cc) a karşı sorumludurlar. Öldükten sonra tekrar dirilecek ve bir gün O'na hesap vereceklerdir.
* İnsanlar Allah (cc) dan başka hiç bir şeye ve hiç bir kimseye kulluk edemezler.
Ne varki insanoğlunun duygusallığı, aşırı merakı, hırs ve arayışları, zaafı, kompleksleri ve saplantıları onun, birçok gerçekler üzerinde yaptığı yönlendirici değişikliklerde olduğu gibi Allah (cc) ın mesajları üzerinde de kişisel yaklaşımlarıyla yeltendiği yorumların sonucu olarak Kur'ân-ı Kerim'den önceki semâvî kitapların içerikleri çarpıtılmıştır. Buna, ilim dilinde “tahrif”, bu şekilde çarpıtılmış dinlere de “muharref dinler” denir.
Kur'ân-ı Kerim'den başka önceki semâvî kitapların hepsi muharreftir. Yani Zebur, Tevrat ve İncil olmak üzere Kur'ân-ı Kerim'den önce indirilmiş olan ilâhî kitapların hepsi çarpıtılmıştır. Gerek bu kitaplar gerek onlardan önceki sahifeler[3] vahyedildikleri şekilde artık mevcut değildirler. Bu nedene bağlı olarak semâvî dinler ikiye ayrılırlar[4]: