İbn Kayyim’in görüşü
İbn Kayyim bu isimler hakkında şunları söyler: “Bu dört isim (Evvel, Âhir, Zâhir ve Bâtın) bilgi ve marifetin temel direğidir. Bu yüzden kul, bütün gücü ve anlayışı ile bu isimleri tanımaya çalışmalıdır. Şunu bil ki, senin bir başlangıcın, sonun, dış görünümün ve gizlin vardır. Tıpkı bunun gibi her şeyin bir başlangıcı, sonu, dış görünümü ve gizlisi vardır. Hatta akla gelen düşüncelerin, kısa anların ve nefsin (ruh) dahi bu özellikleri vardır. Kısaca büyük küçük, görünen görünmeyen her şeyde bu özellikler bulunmaktadır.
Yüce Allah’ın Evvel oluşu kendisini dışındaki her şeyin Evveliyatından önce olmasıdır. O’nun Âhir oluşu, kendisinden başka her şeyin son bulmasından sonra da var olmaya devam etmesidir. Demek ki Allah’ın Evvel oluşu, O’nun her şeyden önce varolduğunu, Âhir oluşu ise, her şeyden sonra O’nun varolacağını, varlığını devam ettireceğini ifade etmektedir.
Allah’ın Zâhir oluşu, O’nun her şeyden üstün olmasını gerektirir. Çünkü Zâhir, her şeyin üstünde olan, içindekileri çevreleyen ve dıştan görünen demektir. Allah’ın Bâtın oluşu ise, her şeyi kuşatmasını ve kapsamasını gerektirir. Öyle ki, insana şah damarından daha yakın olur. Tabî bu, sevenin sevgilisine olan yakınlığı gibi değildir. Her iki yakınlık birbirinden farklıdır. Bu dört isim kuşatıcılık ile alâkalıdır. Bu kuşatma zaman ve mekan olmak üzere iki türlüdür. Allah’ın Evvel ve Âhir oluşu zamanla ilgili, Zâhir ve Bâtın oluşu ise mekanla ilgili kuşatıcılığa işaret eder. Allah’ın Evvel ve Âhir kuşatıcılığı önce ve sonra ile belirtilir. Her başlangıç, öncesinin son bulmasıyla başlar. Her son da öncesinin son bulmasıyla başlar. Allah’ın Evvel ve Âhir oluşu bütün başlangıçları ve sonları kuşatır.
Allah’ın Zâhir ve Bâtın oluşu, bütün Zâhir ve Bâtınları kuşatır. Allah mutlak anlamda bütün zâhirlerin (dış görünümlerin) üstündedir. Aynı şekilde O, bütün bâtınlarda (gizliliklerde) mevcuttur. O’na hiçbir şey gizli değildir. O, her başlangıçtan önce vardır ve her sondan sonra varlığı devam edecektir. Evvel, O’nun öncesiz olması; Âhir, varlığının devam etmesi ve ebediyen baki kalmasıdır. Zâhir, her şeyin üstünde ve yüce olması; Bâtın, her şeyin içinde ve yakınında bulunmasıdır. O Evvel olmakla her şeyin ilkidir, Âhir olmakla her şeyin sonu ve arda kalanıdır. Zâhir olmasıyla her şeyin üstündedir, Bâtın olmasıyla her şeye aslından daha yakındır. O’nun Zâhir ve üstün oluşunu hiçbir yer ve gök gizleyemez. Zâhir oluşu Bâtını görmesine mani olmaz. Çünkü Bâtın da O’nun için Zâhir gibidir. O’nun için görülmeyen görünen, uzak olan ise yakın gibidir. Sır ve gizlilik O’nun için geçerli değildir. Çünkü sır, O’na göre aleniyet gibidir.
Bu dört isim de tevhidin şartlarını kapsamaktadır. O, Âhir olmakla birlikte Evveldir, Evvel olmanın yanında Âhirdir. Zâhir olmakla birlikte Bâtındır, Bâtın olmakla birlikte Zâhirdir. O hâlâ Evvel ve Âhir’dir, Zâhir ve Bâtın’dır.”[1]
[1]
İbn Kayyim, “Tarîku’l-hicreteyn”, s.