Endâdın Doğal İki Sonucu Şirk ve Putçuluk

 

a- Şirk

 

Lügat olarak şirk; mülk ve saltanatta ortaklık anlamına gelir. Istılahta şirk; Allah’a zatında, sıfatlarında ve fiillerinde ortak ve denk tanımaktır. Şirk koşan kişiye müşrik denir. İki veya daha çok ilah tanımak, herhangi bir varlığı ma’bud  (ibadet edilen) olarak bilmek, Allah’ın yaratıcı, kadim, bâki gibi sıfatlarını başka varlıklara vermek şirktir. Kısacası, Allah’ın ilahlık vasıflarını Allah’tan başkasına vermek şirktir. Şirk küfürdür, müşrik aynı zamanda kâfirdir.     

Şirkin olduğu yerde salih amel olmaz. Çünkü amelin kabul olması için ihlas yani, yalnız Allah için yapılmış olması gereklidir. Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: Rabbine kavuşmayı uman kimse, salih amel işlesin ve Rabbine ibadette hiçbir kimseyi ve hiçbir şeyi ortak tutmasın.”  (18/Kehf, 110)                

Şirk, Allah’ın asla affetmediği bir günahtır. Allah, şirk inancı ile ahirete gelenleri asla affetmeyecektir. “Allah kendisine şirk (ortak) koşulmasını elbette bağışlamaz. Bundan başkasını dilediğine bağışlar.”  (4/Nisâ, 48)

Tevhid ve şirk insanlık tarihi boyunca insanların bağlana geldiği iki dinin adıdır. İnsanlık tarihi şirkle tevhid arasındaki mücadeleden ibarettir. Bütün Peygamberlerin tebliğlerinde vurguladıkları temel esas tevhiddir. Kur’an-ı Kerim’in üzerinde en çok durduğu konu tevhidin önemi ve şirkten uzak durulması konusudur. 

Kur’an-ı Kerim, müşrik insan tipinin yeryüzünde birliği, huzuru bozan, çirkin ve insanlar için zararlı bir tip olarak görür ve necis olarak nitelendirir. (Bkz. 9/Tevbe, 28) Şirk sadece putlara tapmak değildir. Nefsin istekleri peşinde koşmak, Allah’ın sevgisi yerine dünya sevgisini tercih etmek, bunların sonucunda Allah’ın hükümlerinden birini dahi reddetmek şirktir.

Aslında insanların Allah’tan başka bir puta tapmasının asıl nedeni; kendi nefsini ilah edinmesidir. Bugünkü müşriklerle, Peygamberimiz zamanındaki müşrikler arasında fark yoktur. Müşriğin mantığı her devirde aynıdır. Bu mantık, Allah’ı yeryüzüne karıştırmama, yeryüzünde ilah olarak kendini tanımadır. İşte şirkin aslı budur. Zamanımızda da insanlar her ne kadar kâinatı yaratanın, yağmuru yağdıranın, öldüren ve diriltenin Allah olduğunu kabul etseler de, O’nun tasarruflarında ortak tanıyorlar, dünya ile ilgili işlerde Allah’ın belittiğinin aksine hükümler koyuyorlar. İşte günümüzde şirkin aldığı görünüm budur.                     

Kur’an-ı Kerim’de bir çok ayette Allahü Teala, insanları şirke düşmemeleri hususunda uyarır. “O ancak tek bir ilahtır. Doğrusu ben O’na ortak koşmanızdan masumum, de.” (6/En’âm, 19)

Şirk düzeni; insanları köleleştiren, ilahlık taslayan çağdaş Firavunlar ile, onlarla işbirliği yapan sahte din adamları yani Bel’amlar ve sömürüye ortak olan, bizzat şirk düzeninden beslenen, haramzade, zengin elit tabaka ve bu üç kesime bağlanan, onlara itaat eden, onların koyduğu kanunlarla  -Allah’ın hükümlerine aykırı olmasına rağmen - yaşayan halk yığınlarından meydana gelir.             

Kendi nefsini ilahlaştıran ve Allah’a değil de kendisine tapan ve tapılmasını isteyenler; başkalarının haklarına el uzatmanın, yalnız Allah’a ibâdet edildiği ve uyulduğu sürece mümkün olmadığını bilirler. Çünkü, Allah’ın dini adaleti emreder ve bütün insanları eşit olarak görür. Şirk  ise  nefsini  ilah  edinenlerin,   insanları   kendilerine   kul etmeleri ve sömürmeleri üzerine kuruludur. Bu yüzden tağutlar, kendi nefislerini ilahlaştırmak için, ilkelerini kendilerinin tesbit ettikleri ve başkalarının haklarını gasb üzere kurulu şirk düzenini isterler. Tağutlar, ortaya attıkları ilahlara insanları taptırarak, aslında kendilerine taptırır, kulluk ettirirler. Şirk, insanların insanlara kulluk ettiği düzenin adıdır.

Allah’ın halili (dostu) İbrahim (a.s.) ne güzel dua etmiş: “Allah’ım, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut. Ya Rabbi, şüphesiz ki bu putlar, birçok insanı saptırdı.” (İbrahim, 35-36) ayette belirtildiği üzere, İbrahim (a.s.) bile, kendinin ve neslinin putlardan uzak kalması için Allah'a dua etme ihtiyacı hissetmiştir. 

“Onların çoğu, şirk koşmadan Allah'a inanmazlar.” (10/Yûnus, 106) İslam’ın hâkim olmadığı  günümüz  cahiliyye  ortamlarında  şirk  çeşitleri çoğalmıştır. Kur’an’ın bir çok ayetinde, küçük olsun, büyük olsun şirkin her türlüsünden  arınan müttaki kullardan bahsedilmektedir. Allah’ın birliğine iman eden, Allah'a şirk koşanlara düşman olan, tağutlara ve müşriklere  buğz  ederek  Allah'a  yaklaşan,  sadece   Allah’ı  dost, ilah ve ma’bud edinen, yalnız O’nu seven, O’ndan korkan, O’ndan uman, O’ndan yardım isteyen, O’na boyun eğen, O’na tevekkül eden, O’nun emrine tâbi olup rızasını gözeten, bir iş yaptığı zaman Allah adıyla yapan ve hayatının her bölümünde O’na ait olan kimseler kurtuluşa ermişlerdir. “De ki, namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin rabbı Allah içindir. O’nun hiçbir şeriki/ortağı yoktur.”(6/En’âm, 163-164)  “De ki, Allah her şeyin rabbı iken, O'ndan başka bir rab mı arayayım?” (6/En’âm, 164)