İslam Tarihi boyunca gerek sırf siyasi alanda rol alarak, gerekse kendi mistik atmosferi içinde evrimler geçirerek temel ilkelerde İslam’dan ayrılan ve belli bir doktrine dayanan tüm kampların kökü, esasen ilk ve en büyük fitneye dayanır. Bu fitne üçüncü Raşid Halife Hz. Osman’ın (r.a.) şehid edilmesi olayıdır.
Başlangıçta Hariciler, ılımlı şiiler ve zahidler olmak üzere yalnızca üç gruba ayrılmış bulunan müslümanların her şeye rağmen birinci yüzyıl içinde Kur’an-ı Kerim’in ruhundan ayrılmadıklarını tahmin etmek güç değildir. Dünya müslümanlarının itikad açısından ilk başlarda olduğu gibi asırlar sonra sahip bulundukları en büyük şans bu gerçeğin temelinde yatmaktadır.[1] Müslümanların o zamanlar, üzerinde uzlaşmadıkları noktalar sırf siyasi idi. Ne var ki siyasal faktörlerin de etkisi altında Kur’ani değerlerin felsefi ve mistik boyutlarda yorumlanmasıyla birlikte başlayan yozlaşma daha sonraları radikal kampların peydahlanmasını hazırladı. Dolayısıyla bu kamplardan her birinin oluşmasındaki temel faktör, esasen Kur’an-ı Kerim’in içeriğine ilişkin olarak o kampın ortaya koyduğu sapkın yorumdan başka bir şey değildir. Sözkonusu kamplar işte bu nedenle müslümanların cumhurundan kopmuşlardır.
Bunların İslam'dan kopuşları, tarih yorumcuları tarafından ister şiîlerde ve haricîlerde olduğu gibi sırf siyasi nedenlere; ister mutezile ve mücie gruplarında olduğu gibi sadece itikadi nedenlere bağlanmış olsun, bu kampların hepsi temelde imânî ve vicdânî dürtülerle ortaya çıktıkları için tümünün birden siyasî-rûhânî kamplar adı altında sınıflandırılması doğru olur. Ancak Kur'ân-ı Kerim'in ruhuna uygun inanç üzerindeki sünni çoğunluğun dışında kalan haricîlerle, ilk şiîler ve mutezilîler; Özellikle İslam Tarihi boyunca daha çok “Batınîlik” genel adı altında gittikçe birbirinden koparak sayıları çoğalan çeşitli gruplar, eski yorumlarıyla artık günümüzde mevcut değildirler. Bunların ya kimisi ortadan kaldırılmıştır, ya görüşlerini değiştirmişlerdir, ya da taraftar bulamadıklarından, zaman içinde eriyip gitmişlerdir.
Dolayısıyla çok eskilere dönüp bu kampların görüş ve inançlarını İslam'daki “din kavramı” boyutları çerçevesinde yeniden ele almak konumuzun dışıdır.
İslam'dan koparak bağımsız birer din kimliğinde varlığını günümüze kadar sürdürmüş bulunan, ya da yakın geçmişlerde ortaya çıkan inanç kamplarına ise iki ayrı grup olarak bakmak gerekir.
Bunlardan birincisi: “Şiî-Bâtınî” kökenden gelen kamplardır. En önemlileri altı tanedir. Her biri İslam'dan bağımsız bir kimliğe bürünmüş bulunan ve İslam Ümmeti için birer potansiyel tehlike sayılan bu altı dinin içyüzünü bilmek müslümanları bu akımların tehlikelerinden korumak için gereklidir! Bunlara ilişkin bilgiler kısaca şöyledir[2]: