Allah’ın Affının Çeşitli Görüntüleri

Allah, geniş ve kapsamlı affını günah işleyen kullarına ayırmıştır. O’nun affı, kulların işlediği bütün günahları kuşatacak genişliktedir. Özellikle günah işlemeyi terk edip tevbe eden, yeniden inanarak ve salih ameller işleyerek Allah’a yönlen, günahlarının bağışlanmasını dileyen kimseler için Allah’ın affı daha fazla geçerlidir. Zira O, kullarının tevbesini kabul eden, günahlarını af­feden ve kötülüklerini iyiliklere çevirendir. Allah, affedicidir ve affetmeyi se­ver. Kullarının, affını elde edecek sebepleri yerine getirmelerini, hoşnutluğunu kazanmak için çalışmalarını ve insanlara iyilik yapmalarını sever. Kul, ne ka­dar büyük olursa olsun, ne kadar günah işlerse işlesin, eğer tevbe edip Al­lah’a yönelirse, Allah o kulun büyük küçük bütün günahlarını affeder ve ku­lunu bağışlar. Bu, Allah’ın affının ne kadar geniş olduğunu gösterir. İslâm’ın kendisinden önce işlenen günahları yok sayması, tevbenin ise kendisinden önce işlenen günahları silmesi Allah’ın affının genişliğine işaret eder.[1]

2- Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “De ki: “ Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır. esirgeyendir.[2] Hz. Pey­gamber kutsi bir hadiste Yüce Allah’ın şöyle buyurduğunu nakleder: “Ey ademoğlu! Bana hiçbir şeyi şirk koşmadan yer dolusu günahlarla Bana gel­sen, sana yer dolusu mağfiretle gelirim.”[3] Bir başka âyette yüce Allah şöyle buyurur: “Hiç şüphesiz Rab’in, mağfireti geniş olandır.[4]

Allah, af ve mağfiretine ulaşmanın yollarını açık tutmuştur. Bu yollar, tevbe, istiğfar, iman, salih amel, insanlara iyilik, hatalarını bağışlama, Allah’ın fazlı ve ihsanından daha fazla isteme ve hakkında iyi zan beslemektir. Allah bütün bu sebepleri, af ve mağfiretine ulaşmanın yolu olarak belirlemiştir. O’nun affı, bu yolda yürüyenlere daha yakındır.[5]


 

[1]     el-Herrâs, “Şerhu’n-nûniyye”, 2/86.

[2]     Zümer, 53.

[3]     Tirmizî, 3540.

[4]     Necm, 32.

[5]     el-Hakku’l-vâdihu’l-mübîn, s. 73-74.