﴿ اَلشَّهِيدُ ﴾

ŞEHÎD

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

Doğrusu Allah, her şeyin üzerinde şahid olandır.[1]

Şahid olarak Allah yeter.[2]

Sen her şeyin üzerine şahid olansın.[3]

el-Halîmî bu ismi şöyle açıklar: “Şehîd, insanların hazır bulunmadıkça bilemedikleri şeyleri bilen, gören ve haberi olandır.”[4]

Allah, görünen ve görünmeyen (gaybı ve müşahede edileni) her şeyi bi­len ve görendir. Gayb, görülemeyen gizli şeyleri; şehadet ise görülen açık şeyleri ifade eder. Allah’ın ilim sıfatı eğer yalnız olarak zikredilirse, her şeyi bilen “Alîm” anlamında kullanılmıştır. Şayet gayba ve gizli işlere tamlama olarak “Âlimu’l-gayb” şeklinde gelmişse, her şeyden haberdar olan “Habîr” anlamında; eğer görülebilen açık işlere tamlama olarak “Âlimu’ş-şehâde” şeklinde gelmişse, her şeyi gören ve şahit olan “Şehîd” anlamında kulla­nılmış demektir.[5]

Yüce Allah’ın “O, gaybı da, müşahede edileni de bilendir.[6] sözü bunu en güzel şekilde izah etmektedir.

Şeyh es-Sa’dî der ki: “Rakîb ile Şehîd sözcükleri eşanlamlı sözcük­lerdir. Her ikisi de Yüce Allah’ın, işitilenleri işiten, görülenleri gören, açık ve gizli bütün bilinenleri bilen, onları kuşatan anlamındadır. O, açık fiillerden de öte akla gelen şeyleri ve anlık hareketleri bile bilen, gören ve gözetleyendir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözeticidir.[7]

Allah, her şeye şahid olandır.[8]

Bu yüzden murakabe (Allah’ın gözetiminde olduğunu bilme), kalbi amellerin en üstünü olarak kabul edilmiştir. Dolaysıyla Allah’a Rakîb ile Şehîd isimleri ile dua etmek ve bunlarla ibadet etmek, kalbi amellerin en önemlisi ve en üstünüdür.[9]

Yüce Allah, en gizli şeyleri bile gözetlediğine ve her türlü sırları ve niyet­leri görüp bildiğine göre aza ve organlarla işlenen açık ve aleni fiilleri bilmesi, bunları görüp gözetlemesi daha kolaydır.[10]

Bazıları da şöyle söylemişlerdir: “Allah Teâlâ, Şehîd’dir, (Kendisine şa­hitlik yapılandır). Çünkü şehadet kelimesiyle kullar, O’nun bir olduğuna şa­hitlik etmekte, böylece kendisine ibadet etmeyi kabul ettiklerini göstermiş olmaktadırlar. Bu anlam şu âyetle teyit edilmektedir: “Onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı.[11] Bu âyette Yüce Allah, kullardan kendi birliğine şahit­lik yapmalarını talep etmiş, kullar da bu talebi yerine getirerek Allah’ın birliğine şahitlik yapmışlardır. Bu, gerçek şahit olmakla birlikle Allah’a şahitlik yapıldığını göstermektedir.”

Her şeye şahit olan Yüce Allah, kendi birliğini, adaletini ve üstün sıfatla­rını insanlara açıklamış ve bunların kanıtlarını kendilerine bildirmiştir. Bazı müfessirler, “Allah, gerçekten kendisinden başka ilâh olmadığına şahitlik etti…[12] âyetini “Bir oluş (tevhid) delillerini ortaya koymakla şahitlik etti” şeklinde tefsir etmişlerdir.[13]


 

[1]     Hac, 17.

[2]     Nisa, 79.

[3]     Maide, 117.

[4]     Beyhakî, a.g.e., s. 46

[5]     Gazâlî, a.g.e., s. 90.

[6]     Ra’d, 9.

[7]     Nisa, 1.

[8]     Mücadele, 6.

[9]     el-Hakku’l-vâdihu’l-mübîn, s. 58-59.

[10]    el-Herrâs, “Şerhu’n-nûniyye”, 2/88.

[11]    A’raf, 172.

[12]    Âl-i İmrân, 18.

[13]    Râzî, a.g.e., s.  278.