Gerçek Rahmet ve Anlamı

Bilinmelidir ki rahmet, kişiye zor gelse de veya nefsi onu hoş karşılamasa da insanlara yarar sağlamayı ve onlara fayda ulaştırmayı gerektiren bir sıfat­tır. Gerçek rahmet işte budur. İnsanlar arasında sana karşı en merhametli olanı, sana yarar sağlamak ve kötülükleri senden savmak için seni sıkıntıya sokandır.

Babanın çocuğa merhameti; Babanın, çocuğunu ilim öğrenmeye ve onunla amele etmeye zorlaması, hatta gerektiğinde bunun için kendisini dövmesi, onu kendisine zarar verecek arzu ve isteklerden men etmesi bu türden bir merhamettir. Baba eğer bunları yapmaz ve ihmalkar davranırsa, bu, onun çocuğuna olan merhametinin az olduğunu gösterir. Babanın, çocu­ğunu zorlamamakla ona merhamet ettiğini, ona acıdığını ve rahat etmesini sağladığını sanması doğru değildir. Bu, annenin çocuğuna merhameti gibi duygusal ve bilgisizlikten kaynaklanan sahte bir merhamettir.

Bu yüzden merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ın kullarına çeşitli belâ ve musibetler vermesi, O’nun rahmetinin bir gereğidir. Çünkü kullarına yarar sağlayacak ve onlardan kötülükleri defedecek şeyleri en iyi bilen O’dur. Dolaysıyla Allah’ın, kullarına musibetler vermesi, onları çeşitli felaketlerle sı­naması, onları birçok arzu ve isteklerinden men etmesi, O’nun kullarına olan merhametinin bir göstergesidir. Ancak insanlar, bilgisizlik ve haksızlıklarından Rablerini belâ vermesi nedeniyle itham etmekte, O’nun belâ ve musibet ver­mekle kendilerine iyilik ettiğini görememekte ve bilememektedirler.

Rivayet edilen bir eserde şöyle denilmiştir: “Başına bir musibet gelen kimse Allah’a: “Allah’ım! Bana merhamet et” diye dua ettiğinde Allah: “Mer­hamet ettiğim bir şeyle ona nasıl merhamet edeyim.” der.”

Bir başka eserde ise şöyle denilir: “Allah bir kulunu sevdiğinde, sizden bi­rinin hastasını koruduğu gibi Allah da onu dünyadan, güzelliklerinden ve zevklerinden korur.”

Bu, Allah’ın merhametinin tam oluşundandır; yoksa O’nun cimriliğinden değildir. Çünkü O, cömertlerin cömerdidir; bütün cömertlik yalnız O’na aittir. Bütün varlıkların cömertliği, O’nun cömertliğinin yanında dünyadaki bütün dağların ve kumların karşısında küçücük bir zerre misali gibidir.

Allah’ın emir ve yasaklarla kullarını sına­ması, O’nun rahmet ve korumasının bir gereğidir. Allah’ın, kullarına emrettiklerine olan ihtiyacından veya yasakladıklarına olan cimriliğinden değildir. Çünkü O, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, cömert ve kerîm olandır.

Allah’ın dünyada mü’minleri sıkıntıya sokması, onlara bela ve musibetler vermesi, kulların bu dünyaya bağlanmalarına ve burayı karar yeri edinmele­rine mani olmak, asıl karar yeri olan ve sonu olmayan âhiret hayatına yönelmele­rini sağlamak içindir. Allah, belâ ve musibetlerle, kullarının öteki dünyaya yö­nelmelerini sağlamaktadır. Allah âhirette vermek için bu dünyada verme­mekte, esenliğe kavuşturmak için musibetler vermekte, diriltmek için öldür­mektedir.

Allah merhametinin bir gereği olarak kullarını, merhametine güvenerek kendisine karşı gelmekten ve güzel olmayan davranışlarda bulunmaktan sa­kındırmaktadır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Allah, sizi kendisiyle (ken­disine karşı gelmekten) sakındırır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır.[1]

Birçok âlim şöyle demiştir: “Allah’ın kendisinden sakındırması, O’nun kullarına olan şefkat ve merhametinin bir gereğidir. Böylece Allah kullarını, merhametine güvenip kendisine karşı gelmekten sakındırmaktadır.”[2]


 

[1]     Âl-i İmrân, 30.

[2]     İbn Kayyim, “İğâsetü’l-lehfân”, 2/244.