Bu İsimleri Bilmenin Sağladığı Yararlar
Allah’ı bu şekilde tanıyan ve bilen ârif kişi, bütün sebepler yok olduktan sonra sadece Allah’ın bâkî kalacağını, hiçbir şey yokken O’nun var olduğu gibi her şey yok olduktan sonra da O’nun varolacağını bilir, daha bir samimiyetle O’na ibadet etmeye çalışır. O’ndan başka hiçbir şeye güvenip bel bağlamaz.
Bu iki ismin anlamını iyi düşün. Sadece Allah’a yönelmenin ve O’na dayanıp güvenmenin bir zorunluluk olduğunu anla. O’nun dışındaki her şeyden yüz çevirip daima O’na muhtaç olduğunu unutma. Her şeyin O’ndan başladığını ve tekrar O’na döneceğini hatırından çıkarma. Hiçbir vesile ve sebep yokken o kendi lütuf ve ihsanı ile bütün varlıkları yarattı. Bu yüzden bütün sebep ve vesileler yine O’na gelip dayanacak ve son bulacaklardır. O, her şeyin Evveli ve sonudur. O, her şeyin yaratıcısı ve yapıcısı olduğu gibi aynı zamanda her şeyin ilâhı ve idarecisidir. Ana amaç ve temel gaye O olmadıkça mutluluğa kavuşmak, kurtuluşa ermek ve kemâle ulaşmak mümkün değildir.
O, bütün varlıkların kendisiyle varolduğu, varolmaya başladığı Evvel’dir. O, kulluğun, istek ve iradenin ve sevginin gelip son bulduğu Âhir’dir. Bu yüzden Allah’tan başka yönelecek, ibadet ve kulluk edilecek, tapınılacak bir varlık yoktur. Nasıl ki O, kendisinden başka hiçbir şey yokken varlıkları yarattı, nasıl ki seni tek başına yarattı ise sen de sadece O’nu ilâh kabul ederek yalnız O’na kulluk et ki, kulluğun O’nun katında geçerli olsun. Senin yaratılışın ve varlığın O’ndan başladığı gibi sen de O’nu, sevginin, iradenin ve ilâhlığın temel amacı yap. Böylece Evvel ve Âhir isimleriyle O’na kulluğunu gerçekleştir.
İnsanların çoğu Allah’a Evvel ismiyle kulluk ettiler. Oysa Âhir adıyla kulluk etmeleri gerekirdi. Peygamberlerin ve onlara tâbi olanların kulluğu böyleydi. O, bütün âlemlerin ve bütün peygamberlerin Rabb’idir. O, ne yücedir. O’na şükürler olsun.[1]
* * *
[1]
İbn Kayyim, “Tarîku’l-hicreteyn”, s.
[2] İbn Kayyim, Kuran ve hadislere dayanarak yakınlığı üç şekilde açıklar:
a- Özel
yakınlık: Bu Allah’ın kendisine ibadet edenlere, dilekte bulunanlara ve dua
edenlere gösterdiği yakınlıktır. Bu yakınlık Allah’a Bâtın adıyla dua
etmenin ve ibadet etmenin sağladığı bir yarardır. Allah Teâlâ şu âyetle bu
tür yakınlığa işaret eder. “Kullarım beni sana soracak olursa, işte Ben
(onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap
veririm.” Bakara,
b- Kuşatma ve
içinde bulunma yakınlığından farklı olan özel yakınlık: Bu tür yakınlığa şu
âyet işaret eder: “Doğrusu Allah’ın rahmeti iyilik yapanlara pek
yakındır.” A’raf,
c- Allah’ın dua
ve zikir yapanlara yakınlığı. Bu tür yakınlığa, Ebû Musa’dan rivayet edilen
şu hadiste işaret edilmektedir: Ebû Musa anlatıyor: Hz. Peygamberle birlikte
bir seferdeydik. Tekbir seslerimiz yükselince Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Kendinize sahip olun. Sizler işitmeyen ve uzakta olan birine
dua etmiyorsunuz. Bilakis sizler, yakın olan ve işiten birine dua
ediyorsunuz. Öyle ki O size, birinizin bineğinin boynuna olan yakınlığından
daha yakındır.” Buhârî,
[3]
İbn Kayyim, a.g.e., s.
[4]
İbn Kayyim, a.g.e., s.