Selâm Sözcüğünün Gerçek Anlamı

İbn Kayyim der ki: “Selâm sözcüğünün gerçek anlamı, kötülük ve ayıp­lardan beri olmak, onlardan kurtulmak ve esenliğe kavuşmaktır. Selâm söz­cüğünden türeyen ve kökü buna dayanan bütün sözcükler, bu anlamlar çev­resinde dolaşır. “Sellemekellah” (Allah seni kurtarsın) ve “Selleme fülanün mineş-şer” (filanca kötülükten kurtuldu) gibi cümleler bu tür anlamdadır. Mü’minlerin sırat üzerinde “Rabb’i sellim” veya “Allahümme sellim” (Rabb’im, Allah’ım kurtar, selâmet ve esenliğe kavuştur) şeklinde dua etmeleri de bu anlamdadır. Yine “Seleme’ş-şey’u li fülan” (Bu şey filancaya aittir) cümle­sinde “seleme” aidiyet ve sahiplik anlamı taşır. Birini zarardan kurtarmak da bu sözcükle ifade edilir. Kur’an’da bütün bu anlamlar kullanılmıştır. Örneğin “Allah bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sa­hipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu?[1] âyetinde geçmekte olan “se­lem” sözcüğü, yalnız birine ait olmak, başkasının ortaklığı bulunmamak an­lamında kullanılmıştır. Selâm, savaş karşıtı olan barış anlamında da kullanıl­mıştır. Şu âyette bu anlamda kullanılmıştır: “Eğer onlar barışa eğilim göste­rirlerse, sen de ona eğilim göster ve Allah’a tevekkül et.[2] Çünkü barış ile, savaşan tarafların her ikisi de birbirlerine verdikleri eziyet ve sıkıntılarından kurtulmakta ve rahat etmektedirler. Bu yüzden kelime, müşareke gibi mufaale babında müsâleme (karşılıklı silah bırakma, barışma) olarak kulla­nılmıştır.

Yine ‘selim kalp” ifadesinde selim, temiz, sağlam, kin ve nefretten arın­mış kalp anlamındadır. Ancak gerçek anlamı, kalbi yalnız Allah’a teslim et­mek, O’nun dışında bir şeyi orda barındırmamak demektir. Böylece kalp, şirkten, kinden, günahların pisliklerinden ve Allah’a muhalefet etme duygu­sundan kurtulur ve selim bir kalp olur. Samimiyet ve sadakatle Allah’ın yo­lunda yürür, O’nunla iyi ilişkiler kurar. Sonuçta kıyamet günü Allah’ın aza­bından kurtulur ve O’nun ikram ve saygınlığını kazanır.

İslâm sözcüğü de bu kelimeden türemektedir. Çünkü İslâm, kayıtsız şart­sız Allah’a teslim olmak, O’na boyun eğmek demektir. Müslüman, şirk ve küfrün pisliklerinden temizlenerek yalnız Allah’a teslim olmuş kimsedir. O, tıpkı tamamen efendisinin emrinde olan ve başka sahibi bulunmayan bir köle gibidir. Bu yüzden Yüce Allah, yalnız Rabb’ine inanan ve O’na teslim olanla birçok efendisi bulunan iki kişinin örneğini bize şöyle vermiştir: “Allah bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu?[3]

Yine ticari bir muamele şekli olan selem[4] terimi de bu kökten türemiştir. Selemde, zimmetinde olan şeyin selâmetini Rabb’ine havale ederek satma ve ücreti peşin alma söz konusudur. Bu yüzden bu tür satış usulü selem olarak adlandırılmıştır. Ama gerçeği Yukarıda izah ettiğimiz gibidir. Eğer bu, yılan vb. hayvanların soktuğu kimseye “selim” (kurtulan) denilmesiyle çelişmektedir denilirse, şu cevabı veririz: Bu bir çelişki değildir. Çünkü yılan vb. hayvanların soktuğu kimsenin “selim” olarak adlandırılması, kişinin temel amacını ifade etmek içindir. Yani kişinin iyileşmesi ve bundan kurtulup sağlığına yeniden kavuşmasıdır. Zira bu kimseye göre şu an, bundan kurtulmak ve selâmete kavuşmaktan daha önemli bir isteği bulunmamaktadır. Durum böyle olunca “selim” olarak adlandırılmıştır. Bu, tehlikeli yerin “kurtuluş yeri” olarak ad­landırılması gibidir. Tehlikeli yerde bulunana göre buradan kurtulmaktan başka bir amacının olmadığını ifade etmek için bu adlandırma yapılmıştır.

Özetle, yılan vb. hayvanların soktuğu kimsenin “selim”, tehlikeli yerin “kurtuluş yeri” olarak adlandırılması, o kişilerin kurtulma ümidini ve onlara yönelik iyimserliği ifade etmek için bu adlandırma yapılmıştır.[5]


 

[1]     Zümer, 29.

[2]     Enfal, 61.

[3]     Zümer, 29.

[4]     Selem, bedelin peşin ödenerek malın daha sonra teslim edilmesi esasına dayanan bir satış akdi. Çev.  

[5]     İbn Kayyim, “Bedâiu’l-fevâid”, 2/289.