Bu İsimleri Bilmenin Faydaları
Her müslüman, Yüce Allah’ın mutlak mağfiret sahibi olduğunu ve yalnız O’nun bunu hak ettiğini bilmelidir. O’ndan başka kulların günahlarını bağışlayan kimse yoktur. Allah’ın bağışlamasının, günah işledikten sonra tevbe eden kullar için geçerli olduğu Kur’an’da bizzat belirtilmektedir. Bu konuda âlimler arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Zira bu hususta Kur’an’da geçen ifadeler hususî (özel) değil, umumî (genel) anlam ifade etmektedir. Bu yüzden günah işlemeyi terk edip tevbe eden ve samimiyetle Rabb’ine yönelen kimselerin tevbesini Allah kabul eder, günahlarını bağışlar ve bu yüzden âhirette onları cezalandırmaz. İçtenlikle tevbe eden, sanki hiç günah işlememiş gibidir. Yüce Allah şöyle buyurur: “Eğer vazgeçerlerse geçmişte (yaptıkları) şeyler bağışlanacaktır.”[1], “Gerçekten ben, tevbe eden, inanan, salih amellerde bulunup sonra da doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım.”[2]
Allah, günah işlemeyi terk edip samimiyetle tevbe edenin tevbesini kabul edeceğini Kur’an-ı Kerîm’in pek çok âyetinde defalarca tekrarlar. Bu konudaki nakli deliller kesinlik ifade etmektedir.
Ancak bununla birlikte bu isimleri yalnız Ehlisünnet kabul etmekte, Kaderiyye gibi bazı bid’at ehli fırkalar, kul tevbe etmedikçe Allah’ın günahları bağışlamayacağını, tevbe etmeden ölenlerin cehennemde ebedi olarak kalacaklarını ileri sürmektedirler. Mutezile mezhebine bağlı olanlar da, bu görüşe aklın Hâkimiyetini ilave etmekte; tevbe eden kulu affetmenin ve günahını bağışlamanın Allah için bir zorunluluk olduğunu iddia etmektedirler.
Oysa Ehlisünnet inancına göre hiçbir varlığın ve hiçbir şeyin Allah üzerinde bir zorunluluğu yoktur. Kullar için vacip (zorunlu) olan, bağışlaması pek geniş olan Allah’tan günahlarının bağışlanmasını talep etmek ve hiçbir zaman O’ndan ümit kesmemektir. Yüce Allah birçok âyette kendisinden bağışlanma dileyenleri methetmekte ve onlardan büyük bir övgüyle söz etmektedir. Allah bu kullarını şöyle övmektedir:
“Ki onlar, seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir.”[3]
“Gece-boyunca da pek az uyurlardı. Onlar, seher vakitlerinde istiğfar ederlerdi.”[4]
“Ve ‘çirkin bir hayâsızlık’ işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah’tan başka günahları bağışlayan kimdir?”[5]
Her müslüman, bir günah işlediğinde onu insanlardan gizlemeli ve asla açığa vurmamalıdır. Günahını yalnızca Allah’a itiraf etmeli ve O’ndan bağışlanma dilemelidir. Hz. Aişe anlatıyor. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Kul, günahını itiraf eder ve tevbe ederse, Allah tevbesini kabul eder.”[6] Bir başka hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Açıktan günah işleyenler dışında ümmetimin tamamı affedilir.”[7]
Bu isimleri bilen her müslüman, kendi günahını örtüp gizlediği gibi, başkalarının da günahlarını örtüp gizlemeli ve açığa vurmamalıdır. Ebû Hüreyre’nin rivayet ettiği bir hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Kim bir müslümanın (hata ve günahını) örterse, Allah da dünyada ve âhirette o kimsenin (hata ve günahını) örter.”[8] Hz. Peygamber bir başka hadislerinde ise şöyle buyurur: “Bir kul, dünyada bir kulun (ayıbını) örterse, Allah da kıyamet günü mutlaka o kulun (ayıbını) örter.”[9]
Müslüman, Allah’tan bağışlanma dilediği gibi, kendisi de başkalarının kusur ve hatalarını bağışlamalı ve[10] Yüce Allah’ın şu âyetini daima hatırlamalıdır: “Allah’ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz?”[11]
* * *