﴿ اَلرَّؤُوفُ ﴾

RAÛF

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz sizin Rabb’iniz şefkatli ve merhametlidir.[1]

el-Halîmî der ki: “Raûf, kullarına kolaylık sağlayan demektir. Çünkü Yüce Allah kullarına kaldıramayacakları ibadetler ve yükler yüklememiştir. Yaşlılık, hastalık ve zayıflık gibi hâllerde onları birçok ibadetlerden muaf tut­muştur. Hatta onlara, yapabilecekleri birçok şeyleri de yüklememiştir. Bu­nunla birlikte Allah Teâlâ, güçlülük dönemlerinde emir ve yasaklara uymayı şiddetle emretmekte, zayıflık ve hastalık gibi güçsüzlük dönemlerinde ise emirlerini Hafîfletmektedir. Yolcu ve hasta olanları sorumlu tutmadığı şeyler­den, yolcu ve hasta olmayanları sorumlu tutmuştur. Her iki durum da sahip­leri için şefkat ve merhamettir.”

el-Hattâbî ise şöyle söyler: “Bazen merhamet, fayda nedeniyle hoş ol­mayan zor şeylerdedir. Bu yüzden şefkat ve merhamet çoğu zaman, zor ve nefsin hoş görmediği şeylerde saklıdır.”[2]

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Eğer Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsanız, onlara Allah’ın dini(ni uygulama) konusunda sizi bir re’fet (acıma) tutmasın.[3] Allah Teâlâ burada ‘rahmet’ sözcüğünü değil, acıma anlamına gelen ‘re’fet’ sözcüğünü kullanmaktadır. Çünkü zina ederek Allah’a isyan eden (bekar) âsilere 100 değnek vurulması, onlar için bir re’fet (acıma ve şefkat) değil Allah’ın bir merhametidir. Zira re’fet sözcüğü insan için, ona hiç bir zararın gelmemesi anlamında kullanılır. Bu yüzden insanın başına dünyada iken uhrevî hayır içeren bir musibet geldiğinde: “Allah bu musibetle ona merhamet etti” denilir. Dünyada iken insana bir zarar vermeden, açık veya gizli, önce veya sonrasında uhrevi hayır içeren bir esenlik ve afiyet gel­diğinde ise: “Allah bununla ona şefkat gösterdi (re’fet)” denilir.

el-Aklişî de der ki: “Re’fet (şefkat) ve rahmet arasındaki farkı iyi düşün. Aralarında fark nedeniyle şu âyetlerde birlikte zikredilmişlerdir: “Şüphesiz Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.[4], “Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir.[5] Buna göre re’fet (şefkat), rahmetten daha geniş anlamdadır. Allah kuluna ne zaman merhamet etmek istese, ona rahmet nimetini verir. Bu nimet, bir belâ ve musibetin ardından gelebileceği gibi, belâ olmadan da gelebilir. Oysa re’fet böyle değildir. Yukarıda açıkladı­ğımız gibi onda, insan için bir zorluk veya zarar söz konusu değildir.”[6]

es-Sa’dî ise şöyle söyler: “Rahmân, Rahîm, Ber, Kerîm, Cevâd, Raûf, Vehhâb. Bütün bu isimlerin anlamları birbirine yakındır. Bu isimler, Yüce Allah’ın rahmet, iyilik, cömertlik, kerem gibi sıfatlara sahip olduğunu gösterir. O’nun bu sıfatları, hikmeti gereği bütün varlıkları kuşata­cak genişliktedir. Ancak bu sıfatlardan yararlanmadaki en büyük payı mü’min kullarına tahsis etmiştir. Bu yüzden şöyle buyurmuştur: “Rahmetim her şeyi kapsamıştır. Onu korkup-sakınanlara, zekâtı verenlere ve bizim âyetlerimize iman edenlere yazacağım.[7] Dolayısıyla bütün iyilikler ve nimetler O’nun merhametinin ve kereminin bir eseridir. Dünyadaki ve âhiretteki bütün ser­vetler ve hayırlar, O’nun merhametinin bir göstergesidir.”[8]


 

[1]     Nahl, 7.

[2]     Beyhakî, a.g.e., s.  57.

[3]     Nur, 2.

[4]     Bakara, 143.

[5]     Hac, 65.

[6]     Kurtubî, a.g.e., 1/173.

[7]     A’raf, 156.

[8]     Teysiru’l-kerîmi’r-Rahmân, 5/621.