Bu İsmi Bilmenin Faydaları

1- Her müslüman Allah’tan başka yarar sağlayan veya zarar veren biri olmadığına inanmalı, bu her iki durumun O’nun iradesi ve fiiliyle gerçekleşti­ğini bilmelidir. Daha önce de zikrettiğimiz gibi her iki isim de, Allah’ın fiili isimleri arasında yer alır. İttifakla kabul edilen görüş budur. Dolaysıyla bu varlık âleminde Allah’tan başka fail yoktur. Bu dünya hayatında mü’mine yarar sağlayan her şey Allah’tandır. Kuldan gelen her yarar ve menfaat, Al­lah’ın o kişiyi yönlendirmesi ile gerçekleşmektedir. Aynı durum zarar için de söz konusudur.

Dünya hayatı da âhiret hayatı da yarar ve zarar arasında taksim edilmiş­tir. Buna göre cennet saf yarar, cehennem de saf zarardır. Dünyada gerçekle­şen zarar, âhiret için bir yarara dönüşebilir. Bu durumda bu dünyadaki zarar, mecazi anlamdadır. Eğer dünyadaki zarar, âhiret için de bir zarar ise bu du­rumda zarar, gerçek anlamdadır. Aynı şekilde dünyadaki bütün iyilik ve ya­rarlar da mecazi veya gerçek anlamdadır. Gerçek yarar, sana âhiret haya­tında da yarar sağlayan ve seni daha yüksek makamlara çıkarandır. Bu yüz­den dünyada iken sana yarar sağlayan şeylerden âhiret için de fayda çıkar­man ve kalbini bu amaca yöneltmen gerekir. Bunun için Allah’ın sana sağla­dığı yararlardan sen de başkalarını yararlandırmalı ve buna aracı olmalısın. Bu yararları sadece kendine saklayıp cimrilik etmemelisin. Yaptığın iyilik ve başkalarına sağladığın yararlarla, âhirete için kendine yarar sağlamış olursun. Böylece bu yararlar, yarın Allah katında senin şefaatçilerin olur.[1]

2- Müslüman, yalnız Allah dostlarına yarar sağlamalı, düşmanlarına zarar vermelidir. Yüce Allah şöyle buyurur: “Mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfir­lere karşı ise ‘güçlü ve onurludurlar.[2] Müslüman, Allah’ın dışında kimseden korkmamalı ve kimseye umut bağlamamalıdır. Tamamıyla Allah’a güvenip dayanmalıdır.[3]

3- Müslüman her düşkün ve yoksula yarar sağlamaya çalışmalıdır.[4]

 

* * *


 

[1]     Kurtubî, a.g.e., 1/352-354.

[2]     Maide, 54.

[3]     Râzî, a.g.e., s.  331; Gazâlî, a.g.e., s.  105.

[4]     İzz b. AbdusSelâm, a.g.e., s.  91.