Bu İsmi Bilmenin Faydaları

1- Her müslüman, Yüce Allah’ın kendisini ve bütün varlıkları gözetledi­ğini, onları murakabe ettiğini, bunun için herkese iki melek tayin ettiğini, bu meleklerin insanın her sözünü ve her fiilini yazıp kaydettiğini, Allah’ın âhirette ceza veya mükâfatı bu murakabeye göre vereceğini bilmelidir. Allah’ın kendi­sini gözetlediğine dair bilgisi kesinlik (yakîn) derecesine ulaşan kimse, öm­rünü boş ve yararsız işlerde harcamaz. Vakitlerini Allah’tan gafil şekilde ge­çirmez. Gece ve gündüz Rabb’ine itaat etmekle meşgul olur. Bütün gücünü ve çabasını bu yönde harcar. Daima Allah’ın murakabesini hatırlar ve alıp ver­diği nefeslerini bile O’nun zikriyle almaya çalışır. Açık ve gizli bütün hâlle­rinde Allah’ı murakabe eden, daima O’nu hatırlayan kimse, Allah’ın emir ve yasaklarını çiğnemekten kaçınır. Böylece bütün işlerinde ve sözlerinde Al­lah’ın emir ve yasaklarına uygun hareket ve davranışlarda bulunur, insanlarla ilişkilerini bu esas üzere düzenler. Rabb’in kendisini gözetlediğini unutmayan kalp, kalp ilimlerinde ileri derecelere ulaşır. Öyle ki, artık Allah’tan başka kim­seyi görmez.

Anlatıldığına göre İbn Ömer, koyun gütmekte olan köle bir gencin ya­nından geçer ve ona: “Bana bir koyun sat.” der. Köle genç: “Bu koyunlar benim değil.” deyince İbn Ömer: “Onu kurt yedi dersin.” der. Köle genç: “Peki Allah nerede?” diye cevap verir. Bunun üzerine İbn Ömer, bu genç köleyi ve koyunları sahibinden satın alır. Sonra da genci azad eder ve aldığı koyunları ona bağışlar. İbn Ömer uzun süre boyunca gencin söylediği “Peki, Allah ne­rede?” cümlesini tekrarlar.

Murakabe sahibi kimse, Allah’ın emir ve yasaklarına aykırı davranmak­tan hayâ eder. O’nun heybetinden kaçınır. Oysa günah işlemeyenlerin çoğu, cezasından korktukları için günah işlemeyi terk ederler. Yüce Allah şöyle bu­yurmaktadır: “O, Allah’ın görmekte olduğunu bilmiyor mu?[1] Kalbini göze­tim altında tutan kimse, nefes alış verişinin bile Allah için olmasına dikkat eder. Aldığı veya verdiği bir nefesi bile O’nsuz almak veya vermek istemez. Bir an bile O’na itaatten geri durmaz. Nasıl böyle yapmasın ki? Çünkü Al­lah’ın küçük büyük her şeyde kendisini sorguya çekeceğini bilir.

2- Kendisi Allah’ı görmediği hâlde Allah’ın kendisini gördüğünü ve gö­zetlediğini bilen kimsenin, daima bu düşünce ve itikat üzere olması ve Allah’a karşı gelmekten sakınması gerekir. Aklı, nefsi üzerinde gözetleyici ol­madıkça, kendisi görmese dahi Allah’ın gördüğünü bilerek O’na görüyormuş gibi ibadet etmedikçe insan, murakabe derecesine ulaşamaz. Bu mertebeye ulaşan kimse, daima nefsini murakabe altında tutar. O zaman yanında bulu­nan koruyucu ve yazıcı melekler, amel defterini merhamet kalemleriyle yazarlar. Kıyamet günü insanlar tekrar diriltilip amel defterleri dağıtıldığında, sen defte­rini görünce mutlu ve huzurlu olursun. O zaman daima seni gözetleyen Rakîb’i görme şerefine nail olursun. O, artık asla kaybolmayan nurunu sen­den hiç ayırmaz.[2]

 

* * *


 

[1]     Alak, 14.

[2]     Kurtubî, a.g.e., 1/405-407.