Şiiliğin bir koluna verilen addır. Şiilik Hz. Ali'nin yandaşlığı anlamına gelir. Bunun yerine Anadolu'da ve Suriye'de “Alevîlik” sözcüğü de kullanılır. Anadolu'da Hz. Ali'yi bir sembol olarak benimsemiş bulunan Mazdehistlerle, Suriye'de Nusayrîler, Müslüman halk tarafından “Alevî” adı altında anılırlar.
Tarih metinlerinde (Alinin taraftarları) anlamında “Şi'a'tu-Ali” tabiri çok geçer. Fakat Şiiliğin o kadar çok fraksiyonları vardır ki bunlardan bazılarının inanç ve görüşleri arasındaki uçurumlar, Sünnilerle en sapkın Şiilik kampı arasında bulunan açıdan daha küçük değildir. Nitekim Şii fırkalarından Zeydiler ve İsna'aşerîler de aynen sünniler gibi Gulât-ı Şia'yı tekfir ederler. (onları kâfir sayarlar.)
Bunlardan ilk Râfızıyler, (Yani Hz. Hüseyn'in torunu Zeyd'e halife olarak biat ettikten sonra etrafından dağılarak O'nu rafzetmiş, red edip yalnız bırakmış olanlar) bu şekilde adlandırılmışlardır. Aslında bunlar müslümanlar tarafından küfürle damgalanmış bir fraksiyon değildir. Bununla beraber müslümanlar, “Gulât-ı Şi'a” (yani aşırı şiiler) olarak İslamdan kopan grupları yine “Râfızıy” adı altında dışlamış ve onların küfrüne hükmetmişlerdir.
Şii mezheplerinden hangilerinin “Gulât” olduğu, söylentilere dayanılarak belirlenemez. Bu konuda çok dikkatli olmak gerekir. Nitekim birtakım farklı yorumlarıyla Ehl-i sünnetten ayrılan nice şiiler vardır ki İslam onları da kucaklamaktadır. Ancak Hz. Ali'yi ilahlıkla ya da peygamberlikle niteleyen, Kur'an gerçeklerini inkâr eden onları batınî yorumlarla çarpıtan Rafıziyler vardır ki bunlar kâfirdir. [1]