﴿ اَلصَّبُورُ ﴾

SABÛR

Bu isim Kur’an-ı Kerîm’de geçmemekte, ancak hadis-i şeriflerde geçmek­te­dir. Bir hadislerinde Hz. peygamber şöyle buyurmaktadır: “İşittiği bir ezaya Allah’tan daha fazla sabreden kimse yoktur. O’nun çocuğu olduğunu iddia ettik­leri halde Allah, onlara sıhhat ve afiyet vermekte, onları rızıklandırmaktadır.”[1]

Allah’ın en güzel isimlerinden biri de şüphesiz Sabûr’dur. Sabûr, mübalağalı bir isimdir ve çok sabreden anlamındadır. Aynı anlama gelen Sâbir ve Sabbâr’dan daha beliğdir.

Allah’ın Sabûr sıfatının ne anlama geldiği konusunda üç temel görüş ileri sürülmüştür. Bunlar:

1- Sabûr, Allah’ın zâtî sıfatlarından olup, Halîm (cezalandırmada acele etmeyen) anlamındadır.

2- Sabûr, Allah’ın zâtî sıfatlarındandır. Ancak Halîm anlamında değildir. Çünkü Sabûr, cezayı erteleme; Halîm ise cezayı düşürme iradesine dayanır.

3- Sabûr, Allah’ın fiilî sıfatlarındadır ve cezayı erteleme iradesine dayanır.

Aslında Kurtubî’nin de belirttiği gibi doğru olan ve tercih edilen görüş şu­dur: Sabûr, sabreden anlamındadır. Sabır ise cezayı erteleme iradesidir. Sab­rın bu anlamda olduğu Hz. Peygamber’in Yukarıda geçen “İşittiği bir ezaya Allah’tan daha fazla sabreden kimse yoktur. O’nun çocuğu olduğunu iddia ettikleri halde Allah, onlara sıhhat ve afiyet vermekte ve onları rızıklandırmaktadır.[2] hadisi teyit etmektedir. Bu hadis, dünyada işlenen büyük günahların cezasının âhirete ertelendiğine işaret etmekte, böyle büyük günahları işleyenlerin âhirette mutlaka cezalandırılacağını vurgulamaktadır.

O halde sabır, cezanın Allah’ın takdir ettiği ve süresini belirlediği bir za­mana kadar ertelenmesidir. Şu âyetler bu anlama işaret etmektedir:

Eğer Allah, zulümleri nedeniyle insanları hemen cezalandırsaydı, onun üstün (yeryüzünde) canlılardan hiç bir şey bırakmazdı; ancak onları belirli bir süreye kadar ertelemektedir.[3]

(Ey Muhammed,) sakın Allah’ı zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertele­mektedir.[4]

el-Aklîşî der ki: “Sabûr sıfatı, Allah’ın olumsuz (selbî) sıfatlarından ola­bileceği gibi zatî veya fiilî sıfatı da olabilir.

Selbî (olumsuz) bir sıfat olarak Sabûr şu anlama gelir: Allah, iftira edenlerin iddialarına sabreden, onları cezalandırmakta acele etmeyip cezala­rını âhirete erteleyendir. Allah, acele etmekten ve cezalandırmada tereddüt etmekten münezzehtir. Hz. Peygamber’in “İşittiği bir ezaya Allah’tan daha fazla sabreden kimse yoktur.” hadisi bu anlama işaret etmektedir.

Zatî bir sıfat olarak Sabûr ise şu anlama gelir: Sabrın özü ve ruhu se­bat etmek ve dayanmaktır. Allah, gücünü kaybetmeyen, daima sabit olan ve varlığı devam edendir. Sabır, sebat anlamında olduğu zaman Allah’ın zatî bir sıfatı olması doğru olur.

Fiili bir sıfat olarak Sabûr da şu anlama gelir: Allah sabır sahibidir. Sabrı yaratmakla, sabreden kullarının kalplerini sabretmeye dayanıklı kıldı. Bu sayede onlarda nefislerinin vermek istedikleri tepkilere meyletmediler.

Aslında bu, sabır konusunda söylenen en güzel sözlerden biridir.

Sabûr aynı zamanda -Halîm sıfatını açıklarken belirttiğimiz gibi- is­yankarlara süre tanıyan, kendilerinden intikam almayı erteleyen anlamına da gelir. Şu âyetlerde bu anlamda kullanılmıştır:

Neredeyse bundan dolayı, gökler paramparça olacak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp-göçüverecekti. Rahmân adına çocuk öne sürdüklerinde (ötürü bunlar olacaktı).[5]

Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış dü­zen (kötü bir karşılık) vardır.[6]

Allah’ta bulunması zorunlu olan üstünlük, yücelik, ululuk, büyüklük ve kemâl sıfatlarını bilen kimse, O’nun dilediğini yapmaya gücü yettiğini, kendi­sine iftira edenlere ve eziyet vermek isteyenlere sabrettiğini, sabrın, nefsi tep­kilerden alıkoymak anlamına gelmediğini, Allah’ın asilere süre tanımakla acı çekmediğini, O’nun kullarına eziyet veren her şeye sabrettiğini bilir. Bütün bunlar yalnız Allah’a mahsus hallerdir. Bu, O’nun dışında başkası için doğru olmaz.[7]

İbn Kayyim, Allah’ın sabır sıfatı ile insanların sabrı ve Halîm ile Sabûr arasında fark olduğunu söyler ve der ki: “Allah’ın sabır sıfatı, kulların sabrından farklıdır. Zira O’nun sabrı, birçok yönden kulların sabrına benze­mez. Mesela, Allah tam kuvvet sahibidir. Dilediğini yapmaya kadirdir. Ancak kullar böyle değildir. Onların gücü ve kuvveti sınırlıdır. Bu yüzden her dile­diklerini yapamazlar. Yine, Allah yaptığının sonucundan asla korkmaz. Kullar ise çoğu kez, yaptıklarının kötü sonuçlarından korkar. Allah cezalandırmada acele etmez, kullar ise hemen cezalandırmak ister. Sabretme nedeniyle Allah, hiçbir acı ve üzüntü duymaz, hiçbir yönden bir noksanlığı bulunmaz. Ancak sabır, kullara acı, üzüntü ve sıkıntı verir. Halîm isminin bu dünyada pek çok görüntüleri olduğu gibi, Allah’ın Sabûr isminin de bu dünyada pek çok görüntüleri vardır. Düşünenler bu görüntüleri rahatlıkla müşahede edebi­lirler.


 

[1]     Buhârî, 6099; Müslim, 2804.

[2]     Buhârî, 6099; Müslim, 2804.

[3]     Nahl, 61.

[4]     İbrahim, 42.

[5]     Meryem, 90-91.

[6]     İbrahim, 46.

[7]     Kurtubî, a.g.e., 1/138-140.