Allah’ın Kullarına Yakınlığı
Allah’ın kullarına yakınlığı iki türlüdür. Bunlar:
Genel ve özel yakınlık bu şekilde anlaşıldığında, bunun, Allah’ın arşı üzerinde bulunduğu gerçeğiyle çelişmediği anlaşılır.[2]
Mücîb ismi de Kur’an’da birçok yerde geçer. Bu âyetlerden bazıları şöyledir:
“Andolsun, Nuh bize (dua edip) seslenmişti de, ne güzel icabet etmiştik.”[3]
“Şüphesiz benim Rabb’im, yakın olandır, (duaları) kabul edendir.”[4]
Mücîb, birçok yerde de fiil olarak şöyle geçer:
“Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, kendisine dua ettiği zaman icabet eden...”[5]
“Rabb’iniz dedi ki: “Bana dua edin, size icabet edeyim…”[6]
Mücîb, “cavebe” kök fiilinden türeyen ism-i fail olup, cevap veren anlamına gelir. Bu sözcük aynı zamanda “kesmek, biçmek ve oymak” anlamlarına da gelmektedir. Kur’an’da bu anlamda şöyle kullanılmıştır: “Ve vadilerde kayaları oyup-biçen Semud’a?”[7] Eğer el-icabe, bu anlamda kabul edilirse bu durumda “Mücîb”, kesen anlamına gelir. Yani, kendisi ile dua edenin arasını “kabul ile” kesendir. Buna göre Allah, dua edenin duasını hemen kabul etmekte ve imdadına yetişmektedir.[8]
el-Halîmî der ki: “Bu isim genellikle el-Karîb ismiyle birlikte zikredilir ve “el-Karîbu’l-mücîb” veya “Mücîbü’d-duâ” (duaları kabul eden) denilir. “Mücîbu da’vete’l-muttarrîn” (Çaresizlerin dualarını kabul eden), isteyene istediğini veren demektir. Allah’tan başka kimsenin gücü buna yetmez.[9]