﴿ اَلرَّبُّ ﴾
RAB
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Hamd, yalnız âlemlerin Rabb’i olan Allah’a aittir.”[1]
Hz. Abbas rivayet ediyor: Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu işittim: “Allah’ı Rab, İslâm’ı din ve Muhammed’i de peygamber olarak kabul eden, imanın tadını almıştır.”[2]
el-Halîmî Rab kelimesinin anlamı hakkında der ki: “Rab, yarattığı her şeyi olgunlaştırıp onu takdir ettiği kemâle erdirendir. Buna göre; O, spermayı bel kemiği ile kaburgaların arasından çıkarıp anne rahminde döllendiren, sonra onu bir kan pıhtısı hâline, ardından da bir et parçasına dönüştüren, sonra onu kemik hâline getiren, sonra kemiğe et giydiren, sonra anne karnında bedenine ruh veren, sonra onu başka bir varlık olarak küçük ve zayıf bir halde annesinin karnından çıkaran, sonra büyüyünceye kadar onu çocukluk ve gençlik gibi çeşitli evrelerden geçiren, ardından olgunlaştıran, sonra ihtiyarlatan ve bu dünya hayatına son veren varlıktır. Allah’ın yarattığı bütün varlıklar böyledir. Doğar, büyür ve ölürler. Bu süreçte onları ayakta tutan ve kendilerine hayat veren O’dur. Allah kendisinin belirlediği şekilde her varlığa bir biçim vermiştir. O, insanların bedenlerini dilediği şekilde yaratan, onlara bir süre belirleyip ardından varlıklarına son verendir.”
Bana ulaşan habere göre Ebû Süleyman şöyle demiştir: “Birden fazla tefsir ehli kimseden rivayet edildiğine göre; “Hamd, yalnız âlemlerin Rabb’i olan Allah’a aittir.”[3] âyetinde geçen Rab kelimesi, efendi anlamındadır. Ancak bu anlam, eğer “âlemler”i, cansız varlıkların dışında kalanlar anlamında kabul edersek doğrudur. Zira “ağacın veya dağın vb. efendisi” ifadesi doğru değildir. Ama “insanların efendisi” doğru bir ifadedir. Şu âyet bu görüşü doğrulamaktadır: “Rabb’ine (yani efendine) dön de ona soruver: “Ellerini kesen o kadınların durumu neydi?...”[4]
Rab kelimesinin Malik (sahip) anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu durumda “âlemlerin Rabb’i (sahibi)” tamlaması doğru ve genel anlam ifade eder. Çünkü âlimlerin çoğu, “âlem” kelimesinin bütün varlıklar için geçerli olduğu görüşündedirler ve şu âyeti bu görüşlerine delil gösterirler: “Firavun dedi ki: “Âlemlerin Rabb’i nedir?” Dedi ki: “Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan her şeyin Rabb’idir. Eğer kesin bilgiyle inanıyorsanız (böyledir).”[5]
Rab, düzelten, iyileştiren, düzenleyen ve ayakta tutan anlamlarına gelir.
el-Herevî ve diğerleri der ki: “Bir şeyi düzelten, gereğini yerine getiren ve eksikliklerini tamamlayana Rab denilir. Bu nedenle, ilâhî kitapların gereklerini yerine getirerek insanları düzeltmeye ve hatalardan kurtarmaya çalışanlara “Rabbaniyyûn” (Rabbânîler) denilmiştir.
Rab, daha çok kendisine ibadet edilen mabud anlamında kullanılır. Rab kelimesi, kabir azabını anlatan hadiste “Rabb’in (mabudun) kimdir?” şeklinde geçer.[6]
Bütün bu açıklamalardan sonra; Yüce Allah, rablerin Rabb’i ve kulların gerçek mabududur. O, bütün mal, mülk ve insanların maliki ve sahibidir. Bütün varlıkları yaratan ve rızıklarını veren O’dur. O’nun dışındaki bütün rabler ve efendiler, yaratamaz ve rızık veremezler. Bütün varlıklar, yoktan yaratılmışlardır. Hepsi O’nun mülküdür. Her şey O’nun emriyle var olmuştur. Allah, her şeye sahiptir. Hiçbir şey O’nun mülkünün dışında değildir. Oysa insanlar, her şeye sahip olamazlar. Bazı şeylere sahip olsalar bile bu, sahip olamadıklarının yanında pek basit kalır. Allah bu yönüyle insanlardan ayrı ve üstündür. Yaratan ile yaratılanlar mukayese edilebilir mi? Firavun “Sizin en yüce Rabb’iniz benim.”[7] demekle, kavminin en Yüce Rabb’i olma iddiasında bulundu ve kendisinin, rablerin Rabb’i olduğunu ispat etmek istedi. Ancak Allah, buna müsaade etmeyerek onu cezalandırdı. “Böylelikle Allah (c.c.) onu, âhiret ve dünya azabıyla yakaladı.”[8]
Rab kelimesinin terbiye (eğitme) anlamında olduğunu söyleyenler de vardır. Buna göre Yüce Allah, varlıkları yaratan, onları terbiye edip eğiten, işlerini düzelten, durumlarını iyileştiren, dünya ve âhiret işlerini idare eden ve onları daima gözetendir. O, her şeyi yaratandır. O’nun dışındaki her şey yaratılmıştır. Bütün insanlar O’nun kuludur. O, her şeyin Rabb’idir. O’nun plan ve programı, idare ve sevki olmadan hiçbir şey düzelmez. O’nun emri olmadan hiçbir şey varlığını devam ettiremez. Rab kelimesi Kur’an-ı Kerîm’de eğitme ve koruyuculuğunu üstlenme anlamında şu âyette kullanılmıştır: “Kendileriyle (gerdeğe) girdiğiniz kadınlarınızdan olup, koruyuculuğunuz altında bulunan üvey kızlarınız.”[9]
Varlıkların işlerini düzenleyen, onları koruyup gözeten, durumlarını düzelten ve iyileştiren yönüyle Rab, Allah’ın fiilî sıfatlarından; mülk sahibi ve efendi olması yönüyle de Allah’ın zatî sıfatlarından sayılır.[10]